2004-05 Türkiye Süper Lig 32.Hafta Maçı
19:00 Ali Sami Yen Stadyumu
1 - 2
  • 23
    (bkz: tarihte bugün)

    bizim olmayan mayıs'lardan acı bir enstantane gibiydi bu maç.

    maçtan önce puan durumunda fb-77 gs-73'tü. sonraki hafta fb-gs maçı vardı kadıköy'de. o yüzden fenerbahçe puan kaybedip biz de bu maçı alırsak şampiyonluk maçına çıkacaktık kadıköy'de. bir de bu maçtan 4 gün önce fb'yi kupa finali'nde 5-1 yendiğimiz için * herkes eğer o maça puan farkı tek maç bandında çıkarsak fb'yi yenip şampiyon olabileceğimizi söylüyordu.

    maçın hemen başında öne geçtik cihan haspolatlı ile. tribünlerle beraber futbolcular da kulağı ankara'ya, fb maçına vermiş olacaktı ki ilk devreyi 1-0 üstünlüğe rağmen 1-2 geride kapattık.

    ikinci yarı böyle başladı, dakikalar umarsızca geçerken dakika 70 gibi ankaragücü-fb maçından gol haberi geldi, ankaragücü 1-0 öndeydi. yani bize gelecek hafta şampiyonluk maçı için beraberlik bile yeter hale gelmişti, fb-77 gs-74 olacaktı berabere kalırsak ve ilk devre fb'yi yendiğimiz için ikili averaj da bizde olacaktı. ancak dakikalar geçti, o gol bir türlü gelmedi, fb kaybetti, fb'yle beraber biz de kaybettik ve sezona havlu attık tamamen.

    tam fb ankaragücü karşısında 1-0 geriye düştüğü anda hagi'nin hakan şükür-cafercan değişikliği ise o hafta boyunca çok konuşulacaktı.
  • 1
    bu maç, takımımızın 11 mayis 2005 galatasaray fenerbahce maçında fenerbahçe'yi beşleyip türkiye kupasını aldıktan sonra ligi kafasında bitirdiğinin göstergesiydi. maç öncesi fenerbahçe'yle aramızda 4 puan fark vardı ve bitime 3 hafta kalmıştı. üstelik sondan bir önceki maç da fenerbahçe'yle bizim aramızdaydı. fakat kimse fenerbahçe'yi yensek bile onların diğer maçlarda puan kaybedebileceğini düşünmediği için şampiyonluğa gitti gözüyle bakılıyordu. fenerbahçe'nin diğer maçları; düşmemeye oynayan ankaragücü ve ligde bir iddiası bulunmayan konyaspor ile beraberdi.

    takımımız, yukarıda belirttiğim umutsuzluk ve kupayı almış olmanın rehavetiyle maça çıkıyordu. daha maçın başında cihan haspolatlı'nın attığı golle öne geçmiştik ama sonra youla'nın ve erkan özbey'in gollerine engel olamamıştık. ilk yarı bu şekilde bitti. ikinci yarı oynanırken kadıköy'den gol haberi geldi. bizim maçla aynı anda başlamış olan fenerbahçe-ankaragücü karşılaşmasında, ankaragücü 66. dakikada 1-0 öne geçmişti. umutlar tekrar yeşermişti çünkü bu maçtan alınacak 1 puanla bile kadıköy'de fenerbahçe maçına 3 puan farkla çıkabilecektik. yani o maçta yenersek şampiyonluğa uzanmamız için önümüzde tek engel son hafta oynayacağımız denizli maçı kalacaktı. tabii öncelikle bize en azından 1 puanı getirecek golü veya golleri bulmalıydık.

    işler umulduğu gitmedi. fenerbahçe kaybetmişti ama biz de kaybetmiştik. hagi işte o maçta asıldı çünkü fenerbahçe'nin yenik durumda olduğu bilinirken, takımımızın gole ihtiyacı varken öyle bir değişiklik yaptı ki bu medyayla asılmaması mümkün değildi. o zamana kadar 18 golle takımın en golcü ismi, daha dört gün önce kupa finalinde fenerbahçe'ye 2 atmış hakan şükür 71. dakikada oyundan çıkıyordu. yerine giren isimse genç ve tecrübesiz cafercan'dı. o da bu 20 dakikanın stresini kaldıramadı ve maç böyle bitti. sonrasında ise moralsiz çıktığımız fenerbahçe maçını kaybettik ve hem şampiyonluktan hem de şampiyonlar liginden olduk.

    hagi hatalıydı, orası doğru. kupa finalinden sonra takımı mental olarak hazırlayamamıştı ve çok kritik bir zamanda genele göre yanlış kabul edilen bir değişiklik yapmıştı. fakat yediğimiz gollerde kimin hatalı olduğuna bir bakarsak kaçan şampiyonlukta asıl sorumlunun özhan canaydın olduğunu görebiliriz. iki golde de uğur uçar'ın bariz hataları vardı. uğur o zamanlar henüz 18 yaşında, stoper olarak yetişmiş ama kendisinden galatasaray'ın sağ beki olması beklenen bir gençti ve kadro darlığından oynatılıyordu. o mevkide oynayabilen diğer oyuncu da cihan'dı ama o defans kökenli bir oyuncu bile değildi. her sene "x tane yıldız getireceğiz." diyen özhan canaydın o bölgeye bir çare bulamadı, getirdiği tek yıldızı da kaçırdı. bunlara rağmen kaçan şampiyonluğun sorumlusu olarak hagi gösterildi ve takımdan gönderildi.

    o zamanlar biz de işin tam farkında değildik, hagi'yi eleştirdiğimiz zamanlar da; "şu değişiklik neden yapıldı, bu adam neden oynuyor?" diyorduk. fakat şu anki yönetim tarafından "kadro nasıl kurulur?"un cevabı verilince haksız olduğumuzu anladık. şimdi "takımın çok kötü oynadığı zamanlar da oldu" diyebilirsiniz ama o zamanki kadroyla şimdiki kadroyu karşılaştırın, farkı göreceksiniz (detaylı bilgi: #74242). yanlış anlaşılma olmasın, hiçbir futbolcuyu suçlamıyorum; hepsi canla başla oynadı. fakat 10'un elinde yokmuş işte, elindekileri kullanmaya çalışmış. her şeye rağmen kupayı almış, sezonu ilk 4 içinde bitiren diğer 3 takımdan 10 puan toplamış, şampiyonluk yarışından hiç kopmamış ama suçlu o olmuş. keşke hagi bu maçla harcanmasaydı. fenerbahçe'ye yenilip şampiyonlar ligini kaçırdığımız için kendisine kızılabilir ama bu kadroyla şampiyonlar liginde ne yapmamız beklenirdi ki? o zamanki halleriyle şimdiki takımda yeterli görebileceğimiz kaç kişi var? benim aklıma 3 kişi geliyor; mondi, tomas, ribery... (arda'yı saymadım, o hala var.) başka da yok işte. unutmadık 10'a yapılanları. o yönetimden biri çıkıp da "takım çok rerörö, iyi yönetilmiyor bla bla..." dediği her zaman da hatırlayacağız.

    vay arkadaş, maç entry'si diye yola çıktım ama istatistiğiyle hesaplamasıyla uğraşırken hagi entry'sine döndü.
  • 24
    hagi'nin degisikliklerle macin kaderini etkiledigi mac. cafercan'ın oyuna girmesi o kadar da sorun değildi ama çıkanın hakan şükür olması değişikliği anlamsız kıldı. ligin son bölümünde iç sahada hele de öne gectiğin bir maci kaybedersen şampiyon da olamazsın.

    gerçi ben kazansaydik da bir sonraki hafta kadıköy'de fenerbahçe'yi yenecegimizden emin değildim. her ne kadar net olarak üstün olan taraf biz olsak da.
  • 4
    hakan şükür'ü galatasaray'da oynadığı süre içerisinde ilk defa saha içinde sinirli, agresif hatta dellenmiş halde gördüğüm maçtır. zaten son dakikalarda top şişirmeye başlayacak, sağlı sollu ortalar yapacak takımda çıkarılması gereken son oyuncu olması hakan şükür kadar bizleri de şaşırtmıştı.

    yalnız hani vardır ya bazı maçlar; tarihi görünce "ah ulan ah!" dersiniz, işte bu maçta onlardan biridir.
  • 19
    şampiyonluk yolunda ümidin asla kesilmemesi gerektiğini bizlere hatırlatan maç. yani şu maç gerçekten de çok büyük talihsizliktir. nasıl olsa şampiyonluk gitti diye, kupada fener'e de 5-1 koyduk diye yayılan bünyelere fenerbahçe'nin aynı saatlerde ankaragücü'ne 1-0 yenilmesi gerçeği tokat gibi çarpmıştır. zira 33. haftada kadıköy'e 4 değil de 1 puan farkla çıkıp "sahasında kupa kaldırdığımın çocukları" olayını 7 sene önce yapabilirdik, ama yapamadık. hem şampiyonluğu garantileyen fenerbahçe 34. haftada da mağlup olmuştu falan.

    çok saçma yani baştan sona saçmalık, talihsizlik, ne derseniz deyin. gevşemek yok, rehavet yok. her zaman inanacağız, her zaman elimizden gelenin en iyisini yapacağız. başka yolu yok!
  • 5
    hakan şükür o tepkisiyle, -haklı ya da haksız- hagi'yi bitirdiği gibi cafercan'ı da bitirmiştir. zaten hagi de cafercan'ı adeta bitirmek istercesine yalnızca 2 kritik maçta oynatmıştı. genç bir oyuncuyu öne geçilmiş, stresi nispeten azalmış maçlarda formaya ısındırmak yerine, ali sami yen'de 1-2 yenik olduğumuz gençlerbirliği maçının 71.dk'sında hakan şükür'ün, ve yine evimizde 0-1 yenik götürdüğümüz malatya maçının 45.dk'sında elvir baliç'in yerine dahil ederek büyük bir baskı yüklemişti. cafercan olur muydu olmaz mıydı o ayrı konu tabi ama hagi'nin bu yaklaşımının oyuncu üzerinde olumsuz etkisi olmuştur elbette.

    ayrıca maç ile alakalı ilginç bir not: o gün gençlerbirliği kadrosunda yer alan 5'i ilk 11 olmak üzere tam 6 oyuncunun yolu bir şekilde beşiktaşla kesilmiş, ya da kesilecekti.*
  • 9
    hayatımda en çok üzüldüğüm maçları sıralasam bu maç kesinlikle ilk beşe girer. yazarken bile içimin yanmasına sebebiyet veren maçtır.

    maç başlarken, maçın önemi şeyimde miydi? pek değildi. fener'e 5 çekmiştik üç gün evvel. fenerbahçe'yle aramızda 4 puan vardı ve şampiyonluk hesapları yapmaktansa kupa zaferinin keyfini çıkarmak daha güzeldi. ligde elimizden geleni yapmış ama son haftalara lider girememiştik. ama önemli değildi, takım savaşmıştı elinden geldiğince. 5 gollü fener galibiyeti ve kupa ligdeki ikinciliği unutturmuş, takıma olan minnetimizi arttırmıştı. çoğu galatasaraylı şampiyon olamasak bile bir de kadıköy'de fener'i yenip alacakları şampiyonluğu zehir etmek istiyordu. ki hakikatten olası bir senaryoydu bu çünkü karşı taraf 5 yiyince karışmış, "kadıköy'de de yenilirsek şampiyonluk istemiyoruz" noktasına gelmişti bir anda. tribünler salkım saçak pankartla doluydu. kupa zaferimizdi konu elbette.

    halamlarda izlemiştim bu maçı.tribünler kızıldı (ki tribünlerdeki bu kızıllık bir sene sonra 14 mayıs 2006'daki kayserispor maçında da mevcuttu). cihan'la öne geçmiş, ara ara ankaragücü-fenerbahçe maçına bakar olmuştuk. işler ilk yarıda istediğimiz gibi gitmedi, 2-1 yenik kapattık. pek üzülmemiştim açıkçası. fenerbahçe'nin ankaragücünü geçeceğini düşünüyordum. orda ilk yarı 0-0 bitmişti.

    ikinci yarı sağlam bir tribün desteğiyle başladık. ilk 5-10 dakika oyun dengede gidiyordu. derken bir anda tribünden bir patlama sesi geldi. geldiği gibi diğer maça döndük tabi: penaltı atacaktı ankaragücü. bir anda heyecan tavan yaptı bende. cenk köşeye yolladı topu, ankaragücü öne geçti. hopp, hemen bizim maça döndük tabii. sahne şuydu. numaralının çatısında ayakta gözüken insanlar ve kükreyen bir stad: "bizim için gençler'e de koy!"

    o an bu maçı kazanma zorunluluğumuzun verdiği yük omuzlarımı ezdi sanki. o an anladım maçın ne kadar önemli olduğunu ve bizi şampiyonluğa ulaştırabileceğini. tribün coştukça ben de havaya girdim, yerimde duramamaya başladım. ara ara yine fener maçına dönüyorduk ama adamların pas yapmaya hali yoktu. olay açıktı: kazanırsak şampiyon oluruz!

    ribery'nin kanadında yoğunlaşan ataklarımız net pozisyona dönüşmüyordu bir türlü. ali tandoğan'ın içindeki kasap ortaya çıktı, ribery'nin ayağını kıracaktı az kalsın. ribery'yi daha da çok kilitledi bu pozisyon. derken hakan şükür çıkarken hagi'ye tepki gösterdi, yüklendik ama bir türlü golü bulamadık. halbuki o doldur boşaltta hakan şükür çok işimize yarardı.

    maç bitince dakikalarca kıpırdayamadım yerimden. eve dönüş yolunda sokakta yürürken "ulan hagi, ulan hagi" diye kendi kendime konuştuğumu hatırlıyorum (daha fazla da kızamıyorum ki hagi'ye, nasıl kızayım!) bir de bir apartımanın önünde oturan 3-5 gencin ciğerimi yakan muhabbetini: "hakan oyunda kalsaydı öyle böyle atardı galatasaray", "2-2 olsaydı kesin çakardık haftaya fenere"

    olmadı o gün işte, mayıs günlerinin galatasaraylıya hüzün verdiği nadir akşamlardandı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın