• 201
    spor toto süper lig'de bu sezon ilk kez arena'da taraftarının karşısına çıkan galatasaray, zor anlar yaşadığı samsunspor karşısından felipe melo'nun başarılı futboluyla sonuca gitti: 3-1.

    taraftarlarının önünde maça hızlı giren cim bom, ilk dakikalardan itibaren maçın kontrolünü eline almaya başladı. dakikalar 18'i gösterirken felipe melo, yaklaşık 40 metreden öyle bir füze gönderdi ki, kaleci ahmet topu sadece ağlarda görebildi!

    bu müthiş golle ilk yarıyı 1-0 önde bitiren galatasaray 2. yarıya daha tutuk girdi. bu durgunluktan faydalanan isim ise eski bir aslan olan mustafa sarp oldu. 54. dakikada muslera'yı avlayan mustafa sarp, skora dengeyi getirdi.

    bu dakikadan sonra fatih terim'in oyuna ilk hamleleri geldi. önce johan elmander, sonra sercan yıldırım oyuna dahil olurken maçın kaderini değiştiren an 72. dakikada yaşandı. melo'yla başlayan atakta sercan yıldırım'ın akıl dolu topuk pası, elmander'i topla buluşturdu. isveçli golcü de güzel bir vuruşla galatasaray'ı tekrar öne geçirdi.

    golden sadece 4 dakika sonra samsunspor kalecisi ahmet şahin ile elmander arasında yaşanan pozisyonda hakem kuddusi müftüoğlu, beyaz noktayı gösterirken kaleci ahmet kırmızı kartla oyun dışı kaldı. penaltı atışının başına geçen selçuk inan da skoru 3-1'e taşıdı.

    kalan dakikalarda başka gol olmadı ve galatasaray, sezonun ilk 3 puanını hanesine yazdırdı.

    galatasaray: 3 - samsunspor: 1
    stat: türk telekomm arena
    hakemler: kuddusi müftüoğlu, ekrem kan, serdar akçer

    galatasaray: muslera, sabri sarıoğlu, gökhan zan, ujfalusi, hakan balta, melo, kazım kazım (dk. 72 engin baytar), eboue (dk. 61 elmander), selçun inan, reira, baros (dk. 67 sercan yıldırım)

    samsunspor: ahmet şahin, pal lazar, kemal tokak, bahia, ergün teber, fink, mustafa sarp (dk. 61 murat yıldırım), selim teber, dominguez (dk. 76 mahmut ertuğrul taşkıran), ekhigo ehiosun (dk. 71 zenke), bance

    goller: dk. 18 melo, dk. 73 elmander, dk. 76 selçuk inan(penaltıdan)(galatasaray), dk. 54 mustafa sarp(samsunspor)

    kirmizi kart: dk. 74 ahmet şahin(samsunspor)

    ilk yaridan dakikalar
    10. dakikada sabri'nin pasında, ceza sahasında baros'un penaltı noktası üzerinden yaptığı vuruşta top kaleci ahmet'ten döndü. sol çaprazda reira'nın tamamlamaya çalıştığı meşin yuvarlak üstten auta gitti.

    gol: 18. dakikada galatasaray 1-0 öne geçti. sarı-kırmızılı takımın orta sahanın hemen önünde kazandığı serbest vuruşta, selçuk'un önüne bıraktığı topa yaklaşık 35 metreden sert vuran melo, meşin yuvarlağı üst köşeden ağlara gönderdi: 1-0.

    19. dakikada soldan samsunspor ceza sahasına giren reira'nın dar açıdan vuruşunda, kaleci ahmet'ten dönen topu savunma uzaklaştırdı.

    23. dakikada sabri'nin pasıyla ceza yayı üzerinde topla buluşan eboue'nin önünü açtıktan sonra yerden yaptığı vuruşta, kaleci ahmet yatarak meşin yuvarlağa sahip oldu.

    27. dakikada kazım'ın sağdan yaptığı ortada, baros'un ceza sahasında biraz gerisine gelen topa son anda yaptığı vuruşta top auta gitti.

    38. dakikada sol taraftan taç atışını kullanan hakan'ın ceza sahasında gördüğü baros, savunmadaki kemal'e rağmen yaptığı vuruşta meşin yuvarlak kaleci ahmet'te kaldı.

    kalan dakikalarda önemli pozisyon olmadı ve ilk yarı 1-0 galatasaray'ın üstünlüğüyle tamamlandı.

    ikinci yaridan dakikalar
    50. dakikada kazım'ın pasıyla sağ çaprazdan ceza sahasına giren eboue'nin sert vuruşunda, kaleci ahmet'ten sekerek havalanan topu savunma uzaklaştırdı.

    53. dakikada reira'nın ceza sahası önünden kullandığı serbest vuruşta, meşin yuvarlak az farkla üstten auta gitti.

    gol: 54. dakikada samsunspor beraberliği sağladı. gökhan zan'ın hatalı pası sonrasında galatasaray savunmasını az adamla yakalayan samsunspor'da bance'nin pasıyla ceza sahasına giren mustafa sarp, melo'nun müdahalesine rağmen topu filelere gönderdi: 1-1.

    gol: 73. dakikada galatasaray tekrar öne geçti. sağ taraftan ilerleyen sercan'ın pasında ceza yayı önünde topu kontrol eden elmander, yerden güzel bir vuruşla meşin yuvarlağı ağlara gönderdi: 2-1.

    74. dakikada ceza sahası içerisinde samsunspor kalecisi ahmet'in darbesiyle elmander yerde kalırken, hakem kuddusi müftüoğlu bu oyuncuyu kırmızı kart ile oyundan attı ve penaltı kararı verdi. samsunspor'da kaleci ahmet'in oyun dışı kalması sonrası yedek kaleci mahmut, dominguez'in yerine oyuna dahil oldu.

    gol: 76. dakikada penaltı ataşını kullanan selçuk, meşin yuvarlağı kaleci mahmut'un sağından filelere yolladı: 3-1.

    78. dakikada elmander çalımlarla ortadan ceza sahasına girerken, kalesini zamanında terk eden mahmut topa sahip oldu.

    86. dakikada melo'nun ceza sahası önünden sert şutunda top az farkla yandan auta gitti.

    90+3 elmander'in pasında ceza sahasının dışında sağ çaprazda reira'nın güzel vuruşunda top kalecide kaldı ve galatasaray, karşılaşmadan 3-1 galip ayrıldı.*
  • 202
    2 füze 1 mayın ile maçı kazandık ama bu sezon allah bize yine bol bol sabır ihsan eylesin. 2 füze 1 mayın ile elde edilecek başarılar gerilla taktiğidir. gerilla taktikleri ise kendi özgücüne güvenmeyenlerin işidir. nihai sonucu elde etmek, iyi eğitilmiş düzenli gruplar ile sağlanır. işimiz çok zor. bu skor bizi aldatmamalı. skorda samsun'un kötü olmasının büyük payı var.

    play off'lu ligden herkes şikayetçi ama ben çok memnunum. nedenleri yazının sonuna doğru anlaşılır sanırım.

    yine bir planlama hatası ile başladık;

    *yıllar sonra nihayet "kaleci" olarak bize güven verecek birini aldık. (bkz: muslera)
    * "arda"dan kurtulduk. (kızma hemen. arda açıklaması dipnot olarak aşağıda)
    *yıpranan takımın hemen hemen hepsini imkanlar nispetinde değiştirdik. (imkanlarımız bu kadar. taraftar olarak buna katlanmak zorundayız. galatasarayın ödemeler dengesinde akıl almaz bir dengesizlik var. bu nedenle ancak bu kadarını yapabiliyor.)

    kalecimiz süper, (gerçi bizim kalede büyü var. geçen folluk oluyor. adam formayı giydiği ilk maçta dakka bir gol bir oldu. ilk resmi lig maçında (bkz: ibb) ise ellerine gelen topu rakibin önüne bıraktı. olsun, yine de seviyoruz güveniyoruz. olanlar onun suçu değil, aldığımız "ah"lar yüzünden oluyor hep bunlar)

    melo, ujfalusi, elemander, eboue, riera (ispanya'nın 10 numarası idi ulan adam.) gerçi eski durumları yok ama olsun. en azından kötü transferler denemez. (gerçi bu maçta riera'yı hiç beğenmedim. beklediğimden kötü çıktı. garip!)

    ammmaaaaa;
    hala bu maçta bizim takımın golünü kim atar? sorusunun cevabını net olarak veremiyoruz.
    oynarsa baros atar. iyi de ya oynamazsa veya oynayamazsa!!!

    ben futbolcuya kötü bir şey söylemem ama uzun zamandır içime attığım bir konuda baros'a biraz laf sokmak istiyorum. hani kaleciler için denir ya; yan toplarda sorunu var diye. hah! işte ben dünyada ilk defa bir futbolcu hakkında bu tespiti kullanmak istiyorum.
    "baros efendi'nin yan toplarda sorunu var" beyfendi ancak kaleyi karşısında alıp gol atabilen bir arkadaşımız. ulan bir de sağdan soldan girdiğinde vur şu topa be allahsız. belki girer.

    "gol atmak" bir meziyettir. (bkz: gol atmak) (ukdesini verip müsait bir zamanda altına yazıcam bişeyler) yanlış anlaşılmak istemem; iki üç tane golcü alıp doldur boşalt futbolu ile maç alalım derdinde değilim. tabi ki futbolun tüm gerekleri yerine getirilsin istiyorum ama futbolun fena fillahını da oynasınız, o top o kaleye girmez ise tüm yapılan önsevişmeden öteye gitmez. duhul olmadığı için sadece sinir yapar.
    -dün gece süper seviştim ama çok sinirliyim.
    -olursun tabi salak. takım gol atamadığı için kasıldı kaldı, artık doğru dürüst yürümen bile mümkün değil.

    en önemlisi ne!!!
    en önemli şey şu;
    kalecin, kalede dururken "ben 1 gol yesem bile nasıl olsa bizim takımdan birileri bir iki gol atar ve beni kurtarır" diye düşünmeli. eğer kalecinin böyle düşünmesini sağlayamıyorsan dünyanın en büyük kalecisini de getirsen boş. e kardeşim; sen dünyanın parasını verip takımın en pahalı oyuncusu olarak muslera'yı takıma kazandırdın ama adam kalede diken üzerinde durursa ondan gerekli verimi alamazsın. olmaz.

    kaç senedir dışarıdan futbolcu getiriyoruz, herif florya'da çıktığı ilk idmanın bir saat sonrasında bir bakıyor; kalede aykut veya ufuk, kaptanı ise 20'li yaşlardaki tıfıl arda. sonra -nereye düştüm lan ben!!! diye avelleşiyor garip. randıman vermiyor. vermez tabi.
    bu sefer ise başka terslik yaptık.

    işte bu seneki planlamamızın aksayan yanı burası.
    ve işte bu yüzden play off sistemini canı gönülden destekliyorum. play off sürecine kadar dayanabilirsek o sürecin başında bu eksiğimizi giderip şampiyonluk ipini belki göğüsleyebiliriz.

    maça gelince;
    kötü bir takım karşısında bala göte alınmış bir maçtır. tek sevindirici yanı fatih hoca'nın çift forvete dönüp gönlümüzü alması oldu. umarım böyle devam eder ama ibb maçından bile kötü oynadık ve ibb maçında ortayı kanat gibi kullanan melo'nun bu maçta geride kalması pek hoşuma gitmedi. büyük ihtimalle fatih hoca tarafından uyarılmış. ibb maçında hayran olmuştum. şu an galatasaray'ın en iyi futbolcusu bana göre. gerçi geride oynamak zorunda kalması (santrafor arkası) o füzeyi yollamasına neden oldu. her şeyde bir hayır var.

    her şeye rağmen skor güzel. şiir gibi; 3-1.
    play off'a kadar en ufak moral değere bile ihtiyacımız var. biz dayanalım gerisi futbol tanrısının işi.

    dip not : arda'dan kurtulduk yazınca kızacağınızı bildiğim için asıl derdimi anlatayım. bana göre arda üzerinde uygun çalışmalar yapılsa belki bizde efsane bir futbolcu olabilirdi ama geçmiş yönetimlerin takım ile ilgili olarak sergiledikleri yanlışlıklar sonucu bu çocuğa ağırlığını kaldıramayacağı şeyler yüklenerek (bkz: kaptanlık) hem onun hem takımın çok yanlış bir yere sürüklenmesine neden olundu. kötü futbolcu değil ama öyle çok ahım şahım bir futbolcu olduğu söylenemez. evet, manitası bol bir futbolcu idi. (bkz: manita) ama 70.dakikadan sonra şişiyorsan quaresma olsan farketmez.

    üzerine takımın üzerine oynanan oyunlar (bkz: skibbe'nin gönderilmesi) ardından rijkaard saçmalığı falan filan derken 70'ten sonra oyunu sürükleyemeyen ve basın ile taraftar başta olmak üzere bir sürü gereksizliğin altında ezilen birisi haline geldi. iş bu nedenle gitmesi çok iyi oldu. hem o kurtuldu, hem de bizler gereksiz yere sinir harbi yaşamaktan kurtulduk.

    kalın sağlıcakla..
  • 204
    bu maçta da iyi oynadığımızı söyleyemem. bir kere takım çok yavaş atağa kalkıyor. tek hızlı çıktığımız top elmander'in golüydü. o da gol oldu zaten. ama o kadar çok topu eveleyip geveliyoruz ki yani olmuyor. rakip defans yerleşiyor. ve yerleşik defansa karşı hücum etmeye çalışıyoruz. azıcık seri olsak goller de gelecek. barcelona olsan araya kaçacak bir messi, ona pas atacak bir xavi-iniesta-fabregas olsa anlarım. o kadar meziyetli de değilsin. ayrıca atak yönünü çok rahat değiştirecek 2 adamın var(melo-selçuk) biraz daha seri olabilirsek daha çok gol pozisyonu yaratabiliriz. daha önce bir başlıkta terim stoperleri orta sahaya kadar gelmesini istiyor ancak servet ve gökhan ikilisi olduğu sürecek çok gol yeriz demiştim ki bunu da gördük. kaptırılan top sonrası geriye koşamayan bir gökhan ve yenilen gol. bir şey daha va eboue'yi sağ beke çekelim artık lütfen. bu adamın mevkisi sağ bek. onun yerine orta sahaya yekta'ya emanet edelim. neyse velhasıl galibiyet aldık. ama hala dolu dolu atak yapamıyoruz.
  • 206
    galatasaray – samsunspor : 3-1

    2011-12 sezonunun asy arenadaki ilk maçı, kazandık. kazanmayı özlemişim ve galibiyet güzel şey.

    galatasaray yeni bir takım, hala. hazırlık maçları ile bir takımı mükemmel hale getirmek zor. örneğin dünkü bir hazırlık maçı olsa samsunspor oyunu bu kadar kendi sahasında kabul etmezdi, ibb de öyle. ama işin içinde puan olunca galatasaray'dan alınacak her puan kar sonuçta.

    galatasaray o kadar yeni bir takım ki, mesela sezon içinde çok iyi işler yapacağını düşündüğüm riera ilk kez forma giydi. eboue'ye yer bulunabilmiş değil.

    asy arenada maçları bir şekilde kazanacağız belli oldu. berbat geçen geçtiğimiz sezon bile ligin sıradan takımlarını yenmiştik. önemli olan deplasmanlar.
    aslında maçların arka arkaya oynanması bizim için daha iyi, daha hızlı bir şekilde adaptasyon sağlanacaktır.

    galatasaray savunmadan topla orta sahaya geçiyor. pas yaparak. bunda pek zorlanmadı, rakipler zaten kendi sahalarında beklediği için. asıl iş orta sahadaki üretkenlik. bunda dar alanda zorlanıyoruz ki normaldir.
    sıkışan oyunu açmamın birkaç yolu var. ideali elbette bol ve hızlı paslarla rakibin dengesini bozmak. ama rakipler buna cevap vermediğinde işe yaramaz ki, türkiye ligi takımları genelde buna cevap vermez, tank gibi yerlerinde kalan oyuncuları bu açıdan tufaya düşürmek güç. kaldı ki, böyle bir pas trafiğini yapmak da her babayiğidin harcı değil.

    bir diğer yöntem kaleyi uzaktan yoklamak. dün ilk gol böyle geldi, arada doğru adamlarla denemekte fayda var, sabri ile değil. melo'nun golünde çok uzak olduğu için önünde rakip yoktu. her zaman denk gelmez. gömülü savunma oynayan bu tip takımlara karşı ısrarla, her yazıda yazdığım gibi duvar olacak bir santrafor lazım. baros değil bu adam, elmander de değil, sercan da. özetle kadromuzda böyle bir santrfor yok. ve bizim böyle bir santrfora çok ihtiyacımız var.

    bunları hakkıyla yapamıyorsanız yapmanız gereken şey topu kanatlara taşımak. bunu yapacak adamlarımız var işte. kazım, riera, sercan, engin, sabri, balta, eboue kanatları etkili kullanabilecek oyuncularımız. riera daha yeni, sercan santrfor, eboue'den verim alınamadı henüz, engin'den öyle. kazım ise inanılmaz formsuz. sabri ve balta ise henüz hücuma katkı sağlayamadılar.
    kazım ile riera bu işi en iyi yapacak adamlar. ancak orta sahadan pas aldıklarında, topa basıp yine orta sahaya veriyorlar. sanırım topu taşıyacak güçleri yok, özellikle kazım.
    kanat adamı topu aldığında taşır, rakibi zorlar, çalım atar falan filan. taç olur, korner olur, orta kesilir gol olur, savunmadan döner gelişine orta saha kaleye vurur, rakip kendi kalesine atar....
    formunu bulduğunda, ivmelenmesiyle hakikaten kanatlı bir hayvan gibi gider. rakip savunma durdurmak için, ekstra orta saha ve stoperi kanadı kontrol için gönderir, diğer alanlardaki zaafiyeti göze alarak. kimi tarif ediyorum, elbette keita gibi bir kanat adamını.
    keita olmasa da, riera ve kazım bunları yapabilecek düzeyde oyuncular.

    orta sahanın tam ortası galatasaray'ın en sağlam bölgesi. melo ile selçuk inan burayı hem çok iyi kapatıyorlar hem de oyunu çok başarılı şekilde yönlendiriyorlar. ama işte kanatların topu alıp gitmemesi, onları fazlaca ve gereksizce yoruyor. orta sahadaki diğer oyuncu konusunda fatih terim karar verememiş belli ki. daha doğrusu 4-3-3 oynadığında bu üçlünün alanı nasıl paylaşacaklarının kararını verememiş. orada bir hat değil, üçgen kurmak çok daha yararlı olacaktır. mesela üçgenin
    tabanı geride melo-inan, tepesi önde engin baytar veya sercan olabilir. ya da taban bu defa önde yine melo-inan, tepe geride eboue olabilir. doğrusu siz benden daha iyi bilirsiniz bu adamların kimler olabileceğini.

    benzeri bir şeyi 4-4-2 oynarken de yapmak mümkün. yamuk duran bir dikdörtgen veya tabanları aynı bitişik iki üçgen. ders yılı başladı, geometri dersinize ben giricem. notum boldur, galatasaraylılar sınıfta kalmaz.

    üçgen-dikdörtgen teorisine göre takım savunması da daha rahat eder. takım şu anda maçları önde oynuyor, ve arkada savunmanın son adamıyla kaleci arasında 45-50 metrelik bir mesafe oluyor bazen. her takım için dezavantaj ama bizimki ağır adamlardan kurulu bir savunma için çok daha zorlayıcı. o araya bir adam daha sokarsak ki tam bir önlibero olmalı, o zaman bu zaaafiyet oldukça düşer.
    servet-zan ikilisi olması her rakibin ağzını sulandırır, bu yüzden ujfalusi mutlaka onlardan birinin yerine oynamalı. sabri de sağbek çok daha verimli. aynı anda hem servet'ten kurtulduk hem sabri'yi daha verimli olduğu yere aldık. ama zan ile balta'ya bir şey yapamadık, onlar duruyor yerlerinde. gerçi orta saha kurgusunu oturtuğumuzda onlar da çok sırıtmazlar. olmadı muslera'nın küçük (!) ellerine güveneceğiz.
    zan'ın orta sahada kaptırdığı topun gol olduğunu da unutmadım. bütün savunma bile çıkmışken orada o top kaptırılmaz. miniminikler kategorisinde 4. derste öğretilir bu.

    mustafa sarp. hak verdim adama maçta, ama bu kendi ayağına kurşun sıktığı gerçeğini değiştirmez. sarp belki de çok iyi bir hoca veya yorumcu olacak. o potansiyel var kendisinde, galatasaray camiası içinde kalabilirdi futbolu bıraktığında. ama o fırsatı dün elinintersiyle itti. neden hak verdim? usta, adamın kıçına teneke bağladık be, haksız olmasak da. kendinizi bir an onun yerine koyun, çok zor olduğunu biliyorum. herkesi ille ilhan mansız sanmayın, herkesin karakteri farklıdır. kaldı ki beşiktaş taraftarının oynarken ilhan'le hiç problemi olmamıştı.
    geçmiş olsun sarp. galatasaray kariyerini dün tamamen bitirdin, sen bir bülent korkmaz da olmadın ki hiç bir zaman, hatta kaptanın kestiği küçük parmağının tırnağı bile.

    bu takım sezon sonunda bir şey olacaktır, ne olacağını totemdir diye yazmıyorum.

    totem demişken; dün maç 1-1'ken tuvalete gittim, içerdeyken gol sesi geldi, çıktım tribüne girdim penaltı olmuş. bu ne hız lan.
    hop hemen dışarı kaçtım yine, penaltıyı tvlerden izledim. totemcilik manyak iş.

    *
  • 207
    piuu; ucuz kurtulduk. geçen haftaki ibb maçındaki takım daha çok umut vermişti lan...

    samsunspor'un, geçen hafta belediye'nin oynadığı futbolu taklit ederek bir puan da olsa koparmak isteyeceğini tahmin ediyordum, zaten bunun ötesinde risk almanın da alemi yoktu. o sinsi kontratak futbolunu oynamak için gereken iyi zamanlamalı, fizik güçlü, top tutabilen ve bitirici santraforları mevcuttu da; takımın geri kalanının da çelik gibi sinirleri olmalı, ne zaman atağa çıkacağını bilmeli, savunması baskıyı yeyince disiplini elden bırakmamalı. böyle konsantrasyon ve disiplin üzerine kurulu bir futbolu deplasmanda ve yetersiz bir kadroyla başarılı şekilde oynayıp sonuca ulaşamazlardı; ama ne yalan söyleyeyim, beklediğimden iyiydiler.

    maçın ilk 25 dakikasında kurduğumuz baskıda övünülecek bir şey yok; samsunspor, topla oynama işini bize bırakıp, savunmada verdiğimiz her açıkta, yaptığımız her pas hatasında kontratak arama derdindeydi zaten. biz de o pas hatalarından bolca yaptık. eğer pas hatalarımızda topu ileriye taşıyabilecek hızlı orta saha oyuncuları olsaydı, tek gol yiyerek atlatamazdık; şu nijeryalı forvetleri pek marifetli değil ama buldu mu affetmeyen cinsten.

    samsunspor'un oyun sisteminden dolayı, savunmamıza pek bir not vermek mümkün olamıyor. nasıl yer tuttuğunu, taktik defans yapıp yapamadığını, adam paylaşımını ve iki stoper arasındaki uyumun son vaziyetini anlamak için; daha sağlam bir sınava tabi tutulmaları gerekli. mesela yediğimiz gol; beklenmedik durumda acilen pozisyonuna dönüp adamını tutman gerektiğinde kim ne yapar? geri dörtlüden hiç kimse geçer not alamadı... bütün suçu gökhan zan'ın üstüne atmak kolay ama savunmanda kim oynarsa oynasın, pas hataları yaşanacak ve bu durumlarda kimin ne yapacağını bilmesi gerekli.

    orta sahada selçuk, eboue ve felipe melo gibi dirençli üç futbolcuyla oynamamıza rağmen, hala rakip kontrataklarına karşı bu kadar savunmasız olmamız da can sıkıcı. belli ki bu iş futbolcuların bireysel yetenekleriyle değil, bu gibi durumlarda ne yapacaklarının onlara söylenmemiş olmasıyla, yani oyun planıyla ilgili. mustafa sarp, ayhan, vs. oynarken normaldi belki de, bunlar üst düzey kesici özellikleri olan adamlar ve rakip samsunspor; daha ligin ikinci haftası ve bütün rakipler şimdiden yumuşak karnımızın farkında. topu göbekten galatasaray orta sahasının üstüne sür; hiçbiri ne yapacağını bilmediği için, hepsi topu alıp giden oyuncuyu birbirine bırakır, kaleye rahat rahat varırsın. birebirlerde melo ve eboue'nin yerinde müdahalelerle çok sayıda top çalması, sorunun çözümsüz olmadığını gösteriyor; ama adamlara hiç bir talimat vermeden sahaya sürmek, yeteneklerinden tam verim almaya engel teşkil ediyor.

    selçuk inan'ın yanına uygun bir partner bulmadıkça, tam verim alamayacağız. eboue dirençli, pası fena değil; ama böyle bir adamdan tandem oyuncusu yaratmak neyin nesi arkadaş yahu? boş kulvardan esmek isteyen, patlamalı, süratli bir oyuncu; sanki sol bek hallolmuş, gözümüz arkada kalmamış gibi, eboue'yi orta sahaya tahtravanla monte etmek neden? bırak orta saha'yı, kalabalık rakip savunmayla muhattap olmasını, içeri katetmesini gerektiren sol forvet mevkisinde bile tam randımanla oynayamıyorken; beşli rakip orta sahasının arasına bu adamı hapsetmekteki amaç nedir? arsenal'de mecburiyetten göbekte oynatıldığı kimi maçlarda da aynen böyle, göbekten topla süratlenmeye kalkışıp top kaybı yaparak rakibi zor durumda bırakıyordu. kabul edelim; eboue kanat oyuncusudur. selçuk inan'a, orta sahada birlikte felipe melo'nun önündeki tandemi oluşturabileceği, rakibin daralttığı alanlarda paslaşarak topu birlikte tutabileceği, göbekte oynamanın gerektirdiği cinsten pozisyon bilgisine sahip bir partner gerekli; öyle "daha çok sorumluluk alsın, ceza sahasına yakın oynasın" diyerek verimi yükseltilemez.

    riera sol dış kulvarı kullanmaya gayret ederken, kazım başarısız içeri katetme denemelerinin ardından yerine dönmekte öyle geç kaldı ki, baros'un arkasında ikinci forvet gibi göründü. deneyip başarısız olmak affedilir, düzelir çünkü. ama pozisyonunu kaybetmek neyin tribidir anlamıyorum; kime küstü lan yine bu kazım? ileride üçlü forvetle oynamak, ilerideki o üç oyuncu arasına hızlı pas alış verişi ve dolayısıyla bağlantı gerektirir. kazım baros'un dibinden ayrılmadığı için, önünde koşup top sürecek alan bulamıyor, riera dış kulvardan uzun orta denemek istediği için diğer ikisine 30-35 metre uzakta kalıyor; ikisi de amacını bir türlü gerçekleştiremeyince, baros boş alana kaçtığıyla kalıyor. riera'ya hevesi için, kazım'a da kanattan kavisli ortaları çok iyi kestiği için hakkını vermek gerek; ama riera etkisiz, kazım ise kötüydü ve haliyle baros'un da etkisiz oynamasına sebep oldular.

    sercan ve elmander değişiklikleri ile 4-4-2'ye dönüldü ve sözlük semalarında kutlamalar başladı. maçı kazananın sistem olduğunu söylemek isterdim, fakat maçı kalite farkı ile kazandık. sercan da, elmander de sahaya ayak basar basmaz etkili olup golü getireceklerini belli etmişlerdi ve maçı klaslarıyla kopardılar; ha 4-3-3, ha 4-4-2, ha 5-3-2, geliyordu o gol... samsunspor gibi bir rakibin yorgun ve heyecanlı defansı karşısında, o teknikleri ve tecrübeleriyle golü atamasalar kabahat olurdu zaten. bu tür klas futbolcular, kötü oynadığın maçı da böyle kazanmaya yarar; ama bunun kapanmayı bilen, klas rakip defans oyuncularına karşı oynanan bir yığın anadolu deplasmanı var daha, sistemin işlemeye başlaması lazım artık.

    sözlüğün genel teşhisi, 4-4-2'ye geçilip rahata erilmesi yönünde. kazım hiç uygun olmadığı 4-4-2'nin sağ açığına, felipe melo uzun vadede kaldıramayacağı tandeme, ön libero zaten yok, kontrataklara daha da açık davetiye çıkarılıyor, vs. bu maçta öyle sistematik bir şekilde takır takır işleyip gol arayan, gol bulan sağlam bir 4-4-2 izlemedik ki galibiyetten payeyi dizilişin değişimine verelim. samsunspor, bir puana razı bir rakip olmasa ve gol aramaya devam etseydi, zaten rahatça geçtiği orta sahamız bir kişi eksildikten beş dakika sonra o ikinci golü bulsaydı, lige yeni çıkmış ve deplasmanı kaldıramayan acemi bir ekip olmasaydı? son 5-6 yıldır hatırladığım en sikimsonik penaltı piyangodan çıkıp rakibi hem on kişi bırakıp hem bir puan umudunu da elinden almasaydı? en zayıf noktamız kontrataklarken, orta sahada yer tutmayı en iyi bilen adamımız felipe melo'ya daha da ileri çık diyoruz...

    valla beni endişelendiren şu ki; böyle atarlı, giderli takım olmaz arkadaş. ligin ilk maçında uzun süre golü bulamayınca panikledik ve sonunda kırılarak golü yedik. bu maçta da bir anlık dikkatsizlikten sonra yediğimiz gol, sahada sapır sapır dökülmemize neden oldu ve soğukkanlı denilebilecek tek hücum elemanımız oyuna girip akamızı toparladı, ama bu seferlik. sahada disiplin eksiği, konsantrasyon eksiği ya da karakter eksiği bulunan futbolcudan geçilmiyor ve sözlük de kendini bir fatih terim adam eder soytarılığına kaptırmış halde bekliyor. ama sahada işler umduğumuz gibi gitmediği anda, sahada bulunan ve çeşitli sebeplerden dolayı tam performans gösterememe ihtimali bulunan, ne yapacağı kestirilemeyen futbolcularda yaşanan düşüşler zincirleme reaksiyon halinde geliyor.

    ibb mağlubiyei sonrası daha umutluydum açıkçası...
  • 208
    öncelikle bu sezon tt arena'da oynanan ilk maç ve ilk galibiyetti. hayırlı olsun. genel olarak sezonun ilk birkaç haftasının günahı olmaz düşüncesinde bir adamım. ilk hafta mağlubiyet birçok açıdan avantajlı bile olabilir hatta. takımda eksik olan yönleri yüzüne çarpar ilk hafta mağlubiyeti. ancak ilk hafta öyle bir kaybettik ki bir anda geçen sezonu hatırladık. çünkü sezonun ilk maçı olan ibb maçında takım halinde bize umut kıvılcımı olacak tek bir olumlu hareket göremedik. haliyle de taraftar olarak bir anda karamsarlığa düştük. işte bu maçta kötü de oynasak kazanarak hem 3 puanı aldık hem de takımımız gelecek adına bize umut verecek o kıvılcımı çaktı bana göre. takım hakkındaki yorumum bu. dediğim gibi ilk haftalarda biraz toleranslıyım takıma. tabi ileriki haftalarda bu kadar tolerans göstermeyeceğim.

    bu maçı yorumlarken birkaç futbolcunun adını yazmazsak haksızlık etmiş olacağız. birincisi felipe melo. ben uzun süredir orta sahayı bu kadar dolduran ve bana güven veren bir ortasaha oyuncumuz olduğunu hatırlamıyorum. mesela geçen sezon cana orta sahayı iyi kapatıyordu ama top ayağındayken o kadar güvenemiyordum ona. melo ise top bizde de olsa rakipte de olsa beni rahatlatıyor. adamın arkasına top geçmiyor daha ne olsun? ikinci oyuncumuz johan elmander. şu anlaşıldı ki beklenilenden fazla katkı verecek. fizik gücü yüksek ve ayaklarına da son derece hakim bir oyuncu. top ayağındayken kolay kolay yıkılmıyor. ben sanılandan fazla gol atacağını düşünüyorum. hatta kilitlenmiş bazı maçları çözebilir. bu iki oyuncuyu ayrıca bir kenara koymuş olsam da selçuk inan, ujfalusi ve sercan yıldırım da oldukça iyi performans gösterdiler. muslera da ne kadar gol yerse yesin kalede güven veriyor. şöyle bir bakınca isim isim oyuncularımızın iyi performans gösterdiğini söyleyebiliriz. bu oyuncular zamanla bütünü oluşturacaklar ve biz çok iyi bir takım izleyeceğiz. çünkü bu iyi oyunculara takım ruhunu aşılayabilecek en iyi adam var başlarında. iyi oyun için biraz sabır gerek.
  • 215
    henüz sezonun ilk maçları olması sebebiyle sert eleştirilerin yapılmadığı maçlardan biri olması gerektiğini düşünüyorum. evet iyi oynamadık ama, bazı as oyuncularımızın henüz oryantasyon döneminde olduğu ve neredeyse yarım takımın birbirlerini henüz tanımadan oynadığını düşünürsek, hücum organizasyonlarında, defans yardımlaşmasında veya kademe anlayışında ve akıcı pas trafiğinde beklenen harmoninin yakalanamaması çok fazla yadırganmamalı...
    buna karşılık ali dürüst'ün son demecinde belirttiği gibi gitmesi beklenmeyen arda'nın öncesinde culio'nun gönderilmesi biraz hayıflanma yaratsa da takım kadrosu yetersiz değil. ama yalnızca futbolcuların kağıt üzerindeki isimleriyle maç kazanılmıyor. takım olmak herşeyden önemli. takımın, iskelet bir kadronun ve belirli bir şablonun oturması için zaman gerekli...

    kazım'ın form düşüklüğünden ziyade isteksiz ve basit oyunu anlaşılabilir birşey değil.evet riera da iyi oynamadı ama birşeyler yapmaya sorumluluk almaya çalıştı..kazım da bu kesinlikle yoktu. böyle giderse bölgesindeki alternatiflerin gerisine düşecek ve o bölgede eğer bir isim tutarsa uzun süre yedek kulübesinden kurtulamayabilir.

    orta saha kesinlikle melo ve selçuk'la çok daha iyi olacak eboue'nin faydalı olacağını düşünüyorum değişik bir oyuncu katkı sağlayacaktır..ujfalusi transferinde yapılan eleştrileri haketmediğini çoktan gösterdi. hakan balta verimli olmasa da çok istekli ve iyi bir kondisyona sahipti. hemen her atakta ileri çıktı. riera ile birbirlerini tanıdıklarında çok daha iyi olacaktır.

    son olarak baros'a formsuz demek haksızlık olur.tek forvet olarak ilerde çok yalnız kaldı..elmander çok iyi tamam ama bir de baros'u çift forvet oynarken görmemiz lazım. ama eğer 4-3-3 de devam edeceksek sol ve sağ açığın ters kanat ataklarında kesinlikle forveti ikilemeleri gerekiyor yoksa gol pozisyonu bulmakta zorlanmaya devam ederiz...
  • 216
    kesinlikle ve kesinlikle 4-3-3 sisteminde oynayamadığımız bir diğer maç. arkadas ben anlamadıım bu takım 3 senedir bu sistem yüzünden çuvalladı. keita-kewell-arda-jo-dos santos-elano bu adamları hep bu sistem bitirdi. ardanın milli takımda 4-4-2 düzeninde sol kanatta neler yaptıgını hepimiz biliyoruz. elano'nun yine milli takımda hucumda daha cok oyuncu olunca yaptıgı asistleri arkadan gelip attıgı golleri biliyoruz. jo'nun çift forvet en önemli dönemini geçirdiğini biliyoruz vs. vs. gel gelelim biz hala 4-3-3 de zorluyoruz. bana kimse 4-1-4-1 demesin arkadas bu 4-3-3tür. orta 3lüde ebue(sabri)-melo-selcuk 3lüsü özellikle melo ve selcuk bu takımın 2 orta sahası için yeterlidir. geçen sene selçuk colman'la birlikte oluşturdu ts orta sahasını ki colman melo ya göre cok daha yumusak oyuncu biz o kadar seviyoruz ki defans yapmayı üstüne bir de sabri veya ebue koyuoruz. bu benm galatasarayıma yakışmıyor. orta sahada milyon tane paralel pas yapıyoruz ebue(sabri) yerine elmander olsa veya bir sercan olsa (ts yine örnek göstererek burak-jaja-alanzinho-umut) hücümda daha etkin olabiliriz en azından baros gidip stoperlerin kucagına oturmaz ki samsunspor macında oldugu gibi rakibin defansını daha cok karışıtırırız. bizim bu maçtaki eksiğimiz kesinlikle buydu ve 2. yarı elmander ve sercan tıpkı bahsettiğimiz gibi dagıttı samsunspor defansını. galatasaray böyle cıkmalıdır maça bu sistemi bu taktiği uygulamalı. ilic-necati-hakan 3lüsü sayesinde sampiyon olmustu bu takım hücümda forvet anlamında zengin oldugumuzda basarılıydık geri çekilerek yunanistan misali oynarak hiç başarılı olamadık ki. ilk maçlardır 3 puana ihtiyac vardır kabul sonuna kadar arkanızdayız kabul ama yapabilceğimiz cok şey varken vazgeçmek olmaz saldır cimbombomum.
  • 217
    lig bir ay geç başladığı halde fatih hoca 3. maçta hala taktik belirlemeye çalışıyor. sıkıntı burada. inşallah takım içi uyum sağlanır da işler yoluna girer. yoksa 4-4-2, 4-2-3-1, 3-5-2 sadece rakam. sen real madrid liverpool inter olympiakos ile hazırlık maçı yap sonra belediyeye samsuna niye zorlanıyorum diye düşün. yahu adamlar kapanarak oynuyor senin gelmeni bekliyor, kontratak futbolu oynuyor, oynadığımız hazırlık maçları böyle miydi benzer takımlara karşı mıydı? şampiyonlar ligi'ne katılsak avrupa'da olsak doğru hazırlık maçları ama sen sadece türkiye'de var olduğuna göre ve sen galatasaray olduğuna göre hazırlık maçlaını daha basit takımlarla oynayıp kapanan kitlenen takımları açmaya yönelik maçlar oynamalıydın... 2-3 hafta daha bunun sıkıntısını yaşarız gibi geliyor bana... umarım yanılıyorumdur.
  • 218
    batı v.i.p. tribününde, 90 dakika boyunca; samsun spor kenar yönetimi ile skype üzerinden iletişim halinde olup, sahada olan biten her ayrıntıyı eksiksiz bir şekilde kenar yönetime aktaran samsun spor squad casusu ile yan yana izlediğim maçtır. paşa inanmış da gelmiş; mac book pro - bluetooth kulaklık...vs ama bir şeyi hesaba katmamış, johan elmander...
  • 219
    3 golle gelen 3 puan, güzel, fakat bu demek değil ki mükemmel, kusursuz bir futbol oynadık. öncelikle golü yediğimiz dakika 55 olduğundan, samsunspor'un beraberlik golüne reaksiyon göstermek için önümüzde uzun bir süre vardı. açıkçası 70-75 gibi gelseydi o beraberlik golü, çanlar bizim için çalabilirdi.

    maçla ilgili birkaç şey söylemek gerekirse; öncelikle fatih terim hocam ile ilgili şunları söyleyebiliriz, sabri'yi olabilecek en doğru mevkiiye, sağ beke, çekmek doğru fakat bu durumda emmanuel eboue yine yanlış pozisyonda oynamış oluyor. ibb ve samsunspor karşılaşmaları sonrası, eboue'nin arsenal performansını bilmeyen herhangi birisi eboue'ye "tesadüfen futbolcu olmuş" tarzı bir muamele yapabilir. halbuki eboue'den istediğimiz katkıyı almak için çözüm çok basit: onu sağ kanada koymak. fatih terim'in bunu yapabileceğini sanmamakla birlikte nedenin de kaptanlığa getirilen sabri'yi yedek kulübesine çekme zorunda kalacak olması olduğunu düşünüyorum. fakat eboue ile ilgili fikrim çok net, onu asıl mevkiisinde oynatmadığımız sürece onu eleştirmeye hakkımız yok.

    sözlükte oluşan genel kanı ibb maçına göre daha kötü oynadığımız, ibb maçındaki futbolun daha çok umut verdiği yönünde. açıkçası ben sanırım başka bir maç izlemiş olmalıyım. ibb maçında da, samsunspor maçında da tribündeydim. takımdaki genel görüntü, gözle görülecek biçimde değişmiş durumdaydı. maçın ilk 10 dakikası itibari ile vardığım düşünce fatih terim'in ibb maçı sonrası futbolculara ağır bir fırça çektiği yönündeydi. ayrıca %100'lük olmasa da elle tutulur pozisyonlar bulduk samsunspor'a karşı. yine de takımın hazır olmadığı, en azından 3-4 haftaya daha ihtiyacı olduğu bir gerçek. kötü oynayarak maç kazanmak da her takımın harcı olmadığı için bu 3-1'lik galibiyet sevindiriciydi.

    açıkçası bu maçın kırılma anı olarak nedense melo'nun golünü görüyorum.
    (bkz: felipe melo'nun samsunspor'a attığı gol)
    düşüncemi dayandırdığım temel ise ilk yarıda bulduğumuz bu gol dışında herhangi bir net pozisyona giremememiz ve ilk yarının 0-0 berabere bitmesi olasılığı karşısında takımın telaş ve panik yapması ve akabinde bu durumun getireceği sıkıntı (benim hüsn-ü kuruntum da olabilir, şahsen fm'de ilk yarı 0-0 falan bitse ben hemen bir panik yapıyorum).

    tribünlere dair söyleyebileceğimiz 2 nokta var; birincisi derbi maçları dışında türk telekom arena zaten en fazla 35-40 bine oynar, maçta da 35bin küsür sayıda bir taraftar vardı. bunda şaşırılacak bir durum yok. ayrıca stadyuma girişte de bazı aksaklıklar yaşandı, güney tribünü'ne girişi sağlayan kapılardan biri olan g2 kapısında bir problem vardı ve çok sayıda kombine sahibi taraftar da maça girmekte sıkıntı yaşamıştı. çözüm ise g10 kapısında yardım masasına gitmek ve onların verdiği biletle maça girmek, daha sonra ise kombineyi verilen yetkili ismi ile görüşerek değiştirmek. şahsen anlatmak bile yoruyor insanı. bu tür problemlerin olmaması lazım.

    bağırmayan taraftar maça gelmesin deniyor, bana göre saçma. şahsen ben sesi kısılmadan maçtan çıkan arkadaşlarıma bir ters bakış fırlatırım fakat o stadyuma gelen insanlar farklı sosyal statülerden, ki maça gelmenin temeli kulübü, takımı desteklemektir, zaten bilet veya kombine alarak bu desteğini yerine getirmiş oluyor her bir seyirci. ultraslan grubunu ise buna katmak tabii ki anlamsız, onların orada bulunma amacı takımı ateşlemek, tek bir saniye olsun susmamak. bunu yapmak çok mu zor? samsunspor'un beraberlik golünden elmander'in golü ile üstünlüğü yakaladığımız ana kadar (54 - 72 arası) ultraslan'dan tek bir çıt bile çıkmadı. görevlerini layıkı ile yerlerine getiriyorlar, tebrik ediyorum.

    maçtan eve dönüş yolunda ise metroda bir sorun yaşadık. 4. levent durağından ayrıldıktan sonra hareket anında ufak bir sallantı, patlama sesine benzer bir ses ve levent durağına geldiğimizde açık kapılardan burnumuza gelen yoğun yanık kokusu. daha sonra patlamaya benzer sesler gelmeye devam etti, tabii ki tüm yolcular da panik içerisinde metroyu terk etti. bunu neden anlatıyorum, çünkü samsunspor maçında 35 bin taraftar vardı fakat yarın fenerbahçe maçında veya seneye avrupa maçında o stadyum dolacak. 52bin küsür kişiye sen ulaşımda kolaylık sağlamak zorundasın, tek alternatif olarak metroyu sunamazsın. (iett otobüsünü kullanacağım bir dahaki sefere) kaldı ki metroda bu patlama ve panik durumu yaşanmasa bile hiç de tercih edilir bir tarafı yok. iğne atsanız yere düşmeyecek bir durum var ve havalandırma denen teknoloji hiç ama hiç yok. havasızlıktan öleyazdım desem abartmış olmam.

    son söz olarak da;

    dileriz uzun bir galibiyet serimizin ilk halkası, samsunpor maçı olur.
    *(şahsen 11. haftadaki beşiktaş maçına kadar bir galibiyet serisi fena olmaz)*

    ekleme: sezon başından beri bas bas bağırdığımız şekilde, bu galibiyetten alacağımız doğrular:

    *servet'siz defans kurgusunu devam ettirmemiz gerektiği
    *ujfalusi'nin stoperde kullanılmasının gerekliliği
  • 221
    bu atmosfere rağmen bu oyunla deplasmanda ne yaparız dediğim maç.

    dur hele bir analiz yapayım da eksik kalmayayım:

    ilk yarı için,
    takımda müthiş bir organizasyon eksikliği vardı, özellikle ileri uçta baroş'un top ezmeleri, kazımın ataklarda geri planda kalması, baltanın aldığı pasları adım atmadan yana vermesi zaten dengesiz ataklarımızı sürekli ya kısa kesti ya da çok yavaşlattı. sonuçta elle tutulur pozisyon var mı? tabiki yok!

    hücuma dikine kesinlikle çıkamıyoruz, halbuki liverpool maçında yine canlı çanlı gördüğüm bir maçtı omuz omuzaları hep kazandık ve sürekli ileri fırladık.
    ancak iki maçtır ya güçsüzlük ya da başka nedenlerden dolayı mücadeleye girmekten çekiniyoruz, özgüvenden yoksunuz.
    defans hala acemice oynuyor, korkum muslera'nın kaybetmeye başladığı o özgüveni hepten yitirmesi.
    o zaman basının dilinden de kurtulmak çok zor olacak.

    ikinci yarı ataklarımız karşı kalede olduğundan çok net göremedim ama sercan ve elmander baya hareketliydi.
    karabük maçında ikisi yanyana kesinlikle denenmeli. önce rakibin dengesini bozma açısından ikisi çok iş yapacaktır.

    sonuç olarak çok parlak bir oyun sergilemesek de takımımızdan hala çok çok umutluyum.
    1 haftada biri deplasmanda olmak üzere iki zor rakiple mücadele var. alınacak seri galibiyetler ancak bizi kendimize getirecek.
    aksi durumu düşünmek bile istemiyorum ama geçen seneki gibi içeride zorla kazanan deplasmanda madara bir takıma döneriz.

    neyse biraz acemice ve yüzeysel bir yorum oldu ama ilk yorum sonuçta idare ediverin gari.
App Store'dan indirin Google Play'den alın