• 51
    allah öyle bir depremi bir daha yaşatmasın inşallah. depremler olabilir ama toplum olarak gerçekten bazı şeyleri çok çabuk unutuyoruz 17 ağustost 1999 depremide onlardan biri. öyle bir toplum var ki sanki bu depremi onlar yaşamamış gibi hala daha bina yapılırken o olmasa bir şey olmaz bu olmazsa bir şey olmaz kafasındalar. allah herkesin karşısına bu konuda bilinçli insanlar çıkartsın inşallah. ülke deprem ülkesi alacağınız evlerde buna uygun olsun ya temelden itibaren her gün işi bilen biri ile gidin kontrol edin yada gerçekten güvendiğiniz birinden alın evinizi.
  • 52
    depremin, fay hattının değil insanın öldürdüğü gün.

    denizden ganimet çıkmış paslı düz demirden, deniz kumundan "yüreği gık bile demeden" bina yapan müteahitlerin çoğu bugün ülkenin sayılı zenginlerinden oldu. hatta bir tanesinin ismi çok değil birkaç yıl öncesine kadar zenginliğin zirvesi anlamında kullanılıyordu bu ülkede.

    bugün kaldırıma bile dökülmesine müsade edilmeyen betonla boş bulduğu arsaya bina konduran, "kaldırır kaldırmaz" diye diye o konduyu apartmana çevirip köşeyi dönen şark kurnazlarının hepsi müteahit oldu, köşeyi döndü.

    1999'da enkazlarda can çekişen insanları kurtarmak yerine bileğinden ziynet eşyasını çalan, "ben akrabasıyım" diye ağır hasarlı evlere dalıp bulabildiğini toplayıp kaçanlar esnaf oldu. dışardan organize şekilde gelip yardım konvoylarını kendine "ihtiyaçlı" süsü verip talan edenler, ya da gelen yardımların tutulduğu depoları kilitleyip stokçuluk yapanların bugün market zincirleri oldu. devlet de gelen dış yardımlara deprem vergisi adı altında yürürlüğe konan vergileri ekleyip ekonomik krizi 2 yıl kadar erteledi. geçici olarak yürürlüğe giren o vergiler hala toplanıyor. karşılığında ne yapılabildiği her daim tartışma konusu...

    son 15 yılda ülkede inşaatın bir ekonomik balon olurcasına patlayan bir sektör olması, bu ülkenin 17 ağustos 1999'u ne kadar anladığı ya da ne kadar hatırladığıyla ilgili en önemli göstergedir aslında. devlet ne inşaata ağırlık vermeyi bir ekonomik model olarak benimsediği için, ne devlet iradesine yakın insanlar inşaat sektöründen olduğu için, ne de devlet erkanımız betonu demiri çok sevdiği için inşaat patladı bu ülkede.

    insanımız bu kadar pervasız olduğu için inşaat patladı. fındık işçileri, çay işçileri kalıpçı oldu. hayvancılar, arıcılar demirci oldu. 5 sene amelelik yapan taşeron oldu. 5 sene taşeronluk yapan müteahit oldu, 5 sene müteahitlik yapan patron oldu. eskiden boş bir arsaya bir gece kondurup ara ara üzerine ekleye ekleye kat çıkıp satarak zengin oluyorlardı. şimdi toplanma alanlarına,yeşil alanlara, sit alanlarına çökerek zengin oluyorlar.

    20 sene önce deniz kumundan beton döken zihniyet şimdi betonu sulandırarak ya da sınıfıyla oynayarak kar peşinde koşuyor. düz paslı demirin üzerine bina yükü veren zihniyet şimdi de "döküm hatası" adı altında çapının altında dökülmüş demiri kullanıyor. benim memurum işini bilir denilen ülkede elbette herkes işini bir şekilde biliyor...

    işini iyi niyetle, dürüstçe ya da gereğince yapan pek çok insan var elbette ama bugün türkiye'deki inşaat şirketi profili çok çok kötü bir yerde. hazır beton, nervürlü demir, yapı denetim, projelendirme vs. geçmişle kıyas kabul etmeyecek kadar iyi durumda elbette...

    20 yıl öncenin çürük demirle deniz kumuyla boş arsaya taşır mı taşımaz mı diyerek apartman dikip zengin olan zihniyeti bugün koca koca şirketlerde, kurumsal kimliklerde, janjanlı isimli ihalelerde yaşamaya devam ediyor. mühendisine sadaka denecek maaşı döve döve veren, işçisini tahtakurusuyla dolu koğuşta aç karnına yatırıp işe süren şirketler tüm kurallara uyuyor mudur? ciddi bir ikilem...

    17 ağustos bir fragmandı. filmin kendisi büyük istanbul depremi olacak. eğer hayatta olursak şahit olacağımız dram daha büyük olacak, acı ve yıkım da çok daha büyük olacak...

    boğaz'in iki yakasındaki doldurma alanlar, istanbul'un güneyindeki semtlerinin tıklım tıkış ötesi plansız programsız mahalleleri, "iyi muhit" diye dünyanın parası ödenen 25-30 yıllık deniz kumundan ama kaplaması güzel binalar....

    5.8'lik depremde felç olan istanbul'u vuracak olan 7.5+'lık bir deprem...

    allah korusun...

    zaten başka da bir ihtimal yok...
  • 53
    üzerinden 22 yıl geçen deprem. travması bugün bile geçmedi...

    yalnız bu büyük afete rağmen aradan geçen yıllarda yeni depremlere karşı önlem alınmayan yıllar...

    deprem öldürmez, demiri çalınmış, deniz kumundan yapılan, dere yatağına yapılan, denizin üzerine yapılan evler öldürür insanı, insanı insan öldürür.

    bu elim olayda hayatını kaybedenlere allah'tan rahmet, yakınlarını kaybedenlere ise tekrar sabırlar diliyorum.
  • 54
    üzerinden 23 yıl geçen elim hadise. oturduğumuz binanın duvarlarındaki deliklere parmağımı sokar, genişletir ve deniz kumundan yapılıp yapılmadığını öğrenmek için deniz kabuğu, midye arardım. abim nasıl sağlam mı bina diye sorduğunda ise dalgıç çıktı dalgıç taşınalım buradan derdim. belli ki idrak bile edememiştim olayın vehametini.

    hasta annemi yalnız evde bırakamadığım için taşındığım o ev hala yerinde duruyor, içinde insanlar yaşıyor. annem artık yerinde değil ama.

    " mecburiyet " kadar acı bir cevap yok şu hayatta. kimi çığlık atar, kimi nasihat verir, kimi vaat eder. bu sıralamayı da para ve güç belirler. yazık...

    bilim yaşanacağını belirtse de bir daha böyle bir olayın yaşanmamasını umut etmekten başka çarem yok. çünkü tedbiri alabilecek yeterlilikte gücüm mevcut değil. o gücü olanlar var mıydı? elbette...
  • 58
    merkez üssünde yaşadığım depremin tarihi.
    bizim için tam anlamıyla korku filmi gibi olmuştu. evimiz ağır hasar almıştı ama yıkılmamıştı. evden dışarı çıkamamıştık çünkü kapı kilitlenmişti ve açılmıyordu. dışarı da toz bulutları, karanlık ve çığlıktan başka bir şey yoktu. artçı depremler oluyor ve olacaktı ama biz hasarlı evden çıkamıyorduk. yardım falan da gelmiyordu. zaten sesimizi duyanlar da bizim apartmana girmeye korkuyor geçip gidiyordu. adeta ölüm bekleyişinin içindeydik. tan vakti geldiğinde asıl acı tablo ortaya çıktı. bizim bölge enkazlar içindeydi. insanlar kıyameti yaşamıştı resmen.

    6 şubat 2023 depreminde aynı bizim durumu yaşayan, hasarlı evlerinden kapı kilitlendiği için çıkamayan ve yardım diliyen onlarca kişinin tweetini gördüm. çok üzücü. insanın içi parçalınıyor :(

    yitip giden onca hayat, aile...
    99 depreminden yaklaşık 24 yıl geçti ama değişen pek bir şey yok. aynı acı senaryo, aynı yıkım, bir türlü ders almıyoruz. birinci sınıf malzeme, deprem yönetmeliğine uygun denilen yeni evler bile yıkılıyor. ne desem artık bilemiyorum. büyük rezalet.

    istanbul depremini de aynı şekilde izlemek istemiyorum ben ya. radikal bir şeyler yapılmalı artık. insan hayatının bu kadar ucuz olmasını kabul edemiyorum. türkiye'de birçok yerin ağır deprem bölgesi olduğunu bildiğimiz halde deniz kumundan ev yapmaya devam mı? kalitesiz malzemelere devam mı? kentsel dönüşüme ve doğru denetime önem vermemeye devam mı? takdiri ilahi demeye devam mı? çok yazık!

    maalesef artık sözcüklerin kifayetsiz kaldığı yerdeyiz.
    hayatını kaybeden herkesin ruhu şad olsun. yaralılara da acil şifalar diliyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın