128
17 yaşımda iken yakaladığım, türk futbol tarihinde ciddi bir kırılmaya yol açan unutulmaz oğlu unutulmaz tarih. o günden entry tarihine kadar da bir 17 sene geçmiş. o gün galatasaray ve fenerbahçe'nin lig şampiyonluğu sayıları 16'ya 16 olarak eşitlenmişti. bugün 22-19 galatasaray üstünlüğü var, birkaç hafta içinde belki de 23-19 olacak. 17 senede 7 galatasaray, 3 fenerbahçe şampiyonluğu yaşanmış olacak.
1973-87 arası hasretten sonra 1987-1992 arasına 3, 1992-2002 arasına 7* şampiyonluk sığdırmıştı galatasaray. 2002'den sonrasında ise biri o periyottaki en kötü derecesi olmak üzere şampiyonluktan uzak 3 sene geçirmişti. o gün eğer kağıt üzerinde favori olan fenerbahçe şampiyon olsaydı, üst üste üçüncü şampiyonluğu kazanmış olacaktı. karşısında futbolculara maaş ödemesi bile yapamayan bir galatasaray ve yıldırım demirören'e borçlanmakla meşgul olan beşiktaş vardı. 2006-07'deki güçlü kadrolarıyla üst üste dördüncü şampiyonluk bir kenara, belki de yeni bir seriye başlayabilecek konumdaydılar.
2006 yılında başlayan allah fenerbahçe gerginliğinin başladığı gün olarak bilinen bu tarihte atamadıkları tek bir golle şampiyonluğu kaçırdılar. bursaspor'un şampiyon olduğu 2009-10 sezonunda da ligin son 2 ayında sadece 1 gol yemiş, o golle son hafta kaybettikleri 2 puanla şampiyonluktan olmuşlardı. 3 temmuz'dan bu yana içinde bulunulan süreç sonrası biraz paranoya çokça da rezilliklerinden ötürü başlarına gelen her boka bir kumpas etiketi koyup hayali hikayeler uydurma refleksleri malum.
bu tarihle ilgili de tabi ki işlerine geldiği şekilde eksik ve yanlış tarih okumalarıyla bir kumpas hikayesi yaratılmış durumda. o yıllardaki türkiye ligi'nde yazılı olmayan kurallar dahilinde yaşanıp bitmiştir o gün olanlar ki bu ülkede kritik son hafta maçında zaman geçsin diye sahaya paraşütle atlandığı bile olmuştur. yarışın puan puana gittiği 2000-2001 sezonunda fenerbahçe'nin de böyle çok konfeti macerası vardır mesela.
yine bu kumpas hikayeleri kapsamında denizlispor'un ekstra motivasyonundan, durduk yere fenerbahçe düşmanlığı yaptığından falan bahsedilir. oysa bu tarihten sadece 2 yıl önce, 2003-2004 sezonunun sondan bir önceki haftasında ikinci sıradaki trabzonspor'un 2 puan önünde denizli deplasmanına çıkan fenerbahçe'ye stadın 4'te 3'ünü açmıştır aynı denizlispor. ligdeki sırası* garanti olan denizlispor'un sahada da oynarsam ipime oynamazsam sikime bir oyunla 4 golü kalesinde görmesi ve bizim de trabzon'da trabzonspor'u yenmemizle şampiyonluğu güle oynaya ilan etmiştir fenerbahçe.
o gün küme düşme hattının son sırasıyla puan puana olan denizlispor haliyle aynı performansı gösterememiş, can havliyle alabileceği puanı almak için saldırmıştır. hatta şimdilerde aspor'da ahkam kesen selahattin kınalı klasik kazmalık nöbetlerinden birini geçirmese ilk yarıdan 3-0 gibi bir denizlispor galibiyetinin çıkması işten bile değildi. o gün denizli'de tüm o konfetilerin atııp meşalelerin yakılma sebebi olan 14 mayıs 2006 gaziantepspor malatyaspor maçının bitimi tüm çabalara rağmen anca maçın 94. dakikasına denk gelmiştir. oradan gelen gaziantespor'un maçı kazandığı haberi averajla önde olan denizlispor'un skordan bağımsız olarak kümede kaldığı haberiydi aynı zamanda.
o haberle tekrardan bir dalgalanma yaşanmıştı denizli stadı'nda. oyun tekrardan başladıktan hemen sonra da fenerbahçe golü bulup skoru 1-1'e yapmıştır. o dakikadan sonra da maç tamamen denizlispor kalesi önünde geçmiştir. fenerbahçe'nin bulabildiği iki net pozisyonda da topu dışarı atan fenerbahçe futbolcuları olmuştur.
ancak günümüze gelince tıpkı 1992-1993 sezonunun son haftasında olduğu gibi yanlış bir okumayla gaziantepspor'un malatyaspor'u yenmesinden hareketle "zaten kümede kalacaklardı" gibi saçma bir düşünceyle denizlispor'un bu maçta boşu boşuna hırs yaptığından falan bahsedilir. oysa 106 dakikalık maçın sadece son 8 dakikasında denizlispor kümede kalmayı garantilemiştir. zaten o sürede de fenerbahçe bir gol atıp iki tane de yüzde doksandokuzluk* gol şansı yakalamıştır.
oysa resmi tarih 3 sene mükemmel futbol oynatsa da sadece o gün anelka'yı yedek kulübesinde oturttuğu için daum'un kovulduğunu yazar. ya da takımdan önce* denizli'ye giden, o takımın mimarlarından hakan bilal kutlualp'in afaroz edildiğini. ya da denizli yolundaki fenerbahçe taraftarının mola yerinde olay çıkarıp zevkine kavga ettikleri köylülerden bir tanesini öldürdüklerini...
ondan sonra federasyonundan mhk'sına herkesi bağlayıp yine de kupayı alamayan ali koç çıkıp "ne yaptıysak şans faktörü bizden yana olmadı" desin.
neden acaba...
1973-87 arası hasretten sonra 1987-1992 arasına 3, 1992-2002 arasına 7* şampiyonluk sığdırmıştı galatasaray. 2002'den sonrasında ise biri o periyottaki en kötü derecesi olmak üzere şampiyonluktan uzak 3 sene geçirmişti. o gün eğer kağıt üzerinde favori olan fenerbahçe şampiyon olsaydı, üst üste üçüncü şampiyonluğu kazanmış olacaktı. karşısında futbolculara maaş ödemesi bile yapamayan bir galatasaray ve yıldırım demirören'e borçlanmakla meşgul olan beşiktaş vardı. 2006-07'deki güçlü kadrolarıyla üst üste dördüncü şampiyonluk bir kenara, belki de yeni bir seriye başlayabilecek konumdaydılar.
2006 yılında başlayan allah fenerbahçe gerginliğinin başladığı gün olarak bilinen bu tarihte atamadıkları tek bir golle şampiyonluğu kaçırdılar. bursaspor'un şampiyon olduğu 2009-10 sezonunda da ligin son 2 ayında sadece 1 gol yemiş, o golle son hafta kaybettikleri 2 puanla şampiyonluktan olmuşlardı. 3 temmuz'dan bu yana içinde bulunulan süreç sonrası biraz paranoya çokça da rezilliklerinden ötürü başlarına gelen her boka bir kumpas etiketi koyup hayali hikayeler uydurma refleksleri malum.
bu tarihle ilgili de tabi ki işlerine geldiği şekilde eksik ve yanlış tarih okumalarıyla bir kumpas hikayesi yaratılmış durumda. o yıllardaki türkiye ligi'nde yazılı olmayan kurallar dahilinde yaşanıp bitmiştir o gün olanlar ki bu ülkede kritik son hafta maçında zaman geçsin diye sahaya paraşütle atlandığı bile olmuştur. yarışın puan puana gittiği 2000-2001 sezonunda fenerbahçe'nin de böyle çok konfeti macerası vardır mesela.
yine bu kumpas hikayeleri kapsamında denizlispor'un ekstra motivasyonundan, durduk yere fenerbahçe düşmanlığı yaptığından falan bahsedilir. oysa bu tarihten sadece 2 yıl önce, 2003-2004 sezonunun sondan bir önceki haftasında ikinci sıradaki trabzonspor'un 2 puan önünde denizli deplasmanına çıkan fenerbahçe'ye stadın 4'te 3'ünü açmıştır aynı denizlispor. ligdeki sırası* garanti olan denizlispor'un sahada da oynarsam ipime oynamazsam sikime bir oyunla 4 golü kalesinde görmesi ve bizim de trabzon'da trabzonspor'u yenmemizle şampiyonluğu güle oynaya ilan etmiştir fenerbahçe.
o gün küme düşme hattının son sırasıyla puan puana olan denizlispor haliyle aynı performansı gösterememiş, can havliyle alabileceği puanı almak için saldırmıştır. hatta şimdilerde aspor'da ahkam kesen selahattin kınalı klasik kazmalık nöbetlerinden birini geçirmese ilk yarıdan 3-0 gibi bir denizlispor galibiyetinin çıkması işten bile değildi. o gün denizli'de tüm o konfetilerin atııp meşalelerin yakılma sebebi olan 14 mayıs 2006 gaziantepspor malatyaspor maçının bitimi tüm çabalara rağmen anca maçın 94. dakikasına denk gelmiştir. oradan gelen gaziantespor'un maçı kazandığı haberi averajla önde olan denizlispor'un skordan bağımsız olarak kümede kaldığı haberiydi aynı zamanda.
o haberle tekrardan bir dalgalanma yaşanmıştı denizli stadı'nda. oyun tekrardan başladıktan hemen sonra da fenerbahçe golü bulup skoru 1-1'e yapmıştır. o dakikadan sonra da maç tamamen denizlispor kalesi önünde geçmiştir. fenerbahçe'nin bulabildiği iki net pozisyonda da topu dışarı atan fenerbahçe futbolcuları olmuştur.
ancak günümüze gelince tıpkı 1992-1993 sezonunun son haftasında olduğu gibi yanlış bir okumayla gaziantepspor'un malatyaspor'u yenmesinden hareketle "zaten kümede kalacaklardı" gibi saçma bir düşünceyle denizlispor'un bu maçta boşu boşuna hırs yaptığından falan bahsedilir. oysa 106 dakikalık maçın sadece son 8 dakikasında denizlispor kümede kalmayı garantilemiştir. zaten o sürede de fenerbahçe bir gol atıp iki tane de yüzde doksandokuzluk* gol şansı yakalamıştır.
oysa resmi tarih 3 sene mükemmel futbol oynatsa da sadece o gün anelka'yı yedek kulübesinde oturttuğu için daum'un kovulduğunu yazar. ya da takımdan önce* denizli'ye giden, o takımın mimarlarından hakan bilal kutlualp'in afaroz edildiğini. ya da denizli yolundaki fenerbahçe taraftarının mola yerinde olay çıkarıp zevkine kavga ettikleri köylülerden bir tanesini öldürdüklerini...
ondan sonra federasyonundan mhk'sına herkesi bağlayıp yine de kupayı alamayan ali koç çıkıp "ne yaptıysak şans faktörü bizden yana olmadı" desin.
neden acaba...