• 207
    piuu; ucuz kurtulduk. geçen haftaki ibb maçındaki takım daha çok umut vermişti lan...

    samsunspor'un, geçen hafta belediye'nin oynadığı futbolu taklit ederek bir puan da olsa koparmak isteyeceğini tahmin ediyordum, zaten bunun ötesinde risk almanın da alemi yoktu. o sinsi kontratak futbolunu oynamak için gereken iyi zamanlamalı, fizik güçlü, top tutabilen ve bitirici santraforları mevcuttu da; takımın geri kalanının da çelik gibi sinirleri olmalı, ne zaman atağa çıkacağını bilmeli, savunması baskıyı yeyince disiplini elden bırakmamalı. böyle konsantrasyon ve disiplin üzerine kurulu bir futbolu deplasmanda ve yetersiz bir kadroyla başarılı şekilde oynayıp sonuca ulaşamazlardı; ama ne yalan söyleyeyim, beklediğimden iyiydiler.

    maçın ilk 25 dakikasında kurduğumuz baskıda övünülecek bir şey yok; samsunspor, topla oynama işini bize bırakıp, savunmada verdiğimiz her açıkta, yaptığımız her pas hatasında kontratak arama derdindeydi zaten. biz de o pas hatalarından bolca yaptık. eğer pas hatalarımızda topu ileriye taşıyabilecek hızlı orta saha oyuncuları olsaydı, tek gol yiyerek atlatamazdık; şu nijeryalı forvetleri pek marifetli değil ama buldu mu affetmeyen cinsten.

    samsunspor'un oyun sisteminden dolayı, savunmamıza pek bir not vermek mümkün olamıyor. nasıl yer tuttuğunu, taktik defans yapıp yapamadığını, adam paylaşımını ve iki stoper arasındaki uyumun son vaziyetini anlamak için; daha sağlam bir sınava tabi tutulmaları gerekli. mesela yediğimiz gol; beklenmedik durumda acilen pozisyonuna dönüp adamını tutman gerektiğinde kim ne yapar? geri dörtlüden hiç kimse geçer not alamadı... bütün suçu gökhan zan'ın üstüne atmak kolay ama savunmanda kim oynarsa oynasın, pas hataları yaşanacak ve bu durumlarda kimin ne yapacağını bilmesi gerekli.

    orta sahada selçuk, eboue ve felipe melo gibi dirençli üç futbolcuyla oynamamıza rağmen, hala rakip kontrataklarına karşı bu kadar savunmasız olmamız da can sıkıcı. belli ki bu iş futbolcuların bireysel yetenekleriyle değil, bu gibi durumlarda ne yapacaklarının onlara söylenmemiş olmasıyla, yani oyun planıyla ilgili. mustafa sarp, ayhan, vs. oynarken normaldi belki de, bunlar üst düzey kesici özellikleri olan adamlar ve rakip samsunspor; daha ligin ikinci haftası ve bütün rakipler şimdiden yumuşak karnımızın farkında. topu göbekten galatasaray orta sahasının üstüne sür; hiçbiri ne yapacağını bilmediği için, hepsi topu alıp giden oyuncuyu birbirine bırakır, kaleye rahat rahat varırsın. birebirlerde melo ve eboue'nin yerinde müdahalelerle çok sayıda top çalması, sorunun çözümsüz olmadığını gösteriyor; ama adamlara hiç bir talimat vermeden sahaya sürmek, yeteneklerinden tam verim almaya engel teşkil ediyor.

    selçuk inan'ın yanına uygun bir partner bulmadıkça, tam verim alamayacağız. eboue dirençli, pası fena değil; ama böyle bir adamdan tandem oyuncusu yaratmak neyin nesi arkadaş yahu? boş kulvardan esmek isteyen, patlamalı, süratli bir oyuncu; sanki sol bek hallolmuş, gözümüz arkada kalmamış gibi, eboue'yi orta sahaya tahtravanla monte etmek neden? bırak orta saha'yı, kalabalık rakip savunmayla muhattap olmasını, içeri katetmesini gerektiren sol forvet mevkisinde bile tam randımanla oynayamıyorken; beşli rakip orta sahasının arasına bu adamı hapsetmekteki amaç nedir? arsenal'de mecburiyetten göbekte oynatıldığı kimi maçlarda da aynen böyle, göbekten topla süratlenmeye kalkışıp top kaybı yaparak rakibi zor durumda bırakıyordu. kabul edelim; eboue kanat oyuncusudur. selçuk inan'a, orta sahada birlikte felipe melo'nun önündeki tandemi oluşturabileceği, rakibin daralttığı alanlarda paslaşarak topu birlikte tutabileceği, göbekte oynamanın gerektirdiği cinsten pozisyon bilgisine sahip bir partner gerekli; öyle "daha çok sorumluluk alsın, ceza sahasına yakın oynasın" diyerek verimi yükseltilemez.

    riera sol dış kulvarı kullanmaya gayret ederken, kazım başarısız içeri katetme denemelerinin ardından yerine dönmekte öyle geç kaldı ki, baros'un arkasında ikinci forvet gibi göründü. deneyip başarısız olmak affedilir, düzelir çünkü. ama pozisyonunu kaybetmek neyin tribidir anlamıyorum; kime küstü lan yine bu kazım? ileride üçlü forvetle oynamak, ilerideki o üç oyuncu arasına hızlı pas alış verişi ve dolayısıyla bağlantı gerektirir. kazım baros'un dibinden ayrılmadığı için, önünde koşup top sürecek alan bulamıyor, riera dış kulvardan uzun orta denemek istediği için diğer ikisine 30-35 metre uzakta kalıyor; ikisi de amacını bir türlü gerçekleştiremeyince, baros boş alana kaçtığıyla kalıyor. riera'ya hevesi için, kazım'a da kanattan kavisli ortaları çok iyi kestiği için hakkını vermek gerek; ama riera etkisiz, kazım ise kötüydü ve haliyle baros'un da etkisiz oynamasına sebep oldular.

    sercan ve elmander değişiklikleri ile 4-4-2'ye dönüldü ve sözlük semalarında kutlamalar başladı. maçı kazananın sistem olduğunu söylemek isterdim, fakat maçı kalite farkı ile kazandık. sercan da, elmander de sahaya ayak basar basmaz etkili olup golü getireceklerini belli etmişlerdi ve maçı klaslarıyla kopardılar; ha 4-3-3, ha 4-4-2, ha 5-3-2, geliyordu o gol... samsunspor gibi bir rakibin yorgun ve heyecanlı defansı karşısında, o teknikleri ve tecrübeleriyle golü atamasalar kabahat olurdu zaten. bu tür klas futbolcular, kötü oynadığın maçı da böyle kazanmaya yarar; ama bunun kapanmayı bilen, klas rakip defans oyuncularına karşı oynanan bir yığın anadolu deplasmanı var daha, sistemin işlemeye başlaması lazım artık.

    sözlüğün genel teşhisi, 4-4-2'ye geçilip rahata erilmesi yönünde. kazım hiç uygun olmadığı 4-4-2'nin sağ açığına, felipe melo uzun vadede kaldıramayacağı tandeme, ön libero zaten yok, kontrataklara daha da açık davetiye çıkarılıyor, vs. bu maçta öyle sistematik bir şekilde takır takır işleyip gol arayan, gol bulan sağlam bir 4-4-2 izlemedik ki galibiyetten payeyi dizilişin değişimine verelim. samsunspor, bir puana razı bir rakip olmasa ve gol aramaya devam etseydi, zaten rahatça geçtiği orta sahamız bir kişi eksildikten beş dakika sonra o ikinci golü bulsaydı, lige yeni çıkmış ve deplasmanı kaldıramayan acemi bir ekip olmasaydı? son 5-6 yıldır hatırladığım en sikimsonik penaltı piyangodan çıkıp rakibi hem on kişi bırakıp hem bir puan umudunu da elinden almasaydı? en zayıf noktamız kontrataklarken, orta sahada yer tutmayı en iyi bilen adamımız felipe melo'ya daha da ileri çık diyoruz...

    valla beni endişelendiren şu ki; böyle atarlı, giderli takım olmaz arkadaş. ligin ilk maçında uzun süre golü bulamayınca panikledik ve sonunda kırılarak golü yedik. bu maçta da bir anlık dikkatsizlikten sonra yediğimiz gol, sahada sapır sapır dökülmemize neden oldu ve soğukkanlı denilebilecek tek hücum elemanımız oyuna girip akamızı toparladı, ama bu seferlik. sahada disiplin eksiği, konsantrasyon eksiği ya da karakter eksiği bulunan futbolcudan geçilmiyor ve sözlük de kendini bir fatih terim adam eder soytarılığına kaptırmış halde bekliyor. ama sahada işler umduğumuz gibi gitmediği anda, sahada bulunan ve çeşitli sebeplerden dolayı tam performans gösterememe ihtimali bulunan, ne yapacağı kestirilemeyen futbolcularda yaşanan düşüşler zincirleme reaksiyon halinde geliyor.

    ibb mağlubiyei sonrası daha umutluydum açıkçası...
App Store'dan indirin Google Play'den alın