• 110
    sahada yalnızca galatasaray'ın değil bursaspor'un da 90 dakika bulunduğu karşılaşma.

    arkadaş bir maç yenildik veya berabere kaldık diye illa çok mu rezil oynamamız gerekiyor? ilk yarı gayet güzel oynadık. tamam ikinci yarı kötü oynamış olabiliriz ama peki bursaspor hiç mi iyi oynamadı? ne zaman öğrenicez acaba rakip takıma saygı duymayı, onları da tebrik edebilmeyi? amk sanki tek başımıza çıktık maça ve hiç gol atamadan maçı bitirdik. bu akşam bursaspor da özellikle ikinci yarı gayet güzel oynamıştır. hatta bana amrabat'ın yerine batalla'yı alsaydık nasıl olurdu acaba diye bi' an düşündürmüştür bu maç.
  • 111
    geçen haftaki antep maçında uyarıyı göremeyen teknik ekibin en büyük hatalı olduğu maç. bir farkla öne geçince böyle geriye yaslanılır mı abi? geçen hafta da böyle yaptık. antep maçında çekilen şut melo'nun sırtına çarpıp içeri girse maç 2-2 bitecek ve o dakikadan sonra çevirme şansın da olmayacak. bugün de öyle. 1-0'a o kadar güveniyoruz, o kadar salıyoruz ki 1-1 olduktan sonra oynayacak heves kalmıyor oyuncularda. öne geçer geçmez maç stoperlerimiz arasında geçmeye başlıyor.

    ek olarak hiçbir teknik adam yedekleri istediği kadar iyi olsun(ki bizimki değil) drogba ve selçuk'u aynı anda oyundan çıkartacak lükse sahip değildir. süper bir ilk 11'imiz olabilir ama kenardan gelen 2 adam takımı baştan aşağı negatif yönde değiştiriyor.
  • 112
    drogba ve selçuk'u çıkartarak rakibe "biz yenmek için oynamayacağız artık, rahat olabilirsiniz" mesajı verdiğimiz maçtır. emre çolak hala kifayetsiz, hala bu takımın oyuncusu değil. hamit geçen sene ayağında top tutup, takımı rahatlatıyordu en azından. bu sene o da yok. asist de yapsa, çok yetersiz oynadı bugün. burak gol dışında neredeyse yoktu. bu maç bize puan kazandıran isim muslera oldu. zamanında müdahaleleri sayesinde ikinci golü yemeden bitirdik maçı. bunların dışında konuşacak olursak, benim zihnimdeki bursa deplasmanı hep bu şekilde geçer. muhteşem bir takım da olsak, kötü bir takım da olsak, bursa deplasmanı bize terstir ve buradan puan çıkarttığımız sene lig için iddialı oluruz genelde. 1 puanı yeterli buluyorum bu deplasman için. zira fikstüre baktığımızda, puan kaybı yaşayabileceğimiz deplasmanlardan birisi olarak da burayı görürüz çoğumuz. o yüzden kabul edilebilir bir puan kaybı olarak görüyorum giden 2 puanı. ayrıca bir not da riera için eklemek istiyorum. gizli oyun kurucumuz olduğunu düşünürdüm hep. bu maçta eksikliği bu açıdan daha fazla hissedildi. zira hakan balta'nın böyle bir özelliği yok bildiğimiz üzere. bir de hasan şaş ile ümit davala gerekirse fatih hoca ile aynı eve çıksınlar. sanırım yardımcılığını yapmaları yeterli gelmiyor bazı şeyleri kavrayabilmek için. bu değişikliklerle neyi amaçladıklarını gerçekten anlayamadım. umarım onlar da gereken dersi çıkartırlar bu maçtan.
  • 113
    saçma sapan oynadığımız bir maç daha, maçtan önce "şampiyonlar liginde yarı final, dünya kulüpleri sıralamasında ilk 10, ligde şampiyonluk hedefleyen takımın bursa deplasmanına gideceği maç." diye yazmıştım ama gel gör ki takım hiç bunları hedefleyen bir futbol oynamıyor.

    bakın muslera-eboue-semih*-melo-hamit-burak, bu saydıklarım 2 senedir hep beraber oynayan futbolcualr sneijder ve drogba sonradan geldiler. senin kemik kadron oluşmuş ve hepsi de çok iyi oyuncular elinde dünya yıldızları var ve sen kazanacak bir oyun oynamıyorsun. benim eleştireceğim tek şey budur "kazanacak oyun".

    drogba'nın ve selçuk'un oyundan alınması tam bir skandal resmen, bu adamların ölü halleri maçı değiştirecek hareketler yapabilir ve sen bu oyuncuları çıkarıyorsun. tamam belki drogba çıktıktan çok kısa bir süre sonra gol yemek şanssızlık sayılabilir ama hamit'in o kadar oyunda kalması saçmalık. böyle giderse geçen sene ekstra işlerle geldiğimiz yerlere gelemeyiz kimse kusura bakmasın.

    emre çolak rotasyon oyuncusu olamaz kardeşim yok yani bu adamda yok, oynatma kazım girsin başka biri girsin, hamit ise 11 başlamamalı tamam asist yaptı ama ezdiği pozisyonlar olmasaydı zaten asist yapmasına gerek kalmadan bitirirdik maçı. bu takım hep tempolu oynamak zorunda adamlar ilk yarı hep tempolu oynayınca aynı şekilde karşılık verdik ama ikinci yarı orta saha kavramı kalmadı resmen. neyse ki fatih terim haftaya dönüyor.

    biraz farklı açıdan değinicem ama ünal aysal'ın kurumsallaşma dediği şey bu tür durumlar için işte. fatih terim kulübede bile olmayınca takım saçma sapan oynuyor, oyundan düşüyor. ki kendi yardımcıları** kulübede, ama işte her şey fatih terim'e bağlı fatih terim olmazsa yarı yarıya azalıyor gücümüz, işte biz her şekilde güçlü oynamayı öğrenmeliyiz. buradan fatih terim'e laf attığım da çıkarılmasın.

    o kadar çok faul yaptık ki, bence hakem biraz bizim lehimize oynattı yoksa bizden de sarı kart görebilecek çok oyuncu vardı. burak iyi hoş güzel ama bugün net goller kaçırdı, ki attığı golde çok güzeldi. takımda haddini bilen adam sayısı çok az, yani rehavete kapılıyor herkes tamam kapılırsın da yeteneğin olur bizim de göz zevkimiz artar sen yine güzel oyununu oynarsın, ancak bunu yapamadığı için çoğu oyuncumuz saçma sapan ataklar yapıyoruz, saçma sapan goller yiyoruz. mesela hamit asist yaptığı pozisyonda 2 adam geçti diye, ikinci yarı bir pozisyonda hemen 2-3 adamın arasına daldı, yapmayın etmeyin yahu.

    kabul edelim biz bir sistem takımı değiliz, bunu diziliş olarak söylemiyorum tamam güzel paslaşmalar falan oluyor ama bunu oyun tarzımız böyle olduğu için yapmıyoruz, çok yetenekli oyuncularımız sayesinde yapıyoruz. bence maçın adamı sneijder ve tüm maçların adamı olmaya aday bu sezon, çünkü basıyor, pas atıyor, çabalıyor adam hırsından topu yiyor ve biz bu adamı hala evet hala kullanamıyoruz.

    orta sahaya dinamik bir adam lazım alper potuk'u da fatih hoca bunun için istedi çünkü bizdeki adamların ikisi ** dinamik değil, melo bunlara nazaran çok daha iyi. gökhan zan ise geçen seneden daha kötü oynuyor, balta ise bir öyle bir böyle. sırf yabancı sınırı yüzünden bomboş futbolcuları oynatıyoruz yabancı sınırı olmasaydı bak bakalım hamit, emre, umut falan oynuyor muydu. takımda en az selçuk kadar iyi oyuncu olması lazım herkesin ancak o zaman yarı final çeyrek final her sene hedef yapılabilir, tabi bu yabancı sınırıyla imkansız.

    neyse 1 puan hangi deplasman olursa olsun hangi maç olursa olsun asla iyi değil ama bu oyuna göre iyi bile geldi. umarım fatih hoca'nın gelişiyle beraber takım kendini toparlar ve ciddiyetli oynar.
  • 116
    bu maçta

    bursaspor yaklasık 113 km

    galatasaray 106 km koşmuştur.

    galatasaray'ımız gecen hafta 96 km kosmustu. 10km'lik bir gelişim var. yani hersey planlanana göre gidiyor. bizi takımımız lig ile beraber şampiyonlar ligine hazırlanıyor ve takımın vitesi arttıracagı asıl zamanlar eylül ortalarıdır. yani takımın oturmasını 2-3 hafta daha bekleyecegiz gibi. bizim gibi takımlar, real madrid, bayern munich, barcelona gibi her kupada mücadele edip kazanmak isteyen takımlar lig baslarını böyle sıkıntılı gecirirler. kondisyon yüklerler. yavas yavas düzelecegiz diye umuyorum. sabretmek lazım.
  • 117
    bursaspor – galatasaray : 1-1 yüksek tempo testi

    maç çok yüksek tempoyla başladı. sebebi bursasordu. çok iştahlı, hızlı ve sert başladılar. galatasaray bu tempoya karşılık verdi savunma yönüyle. hücum yönünde eksik kaldı takım. burak ve drgoba’dan oluşan çift forvet pozisyon üretemedi.
    bursa orta sahasının selçuk inan ve melo üzerinde kurduğu baskı galatasaray’ın pozsyon bulmasını engelledi. takım buna bir çözüm bulamadı bir türlü. inan ve melo çok geride kaldılar.

    galatasaray’ın en önemli özelliği iyi pas yapması. gole kadar bir türlü pas oyununa dönemedi takım. golden sonra bursa’nın gardı düştü ve takım pas yapmaya başladı. pas başladı başlamasına da pozisyon üretmek yine mümkün olmadı.
    sneijder büyük oyuncu ama böyle sıkıntılı durumlarda maça ağırlığını koyamıyor. orta sahaya daha fazla yaklaşıp oyun kurmaya da yardım etmesi lazım. sneijder’in ismini anmamın sebebi suç bulmak değil, yeteneklerinden daha fazla yararlanmamız gerekiyor. bu kalite onda var.

    isimlere başlamışken, hamit altıntop’a değinmek şart. yetenek sorunu olmadığını biliyoruz. yabancı bir oyuncu gibi uyum sorununu atamamış gözüküyor. artık turgay biçer gibi dünya çapında bir mentörle mi çalışır bilmem. ama bir şeyler yapılmalı. mental sorunlarını aşmış bir hamit büyük bi silah olur.
    bursa ilk yarıdaki yüksek tempodan sonra patlar diye düşünmüştük. daum’un yükleme yaptığını da duymuştuk, lif, adale atar diye düşünmüştüm. hiç biri olmadı. bursa golden sonra temposunu kaybetti ama tamamen düşmedi. bunda galatasaray’ın yavaş oynamasının, savunmadan çıkarken ağır davranmasının da katkısı var. yüksek tempoyla yorulan bursa’nın dinlenmesini sağladılar.
    galatasaray’ın yüksek tempoya aynı şekilde hatta misliyle karşılık vermesini beklerdim. topu alıp oyunu yavaşlatma şekli galatasaray’a hem de fatih terim’in galatasaray’ına hiç yakışmıyor.
    bir zaman sonra şampiyonlar ligi başlayacak. sürekli buna benzer tempolar yaşayacak takım. geçen hafta antep, bu hafta bursa gol yapma konusunda becerili değilerdi tamam da şampiyonlar ligindeki takımlar affetmez.
    takım bu sezonda ligde her türlü şampiyon olur. oyuna hakim, ne yaptığını biliyor ama en büyük sıkıntı “tembellik”. galatasaray sınavda 50’lik yapınca sınavdan çıkan öğrenci gibi. işte bu fatih terim takımına hiç yakışmıyor.
    şampiyonlar ligi hedefi için şu andaki gidişat hiç iyi değil.
    drogba ve selçuk inan’ın çıkması çok acayip. ne futbolcu performansı açısından ne de taktiksel açıdan anlamlı değil bu değişiklikler. drogba kızdı çıkarken. bu tip adamlar sakatlanmadıkça ya da ben çıkayım demedikçe veya çıkmaları takımda büyük bir değişim yaratmayacaksa çıkarılmamalı. fakat kızmasıyla ilgili endişe edilecek bir şey yok. çıkmasına kızan topçu zaten takım için iyidir de drogba bunları uzatacak bir adam da değil. o kadar tecrübesi var.
    neyse, böyle bir oyunla bursa deplasmanında alınan 1 puan kar. bereket versin.

    *
  • 118
    galatasaray adına, sonradan oyuna giren oyuncuların takıma hiç bir katkı verememeleri açısından enteresan bir maç olmuştur. çok üzerinde durulması gereken bir skor değildir, elbette ki hiç bir takım her maçını kazanarak şampiyon olamıyor; irdelenmesi gereken, yedek klübesinin bu yerlerde gezen form seviyesi ve şansını iyi kullanmak adına hiç bir veri ortaya koyamamasıdır.
  • 120
    lakayit oynuyoruz. takim ayri bir havada. skoru yakalayip kontralardan pozisyon bulan takim ikinci yari ile birlikte gecen hafta zora soktugu gibi bu hafta da lakayit oynamaya basladi. bunlarin en basinda da drogba geliyor. 2-3 kisinin arasina girip top kaybi yapti bir kac sefer. bunlardan biri de tehlikeli bir kontra ataga dondu. galatasaray icin ayrica dunyadaki butun takimlar icin de buyuk futbolcu, buyuk firsat ama drogba'nin da oyundan cikmasi lazim. lakayit oynadigi bir macta kesinlikle oyundan cikmaliydi. takim da kotu oynarken boyle bir degisikligin normal karsilanmasi gerekiyor ama selcuk inan degisikligi icin ayni seyi soyleyemeyecegim. cikacak kisi degildi. sonucta puan kaybi olasi bir mac idi sorun orada degil sorun takimdaki fenerbahce maciyla baslayan lakayitlik. bir an once giderilmesi gerekiyor. yoksa isimiz onumuzdeki zor fiksturde daha da zorlasacak.
  • 121
    türkiye futboluna hafta içinde yapılan balans ayarından sonra bu maç için beklentim kaybedeceğimiz yönündeydi. milli takım kod adlı 28 şubat futbol darbesinin galatasaray'ın hayrına olmadığına, galatasaraylı olduğuma nasıl eminsem o derece eminim. yarın lig kızışınca en ufak bir lehimize hakem hatasında, nasıl kurduracaklarını hep beraber göreceğiz. biz maça dönelim.

    maç oynanmadan, biri bana dese ki 1-1 e razı mısın? el sıkışır, yalova ido iskelesinden takımı döndürürüm. önce rakip bursaspor, en önemli başaltı takımıdır. şehriyle, taraftarıyla, yakın tarihteki mucize şampiyonluğuyla benim için kadıköy'de, trabzon'da oynamaktan çok daha zor bir maçtır bursa maçı. üstelik şanssız bir biçimde sezona yenilerek başlamış, gireni çıkaracak bir motivasyon maçına denk gelmiş, ligi en iyi tanıyan kurt bir hoca ile değişim yapılmış bir bursaspor'un, gezipark gençliği gibi direneceği aşikardı.

    üstüne terim operasyonunun , galatasaray'ın dengesini mutlaka bozacağını öngörmüştüm. az daha yanılıyordum. az daha bütün bir hafta boyunca bana küfür edenler, üstüne alay edeceklerdi. ben ameliyat ekibinin varlığından emindim, ama maskeleri vardı, kim olduklarını çıkaramıyordum. meğer çok uzakta aramamak lazımmış, bizim yedek kulübesi, fatih terim'in çırakları ve hayat boyu çırak kalacakları varken, tekere başka bir çomak sokucu aramak beyhudeymiş.

    maç beni tamamen yanıltacak şekilde başladı.( bu arada her ne kadar yenileceğimiz tahmin ettiysem de iddiada 2 oynamadıysam şerefsizim). bursaspor beni yanıltmadı, ama galatasaray yanılttı. muhteşem bir tempoyla maça başladık. top ustaların ayaklarında dolaşırken top olmanın zevkini çıkarıyordu. burak biraz dikkatli olsa, kıl payı ofsaytlara yakalanmasa, daha 2. haftadan ligi bitirmesi içten bile değildi. cadu'yu ilk maç beğenmemiştim, neredeyse beni cortlatacaktı. hata yapmıyordu, topları gelişigüzel kullanma dışında. cadu bu arada her topu taca atabilme yeteneğinde bu güne kadar galatasaray'a gelmiş geçmiş en büyük futbolcudur, hakkını yemeyelim.

    unutulmaz maçlardan biri oynanıyordu bana göre. gol an meselesi, gurbet treninden çok sevdiğin birini bekler gibi bekleniyordu.. şüpheli tek futbolcu hamit. muhtemelen grande maçtan önce taffarel gile, hamit'i iyi seyredin yine kötü oynarsa ilk onu çıkarın diye talimat vermiştir. diğer değişiklikler saati, saniyesine konuşulmuştur. emre çolak girecek, erman kılıç girecek, hamit dışında çıkacaklar için şifremiz şudur! biriniz tribünün çatısına baksın, camdan kafesteyim milli takım hocası olarak maçı buradan seyrediyorum. sağ elimle kafamı kaşırsam drogba'yı, sol elimi alnıma koyarsam sneijder'i, yanımdakini tokatlarsam selçuğu çıkarın. aman ha kendi başınıza bir iş yapmayın, siz anlamazsınız, sadece siz değil türkiye'de futbolu benden başka hiç kimse anlamaz, bu ispat edildi kayda geçildi.

    hamit çıkmayı 15 dakika erteleyebildi. beklenmedik bir anda çalımlarla ceza sahasına daldı, burak'a saniyenin milyonda biri kadar geç verse burak yine ofsayttaydı. fizik, tanjant, kotanjant hesabı burak topla buluştu, penaltı atar gibi kaleciyi terse attı. hem kendini hem de 10- 15 dakikalığına hamit'i kurtardı. muhteşem bir futbolla ilk yarı bitti.

    beklendiği gibi, yaptığı muhteşem asist, hamit'in sahada bir müddet daha can çekişmesini sağladı. bu arada galatasaray, 2 yi, 3 ü arıyor tam bulacak geri bırakıyordu. bir taraftan da vakit daralıyordu emre çolak açısından. muhtemelen emre antrenmanlarda ağzıyla kuş, kıçıyla balık tutuyor olmalıydı. başka bir durumda değil grande, dünyanın en aptal hocası bile drogba'yı çıkarıp, emreyi oyuna almazdı. futbolu geçelim bir an. bir kasaba tüccarına gidin. 1.85 lik el dokuma hereke halım var, 1.65 lik kilimle değişelim deyin, sopa yer kovulursunuz. hangi ölçü birimi olursa olsun, uzunluk, ağırlık bir mal değiş tokuşu söyleyin ki, 1.85 i verip, 1.65 i alınca karlı çıkalım. drogba çıkıp, emre oyuna giriyorsa taraftarın rahat olması için en az 3-0 önde olman lazım. 2-0 yetmez, nitekim geçen hafta 3 dakika daha olsa yetmeyecekti. madem drogba ile emre değişerek oynayacak, kafadan emre oynasın bari. geçen sene akhisar maçında drogba'nın mağlup takıma girişini hatırlayın. hepimiz maçı döndüreceğiz demiştik. 1-0 yenikken, drogba çıkıp emre oyuna girerse, maçtan umudu olan en iyimser bir galatasaraylı varsa allah için söylesin.

    emre oyuna girdiğinde maç bitti. şimdi soruyorum, 1-0 galipsin emre'yi oyuna almanın ne sebebi vardır? ya 2. yi atacaksın, ya 1-0 a yatacaksın. diyelim atacaksın, adamı döverler bu fikirdeysen. ben daum'un yerinde olsam ki o da aynısını yaptı zaten. drogba çıkar çıkmaz stoperlerden birini sürekli ileri çıkardı. gol yemeyeceğim diye soktuysan, yazıklar olsun o zaman. yedekler içinde en büyük topu hazırlık maçlarında ceyhun oynamıştı. eğer grande iddia edildiği gibi adalet dağıtıyorsa, emre çolak yerine hiç olmazsa tabelayı korumak için ceyhun'u oyuna alırdı.

    direkten bir top döndü. futbol tanrısı öncü depremin fay hattını yoklamıştı. ama kim anlayacaktı ki. maç önceden kurulmuş, 65 de emre, 75 de umut, 80 de erman oyuna girecek. tabela ne olursa olsun, kim nasıl oynarsa oynasın. 5 değişiklik hakkı olsa, sneijder çıkacak, yekta girecek, muslera çıkacak eray girecek, bütün futbolcular maç başı cukkayı indirecekler, vikipedya'da sicillerine işletecekler..

    kurgulandığı gibi umut oyuna girdi. oynamasın mı çocuk, o kadar para verdik. oynasın da, ne yapacak? 2. golü atacak. bildiği oyunu da unutmuş çocuk, diyelim ki attı haftaya ne olacak? drogba'yı kesip umut'u mu oynatacaksınız? adam kulübenin paspasçısı olarak bonservisinin alındığını biliyor. buna razı bir programa sokmuş kendisini. garanti sözleşmesi var, kiralık olduğundan bin beter kötü bir sezon geçireceği garanti. hiç bir maçı çeviremez. çevirmek için gerekli mental, burak varken umut'ta hiç bir zaman olmayacak.

    maç yerine korku filmi seyrettiğimiz dakikalardı. 16 yaşında bir çocuk girdi, 36 yaşındaki drogba'nın çıktığı oyuna. halı saha golü attı. öncü deprem yerini gümbür gümbür sallayan hakişi bir depreme bıraktı. artçı geldi geliyordu, maradona'yı oyuna aldılar. zavallı çocuk acaba hangi görevle oyuna girdi? dikkatle bakayım dedim. hafta içinde onunla da uğraşmış okuyuculardan fırça yemiştim. topla buluşmaya korkuyordu, maksat galatasatray'da oynamış olmak. çaprazdan ceza sahası çizgisi civarı, kazma cadu bir faul yaptı. barajda tek futbolcu bıraktı muslera. o da maradona erman'dı. 1.65 boyuyla barajdaydı. futbol tanrısı,sevgili peygamberine acımıştı, kıl payı gol olmadı. bende maçı izlemeyi bıraktım.

    maçın kaç kaç bittiğini hala bilmiyorum. özellikle tv seyretmiyorum, kimseyle de görüşmedim, belki de 2-1 yenmişizdir. belki de yenildik. tabelayla işim yok. galatasaray dünya çapında 11 e sahip, ama 12. adam sahaya girdiğinde bank asya takımına dönüşüyor. hele emre, umut, erman'ın aynı anda oynadığı bir galatasaray maçı, benim için insanlıktan çıkma, ağız ishali olma sürecidir. bugün son 7 dakikayı seyretmedim, yarın ilk 11 çıksınlar maçın tamamını seyretmem.

    maçın,
    altın adamı; melo
    gümüş adamı; eboue
    bronz adamı; hakan balta
    teneke adamlar; taffarel, ümit, hasan
  • 122
    ya yemin ediyorum ömrümden bayıyorum her bursaspor deplasmanı sonrası. baymamın nedeni de puan kaybı değil taraftarın goygoyu.

    daha ligin 2. haftasındayız "sikeyim sizin oynadığınız topu" "bu ne biçim futbol" vesaireler havada uçuşuyor. yahu bismillah? kaldı ki ilk yarı babalar gibi tempolarına cevap vermişiz, deli gibi koşmalarına rağmen oyunu ele geçirmelerine izin vermemişiz. ikinci yarıda düşen bir tempo ve -bana göre- yanlış değişikliklerle biraz daha pasifleşen bir takım ve verilen bir pozisyondan yenen gol var.

    bursa deplasmanına derbi meselesiymiş gibi bakılmasından bıktım. 15 senede 3 galibiyet çıkardığımız bir deplasman burası. bize ters geliyorlar. valla diyorum "siz her yıl bu deplasmanı beraberlikle pas geçin giç gelmeyin" desinler, tüm camia imzamızı atalım. gerildiğimize değmez amk ben lig şampiyonluğuna bakarım. varsın bursa'yı bursa'da yenmeyeyim. ben de isterim her maçı kazanarak şampiyon olalım ama zor be gülüm, napalım.

    şimdi unutulmuştur ben hatırlatayım: 6 ay önce burada oynanan maç yine 1-1 bitmişti ve yine ampir ampir yorumlar vardı. hoca burak'ı neden oynatmıyor diye soruluyordu falan. ben de demiştim ki şampiyon olduktan sonra bu maçı hatırlamayacaksınız bile, boşuna germeyin kendinizi. bu sene de aynı şeyi söylüyorum, 9-10 puan farkla şampiyon olduktan sonra hatırlamayacağınız maçlar için kendinizi, çevrenizi, etkileşiminizi germeyin boş yere.
  • 123
    benim için galatasaray adına iyi oynayanlarının sırasıyla;

    chedjou- melo- muslera- eboue- hakan- drogba- hamit- burak- sneijder- gökhan- selçuk

    olduğu maçtır.

    futbol netice oyunu aslında fena oynamamasına rağmen yediğimiz goldeki hatası nedeniyle gökhan zan aşağılara giderken, aslında çok kötü oynamasına rağmen burak attığı gol nedeniyle en sonda olmaktan kurtulmuştur.

    bir de iki maçtır hakan balta fena oynamıyor. fakat avrupa için bir sol bek şart bak şart diyorum sana. sürekli oturan riera'yı gidip ilk şampiyonlar ligi maçında atıyorum barcelona karşısına koyarsan olmaz. ligde ki performansına güvenip hakan balta'yı koyarsan da olmaz.

    ashley cole müsait değilmiymiş ki ?
  • 125
    drogba'yı oyundan çıkaracağına, drogba sen beke geç dese hem cadu hem gökhan'dan çıok daha iyi stoperlik yapardı. daum'a desen bizden bir oyuncu değiştir, rogba'yı çıkarır emre çolak'ı alırdı. ben boyu ufak, bırak teması, futbolcunun nefesinden yere düşen futbolcuları bu yüzden sevmiyorum. suat kaya belki de bunlardan bile kısaydı, bir gün kendisine sormuştum, bu ayı conson'la nasıl baş ediyorsun senin iki mislin demiştim. abi görmüyormusun, maçta konsantre oluyoruz ikili ücadelede hem kuvvetim hem cüssem 5 misli büyüyor demişti. neyseki bir futbolcu için bile olsa aynı fikirdeyiz ya, bu daha başlangıç mücadeleye devam.
App Store'dan indirin Google Play'den alın