• 127
    hasan şaş'ın golünden sonraki bir görüntüyle her defasında beni benden alan maç.

    https://youtu.be/D9_mTH1wt6c?t=21m14s

    şurada sabri ugan müthiş bir tonlamayla bağırırken kamera önce hasan'ı sonra lucescu'yu gösteriyor. lucescu 2 elini havaya kaldırmış, hırsla bakıyor ya, hah işte orada taraftarın sesi, sabri ugan'ın bağırışı, lucescu'nun ellerini kaldırması ve kameranın sesten sallanışı bir araya geldi mi (videoda 21:17-21:18) öyle bir gaza geliyorum ki anlatılmaz. 20 defa sıkılmadan izlerim. hani zafer nedir göster deseler bu 2 saniyeyi gösteririm. muazzam birşey bana göre. buradaki bütün aktörlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. düşünsene sabri ugan yerine ersin düzen falan olduğunu, kazandığımız maçtan soğurduk aq.
  • 129
    binbir zorlukla bilet bulduğum ve saat 2'de stada girdiğim maç.. çok güzel bir coşku ile maç saatini beklemiştik. maç başlayınca o coşku yerini biraz korkuya bıraktı. devre bittiğinde acaba chelsea maçı gibi olur mu diye çok korkmuştum. neyse ki ikinci yarı çok başka bir futbol oynayarak 3-2 galip geldik. 7 ay içinde real madrid'i 2 kere yenmeyi ancak biz başarabilirdik.
  • 135
    16. yıldönümünde bir ekşi sözlük yazarının "birinci ağızdan" duyduğu iddiasında olduğu süper bir hikayeyle anmak istediğim maç.
    --- alıntı ---

    fatih akyel'le uzun uzun muhabbet edip neredeyse kanka olabilecek kadar vakit bulmuş. ee fatih'le yarım saat muhabbet yapsanız sözün dönüp dolanıp geleceği yer de şüphesiz efsane real madrid maçı olmalıdır. çoğu galatasaraylı için unutulmaz bir gün olan 3 nisan 2001'de yaşananlar bildiklerimizin çok ötesindeymiş. aslında bundan sonra yazacaklarımı arkadaşımın bana aktardığı gibi direkt fatih akyel ağzından yazmak isterdim; fakat götümüze girebilir endişesi içerisinde daha bir üsturuplu yazacağım.

    malumunuz, ilk yarı galatasaray 2 gol yemiş ve real madrid karşısında muhtemel bir hezimet daha olası gelmeye başlamıştır maçı izleyen kişilere. bu arada fatih ve arif yedek kulübesinde oturmuş en son ne zaman yemek yediklerini düşünmektedirler. ikisinin de karnında çalan ziller onları bir arayışa sürüklemiş ve saha kenarındaki çocuklardan birini çağırıp o tarihi isteği yapmışlar. çocuktan dışarı çıkıp, stadın karşısındaki caddeden iki tane yarım kokoreç almasını istemişler. çocuk yaşadığı bu hayal mi gerçek mi olduğu tam olarak kestirilemeyen anda düşünedururken fatih "hadi len az kaldı devreye. buraya getirme ekmekleri. soyunma odaları giriş tünellerinin orda bekle. alıcaz ordan." demiş ve çocuğu yollamış.

    eleman ekmekleri almaya giderken neler düşündü, ekmeği yapan ustaya "abi malzemesini bol koy arif'le fatih yiyecek bunları" diyip "hassiktir ulen deyyus!" diye laf yedi mi bilinmez ama hakem ilk yarı düdüğünü öttürdüğünde tam da fatih'in belirttiği lokasyonda elinde poşetle beklemekteymiş. ekmekleri alıp herkesten önce tünele dalan arif ile fatih tabi ki kendilerine kuytu bir köşe bulma arayaşına girip, uygun yer olarak kazan dairelerini bulmuşlar.

    burada muhtemelen bir kaç ısırıkta yarım ekmeği bünyelerine indiren akabinde gözlerine fer gelmiş topçular bir de çay olsa ne gider diye düşünürken fatih akyel soyunma odasında lucescu'nun hışmıyla karşılanmış. "neredesin sen? capone sakatlandı. oyuna gireceksin çık ısın" lafını duyan fatih "ulan roberto carlos sen mi büyüksün ben mi.....? " düşünceleri içerisinde sahaya çıkmış tekrar.

    neyse efendim. ikinci yarı başlıyor bir penaltı oluyor ve 2-1. bu arada fatih akyel "ne zaman ayağıma top gelse sürüyorum roberto carlos'un üstüne, sürüyorum roberto carlos'un üzerine" demiş ve bunun üzerine hasan şaş'a yaptığı asistle galatasaray 2-2'yi yakalamış.

    ali sami yen gazı almış yer gök inliyorken bir de orta yapıp jardel'e gol attırmaz mı? bütün millet kafayı yemiş o an oradaki herkes hayatının en mutlu anını yaşadığını düşünürken, fatih akyel de bu 2 asistle piyasada tavan yaptık düşünceleri içinde yedek kulübesine doğru koşup milletin üstüne atlamaya hazırlanırken karşıdan iki ellerini açıp sırıtarak "gelmeeee gelmeeee. kusucam valla kusucam kokoreçi!" diyen arif'i buluyor. ben bundan sonrasını yerlere yatmış gülüyor olduğumdan dinleyemedim.

    --- alıntı ---

    https://seyler.eksisozluk.com/...indaki-kokorec-olayi
  • 140
    maçı teleon veriyordu iyi hatırlıyorum. starda başka bir maç vardı. bu maçın skoruda üst köşede duruyordu. 0-2 olunca fenerli amcam dalga geçiyordu benimle. 2. yarı skor gidip gidip geliyor her seferinde de galatasaray'ımız değiştiriyrodu tabelayı. 3-2'ye gelince gerekeni yaptım tabi.

    star tv alt yazıda bu maçın tamamını saat 00:00 dan itibaren vereceğini duyurdu. oturdum 90 dakika izledim amk. yanılmıyorsam jardel'in bir golü verilmemişti. ayrıca son nefeste akhisar'ın bugünkü teknik direktörü net bir fırsatı değerlendirememişti.

    edit: hagi değil jardel'miş verilmeyen golün sahibi.
  • 144
    o gün okuldan çıktım (okul nişantaşı'nda) ağır ağır yürüdüm mecidiyeköy'e doğru. hani bu "kafasında maçı oynamak" deyimi var ya onun artık kitabını yazmışım. süper kupa'da yenmişiz falan ama real madrid lan bu. "daha şans vermezler bize" diye geçiyor aklımdan.

    o zaman kapalı'dan babamın kombinesi var, benim de yaş büyük olmasına rağmen çift turnike yapıp giriyoruz içeri. neyse maç başlıyor 1, 2 derken ilk yarı bitiyor. öyle çok kötü de oynamıyoruz ama takımın üzerinde ölü toprağı var gibi. devre arasında babam ve arkadaşı arasında geçen diyaloğu hatırladığım kadarıyla naklediyorum:

    babam: lan koko (abinin adı korkut'tu) şunları yenip gömmüyo muyuz sami yen'e.
    korkut abi: (bana bakarak) oğlum senin bu baban mal. erzurumspor mu lan bunlar? renklerini benzettin herhalde?!
    babam: görürsün lan çevireceğiz bu maçı.

    yalnız babamın yüzündeki özgüveni görmeniz lazım. hakikaten rakip erzurum'muş gibi konuşuyordu.

    bu diyalogların akabinde ikinci yarı başlıyor. hemen beraberlik golü geliyor, korkut abi sevinmiyor, ciddi bir ifadeyle sahaya bakıyor. derken 2-2, "lan harbiden dönecek galiba" diye kafamdan geçirirken sağdan orta mario jardel kafa 3-2! ben zaten golden sonraki süreci şu an bile çok hatırlayamıyorum nasıl kendimi kaybettiysem artık. neyse gole sevindik ettik korkut abi'den hala ses yok. adam sadece sahaya bakıyor. artık dürtmeye, sarsmaya falan başladık adamı korkuyoruz yani. neyse biraz açılır gibi oldu ve ilk cümlesi (babama bakarak) "lan kubi allah yoksa sen misin lan?!". bu lafın üzerine yarılmalar filan tabii. neyse efendim jardel'in buz gibi golü sayılmadı bir de üzerine karşı karşıya kaçırdık, maç bitti.

    ertesi gün okulda bir yürüyüşüm var aklınız durur. sanki tek başıma çıkıp ben yenmişim real'i. *

    iyi ki varsın lan gaassaray.
  • 146
    henuz 11 yasinda izledigim unutulmaz karsilasma. izledigim dediysem babamla kahvede izlemistik. bu macin bende yeri ayridir.
    ilk yari mac 2-0 bitince babam: " gel eve gidelim, daha da gol yedigimizi gormeyelim" demisti. eve giderken maca giden amcam ve kuzenim icin bosuna maca gittiler ya falan diyordum. eve gidince radyoyu actim ve macin 2-1 oldugunu ogrendim. sonrasinda art arda goller geldi. her golde deli gibi mutfaga dogru gool diye kosarak babama haber veriyordum.
    maci anlatan spikerlerin su yorumlarini hic unutmuyorum; " 4. golu ben anlatayim 5' i sen anlatirsin" diye geyik yapiyorlardi. 4. golu de atmistik ama maalesef hakem golu ofsayt gerekcesiyle iptal etmisti.
    o takim ilk yariyi 2-0 geride bitirip 2. yari sahaya ciktiginda tribunler " bizler inandik siz de inanin" tezahuratini yapmisti. bir tezahurat ne kadar icten, anlamli olabilirse o an o kadar anlamliydi.
    romantiklik yapmak istemiyorum ama gercekten eskiden her sey daha guzeldi, daha samimiydi. simdi herkes gergin, geri pas yapan oyuncuya ana avrat sovuyor. o zamanlar nasil ki takim kaliteliyse, tribunler de kaliteliydi. kaliteli bir donemdi be.
  • 148
    --- alıntı ---
    bundan 1-2 ay önce bu maç ile ilgili bir hikaye öğrendim. o aralar sözlüğe yazmaya ara verdiğim için bu yazı bu zamana kadar sarktı. anlatacağım hikayeyi şu anda gençlik sporda çalışmakta olan ve üniversitede zamanında ev arkadaşım olan kişi bana aktarmıştır.

    bu yaz bolu'da içerisinde kasımpaşaspor'un da bulunduğu geyikten bir hazırlık turnuvası düzenlenir. bakanlıktan çıkan ani (!) bir karar üzerine bu maçlar iddaa bültenlerine eklenir. gençlik sporda görevli arkadaşı da turnuvaya iddaa'nın gözlemcisi olarak gönderirler. sözüm ona şike vs. gibi olayları denetlemek için gönderilmiştir. neyse... kasımpaşaspor'un yeni kaptanı (yanılmıyorsam) fatih akyel de tabi ki oradadır.

    benim arkadaş orada turnuva bitene kadar kaç gün kaldı bilmiyorum; fakat fatih akyel'le uzun uzun muhabbet edip neredeyse kanka olabilecek kadar vakit bulmuş. ee fatih'le yarım saat muhabbet yapsanız sözün dönüp dolanıp geleceği yer de şüphesiz efsane real madrid maçı olmalıdır. çoğu galatasaraylı için unutulmaz bir gün olan 3 nisan 2001'de yaşananlar bildiklerimizin çok ötesindeymiş. aslında bundan sonra yazacaklarımı arkadaşımın bana aktardığı gibi direkt fatih akyel ağzından yazmak isterdim; fakat götümüze girebilir endişesi içerisinde daha bir üsturuplu yazacağım.

    malumunuz, ilk yarı galatasaray 2 gol yemiş ve real madrid karşısında muhtemel bir hezimet daha olası gelmeye başlamıştır maçı izleyen kişilere. bu arada fatih ve arif yedek kulübesinde oturmuş en son ne zaman yemek yediklerini düşünmektedirler. ikisinin de karnında çalan ziller onları bir arayışa sürüklemiş ve saha kenarındaki çocuklardan birini çağırıp o tarihi isteği yapmışlar. çocuktan dışarı çıkıp, stadın karşısındaki caddeden iki tane yarım kokoreç almasını istemişler. çocuk yaşadığı bu hayal mi gerçek mi olduğu tam olarak kestirilemeyen anda düşünedururken fatih "hadi len az kaldı devreye. buraya getirme ekmekleri. soyunma odaları giriş tünellerinin orda bekle. alıcaz ordan." demiş ve çocuğu yollamış.

    eleman ekmekleri almaya giderken neler düşündü, ekmeği yapan ustaya "abi malzemesini bol koy arif'le fatih yiyecek bunları" diyip "hassiktir ulen deyyus!" diye laf yedi mi bilinmez ama hakem ilk yarı düdüğünü öttürdüğünde tam da fatih'in belirttiği lokasyonda elinde poşetle beklemekteymiş. ekmekleri alıp herkesten önce tünele dalan arif ile fatih tabi ki kendilerine kuytu bir köşe bulma arayaşına girip, uygun yer olarak kazan dairelerini bulmuşlar.

    burada muhtemelen bir kaç ısırıkta yarım ekmeği bünyelerine indiren akabinde gözlerine fer gelmiş topçular bir de çay olsa ne gider diye düşünürken fatih akyel soyunma odasında lucescu'nun hışmıyla karşılanmış. "neredesin sen? capone sakatlandı. oyuna gireceksin çık ısın" lafını duyan fatih "ulan roberto carlos sen mi büyüksün ben mi.....? " düşünceleri içerisinde sahaya çıkmış tekrar.

    neyse efendim. ikinci yarı başlıyor bir penaltı oluyor ve 2-1. bu arada fatih akyel "ne zaman ayağıma top gelse sürüyorum roberto carlos'un üstüne, sürüyorum roberto carlos'un üzerine" demiş ve bunun üzerine hasan şaş'a yaptığı asistle galatasaray 2-2'yi yakalamış.

    ali sami yen gazı almış yer gök inliyorken bir de orta yapıp jardel'e gol attırmaz mı? bütün millet kafayı yemiş o an oradaki herkes hayatının en mutlu anını yaşadığını düşünürken, fatih akyel de bu 2 asistle piyasada tavan yaptık düşünceleri içinde yedek kulübesine doğru koşup milletin üstüne atlamaya hazırlanırken karşıdan iki ellerini açıp sırıtarak "gelmeeee gelmeeee. kusucam valla kusucam kokoreçi!" diyen arif'i buluyor. ben bundan sonrasını yerlere yatmış gülüyor olduğumdan dinleyemedim.

    eğer maç sonrasında soyunma odasında dansöz çağrılıp sıra gecesi yapıldıysa orasını bilemiyorum. 2-0'dan gelip real madrid'i kanırta kanırta yenmiş, şl'de yarı finale göz kırpmışsın ama işin içerisinde nereden bakarsan bak bir kokoreç hikayesi var.
    --- alıntı ---

    https://eksisozluk.com/entry/14129754
  • 150
    balıkesir orduevinde izlediğim maçtı... yaş 12, okulda her tenefüs kola kutusuyla maç, beden derslerinde aldım verdimli kadrolar kurarak maç, okuldan boş kalan zamanlarda mahalle maçları, evde fifa 2000 oynanan bir dönem. bu kadar futbol manyaklığının olduğu dönemde, tuttuğum takım avrupayı dize getiriyor, gururdan ölüyoruz. avrupadan elenmek nasıl bir duygu unutmuşuz, rakip takım taraftarı arkadaşlarım her tur, her grup zamanı iddialaşıyor ama hep biz eliyoruz, biz turu geçiyoruz... bu maçın ilk yarısı bitince, o elenme korkusunu yaşadım ilk kez. hüngür hüngür ağladım, ama yok böyle bir ağlama. yüzüm ellerimin arasında, sağdan soldan sesler duyuyorum o devre arasında. özellikle babası ne hikmetse izlemeye getirmiş ve tanımadığım fenerli 2 tane yaşıtım oğlanın dalga geçmelerini duyuyorum, ''salağa bak ağlıyor'' diye gülüyorlar. büyükler teselli ediyor, ''oğlum üzülme ama bak bu sefer rakibiniz çok güçlüydü, bu zamana kadarki başarılarınıza say'' diyorlar. sakinleşemiyorum ama ikinci devreye de merakla başlıyorum...

    maç sonu resmen salonun maskotuydum, galibiyeti benimle kutladı herkes neredeyse. ''ağladığına değdi mi be oğlum, bak gördün mü '' diyorlar, değdi anasını satıyım değdi, üzerinden 17 yıl geçti, uefa bile bu maçı paylaşıyor, öyle büyük bir iz bıraktı maç... *
App Store'dan indirin Google Play'den alın