• 127
    gol atamama sorunumuzun devam ettigi mac olmu$tur. bu takim milan baros suz olmuyo arkadas. mehmet batdal iyi bir transfer, ümit vadediyor ama baros un yerini henüz dolduramaz. lakin üzerindeki heyecan i attigi zaman baros ile rekabet edebilecek kapasiteye gelecek insaallah.

    mactan sonra yapilan top tutma,hatali pas, kaleye $ut orani istatistiklerine bal oranininda eklenmesini istiyorum. mesela $öyle:

    kaleye $ut--------galatasaray 15---------ofk belgrad 2
    topla oynama--- galatasaray %66------ ofk belgrad %34
    hatali pas-------- galatasaray 22 -------- ofk belgrad 19
    bal -----------------galatasraay %1 ------- ofk belgrad %99

    arkadas varmi böyle bir bal. herifler 2.5 (1/2 pozisyon, uzaktan vurulan $ut) kez kalemize geldiler, 2si gol oldu! ilk yarida defansin arkasina atilan bir toplari vardi, yeti$emedi forvetleri. uzaktan vurulan $ut topa götünü dönen oyuncumuza carpip yön degistirince, aykut caresiz kaldi. nolur lan yüzüne gelse top??! 2. gol ise tamamen bir komedi. cikip cikmamakta tereddüt eden bir kaleci ve 1.90 küsür boyundaki bir forveti defans göbeginde dimdizlak, yapayanliz birakan bir defans.

    az biraz sinirlendim ama takimdan ümitliyim. tur gelecek allah in izni ile. bu takima daha elano katilacak. zira goller kactikca takim oyundan düstü ve ileri uc ile defans elemanlari arasinda bariz bir kopukluk gözlendi. elano orada bir köprü olabilir.

    eger lorik cana box to box tipi bir oyuncu ise, ilk 11e girdigi takdir de o na ayak uyduracak adamlar lazim ama bu i$i ne mustafa sarp ne de bari$ özbek yapabilir. yine ayhan oynayacak gibi gözüküyor $ayet transfer yapilmaz ise.

    zor bir deplasman bekliyor bizi sözlük. herifler kapanacak ve bizim erken gol bulmamiz lazim. tüm oyun baros a endekslenecek yine sanirim..
  • 129
    uzun uzadıya yorum yapıp üzülmeyelim dediğim maçtır.

    1: ilk maçtır, daha takımı tanıyamamış transferlerimiz var.
    2: belgrad takımı 3 atak yaptı, ikisi gol oldu. *
    3: takımın orta sahasında oynayan adamlar bu olmayacak sezon boyunca.
    4: milan baros, pino, kewell, 2 yeni trasferin katılımlarıyla takımın aksayan yarısı düzelecektir.
    5: bizim ölümüz bu takımı orada eler, şüpheniz olmasın.
    6: maç 2-0 iken bile 2-2 olacak demiştim, bu fenerbakçe lanetidir. geçen yıla bakın, onlar 2-1 biz 2-1, onlar 1-1, bzi 1-1, onlar esnese biz de esniyoruz yani.
    7: geçen yıl tobol ile de berabere kalmıştık, unutmayın.
    8: galatasaray için avrupa maçlarında deplasman, ali sami yen farketmez.
    9: ulan iyiki kısa yorum yapayım dedim yazdıkça geliyor.
    10: sonuna kadar galatasaray. *
  • 130
    güzel başlayan günün kötü bitmesine neden olan maç oldu. oysaki zirvede*ne güzel eğlenmiştik. stada erken de girmiştik. yumruk şovun sonuna da olsa yetişmiştik. keyifler kekaydı. maç da güzel başladı. direkten dönen toplar, çizgiden çıkan toplar... güzel olacak gibiydi sonu. ama olmadı...

    belgrad takımı belli ki yenilmemeye gelmişti. kalelerinin önüne etten duvar örmüş, gol yemeyim de kontradan bir tane sıkıştırırsam ne âlâ diyordu. allah için de cansiperane savundular kalelerini. ilk yarı arda gole kadar çok iyi oynadı ve oynattı takımını. ama golden sonra bir iki pozisyon var ki, pas verse ilk yarı bitmişti maç ve şimdi sağa sola çemkirenler login olmadan okuyorlardı sadece. halamın da taşakları olsa amcam olurdu tabi...

    oynayanlardan bahsetmek gerekirse;

    aykut erçetin: fazla söze gerek yok kendimi tekrarlamayım artık, onunla ilgili her şey şurada: (bkz: aykut erçetin/@thisisthebesttillwedobetter)

    hakan balta: ne etliye ne sütlüye karışıyor. işini yapıyor basitçe.

    lucas neill: savunmanın bel kemiği. bir ara verkaçlarla ceza sahasına indi, golü de yapsa maçın adamıydı.

    servet çetin: basit oynadığı zaman güven veriyor ama birebirde çok ağır kalıyor. kontra oynayan takımlara karşı her zaman takımı yakabilitesi var.

    sabri sarıoğlu: bu maçta savunmada ufak tefek aksamaları oldu ama hücumda olmuş artık.

    ayhan akman: uzun zamandır en iyi oyununu oynadı. kötünün iyisiydi.

    mustafa sarp: gayretli ve hırslıydı ama o kadar. kapasite belli.

    barış özbek: ya ben lan neyse bir şey demiyorum.

    arda turan: egoistliği üstündeydi, bir iki pozisyonda pas verse tur cepteydi şimdi.

    serdar özkan: çıkana kadar iyi işler yaptı.

    mehmet batdal: belli ki kondisyonu yeterli değil. ikinci yarı topları ezmeye başlayınca kenera alındı.

    juan pablo pino: ilk maçında iyi işler yaptı. o da bir iki pozisyonda pasları geçirebilse gece daha rahat uyurduk hepimiz.

    harry kewell: varlık gösteremedi.

    lorik cana: henüz hazır değil. neden girdi oyuna anlamadım.

    netice itibariyle turu zora soktuğumuz bir maç oldu. ama biz zoru da kolay etmesini biliriz. gider orada fark atar geliriz. dengesiz takımız vesselam.

    ultraslan'a iki çift laf etmezsem çatlarım. ne yalaka ne pis adamlarsınız lan siz!? bana ne olm sizin yılmaz başkanınızdan? uçak kaldıracakmış da uçuracakmış...

    son olarak arkamda ikinci yarı boyunca "keita olacaktı, tam keita'nın maçyıdı bu" diyen düdükler; keita seeksin sizi...
  • 132
    maç başladığın gördüm ki tribünler, yani bizler çok özlemişiz sami yen'i, galatasaray'ı... her şey unutulmuş, takım bağıra basılmış, kaptanla ilişkimiz tamamen düzelmiş. güzeldi, mutlu oldum bu tablo karşısında. sonra düşündüm de bu taraftar bu takıma her maçta bu şekilde destek verirse, yıkılmaz bu takım. sendeler... ama yıkılmaz.

    maça gelince ilk 8-10 dakikalık periyotta biraz tutuk olan takım sonraki 65 dakika oyunu tamamen kontrolü altına aldı. takımın ilk onbirine baktığımda hatalıydı diyebiliyorum kendi adıma. üçlü orta saha oynatıp; bu orta sahayı mustafa, barış, ayhan'dan oluşturmak bence yanlış bir hareketti. kadroyu görür görmez hücum yükünün iki kanat oyuncusuna bineceğini gözlemleyebilir bir insan. aynı zamanda bunlar yorulduğunda takımın oyundan düşeceğini de... arda üst düzey bir performans sergiledi yine. ''60 dakikalık yıldız olmaz'' diyenler duydum. ben de ''11 kişinin işini tek başına yapan adam'' görmedim zaten hiç. tabi arda'dan başka. o da ancak 60 dakika bütün takımın yükünü çekebiliyor. ondan sonraki 30 dakika da normal insan gibi oynadığından sırıtıyor herhalde. barış ve sarp gibi aklını sıfır seviyesinde kullanan adamlarla sadece yalandan mücadele edebilir ya da 60'tan sonra skoru korumaya yönelebilirsin. ben bu adamların zaten hiçbir zaman ilk onbir oyuncusu olduğunu düşünmedim. ayhan biraz daha aklını kullanabilen bir adamdır. o da ayaklarına hükmedemediği için-yani yetenek kotasına takıldığından- ilk onbir oyuncusu değildir. tabi bir de meşhur topla geri dönme, dikineoynamafobi gibi rahatsızlıkları var. siz bu üç adamın arka tarafı toplamasını bekliyorsanız ve olmadığında arda'ya kızıyorsanız, ölmelisiniz. yapılması gerekene gelince; kanımca sadece arda ve serdar'a hücum yükünü bindirip 60 dakikalık bir performans yakalamak yerine, -cana oynamayacaksa eğer- barış ve ayhan'ı geri ikili olarak kullanıp emre'yi hemen önlerine yerleştirmeyi tercih etseniz, bu sefer serdar ve arda'nın üstünden büyük yük kaldırmış olursunuz. bunun sebebi de şudur; eğer kanatların herhangi birinden geliyorsanız o zaman top tek bir yöne, yani atak alanının merkezine doğru kesilecektir. rakip bunu bilir, ve o alanı kalabalık tutar. siz de o kalabalıkta kaybolan tek forvetinizden gol beklersiniz. ama merkezden ayaklarını kullanabilen bir oyuncu-ki bu emre çolak- ile atak yaparsanız bu sefer sağ ve sol olmak üzere iki taraftan gelen futbolcularınızla, iki ihtimaliniz var demektir. rakip defansın kalabalık tuttuğu alan sağa ve sola ayrılır, merkez alan boşalır ve tek forvetiniz, hatta bir de merkezden gelen adamınız rahatlar ve pozisyon bulma imkanı yakalarsınız. mustafa sarp, ayhan ya da barış ile bunu gerçekleştiremezsiniz. ''öyle olurdu böyle olurdu'' dememek lazım lakin eğer merkezi yaracak o adamı oyuna alabilseydik rahat bir galibiyet alabilirdik.

    hocanın çıkardığı takım 2-0'a kadar işini yaptı, o zamana kadar iyi onbirdi de sonra mı hatalı oldu? ya da sadece hocayla alakalı bir durum mu? hayır! şöyle bir bakıp, ilk onbirin hatalı olduğunu, bu sebeple hücum üreten iki adam olan arda ve serdar'ın maçın son periyodunda oyundan düşmesini bir kenara koyarsak ve mevcut kadro üzerinden değerlendirirsek; galibiyeti kişisel hatalardan verdiğimizi söyleyebilirim. bir de sorumsuzluklar vardı ki sahada inanamadım. hakan balta'nın bir takımın hücumuna destek verip arka tarafını da kollayacak bir adam olduğunu-yani bek olduğunu- hiç düşünemedim. bir kere bek dediğin hızlı olur, seri olur. yer yer eleştirilen, hatta benim de zamanında çok eleştirdiğim sabri... ''bek''tir. daha iyi sergio ramos, maicon... daha iyisini para ile alamazsınız. hiç yoktan sorumluluk sahibidir sabri. ama hakan balta? böyle bir sorumsuzluk olamaz. yetenek de kısıtlı da ben sorumluluk ve özveri bakımından söyleyebilirim ki hakan balta galatasaray'ın topçusu değildir. dakikalar tükenmek üzere artık, son anları oynuyoruz; sol bekte, takım atağa çıkmak için arka tarafı bırakmışken hareket yapıyor ve topu kaptırıyorsun. bu nasıl bir sorumsuzluk? servet'e bakıyorum ve açık bir şekilde görüyorum ki servet, taraftarın tepkisinden korkan bir galatasaraylı! ben samimi olduğunu düşünmüyorum servet'in ve kesinlikle de değil. sağa-sola saldırıyor, itiyor-kakıyor, o eller hiç rahat durmuyor, ama yok! olmuyor. servet'in ayrılmak istediğini ben eski açık'tan görebiliyorum. mustafa, barış ve ayhan'ı zaten yazdık, galatasaray'ın ilk onbirinde oynayacak futbolcu değil hiçbiri. ama barış ve ayhan'ın yedek olarak tutulabiceğini düşünürken, sarp'ın mücadelesinin ilk onsekiz için bile yetmeyeceğini düşünüyorum. çünkü barış aklını kullanmasa da sarp geri dönmeye programlanmışken, barış dikine hamleler gösterebiliyor bize. bunun gibi çok büyük bir artısı var. eleştirilerden son olarak kalecimiz aykut nasibini alsın en büyük pay ile. maçta bir(1) tane pozisyon verdik, o da soldan gelen ortada rakip forvetin ıska geçtiği pozisyon. bakın gol yediğimiz pozisyonlar değil. onlar gol pozisyonu değil çünkü. serbest vuruştan gelen golde ''çarptı yapacak bir şey yok dedik'' ama mesele gol anı değil. golden önceki pozisyonda neill topu 10 metre muhafaza etti aykut çıkıp alsın diye. aykut nerede? kale çizgisini silmesinler diye bekliyor! bu adam neden bu kadar hapis bu çizgiye anlam veremiyorum. aynı şekilde yan toptan yediğimiz golde de aykut çizgi hapsinde. altıpasın içinde birisi yandan gelen ortaya kafa vuruyorsa, bu defansın falan hatası değildir. önce kalecinin... mondragon'un arkasında seneler bekledin, senelerdir bu kulübün havasını soludun, hiç mi geliştiremedin kendini? tabi bir de kaleci antrenörü var bu konuda eleştirilmesi gereken. ''sadece topla idman yaptırmak mıdır antrenörlük?'' diye düşünmeme sebep oluyor nezihi. galiba nezihi için öyle. ya da aktaracak bilgisi yok ki böylesine çaresiz. 1 pozisyon verdik o gol olmadı, iki tane golü pozisyonsuz yedik.

    yapılması gereken nedir bu saatten sonra onu da konuşmak lazım. öncelikle-ufuk'a sonuna kadar şans verilmeyeceğini düşündüğüm için- kaleci şart! bir sol bek almalıyız sol bekin sabri'si olacak. hızlı ve takıma hareket katmalı ki sabri'nin yükü de hafiflesin. cana'nın yanına her kim alınacaksa acilen alınmalı. bu tur haftaya geçirlir ama ondan sonrası daha önemli. bir de forvet ihtiyacı var ki es geçilemez. baros olmadığı zaman neler olduğunu geçen sene hep beraber izledik. elbette transfer kolay iş değil ama yapılacaksa çabuk yapılmalı. kesinlikle biri as takımı zorlayacak ayarda iki forvet alınmalı diye düşünüyorum. kanatların alternatifleri zaten oluşturulmuş, eksik olan mevkiler kırmızı alarm veriyor. acele edilmeli. pino'ya da değinmek gerekir diye düşünüyorum. bir adamı bir maç ile eleştirmek ne kadar yanlışsa, yüceltmek de o kadar yanlıştır. ama bir insanın yeteneklerini görmek için çok da izlemeye gerek yok. pino'nun ''geldiği takımda şu kadar oynamış, böyle yapmış, kötüymüş'' yorumlarını alt üst edeceğini düşünüyorum. ''götü yere yakın olandan korkacaksın'' derler. pino korkulacak bir adam özelliği çiziyor cidden. topla hızlanışı, kararlılığı, ayakları; tam bir açık adamına yakışır derecede. türkiye'deki sol beklerin canını çok yakacağından eminim. kalite olarak keita'nın çok altında olduğunu düşünenler çoğunluktaysa da ben keita'yı aratmayacağını konusunda çok pozitifim.

    şimdi bu maç bittiğinde de görük ki, hocaya sallamak için bekleyenler hemen harekete geçtiler. ''rijkaard'ın eleştirilemez olması'' ve ''rijkaard'ı her an eleştirmek için an kollamak'' gibi iki düşüncenin arasını bir türlü bulamadık gibi geliyor bana. hoca eleştrilmez diye bir şey yok. ama hocanın her anını ona saldırmak için kollamak gibi bir saçmalık da yok. mantıklı bir şekilde rijkaard'ı eleştiren her yazarı, sırf ''ben demiştim'' egosuna ulaşmak için ''hıncalcılık'' oynayan ''hıncal yazarlar''dan ayrı tutuyorum, bu biline. hıncal kardeşlerimiz bilsin ki, burada sivrilmek için yaptığınız ego yatırımları size herhangi bir saygınlık kazandırmayacağı gibi, hıncal uluç kadar bile değere sahip olmayacaksınız. çünkü hıncal uluç, sahadaki futboldan bir şey anlamasa da futbolun masabaşı kısmında gayet sağlam bilgilere sahiptir. onun da hakkını vermek lazım. ama ya siz? neyse...

    milleti pollyanna taraftar diye eleştiren arkadaşlar şunu bilsin ki, iki gün önce young boys karşısındaki fener'i ''oyun olarak ezildi'' mantığı ile eleştirip, young boys'a övgüler sıralamanın ardından, tek kale oynayan galatasaray'ı ''yenemedi '' diye mantıksızca eleştirmek tam bir çelişki, tam bir talihsizliktir. bu takımın daha alacak çok yolu var. olur ya da olmaz. istikrar diye yırtındık senelerce. yönetim hocanın arkasında işte, medyaya rağmen, içimizdekilere rağmen. bekeleyeceğiz, destekleyeceğiz ve göreceğiz.

    edit: imla
  • 133
    maçı, oyuncularımızı bilemiyorum; ama tribünler gerçekten çok kötüydü ya. ne bileyim tatsızdı. ilk maçta daha yüksek beklentiyle gittim belki ondandır. bir de ilk yarının sonlarına doğru eski açığın deplasman tribünü tarafına yakın üst kısmında çıkan kavga da sinir bozucuydu. devre arası boyunca devam etti, bir türlü çözülemedi o problem. o kadar güvenlik oturuyor yanımızda müdahale etmediler bir türlü. lütfettiler beyfendiler de, millet birbirini öldürmeden önce éyaa bi bakalım hacı ne oluyor ordaé dediler sanki. hadi güvenliği geçtim, arkadaş neyi paylaşamıyorsunuz orada saatlerce birbirinize vurdunuz kırdınız? mal mısınız siz? yani o kadar uzadı ki oradaki itişmeler kakışmalar, midem bulandı ya. zaten tezahüratlar da her zamanki gibi berbat. öldü mü bu tribünler ya, noldu?
  • 134
    'futbol basit bir oyundur, zor olan basit oyunu oynamaktır' lafının yine tescillendiği bir maçtı. hele hele bu tür seviyesi düşük maçlarda ve de sezon başı tam potansiyele ulaşılamamış dönemlerde tek yapılması gereken oyuncuların teorik yeteneklerini pratikte basit olarak yansıtıp skora gidilmesidir. maçta özellikle orta saha'nın basitten ziyade komplike varyasyonlara girişmesi ve son iki sezondur süren ikinci yarı konsatrasyon krizi müsabakanın beraberlikle sonuçlanmasına yol açmıştır.
  • 135
    bilmiyorum ofk belgrad'ın nasıl bir taraftar desteği ve stadyum ambiyansı vardır ama çok ekstrem bir durum olmazsa biz bu adamları orada haritadan sileriz. tabii dün akşamdan bazı topçu abilerim dersler çıkarabilirse.

    aykut mesela. stoperleri tedirgin olduğu anlarda sarılıp öpecek kadar yanına çekmeye devam ederse her pozisyonda illa ki belgrad'ın ayıcık forvetleri bir iki tane yan top yakalayacaklardır. dün akşam ilk golü atmadan hemen önce yanılmıyorsam aykut'çuğum yine bir yan topa çıkmadı ve forvetleri topu burun farkıyla yakalayamadı. dokunsa aykut her gol yediğinden sonra yaptığı gibi sinirli sinirli santra noktasına bakmaya başlayacaktı. monaco'dan bir kaleci ile ilgileniyordu bir ara galatasaray ve belki de alınması gerekliliği yönünde hoş bir sinyal oldu dün akşam ki maç.

    sabri'nin gelişimini sürdürdüğünü düşünüyorum ben ve o pozisyon için mutluyum özellikle geçen seneki uğur uçar faciasından sonra.

    hakan balta ise her sezon başı gibi bu sezon da hantal ama zamanla düzelecektir diye umuyorum. son dakikalardaki topuk pası esprisi beni güldürdü. allah da onu güldürsün. ve sanırım stoper oynasa daha iyi olacak gibi hepimiz için. servet de ağır sonuçta ama hakan kademe bilgisi ile servet'i döver gibi geliyor bana.

    madem servet dedik devam edelim; öncelikle kendisini tebrik ediyorum belgrad'ın triportör hızındaki uzun forvetine iki kere deparla geçilmeyi başardığı için. ve belki de uygun bir teklif verene ( 20 tane top, 30 tane eşofman üstü vs. ) satılması gerektiğini düşünüyorum. böylece bir stoper ya da daha iyisi balta'yı stopere alıp bir sol bek transferi yapılabilir. aly cissokho muhabbetlerini inandırıcı bulmasam da lille'den emerson, psg'den sylvain armand (ki kendisine alıcı bakılıyor takımı tarafından), valenciennes'den siaka tiene veya tottenham'dan gareth bale tarzı iyi ve ucuz bir sol bek ayarlanabilir diye düşünüyorum. ( sonuncusu şakaydı tabii ki :) )

    pek tabii lucas neill yine zarifti, yine babacandı. mutlaka bazıları ikinci golde onu hatalı bulacaklardır. ben altı pasın hemen önüne düşen topa çıkmayan aykut'çuğumu hatalı buluyorum. senelerdir yedek olması onu köreltmiş olabilir ama daha ne kadar canımızın yanması gerekiyor kaleden merak ediyorum. her neyse lucas iyidir. golden sonra arda'ya ne dedi merak ettim.

    barış'a apaçi stayla imajıyla başarılar diliyorum. iyi bir yedek olacaktır. gönderilmesini istemiyorum. oynamasını da istemiyorum. ama kulübede kalsın ve kendisinin ne giydiğini, ne koku sürdüğünü, ne marka araba kullandığını merak eden gençlerin hayallerini süslesin istiyorum.

    mustafa sarp'ın ilk dakikalardaki şutu girseydi güzel gol olacaktı. jübile yapana kadar cana'yı yedekleyebilir benim için. ve çok da mutlu olurum. ayhan'a ayrı bir paragraf yapmayacağım. keşke neyi ne zaman bırakması gerektiğini bilse. bu haliyle yıllardır aynı ürünleri satan yatılı okul kantinlerine benziyor.bu sene sonunda bırak be ayhan.

    cana'ya ne kadar kefil olduğumu anlatamam. hiç izlemediysem 50 tane maçını izledim ve çok az transfere bu kadar sevinirdim. galatasaray'dan sonra en sevdiğim takım psg ve cana yıllarca orada ve ezeli rakipte oynadı. mükemmel bir transfer. eylül gibi takıma oturduğunda baya güleceğiz rakip 10 numaraların hallerine.

    serdar özkan iyi bir yedek olacaktır. en azından değişik bir yüz ve aydın yılmaz'ı hiç özlemediğimi farkettim. dün pek gününde değildi fenerbahçe maçına oranla.

    arda iyiydi. kaptan gibi oynadı. en önemli silahımızdı dün. daha basit daha iyi arda. ne kadar basit o kadar iyi. 2. goldeki tek vuruş gibi. yine de neill'ın kaptan olması gerektiğini düşünüyorum.

    kewell'ı görmek iyiydi. uzun bir aradan sonra sevgiliyi görmek gibiydi. girer girmez takımı rahatlattı zaten hücumda.

    batdal ise bence tebrik edilmesi gerekilendir dünkü maçtan sonra. ilk 15 dakika rakip stoperleri jübileye zorladı. güzel bir adam batdal ama sanki çift forvetli sistemlerde. minik bir crouch gibi. gol atsaydı çok kolay bir başlangıç olacaktı onun için. bu sene 10 civarında gol atacağını düşünüyorum yine de ki bir yedek forvet için iyi bir rakam.

    pino bencil bir tip biraz ve biraz da heyecanlı davrandı. yine de sağda etkili olacaktır ve transfer gelmezse oraya bizi bu sene götürür. bir keita spektakülerliği beklemiyorum ama asist anlamında daha yüksek bir rakam bekliyorum keita'ya göre. çok fazla gol atacağını ise sanmıyorum. bir de çok sert vuruyor. dün son dakikalarda rakip sağ bekin baldırında topun izini çıkardı bir pozisyonda. gönül tabii ki aaron lennon gibi sağ açık ister. ama elimizdeki olanaklar için iyi bir adam bence pino.

    rijkaard; aykut yenilince sen de yenilmiş sayıldın. lütfen bu sistemi bozma. güzel şeyler olacak. lütfen. geçen sene sivas deplasmanındaki gibi gariplikler yapma. bu kadro çıkalım. kewell ve cana ilk onbir çıksın ve 2-0 falan yenelim. uyma bu delilere.
  • 137
    ilk 11 telefonuma geldiğinde bir "la havle..." çekmiştim, ama daha iyisini de bekleyemezdim; güç bela kampın sonuna yetişen cana'nın hazır olmadığını görüyorduk, elano'nun sakat olduğunu biliyorduk. orta sahada kullanılabilecek diğer iki sağlam futbolcu olan emre çolak ve musa çağıran ise muhtemelen rahat geçmesi beklenen rövanş maçında forma şansı bulacaktı ama beklenen olmayacak muhtemelen... elano'nun şansı yok ama umarım cana rövanşa kadar hazır olur; yoksa halimiz duman.

    savunma alışık olduğumuz gibi; lucas neill'e bakılarak yer tutma konusunda ondan kopya çekiliyor. servet yine ceza sahası yakınında durup pas atacak arkadaşını arayan rakipten fiziğini kullanarak topu alıyor, ama topla koşan ve kaleye giden süratli rakip karşısında varlığı-yokluğu bir; ali turan kapar bu sene formayı. sabri hücumda yine etkili ve eğer zamanında dönemezse neill sağda rakibi karşılıyor, servet altıpas içini kontrol ediyor ve hakan balta'nın da arka direğe bakması gerekiyor ama bu maçta hakan balta da hücumdan dönmekte çok geç kaldı. yani neyse ki tek silahı kontratak olan ve onu da tam beceremeyen bir rakip vardı karşımızda. bu arada sabri; iyi oynadın, güzel koştun, hücuma katkı yaptın ama o ilk 5 dakika içinde yaptığın hatalı pasla rakibi golle burun buruna bırakmanı görmedim sanma, biraz daha dikkat...

    barış-mustafa-ayhan şeklinde bir orta sahanın hücum anlamında üretken olamamasını anlıyorum, fakat defansif zaaf göstermesini anlayamıyorum; işiniz bu değil mi kardeşim sizin? yer tutup rakip kontrataklarına zamanında müdahale de edemeyecekseniz ne işe yararsınız? rakip yarı sahada pres yapıp top almaya çalışırken kendi alanını bomboş bırakan defansif orta saha mı olur; nasıl olsa kaybediyorsun aldığın topu da, bırak hücum presi hücumcular yapsın. hücumcular demişken; rakibi yarı sahasında tutabilmemizi tamamen onların hücum prese olan katkılarına borçluyuz, tamamı defansif oyunculardan oluşan orta sahamızın neredeyse hiç katkısı yok. benim sayabildiğim 4 rakip kontratağında da rakip ceza sahası önüne kadar hiç rahatsız edilmeden ilerleyebildi ve 3'ünde beğenmememize rağmen hakkını vermek zorunda olduğumuz hakan balta'ya takıldı. orta sahada beğenebildiğim bir tek mustafa sarp vardı ve ilk 30 dakikada köprü görevi görebilen tek futbolcu oldu. maçın geri kalanında ise sahadan silindi ve köprü görevi gören kimse kalmayınca ileri uç elemanları ekstra kuvvet sarf etmek zorunda kaldı. bu durumda da maçın başında kurduğumuz o müthiş baskı yok oldu tabi.

    ileri uç için söylenebilecek çok önemli şeyler yok; bu sistemde onların performansı, arkalarında oynayan bloğun performansına bağlı. serdar özkan istekliydi ve etkili ortalar açtı, mehmet batdal ne zaman nerede durup top beklemesi gerektiğini biliyor ve arda yine en büyük hücum insiyatifi; ama ilk 30 dakika içinde 3-0 olabilecek maç berabere bitti. neden gol atamadığımızı sormakta pek fayda göremiyorum; gol atmak için yapılması gerekenleri yapmamıza rağmen yeterince gol bulamadık ve sonra da dediğim gibi, orta sahanın pili bittiği için etkinliğimiz azaldı. aynı orta saha, maç boyunca kontrataklara karşı alarm vermesine rağmen; yediğimiz gollerin de kontratakla alakası yok. gol atamayan rakibe zorla attırdık yemin ediyorum; taça giden topu içeri al, topa vurabilmeyi kendisi de beklemeyen adamı içeride boş bırak...

    sezonun geneli için ölçü olamaz, ama rövanş maçının zor geçeceğini rahatlıkla söyleyebilir bu maç. ulan bana bakın, %65 top kontrolüyle oynadıkları maçta beraberlik alan ulviler; bi kaza kurşununa denk getirmeyin turu, alıp gelin rövanşı...
  • 138
    ciddi şekilde sinirlerimi bozan ve hatta gece uykularımı kaçıran karşılaşma olmuştur. benim bu maçla ilgili yorumum, rakibi hafife almak ve gereksiz havalı olmak bizi zor durumlara sokuyor şeklinde. şimdi genel olarak söylenen, takımın çok hazır olmadığı yönünde. ben buna maalesef pek katılmıyorum. hazır olmayan takımda en çok eleştirilen ve gerek medya gerekse bir grup tarafta tarafından bitirilmeye çalışılan arda turan nasıl oluyor da her pozisyonun içinde bulunabiliyor. öte yandan unutmayalım ki keita, ilk oynadığı maçta bile tribünleri ayağa kaldırmış, bu nasıl bir futbolcudur diye tribünleri dumura uğratmıştı. kısacası serdar özkan bence olmamış. barış, ayhan ikilisi komedi filmi gibi hiç mi hiç olmamış. defansta ise hakan balta maalesef yeteneklerini unutmuş gibi göründü. kalecimizse gelen üç toptan ikisini başarıyla kalemizde gördü ve ilk maçtan bizleri dumura uğratmayı başardı. şimdi bana daha ilk maçlar, takım alışamadı birbirine vs gibi cümleler kuracak sevgili sözlük dostlarıma bir kaç hatırlatma yapmak istiyorum:
    -orta sahadaki kötürüm üçlünün birbirine alışamaması gibi bir durum yok. yanyana 5 ya da 6 sezon geçirdiler. bu oyun mantığının olsa olsa tek açıklaması olabilir: aldırmamak. bu adamlar bu takımı iplemiyorlar. nasıl olsa gs'deyiz diyorlar.
    -forvetimiz mehmet batdal'ın şanssız değil son vuruşta yetersiz olduğunu düşünüyorum. avrupa maçında 18 içinden kafayı çakıp da direğe takılıyorsan o zaman daha fazla hava topu çalışman gerekiyor demektir.
    - benim uefa avrupa ligi içerisinde cimbom'umuza rakip gördüğüm takımlar arasında liverpool, juventus, sporting, olympiakos, az alkmaar gibi takımlar bulunuyor. eğer merak ediyorsanız uefa'nın sitesi şurada http://www.uefa.com/uefaeuropaleague/index.html bir bakabilirsiniz ne gibi skorlar almışlar. o takımlar da yeni transferlere, birbirlerine "alışamamış" oyunculara sahipler.
    -kewell'ın, loric cana'nın, pino'nun ve orta sahadaki genç yeteneklerimizin kenarda oturuyor olmasını bana lütfen izah etmeye ya da mantıklı bir şekilde açıklamaya çalışmayın. bu takım galatasaray kardeşim!!! yıldızları sever, yıldızları ile daha çok parlayan ve ne kadar parlarsa o kadar korkulan bir takım. kimsenin bu takımı ayhan gibi barış gibi saçma sapan isimlerle lekelemeye hakkı yok.
    -skor bazlı konuşmuyorum. 2-0, 3-0 bitseydi de oynanan oyundan zerre zevk almadığımı benimle beraber izleyenler zaten bilirler.

    ana fikir: biz galatasaray taraftarı, daha da ötesi galatasaray hastasıyız. bizim karşımıza çıkıp da hali hazırda çalışan bir takımı inşaat şirketi gibi yöneten dayı kılıklı herifler getirmeyin. bizim karşımıza futbol takımı gibi yönetilen, nakit kazancını sadece üç şekilde sağlayan bir takım getirin: 1. sportif başarı sayesinde kazanılan ödüller. 2. markalaşmış ve önemli isimler sayesinde yapılacak merchandising gelirleri. 3. yine başarılar ve önemli isimler sayesinde marka değerini artırmış bir galatasaray'ın tv, radyo, internet ve sponsor gelirleri. ha bu mantığı beceremeyecekse bu yönetim lütfen defolup gitsin, inşaat yapmaya devam etsin.
  • 140
    galatasaray'in domine ettigi mac. 2-0dan sonra, daha dogrusu 2.gol atildiginda da kondisyon ve konsantrasyon acisindan bittigi icin takim 2 gol yedik. 3 oyuncu degil 7 oyuncu degistirsek ayni performansi surdurur maci 3-0 alirdik. ama ozellikle top ayagimizdayken asiri kosuruyoruz. halbuki 1-0ken daha kontrollu daha sakin oynasak performansimizi maca yayabilirdik. ayhan-baris-sarp 3lusunden sarp her mac daha kotuye giderken, ayhan'in elestirilmesi bana biraz garip geliyor. yorulana kadar gayet iyi oynadigini dusunuyorum. barissa ekstra islere girip takimda hareket yaratmaya calisiyor ama bunun sonucu sag kanatta sikismis sabri-serdar-baris sahnesi oluyor. sabriyle serdarin uyumu bence cok iyiydi. ben de mac sonu cildirsam da bunun nedeni oynadigimiz oyun degil, macin 2-2 bitmesi ve fenerlilerle dalga gecme hakkimi kaybetmis olmamdir.
  • 141
    (öncelikle özür dilerim. uzun uzun yazmaktan nefret etmeme rağmen çok uzun bir yazı olacak baştan uyarayım. özet geçmeye çalıştım ama beceremedim. bu entrye istinaden lütfen affedin beni. bir daha tekrarlamamaya çalışacağım. )

    bu maçın iki önemli özelliği var.
    birincisi;
    geçen sezon defalarca yazdık, galatasaray gol attıktan sonra geriye yaslanıyor, bunu basiretsiz teknik direktörünün isteğinin dışında yapamaz diye, bir türlü anlatamadık. maç sonrası açıklama yapan teknik direktörümüz kendi ağzı ile itiraf etti. bu da teknik direktör işte. vay başımıza gelen.

    ikincisi;
    hiç frikik kullanmadığımız maçtır. çok iyi bir şey. ara sıra olur böyle maçlar.
    hiç frikik kullanmamamız neden önemli? şundan! siz tehlikeli bölgeden hiç frikik kullanmadan maçı tamamladıysanız, ya rakip size oralarda faul yapmamış/yapamamış’tır ve dolayısı ile rakip takımın bölgesi olmasına rağmen çoğunlukla siz faul yapmışsınızdır bunun yanı sıra size yapılan faullerde, siz hakkınız olan atışları, top dağlara taşlara gidip ziyan olmasın, paslaşarak kaleye sokalım diye endirekt olarak kullanmışsınızdır ve bu durum sizin kazanma hırsınızın tavan yaptığının da göstergesidir.

    ilki çok önemli. dün sahada 76.dakikaya kadar basan ısıran rakibine faul yapan, gerektiğinde faul alan bir galatasaray vardı. rijkaard geldiğinden beri ilk defa 76 dakika totoş futbol'un * uzağında kalan gerçek futbolu gördük sahada.

    gelelim maça;
    bu maç temel olarak rakip, 1 ile 76.dakika arası ve 76 ile 90+4 arası olmak üzere iki bölüm ve birinci bölümde yer alan ilk yarı itibarı ile incelenmeli.

    adamlar beraberliğe razı gelmişler. 4-5-1 ile çıktılar sahaya. beraberlik onlar için devletti zaten. hele 2-2 gollü beraberlik ilaç oldu heriflere. adamların teknik direktörü teknik direktör, moloz değil. iki adam değiştirdi ve onlarla iki gol atıp gollü beraberliği alarak döndü memleketine. herifi takdir etmemek mümkün değil. gollerin ikisini de oyuna sonradan soktuğu iki çocuk attı..

    bize gelince;
    total futbol filan yalan dolan. 4-1-2-3 ile çıktık. ilk yarı, “ver arda’ya yollasın ortaya yazılsın tahtaya” hesabı ile başladı. defans orta saha ilerisi, kim olursa olsun arda’ya verdiler topu. ha bu arada herkes eksiksiz yaptı vazifesini. baskıysa baskı, faulse faul. çocuk ta ha bire kale önüne top yolladı. baktı olacağı yok kendisi yazdı bi tane sonunda. geçen sezon 70.dakika’da şişerdi, bu yüzden 40.dakika’da şişti bu sefer. allahtan ilk yarıyı bitiren gong yetişti imdadına. ilk yarıda arda’nın verdiklerini battal ve serdar ziyan ettiler. hele serdar bir top ziyan etti ki akıllara zarar.. kaleye bir metre varken topa vurmak için bekleyip pozisyonu kaybetti allahın bodosu. vursana lan vursana, ne bekliyorsun.

    ikinci yarı arda’nın sırtındaki yük hafifledi biraz. sözünü ettiğim rakip sahadaki baskılı ve faullü futbol, arda ikinci golü bulana kadar devam etti. 76'ya kadar herkes eksiksiz yaptı vazifesini. taş gibi defans, taş gibi orta saha. orta saha bu kadar önde ve faullu basınca rakip kıpırdayamadı. sadece bir kaç saçma top kaybı oldu ama hemen kapattılar kusurlarını.

    ama o arada belgrad bir çocuk soktu sahaya, arda’nın golünden sonra bir tane daha ve film koptu. ilk gole neden olan faul pozisyonu rakip onsekiz’in önünden başladı. peki o pozisyonu hatırlayan var mı? arda topu kaybedince ellerini yana açıp yere serildi ve bir müddet kalkamadı yerinden. o topun taa sabri’nin oraya gidene kadar önü kesilemedi, sabri’nin orada da faul ve gol oldu. aslında durandan gol yedik diye üzülmeyelim. o dakikadan sonra zaten takım düşmüştü. adamlar durandan olmasa bile yara yara en az bir gol atacaklardı bize. kondisyon eksikliği sorunumuzu hala halledemedik. rijkaard yönetiminde halledebileceğimizi de sanmıyorum.

    sahadaki takım kimdi bilmiyorum. yugoslavları tanıdım da, on tane pembe formalı adam vardı. bir tek kaleci bizim aykut'tu, bir de arda’yı gözüm ısırdı. pembe forma sözlükte reklamı yapıldığı kadar talep görmemiş. az sayıda çekirdekçinin dışında pembeli yoktu ortada. bayanlara yakışmış allahı var ama genel talep, ıııhhhh…

    bu bizim pembe forma'lı ilk maçımızdı. galatasaray futbol takımı'na giydirip ali sami yen’e çıkarana lanet olsun. ulrataslan'dan nefret ederim ama ilk defa dün ultraslan t-shirt’lerini görünce içim kaynadı. neredeyse bir tanesini üstüme geçirecektim. zaten bizimki kardeş kavgası, ne fark eder. sebo beyaz gömleği ile renk katmıştı ortama. ali sami yen’e giderken ödüm patlıyordu sebo’nun filan sırtında görürsem o pembe formayı ne bok yerim diye. ilk defa şükrettim ultraslan grubuna ve kendilerine t-shirt yaptırmalarına. umarım onlar sonsuza kadar bu puştluğun dışında kalırlar.

    son olarak;
    bu endüstüriyel futbol'un uşakları dantelli forma'lar ile katran ve tüy’e bulanıp bu alemden kovulana kadar inadına; (bkz: metin oktay forması)
App Store'dan indirin Google Play'den alın