150
balıkesir orduevinde izlediğim maçtı... yaş 12, okulda her tenefüs kola kutusuyla maç, beden derslerinde aldım verdimli kadrolar kurarak maç, okuldan boş kalan zamanlarda mahalle maçları, evde fifa 2000 oynanan bir dönem. bu kadar futbol manyaklığının olduğu dönemde, tuttuğum takım avrupayı dize getiriyor, gururdan ölüyoruz. avrupadan elenmek nasıl bir duygu unutmuşuz, rakip takım taraftarı arkadaşlarım her tur, her grup zamanı iddialaşıyor ama hep biz eliyoruz, biz turu geçiyoruz... bu maçın ilk yarısı bitince, o elenme korkusunu yaşadım ilk kez. hüngür hüngür ağladım, ama yok böyle bir ağlama. yüzüm ellerimin arasında, sağdan soldan sesler duyuyorum o devre arasında. özellikle babası ne hikmetse izlemeye getirmiş ve tanımadığım fenerli 2 tane yaşıtım oğlanın dalga geçmelerini duyuyorum, ''salağa bak ağlıyor'' diye gülüyorlar. büyükler teselli ediyor, ''oğlum üzülme ama bak bu sefer rakibiniz çok güçlüydü, bu zamana kadarki başarılarınıza say'' diyorlar. sakinleşemiyorum ama ikinci devreye de merakla başlıyorum...
maç sonu resmen salonun maskotuydum, galibiyeti benimle kutladı herkes neredeyse. ''ağladığına değdi mi be oğlum, bak gördün mü '' diyorlar, değdi anasını satıyım değdi, üzerinden 17 yıl geçti, uefa bile bu maçı paylaşıyor, öyle büyük bir iz bıraktı maç... *
maç sonu resmen salonun maskotuydum, galibiyeti benimle kutladı herkes neredeyse. ''ağladığına değdi mi be oğlum, bak gördün mü '' diyorlar, değdi anasını satıyım değdi, üzerinden 17 yıl geçti, uefa bile bu maçı paylaşıyor, öyle büyük bir iz bıraktı maç... *