düzene küsmektense değiştiremesen bile o çabayı göstermen belki de düzeni değiştirebilecek bi harekete ilham kaynağı olabilir. olmasa bile denedim dersin.
bu başlık altındaki belki 3. felsefe soslu düşünsel yazı olabilir, zaten bu kardeşimize o yakışır da peki burada buralara gezinirken denk gelecek birkaç yazarımıza ne düşüyor. "abi felsefeli goy goy yapıyolar işte primci bunlar yea" ya da "onu bunu bırak flamini 2,8 £'a anlaşmış diyolar" modunda mı olmak zaten herkesin yaptığı gibi, herkesin yaptığı gibi ve nehirde savrulan yapraklar gibi hareket etmek mi, yoksa bi kereliğine ön yargılarımızı kırıp her yazılandan kendimize bir şeyler katmaya çalışıp savrulan yaprak olmaktan çıkıp "düşünme"
* yetisine sahip bir birey gibi davranmak mı. ikincisini tercih edecek o 3-5 yazara seslenmek istiyorum.
aslında bu kadar uzun olacak olmasını istemezdim ama felsefe demişken bir konuya daha atlamak istiyorum. gördüğünüz gibi düşünen, etrafına bakan ve baktığı şeylerle ilgili çıkarımda bulunan herkes filozoftur bence. yani herkesin yapması gereken bir şey, bi uzmanlık alanı değil yani bana göre. peki biz akvaryumumuza odaklanmışken çevremize bakabiliyor muyuz diye başlamak lazım bence ilk önce sorgulamaya. bilmiyorum çok mu iddialı olacak ama ben ne aziz nesinin bilgi-fikir ilişkisine katılıyorum ne de sevgili
paredrosun yukarda yazdığı gibi kimilerinin çeşitli düşüncelerini temel olarak alıp onun üzerine bir şeyler eklemeyi doğru buluyorum. o bilgiye ulaşmak için de ilk fikir atmak gerekti ortaya. hem de doğruluğunu kesin olarak bilemeyeceğin bir bilgiye(u: bana göre {ki öyle} içimize kesin bilgi olarak kodlu olan din olgusu [ilk insandan beri herkes tek ve mutlak olanı arıyor bunu inananlar da inanmadığını iddia edenler de çok iyi biliyor> (kimileri için ve çoğuları için de de tek ve mutlak olanlar fani olgularmış gibi oluyor》 |bu arkadaşımızın da bunu aştığı ve sanıyorum boşluğa düştüğü görülüyor burdan, kendi kalbine dönüp kendi içinde boşluğunu tamamlaması dileğiyle] (zincirleme parantez tamlaması biter} <swh> hariç geriye kalan rasyonel olguların tamamında şüphe vardır) kuramsallaştırılmış fikir de denebilir mesela, yani. `
paredros` abimiz de evet dolu dolu bir abimiz ama düşünce yazıları yazarken kendini kuramsallaştırıyor ya da başka kuramsallıkları temel alıp aslında o geniş olarak bildiğimiz ufkunu bizlere "sunarken" daraltıyor sanki. yani burayı da herkes felsefe yapsın :) diye bitirelim ve bir kuramsallık göstergesi olarak doğru "dil bilgisi" ile yeni paragrafa geçelim. ben de öyle kesin yargılar kurmuş gibi oldum biraz ama ironik olarak :) siz yine kendinize göre alın bu fikirleri dediğim gibi :) almayadabilirsiniz karar sizin :)
ben de bu adama benzer düşüncelere sahip bir adamım diyebilirim. gizli bakınızda değindiğim gibi o da "galatasaray", "hayat silken bir kız" muhtemel şirklerinden sıyrılmış bir adam. o bunu belki farklı ifade ediyor. belki çeşitli düşünürlerin ifade ettiği gibi. ben de gerçi said nursi'nin fikirleriyle bezettim kendi fikirlerimi ama fikir hep benim fikrimdi ama ben de kendisi gibi ifade etmekte zorlanıyordum. farklı kelimeler, süslü laflar arıyordum bunları ifade edebilmek için. o da belki aşk için "dünyanın en büyük yalanı", "hormonları güzel bir şekilde dışavurmanın yolu" diyor. ya da "renk bilmemnesi" falan diyordu tam hatırlayamadim onu :) bu boşluktan nası kurtulması gerektiğine de değindim ve bir şey daha hiçbir şeyi ak ya da kara olarak görmesin. o taraftar zihniyeti eleştirirken kendi de kavram taraftarlığı yapıyor aslında. her şeyi olduğu gibi sevmek lazım. galatasarayı da, hayat silkeni de bir insan olarak sevmek, her şeye hoşgörüyle bakmak, her şeyin "iyi taraflarını almak" :)(u: mesela galatasarayın liseciliğini değil lise kültürünü, ya da o hatun kişinin atıyorum samimi bir insan olmasını görüp bu olguları iyi ya da kötü olarak kategorize etmeden iyi taraflarından faydalanmak, kötü taraflarını da "doğru" anlamıyla cihat ederek yok etmeye çalışmak, teşhisi koyup tedaviyi yapmak en "doğrusu" olacaktır, küsmek, cihattan kaçmak, "iyi değilim, iyi olmayın" demek yerine)
inşallah ben bu cihat için çalışmalara başladığım kısa mesafeden, tamamen hazır ve konsantre hissettiğim anda devam edeceğim(ediceaam) sana da öneririm hacım, burası evet küçük bir fanus, tematik ve kendi suyunda dönmeye devam ediyor ve malesef ukalalık yapıyorsam beni affedin çoğu yazar bir süs balığı gibi davranıyor. fanustaki faniliğin içinde "boğulan" bir şekilde. işte insanı umutsuzluğa sürükleyen yer bura ama buradan başlayıp insanlığı değiştirmeye en azından çalışmazsak en basit tabiriyle "allah'a nasıl hesap vereceğiz" ?
böyle konuşuyorum ama gerekli motivasyonun ben de şuan için biraz uzağındayım galiba. neyse motivasyona kadar nerde kalmıştık, "ibra noolur gelsen lan" :)
ekleme
*: dikkatimi çeken birkaç şeyden birincisi tabiki düşünmeye, sorgulamaya çalışan bu adamın yukarda belirttiğim diyaloglardaki kafaya sahip yazarlardan dolayı nickaltı sayısının 8le sınırlı kalması, yüzlerce nickaltına sahip galatasaray güzellemeleri ozanları varken. ikincisi tamam bura mutlak ve teki çoğunlukla galatasaray olanların yeri ama yazarlarımıza büyük kısmının kendi cinsiyetinin ve dininin dışında entryler yazdıracak kadar sapkın bir "mezhep gibi din gibi köklü bir inanç mı", şaka yollu da olsa
** bunu da bir sorgulamak lazım bence, burdaki fikirleri almayıp hemen galatasaraymetre'ye başvurmak yerine. şartlı refleks gibi bir şey oluyor çünkü insanlığımıza yakışmıyor.