• 26
    memur ailesinden gelen bir çocuk olarak kocaeli'nin darıca ilçesinde bizzat yaşadığım korkunç depremin hatırlamak istemediğim kara günü. biz körfezin diğer yakasında olduğumuz için ve de biraz daha "insaflı" müteahhitlerin inşa ettikleri evlerde yaşadığımız için evlerimiz çökmeden arabalarımızın, misafirhanelerin içinde konakladığımız 2 ay geçirmiştik. fakat marmara bölgesinde yaşayan birçok masum insan o kadar şanslı değildi...

    ruhları şad olsun. deniz kumundan inşa ettikleri evlerde binlerce insanın yitip gitmesine sebep olanların da allah belasını versin!
  • 27
    18 yıl önce bugün tam da bu zaman diliminde yaşadığımız resmi rakamlara göre 18.373 insanın hayatını kaybettiği,48.901 insanımızın da yaralandığı büyük deprem felaketinin yıldönümü olan tarih. doğup büyüdüğüm ve hala yaşamakta olduğum kocaeli' nin gebze ilçesinde tanık oldum bu büyük felakete. sadece hayatını kaybedenler ve yaralananlar olmadı ne yazık ki akıl sağlığını bir daha hiç kazanamayacak şekilde kaybeden insanlarımız oldu. allah hepsinin şifasını versin. ne desem bilemiyorum sözlük. ne yazık ki hala ders alamadık ülkece bu deprem felaketinden. en çok canımı yakan da o dönem büyük fedakarlıklarla enkaz altında kalan birçok insanı kurtaran, yaşama dönmelerinde büyük pay sahibi olan arama kurtarma derneği'nin (bkz: akut) başkanı olan nasuh mahruki gibi değerli bir insanın uğradığı haksızlıklar oldu.
  • 30
    benden anne ve babamı 9 yaşındayken almis olan deprem diyeceğim ama yanlış olacak. çünkü o bir doğa olayı, olması garip değil. bunun sorumlusu deniz kumundan kaleler yapar gibi ev yapan paraya aç heriflerdi. bu konularda akıllanmak soyle dursun daha da geriye gittik. deprem toplanma alanlarına evler diktik. artık hiç deprem görülmeyen bir ülkede yaşasam da türkiye için özellikle bu konuda üzülüyorum. umarım başka felaketler yaşanmaz.
  • 31
    öyle bir felaketti ki deprem bölgesi ile alakamız olmadığı halde bile tüm şehir sokaklarda veya arabaların içinde yatıyordu. insanların gözlerinin içininde korku ve panik vardı. umarım bir daha 17 ağustos depremi gibi bir felakete uğramayız. ama şu da bir gerçek ki bilim yalan söylemez. önümüzdeki 10 yıl içinde yine böyle bir felaket istesek de istemesek de yaşayacağız. buna ne kadar hazırlıklı olursak o kadar iyidir. hayatlarını kaybedenlerin ailelerine tekrar tekrar çok geçmiş olsun.
  • 35
    büyük istanbul depreminin demonstrasyonu şeklinde cereyan eden doğa olayı. görevli bulunduğu fabrikanın önünde oluşan yarığa düşen 1 gece bekçisi vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. resmi verilere göre 18372 vatandaşımızın ise hırsızlık, arsızlık ve tedbirsizlik gibi haklı gerekçelerle hayatları ellerinden alınmıştır. yine aynı haklı gerekçeler geride 50 bine yakın fiziki yaralının yanı sıra ruhen yaralı üç şehir dolusu insan bırakmıştır. her ülkeden gelen yardımlar ve deprem vergisi adı altında yapılan kesintiler sonrası 2001'de yaşanan ekonomik krizinin aslında 2 yıl kadar gecikmesine sebep oluşu ise yıllar sonra ortaya çıkabilen tarafsız analizler vesilesi ile öğrenebildiğimiz bir detay olmuştur.

    o günden günümüze doğru gelirsek tabi ki bu millet ve devlet bu felaketten gereken dersleri fazla fazla çıkarmıştır. 7.4 yetmedi mi gibi son derece yerinde bir soru ile depremde sevdiklerini ve ruh sağlıklarını yitirenlere hesabını sormuş, geçici olarak hayatımıza girmesine rağmen katlanarak toplanmaya devam eden deprem vergilerini itibardan tasarruf olmaz diyerek çar çur etmiş, deprem sonrasındaki yaşamı da düşünerek memleketteki tüm deprem toplanma alanlarına alışveriş merkezleri dikmiş, kentsel değişim adı altında halk argosunda çantacı denilen açgözlü şark kurnazlarının kısa yoldan servete ulaşmasını sağlamıştır.

    1999 depreminde kırılan körfez segmentini bir kenara bırakırsak istanbul'un altından geçen beş tane fay hattı var. daha doğrusu meşhur kuzey anadolu fay hattının beş segmenti bulunuyor. her ne kadar tarihsel verilere göre istatistik tutmak içinde hata payı barındırsa da bunların 4 tanesi tarihsel olarak deprem üretme periyotlarının doldurmuş durumdalar. buna ek olarak 1930 erzincan depreminden bu yana kuzey anadolu fay hattı üzerinde yaşanan bir deprem fırtınasının batıya doğru ilettiği enerji de istanbul'un altına kadar gelip dayanmış durumda. değil üç yıl beş yıl sonra, üşenmeden okuyorsanız siz bu entryi okumayı bitirene kadar dahi bir büyük istanbul depremi'nin yaşanması süpriz değil.

    peki istanbul ve türkiye bu büyük depreme hazır mı, elhamdülillah...

    güzel istanbul, içinde bir türlü sığamayıp kazıp beton dökmekten bıkmadığımız istanbul bu faciaya hazırdır. tek kat bina temeli üzerine çıkılmış kondu apartmanlarıyla, daha uçak inmeden çöken havalimanı pistiyle, aynı teknikle doldurulmuş sahilleriyle, dış kaplaması ve manzarasına milyon lira sayılan ekonomik ömrünü tamamlamış deniz kumundan villalarıyla, deprem sonrası vatandaşlar sıkılmasın diye avmlerle donatılmış toplanma alanlarıyla, normal günde bile aksayan ulaşım altyapısıyla, sırf sosyal ve siyasi konularda laf ediyor diye mühendis odalarından alınıp paragöz taşeronların insafına bırakılan inşaat sektörünün durmadan diktiği binalarla gayet de hazırdır.

    nüfusunun %30'unu bu saatli bombanın üzerine yığmaya devam eden, hemen her sektörünün merkezini ve üretim kapasitesinin yarıdan fazlasını yine burada tutmaya devam eden, pohpohlama dışında her yorum ve kritiği "hain dış güç" diyerek savuşturan türkiye'miz de fazlasıyla hazırdır bu felakete karşı.

    19 sene önce bugün yaşanan deprem yaklaşık 2 milyon nüfusun yaşadığı bir alanı doğrudan etkilemişti. bu bölgelerde o zamanki istatistiklere göre kilometrekare başına düşen nüfus 600 kişi civarında hesaplanıyordu. yine resmi rakamlara göre enkaz altında kalıp ölen vatandaş sayısı 18372 olmuştu. istanbul o depremden, deprem dalgalarının kesişip yansıdığı yerde bulunan avcılar haricinde hasar almadan kurtulmuştu. yanıbaşındaki felakete her anlamıyla yardıma koşabilmiş, yurt dışından gelen yardımların da iletilebilmesine imkan vermişti.

    istanbul'un 2017 yılındaki tahmini(!) nüfusu 15 milyon. bu tahmini nüfusun kilometrekare başına düşen sayısı ise 2900 civarında. her ne kadar 1999 sonrası düzenlenen tse yönetmelikleri ciddi iyileştirmelerde bulunsa da bu "tahmini" 15 milyon nüfusun ne kadarı 18 yaş altındaki binalarda oturmaktadır, bu 18 yaşın altındaki binaların ne kadar yönetmeliğe uygun yapılmıştır tam bir muamma... bunun yanında istanbul'un meşhur yedi tepesinin arasında kalan kısmının jeolojik durumu, hiç durmadan devam eden inşaat ve harfiyat faaliyetlerinin zemin karakteristiğinde yaptığı tahribat da göz önüne alınması gereken ve depremde bina sağlam kalsa bile yıkıma ve ölümlere sebep olabilecek kriterler.

    ortalamanın biraz üstü bir yağışta bile istanbul içinde bir yerden bir yere gitmek ciddi sorun haline gelirken olası bir yıkımda ulaşımın nasıl sağlanabileceği, zaten nüfus orantısından dolayı yeterli sayıda olamayacak yardım ekiplerinin ihtiyaçlılara nereden nasıl ulaşabileceği, kurtulan yaralıların hangi hastaneye nasıl gideceğini, hele ki civarında şehirlerde 6-7 milyon nüfus bulunan 15 milyonluk istanbul'un elden nasıl doyurulacağı konularnı falan düşündükçe insanın içi daralıyor...

    bir kez daha hayatını kaybedenlere rahmet, hayatı dışındaki herşeyini kaybetmiş olanlara sabır dilerim...
  • 37
    30 bine yakın insanımızı kaybettiğimiz büyük bir felaketti. hala içimizde bir acıdır 17 ağustos 1999 gecesi yaşananlar. hayatını kaybedenler, yaralananlar, ruh sağlığını kaybedenler, evlerinden barklarından olanlar ve daha nice acılar.
    allah bir daha yaşatmasın diyeceğim ama burası kuzey anadolu fay hattı üzerinde duruyor hala deprem bölgesi coğrafi anlamda değişen bir şey yok. insanları deprem değil binalar öldürür. o yüzden bilinçlerde birşeylerin değişmesi gerek. ve gelinen noktada bilinçsel anlamda hala gerektiği kadar mesafe alabilmiş değiliz.
    sonsöz ; tüm deprem şehitlerimizi rahmetle anıyorum.mekanları cennet olsun.
  • 38
    19 sene gecti , değişen birsey yok. o zaman da 9 yasındaki kız cocugunun uyurken basında unuttugu tokasının beton blogun darbesiyle kafasına saplanmasına "allahın topluma cezası", diyen vicdansızlar vardı.

    bugun de fıtrat deniyor, kader deniyor, en ucuzundan makinist diyorlar, ya da yangın kapısını kapalı tutan hademe diyorlar..

    o kadar cok olay oldu ki, unuttuk gittik hepsini. hicbir zaman gercek sorumlulara ulasılmasını engelleyen o meshur duvarı da asamadık ..

    hersey halı altı ....
  • 40
    vefat edenlere allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

    aradan geçen 20 seneye rağmen, hala istanbul'da "inşaatta kullanılması gereken demirin 10'da 1'i kullanılmış", "yine bir bina çöktü" gibi haberleri görüp yaklaşan yıkımı görmemek için kör olmak gerek.

    felaket tellallığı yapmak gibi olmasın ama çok kötü günler bekliyor bizi.
  • 43
    20 sene evvel bir çok insanımızın hayatını karartan depremin yaşandığı gün. bugün haberlerde deprem sabahının görüntülerini görünce bir kez daha tüylerim diken diken oldu.

    bu felakette yaşamını yitiren herkese allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun. yaralanan ve evinden olan herkese de tekrar geçmiş olsun. umarım böyle bir felaketi tekrar yaşamayız.
  • 44
    20.yılında büyük üzüntüyle andığım ve aynı zamanda benim için hayırlara vesile olan depremdir.
    5 yaşında bir çocuktum ve beylikdüzü'ndeki villamızda yakalanmıştık depreme. kardeşim doğuştan böbrek tıkanıklığı ile doğmuştu. depremin korku ve stresi sonrası hastalığı bir anda düzelivermişti. günlerce tuvaletine çıkamayan ve henüz 6 aylık olan bir bebek düşünün. depremden sonra tuvaletine çıkmaya başlamıştı ve ameliyat olmasına gerek kalmadan düzelmişti.

    keşke diğer vatandaşlarımız da bizim kadar şanslı olsaydı diyorum. avcılar hele ki...

    neredeyse sağlam bina kalmamıştı depremden sonra. haftalarca ölüm koktuğunu söyler babam ne zaman deprem konusu açılsa.

    depremde hayatlarını kaybedenlere rahmet, yakınlarına ise baş sağlığı dilemek boynumuzun borcudur.

    allah rahmet eylesin. daha kötüsünden korusun inşallah...
  • 45
    (bkz: depremi unutma, unutturma)

    17 ağustos gölcük ve 12 kasım düzce depremi'ne düzce'de tanık olmuştum. 98' yılının başında ev arayışındaydık. düzce'nin karaca mahallesi'nde ev arıyorduk. karanfil sokak adında bir çıkmaz sokağı çok sevmiş babam, henüz çocuk olan benim ve birkaç ay sonra doğacak kardeşimin rahat rahat oynayabileceğini, dışarıda dolaşabileceğini düşünmüş. birkaç ev bulmuş, birinin kirası konusunda ev sahibiyle anlaşamamış, sonrasında da aynı zamanda üst komşumuz olan ishak amca'nın dairelerinden birini tutmuş. ishak amca ve şehnaz yenge, annemi ve babamı hiç olmayan çocukları, beni ve kardeşimi de torunları gibi gördüler hep. iki dedesini ve babannesini hiç görmeyen benim için çok önemli insanlardı. ve düzce yıkıldı, önce 17'sinde ağustos'un, sonra 12'sinde kasım'ın...

    20 yıl oldu, dün gibi hatıralarımda o gece duyduğum uğultu, çığlıklar. karşı apartmanda hemşire bir abla vardı. uefa kupası'nı kazandığımız akşam balkonda bağırıyordum rerere rarara gassaray gassaray cimbombom diye. babam içeri sokmaya çalışıyor beni, "oğlum silah atarlar, gel içerde bağır" ama yok sevda bu. karşı balkondan o hemşire abla yetişti babamın imdadına, "hadi içeri gir..." ikiletmedim onun sözünü. çok sonra öğrendim ki uyanamamış o gecenin sabahına. bir dizi apartman birbirinin üstüne yatınca göçük altında kalmış.

    ağustos sonunda o apartmandan taşındık, eve ufak çatlaklar dışında bir şey olmamıştı ama korkmuştuk. mahalleyi terk edip bir köyde, bahçe seviyesinde bir eve taşındık. altımızda toprak, üstümüzde çatı olan bir eve. biz mahalleyi terk ederken babamın o ev sahibiyle anlaşamadığı için tutmadığı ev de veda ediyordu bize. 4 katlı apartmanın ilk iki katı yoktu, en üst katı ise neredeyse 30 derece eğilmiş, duvarları yok. içinde zar zor ayakta duran buzdolabı gözüküyor. o apartmandan kimse sağ çıkamamış. o apartmanın fotoğrafı ise hala babamın evinde. bazen yaşamak sadece bizim kararlarımıza bağlı olmuyor.

    çok zor bir geceydi, daha kötü ne olabilir ki diyorduk. sadece üç ay beklememiz gerekiyormuş daha kötüsü için... karanfil sokakta hiç dışarı çıkıp oynamadım. bilmiyorum niye ama orada oturduğumuz kısa süre boyunca hep camdan izlemekle yetindim sokakta oynayan çocukları. kardeşim zaten bebekti oradan ayrıldığımızda. babamın hayal ettiği gibi olmadı hiçbir şey. bugün ailem hala düzce'de yaşıyor, kardeşim istanbul'da okuyor, bense ankara'dayim. korkmadığım bir gün bile olmadı şu son yirmi yıl boyunca. zor...
  • 46
    -o gece gölcükte askeriyede dini yok etmek için kararlar alınmış(!)
    -kur'an yırtılmış(!)
    - fuhuş çok artmış
    - ..mış ..muş

    allah belanızı versin kara vicdanlı herifler. binlerce , onbinlerce hayat kayboldu. hala ders almadık, hala buna benzer safsatalara inanıyoruz(!)

    17 ağustos bir milat olmalıydı. hiroşima gibi olmalıydı. ulan biz ne yapıyoruz (ne yaptık) denmeliydi. ölen annendi baban kardeşindi. insandı. biz hiç bir şey yapmadık ve daha büyüğü gelecek diye bilmem nerelerini yırtan deprem uzmanlarını sexi erkek seçtik umarsızca ve kaşarlanmış tavırlarla.
  • 47
    cumhuriyet tarihinin belki de yaşanmış en büyük felaketi. biz izmir'de olmamıza rağmen gece nasıl sallandığımızı hatırlıyorum en net hatırladığım ise sanki hiç bitmeyecekmiş gibi uzun sürmesiydi. ege bölgesinde oturanlar zaten bu tarz depremlere alışkındır ama ilk defa rahmetli babam "gene merkezi burasıdır inşallah yoksa bu sefer başka türlü salladı yıkmıştır biryerleri" demişti. ağzından yel alsın dedi annem ama önce elektrikler kesildi sonra uzun bir müddet gelmedi. bizde adettir deprem oldumu hele de tatilse rahmetli dedemlerin evine giderdik tek katlı diye. orada elektrik geldi televizyon açıldı ve babamın korktuğu başına gelmişti.
    ama televizyondan ya da gazetelerden takip etmekle gerçekler arasında bile o kadar fark vardı ki. kuzenim askeriye kampındaydı ve depremde yıkılan binalara ilk kurtarma çalışmalarına katılanların arasındaydı. geri döndüğünde anlatmadı çoğu şeyi. sadece o ilk ses sonrası kıyamet ve yardım isteyenler...
    peki ders aldıkmı? tabi ki hayır... toplanma alanlarına yapılan avmler yine ucuz maliyetle yapılan evler imar barışı adı altında yapılan rezillikler. hayatımıza depremden sonra giren ve hayatımıza 20 yıldır çöreklenen ötv. bir araba alırken yanına bir araba daha devlete hediye ediyorsak mesela o zamandan kalmadır. belki de toplanan vergi ile izmit ve gölcük yeni baştan birkaç kez daha inşaa edilebilirdi ama ne yapıldı paralar nasıl harcandı harcanıyor muamma. giden gittiği ile arkasından çeken çektiği ile kaldı maalesef...
    allah bu felakette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza gani gani rahmet eylesin. bu acıyı yaşamış yakınlarını kaybetmiş kardeşlerime de tekrar başsağlığı diliyorum. allah böyle bir felaketi ülkemize bir daha yaşatmasın inşallah...
  • 48
    o kara gecede hayatını kaybedenlere allahtan rahmet, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı diliyorum.

    ülkemiz için milat olması gereken bu elim faciadan sonra yapı sektörünü ve onu düzenleyen yasal çerçevelere baktığımız zaman ise; 20 yılda çıkan 3 deprem yönetmeliği, yapı denetim kanunu, iş sağlığı ve güvenliği kanunu halen daha çok yetersiz. üstüne üstlük "imar affı" gibi son derece kritik meseleler bile seçim malzemesi yapılabiliyor. üstüne kaçak kat çıkılan, kusurlu inşa edilen, yönetmelikten bir haber yapılmış gibi duran yapılara ruhsat veriliyor. sonra da kendi ağırlığını taşıyamadığı için çöken binalarla büyük marmara depremine doğru yol alıyoruz.

    renktaşlarıma tek tavsiyem, ev falan alırken ruhsat iskan ve ruhsat tarihi 2018 haziran-2020 ocak arası olan binalardan tamamen uzak durmaları.
App Store'dan indirin Google Play'den alın