• 160
    üzerinden tam 14 yıl geçmiş olan mucizevi ve gerçekleştirdiği ilahi adaletin etkisiyle çoğu ateistin tanrı'ya inanmasına yol açan mistik maç. tam 16 dakika adrenalin patlaması yaşadık "acaba oluyor mu, acaba şampiyon muyuz?" diye. boşuna son anlarda umutlanmak istemiyorduk fenerbahçe 1 gol atsa hevesimiz kursağımızda kalabilirdi. cehennem gibi geçen, bitmek bilmeyen koskoca 16 dakika. neticede o 16 dakika bitti, biz şampiyon olduk. ne zaman haksızlığa uğrasam ya da içine girdiğim rekabette rakiplerimden dezavantajlı konumda bulunsam ya da rakiplerim kayırılsa bu sezon ve bu maçın sonundaki netice gelir aklıma. hayatıma böyle olumlu bir ilham veren sezonun son maçıdır bu müsabaka. o gün on iki yaşındaki bir çocuğa ilahi adaletin lezzetini tüm hücrelerinde hissettiren maçtır. üstünden tam 14 yıl geçmiş bugün. o 16 dakika bitmek bilmezken nasıl bugün üzerinden 14 yıl geçmiş olabiliyor diye düşünmeden edemiyorum. "nasıl oluyor, vakit bir türlü geçmezken yıllar hayatlar geçiyor?"
  • 202
    kalp krizine yaklaştığım maç. daha fenasını 2012'de yaşadım. buradan rahmetli özhan canaydın'a sarılıp hüngür hüngür ağlayan hasan şaş'a, tribündeki mavi arjantin tişörtlü taraftara ve o akşam gs için kalbi çarpan herkese selam olsun.

    aynı saatte oynanmış olan denizli-fb maçının özetine arada bakarım sırf keyif için. bunların maç sonu çöktüğü kısım favorim. şimdi dikkatimi bir şey daha çekti. günahların futbolcuları en sonda içeri girerken denizli taraftarı cimbombom diyip bunları iyice kudurtuyor. * çok keyifli çok.

    https://youtu.be/YpBRDzXTrRQ?si=xUWOxEP8UpZHxeb1
  • 95
    üstünden 7 sene geçmiş karşılaşmadır. lakin o gün olanlar dün gibi aklımda sahi unutulabilirmiki ? o sıralar 7. sınıftım bende bir çok galatasaraylı gibi fenerin şampiyonluğunu görmeye dayanamıycağımdan gitmemiştim o gün maçı izlemeye zaten bizim için lig fenerbahçeye 4-0 kaybettiğimiz maçta bitmişti. arkadaşın çatısında takılıyorduk o zamanlar bende cep telefonu yok arkadaşımın telefonuna birden bilgi mesajı geldi;

    galatasaray-1 kayseri-0 gol dk 18 ilic

    galatasaraylı olduğumu bildiğinden bana söylemişti ama kendimi hazırlık maçında 5. golü atan oyuncu gibi hissediyordum ne önemi varki bu golün neyse dakikalar ilerledi bizim sabri ile 2. ve 3. golümüz geldi ama fenerden daha tık yok allah allah sordum tabi; sana fenerin maçları gelmiyormu diye yok dedi hepsi geliyor gol olmamıştır neyse havada hafiften kararmıştı zaten arkadaşımla vedalaşıp eve doğru yola çıktım. yolda ilerlerken lig tv yayını yapan o sıralar sürekli takıldığımız bilardo'nun önünden geçiyordum birden gol diye bir ses geldi herkes seviniyodu kafamı öne eğip devam ettim o sıra aklımdan geçen düşüceler;

    şuraya bak herifler üst üste 3. şampiyonluğunu ilan edicekler seneye zaten 100. yılları şampiyon olmama gibi bir şansları yok etti sana 4 bu alandaki rekorumuzda elimizden gitti diye beynimi yerken mahalleye vardım gitmeden kütüphaneye uğramak istedim o sıra orada duran görevliye arası çok iyiydi mahalledeki çocukların maç saatleri geldiğinde radyodan maç dinlediğimiz çok olurdu belli bir saat kitap okuma karşılığında neyse içeri girdim beşiktaşlı bir arkadaşım direk üstüme zıpladı

    - olum denizli 1-0 önde hakem 16 dk uzatma verdi birazdan maç bitecek şampiyon olucaksınız lan!
    - hadi lan ordan bilardonun önünden geçerken gol oldu fener önde ta**kmı geçion
    - kanka yanlış anlamışsın denizli attı dinle

    ordakilerde bana denizlinin attığına inandırdı tabi deli mazlum heyecandan yerinde duramıyor bağcıların tanınmış simalarından balici uğur pısmış köşeye maçı izliyor fenerli bir arkadaş ümit özata küfür ediyor orda duran hocanın dediği kelime

    şampiyon olucaz olum!

    hemen eve geçtim yanıma deli mazlumu alıp zaten bizim evle kütütphane arası 1 dk bile değil babamda evdeydi o sıra oda benim gibi hiç inanmamış olsa gerek oda gitmemişti maça radyo ve tv'nin sesi sonuna kadar açık bir yandanda maçın hakemi selçuk dereliye küfür ediyordu 16 dk lık uzatma için. tv nin sesini kıstım herkes radyoya kitlenmişti ben evin bir ucundan diğer ucuna mekik dokuyordum resmen bitsin artık şu maç! annemde bir yandan bağırıyor gitme o odaya daha yeni sildim heryeri ama dinleyen kim tabi derken tuncayın golü geldi. lan acaba ? neyse neyse kötü şeyler düşünmeye gerek yok hadi be kaç dk var daha ? derken en sın spikerin şu cümlesini hatırlıyorum;

    kratochvíl'den büyük hata appiah vurdu dışarı gitti top souleymanou avutu kullanıcak souleymanou ve galatasaray şampiyon!

    kendime geldiğimde deli mazlumu yere yatırmış yumrukluyordum...
  • 111
    maçın olduğu saatte izmirden marmaris'e yolculuğum vardı. bilen bilir interact diye bir organizasyon var rotary'nin küçükleri. ben de oradayım izmir'e konferans için gitmişiz marmaris dönüş yolundayız. izmir'den ayrılmadan önce formamı giydim hatta otelde bir kız arkadaşım vardı * fenerliydi ona bu akşam şampiyon biziz demiştim ayrılırken. yola çıktık ama bende ümit yok. bi yarım saat dalmışım skor 3 0 bizde. diğer maça bakıyorum 0 0 hala. ben bi ara takibi bıraktım nasıl olsa atar fener diye. fakat bi anda beşiktaşlı bir arkadaşım "oha fener yemiş" dedi ve benim gözlerim açıldı. şampiyonuz ulan diye bağırıyorum otobüste. tabi otobüs komple bizim tayfa. fakat bir türlü maç bitti haberi gelmiyor, ama fener 1 1 yaptı haberi geldi ve işte o andan sonra film koptu. yolda ne radyo çekiyor ne telefonlar çekiyor. o zaman tabi elimizde internet falan yok. yol kapkaranlık ve biz hiç bir haber alamıyoruz. marmaris'e girmemize bi yarım saat falan var. ben kafayı yemek üzereyim otobüsün içinde tur atıyorum, ağlıyorum. marmaris yolunu bilenler vardır, eskiden sakar geçidinde radyo çekmezdi o sakarı geçince radyo çekmeye başlardı. sakar geçidini geçtik, o zamanlar bizim servis şöförlüğümüzü de yapan engin abiye gittim "abi nolur dene şu radyoyu gözünü seviyim" diye yalvardım. deniyor deniyor çıt yok. sonra radyodan ses geldi ve hemen kanal aramaya başladık, bir kanala denk geldik spiker kutlamaların devam ettiğini, insanların duyarlı olması gerektiğini, can sağlığının herşeyden önemli olduğunu falan anlatıyor ama kimin şampiyon olduğunu söylemiyor. kafayı yemek üzereydim en sonunda telefonum çaldı, açtığımda telefonun diğer ucunda bana galatasaraylılığı aşılamış babam vardı ve ağlamaklı bir ses tonuyla şampiyonuz oğlum dedi. tarifsiz bir mutlulukla hüngür hüngür ağlamaya başladım. marmaris'e girdiğimizde her taraf sarı kırmızıydı. uefa kupasında 12 yaşımdaydım yaşadığım sevinç bambaşkaydı ama bu şampiyonlukta aklım başımda, daha olgun biriydim. yaşadığım mutluluğu tarif edemem. eve gittim bavulu bıraktım ve sahile inip kimi gördüysem sarıldım. sabah 6'da kör kütük sarhoş eve girmiştim sağolsun beni yalnız büyütmek zorunda kalan annem gıkını bile çıkarmamıştı. hayatımın belki de en güzel günüydü ve bunu bana galatasaray yaşattı. sağol var ol cimbom.
  • 86
    maçın biletlerini günler öncesinden almıştık üniversiteden arkadaşlarla. eski açıkta olacaktık. doğruyu söylemek gerekirse şampiyonluktan umudumuz pek yoktu çünkü galatasaray'ın kazanması yetmeyecek bir de üstüne fenerbahçe'nin denizlispor'a puan kaybetmesini bekleyecektik.* bizim maça gidiş amacımız, sezonun son maçı olduğu için takıma sezon boyunca vermiş olduğu emekler için teşekkür etmekti. şampiyon olursak da kaymağı olur diye düşünüyorduk. maç günü gelmişti. bağdat caddesi civarlarında oturduğumdan dolayı maçtan önceki bir hafta boyunca fenerbahçe taraftarının caddeyi bayraklarla süslediğini görmek zorunda kalıyordum. inşallah o bayraklar kıçınızda patlar diye geçiriyordum içimden her gördüğümde. neyse maç günü geldi, sıcacık bir mayıs günüydü. parıl parıl parlayan güneş sanki akşam yaşanacakların habercisi gibiydi. formalarımızı giydik ve ali sami yen sokağa attık kendimizi. caddeden geçtiğimiz için fenerbahçe taraftarının sözlü tacizlerine de maruz kalmıştık, hepsi şampiyonluktan emindi. artık saat yaklaşıyordu, maç öncesi eğlence faslını bitirerek yavaş yavaş tribüne girmek için turnikelere giderek tribündeki yerimizi aldık. maça iyi başladık, golü erken bulduk. artık bütün kulaklar denizli'deydi. maçın ilk yarısında denizlispor gol attı diye bir söylenti çıktı ve aniden yayıldı tribünde ama yanımda radyo ile maçı dinleyen gözlüklü bir abimiz ısrarla gol olmadığını söylüyordu. heyecanlanmıştık ama çabuk kendimize geldik. derken ilk yarılar bitti ve ilk yarının skorlarına göre şampiyon bizdik. 45 dakika sonra belli olacaktı kimin şampiyon olacağı. ikinci yarıda golleri arka arkaya bularak maçı resmen olmasa da fiilen bitirmiştik. artık futbolcularımızın aklı bile denizli-fenerbahçe maçındaydı. ve denizli'nin golü attığı an geldi, önce tribündeki uğultular ve sonra yanımdaki radyodan maçı dinleyen adamın gool diye bağırışıyla kopmuştuk dünyadan. "ulan olacak mı yoksa" demeye başladı herkes. bizim maçın bitiş düdüğü çaldı ve o meşhur 16 dakika başladı. yemin ediyorum 16 dakika değil 16 saat gibiydi o an. ulan 16 dakika dediğin zaman nedir ki? evinde bilgisayar başında arka arkaya 3 şarkı dinleyince zaten kafadan 15 dakika geçiyor ama o an orada saat durdu, saniyeler işlemiyordu. böyle birşey olamaz. ağlayanlar mı dersin, bildiği bütün duaları edenler mi dersin, tribünün betonuna yatıp gökyüzünü izleyenler mi dersin. herkesin kayış koptu. kimse kendinde değildi. yanımızda maçı dinleyen abinin etrafında en az 100 kişi toplanmıştı ve adamın iki dudağından çıkacak bitti kelimesini bekliyorduk. appiah'ın kaçırdığı gol sırasında maçı dinleyen abimiz gözlerini kapatınca ve yüzü garip bir şekle girince "eyvah sıçtık, attı ibneler" dedik ama sonra "ohh kaçırdılar" diyerek rahatlattı bizi. en sonunda duymak istediğimiz o "bitti" kelimesi çıktı adamın ağzından. bir insan hayatında hiç tanımadığı bir adama sevgilisi gibi sarılır mı? evet sarılır. yanımda arkadaşlarım olmasına rağmen ilk onunla kutladım şampiyonluğu. olur da uzun yıllar yaşarsam 80 yaşına geldiğimde bile unutmayacağım o güzel adamı. maçta yaşanan pozisyonların, atılan gollerin hiçbiri net olarak aklımda değil ama tribünde yaşananların hepsi sanki dün akşam yaşanmış gibi. insanoğlunun yaşayabileceği bütün duygular yaşandı bu maçta. korku, stres, heyecan, sevinç, hırs, gözyaşı, gurur, mutluluk. o maçı yerinde izleyen 25 bin insandan biri olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. yazının başında da belirttiğim gibi maç öncesi ne benim ne de stat etrafında konuştuğum çoğu kişinin şampiyonluktan fazla umudu yoktu ama maçın bitişiyle hayatımın en unutulmaz maçları listesine ilk sıradan giriş yapmıştı bile. hagi'nin söylediği "galatasaray adının geçtiği her yerde umut vardır" lafının ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anladım. fakat nereden bilebilirdik ki tarihe tanıklık edeceğimizi, böyle bir sezonun efsane bir sonla biteceğini?
  • 169
    o gün kapalı tribünün tam da ortasında hissettiklerimi kelimelerle tarif edemeyeceğim maçtır.

    deseler ki galatasaray taraftarlığının kendi adına nirvana'sı ne idi ? hiç düşünmem o 16 dakikayı kapalı tribünün ortasında yaşamaktı derim.

    benzer duygular içerisindeyim dünden beri. kalbim sıkışıyor. yaşam akıp gidiyor fakat ben hiç bir şeye konsantre olamıyorum. herkes işin futbol yönüyle yazılacak her şeyi yazıp çiziyor konuşuyor zaten lakin işin bir ''kazanma alışkanlığı'' yönü var ki o bambaşka bir şey.

    1. dakikadan 90. dakikaya rakibi boğan bir presle çok spekteküler bir sonuçla hayatımızın bir başka olağanüstü gününü yaşayacağız. * kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın. inanın o gün o kapalıda o 16 dakikayı beklerken de kimsenin zerre kadar şüphesi yoktu.

    lütfen herkes 7-0'a odaklansın ve başka hiç bir durumu düşünmesin bile. bu entry'e de bir kapalı tribün sembolü pankartın sözüyle son vermek yakışır.

    (bkz: konsantrasyon)
  • 133
    şu hayatta üç dileğin olsa ne yapardın deseler; birincisi 17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı'nı parken stadyumu'nda izlemek olurdu, ikincisi de bu maçı ali sami yen stadyumu'nda izlemek olurdu.

    denizli'den gol haberi geldiği anda videolarını açıp izlerken ağlamaklı oluyoruz, bir de statta olsak kim bilir ne olurdu.

    itiraf: 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı'nı izlemekle meşguldüm*
  • 179
    bittikten sonraki ilk yarım saatte ne olduğunu anlamayamadığım maçtır. içimde hep bir umut vardı benim. ama denizlispor'dan değil trabzon'dan bekliyordum. 32. hafta trabzon-fener maçı vardı avni aker'de. orada trabzon 1 puan alır diyordum. hatta yener biz de inönü'de en azından berabere kalır şampiyon oluruz diye hayal kuruyordum.

    ama hem fener trabzon'u trabzon'da, hem de biz beşiktaş'ı inönü'de yendik. böyle olunca iş can derdindeki denizlispor'a kaldı. yine de denizlispor'un evinde 1 puan alma ihtimali nazarımda hiç de az değildi. zira denizli halkı da tek yürek olmuş takımlarının en az 1 puan alıp ligde kalmalarını bekliyordu. denizli yönetimi bilet satarken nüfus kağıdına bile baktı insanların. denizlili olmayanlara bilet sarılmadı. öyle bir ortamda puan almaları ihtimal dahilindeydi.

    nitekim en az fenerbahçe kadar hatta daha fazla net pozisyona girerek ihtiyaçları olan puanı aldılar. bizim de şampiyonluğumuza vesile oldu bu beraberlik.
  • 119
    kazasız belasız artık noktalanmasını istediğim, 2015-2016 sezonundaki az sayıda heyecanlandıran maçlardan biri * öncesinde her zamanki gibi motivasyon amaçlı eskilere bakındım ve bu tarihe uzandım.

    bu mucizevi şampiyonluk ile ilgili çok sayıda videolar vardır. eskiden sitede görüntüler veriliyordu hatta indirebiliyorduk bile.* bunlardan birini çok sevmiştim. videoda renktaşım şöyle yazmış; "acaba her şeyin para olduğu bu dünyada yürekten akan bir damla göz yaşı kaç milyon dolar eder?" ve kral geliyor ekrana diyor ki; *"ne diyeyim ki abi ne diyeyim. çok emek verdik yani o kadar verdik ki... bütün arkadaşlarımı tebrik ediyorum, hepsini. allah hepsinden razı olsun,allah bizi mahçup etmedi. çok dua ettim çok! bize dua eden herkese sonsuz teşekkürler."
  • 51
    bir çok galatasaraylının 16 dakika uzatma sırasında ömürlerini kısaltan, maç sonuyla ise ömürlerini uzatan karşılaşma.

    şampiyon olduğumuz haftanın öncesinde inönü deplasmanındayız. “galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır.” sözünün en iyi özetlendiği maçtır aslında 7 mayıs 2006 besiktas galatasaray maci. inönü’deki maça girerken besiktaslı taraftarların “kalbimiz sizinle”, “yenin bizi, fener şampiyon olmasın” tarzı sözleriyle karşılaşıyoruz. hatta bazıları yaklaşıp elimizi falan sıkıyorlar. maç içerisinde yapılan tezahüratlar ile ne kadar ciddi olduklarını anlıyoruz sonra. küfürler, 30 mayıs 1993 ankaragücü galatasaray macina atıflar gırla gidiyor. 90+3’te hasan kabze o unutulmaz golü atınca yaşadığım sevinci hayatım boyunca bir daha yaşayamayacağımı düşünüyordum ama erken konuşmuşum.

    kayserispor karşılaşması öncesi sevgili patronum yine iş kilitlemiş bana. bense nasıl yaparım da maça kaçarım derdindeyim. maça 2 saat kala işi bir arkadaşa satıp maça kaçıyorum. açıkçası öyle çok umudum falan yok fakat aslanlara ben de teşekkür etmek, onları alkışlamak istiyorum. maç başlıyor, zaten güzel oynuyoruz o sezon, maçı 3-0’a getirdiğimizde herkesin kulaklar radyoya yapışmış vaziyette. ben kendime küfrediyorum radyomu almadığım için. mustafa keçeli’nin golü ile kafalardaki “acaba ?” sesleri daha da artıyor fakat bir hurafe yayılıyor önce. 16 dakika uzatma var deniyor kulaktan kulağa. inanmıyorum önce, 16 dakika uzatma mı olur ? olmaz öyle şey diyorum ama herkes 16 dakika deyince ben hayatımda etmediğim kadar küfür ediyorum. hem küfür edip hem dua ettiğim tek andır. şimdi düşünüyorum da o stadtan çarpılmadan çıkmışım çok şükür.

    16 dakika boyunca radyom olmadığı için insanların yüz ifadeleri ve mimiklerinden maçın gidişatını çıkarmaya çalışıyorum. maçı dinleyenler gözlerini kapatıyor bazen, ben kalpten gideceğimi zannediyorum. 16 dakika 16 yıl gibi gerçekten. maç 1-1 olduktan ve 16 dakikayı duyduktan sonra zaten çökmüşüm eski açığın koltuklarına. umutla insanların yüzlerine bakıp ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. sonra “bitti” diye bağırıyor biri. ali sami yen’de kıyamet kopuyor. birileri sahaya atıyor kendini. bense gözyaşlarımı koyvermişim artık. tanımadığım insanlara sarılıp ağlıyorum. ağlıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın