• 151
    trt'nin stadyum programından takip ettiğim 2006 şampiyonluğunu ilan ettiğimiz maç. tabii bizim kazanmamız yeterli değildi fenerin de denizli'den puan kaybı gelmeliydi. o gün denizli'den gelen gol haberi sonrası sami yen'de hasan şaş başta olmak üzere herkesin maçı bırakıp mutluluk gözyaşları dökmesini, erdoğan arıkan'ın o 16 dakikalık bekleyişteki müthiş anlatımını unutamıyorum unutamıyorum unutamıyorum.
  • 73
    o sıralar eşimin karnı burnunda, kızımın doğmasına yaklaşık 2 hafta var. bu maçtan 3 hafta önce kadıköy deplasmanına gidip 4-0 lık mağlubiyete, sahada dolaştırılan hindilere, gözümüze tutulan lazerlere, üzerimize sıkılan biber gazına şahit olmuşum. içim buruk, üstüste 3.defa fenerbahçe şampiyonluğunu göreceğiz. maça dair hiç umudum yok, yine de şeytan dürttü. bu maça gidip en azından sezon boyuncaki onurlu mücadeleleri için bizim futbolcuları alkışlayayım diyorum. nasıl buldum hatırlamıyorum ama bir adet kapalı üst bileti edindim. maç günü formamı giydim, sahrayıcedit'te evimin önündeki durakta otobüs bekliyorum. o sırada durağın önünde bir araba duruyor, içinde 2 adet galatasaray formalı genç, abi maça gidiyorsan atla diyorlar. ben de hemen atlıyorum arka koltuğa, elemanlarla sohbet ede ede yola koyuluyoruz. maça dair hiç bir ümidim olmasa da mecidiyeköy sapağından içeri girdiğimizde bir heyecan havası seziyorum. taraftarda bir inanmışlık var, maça giden insanlar arabalardan sarkarak tezahüratlar yapıyorlar. ister istemez ben de havaya giriyorum. her neyse, gençlerin bileti eski açığaymış, vedalaşıp kendi tribünlerimize doğru yollanıyoruz. kapalı göbekte tayfanın arkasına yerleşiyorum, o sene kapalının son iyi senelerinden biri, sami yen'de zorlandığımız pek çok maç tribünün katkısıyla kazanılmış. maçta biz işimizi çabuk bitiriyor ve denizli'den gelecek haberleri beklemeye başlıyoruz. tribünlerde her 4-5 kişiden biri kulaklıkla diğer maçı takip ediyor. maçın ilk yarısında yeni açık tarafından bir gol sevinci patlıyor, ama kısa sürede bunun yanlış bir haber olduğu anlaşılıyor. ikinci yarı ortaları gelmiş, diğer tarafta hala gol sesi yok, ben hala o maçta fenerbahçenin puan kaybedeceğine ihtimal dahi vermiyorum, nasıl olsa atacaklar kendimi heveslendirmeyeyim diyorum. mustafa keçeli'nin attığı o golü ben statta kopan gümbürtüden saliseler önce 2 sıra arkamda maçı dinleyen abinin bağırmasıyla öğreniyorum. beynimin bir yanı hala gol olduğuna inanmayı reddediyor, o elemandan teyit ettiriyorum. ben o gün tribünde herkesin hüngür hüngür ağladığını gördüm, ben de gözyaşlarıma hakim olamıyorum. ondan sonrası ızdırap dolu bir bekleyiş. koltuğa çöküp kafamı ellerimin arasına alıyorum, kulaklarımı tıkıyorum ki, aksi bir haber duymayayım diye. o şekilde kaç dakika geçti bilmiyorum, bana asırlar gibi gelen bir zaman dilimi sonra artık dayanamayıp tekrar ayağa kalkıyorum, çıt çıkmayan stada bakıyorum. maç bitti haberinden sonrasını ise tam olarak hatırlamıyorum. orası çok flu, tek bildiğim maç sonrası deli gibi nevizadeye gitmek istediğim halde, hamile eşimi yalnız bırakmamak için otobüse atlayıp evime döndüğüm. allaha o günü stadda yaşama şansı verdiği için şükrederim hep. ertesi gün takım elbisemi kılıfa geçirip elimde taşıyarak kot ve üzerinde formamla işe gidiyorum, sezon boyunca serviste beni kızdıran fenerbahçelilere inat..
  • 154
    yeni açığın numaralı tarafına asılan "işim gibi aşım gibi tomurcuk kokulu evladm gibi sana olan sevgim öylesine yüce ki" pankartı önünde oynanan maç.

    maçtan önceki haftaiçi ultraslan forumunda bir organizasyon yapılmıştı. kapalı tribünde yüzlerce gül vardı, takımı çağırıp sahaya yağdırılmıştı ısınmanın başında. taraftarın genel olarak bakış açısı ve hissiyatı o şekildeydi. o sezonki fenerbahçe ile galatasaray apollo ve rocky gibiydi. o takımın o şartlardaki mücadelesi teşekkürü hakediyordu ve taraftar da o teşekkürü vermeye gelmişti aslında. tezahüratlar olsun, pankartlar olsun tamamen bu minvaldeydi...

    biz parçalı forma ile sahadaydık, kayserispor ise beyaz forması ile mücadele verecekti. kulaklar ise denizli'deydi...

    maçın ilk 88 dakika 23 saniyesi sıradan bir lig maçı olarak cereyan etti. ara sıra tribünlerin bir kısmından yayılan yalan gol bağırışları hariç olağandışı bir durum yoktu. hiçbir maçta iki golü olmayan sabri'nin dublesi hariç öyle aman aman akılda kalan bir anektod dahi yoktu...

    kronometrelerin dakika kısmı 88'e dönmüşken galatasaray yine öylesine bir atak başlangıcı içindeydi. biraz önce sabri'nin yerine oyuna giren marek heinz kapalı ile eski açığın birleştiği köşede topla biraz vakit geçirmiş, daha sonra biraz daha içerde olan ayhan'a pasını vermişti. 88:20'de topla buluşan ayhan sağına dönüp topu düzelttikten sonra sağ köşedeki cihan'a kaldırdı topu. o top havada giderken ali sami yen'de belki de gelmiş geçmiş gollerin çoğunda çıkmayan bir uğultu kopmuştu...

    maç boyunca ara ara stadın belli yerlerinden "fake" gol haberleri gelmişti. ancak ilk defa birkaç yerden birden aynı anda gol sesi çıkınca ilk saniyedeki tereddüt yerini korkunç bir dalgalanmaya bıraktı. cihan pası çıkarsa da kalenin önündeki necati bir anda sendeleyince top ayağından kaçmıştı. kulübeden ilk fırlayan emre aşık, sahada ilk "uyanan" orhan ak derken dalga dalga bir coşku yayılıyordu.

    son raundun sonlarında apollo yere devrilmişti. hep içten içe istenen ama nasılsa olmaz denen şey bir anda olmuştu...
    yaşananları anlatmak mümkün değildi, izlemek bile yeterli olmayabilir...

    https://www.youtube.com/watch?v=uF-LR21i8Ro

    tabi önce 16 dakika uzatma haberi geldi, sonra fenerbahçe'nin golü. en son da malatyaspor'un yenilmesiyle denizlispor'un ligde kaldığı haberi. apollo ayağa kalkmıştı ve dövüş devam ediyordu. iki tarafın da gücü bitmişti, biraz sonra ikisi birden yere devrildi.

    hakem saymaya başladı, artık ayağa kalkabilen kazanacaktı.

    apollo son gücüyle doğrulmaya çalıştı. üst direkten seken aşırtma, appiah'ın şutu derken gücü kalmamıştı artık. olduğu yere yığıldı. rocky son gücüyle son saniyede doğruldu ve maç bitti. parasız, yönetimsiz, medyasız, lobisiz galatasaray fenerbahçe'yi yenmişti.

    o sezon lig tv'nin her golden sonra yayınladığı reklamdaki gibi sonunda iyiler mutlaka kazanırdı, nitekim öyle de oldu...

    galatasaray'ım sen çok yaşa...

    (bkz: tarihte bugün)

    bonus track:
    (bkz: denizli'den duyulsun)
  • 128
    100'den yeni düştüğüm için bölükte ki su havuzuna atılmışım, şafak tam 97.. bizde digitürk olmadığı için ulaştırma birliğinde maçı izlemek için komutandan izin istedik ama vermedi tabii.. askerlik yapanlar bilir ufak ucuz radyolar vardır, onu alıp erat binasının arka tarafında maçı dinlemeye başladık. tabii bizim takım hızlıca gerekli skoru aldı, maç sonuna doğru denizli'den gol haberi gelince çıldırdık tabii.. neyse bizim maç bitti başladık diğer maçı dinlemeye, o meşhur 16 dakikayı 20 kişi ufacık radyonun başında geçirdik. maç bitip şampiyon olunca, bağıra bağıra içtima alanına doğru koşmaya başladık. bölük inlemeye başladı, komutan gs'lı olduğu için fazla ses etmedi. dedik komutanım maçı izlemeye göndermediniz, bari izin verin özetleri izleyelim. o gece 1'e kadar tv başında kalmıştım. ertesi gün bütün gazeteleri aldırmıştım çarşıya çıkan arkadaşa.. son 3 ayım bu şampiyonluk sayesinde çok güzel geçmişti. o yüzden bende yeri çok ayrıdır bu şampiyonluğun..
  • 157
    mardin' de kısa dönem askerliğimin son gününe denk gelen şampiyonluk maçımız.

    nöbetçi astsubay da en az benim kadar galatasaraylıydı. er gazinosunda bizim maçı izleyip daha sonra nöbetçi atsubayla birlikte nöbet yerlerini kontrole başladık sırf zaman geçsin diye. öyle uzak bir yerde aracın içinde diğer maçın bitmesini bekledik. sonrasında birliğe nasıl gittiğimizi bilmiyorum. ertesi gün uçağa binip istanbul' a geldiğimde canım annemin havaalanında beni sarı kırmızı çiçeklerle karşılaması da filmin finaliydi. bu maçta ve diğer maçta yaşananlar, maç sonrası beklenilen ve geçmek bilmeyen dakikalar, çalınmaya çalışılan alın terinin allah' ın adaletiyle geri alınması, velhasıl kelam tarihe altın harflerle yazılması gereken bir gündü.
  • 199
    tüm sezon takımı tribünden takip edip gitmediğim maçtır. ısrar edenleri stattan beylikdüzüne kadar fener konvoyu çekemem diye reddettiğimi hatırlıyorum. maçı o zamanın ünlü galatasaray forumlarından takip etmiştik benim gibi birkaç kaçak arkadaşla. biri şampiyonuz galiba abi diye bir mesaj attı. nasıl olur falan derken kendimi pencerenin önünde avazım çıktığı kadar bağırırken buldum. hemen babamı aradım ama ulaşamadım. aklıma ilk gelen şey kalp kriziydi ki kendisi maçı izleyeceğim demişti. ancak birkaç saat sonra ulaşıp sıhhatinin yerinde olduğunu öğrenince rahatlamıştım. sonra evden maça gidenler şen şakrak geri döndüler, benimki ise bu yüzden hep buruk bir sevinç olarak kaldı.
  • 189
    her şampiyonluk özeldir. uefa, süper kupa, 12 mayıs gibi. ama bu şampiyonluk bir başkadır. çünkü hiçbir şey bizim elimizde değildi. sadece ekrana baktık ve bekledik. 16 dakikanın 16 yıl gibi geldiği bir gün. sokakta gözyaşları ile evine dönen fb formalılar arasında yine göz yaşları içerinde sevinen biz. unutulmayacak şampiyonluklardan. ve gs nin gerets önderliğinde en güzel futbolunu oynadığı, yine tüm adaletsizliklere rağmen şampiyon olduğu bir sezon.
  • 141
    kütahya'da öğrenciyken izlediğim, yaşadığım maçtır.

    öncelikle şunu söyleyeyim. bu şampiyonlukta gerets'in, ilic'in, necati'nin, hasan kabze'nin ne kadar payı varsa, alkan isimli yurt arkadaşımın da o kadar payı var. evet, biraz abartıyor olabilirim. o sene, kütahya'da inanılmaz kar yağmıştı ama bu entryde bahsedeceğim arkadaşım yağmur, çamur, soğuk demeden yurttaki sıcak odasından çıkıp bütün maçları izlemek için cafelere gitti. bunlardan biri olan 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçında biz dördüncü golü yedikten sonra mekandan çıktık, kendisi "belki maç döner" diye (en azından bir süre) cafeden ayrılmadı. o derece inanmıştı takıma.

    33.hafta maçları sonunda lider fenerbahçe'nin gerisindeydik. ben "haftaya kayseri maçını izlemek için gelmem, adamlar şampiyon oldu" derken, bahsetmiş olduğum yurt arkadaşım "denizli fener'e çakar, biz de şampiyon oluruz" falan diyordu. inanmışlığa bakın. maç günü bu arkadaşım nasıl gazlamışsa "izlemem" dediğim maçı izlemek için kütahya'nın o yıllarda en büyük ve pahalı mekanlarından biri olan pubuc'a 2-3 saat öncesinden gittik. maçın sonuna doğru denizli'den gol haberi gelince alkan beni öyle bir itti ki sonrasını uzunca bir süre hatırlamıyorum. şampiyon olmuş gibi seviniyoruz, çünkü maçın sonu...

    neyse, sevine sevine mekan'dan çıktık, şehir merkezi vazo'ya kadar geldik. yurt arkadaşım denizli'den gelen gol haberi sonrası oluşan curcununada kayıp oldu. onsuz seviniyoruz. tabi o dönem akıllı telefon falan yok. fener'in maçına 16 dakika eklendiğini sonradan duyduk. ama o da ne. bizim arkadaş, vazo'nun ordan geçen bir aracı durdurmuş, camdan kafasını sokmuş, açtırmış radyoyu, maçı dinliyor. arabanın sahibi kimdir, hangi takımlıdır bilmiyoruz, garibimin etrafını galatasaraylılar sarmış, adam gülüyor ama biz gerginiz. neyse ki o gerginlik mutlu sonla noktalandı.

    dedim ya, en büyük pay sahiplerinden biri de alkan. ben öyle bilirim, öyle inanırım. sinerji diye bir şey var. pozitif olmak gerek.
  • 165
    bir sezonluk masalın son bölümü.

    önceki bölümler için:

    (bkz: #3068155)
    (bkz: #3065241)

    asırlık çınar galatasaray ile ezeli rakibi fenerbahçe arasındaki hesaplaşmanın finali için futbol tanrıları 14 mayıs 2006’ya randevu verirken, tüm türkiye işini gücünü bırakmış, gözlerini bu iki takımın pazar akşamı oynayacakları maça çevirmişti.

    galatasaray kulübü başkan yardımcısı adnan polat hafta içi düzenlediği basın toplantısında, 14 mayıs pazar günü, süper lig'in sona ereceği saat 20.45'te galatasaray'ın şampiyon olacağını savundu. ''galatasaray'ın şampiyon olacağını yine söylüyorum, pazar günü saat 20.45'te lig şampiyonu galatasaray olacak, buna tüm kalbimle inanıyorum'' dedi. bu milyonların gözü önünde adnan polat’ın fenerbahçe’ye meydan okuduğu bir andı. şimdi aziz yıldırım ya bu meydan okumayı ciddiye alıp temkini elden bırakmayacaktı ya da önemsemeyip bildiğini okumaya devam edecekti. yıldırım, tahmin edileceği gibi bildiğini okuma yoluna gitti.

    galatasaray hafta sonu sami yen'de kayseri'yi ağırlayacak, fenerbahçe ise ligde kalma mücadelesi veren denizli deplasmanına gidecekti.

    13 mayıs 2006 günü takım kafilesiyle birlikte denizli’ye inen aziz yıldırım, şampiyonluktan çok emin, gövde gösterisine hazırlanıyordu. bağdat caddesinin baştan aşağı süslenmesi talimatını vermişti. fenerbahçe başkanı, çoktan şampiyon olmuşlar da sanki bir formalite maçına çıkıyorlarmış gibi davranıyordu. oysa vakitsiz öten horozların başı kesilirdi. olaylar geliştikçe hataları artıyor ve içinden çıkılması güç bir kısır döngüye giriliyordu. saat tam 12’ye 5 vardı.

    aynı dakikalarda galatasaray başkanı özhan canaydın, şampiyonluktan ümidini kesmiş bir vaziyette mecidiyeköy'de, kulüp binasındaki makam odasında üzüntü içinde oturuyordu. son anda kapısı çalındı ve yardımcısı adnan polat içeriye girdi. polat heyecanla “yarın 20.45’te şampiyon oluyoruz” dedi.

    ve şampiyonluk düğümünün çözüleceği gün gelip çatmıştı. o gün fenerbahçeliler şampiyonluktan gayet emin, kadıköy ve bağdat caddesi'nde coşkulu kutlamalar yapıyorlar, sevinip eğleniyorlardı. şampiyonluktan çok emindiler...

    diğer tarafta ise büyük bir umutsuzluk hakimdi. bir avuç hayalperest galatasaray taraftarından başka şampiyonluğa inanan kimse yoktu. herkes duruma "kaybettik ama şampiyonluğu da hak ettik" gözüyle bakıyordu. mecidiyeköy, florya ve istiklal caddesi, suyun karşı tarafına göre daha sessiz ve sade kutlamalar gerçekleştiriyordu. şampiyonluk düğümünün çözüleceği son saatlere "çıkmadık candan ümit kesilmez" diyerek giriyordu sarı kırmızılı taraftarlar. coşkuları bir kabarıp bir sönüyordu. dışarıda binlerce taraftar, ya ali sami yen'de ya da radyo başındaydı. takımlarına son bir sevgi gösterisi için maça akın etmişlerdi. saatler 19.00'u gösterdiğinde tüm türkiye'de sokaklar boşalmış, ülke maçları izlemek için derin bir sessizliğe gömülmüştü..

    14 mayıs 2006 akşamı türk futbolu eşi benzeri görülmemiş ve bir daha da kolay kolay görülecek gibi durmayan olaylar yaşadı. sevinç, heyecan, hüzün, acı, coşku, adrenalin, tutku, gözyaşı, hayal kırıklığı, mutluluk… içinde ne ararsanız vardı o akşam yaşananların…

    solukların tutulduğu gecede 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçında kayseri'yi 3-0 yenen cimbom, rakibi fenerbahçe’nin maçından gelecek sonucu beklemeye başladı. sami yen'de maç sona erdiğinde f.bahçe karşılaşmasının bitimine 13 dakika vardı.

    14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçının ilk yarısı 0-0 berabere tamamlandı. 88. dakikada denizlispor golü buldu. gelişen kontratakta yusuf'un ara pasına hareketlenen mustafa sert bir vuruşla rüştü'nün solundan topu ağlara yolladı durumu 1-0’a getirdi. karşılaşmanın hakemi selçuk dereli, maç konfeti yağmuru nedeniyle durakladığı için 16 dakikalık uzatma işareti verdikten sonra 90. dakikada ceza alanına yapılan ortada tuncay kafa vuruşuyla maçta dengeyi sağladı ve skor 1-1 oldu. tuncay'ın kaydettiği beraberlik golü ali sami yen'de gerilimi iyice arttırdı. tüm türkiye nefesini tutmuş, sonucun ne olacağını bekliyordu. milyonların kalbi ağızlarında atıyordu.

    fakat, fenerbahçe'nin ikinci golü bulmak için gösterdiği yoğun çaba sonuç getirmedi ve karşılaşma 1-1 sona erdi.
    ali sami yen’de bir ömür gibi bitmek bilmeyen dakikalar tükendiğinde yaşanan sevinç görülmeye değerdi. süper lig 2005-2006 sezonunun şampiyonu nefes kesen bir mücadele sonunda galatasaray olmuştu.

    fenerbahçeli futbolcular yıkılmıştı. hepsi oldukları yerde donup kaldılar. hüngür hüngür ağlayarak secde pozisyonunda duran fenerbahçeli appiah’a takım elbiseli bir adamın “kalk appiah kalk! allah'ın dediği olur” demesi bütün bir sezonun özeti gibiydi aslında.

    f.bahçe başkanı, kaçan şampiyonluk sonrası uzun süre kendine gelemedi. yönetim kurulu tribünde çöktü, kaldı. yıldırım kendine geldiğinde ilk işi fenerbahçe teknik direktörü christoph daum’u kovmak ve resmi siteden bir bildiri yayınlamak oldu.

    fenerbahçe kulübü yönetim kurulu, sarı-lacivertli ekibin turkcell süper ligi'nde şampiyonluk mücadelesini son ana kadar onurlu bir şekilde taşıdığını belirterek, ''tüm rakiplerinin fenerbahçe'ye karşı bilinçli olarak birleşmelerinin tek nedeninin, fenerbahçe'nin büyüklüğünden kaynaklandığını'' bildirdi.

    galatasaraylı futbolcular, şampiyon olmalarıyla birlikte büyük sevinç yaşadılar. kimi ağladı, kimi tamamen soyundu, kimi mutluluktan dans etti ve kupa sarı kırmızılı futbolcuların ellerinde havaya yükseldi.

    galatasaray, turkcell süper ligi'nde 2005-2006 sezonu şampiyonluğunu doyasıya kutladı. ali sami yen’deki kupa seremonisinin ardından kuruçeşme'deki reina gece kulübünde gerçekleştirilen şampiyonluk gecesine, sarı-kırmızılı kulübün yönetim kurulu üyeleri, futbolcular, teknik heyet ve çok sayıda davetli katıldı. şampiyonluğun sevincini doyasıya kutlayan sarı-kırmızılılar, çalan galatasaray marşları ve şarkılarla eğlendi.

    işte sezon boyunca inatla şampiyonluğu isteyen, maddi sorunlarla boğuşmasına rağmen birlik beraberliğini kaybetmeyen galatasaray, bir kez daha tarih yazıyordu.

    kulüpte şampiyonluğa emeği geçen herkesi gönülden kutladığını dile getiren başkan canaydın, ''sezon boyunca verdiğimiz emeğin karşılığını aldık. şampiyonlar ligi'nde de başarılı olabilmek için elimizden geleni yapacağız" dedi.

    sezonu 83 puanla tamamlayarak şampiyon olan galatasaray, tarihinin en yüksek puanına ulaşarak rekor kırdı.

    galatasaray'ı çalıştırdığı ilk sezonunda şampiyonluğa taşıyan belçikalı teknik direktör eric gerets, şampiyonluk duygusunu kelimelere bağlamanın çok zor olduğunu belirterek, hem futbolcu olarak, hem de antrenör olarak şampiyonluklar yaşadığını ancak bu sonuncusunun gerçekten çok daha anlamlı olduğunu ifade etti.

    galatasaray başkan yardımcısı adnan polat, fenerbahçe'nin artık gündemlerinde olmadığını belirterek, ''çok büyük bir sportif yarışma oldu, onlar da çok büyük performans gösterdiler. ama söylediğim gibi saat 20.45 ve şampiyon galatasaray'' dedi.

    2000’lerin kudretli başkanı aziz yıldırım, başından beri istediği üst üste dört kez şampiyon olup galatasaray’ı yakalama hedefine 2005-06 sezonunda hiç olmadığı kadar yaklaştı. ama o sezon önüne daha büyük bir kapı açıldı. demokrasiyi özümseyememenin bir geleneği olarak, artık her başarılı olan spor yöneticisinde yerleşmeye başlayan bir alışkanlıkla türk futbolunu ele geçirmenin hazırlığına girişti.

    yıldırım, pfdk ve tahkime kendi adamlarını yerleştiriyor, gerektiğinde hakem odası basıyor, gerektiğinde kendi adamlarıyla doldurduğu spor basınındaki kalemşörlerini kullanarak galatasaray alehine algı oluşturuyordu. o artık, süper ligin kaderini iki dudağının arasında tutan "türk futbolunun tek adamı" olma adayıydı.

    ama işler hiç de beklendiği gibi gitmedi. hesabı bozan, çoktan küme düştü gözüyle bakılan denizlispor oldu. ve denizli atatürk stadyumu, fenerbahçeli taraftarlar ve yönetim kurulu üyeleri tarafından kuşatılmış, tribünler hınca hınç doldurulmuştu.

    ama olmadı… tüm baskılara rağmen, denizlispor maçı fenerbahçe’ye vermedi. galatasaray, 13 mayıs 2001 galatasaray ankaragücü maçının rövanşını almıştı. tarih inadına 14 mayıs’tı…

    ve işte hikayenin sonu... karmaşık güç savaşlarının yaşandığı, kavgaların, gürültülerin ve elbette ki hakem hatalarının eksik olmadığı bu 1 yıllık peri masalı, galatasaray'ın süper lig 2005-2006 sezonunu şampiyon olarak tamamlamasıyla mutlu sonla bitiyordu...
  • 153
    “denizli’den gol haberi geliyor, ali sami yen bayram yerine dönüyor. “

    şu cümlesini hatırlamak bile insanı hoş ediyor, öyle bir maç. 13 yaşında iken yaşadığımız ve dolu dolu her şeyini hatırladığım ilk şampiyonluğuma yol açtı bu maç, çok özel. en sevdiğim şampiyonluğumuz. anelka’lar ellerle kollarla gol atarken, trömsö bizi elediğinde az göz yaşı dökmedim, çok ama çok zor geçen bir sezondu bu sezon. en son 2001-2002 sezonunda şampiyon olmuşuz, bölük pörçük her şey, her maçı hatırlayamıyorum, maçlar hafızada yok. fenerbahçe şampiyonlukları üst üste gelmiş derken umutsuzluk hakimdi ama bu maçı her şeyiyle o kadar güzel bitti ki.

    maçın özetini izlediğimde hala en çok dikkatimi çeken konu maçın spikeri melih gümüşbıçak. sanırsam galatasaraylı biri değil kendisi ve görevi gereği objektif olmak zorunda. ancak o da denizlispor golü sonrası bir anlığına da olsa ağlıyor, inanılmaz bir atmosfer. fener şampiyon olsa çok farklı bir gelecek yaşıyor olabilirdik ancak çok şükür ki olmadı, allah-fenerbahçe gerginliği sayesinde*.

    mustafa keçeli’ye elle gol atan ve türlü türlü hilekarlığı yapan bir takımı ve o takımın başkanını şampiyon yapmadığı için saygılar ve selamlar.
  • 190
    40 yaşını geçtim, olayın üzerinden 17 yıl geçmiş ama ben hala maçın spikeri melih gümüşbıçak titreyen çığlığıyla "cihaan,cihaan ali sami yen bayram yerine dönüyor" diyip kamera hasan şaş'ı gösterince hala gözyaşlarımı tutamıyorum, içimi tireme alıyor.
    çok büyük bir kırılımdı, haksızlıkla mücadeleydi. sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla bir sezon geçirirken, her türlü hile hurda, el kol ile iteklenen takıma karşı çok büyük bir zafer kazanmıştık.
    17 yıl geçti, sonu benzesin.
    https://www.youtube.com/...-LR21i8Ro&t=192s
App Store'dan indirin Google Play'den alın