• 96
    17 yaşında ergenliğin doruk noktasındaydım, o zamanlar okuldu yok şuydu buydu derken maçlara pek gitmezdim. o sezon da bir kaç maç hariç sami yen'e uğramamıştım ama bu maça gitmek bir mecburiyetti. ben de benim gibi galatasaraylı olan babama "baba al 2 bilet de gidelim şampiyonluğu kutlayalım" dedim.

    maça gitmeden önce fenerbahçeli olan ,yaklaşık 2 metre ve 150 kilo, komşumuz bize kıçıyla gülüp, "ne gidiyorsunuz boşu boşuna sanki şampiyon olacaksınız" gibilerinden saçmalamaya başladı. nitekim tüm sezon boyunca, yaşadığımız maddi zorluklardan ve 2 derbide de fenere yenildiğimizden dolayı durmadan taşak geçmeye çalışmıştır kendisi. tam bir zengin fenerli züppesi gibi tavırlar takınarak kendisine sezon boyunca bolca küfür etmemi sağlamıştır. şampiyonluktan o kadar emindi ki zat-ı şahane, her hafta kıçıyla gülmekteydi kendisi benim şampiyonluğa olan inancıma ve onun taşak geçmesine karşı direnmeme. resmen zehretmeye çalışmıştı hayatı bana. ama onun bu tavırları beni şampiyonluğa daha çok inandırıyordu. zaten kulüp olarak zor bir durum içindeyiz, fenere 2 maçta da kaybetmişiz vs vs... herkes hatırlıyordur zaten murat özdaydınlı ve diğer fenerli yöneticilerin açıklamalarını, anelka'nın eli, semih'in kendini yere atmaları, nobre'nin beleş penaltıları vs vs vs... işte bu durumun içindeyken bir de bu komşu böyle konuşunca insan iyice bileniyor.

    neticesinde babamla maça gittik. 2-0'dan sonra maçı izlemiyordum artık. izleyemiyordum ki, akıl denizli'de umutlu bir şekilde bekliyorsun fener kaybetsin diye. bir anda stad ayaklandı, denizli koymuş beyler! hem de ne koymuş 90. dakikada koymuş. babam evde denizli maçını izleyen kardeşimi aramış, maç güncellemesi alıyor. o da stresli, gergin biliyorum. o da hayvan gibi istiyor bu şampiyonluğu. dayanamadım artık, babamı tribünde yalnız bırakıp, numaralının içindeki televizyonun karşısına geçtim. kalbim yerinden fırlayacak. nasıl bastırıyor ibneler. aklıma bizim komşu geldi. bekle sen geleceğim birazdan galatasaray bayrağını monte edeceğim bir yerlerine diye geçiriyorum içimden. tam ben bunları düşünürken, fener taktı. herkes sustu, çıt çıkmıyor içeride. küçük çocuklar, benim gibi ergenler, babalar... herkes orada. herkes orada ama verilen uzatmayla ilgili kimsenin bir fikri yok.

    "ulan dakika olmuş 100 maç hala devam ediyor. ne iş lan bu, yavşak selçuk bitir şunu!!" gibi sitemler eden, stresten tırnaklarını protein niyetine yiyen şampiyonluğa inanmış dostlar... kardeşlerim sonra o düdük çaldı. maçı bitiren düdük çaldı ve bir anda içerideki yaklaşık 150-200 kişi koşarak, koşarak ne kelime depar atarak tribündeki yerlerine fırladılar, sevdiklerine sarılmak için. ben de depar atarak babama sarıldım hüngür hüngür ağlayarak, "baba bitti! baba şampiyonuz babaa" kendimi kaybetmişçesine salyalar akıta akıta. bir taraftan ağlıyorum bir taraftan da yavşaklara olan nefretimi döküyordum. o kadar çamura yatmışlardı ki o sezon, nefretim doruk noktasındaydı. ama sonunda bitmişti ulan! köpekler puan kaybetmişti. şampiyonduk hem de o kadar zorluğa, çirkefliğe pisliğe rağmen.

    eve gidiyoruz, sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla. kelimelere dökemiyorum o mutluluğu yaşadığım duyguları. bir taraftan intikam duygusu, bir taraftan orgazm olmuşsun, nefretini dökmüşsün. bizim 150 kiloluk fili gördüm. lan adam tüm sezon ağzıma sıçmış, beni sinir krizine sokmuş, neredeyse ağlatacak fil gelmiş tebrik etti. "bir tek sen inanıyordun bu şampiyonluğa tebrik ederim" dedi. ben de dedim ki "bir tek ben inanmıyordum fil abi biz, hepimiz inanıyorduk ama sen paranın kudretine inanıyordun, siz ezilene tekme atmaya çalışıyordunuz, siz hakkınız olmayan şeyleri zorla aldınız. o yüzden kaybettiniz." böyle afedersiniz muz* gibi bakakaldı. şampiyonluğun sabahında hayvan gibi bir galatasaray bayrağı astık. filin suratını görmeniz lazımdı a dostlar. o gün var ya o gün, benim için çok değerlidir işte bu yüzden. başımı dik tutan, güvenimi yerine getiren değerli galatasarayım. asla taviz vermemen gerektiğini gösteren, bildiğin doğrulardan şaşmamanı gösteren canım galatasarayım.

    file ne mi oldu? yaklaşık 1-2 sene içinde taşındı :)
  • 100
    galatasarayın olduğu yerde umut vardır derler ya gerçekten öyle. fener rahat, başka skorlara bakmadan kazanması yetiyor. benim kuzen arabayı sarı-lacivert süslemiş maçların bitmesini bekliyor. ** biz geçen haftaki beşiktaş maçından sonra bir umut bekliyoruz son maçlardan. maçı lokal de izliyoruz. alt-üst olarak. üstte biz, altta ipne fenerliler var. benim gözüm ekranın sol üst köşesinde fener maçında yani. bizim maça bakmıyorum bile nasıl olsa alıcaz düşüncesiyle. gol atıyoruz, gıcıklığına yere patır kütür vuruyoruz ki kudursun alttaki ibneler. sevindiğimden değil yani, rahatım çünkü. bu rahatlığı veren de oyuncular ve o güne kadar oynanan oyun. işte kısıtlı ve mütevazi kadro son maça bıraktı bütün umutları. fenerbahçe gelmiş geçmiş en iyi kadrosunu kurmuş. appiah, tuncay, nobre, alex, anelka ve diğerleri.

    neyse maçın sonlarına doğru tribün ve yedek kulübesi koptu bir anda. sol üstteki skoru görünce biz de koptuk tabii. alttaki ibneleri düşünemiyorum zaten. bizim maçın bitiş düdüğü çalar çalmaz bizim meydana koşmaya başladık. üçlüler, bir baba hindiler, şampiyon naraları ardı ardına söylendi. yanımızda bir çocuk 'fener gol attı' dedi. 'ne golü mk o maç bitmemiş miydi?' derken tekrar mekana döndük. olayı anlamaya çalıştık. zaman geçmek bilmedi o andan itibaren. arkadaşım omzumda ağlıyor korku ve endişeyle bende onu sakinleştirmeye çalışıyorum. saniyeleri sayıyorum o an zaman durdu sanki 1 dakika 1 saat gibi geldi sanki. ve sonunda bittiğini öğrendik. tekrar sevinç gösterilerine devam ettik. ömrümden ömür gitti ama değdi galatasarayıma. *
  • 159
    aynı anda oynanan 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı'nı kahvede fenerbahçeli ev arkadaşım ile izlerken yandaki televizyondan göz ucuyla takip ettiğim maç.

    eve gelip son 16 dakikanın ali sami yen'de nasıl geçtiğini izlerken daha bir fena oldum ve iyiki 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı' nı izlemişim dedim. ben o meşhur son 16 dakikayı rahat rahat izlerken maçtan habersiz olan ailem, arkadaşlarım ve milyonlarca taraftarımız neler çekmiş haberim yok. eminim izlemeseydim ömründen bir 5 yıl giderdi.

    allah'a şükür hakettiğimiz mutluluğu aldığımız, sonu güzel biten bir mayıs akşamı olarak kayda geçen efsane maçımız.
  • 113
    http://i.hizliresim.com/YB4BnZ.jpg

    t harfinin sağındaki a harfinin altındaki siyah karartı arkadaşın yaz kış her maca geldiği siyah ceketi. ceketin hemen önündeki çük kadar kafa da benim kafam. fenerin denizli'den 3 puanla döneceğine garanti olarak baktığım için çok umitli değildim bu şampiyonluktan. ipler elimizde değildi çünkü. herseybitmedi gel olm su takıma en azından teşekkur borcumuzu ödemek için orda olmalıyız diyince hayatımın değişeceğini nerden bilebilirdim ? karanfiller güllerle gittik ali sami yen'e davullarla zurnalarla çıktık. o 16 dakkayı çok net hatırlamıyorum kendimde değildim bana söylenen dondurun beni diye bağırmış olduğum ve önümde radyodan maçı bize anlatmaya çalışan elemanın appiah'ın direkten dönen şutunda kocaman açılan gözleri. sonra bi baktım florya'dayım.
  • 16
    yeni açık üstteydim. bu maç ile ilgili en çok unutamadığım denizlisporun attığı gol ile birlikte gözümden gelen yaşlardır.
    bir de tabi ki uzatma dakikalarının nasıl geçtiğini anlatılamaz. telefonumun kendi radyosundan dinlemeyi bırakıp yanımda bulunan tanımadığım kişilerle maçı takip etmeye başladık. sonrası ise malumunuz;
    (bkz: 20 45)
  • 42
    hiçbir beklentim olmadan sadece takımı alkışlamak amacıyla gittiğim, kapalı üst göbekte seyrettiğim, sonucunda sevinç gözyaşlarına boğulduğum ve yanımdaki hiç tanımadığım elemana sarıldığım, bana hayatımın en güzel sürprizini yaşatan maçtır. allah bana böyle bir mutluluğu stadda yaşamayı nasip ettiği için şükrediyorum.

    (bkz: tarihte bugün)
  • 106
    anıları depreştirir. (bkz: #1194899)

    buradan tüm hindilere selam olsun.

    olum o kadar kritik bir şampiyonluk ki şöyle düşün. bu sezon şampiyon olmasaydık fener seriyi 3'e çıkaracaktı. (bkz: aziz yıldırım'ın 3 sene üst üste şampiyon olma sözü) sonrasında ise 100. yıllarında medya ve tff desteğiyle zaten şampiyon oldular. 4 sene üst üste şampiyon olma belki de makası iyice açıp 5,6 diye gitmesi... amk bir ürperdi geldi. çok şükür allah'ıma!

    her zaman söylüyorum yaşadığım en güzel şampiyonluk ve hayatımın da en güzel günlerinden biridir.
  • 11
    blind guardian konseri yerine bu maca -sadece o zaman ki zorluklar icinde bize bir sezon boyunca heycan yasattigi icin takimama tesekkur etmek amaciyla- gidecegimi acikladigim zaman arkadaslarimdan agir tepki gordugum mac. maca giderken hic sampiyonluk umudumun olmadigi mactir ayni zamanda. mactan sonra ki 15 dakika ise heycandan kafami formama gomup gozyaslari icinde kendimi etraftan izole etmeye calistigim futbol musabakasi.
    ve son olarak
    fenere tarihin en agir kapaklarindan birini taktigimiz maca sahit olmaktan gurur duydugum super lig karsilastirmasi.
  • 49
    koca bir stadın 16 dakika sessizliği, hemen ardından zafer çığlıklarının bütün mecidiyeköyde yankıları.

    caddebostanda insanların başına yıkılan dünyalar.

    mondi'nin ellerini başıyla birleştirerek adeta yaygara koparırcasına ağlaması.

    hasan şaş'ın evrendeki en yürekli galatasaraylılardan birisi olduğu.

    kral'ın kızlarıyla bütünleşmesi ve ürkek bir ifadeyle "hala bitmedi mi" demesi.

    aykut erçetin, hasan kabze ve gerets'in kıpır kıpır son 16 dakikayı izlemesi.

    herşey ama herşey dün gibi aklımda, hayatımdan asla silinmiyor bu anılar. mayıs ayında doğdum ve hayatımın en güzel dakikalarını mayıs ayında yaşadım. bu bir tesadüf müdür bilemem ama galatasaraylılar için büyük lütuftur.

    (bkz: mayıslar bizim)
  • 50
    lise son sınıftım , mezun olmak üzereydim. o zamanlar her maça gidemiyoruz tabi. ara ara parayı denkleştirip maçlardaki yerimizi alıyoruz. artık son haftaya gelinmiş herkeste hem gurur ve ruh sahibi bir takımı tutmanın mutluluğu var hem de bir yandan gitmek üzere olan şampiyonluğun hüznü...

    arkadaşımla birlikte kadıköy'de dolanırken rıhtımdaki biletix'de biletlerin satıldığını gördüm. cebime baktım 10-15 lira ya var ya yok. haydi gel son paramızda olsa alalım şu bileti dedim arkadaşıma. herneyse , biz sıraya girdik sonra önlerden bir haber geldi "beyler sadece kapalı kaldı" . bu haber üzerine biraz üzüldük tabi , malum kapalı 25 lira falandı sanırım :)

    içimizde biraz burukta olsa sıradan çıkıp " canımız sağolsun" dedik ama kim bilebilirdi ki o maçın böyle bir efsaneye sahne olacağın... bazen düşünüyorumda "acaba o bileti alamazmıydım?" diye. evet , alamazdım * *

    hafta sonu yaklaşmakta ve kadıköy'de oturmanın dezavantajını bir bir yaşamaktaydım. caddeler süslenmeye başlanmış , balkonlarda sarı lacivert bayraklar. her geçişimde her görüşümde içimdeki slogan susmak bilmiyor ! n.k.f.v.a.s ! bir yandan düşünüyorumda bu düşünce çok iğrenç ama o ortamın içinde olunca anlıyorsunki o küfür herkesi değil ama o pis , sinsi gülüş sahiplerinin hepsini kapsıyordu...çünkü onlar sevinirken , bayrak asarken bile galatasarayıma ana avrat düz gidiyorlardı. zor tutuyorum kendimi... malum damarda halen delikan akıyor ki sanırım halen akıyor o kan *

    nihayetinde maç günü gelmiştir... evde digitürk olmadığından yakın bir yerdeki digitürk yayını yapan kahveye gittim. ortalık silme fenerli...bildiğin azınlık gibi bir kenarda maçımızı izliyoruz ama yüzlerde hep bir umut . dakikalar geçtikçe dahada artan bir umut... sabri attıkça içimizden gelen " acaba ? " sesleri daha bir gür çıkmaya başlıyor , suyun karşı tarafında ise bir endişe hali başlıyorki sorma gitsin. biz artık kendi maçımızdan geçmiş , fener maçından haber bekler olmuşuz...

    ve dakikalar 88'ini gösterdiği sırada , yusuf'un ara pasına giden mustafa keçeli... hayat slow motion gidiyordu sanki , sanki o an 1 saat gibiydi ... mustafa golü atarrrrrrrr.

    o anı size tarif etmemim imkanı yok ki çoğumuzun o anda neler hissettiğini birbirine tam olarak anlatamayacağı , tarif edemeyeceği gibi... herkes biribirine sarılıyor , kendimi sigara kokan bir amcayla sarılırken buldum ki ben sigaradan nefret eden adam , o an öyle bir içime çekiyorumki o kokuyu... herkesin gözlerinde yaşlar , televizyonda ağlayan hasanlar , mondragonlar ... türk'üyle yabancısıyla...

    16 yıl gibi gelen 16 dakika sonunda bitmiştir. gözlerde yaşlar dillerde marşlar !

    suyun karşı tarafında da aynı şekildeydi aslında. gözlerde yaşlar vardı ama dillerdeki marşlar " başkan istifa" şeklindeydi.*

    ve o an bir kez daha allah'a şükrediyordum " allahım iyiki galatasaraylıyım ! , bana bu onuru yaşattığın için milyonlarca kez teşekkürler..." ağlıyorum , ağlıyorum , ağlıyorum...
  • 122
    hayatımda en mutlu olduğum ve aynı zamanda mutluluktan ağladığım ilk ve son gün.

    mutluluktan ağlamak kolay bir şey değil, çok zor bir şey hatta. inanmayan mutlu olduğu anlarda ağlamayı denesin bir bakalım, yok, olmaz. 14 mayıs 2006'dan sonra da mutlu olduğum günler oldu, çok mutlu olduğum günler oldu, hiç mutluluktan ağlamadım. bu işin bir limiti var galiba, mesela %50 mutlusun, gülüyorsun, %70 mutlusun gene gülüyorsun, %100 mutluluğa ulaşırsan contalar yanıyor ve ağlamaya başlıyorsun. gerçekten çok değişik bir his. ben baya hasan şaş gibi, hüngür hüngür ağladım. o sezon yapılan haksızlar, anelka'nın eliyle attığı goller, nobre'nin balıklama atlayıp kazandığı penaltılar, galatasaray'ın yine her zaman olduğu gibi berbat giden finansal durumu, bu durumun rakiplerin ağzına sakız olması, o kadar kanıma dokunmuştu ki bu sezona bundan daha güzel bir son olamazdı.

    bu sezonda her kimin emeği geçtiyse yüzlerce kez teşekkürler, hep minnetle anacağım. ömrümün geri kalanında 14 mayıs 2006 günü olduğum kadar mutlu olacağımı zannetmiyorum. bu vesileyle, yaşattığın hüzün için, yaşattığın mutluluklar için, her şey için, teşekkürler galatasaray.

    https://www.youtube.com/watch?v=1C96VuVwOKQ
  • 145
    maçı kapalıda izlemiştim o zaman tabi ne cepten bilgi alabiliyoruz ne başka bir şey. sadece tribünde elinde radyo vs olanlar bilgi veriyordu.
    15 dakika boyunca hiçbir şeye anlam veremiyorduk.
    bizimle aynı saatte başlayan ve 90. dakika civarında gol yiyen bir takım vardı bildiğimiz ve deli gibi seviniyorduk.
    normalde 3-5 dakika içinde maçlar bitecek ve şampiyon olacaktık.
    ama anlamadığımız şekilde bizim maç bitti ama fener maçı bir türlü bitmiyordu. sonra durum 1-1 oldu dediler ama saate bakıyoruz bitmesi gereken maç hala devam ediyordu. dakikalar geçiyor hala bitmiyordu sanki yıllar geçiyor gibi idi.
    herkes fener’in kazanması için hakemin maçı bir türlü bitiremediğini konuşuyordu. 15 dakika geçti ve kafayı yemek üzere idik.
    o anlardaki durumu anlatmam zor. ağlayanlar, dua edenler.
    ama şunu net biliyorum en az 5 kere son dakika denildi.
    ulan diyorum nasıl son dakika olur bizim maç biteli 15 dakika oldu diyorum kendi kendime.
    o uzun dakikalar bitti ve tarifi şimdi imkansız o mutluluk başladı.
    maça gelmeden herkesin bir umudu vardı. sanki hissetmiştik.
    stadı şampiyon gibi süslemiş tıklım tıklım doldurmuştuk.
    şampiyon olacağımıza hepimiz inanıyorduk.
    çünkü biz imkansız olanları hep başarmış bir takımdık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın