trabzonspor efsanesi dozer cemil'in adının verildiği 2019-2020 futbol sezonunun açılış maçında geçen senenin iki ayrı lig şampiyonu galatasaray ile denizlispor karşı karşıya geldi denizli'de. galatasaray, geçen yıl olduğu gibi yine golcüsünü transfer edemeden lig maratonuna başlarken, bu kez bir de kulübede fatih terim yoktu zira imparator geçen sezonki başakşehir maçından sonra üç maç ceza almıştı. ev sahibi de yeni kurulan bir takımdı, onlar da transferlerini daha tamamlayamamışlar, takım olmak yolunda zamana ihtiyaçları vardı... ligin açılış maçı olunca istatistikçiler için de bulunmaz nimetler vardı bu maçta, sezonun ilk başlama vuruşunu denizlisporlular yaptı, ilk korneri ev sahibi kullandı, ilk penaltıyı selçuk kaçırdı, ilk penaltıyı stachowiak kurtardı, galatasaray adına topla ilk temas eden mariano oldu, ilk golü recep niyaz attı, ilk sarı kartı oğuz gördü, kırmızı kartla ilk atılan futbolcu marcao oldu... maşallah "yok yoktu" maçta... hatta uzun zamandan beri muslera ilk defa uzaktan gol de görmüştü kalesinde...
ilkler demişken seri, jimmy durmaz ve babel dışında geçen yılki şampiyon kadronun aynısıyla sahaya çıkan ve birbirlerini tanıyan galatasaraylıların karşısında yan yana oynadığı arkadaşının adını bile belki tam telafuz edemeyen denizlispor olunca, galatasaray ilk 5-6 dakikada kolayca 3-0 öne geçebilecekti... ikinci dakikada jimmy durmaz'ın pasını iki adımdan diagne kaleye yollayamazken, iki dakika sonra babel'in sekip kaleciyi de aşan vuruşunda diagne yine "maçın içinde" değildi. sarı-kırmızılılar yakaladıkları pozisyonlar sonrası "biz bu maçı alırız" diye gevşeyince ev sahibi ilerleyen dakikalarda dengeyi sağladı ama 25. dakikada diagne ceza sahasında topla buluştuğu anda oğuz tarafından ayağına basılarak düşürüldü. önce hakem devam kararı verdi ve denzlispor tehlikeli bir kontraya çıkarak marcao olmasaydı az kalsın sezonun ilk golünü de atacaktı da top kornere çıkınca var hakemi uyardı.
maçın hakemi abdülkadir bitigen'in pozisyonu incelemesi esnasında aklıma bir şey oldu: yayıncı kuruluşunun bizlere o esnada var odasındaki monitörlerden izlettiği görüntüler hakemin izlediği görüntüler mi? zira pozisyonun penaltı olduğunu gösteren çok açık bir açı varken, sürekli hakeme müdahalenin anlaşılmasının zor olduğu açılar seyrettiriliyordu.
neyse penaltı verildi, topun başına selçuk geçti ve kaptan daha önce 11 metre vuruşlarını sürekli gol yaptığı tarafa değil de bir kez kaçırdığı köşeye attı ve yine kaçırdı... o esnada lig bittiği günden beri sosyal medyada kendisine her türlü hakaretin yapıldığı, takımdan gitmesi için bir sürü baskının oluşturulduğu, hatta işi ileri götürüp küfür dahi edilen diagne geldi. aklı sahada olan ve taraftarın arkasında olduğunu düşünen diagne o penaltıyı selçuk'a bırakmazdı, gerekirse kavga eder ve o topu alır, penaltıyı da atardı, hele ki saha kenarında fatih terim yokken, bunu "kesin" yapardı... hatta ikinci dakikadaki golü de atardı diagne ama maalesef sosyal medya taraftarı elindeki değeri yerin dibine sokma konusunda çok maharetli...
penaltı atışı öncesi ise oldukça ilginç bir ana tanık olduk. selçuk topu beyaz noktaya dikerken, babel de "akıllı ve çabuk" davranıp ceza sahası çizgisinin kaleye en yakın tarafını kendine seçmiş ve beklemekteydi. yeşil-beyazlı bir topçu geldi ve babel'i itmeye çalıştı, hollandalı "burası benim" diyerek gitmeyince hakem ilginçtir iki topçuya da sarı kart gösterdi. neydi babel'in suçu? yerini vermemek mi?
selçuk'un penaltıyı kaçırması galatasaraylıların moralini bozarken, ev sahibini de cesaretlendirmişti. daha istekli savunma yaparken, maç öncesi planladıkları gibi kontralarla da muslera'nın kalesine gelmeye başladılar. maç devam ederken, aklıma geçen sezonki akhisar deplamanı düştü, hani her şey iyi giderken rodrigues'in sinan'ın elinden topu alıp penaltıyı kaçırması ve sonrasında ev sahibinin 3-0 gibi farklı bir skorla galatasaray'ı mağlup etmesi. olur muydu böyle bir facia tekrar? oldu da...
hazırlık maçlarında pek formda gözükmeyen marcao, akhisarspor'la oynanan süper kupa maçında da sahada "yokları" oynamıştı ve şöyle bir tespitte bulunmuştuk brezilyalı stoper hakkında:
"peki, neydi yolunda gitmeyenler? öncelikle savunmada oynayan luyindama ve marcao sanki hazırlık maçı oynarcasına "lakayit" bir tavır sergilediler. özellikle brezilyalı stoper neredeyse sahada hiç yoktu, rakibini kaçırdı, hatalı paslar attı ve de son dakika ceza sahası içinde en yapılmayacak olanı yaptı, topun auta çıkmasını beklerken "uyuyakaldı"... dün de instagram hesabını hackletmiş marcao... yaşadığı bir sıkıntılar mı var acaba, kafasını işine mi veremiyor, derdi tasası neyse, umarım en yakın zamanda çözülür.."
demek ki kafasındaki sıkıntı çözülmemiş, marcao yine kendisini verememişti maça ve iki tane "acemice" faul sonrası ilk devrenin bitimine bir kaç dakika kala oyun dışına gönderildi. takım tek stoperle kalınca devre bitene kadar o bölgeye "idareten" selçuk geçti ve 8 numaralı oyuncu orta sahada gösterdiği beceriden daha iyisini savunmada sergiledi, iki tane kritik topa son anda dokunarak gol olmasını önledi.
ilk devre sona erip, ikinci yarı başlarken herkes donk - selçuk değişikliğini beklerken, ümit davala- levent şahin ikilisi ise seri'yi kenara almıştı, kaptan hala sahadaydı. ligin daha başı olması, kondisyon olarak istenilen seviyede olmayan galatasaray, bir kişi eksik oynarken sıcağın da etkisiyle dakikalar ilerlerken iyice oyundan düşmeye başladı ve rakip kalede neredeyse hiç gözükmez oldu. üç puan hesabıyla gelinen deplasmanda bir puan bile kâr sayılacakken orta saha ve savunma elemanlarının açık verdiği bir anda recep niyaz'ın uzaktan gelen golü, beraberlik ümidini de bitiriyordu.
emre mor'un oyuna dahil olması, diagne'nin çıkıp babel'in forvete geçmesi, yuto'nun sol açığa yollanması gibi değişiklikler galatasaray adına tabelayı değiştirmezken, uzatma dakikalarında rodallega attığı golle maçın skorunu tayin ediyordu: 2-0...
maç sonunda ise denizlispor tribünlerinde tatsız olayların olduğu haberi sosyal medyada yankılanıyordu. cezalı olduğu için tribünde olan hasan şaş ve necati ateş maç boyunca çeşitli hakaret ve küfürlere maruz kalmış ve tribünden inerken taraflar arasında bir münakaşa meydana gelmiş. olayların iç yüzünü bilmeden "sosyal medya linççileri" hemen göreve başlayıp, hasan şaş'a yüklenirken, hasan da bu tepkilere dayanamayıp instagram hesabından dün gece istifa ettiğini yazmıştı. bereket "akli selim" galatasaray taraftarı devreye girdi ve hasan'a sahip çıktıklarını gösterdiler. yönetim de bugün yaptığı açıklama ile "kimsenin bir yere gitmediğini", 23. şampiyonluk yolunda hep birlikte savaşılacağını duyurdu...
hasan şaş galatasaray'ın ruhudur, hasan şaş bizden biridir, hasan'ı sonuna kadar savunuruz da denizlispor forması giymiş beşiktaşlı bir taraftarın yaptıkları için de yönetim gerekli girişimleri başlatmıştır...
maçtan fotoğraflar ve kaynak:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-0galatasaray.html