10
bu yıl rekor düzeyde fenerbahçe maçı seyrettim. fenerbahçe'nin kopardığı maç sayısı az olduğundan, koparamadığı maçlara sonuna kadar katlanmak zorunda kalıyoruz. bizim maçtan önceki maç dahil, dün gece ki maça kadar seriye bağladık. muhtemelen haftaya da sonuna kadar izleyip, devreyi kapatacağız.
geçen hafta yedikleri 2., daha önce sırasıyla 3. golleri hatalı bulan fenerbahçe başkanı medyadaki sülüklerini arkasına alarak kötü yüklendi. aslında beklenmedik bir şey değil di bu tutumları. yenemedikleri zaman fenerbahçe'li yığınların samandra rotasını değiştirmenin tek yolu bu. ankaragücü maçında 50 kişi vardı tribünlerde. bizim maç dolayısıyla ceza verdiler, vermeseler en fazla 2.000 kişi seyretmiş olacaktı. ve bu 2.000 kişi büyük bir olasılıkla da takıma ters dönecek, guiza'ya rahat vermeyecek ve bu maçı aldırmayacaktı.
son saniyede ankaragücü'nün attığı gol, hakem tarafından sayılmadı. iki seçenek var elbet, ya görmedi, ya da görmemezlikten geldi. olabilir, biz 1. seçenekte olduklarını var sayıyoruz, öyle olsun istiyoruz. kendimize hakem hatası olduğunda bile cezayı hakem yerine takımımıza kesiyoruz. ben bir galatasaray'lı olarak, aziz yıldırım'ın hakem olduğu bir maçı kazanmak isterim, razıyım yani. büyüklük maçını yöneten aşağılık hakemi de yenmektir bazen.
sabah göz gezdirdim, fenerbahçe medyasına. hiç biri(ziya şengül eh işte biraz değinmiş sadece) o pozisyonu olmadı saymış. geçen hafta 2. yedikleri golü, dolayısıyla yenilgiyi iğrenç takımlarının kötü oyununa rağmen sadece çanaklarına yal yetiştiren başkan'larının emirleri doğrultusunda hakeme fedarasyona bağlamışlar hedef şaşırtmışlardı.(daha doğrusu tam isabet tutturmuşlardı). bir sonraki gün hakemlere verilen emirle, galatasaray son 10 dakikada darmadağın edildiğinde ve dün gece ankaragücü'nün golü güme gittiğinde tıp oyunu oynadılar.
her zaman ısrarla söylüyorum, tek farkımız bizim galatasaray'lı olmamız. bizi yazan medya, bizim maçı izleyen taraftar, bizim lisede okuyan öğrenci, bizim takımı idare eden yöneticiler farklı olduğundan olaylara,, spora, neticeye bakışımız farklı. bunun dışında oynanan lig tas tamam langırt ligi. ligteki 2.5 takımın langırt tahtasındaki futbolcuları diğer takımların futbolcularından biraz daha iri olduğu, kale deliklerinin biraz daha küçük olduğu için lig sonunda gerçekleşen diziliş, 50 senedir dizildiği, 50 sene daha aynı şekilde dizileceği gibi gerçekleşiyor.
bir önceki gün son saniyelerde antalyaspor'un üstten avuta giden topu girse, dün ankaragücü'nün attığı gol verilse langırt ligi'nin bir başka takımı ligin devre arasına açık ara lider girebilecek. ne var ki daha önce girenler olmuştu. sülük medya vakit geçirmez hemen kan emmeye başlar o zaman. bursaspor'lu volkan şen, sercan yıldırım, kayserispor'lu makukula, ali turan transfer edilir, kafalar bulandırılır, o güzelim şehir takımlarının yollarına taş konur. nitekim geçen yıl mehmet yıldız'ın futbol hayatının bitirilmesini, sivas'a haddini bildirmek için 2. lige yollanması katakullisini unutmadık. senaryo aynı, açın bakın tarihe. ilk eskişehirspor efelenmişti, o zamanlar futbol delikanlıca oynanıyordu, kıl payı şampiyon olamadılar. sonra trabzonspor çıktı, kendi mahalle çocuklarının direnişiyle şampiyonluklar kazandılar. onların şampiyonlukları, sülüklerin yaşama hakkını elinden alıyordu, ve futbolun ticaret olmaya başlamasıyla tepe noktaları 2.5 takıma kaldı.
biz bu 2.5 takımdan fenerbahçe'yi kendi haline bırakıyoruz, onlara taş atıp üstümüzü pisletmeyelim diyoruz ve kendi çöplüğümüze dönüyoruz.
bazılarımız benim, rijkaard'a artık skibbe muamelesi çektiğimi, hatta dediklerim doğru çıksın diye galatasaray'ın yenilmesini istediğime varan eleştiriler yapmış. sakin kafayla bir kez daha yazayım isterseniz. ben bugüne kadar galatasaray kulübesinde rijkaard'dan daha büyük, daha güvenilir, daha sevilir bir hoca görmedim. bana danışsalar, elimde yetki olsa ve onlar kabul ederseleler rijkaard ve ekibine alex ferguson'un rekorunu kırdırırım. inanın bu süre içersinde hiç şampiyon olmasalar bile bu fikrim değişmez. çünkü biliyorum ki er ya da geç galatasaray bizi 2000 senelerindekini aratmayacak futbolu, futbolcuları coşkuları geri getirecektir. rijkaard'ın bu ligi, bu taraftarı beklentileri de hesaba katması gerektiğini yazmaya çalışıyorum maç be maç. isyanlarım futbolun dışındaki şeyleri görmediği, ya da ihmal edilebilir saydığı içindir. türkiye'de kurulan düzeni, hokkabazlığı, yalanı, hileyi de hesap etmesini sağlamaya çalışıyorum kendimce. kendim yazıp kendim okuduğumu bile bile hem de.
oynanan oyunu langırt oynundan çıkarmasını bekliyorum. bu kadar geri zekalının defansta kümelenmesini, aynı ilkel golü yemesini önlemesini bekliyorum. o toplar gol olmayabilirdi de, ne değişir? nerde görülmüş? hele ki ofsasayt pozisyonlarında çoğu bayrakların yanlış kalk(ma)tığı bir ortamda hangi cesaretle topluca ileri koşuyorsunuz? hoca dememiş ise daha kötü, fener maçında atıldı diye takımın en fantastik futbolcusun cezalandıran surinamlı, iki pasif ofsayttan gol yedirene de aynı cezayı kesmelidir.
kewell'in bu sene kendini aşması, acaba surinamlı'nın sihirinden mi, yoksa baros'un sakat olması sebebiyle, ileride daha rahat kaliteli futbolcu kullanmasından mı? emin değilim. göz göre göre geriden rahat top çıkarılamadığını bile bile aynı kadroyu kullanmasının sebebini öğrenmek istiyorum. gökhan zan'ı oynata oynata popescu yapacaksa, mehmet topal'dan bir iniesta çıkacaksa varalım her maç yenilelim. böyle bir ihtimali düşünen taraftar var mı?
son maçı seyrettikten sonra ilk yarının karnelerini dağıtacağız. son maçı beklemeden bir futbolcuyu kurtarma yazılısına kaldırmak istiyorum sadece. mustafa sarp, hiç birimizin beklemediği bir performansla ilk yarıda en çok oynayan fubolcu oldu. yararlı mı, zararlı mı kafa yormak gerekiyor. takımda atılan gole en çok sevinen, yenilen gole en fazla üzülen mustafa sarp. yaşı 18 olsa bu durumu avantaj görürdüm, iyi taraftan bakardım. ne var ki 30 yaşındaki mustafa sarp'tan, takımın 11. veya 10. futbolcusundan fazla ümitli olamıyorum. aşırı stresi, bize kaç gol yedirdi tek tek sayarım.
yok aslında bir birimizden farkımız, ama biz galatasaray'lıyız.
geçen hafta yedikleri 2., daha önce sırasıyla 3. golleri hatalı bulan fenerbahçe başkanı medyadaki sülüklerini arkasına alarak kötü yüklendi. aslında beklenmedik bir şey değil di bu tutumları. yenemedikleri zaman fenerbahçe'li yığınların samandra rotasını değiştirmenin tek yolu bu. ankaragücü maçında 50 kişi vardı tribünlerde. bizim maç dolayısıyla ceza verdiler, vermeseler en fazla 2.000 kişi seyretmiş olacaktı. ve bu 2.000 kişi büyük bir olasılıkla da takıma ters dönecek, guiza'ya rahat vermeyecek ve bu maçı aldırmayacaktı.
son saniyede ankaragücü'nün attığı gol, hakem tarafından sayılmadı. iki seçenek var elbet, ya görmedi, ya da görmemezlikten geldi. olabilir, biz 1. seçenekte olduklarını var sayıyoruz, öyle olsun istiyoruz. kendimize hakem hatası olduğunda bile cezayı hakem yerine takımımıza kesiyoruz. ben bir galatasaray'lı olarak, aziz yıldırım'ın hakem olduğu bir maçı kazanmak isterim, razıyım yani. büyüklük maçını yöneten aşağılık hakemi de yenmektir bazen.
sabah göz gezdirdim, fenerbahçe medyasına. hiç biri(ziya şengül eh işte biraz değinmiş sadece) o pozisyonu olmadı saymış. geçen hafta 2. yedikleri golü, dolayısıyla yenilgiyi iğrenç takımlarının kötü oyununa rağmen sadece çanaklarına yal yetiştiren başkan'larının emirleri doğrultusunda hakeme fedarasyona bağlamışlar hedef şaşırtmışlardı.(daha doğrusu tam isabet tutturmuşlardı). bir sonraki gün hakemlere verilen emirle, galatasaray son 10 dakikada darmadağın edildiğinde ve dün gece ankaragücü'nün golü güme gittiğinde tıp oyunu oynadılar.
her zaman ısrarla söylüyorum, tek farkımız bizim galatasaray'lı olmamız. bizi yazan medya, bizim maçı izleyen taraftar, bizim lisede okuyan öğrenci, bizim takımı idare eden yöneticiler farklı olduğundan olaylara,, spora, neticeye bakışımız farklı. bunun dışında oynanan lig tas tamam langırt ligi. ligteki 2.5 takımın langırt tahtasındaki futbolcuları diğer takımların futbolcularından biraz daha iri olduğu, kale deliklerinin biraz daha küçük olduğu için lig sonunda gerçekleşen diziliş, 50 senedir dizildiği, 50 sene daha aynı şekilde dizileceği gibi gerçekleşiyor.
bir önceki gün son saniyelerde antalyaspor'un üstten avuta giden topu girse, dün ankaragücü'nün attığı gol verilse langırt ligi'nin bir başka takımı ligin devre arasına açık ara lider girebilecek. ne var ki daha önce girenler olmuştu. sülük medya vakit geçirmez hemen kan emmeye başlar o zaman. bursaspor'lu volkan şen, sercan yıldırım, kayserispor'lu makukula, ali turan transfer edilir, kafalar bulandırılır, o güzelim şehir takımlarının yollarına taş konur. nitekim geçen yıl mehmet yıldız'ın futbol hayatının bitirilmesini, sivas'a haddini bildirmek için 2. lige yollanması katakullisini unutmadık. senaryo aynı, açın bakın tarihe. ilk eskişehirspor efelenmişti, o zamanlar futbol delikanlıca oynanıyordu, kıl payı şampiyon olamadılar. sonra trabzonspor çıktı, kendi mahalle çocuklarının direnişiyle şampiyonluklar kazandılar. onların şampiyonlukları, sülüklerin yaşama hakkını elinden alıyordu, ve futbolun ticaret olmaya başlamasıyla tepe noktaları 2.5 takıma kaldı.
biz bu 2.5 takımdan fenerbahçe'yi kendi haline bırakıyoruz, onlara taş atıp üstümüzü pisletmeyelim diyoruz ve kendi çöplüğümüze dönüyoruz.
bazılarımız benim, rijkaard'a artık skibbe muamelesi çektiğimi, hatta dediklerim doğru çıksın diye galatasaray'ın yenilmesini istediğime varan eleştiriler yapmış. sakin kafayla bir kez daha yazayım isterseniz. ben bugüne kadar galatasaray kulübesinde rijkaard'dan daha büyük, daha güvenilir, daha sevilir bir hoca görmedim. bana danışsalar, elimde yetki olsa ve onlar kabul ederseleler rijkaard ve ekibine alex ferguson'un rekorunu kırdırırım. inanın bu süre içersinde hiç şampiyon olmasalar bile bu fikrim değişmez. çünkü biliyorum ki er ya da geç galatasaray bizi 2000 senelerindekini aratmayacak futbolu, futbolcuları coşkuları geri getirecektir. rijkaard'ın bu ligi, bu taraftarı beklentileri de hesaba katması gerektiğini yazmaya çalışıyorum maç be maç. isyanlarım futbolun dışındaki şeyleri görmediği, ya da ihmal edilebilir saydığı içindir. türkiye'de kurulan düzeni, hokkabazlığı, yalanı, hileyi de hesap etmesini sağlamaya çalışıyorum kendimce. kendim yazıp kendim okuduğumu bile bile hem de.
oynanan oyunu langırt oynundan çıkarmasını bekliyorum. bu kadar geri zekalının defansta kümelenmesini, aynı ilkel golü yemesini önlemesini bekliyorum. o toplar gol olmayabilirdi de, ne değişir? nerde görülmüş? hele ki ofsasayt pozisyonlarında çoğu bayrakların yanlış kalk(ma)tığı bir ortamda hangi cesaretle topluca ileri koşuyorsunuz? hoca dememiş ise daha kötü, fener maçında atıldı diye takımın en fantastik futbolcusun cezalandıran surinamlı, iki pasif ofsayttan gol yedirene de aynı cezayı kesmelidir.
kewell'in bu sene kendini aşması, acaba surinamlı'nın sihirinden mi, yoksa baros'un sakat olması sebebiyle, ileride daha rahat kaliteli futbolcu kullanmasından mı? emin değilim. göz göre göre geriden rahat top çıkarılamadığını bile bile aynı kadroyu kullanmasının sebebini öğrenmek istiyorum. gökhan zan'ı oynata oynata popescu yapacaksa, mehmet topal'dan bir iniesta çıkacaksa varalım her maç yenilelim. böyle bir ihtimali düşünen taraftar var mı?
son maçı seyrettikten sonra ilk yarının karnelerini dağıtacağız. son maçı beklemeden bir futbolcuyu kurtarma yazılısına kaldırmak istiyorum sadece. mustafa sarp, hiç birimizin beklemediği bir performansla ilk yarıda en çok oynayan fubolcu oldu. yararlı mı, zararlı mı kafa yormak gerekiyor. takımda atılan gole en çok sevinen, yenilen gole en fazla üzülen mustafa sarp. yaşı 18 olsa bu durumu avantaj görürdüm, iyi taraftan bakardım. ne var ki 30 yaşındaki mustafa sarp'tan, takımın 11. veya 10. futbolcusundan fazla ümitli olamıyorum. aşırı stresi, bize kaç gol yedirdi tek tek sayarım.
yok aslında bir birimizden farkımız, ama biz galatasaray'lıyız.