*

  • 1
    bu sezona biz de 2 haftalık bir gecikmeyle de olsa bir yenilikle giriyoruz. bundan böyle maç yorumundan sonraki gün, yani medya maymunlarını, sülüklerini dinledikten okuduktan sonra( ki benim için en zor kısım budur, genellikle seyretmem okumam) ve de maçta bizim gözden kaçırdığımız bir şey varsa yeniden maça dönmek üzere yeni bir sayfa açıyoruz. malum ilk vazifemiz maçtan hemen sonra eğer gitmişsek eve gelir gelmez herkesden önce maçı sıcağı sıcağına yazmak. hal böyle olunca yayından sonra aklıma başka bir şey geliyor ve onu ilave etmek için geç kalmış oluyorum.
    misal dünkü maç yazısına ilave edecektim atladım. milyonlarca dolar verilerek, taraftarın büyük beklenti içinde olduğu ve en azından bir devre bile olsa elano'yu seyretmeyi çok isterdik. bir de baktık midesini üşütmüş, zehirlenmiş, yani sakatlıktan falan değil oynamaması. doktor tayfasına, aşçı tayfasına kime giydireceğimizi bilmiyoruz. ne yedirdiniz de adam oynayamayacak duruma geldi. bu ne acemilik ya, bütün futbolcular aynı şeyleri yemez içmez mi kampta? futbolcu midesini üşütür mü?
    bütün galatasaray uzmanı sülükler maç kadrosunu yazmışlar kendi tahminleri üzerine. ona değindik, ancak maçı televizyondan yorumlayan sülükleri dinleyememiştik. bugün öğrendik, galatasaray sülüğü kem küm etmiş kadroyu görünce. istediği, beklediği olası bir puan kaybında gerets'le surinam'lıyı kafa kafaya getirmekte sakınca görmeyecek. sanki emre aşık, gökhan zan'dan kötü bir futbolcu da niye oynatıldığını sorguluyorlar. yok dinlendirmiş, yok denizli'yi küçümsemiş, yok estonya takımından tırsmış da asları dinlendiriyormuş. hiç bir şey yapmıyor adam merak etmeyin. eldeki tüm futbolculara aynı mesafede olduğundan bir kaygısı yok. onun için sistem önemli, emre güngör'ü, gökhan zan oynasaydı hiç bir şey değişmeyecek olması ihtimali olduğu için oynattı. eğer ihtimalde bir risk görse (volkan'da gördü) anında müdahele ederdi. bunlar antrenman maçları daha. yenik duruma düştüğümüzde, estergon kalesi taktiğiyle oynayan takımlara, kasap futbolculara karşı ne yapılır uygulamalı seyrediyor. bizim fosil antrenörlere bedava kurs aslında. ben hoca olsam galatasay'ın hiç bir maçını kaçırmam.
    takım 2000 lerden daha beter bir ruha büründü. arkadaşlık, yardımlaşma sevgi saygı üst düzeyde. hiç bir futbolcu bencil değil. gol olduğunda kulübedekiler daha fazla seviniyor. demek bütün futbolcular için söz konusu değilmiş. penaltıyı nedense atmak isteyen barış özbek'in elinden topu alıp kewell'e verdi arda. zaten o sırada kenarda ayhan bekliyordu oyunun durmasını. barış penaltıyı atamadı, oyundan çıktı ve 150 metre koşarak soyunma odasının yolunu tuttu. penaltıyı falan seyretmedi. ulan belki penaltı gol olmayacak, sonra al başına bela her an puan ve prim kaybetme ihtimali var maçta. bu coşku, bu heyecanı yakalamak için, ruhu ali sami yen'e inderebilmek için 10 senemizi yaktık biz, içine sıçılmasına müsade etmeyiz. oyundan çıkan maç bitene kadar kulübede oturacak, ruhsuzluk istemiyoruz.
    keita pas verip boş kaleye baroş'la beraber topu sokma hokkabazlığını yapacaktı ki, denizli'li futbolcu şova izin vermedi. top gitti gol oldu, yalama sülüklerin kimisi golü kendi kalesine attı diye yazmışlar. ne olacak keita attı diye yazsa. çok şey olacak, adam daha seyretmeden yapıştırmış yaftayı, o kadar iyi futbolcu değilmiş, olsa galatasaray'da işi neymiş. kötü çıkarsa ben demedimmi diyecek. gol keita'ya yazılsa, yarın golün nasıl olduğu unutulur gider istatistiği kalır. atılmamış bir gol, atılmamış goldür sülük için. galatasaray futbolcusu ne kadar başarısız olursa o kadar iyi.
    ayı gökmen zırvalamış, maç biletlerinin pahalı olması iyi bir şeymiş. çapulcu stada giremiyormuş, iyi bir şeymiş onun için. parası olmayan, fakat takımına yürekten bağlı gençler ayı gökmen'e göre çapulcu. çapulcuların peygamberleri esas onlardır. maça devamlı giden, statüsü ne olursa olsun asla çapulcu değildir. çapulcu başka bir şeydir, menfaati takım sevgisinden önde gelen adamlar da olur stadlarda. maçı seyretmezler, kartlarını satarlar, kavga ederler, küfür ederler ve her maçları olaydır. gökmen bunları kastetmiyor tabi, ona kalsa 22.000 hıncal uluç maça gelecek, pis pis sırıtacak, maçtaki olumsuz şeyleri yakalayıp, yazıp söyleyip cebine para indirecek. esas çapulculara maç be maç cevap veriyoruz (dün ahmet çakar sırasını savdı), mücadele sürecek.
    volkan yaman, artık sende gönül rahatlığıyla yaser yıldız gibi bu takımdan gidebilirsin. kabiliyetim bu kadarmış diyecek, gittiğin takımda kalıcı olmak için uğraşacaksın. bir zamanlar galatasaray futbolcusuydum diye ne kadar övünsen azdır.
    arda turan gol atınca depar attı tribünlere. annesine koşmuş, elini öpmüş. ey mübarek ana, arda turan gibi bir çocuğu bizim başımıza kaptan olarak, 10 numaralı formayla hediye ettiğin için hepimiz ellerinden öpüyoruz. her maça bekleriz ana.
  • 2
    ali sami yen'deki maçlarda görevli taraftar olduğumuzdan televizyon sülüklerinin ne dediğini sonradan öğreniyoruz. 1 numaralı galatasaray sülüğü, hezimetten sonra''ben çok iyi alan savunması yapan bir rakip bekliyordum maalesef galatasaray hep topa hakimdi'' şeklinde kusmuş. vah vah ne üzülmüş galatasaray'ın farklı galibiyetine. kuduracaksınız şerefsizler kuduracaksınız. biz attıkça, biz yendikçe, surinam'lı kalplere girdikçe sizin asla giremeyeceğiniz yerleri zaptettikçe ağızlarınızdan salyalar, köpükler şaçılacak kuduracakasınız.
    ahmet çakar'ın başına gelenleri gördünüz, her maç adı artık lanetle, pislikle anılacaktır. her kim galatasaray'ımıza saldırırsa gereken cevap ilk maçta er meydanı tribünlerde verilecektir. olası puan kaybını bekliyor 1. sülük. bir tribün dolusu insanın kendisine küfür etmeyi beklemesiyle aynı şey. onlar kinlerini kusacak, bizde cevap vereceğiz.
    2. sülük rotasyona takmış kafayı. o kadar futbolcu olursa dedemde değiştirirmiş. kuvvetli bir takımla karşılaşsın da o zaman görelim hikmetini der gibi bekliyor o da olası puan kaybını. elbet puan kaybı olacak, altın yere düşmekle değerini kaybetmez. biz gördük kardeşim gerçekleri. sizin yalanlarınız bizi etkilemez. %71 ortalamayla maçı bitiren bir takımın taraftarıyız biz. pas manyağı, gol manyağı yaparız. mert değilsiniz, delikanlı değilsiniz. galatasaray'ı sevmiyorum diyemiyorsunuz. bakın biz her daim fenerbahçe'den nefret ediyorum diye haykırıyoruz. galatasaray vanspor'u yendiğinde bizi tebrik eden fener'liler vardı geçmişimizde. yalancılardı, söyleyemiyorlardı hem senden hem galatasaray'dan nefret ediyorum diyemiyorlardı. biz ise bütün kazandıklarımızı bir anda feda edebilme riskini göze alarak haykırıyoruz. fenerbahçe'den nefret ediyoruz, dünya'da hangi takımla oynarsa oynasın o takımın en az galatasaray kadar taraftarıyız. bize hayatımızı bile bağışlasalar, hediyelere boğsalar sonuç değişmez. galatasaray gol yediğinde sağımızda solumuzda bu güne kadar sevinen adam görmedik. bundan sonra da görmeyeceğiz. göremeyeceksiniz galatasaray'ın düştüğünü, surinam'lının ezildiğini. sizleri kahrolurken görmek(chao grey kardeşime sevgilerimle) en büyük zevkimiz olacak şerefsizler. çekin gidin artık aramızdan, başkalarının mutsuzluğunu kollayan asalaklar, çıyanlar.
    surinam'lının yetersiz bulup oynatmadığı elano'yu dünyanın en büyük milli maçı için dunga, ulus takımı kadrosuna davet etti. siz bok atmak için maç kollayın. elbet elano oynayabilirdi dünkü maçta. yetersiz olduğu için değil emeğe saygı için oynatmadılar. bütün bir yazı plajlarda geçirip tek idmanla sahaya çıkan lugano'nun takımı değil bizim takım. bizim başımızda da kovuldukça kıymete binen gazi yok. bizim sahaya çıkan 11 imiz o an en iyi oynayan 11 değildir. sahaya çıkan 11, galatasaray kadrosundan sahaya salınan her hangi bir 11 dir o kadar.
    3. sülük hiç seyretmeden keita'ya bok attı. biz 2 maç seyrettik canlı olarak. notumuzu verdik sülüklerin hilafına. geldiğinde anelka'nın bonusu gösterilen ribery'den kat be kat büyük futbolcudur. ribery geldiğinde futbolcu olduğunu bizlere ispat edene kadar haftalar geçti. adamlığını da gösteremedien kaçtı gitti. keita hem futbolcu hem adam, çatlayın sülükler. sol tarafınızı kollayın.
    4. sülük maçı kör döğüşü diye tanımlamış. dikkatli çıkabilselermiş vay galatasaray'ın halineymiş. unutulmaz serbest vuruş tekniğine şapka çıkaracağına dilini çıkarıyor. görülmemiş şeyler oluyor, biz görüyoruz, sülükleri korku saldı. aslında onlar hepimizden daha iyi görüyorlar, hepimizden akıllılar. ancak varlık sebepleri galatasaray'ın tökezlemesiyle doğru orantılı olduğundan, tökezletmek için ellerinden gelmeyen şeyleri bile yapmaya çalışıyorlar. elinizden geleni ardına koymayın.
    hocalığı bunlara coşkun özarı öğretimişti yıllarca. ona kim öğrettiyse bilmiyoruz o kadar eskiyi. coşkun özarı'dan sonra da güntekin onay'ın babası öğretmişti. fubolu bırakmış hoca adaylarının gittiği kursun amentüsünde 1. madde şuydu. kazanan takımı değiştirmeyin. taraftarın sevdiği futbolcuyu sevmeyin. ben takımın patronuyum deyin. büyük takıma giderseniz şampiyonluk sözü verin. küçük takıma giderseniz küme düşürmem deyin. yenilince hakeme bok atın. yine yenilirsenin bir futbolcuyu kadro dışı bırakın, yine de yeniliyorsan istifa et kovuldum deme. milletimiz balık hafızalı nasıl olsa diğer takımın hocası seninle aynı yollardan geçerek kovuldu, değişin şehirleri olsun bitsin.
    şimdiye kadar hocalar böyle idare ettiler, artık maskeler düştü. bakın bülent uygun'un haline. yok öyle kolpadan hocalık, layık olduğun yere dönmen an meselesi. layık olmadığı yerlere dönenler televizyonlarda köşe kapıyorlar. türkçe konuşmaktan aciz bülent korkmaz'ı yakında göreceksiniz. hakan ünsal'dan aşağı kalır tarafı yoktur. surinamlı koydukça bülent korkmaz'ın felç geçirmediğine beni kimse inandıramaz.
    bizler sülüklerin düşmanı olduğumuz için buralardayız. 300-500 galatasaray proleteryasına hitap ediyoruz. bir iki ve daha fazla galatasaray'lıya deneyimlerimizi anlatabilmektir amacımız. açıyoruz hürriyet gaztesinin spor sayfasını, koskoca sayfada golleri kim atmış okuyamıyoruz, kale arkasına bir muhabir gönderip gol resmi çekemiyorlar. takla atan keita bile ilgilerini çekmiyor. amaçları kendilerine sövdürmek olsa bu kadar olur.
    ey büyük galatasaray taraftarı, yıllardır bu günleri bekledin. 90 dakikanın ne çabuk geçtiğini şimdi öğrendin. galatasaray'ın şovunun galatasaray taraftarı için olduğunu bu sene öğrendin. maç bittiğinde elleriniz yüzünüze götürüp oturduğunuzu gördüm. elinizde olsa hakeme yalvarıp bir kaç dakika daha oynatacaksınız. bundan böyle maç koptuktan sonra sıra şova gelecektir. bu sene galatasaray'ın gollerini bütün futbolcular atacaktır. yetmedi gollere rakip de yardımcı olacaktır. en az 10 kendi kalesine gol bekliyorum. takımınla ne kadar övünsen azdır. aman ha, sülükler saptırmasın yolunu. oynanan oyundan oynayanlar, seyredenler, kulübedekiler zevk alacaklar. gerisi spordur, 3 ihtimallidir. ne mutlu bizlere ki tarihe tanıklık ediyoruz. gelecek nesiller galatasaray tarihini yazarken surinam'lıdan önce ve sonra diye ikiye ayıracaklardır. ne kadar çok maç seyrederseniz o kadar iyidir.
    galatasaray, sana doyamıyoruz, kayseri maçında görüşürüz.
  • 4
    dün geceki maç yazısında yazmayı unuttuğumuz önemli bir ayrıntıyla açıyoruz konuyu. maçın seremonisinden sonra, arda turan koşarak kayserispor kulübesine gitti ve tolunay kafkas'la kucaklaştı. bu arda'nın bu sene hayata geçirdiği, rakibe saygı göstergesiydi.
    bir galatasaray taraftarı olarak huzur ve güvenli, mutlu bir şekilde evimize döndük. geleceğe de umutla bakıyoruz, uzun yıllardan sonra dolu ve coşkulu tribünler önünde, bütün futbolculara sevgi gösterisi yaparak maçtan çıkıyoruz. gel gelelim biz her zaman ki gibi başka maç seyrettiğimizi anlıyoruz.
    televizyon sülükleri bir anket yapmışlar hemen. hangi gol daha güzel das santos'un ki mi?, elano'nun ki mi? yani das santos'un attığı gol bütün bir sezon anketlere girecek anlaşılan. gelecek hafta biri gol atarsa elano'ninkiyle kıyaslayacaklar mı? boş verelim, santos'un ki tabiki daha güzel diye mesaj atalım, sülükler sevinsin bari.
    maçın sonlarında top bütün galatasaray'lı futbolcuları turlamış, tur 40 saniye sürmüş ve top balta dedikleri servet'e gelmiş. servet topu kesmeyle kaptan'a ulaştırmış. arda topu stop ederken adamı dumura uğratmış, geri vitesine takar gibi yapıp 4. vitese takıp 3 metre fark atmış, geriye çıkardığı topu baros içeri yollamış ve son gol olarak tabela kalkmış. kalktık ayağa, tezahürat yapmayı bıraktık dakikalarca alkışladık. birde ne duyalım, televizyonun dün geceki 2. sülüğü galatasaray'lı futbolcuları piknikte yürür gibi göstermeye çalışıyor. böyle paslaşmaya izin verilirmiymiş, takacakmışın birinin dizine kramponu bakalım bir daha paslaşıyorlarmıymış.
    sülüklere bu hafta ekmek çıkmadı. galatasaray puan kaybetmedi, rotasyon yapılmadı. nerden taksalar acaba? galatasaray'ın her maç gol yediğine taktılar. milli takım defansına bok attılar. sıkıysa milli takım yenildiğinde saldırsanıza servet'le gökhan'a. aralarına top atıldığı zaman dinamit hükmündeymiş. galatasaray'da servet'le gökhan'ın arasına top atılma ihtimali, milli maçlarda atılma ihtimalinden sanki daha fazla. o kadar aklınız varsa söyleyin fatih terim'e almasın bu her maç gol yediren stoperleri takıma.
    bekledi haftanın sülükleri, bu maça kadar galatasaray'ın oynadığı takımlar dandikti. kayserispor'da 4 yediğine göre, kayserispor'da bundan böyle dandik takım ilan edilebilir. medet ankaraspor'da, haydi ankara sevindir şu medyamızın baloncularını.
    keita etkisiz bir ilk yarı çıkardığında sülüğün biri rahat bir nefes aldı. ben demedimmi diye kasım kasım kasılmak üzereyken ne yazık elano'nun bazukasını seyretmek zorunda kaldı. bu ne ızdırap dır çekene sormak lazımdır.
    sülüğün tek tesellisi kewell'in kadroda olmaması. birde o olsaydı dünkü maçta, mutlak maça bir imza da o atardı. salyalar akmaya, kinler kusulmaya devam. maçlara artık bir de bu gözle bakıyoruz. maç bizim için ikinci maça kadar bitmeyecek. sülükler için de tabi ki
  • 5
    iğrenç görüntüleriyle mide bulandırıcı yaratıklar, kendi hacimlerinin 3 katı kadar kan emme yeteneğine sahiptirler. geçen gün bir dergide rastgeldiğimin yalancısıyım 14 beyinleri varmış. bence 140 beyinleri var bizimkilerin. her halükarda kendilerinden bahsetmeyi başarabiliyorlar, ve her durumda kazanan onlar oluyor.
    türkiye'nin en prestijli gazetesi maç günü kadroları yazıyor. servet'in yanında gökhan zan'ı oynatıyor. haftanın ilk sülüğü, galatasaray resmi sitesini bile okumuyor ki gökhan'ın kadroda olmadığının farkında değil. galatasaray'dan haberi olmayan, galatasaray muhabirine bir küfürle başladık güne.
    takip ediyoruz, 1 numaralı sülük, emre belözoğlu'nun atılmasında hakemin gaza geldiğini söylüyor. haksız kart çıkardı savunmasıyla fetodaş'ını masum göstermeye çalışıyor. mutlak bir kelime ya da cümle marifetiyle bokludere'ye şirin görünüyor. görevini bu hafta da layıkıyla yerine getirip galatasaray'lılarıdan bir ton küfür yiyor. yaptığımız tezahüratlarımızı haram ediyoruz, formasını almadık, alan arkadaşlarımızın da hakkını helal etmiyoruz.
    2 numaralı sülük, terminolojiye bir katkı yaptı bu hafta. eğer faulden kaçma ihtimalin var da kaçmamış, tekmeyi yemişsen kabahat senin. konu bokluderespor'sa, kazma beklerin yaptığı faul ya da penaltılarda başka bir şeye bakacak bundan böyle hakemler. eğer adam zıplayabiliyorsa devam, hatta zıplamadığı için kart bile gösterebilirler. diğer kalede alakası olmayan pozisyonu benzetmeye çalışarak, yüreklere su serpiyor. her iki tarafa da verilemeyen penaltı var işte susun. manisaspor'un kabak gibi golünün üstünde duran sülük sayısı yok denecek kadar az. fener'li yazarlar pozisyonu görmemişler bile. eski hakem ulamaları ve büyük yorumcu, objektif sülük, canlı yayında pozisyonu geçelim diye sunucuya işaret ederken yakalanıyor.
    2 numaralı sülük için gol olmuşsa bir felaket. nasıl atılmış, kim atmış önemli değil, önemli olan hatayı yapanların aptallığı. kewell'in attığı golü babası bile atarmış. o topa vurduran defans, defansmıymış. aynı golü galatasaray yeseydi, çok haklı olarak korneri kullanan oyuncunun yüksek tekniğini, topa o noktada kafa vuran futbolcunun, zamanlama, hesap, topa en yüksek noktada, kafanın vurulması gereken yeriyle vurma, yön değiştirip topu aşağı doğru iteleme ve kurtarılması hemen hemen olanaksız bir pozisyon olarak anlatacaktı. galatasaray kalecisinin, yada stoperlerin yapacak bir şeyi olmadığını zırvalayacak, vakvakları ürkütmeden yorum yapmış olacak, prim ve para toplamaya devam edecekti. uzun yıllar devam edeceği garantiydi bu gidişle yolu açık, kanını emeceği mazlumlar eksik olmasındı.
    haftanın 3 numaralı sülüğü, lincoln'ün adam olsaydı bülent korkmaz bugün uefa kupalı ikinci hoca olarak piyasada olacaktı şeklinde hömkürdü. bana göre bülent korkmaz yerine haldun üstünel kulübede olsa kesin şampiyon olurduk. adam en iyi oynadığı maçta çıkarıldı, tamam biz de kabul ediyoruz adam değilmiş, ancak o başka konu, lincoln, bülent'i diri tutmuştu hamburg maçına kadar. gaatasaray tarihinde ali sami yen'de 2-0 galipken 3 tane yiyip elenmek görülmüşmüdür? eğer elenilmişse suçluyu teşhis etme işi, ancak lincoln'ün etine yapışmış etli butlu bir sülüğün işi olmalıydı. ve oldu da.
    aynı sülük kafası karışık hasan şaş'ı taklaya getirmek için uğraştı durdu saatlerce. akıl verdi ne işin olur antrenörlükle gel sende bizim gibi sülük ol, kanına yapışacağın adam eksik olmaz bu ülkede, hemide bol kazançlı, itibarlı bir yaratık olursun mealinden emiş yaptı. hasan, gelen tepkilerden olacak galatasaray aleyhine bir laf etmedi. sülük, az önce başka bir sülüğün yorumunun aksine bal gibi penaltı dedi. şüphesiz diğeri penaltı deseydi kendisi penaltı değil diyecekti.
    maaşlı fenerbahçe sülüğü, galatasaray'ın hala ciddi bir rakiple karşılaşmadığını yazmış. bu hafta beşiktaş'ı yense beşiktaş ciddi olmayacak nasılsa. ilk puan kaybında ciddi rakibin kim olduğunu biz de anlayacağız. 20 dakika daha dayanabilseydi çakma ankaragücü, bakın neler oluyordu alemde. sülüklerden sülük beğenecektik, yazık türk spor medya okuyucusu, dinleyicisi büyük bir hokkabazlık gösterisini kaçırdı. artık kısmet diğer haftalara.
    eski günlerimin hatırına asla sülük demeyeceğim nonbertarafus! surinamlı'nın kewell'i oyuna sokarken tabelanın 11 göstermemesi karşısında bozulan ezberi, bu haftanın son notu olarak yazımıza konu oldu. hiç biriniz tahmin bile edemeyeceksiniz surinam'lının yaptıklarını ya da yapmadıklarını. hepinize adamlık dersi vererek ilerletiyor haftaları. siz anlamasanız bile.
    gözümüzden kaçan sülük varsa bizi bağışlasın, hiç seyretmeyerek ancak bu kadar bilgi sahibi olabildim. kanımı son damlasına kadar savunma azmi ve kararı içindeyim, sülüklere emdirmemek için.
  • 6
    bekledik bir iki gün, berterafedilemeyen ayrık otu ne yazacak diye. yazdı, kustu, irin saçtı başbelası. ve biz her zamanki gibi haftanın ardından takım savunmasına geçtik.
    önce başlayalım, maçta yapıla(maya)n kareografiden. tam kapalının ortasındayız, koltukların(koltuk denirse adına, pis, kırık plastik oturma yeri diyelim) arasına konmuş renkli kartonların gelişi güzel durumunu görünce fiyasko olacağını anladım. ilerleyen dakikalarda, kapalıya düşümüş amelelerin kartonları uçak yapıp sahaya atmasını seyrettikten sonra elimde olsa kareografi şovundan vazgeçerdim. sakın ha, bu kapalı tribüne bundan sonra böyle bir görev verilmesin.
    sonra dönelim eski açık adlı yeni açığın durumuna. üstünü örtmüşler, tam bir gecekondu işi. yağmur yağsa tribünlerin çoğu ıslanacak. galatasaray'lı işadamları çatı yapmış. sizin işadamlığınıza, harcadığınız paralara yazık. düzce şehir stadı bile daha güzel kapatılırdı. rakip takıma denk gelen 10 metrakare yeri yapmaya paraları yetmemiş. yazıklar olsun, bir de utanmadan misafir tribünü demiyorlar mı, oradan maç seyredenlerin hiç biri iki kaleyi birden göremezler. 3 büyüklermiş, yazıklar olsun. biz de gidiyoruz rakip stadlara, biz de ediyoruz ağız dolusu küfür. bize de ediyorlarsa haklılar. bu tribünden maç seyretmeye gelmiş her kim varsa ne küfür ederse etsin kabülümdür. böyle ev sahipliği olmaz arkadaşlar, hele ki ev sahibi galatasaray ise hiç olmaz.

    sülüklere geçelim isterseniz. ne yazık ki galatasaray henüz ciddi bir rakiple karşılaşmadı. galatasaray'dan puan alan ilk takıma büyük ikramiye var medyamızdan. emre belözoğlu'nun attığı korneri sivas kalecisi yumurtladığı zaman ne güzel korner atmıştı emre. kalecinin hiç suçu yoktu. kim olsa yerdi o golü canım. yeter ki arda turan'ın attığı korner golle sonuçlanmasındı. golle sonuçlanmayan ikinci korner daha tehlikeliydi oysa. gol olmaması mucizeydi. medyanın fener kalecisiyken yere göğe sığdıramadığı rüştü'nün kellesini aldılar galatasaray'dan gol yedi diye.
    neymiş efendim, arka direkte biri kafayı vurmuş. vuracak tabi, defans uzunlarla uğraşırken arkadan bir normal adam topu içeri dürttü. tam bir taktik, teknik, bilim, hesap işiydi, ancak ne yazık ki golü atan galatasaray'dı.
    sülüğün biri, daha doğrusu çoğu beşiktaş yenilgisini rüştü'ye bağladı. kalede hakan arıkan olsa nah yenermişiz.
    biri insafa gelmiş, galatasaray'ın standartının altında oynadığını söylemiş. doğru biz de kabul ettik, satandartını oynasa ne olacaktı acaba?
    bir sülük, başka cenaptan kendine yol bulmaya çalışıp, maçın ertelenmesi gerektiğini yazmış. sebep, sel felaketi, terör belasından millet kan ağlarken maç mı yapılırmış. maç olmasa kendisi yas tutacak sanki sülük. kaldı ki bu ülkede deprem zamanı bile maçlar oynanmıştı ve en doğrusu da buydu. ulan hıyar bu kadar duyarlıysan bu işlere, televizyondaki maskaralıklara karşı çık. futbol maçı eğlence mi ki?
    milli maç sülüğünü not almışım yazmasam olmaz. saray bosna'da tarık hosiç'in köfteci dükkanında ömer güvenç hosiç'le konuşuyor. dükkanın her tarafı galatasaray resimleriyle dolu, kapısı bile sarı kırmızı. sülük galatasaray'dan hiç bahsetmiyor. sanki sarı kırmızı her hangi bir renk o anda onun için.
    sülükler, galatasaray'a gol atamadığı için serdar özkan'a saldırmışlar. beşiktaş'ın en iyi futbolcusuna. bana göre 5 tane gökhan gönül değerindedir ve, arda turan'ın çalım atmasını ondan öğrendim dediği futbolcudur kendisi.
    bir diğer sülük, ülkenin en önemli gazetesinin haftanın ardından yorumlarını, istatistiklerini yazanıdır. belki de en büyük oyununu oynamış sabri'nin farkında bile değil.
    haftanın kadrosuna almamış, iyi de yapmıştır. alsa sülük olarak biz kimi yazacaktık.
    fener maçının gözlemcisi, sülük sayamayız, adı üstünde iyi gözlemlemiş. hakem fener'lileri kızdırmış o yüzden sarı kart gösterilirmiymiş. kazım'a önce faul yapılmış, verilmeyince kazım karşı faul yapmış ne sarı kartı. hakemin kellesi tez zamanda alına. bereket fener puan kaybetmedi, eğer kaynbetseyid bu gün o hakem yoktu piyasada.
    şimdi gelelim sülüklerin efendisine, bertaraf edilemeyenine.
    galatasaray ballı, g.saray oynadığı 5 maçın 5'ini de kaybedebilir, bugün sivas'ın durumunda olabilirdi. derbide de beşiktaş oynadı, g.saray kazandı. galatasaray'ın kaybetmesini beklemeye ömrünün yetmeyeceğini anladı her halde. kaybetse kına yakabilirdi yamuk kıçına. kaybetmeyince saldırdı.
    iki teknik direktörü kefeye koyduğun zaman mukayese edilmeyecek derecede denizli üstün.
    doğru söze ne denir. üstün tabi, rijkaard'ı dünya'da kimse tanımaz, dürüllü'lüyü tanımayan yok. biri altay'da oynamış, biri milan'da. bir kovulmak için gün sayıyor, biri barca'yı barca yapmış.
    ben arada bilmeyenler için yazayım. mustafa denizli galatasaray'da hocayken nonbertarafus'un florya'da odası vardı. kadroyu kendisi yapardı. zamparalık arkadaşıydılar. denizli galatasaray'dan ayrıldıktan sonra bir daha florya'ya sokmadılar kendisini. ondandır mustafa denizli hayranlığı.
    gayet rahatlıkla 3-0 beşiktaş da kazanabilirdi ama ne yazık ki medyamız geleneksel tabelacılığı içinde bu net ifadeyi kullanmaktan çekiniyor. bari 3-1 kazanır deseydin. zira galatasaray maçın başında öne geçmişti. üstelik beşiktaş 1 gol atsa 2. yemek için bekliyor mu olacaktı. hadi 2. yi yedi hiç atamayacakmıydı?
    galatasaray'ın en iyi oyuncusunda medya müttefik; kaleci leo franco. beşiktaş'ın en kötü oyuncusunda da medya müttefik; kaleci rüştü. bir takımı kalecisi kurtarmış, bir takımı kalecisi çözmüş. o zaman hangi takım iyi oynamış olur? soruya bak, evet leo iyi oynadı. fosil sanıyor ki kaleci iyi oynamışsa çok kurtarmıştır. leo yusuf'un dandik şutunu seyir zevki açısından artistik plonjonla tuttu. en son ne zaman bir kaleci plonjonu seyrettiniz fosiller? kucağına gelen topu yana çekilerek önemli bir kurtarışmış gibi uçarak çelen volkan'lara övgü düzmek varken, leo'yu kim takar. leo bu maçta kaleci gibi değil, defansın her hangi bir futbolcusu gibi oynadı. pas verdiler kendisine, kendisi de 2. golün hazırlayıcısıydı.
    rijkaard söylüyor: "çok şaşırdım" dedi. daha maçın başlama düdüğü çalmadan rijkaard gibi bir adamı şaşırtıyorsan; 'birinci adımı doğru atmışsın' demektir. akıl ver adamına, bir dahaki maç, nobre'yi kaleye geçirsin, yusuf'u bek oynatsın, deli ibrahim'i santrafora çeksin. surinam'lı daha çok şaşırır, 2 adım önde maça başlasın.
    servet ile emre aşık'ın havadan top kaptırması, havadan gole izin vermesi mümkün mü? kornerlerde gidip galatasaray'a gol kazandıran adamlar bunlar. müthiş hava üstünlüğü olan iki stoper. bu iki hava üstünlüğü olan stoperin üzerine, zaten sene başından bu yana bir tek kafa vurmamış nobre ve bobo ile mi oynarsın; yoksa bu ülkenin en iyi kontratak adamları, yerden en hızlı ve en iyi top süren adamları tabata ve nihat ile mi oynarsın? sorunun cevabı basit. ben bu yazdıklarımı bu akşam ki maçın devre arasında yazıyorum. manu defansı galatasaray defansından daha kötü olduğu için nobre sahada. hava üstünlüğü kurdular ilk yarı boyunca. holosko, nobre ne oynadılar ki bu maça kadar? hele ki deli ibrahim, nerden çıktı şampiyonlar ligi maçında oynuyor. bir baktık sezon başı bu kadar kötü oynayanlar sahada, galatasaray maçı gibi dandik bir maçta oynayanlar kulübede. sabri'nin kanadından sayısız atak yapan yusuf'u dürüllü'lü oynatmayarak baş sülüğü şaşırtmış.
    daha yazacak çok şey var ama, tabelacı olmayalım. maçın 2. yarısı başlıyor, dürüllü'lü şaşırtmaya devam ediyor. ligimizin en iyi ve ilk kovulacak antrenörü. ve sülüklerimizin hayırlısıyla 2 günü kaldı saldırıya geçmek için.
  • 7
    3 gün önce çifte kupalı türkiye şampiyonu'na 3 gol bıraktığımızda, ulama tükürdüğünü yalamamak için çırpınıyordu. farklı galibiyetin hesabı, erken gelen balık gole ve daha dün ülkemizin en büyük ve en kariyerli kalecisi(en çok milli, dünya 3.sü, barca'da kaleye geçmiş daha ne olsun) rüştü'ye kesilmişti. atılan golleri bir çıkarsak bakalım sonuç kaç kaç olurmuş? istisna hariç bütün sülük tayfası aynı görüşteydi. kötü, ufak, dandik bir takım da olsa razıydılar. galatasaray'dan puan alsınlar yeterdi. sonrası gelirdi yenecek takım bulunurdu nasılsa. yeterki şu burnu havalarda gezen galatasaray'lılara bir ceza verilsindi.

    biçilmiş kaftan bir maç vardı sırada. yunanistan şampiyonu, şampiyonlar ligi ön elemesini geçememiş, türkiye lig 5. siyle aynı guruba 1. torbadan favori olarak düşmüştü. üstelik, defansın en önemli oyuncuları sakattı. dahası son maçta galatasaray çok kötü oynamıştı. bayağı umutlu olunacak durum söz konusuydu.

    ben dememişmiydim demek için fal bakan sülüğün biri, maçtan önce yazmıştı. bu galatasaray buradan zor puan çıkartır. her sağaçık serdar özkan değil. yeniyor, atıyor ama iyi oynamıyor. elbet bir takım canını yakacak gibisinden kusmaca. havaya laf, bende diyorum şimdiden. ''galatasaray'ı bir takım fena dağıtacak'' eee, ne oldu şimdi?

    beklenen bu maçta da olmayınca bir şeyler yazacak elbet sülük taifesi. okuyucuları var, küfür edenleri var. çanağını yaladıkları var. var da var.

    baba sülüklerden biri, panatinaikos'un evlere şenlik futbolunu beğenmemiş. kendisi bu kadar kötü bir rakip beklemiyormuş. ilk goldeki asistten sonra, bir de kendi kalelerine atınca iş kopmuş. kendisi mahvolmuş. bu arada 2. gole bir kulp bulamadığı için yok saymış. işte maçın özeti buymuş. bal, kader kısmet. florya'ya giriş yasak o yüzden saldırıya devam. aslında saldırı falan denmez de, biz kendimize bir iş edindik yazıyoruz. bunların yazdıklarını sadece küfür etme zevkini tatmin etmek için okuyan çıkıyor. bunların en başında da bendeniz geliyorum.

    pana'lı taraftarlar çok iyi başladılar, ne yazık golü kalelerinde görünce de dirençleri kırıldı. sonrasında sus pus oldular. yan hakemlerin kaldırdığı bayrakların yarısı doğru yarısı yanlış. bu cümle hakemlere bok artarak ekmek yiyen sülük tarafından aynen böyle yazılmış. biz başka maçı seyretmediysek eğer, bu sülüğün söylediklerinin tamamı yalan. maçın başında yas tuttular, iyi başlamadılar yani. hiç bağırmadılar, sonrasında ise dirençleri kırılmadığı gibi, üstlerinde ne var ne yok çıkartarak bağırdılar. 3-0 olduğu zamanlarda bile sesleri kesilmedi. dünyaya nam salmış bir taraftardır panatinaikos taraftarı. bir kez daha gösterdiler, saygılarımızla selamlıyoruz. her ne kadar gelmeyeceklerse de yazık olmuş. çok isterdim böyle bir taraftarı ali sami yen'de görmeyi. hakem fosili ya arkadaş, ne yazık onun için hakemi yazacağı bir maç değildi. havaya bir laf at, kelime dolsun işte nasıl olsa kimse okumuyor. yarısı doğru, hangisi be allahın adamı. hangi bayrak doğru hangisi yanlış.

    galatasaray'ın dağınık(ne demekse) bozuk şekilde maça başladığını yazmış, kovulmuş, başka kovulacak hocayı bekleyen hoca. galatasaray rakip savunmanın hatasından golü bulunca toparlanmış. farklı bir sonuç almış ama o da diğer sülükdaşları gibi hemfikirmiş kötü oynadığına. 2-0 dan sonra maç 2-2 ye dönebilirmiş ki tam o sırada elano'nun balık golü durumu 3-0 a getirmiş. hocalık bilgin yok, ki devamlı kovuluyorsun. türkçen kısıtlı, sayı saymasını da mı bilmezsin be yapıştın ekranlara kan emiyorsun. 2-0 dan önce bir 2-1 e döndür şu yunan gavur'unun takımını! sonra dua et bir gol daha bulurlar belki. bulamadılarsa sıranı bekle. nasılsa bir gün yenilecek bu takım o zaman yaparsınız kim daha güzel kan emecek yarışını?

    panatinaikos'u yunanistan'da yenmek her takımın harcı değil bir kere. gollere takılı kalıyor her zamanki gibi sülükler. sağ kanattan, baros'un bir antilop çevikliğinde dönüp topu önüne alması, kafasını kaldırıp içeriye gol pası vermesi pek önemli değil onlar için. elano yıldırım gibi yetişti topa, esas defans oyuncusu şanslıydı, top kendisine yakın geldiği için. biraz geriye gelse, elano'nun jeneriklik golüne prometeus yeniden ateş yakıp olimpos tanrılarının bir kez daha huzurunu kaçıracaktı.
    atılan golleri çıkaralım. peki sizin hesabınızdan gidelim. 15 pastan sonra baros'un önüne gelen topu baros çok kötü vurmasa, ya da kewell'e çıkarsa, 50.000 yunan'lı çıplak bağırlarını dövecekti. kornerden gelen topu elano düzeltip, biraz sürüp mıhlasa ne yazacaktınız? hatırlayanınız var mı, ilk yarıda galatasaray'ın 5 net gol pozisyonuna karşın bizim tehlikeli bölgemizde, leo franko'nun rakibine 18 dışından attığı bir çalım ve kaleye geçen kara şimşek'le olan paslaşmasından başka ne vardı seyre değer?
    ikinci yarı başında rakip paslaşmaya başladı,biz bir punduna getirmeyi bekledik. sarp ve topal'dan delik bulamayan futbolcu topu elano'ya kaptırdı. elano saniyelik bir pasla topu baros'un önüne yuvarlayınca biz baros'un kaçırdığı golleri sizin gibi unutup ekran başında kucaklaştık. siz ise bu golü saymadınız bile. aynı anlarda her ihtimale karşı arda turan, ve nonda bekliyordu. maç biraz tehlikeye girse ki-ben istiyorum ne yalan söyleyeyim maçın tehlikeye girmesini, biraz oyun seyredelim- başka planı uygulayacaklardı. gerek olmayınca arda girip taç çizgisi kenarılarında deneme çalımları yaptı, sonraki maçlar için.

    bizim maç bittikten sonra medya'mızın resmi takımın maçı vardı. o cenapın sülüklerinden doktor ünvanlı(ne doktoru bilinmez) maçtan önceki hesaplarında fener'in farklı kazanacağını yazmıştı. 1 defa canlı, 4 dafa banttan izlemiş twente'yi. fener'i de avucunun içi gibi biliyor basmış iddiada fener'e parayı. benim gibi kaybetmiş,( söylemesi ayıp ben beraberlik vermiştim) yazdıklarını okuyan olmamış hesabı fener'e akıl vermiş. gerçi biz ilgilenmiyoruz, ben fener maçını seyretmedim. ben kendi çöplüğümden sorumluyum da, sülüklerin görevi kolay değil diye örnek verdim. sülük bizim kanımızı emmeye uğraşırken aynı zamanda resmi takımlarının çanak yalayıcılığını yapıyor.

    kolaysa biz yapalım bakalım.
  • 8
    bu hafta sülüklere ilave var çocuklar. demek ki bundan böyle sadece spor yazdığını sanan sülüklere, yönetici, antrenör, hakem gibi futbol armonisi içinde değişik görevlerde bulunanlar da eklencek. kasımpaşa yönetimi, galatasaray belasından kurtulma pahasına 360.000 liradan vaz geçebiliyor. sanırsın ki şampiyonluğa oynuyor, ya da son maçı kümede kalması gerek, maçı 30 liradan seyrettirse istanbul'un göbeğinde 12.000 kişi bayram gününü coşkuyla geçirebilecek. ötesinde bütün futbolseverlerden(kendi taraftarı dahil) küfür yemeyeceklerdi. haftanın sülüğü diyebiliriz kendilerinde.

    bir diğer sülük, en değer verdiğim, futbol bilgisine güvendiğim 3 yerli hocadan biri olan yılmaz vural oldu bu hafta. şu lanet olası 1 puanı alıp, medyanın önüne surinam'lıyı atmak uğruna delikanlılıktan bile vazgeçti. maçın başındaki seyircisizliği olumlu buldu. gerçi bu konuda hak veririm kendisine. yoğun seyirci her zaman yılmaz vural'ın aleyhinedir. hemen hemen bütün küçük takım taraftarı yılmaz vural'ı istifaya davet etmiş, küfür etmiştir. yılmaz vural gibi hocaların en rahat ettikleri takımlar belediye takımları olmuştur. ali güneş'in pozisyonunu bırakın görmeyi hatırlamadığını söylemiştir. maç durmuş, 11 galatasaray futbolcusu hakemin üstüne yürümüş ne olduğunu sormamış bile. insan devrede olsun merak edip sormaz mı ne oldu diye?

    hakem sülüklerine hiç kafa takmam genelde. yazılarımda hakemi yazmamaya, gittiğim maçlarda hakeme bakmamaya özen gösteririm. hakem hatasına bel bağlamam, bu maçın hakemi ilk oldu bu sene. yine de pozisyonu görmediğine inanıyorum. ancak hakemsen görmesen bile o pozisyonda penaltı çalacaksın. aynı anda bütün futbolcular penaltı diye refleks gösteremez. ya da akıllı hakemsen çaktırmadan kewell'e soracaksın, penaltı demişse kesin vereceksin. bu kadar bariz pozisyonu görüpte çalmamazlık edemez, ancak sülük katagorisine bu pozisyonla değil, ali güneş', son adam olarak yorumlamaması dolayısıyla girmeye hak kazanmıştır. o pozisyona devam dese ben hiç bir şey demezdim.

    kasımapaşa stadyumu'nun yetkilileri, cazgırı da sülükmüş. ağlarla örmüşler tribünlerin yanlarını. yabancı madde atamasınlar diye sanırım, ama tükürük ve küfür sesini ne yazık ki ağlar engelleyemiyordu. cazgır da her siyahi futbolcuyu keita sanıyordu. golü ona yazdı, sarı kartı keita'ya çıkarttı.

    bu senenin en büyük maçını seyrettik. beşiktaş maçı dahil, hiç bir maçın golüne 2. golümüze sevindiğim gibi sevinmedim. keşke bu maç ali sami yen'de oynansaydı. tezahürat tarihi yazılırdı. 1 gün önce manchester derby maçını izleyen, duyan sülük tayfası televizyonlarda methiyeler düzüyorlardı. kalecilerin hatasından, ferdinand'ın saçmalamasından atılan gollere şapka çıkaranları izleyince, futbolun zevkini kitlelere aktarıyorlar artık iyi niyetine kapıldım. bir gün sürmedi bahar. son yılların en büyük son 20 dakikasını oynadı takım. kabus gibi çöktüler, golün olmaması mucizelere bağlıydı, gol olmasa bile bizim için bir şey değişmeyecekti. büyük futbolu, büyük futbolcular oynuyor, büyük hocalar oynatıyordu. geçen senenin leşi manda yiyiyicisi'ne gol attırmak için kenarda bizimkilerin olması gerekiyordu.

    sülüklerin bu maçtan fazla beklentisi yoktu, ancak tabela bu şekilde tecelli edince dayanamayanlar çıktı. daha doğrusu çıkmıştır her halde. zorlanarak, iğrenerek okuduğum bir kaç kişiden sonra vazgeçtim ne yazmışlar acabalardan. gerekte yok aslında. işin kolayına kaçıp sadece nonbertarafus'u bekliyorum artık. alem arkadaşı dürüllülü üzerindeki yoğun baskıyı bertaraf ettirmek için masatı çıkarıp, bıçağı bileylemiş dört gözüyle bekliyor puan kaybını. puan kaybetmese bile farketmiyor onun için. devamlı aynı şeyleri yazacak, elbet bir maç denk gelecek pis pis sırıtıp'' ben demedim mi'' diyecek.

    galatasaray bütün oynadığı maçları kaybedebilirdi, son vuruşlarda kaliteli ve çanslı oyuncuları olmasaydı. yani bugün kasımpaşa yerinde galatasaray'da olabilirdi. futbolcu değil dediği, bu maçtan sonra da diyeceği kaliteli futbolcu baros atmasaydı. kasımpaşa 2 gol pozisyonuna girip nasıl olacaksa 4 gol atabilirecekti. surinam'lı bu 4 golü seyredecek, hiç bir önlem almayacak ve bizden küfür yiyecek. sizler de kına yakacaksınız basurlu 12 parmak bağırsağınıza. artı 4 gol yedikten sonra da gökten evliyaları getirse maçı çevirmeyecekti. kasımpaşa 10 kişi kalıp ta muhtemel hezimet olsaydı, bu maç sayılmayan maçlardan biri olacak, ciddi olarak bir sonraki maç beklenecekti.

    sülük azıcık tanısa hoca görünümlü sülüğü biliyor olacaktı. 4 değil yarım gol bile bulsa tiryaki hasan paşa'nın ruhunu kasımpaşa'ya çağıracak, kanije kalesi'ni savunacaktı. nitekim de öyle oldu, attıkları güzel golün üstüne kış uykusuna yatırdı takımını. objektif olalım, hakkını verelim, başka türlü nasıl puan alacaksın galatasaray'dan? aynı taktiği fenerbahçe'ye de uygular yılmaz vural o zaman da antipatik gelirmiydi acaba puan aldığı maçlarda?

    panathinaikos perişan etmedi mi galatasaray'ı!.. panathinaikos 7 atmaz mıydı galatasaray'a!.. doğrudur sülük başı, perişan ettiler ama biz göremedik. galatasaray'ın 7 yediğini ne zaman gördün sen, fakir olsan yaşlılık maaşı bağlanacak oturacaksın köşende. zenginsin ya, söylediklerinin önemi çok. panatinaikos'a yunanistan'da 3 çekebilen takımın yorgunluktan, stresten, sakatlıklardan çıkıp daha ligin başında can çekişme maçları oynayan takımla seyirci motivasyonu olmadan bir maç oynaması, yenik durumdan 8 net gol kaçırarak hakemi de, sülükleri de yenmesi için takımın adı büyük galatasaray olmalıydı sadece. herkesin hakkını yemeyelim, bizim gözümüzle görenlerin sayısı arttıkça, sülük sayısında görece bir azalma oluyordu haftalar geçtikçe.

    barcelona gibi bir takımı üstlenmiş, taşımış bir adamın galatasaray'daki oyun kuramama ve oyun oynayamama aczini görmesi lazım. sevmediği hagi'yi yermek için yine sevmediği bizim çok sevdiğimiz popescu'yu hatırlatmış. çok doğru taffarel'in topu aktardığı popescu takımın ilk oyun kurucusuydu. takımda bir popescu ne yazık ki yok. servet ve emre aşık oyun kurucu tekniği olmayan futbolcular, onlar oyun kurmuyorlarsa hayaletler mi kuruyor galatasaray'ın oyunlarını? sabri ve balta ilk topu alanlar leo'dan. oynadığı bütün maçları dikkatle izledim. leo topu her hangi bir galatasaray'lı futbolcuya elle ayakla topu pas olarak veriyor. sadece kaleci olarak değil savunmadaki 5. adam olarak maçın her an içinde oynuyor. golle sonuçlanan paslarını seyrettik, ben kendisinden gol bile bekliyorum. sayan varsa iddiaya girerim galatasaray pas rekoru kuruyor olmalıdır bu sene.

    aptalca yan paslar ve geri paslar ile hücuma çıkmaya çalışıyor. hücuma gitmesi gereken top galatasaray kalesinde bitiyor. ama biz göremiyoruz galatasaray kalesine gelen topları. bu olasılık maçlarda cereyan ediyorsa, oluşan bu averajın nedenini açıklamak imkansızdır. yoğun pas trafiği, seyirciyi coşturur, coşan seyirci futbolcuya motivasyon sağlar, paslardan bunalan rakip hata yapar, bu hatayı timsah gibi bekleyen futbolcular darbeyi indirirler.

    galatasaray kalecisi topa ayakla vurmak zorunda kaldığı için de bu top yine geriye tehlike olarak dönüyor. biz razıyız kardeşim, kalecimiz topu ayakla elle bizimkilere atsın, kaptırsın, tehlike görelim. leo'nun ortaya, rastgele degaj yaptığını ben henüz görmedim. bir kaç kere sıkışınca topa abanmak zorunda kaldı o kadar. istersen bu hafta sayalım birlikte sayın bertaraf edeilemeyen, topla en fazla buluşan kaleci kim?

    hepsi kendini hagi zannediyor. topu ayağına alan önce bir çalım atıyor pas verebilmek için. çalım atmak bir riski göze almaktır, hele savunmadaysan...ne güzel bir şey yapıyorlarmış aslında. risk almayan adama adam denir mi abi? hele ki sen, keyif adamısın bir maçta çalım görmezsen, sahanın neresinde olursa olsun 10-15 pas üstüste seyretmemişsen, güzel bir kurtarış, heyecanlı bir pozisyon, en önelisi gol görmemişsen, iyi bir maç seyrettim dermisin? keşke herkes kendini hagi sansa. futbolun daha bir güzel, daha bir seyredilir olması için bir iki veya daha fazla futbolcu hagi'ye özense. biz çoğu maçta verimsiz olsa da sadece çalım atıyor diye boşuna sevmedik karataş'lı hasan şaş'ı. arda çalım atmasa, şut çekmese, yana da olsa pas vermese arda olur mu hiç? risk alana değili risk almayana kızar bu taraftar oysa.

    rijkaard ve yanında maç boyu not alan neeskens, mustafa sarp ile mehmet topal'ın yanlış oynama yüzünden kaptırdığı topların notunu almıyorsa eğer, ne notu alıyor çok merak ediyorum!..surinam'lı yanına okuma yazma bilen biri yerine koskoca neeskens'i getirip çetele tutturuyor, ön liberolar ne kadar top kaptırdılar diye. belki ne kadar top kapabildiklerini yazıyordur. sen merak etme ben söyleyeyim. not falan aldığı yok, futbolcuların işaretli olduğu tabloda hesap kitap yapıyor. fizik, cebir, geometri, denklem çözüyor. rakibin açığını kolluyor, av tam hazır hale geldiğinde hamle yapması için surinam'lıyı uyarıyor.

    galatasaray'ın kanatlarında bek yok. onun için galatasaray savunması bu kadar çok pozisyon veriyor. ligin başından bu yana atamıyorlar ama bir gün biri atacak, bir gün bu şans bitecek. çok doğru bizde klasik bek yok. sabri de, hakan balta'da forvet oynayacak abi. biz maçlara gol yememek için değil, gol atmak için çıkıyoruz. büyük takım refleksidir bu, elbet çok pozisyon bulacaksın kendi kalende ama emin ol karşı kalede de çok daha fazlası bulunacaktır. bu sene sonunda hesaplara bakacağız. hangi takımın defansı daha çok gol atmış, daha çok asist yapmış bakacağız.

    bir gün biri içeri vuracak. içeri vurduğu zaman da göreceğim galatasaray'ın halini. vuruyorlar zaten, temennide bulunma haklı çıkacağım diye. galatasaray'a karşı galip oynayan her takım ligin en şanssız takımı olacaktır. attığı golü korumaya çalışan her hocayı, her futbolcuyu maymuna çevirecekler. son kasımpaşa'lı futbolcuların maç bitimindeki haline acıdım. diller köpek dili gibi dışardaydı, çoğunun bu hafta maça çıkacak dermanı kalmamıştı. her kimle oynuyorsa oynasın bu hafta kesin yenilirler.

    arda, elano, kewell, keita, baros. ama bunlarda da akla hayale sığmaz bir çalım merakı var. akla hayale sığmaz bir fantastik pas verme merakı var. bu yüzden büyük futbolcular zaten hocam. bu yüzden ulusal takımlarında oynuyorlar, dünyada bütün futbolseverler tarafından tanınıyorlar. bu yüzden onlara karşı oynayan bütün hocalar yusuf yusuf. fantastik pas veremeyen emre aşık bu yüzden hakkettiği kariyere ulaşamadı bunca yıldır. bu kadar büyük stoper, asistanlık yapıyor başka stoperlere.

    rijkaard gibi bir adam, 'lüzumsuz çalım atanın ayağını kırarım' demiyor! vay be, demek hasan şaş'a bu yaştan sonra hoca tarafından ayağı ilk kırılan futbolcu olmaması için futbolu bıraktırmışlar. verilmiş sadakası varmış. arda'yı surinam'lıdan dayak yerken görürsek şaşırmayalım tamam mı arkadaşlar?

    galatasaray'ın attığın çalımların yüzde 90'ı keyif çalımı. pozisyonu bir adım öteye götürmüyor. gol talihin dışında oluyorsa nasıl oluyo be abi? şunu da bir yazabilsen. acı çalımı nasıl acep. çalım keyif çalımı, adam eksiltmek için falan değil. arda şu geçen 6 lig maçında en az 50 kere adam geçip pas verdi oysa. çalımı kaleciyle karşı karşı kalmak için atmaz büyük futbolcu. o anda pasla geçmeyi yeğler.

    baros golcü değil. bu kadar kaliteli adamın arasında babamda olsa o kadar gol atar zaten. hatırlarsın jardel'de golcü değildi, serkan aykut ondan büyük futbolcuydu. nonda büyük futbolcu değil, büyük golcüymüş. golcü futbolcu olmuyor nonbertarafus'a göre. milan baros golcü falan değil. milan baros'un galatasaray'dan gönderilmesi lazım. kendince haklı galiba, geçen yıl gönderilseydi gol kralı bizden çıkmayacaktı. gol kralı bizden çıktığı halde ligi 5. bitirdik. o golleri yok saysak belki 10. falan bitirirdik. ne yapsın koskoca ulama sevmedi bir kere tipini. nasıl ben necati'yi sevmediysem o da baros'u sevmedi. bu sene de gol kralı olsa değişen bir şey yok, futbolcu değil.

    cepheden bakan hakem top kendiliğinden mi oraya gitti, yoksa ali güneş'in eline mi değdi; karar veremez. niye cephede durursun be hakem. gözünün önündeki pozisyonu göremezsin, o yüzden kusurun yok. biz televizyondan, ağların arasından gördük ama 5 metre mesafedeki hakem görmedi, sağlık olsun canım. yalnız yazık oldu, görmediğinle kaldın. hem görmediğin, dolayısıyla vermediğin penaltı, atmadığın adam, sülüklerin bir işine yaramadı, hem de durup dururken ekmeğinden oldun. ben hakemin yerinde olsam devrede güvendiğim birine sorardım. eğer yüzde yüz penaltı demişlerse, yakardım çırasını galatasaray'ın. madem ki ben yandım, tek başıma gitmem arkadaş, ne yapar yapar maçta galatasaray'a puan kaybettirmeye çıkardım ikinci yarıya. en azından beni haklı çıkaracak sülük sayısını artırırdım. zaten böyle mi oldu? hadi yaaaa.

    biraz uzun oldu, sizi sıktıysam affola, ama bu arada ayrık otunun abisi kendisini unuttum sanmasın. dua etsin kardeşi sayfayı tek başına işgal etti. yoksa yazdıkları benim tarafımdan atlanacak şeyler değildi.
  • 9
    hayatımda ilktir, galatasaray'ın bir avrupa kupası maçını ölü ya da diri izleyemedim. strum graz maçında, uçaktaydım. indiğimde maçın 1-1 berabere bittiğini öğrendim. eve gece yarısı geldiğimde, televizyonlar sidik yarışındaydı. galatasaray yenememişti, bundan güzel haber olurmuydu? maça giden bizimkilere sordum, kötü oynadık dediler, maçın özetini izledim. maçı bir de böyle yorumlamak var aslında. tamamını değilde özetini seyredeceksin. ben razıyım, kötü oynadı dedikleri arda'nın strum graz maçındaki performansına razıyım. golü yedikten sonraki galatasaray'ın oyunu forse etmesine razıyım. maç bitene kadar kan kusturmasına fitim. surinam'lının golü bulmak için yaptığı fakat muzaffer olamadığı varyosyonlara kefilim. maçın tamamını seyretmediğim için yorum yazmadım. izlemeyi tercih ettim sülükleri. ağızları kulaklarındaydı. hemen hemen hepsi ben demedimmi yazılarını yazdılar. kına yakadursunlardı, galatasaray'ın müzesinde bulunan kupayı almak için oynanan antrenman maçlarından birini alabilen sevgili takımlarının anüsünü yalasınlardı.

    öncü birliğimizi, çocukları yolladık başkent'e. ankaragücü teslim olmuş namerde. o anlı şanlı 19 mayıs'ı mezbeleye çevirmişler. bir kale arkasını çok görmüşler. hiç bir zaman doldurulamayacak tribünleri doldurması muhtemel taraftarlara kan kusturmuşlar, maçtan sonra da coplattırmışlar. yakışır, şaşırmadık, tersi olsa yadırgardık. öldü sandığımız insanlığı melih gökçek diriltecek değildi ya. takipçisi olacağız fenerbahçe maçının.

    ey kan emici türk spor medyası, ey bu ülkenin varlık sebebi deseleksiyon sülükleri, bayramınız olsun. fark yedik, resmi takımınızın 5 puan gerisine düştük. üstelik 1 maç sonra kadıköy'deyiz. klasik mağlubiyetlerimizden birini daha aldık mı lig bitti. siz demediniz mi? mısır çarşısına koşun bir birinden renkli kınalar hazırlatın.

    ateş düştüğü yeri yakarmış. bizler sülükler sevinecek, üzülecek diye takip etmiyoruz galatasaray'ı. ve biz bir kez daha haykırıyoruz, galatasaray'ı asla, galip gelsin, şampiyon olsun diye sevmedik. biz galatasaray'ı yaşam biçimimiz olduğu için seviyoruz. yense de, yenilse de büyüktür, sitemimiz sevgidendir. ancak söyleyecek sözlerimiz vardır.

    maç yazısını 75. dakikada yazmaya başladım. maçın skoru ne olursa olsun kaybettik yazacaktım. 40 yıllık taraftarım, tabelayla işim olmamıştır. bu sayfalarda yazılarım arşivlerdedir ki galatasaray'ın oynadığı en büyük maçları bazen kaybettiği maçlar olmuştur benim için.(galatasaray 0- antalyaspor 3, galatasaray 0- fenerbahçe 4...)

    maçı televizyondan izlemek bir başka oluyor bu sene. takım sahaya çıkarken gösteriyor. arda turan takımı motive ediyor, haydi arkadaşlar narası atıyor. sarılma, konuşma biterken servet sümkürerek giriyor kadrana, aydın henüz yok. arda ajitasyonu elano brumer'e, leo franko'ya, balta'ya, baros'a çekiyor. arda'da bir moralsizlik seziyorum, ve ben gamlı baykuş olarak kıllanıyorum. bence arda'nın kaptanlığından rahatsız olanlar var. 22 yaşında birinin emir komutasına girmeyi sindiremeyenler var ve her kimseler siktirsinler gitsinler. arda turan kaptanımızdır, bırakın futbolcuları biz taraftarlar bile emrine amadeyiz, ıslık çalsın yeter, 10.000 taraftar yanındadır.

    bir sistemden bahsediyoruz. hiç görülmeyen şeyleri görüyoruz. bilimden materyalist futboldan örnekler veriyoruz. ve böyle olsun istiyoruz. sıkıntılarımız var, bilimsel teori ortaya koyan ekibimiz var ancak bilimsel futbolu oynayabilecek kapasitede olmayan futbolcularımız da. barcelona 83. dakikada yenik duruma düşebilir, 85 de 2 fark olabilir. büyük takımdır, bilim noi camp'ta söker 90+ 4 de 3-2 galip gelebilir. bu bilimsel futbolun zaferidir, büyük hocaların büyüdükleri maçlardır. ancak türkiye'de, ali sami yen'de sökmez. futbolcuların tamamı bilimsel futbol oynayamazlar. 83. dakikaya kadar atamamışlarsa, üstüne yemişlerse maç dönmez. panik başlar, maçı bırakırlar. sülüğün ekmeğine tereyağ sürerler.

    servet marsilya'ya transefer olacak diye bayağı sevinmiştim. hepiniz bilirsiniz, futbolunu hiç sevmem. götüyle top oynar, teknik hak getire, akıl bok getire. gezin iğdır'ın köylerini, güçlü kuvvetli, gözünü budaktan sakınmayan her hangi bir delikanlıyı çıkar servet kadar oynar.(servet iğdır'lı mert sapına kadar delikanlı bir futbolcudur) bir bakıyoruz sağ açıkta çalım atmaya kalkıyor. surinam'lıya ilk sitemim bu konudur. servet'i zapt edememektedir. santrayı geçmesi yasaklanmalıdır. vazgeçtik kornerlerde serbest vuruşlarda bile gitmesin diğer kaleye. söylemedi demeyin servet bu gidişle bu sezon başımıza çok iş açacak.

    hoca'ya ikinci sitemim elano içindir. bırak be hocam bir kişi de hiç koşmasın, diri kalsın. geriye gelmesin, arda ile yarışa girmesin. brezilya ulus takımının paf takımı değil galatasaray. adam eğer antrenman yapmaya, dünya kupası'na hazırlanmaya gelmediyse özgür bırak adamı. yanına da onu anlayabilek kapasitede adamları monte et. elano blumer oyun kurucusuysa, onun çapaları asla topal ve sarp olamaz. bu iki düz futbolcuyla, elano lige, galatasaray'a damga vuramaz. barış özbek göreve. ortalama bir barış, ikisini de katlar bana göre.

    gamsız aydın yılmaz'dan bize hayır yok. senelerdir futboluna bir adım fazladan koyamadı. potansiyel revir müşterisi ben asla güvenmem böyle futbolcuya. bir maçı alsa bile 5 maç sakat olur ya da bizleri sakat bırakır. aynı şekilde manda yiyiycisi bize futbola nalet ettirmektedir. tam ümidi kesmek üzereyken bir gol atıp, yazdıklarımız yedirir, tam uğruna destanlar yazmak üzereyken 3 metreden kuşları döver, hiç bir şey olmamış gibi ablak ablak bakar bizi maymuna çeviririr. güvenemem, 40 takımım olsa birinde oynatmam.

    beni bu maç en çok yaralayan şey yenilmemiz değildir. teslim bayrağıdır kanıma dokunan. ben galatasaray'a yenilmez demiyorum, yenilir, ancak yenen kan işeyerek yener diyorum. 5 dakikada gol yemez benim takımım. sülüğü haklı çıkarmaz (nonbertarafus'un falımıza bakmış)

    ey büyük galatasara taraftarı, maçtan sonra ne televizyon seyrettim, ne de sülük ne yazmış diye gazete okudum. tahmin ediyorum dediklerini, söylediklerini. o yüzden bu yazıyı sülüklerin ardından'a ekledim. surinam'lıya güveniyorum. hazır milli maç arası var, 15 gün kussunlar irinlerini. haydi sülük yapışma sırası sende, sakın gerşye düşme.

    biz mi? 15 gün dinleneceğiz. trabzonspor maçında imtihan var. taraftarın takımla bütünleşme imtihanı. maça gelemeyenler, gelmeyecek olanlar gelecek olanlara enerjilerini göndersinler. 8 puan farkla şampiyon olamazsak, şampiyonluğu saymayacağım. kolayına galatasaray'lı olunmuyor.
  • 10
    bu yıl rekor düzeyde fenerbahçe maçı seyrettim. fenerbahçe'nin kopardığı maç sayısı az olduğundan, koparamadığı maçlara sonuna kadar katlanmak zorunda kalıyoruz. bizim maçtan önceki maç dahil, dün gece ki maça kadar seriye bağladık. muhtemelen haftaya da sonuna kadar izleyip, devreyi kapatacağız.

    geçen hafta yedikleri 2., daha önce sırasıyla 3. golleri hatalı bulan fenerbahçe başkanı medyadaki sülüklerini arkasına alarak kötü yüklendi. aslında beklenmedik bir şey değil di bu tutumları. yenemedikleri zaman fenerbahçe'li yığınların samandra rotasını değiştirmenin tek yolu bu. ankaragücü maçında 50 kişi vardı tribünlerde. bizim maç dolayısıyla ceza verdiler, vermeseler en fazla 2.000 kişi seyretmiş olacaktı. ve bu 2.000 kişi büyük bir olasılıkla da takıma ters dönecek, guiza'ya rahat vermeyecek ve bu maçı aldırmayacaktı.

    son saniyede ankaragücü'nün attığı gol, hakem tarafından sayılmadı. iki seçenek var elbet, ya görmedi, ya da görmemezlikten geldi. olabilir, biz 1. seçenekte olduklarını var sayıyoruz, öyle olsun istiyoruz. kendimize hakem hatası olduğunda bile cezayı hakem yerine takımımıza kesiyoruz. ben bir galatasaray'lı olarak, aziz yıldırım'ın hakem olduğu bir maçı kazanmak isterim, razıyım yani. büyüklük maçını yöneten aşağılık hakemi de yenmektir bazen.

    sabah göz gezdirdim, fenerbahçe medyasına. hiç biri(ziya şengül eh işte biraz değinmiş sadece) o pozisyonu olmadı saymış. geçen hafta 2. yedikleri golü, dolayısıyla yenilgiyi iğrenç takımlarının kötü oyununa rağmen sadece çanaklarına yal yetiştiren başkan'larının emirleri doğrultusunda hakeme fedarasyona bağlamışlar hedef şaşırtmışlardı.(daha doğrusu tam isabet tutturmuşlardı). bir sonraki gün hakemlere verilen emirle, galatasaray son 10 dakikada darmadağın edildiğinde ve dün gece ankaragücü'nün golü güme gittiğinde tıp oyunu oynadılar.

    her zaman ısrarla söylüyorum, tek farkımız bizim galatasaray'lı olmamız. bizi yazan medya, bizim maçı izleyen taraftar, bizim lisede okuyan öğrenci, bizim takımı idare eden yöneticiler farklı olduğundan olaylara,, spora, neticeye bakışımız farklı. bunun dışında oynanan lig tas tamam langırt ligi. ligteki 2.5 takımın langırt tahtasındaki futbolcuları diğer takımların futbolcularından biraz daha iri olduğu, kale deliklerinin biraz daha küçük olduğu için lig sonunda gerçekleşen diziliş, 50 senedir dizildiği, 50 sene daha aynı şekilde dizileceği gibi gerçekleşiyor.

    bir önceki gün son saniyelerde antalyaspor'un üstten avuta giden topu girse, dün ankaragücü'nün attığı gol verilse langırt ligi'nin bir başka takımı ligin devre arasına açık ara lider girebilecek. ne var ki daha önce girenler olmuştu. sülük medya vakit geçirmez hemen kan emmeye başlar o zaman. bursaspor'lu volkan şen, sercan yıldırım, kayserispor'lu makukula, ali turan transfer edilir, kafalar bulandırılır, o güzelim şehir takımlarının yollarına taş konur. nitekim geçen yıl mehmet yıldız'ın futbol hayatının bitirilmesini, sivas'a haddini bildirmek için 2. lige yollanması katakullisini unutmadık. senaryo aynı, açın bakın tarihe. ilk eskişehirspor efelenmişti, o zamanlar futbol delikanlıca oynanıyordu, kıl payı şampiyon olamadılar. sonra trabzonspor çıktı, kendi mahalle çocuklarının direnişiyle şampiyonluklar kazandılar. onların şampiyonlukları, sülüklerin yaşama hakkını elinden alıyordu, ve futbolun ticaret olmaya başlamasıyla tepe noktaları 2.5 takıma kaldı.

    biz bu 2.5 takımdan fenerbahçe'yi kendi haline bırakıyoruz, onlara taş atıp üstümüzü pisletmeyelim diyoruz ve kendi çöplüğümüze dönüyoruz.

    bazılarımız benim, rijkaard'a artık skibbe muamelesi çektiğimi, hatta dediklerim doğru çıksın diye galatasaray'ın yenilmesini istediğime varan eleştiriler yapmış. sakin kafayla bir kez daha yazayım isterseniz. ben bugüne kadar galatasaray kulübesinde rijkaard'dan daha büyük, daha güvenilir, daha sevilir bir hoca görmedim. bana danışsalar, elimde yetki olsa ve onlar kabul ederseleler rijkaard ve ekibine alex ferguson'un rekorunu kırdırırım. inanın bu süre içersinde hiç şampiyon olmasalar bile bu fikrim değişmez. çünkü biliyorum ki er ya da geç galatasaray bizi 2000 senelerindekini aratmayacak futbolu, futbolcuları coşkuları geri getirecektir. rijkaard'ın bu ligi, bu taraftarı beklentileri de hesaba katması gerektiğini yazmaya çalışıyorum maç be maç. isyanlarım futbolun dışındaki şeyleri görmediği, ya da ihmal edilebilir saydığı içindir. türkiye'de kurulan düzeni, hokkabazlığı, yalanı, hileyi de hesap etmesini sağlamaya çalışıyorum kendimce. kendim yazıp kendim okuduğumu bile bile hem de.

    oynanan oyunu langırt oynundan çıkarmasını bekliyorum. bu kadar geri zekalının defansta kümelenmesini, aynı ilkel golü yemesini önlemesini bekliyorum. o toplar gol olmayabilirdi de, ne değişir? nerde görülmüş? hele ki ofsasayt pozisyonlarında çoğu bayrakların yanlış kalk(ma)tığı bir ortamda hangi cesaretle topluca ileri koşuyorsunuz? hoca dememiş ise daha kötü, fener maçında atıldı diye takımın en fantastik futbolcusun cezalandıran surinamlı, iki pasif ofsayttan gol yedirene de aynı cezayı kesmelidir.

    kewell'in bu sene kendini aşması, acaba surinamlı'nın sihirinden mi, yoksa baros'un sakat olması sebebiyle, ileride daha rahat kaliteli futbolcu kullanmasından mı? emin değilim. göz göre göre geriden rahat top çıkarılamadığını bile bile aynı kadroyu kullanmasının sebebini öğrenmek istiyorum. gökhan zan'ı oynata oynata popescu yapacaksa, mehmet topal'dan bir iniesta çıkacaksa varalım her maç yenilelim. böyle bir ihtimali düşünen taraftar var mı?

    son maçı seyrettikten sonra ilk yarının karnelerini dağıtacağız. son maçı beklemeden bir futbolcuyu kurtarma yazılısına kaldırmak istiyorum sadece. mustafa sarp, hiç birimizin beklemediği bir performansla ilk yarıda en çok oynayan fubolcu oldu. yararlı mı, zararlı mı kafa yormak gerekiyor. takımda atılan gole en çok sevinen, yenilen gole en fazla üzülen mustafa sarp. yaşı 18 olsa bu durumu avantaj görürdüm, iyi taraftan bakardım. ne var ki 30 yaşındaki mustafa sarp'tan, takımın 11. veya 10. futbolcusundan fazla ümitli olamıyorum. aşırı stresi, bize kaç gol yedirdi tek tek sayarım.

    yok aslında bir birimizden farkımız, ama biz galatasaray'lıyız.
  • 11
    3 mayıs 2012 beşiktaş fenerbahçe maçına konsantre olamışlarlardır.

    maç öncesi teorim şu şekildeydi;
    (bkz: #944493)

    --- alıntı ---
    fenerbahçe'nin daha önce oynadığı maçların özetine göre 3 sonuçlu maçtır. 1 farklı kaybeder, 2 farklı kaybeder, 3 farklı kaybeder.
    niye?
    konsantrasyon yoktur fenerbahçeli medya sülüklerinin beşiktaş maçlarında.
    medya sülükleri atlar beşiktaş maçlarını.
    istatistiklere bakın göreceksiniz.
    beşiktaş'ın ölüsü yürüyen fenerbahçe'yi çok rahat yenecektir.
    --- alıntı ---

    niye? daha öncede yazdım 2 çocuk var birisi itin götüne sokulmakta diğeri sürekli desteklenmekte. öz güveni yüksek olan derbileri almakta, 30 metreden vursa top bir şekilde gol olmakta. o yüzden play off denen şeyi sıçtılar. ancak bu sülükler beşiktaş maçlarına neden bilmem konsantre olamamakta onlara bok attıp onları karıştırmamakta.

    taraflar olarak en büyük düşmanımız işte bu medya sülükleridir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın