• 106
    16 dakikalık korku filmi sonunda gelen mutlu sonun günüdür 14 mayıs.

    uefa kupa finali sonundaki penaltı atışlarından sonra ve 12 mayıs kadıköy zaferinden önce hayatımda en fazla heyecanı yaşadığım anlardan biri olarak hafızama yer etmiş tarihtir kesinlikle.

    radyodan dinlemiştik 16 dakikayı ve herkesin de hissettiği gibi 16 saat gibi gelmişti hepimize. inanılmazdı.

    bize bu mutluluğu yaşatan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum bir kez daha bu vesileyle.
  • 21
    o sene verilen şampiyonluk almanağından çıkan dandik kumaşlı bayrağı perdeme diktiğim için son iki buçuk yıldır güne başlarken göz göze geldiğim tarih.*

    sonra da duvarda asılı olan 10 kusur formaya bakılır ve güne umutla başlanır.

    öğrenci evi olduğu için bunları yapabildim tabi memlekete dönünce annem izin vermeyecektir. zaten perdeye dikerken üstüme de dikmiştim.
  • 85
    izmir,
    havasına, suyuna, kokusuna aşık olduğum. ama bir dönem iş değişikliği nedeniyle terketmek zorunda kaldığım güzel şehrim.
    işte 14 mayıs 2006 tam bu döneme denk gelmişti. benim için hayatımda silmek istediğim 1,5 yıllık bir dönemdir aslında. ancak 14 mayıs 2006 gibi tarihi bir olayı yaşamış olmam, bu durumu engelliyor.

    o gün uyandığımda içimde garip bir kıpırtı vardı. yer bursa! bulunduğum süre boyunca bu şehirde tek bir sağlam galatasaraylı arkadaşım olmadı. birilerini aramak ve akşam için maç programı yapmak istiyorum. ama yok!
    anasını satayım, tüm sevdiklerim, dostlarım izmir'de. uğurlu mekanlar, uğurlu arkadaşlar, totem ziyaretleri herşey izmir'de kaldı!
    kahvaltıdan sonra eşime " hadi çıkalım dolanalım biraz, sonra alışveriş yapar eve döneriz. akşam maç var" dedim.
    gözlerimin içine baktı, yanlız maç seyretmeyi sevmediğimi bildiği için, bende bu akşam seyredeyim senle maçı dedi.
    en son 6 sene önce uefa kupasını aldığımız zaman benimle maç seyretmişti. şaşırdım ama aynı zamanda çok sevindim. garip bir şekilde uğuruna inanıyordum.

    akşam eve geldik, nevaleler alınmış maç seyredilmeye başlanmıştı. biz skoru garanti altına aldığımızda artık kanal değiştirip denizli maçını seyretmeye başlamıştık.
    maç 1-0 olduğunda eşimle sımsıkı sarıldık. sakin ol bir tanem az kaldı diyordu bana.
    ama ne az kaldısı 16 dk uzamıştı maç. o dakikadan itibaren ben kendimi yerde buldum. yere oturmuş, poziyonlar oluştukça yumruklarımı yere vurmaya başlamıştım. bir süre sonra acı hissetmemeye başladım. sonradan farkettim ki durumumu gören eşim yanlarıma yastık takviyesi yapmıştı. (canım benim o durumda bile beni düşünüyor)

    maç 1-1 olduğunda kalp atışlarım hızlanmış, rengim solmuştu. eşim limonlu bir soda getirdi. (kız maç mı seyrediyor, beni mi anlamadım)
    direkten dönen top ile birlikte, "bitti bu iş, yukarıdakide bizi istiyor" diye bağırdım. gerçekten bitmişti.
    ben çılgınlar gibi bağırıyor, anlamsız hareketler yapıyordum. sonra eşime baktım. koltuğun köşesine oturmuş ağlıyordu.
    sevinçten ağladığı düşünerek yanına gittim. sarıldım, oda bana sımsıkı sarıldı. maç için yorum beklerken o vurucu cümleyi söyledi "senin için çok korktum, lütfen bana bunu yapma! bir maç için beni bu hayatta yanlız bırakma"

    yıllar geçti, belli maçlar dışında o moda girmiyorum. ama o önlemini almış durumda. maç öncesi sakinleştiriciyi çakıyor bana, leyla gibi seyrediyoruz önemli maçları!
App Store'dan indirin Google Play'den alın