• 20
    arda turan’li, emre colak’li bir galatasaray’i izlemek yerine acip premier ligi izlemeyi tercih edecek pragmatist kusak. dunyanin gercegi bu arkadaslar. sen atalay’a, yunus’a sans verirsen meraktan da olsa bu yeni nesil futbolseverin galatasaray maclarini izlemek icin bir motivasyonu olur. sen gidip kriminallerle, eski futbolcu artiklariyla takimi doldurunca ustune bir de yabanci kurali garabeti eklenince yeni nesil taraftari da kaybediyorsun.
  • 8
    nesilcilik... kuşakçılık... napıyosunuz olm siz? :(

    1990'lı yılların ortalarında ve 2000'li yıllarda doğan çocukların ait olduğu jenerasyon.

    bu arada; burdaki genç kardeşlerimizin eski toprakları yaşları üzerinden, nesilleri üzerinden veya kuşakları üzerinden vurduğuna hiç şahit olmadım. fitili ateşleyenler ne hikmetse hep bizler oluyoruz. perhizli lahana turşulu laf buraya uyar sanıyorum, ühüh.
  • 45
    sosyal medya kuşağı. hayatlarının her alanında internete erişimleri çok rahat olduğu için bir takım şeyleri diğer nesillere nazaran daha erken yaşta öğrenmiş oldukları bir gerçek. ancak bu da onların erken sıkılmalarına sebep oluyor. doyumsuzluk yaratıyor.

    galatasaray üzerinden bir örnekle; 14 sene şampiyonluk bekleyen insanların, bugün futbol takımımız için yaptığı eleştiri ile 2000 ve sonrasında doğan neslin yaptığı eleştiri bariz farklılık gösteriyor. limitler, beklentiler çok farklı.

    ayrıca ben de kendilerinin yüceltilmesi ya da kurtarıcı olarak görülmesini mantıksız buluyorum. doğan ilk insanlar değiller, son da olmayacaklar.

    herkes önce kendisini, sonra çocuğunu ya da kardeşini iyi yetiştirebilirse kuşak falan konuşmaya ihtiyaç duyulmaz.
  • 67
    "muhalefet partileri terör örgütlerine ve dış mihraklara çalışıyor" yalanına inanmayan nesil. bu yalanı söyleyenlerden de nefret eden nesil. birilerinin itibarı tamamen ayaklar altına alınmışken tabi ki gündem değiştirilmeye çalışılacak. milletin karnı açken sabaha kadar "fake news" bassınlar sadece kendi kuyularını daha derin kazmış olurlar.
  • 70
    x ve y kuşağı mensuplarının sanki kendileri hiç genç olmamışlar gibi akıl vermeye çalışıp kafalarını ütülediği genç nesil. son 20 yıldaki teknolojik kırılma / sıçrama artık ne derseniz deyin yüzünden bu dönemde kuşaklar arasındaki mutlak değer belki de hiç olmadığı kadar açıldı. bir mensubu olmasam da mesleğim gereği z kuşağının gerçek anlamda her kesimiyle 7/24 iç içeyim ve bu süreç bana çok şey öğrettiği gibi halihazırda farkında olduklarımı da perçinledi. z kuşağına dair öyle yeğenden, kuzenden tırtıkladıklarım dışında çok ciddi bir saha tecrübem olduğunu söyleyebilirim ve sadece şunu belirtmek isterim ki öyle geçmişe yönelik şişirme laflarla ve hamasi söylemlerle ikna edilecek gençler değil bunlar. genelleyecek olursam, gayet zekiler ve de zehir gibiler. bilgiye erişimleri var, sorguluyorlar ve ufukları çok açık. ışıklarını görmek için önce onlara inanmalısınız, parmak sallayıp büyüklük ve bilmişlik tasladığınız anda zaten sizi sallamazlar öyle havanda su döven moruk olursunuz. hangi yönde kafa ütülerseniz ciddi yönde antipati öznesi olursunuz. z kuşağı değilseniz, ancak olabildiğince geleceğe yönelik ve bilimsel donelere dayanan somut argümanlarla z kuşağıyla iletişim kurabilirsiniz. popüler ve her kafadan bir sesin çıktığı boş laflara karınları fazlasıyla tok, bunları zaten fazlasıyla biliyorlar ve bir kere sizi "eski kafalı" olarak etiketledikten sonra kırk takla da atsanız bir daha sağlıklı iletişim bile kuramazsınız kendileriyle. gençleri rahat bırakın ya da kendilerini insan yerine koyarak oturup doğru düzgün, ileriye bakan ve de dolu dolu iletişim kurun. şu anda gençleri gerçek anlamda kucaklayan bir siyasi parti maalesef yok ama çabalayan var çabalamayan var. diyeceklerim bu kadar.
  • 35
    galatasaray'ın geleceği olan ama galatasaray'ın geçmişte saha içi-saha dışında nasıl haksızlıklara uğradığını mutlaka bilmesi, öğrenmesi gerekirse çekinmeden araştırp sorması gereken zehir gibi, çakı gibi kuşaktır. geçmişte yaşananlara takılıp kalınmamalı ama bilinmeli ve ona göre de tedbir alınmalıdır. zira karşımızdakiler genelde aynı oyun planıyla karşımıza çıkıyorlar.
  • 83
    40 yaşına yaklaşmış biri olarak söyleyebilirim ki, her yeni kuşak bir öncekinden daha zeki. bakmayın çirkin yaşlanan insanların gençler hakkında ithamlarına. fatih altaylı'nın cumhuriyet temalı formatında ahmet arslan'ın memleketin geleceğine dair ümitvar söylemlerini dinleyin lütfen. umarım hoca yanılmıyordur.

    ama söyle bir gerçek var ki, her yeni kuşağın cahili bir öncekinden daha cüretkar. işte bu problem nasıl çözülür düşündürücü. sokretes'in savunmasında bahsedilen bilmek konusu yani 'bilmediğini bilmek' gerçekten çok hayati.

    insan okudukça aslında hiçbir şey bilmediğini anlıyor, okuyun kardeşim. herhangi bir şey okuyun.
  • 24
    yav adamlara sanki doğru düzgün bir gelecek bıraktık da kendilerini eleştiriyoruz. şu yapılan muhabbetin kahvehane muhabbetinden farkı yok. ülkemiz için konuşuyorum, sahi naptık bu çocuklar için? iktidardan şikayetçiysek 20 senedir bunları iktidar yapan biziz. onca sene boyunca bu çocuklar mı verdi oy? eğitim sistemi değişe değişe bi hal olmuş. sınav isimleri için nerdeyse alfabenin bütün harflerini kullanmışız, doğanın mına koymuşuz, yasaklar baskılar kol geziyor. kendisini ifade etmeye kalksa 6 ay yatarları var minimum. pardon biz hangi boku başarabildik de bu yeni palazlanan insanları eleştiriyoruz? “dön de bi kendine bak” deseler verebileceğiniz bir cevap var mıdır? dünyanın en büyük sanal kütüphanesine erişim sizin zamanınızda yasaktı deyip götleriyle gülseler utancından insan içine çıkamazsın, bi de eleştiriyoruz üstelik..
  • 13
    fazlasıyla abartılmakta olan, internet sayesinde yarım yamalak bilgilerle donatılmış tabiri caizse wikipedia gençliğidir. sosyal medyanın gazladığı yönde süzülür ve basit bir şekilde manipüle edilebilirler. bu kardeşlerimizden çok büyük ümitler besleyenlere belirtmek lazım; insanlar yaşadıkları dönemlerine ve sosyal çevrelerine göre şekillenirler.

    68 kuşağını ele alalım. 68 kuşağı gençliği dediğimiz kitle, o dönemin ananelerine göre şekil almış ve dönemin koşullarına göre oluşmuş bir kitleydi. sosyalizm yükselişte, soğuk savaş atmosferi, buna göre kutuplaşmış kitleler ve gençlik hareketleri. klasik beşiktaşlı anlayışı gibi "hakemler olmasa dünyanın en büyük takımı biz olurduk" kafasında övülmesi yersiz. bahsi geçen dinamikler günümüzde de olsa, benzer gençlik hareketlerini şu an dahi görebilirdik. fakat dünya değişti ve değiştiği yöne doğru yeni kitleler oluşmaya başladı.

    şimdi ise kapitalizm ve kültürel emperyalizm hegemonyası mevcut. sosyal medya aracılığıyla da bir güzel yedirilmekte bu düzen. günümüz dinamikleri de bu yönde olduğu için, z kuşağı dediğimiz günümüz gençliği ona göre şekillenmekte. yani kısacası dünya gündemini birileri ne yöne doğru kaydırmak isterse, gezegendeki toplumlar da o yöne göre gençlik yetiştirmekte. bu böyle gelmiş, böyle gider.

    z kuşağı gençliği de zaman içinde yaş aldıkça, günümüz kişilerine benzeyecekler ve kendilerinden sonraki kuşağı çok farklı görecekler. halbuki o kuşakta, sonraki kuşaklarda zaman geçtikçe atalarına dönüşecekler. tıpkı bizim de zaman içinde babalarımıza dönüştüğümüz gibi.
  • 14
    87 doğumluyum ve aslında şanssız bir kuşakta olduğumu düşünmüyorum. tek şanssızlığımız rte. ki bu durumda z kuşağı ile aynı şanssızlığı paylaşıyoruz zaten.
    sonrasında bir galatasaraylı olarak asla şanssız bir nesile mensub değili(z)m malumunuz.
    bir kere temmuz 87'de doğdum, yani 86-87 sezonunda (14 yıllık hasretin bitişi-haziran 87'ye denk gelir) yaşanan şampiyonluğu saymazsak, 14 adet şampiyonluk sığdı ömrüme*
    yaşanan sayısız avrupa başarısını ve epik maçları düşünmeye kalksak bile bir çoğunu unuturuz, bırakın yazmayı.
    milli takım mı?
    orada bile yaşanan bütün başarılara sahit olduk bizim nesilce. bursasporlı selimin kluivert'ı kitleyip, hollandaya galibiyetimizden, vlaovic-alpay pozisyonundan, euro 2000'de okan'ın attığı tarihimizdeki ilk golümüze kadar, aklınıza gelebilecek her an. 2002 ve 2008'i saymıyorum bile.

    bu başlıkta, z kuşağından bir çok kardeşimizi okudum. inanılmaz aklı başında ve tutarlı bir şekilde fikirlerini tasvir etmişler. aynı şekilde büyüdükleri internet ortamını, onları etkileyen günümüz koşullarını. gerçekten böyle bir bilinçli kuşak bizim için çok büyük potansiyel. o yüzden gerçekten kendilerinden öğreneceğimiz çok şey var. zaten öğrenme bitmez, bitmemeli.

    ama kaba tabirle, bu nesilde en sevmediğim huy bir boku beğenmeme ve hiç bir şeyden memnun kalmama. aslında birazcık sabır ile belki de her şey çok daha kolay olacak.
    fakat bunu diyince bizim nesli de kolay beğenen zevksiz, başarıya önem vermeyen bir nesil gibi düşünemeyin.
    ulan bir kere hocamız hiç bir başarıyla yetinmeyin, yarını da düne mahkum etmeyindiyen adam. lafın inceliğine, içindeki anlama bakar mısınız?
    hayatımızın her anında bunu hatırlarız.
    tabii ki de memnun kalmayın, itiraz edin, en iyisi için savaşın.
    ama sabredin, allah aşkına bir sabredin
    olaya takımımız üzerinden bakarsak;
    başımızda galatasaray için dünyanın en iyi hocası var.
    çok vizyoner ve akıllı bir başkanımız bir de seversiniz sevmezsiniz, florya ve oyuncularımız için en büyük şans olan abdürrdahim albayrak var.

    tepemizde bir uefa baskısı ve önümüzde zor bir yol var.
    çok dikkatli adımlar atmamız gerekirken, sözlüğe bir giriyorum.
    anam.
    anam, anam. yangın yeri ortalık.
    garry hemen satılsın, trezeguet gelsin.
    şu genç çok iyi, gomis gitsin.
    yok o gitsin bu gelsin.
    muğdatla mı şampiyonlar ligi oynayacağız.
    yahu hele bir durun.
    bakın belki de hiç satış yapamayacağız, aynı kadro ile, belki de sadece bir iki kiralık yabancı ya da bonservissiz isim alacağız.
    hiç de uzak bir ihtimal değil bu.
    ama ne yapıyorsunuz, hemen minicik belki de birinin götünden salladığı bir transfer söylentisi için dünyanın sonu gelmiş, bitmişiz gibi yorumlar yapıyorsunuz.
    yemin ederim en sinirlendiğim kısım bu.
    malesef sami yen'de oyuncu ıslıklama, maçı bırakıp tepki gösterme hep bu kuşağın katılımı sonrası başladı. bakın tepki göstermek için bile maç bitimi beklenemiyor. çok saçma, gerçekten çok.

    ben (belki de entry tam tersini söylese de) kesinlikle ayrımcılık veya diğer nesilleri kötüleme derdinde değilim.
    tek umrumda olan galatasaray'ın başarısı ve buna en ufak bir şekilde olsa bile engel olabilecek en ufak şeylerin yaşamaması.
    tribündeki bir ıslıktan, sinerjeyi bozabilecek olan minik bir yangına kadar.

    lütfen, biraz sabır.

    unutmadan, kuşaklardan bağımsız bütün davamız galatasaray.
    buna engel olmak isteyenler de umarım başarısız olurlar.

    edit: imla
  • 59
    "bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. kaba bir şekilde yemek yiyorlar. yetişkinlere karşı saygısızlar. anne-babalarına karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar."

    “günümüzün gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.”

    1. paragraf aristoteles'in sözleri (m.ö.335), ikincisi heseiod'un (m.ö.800). ayrıca yakın geçmişte de anne frank'in hatıra defterinde denk gelmiştim (1942); dedesi(yanlış hatırlamıyorsam dedesi) radyo denen illet çıktığından beri yeni neslin rayından çıktığını, gençlikten umutsuz olduğunu söylüyordu. son bahsettiğim nesil boomer neslinin velileri ve onların gençlikleri savaş yıllarında dahi büyüklerinin gözüne batmış.

    hasılı z kuşağı "cıs, kaka" değil, biz yaşlanıyoruz ve yaşlandıkça da değişime uyum sağlamakta daha fazla zorlanıyoruz, elimizdekilere daha fazla sarılıp daha muhafazakar oluyoruz.

    öyle üstüne yoğurt döksen cacık olmaz durumu yok bu nesilde, artık amca oldunuz.
  • 36
    bilimsel olmadığından gerçek hayatta var olmayan, son günlerin popüler sınıflandırmalarından biri. boomer, x, y, z filan diyen birinden derhal kaçın*. kendiniz diyorsanız da lütfen bu sınıflandırmanın dünyada o yaş aralığındaki herkesi kapsayıp kapsamadığını düşünün. bu garip isimlerle tabir edilen gruplar sadece bir yaş aralığını temsil etmiyor çünkü.

    genç neslin galatasaraylı olması galatasaray adına avantajdır avantaj olmasına ama bunu büyütmemek lazım. kulüpler dernekler yasası’na göre yönetildiği, iş *** bilmeyen teknik direktörler piyasada cirit attığı, taraftar falcao örneğinde davrandığı gibi davrandığı sürece isterse bütün dünya galatasaraylı olsun, ne fayda?
  • 84
    nietzsche'nin bir sözü vardır. 'bu da dahil bütün genellemeler yanlıştır.' şeklinde. sonuna kadar katılıyorum bu söze.

    z kuşağı, içinde bulunduğum kuşaktır. bana kalırsa zekadan daha çok modernleşme gibi eski alışkanlıkları bırakıp, yeni alışkanlıklara alışma sürecine girmedikleri için daha zeki görünür yeni kuşaklar. içinde bulundukları modernlik ve teknolojiye doğarlar, haliyle küçüklükten alırlar bünyelerine her şeyi.

    ancak bu tür hızlı gelişimler yavaşlığa tahammül edemez. tahammülsüzlük ve yavaşlık ise agresiflik yaratır insanda. bu ise saygısızlığa yol açar. saygısızlık ise ne felaket şeydir... ben kuşak fark etmeksizin her bireyin ayda en azından 1 kitap bitirmesi taraftarıyım. böylece türkiye'nin inanılmaz bir ilerleme kaydedeceğine inanıyorum. ama ne gençlerimizde ne olgun insanlarımızda bu hareket malesef yok.

    mesela mustafa kemal paşa neden farklıydı enver & talat & cemal & ismet veyahut karabekir paşadan? çünkü mustafa kemal bu isimlerin aksine daha çok okuyor, daha önemlisi daha farklı kitaplar okuyordu. ufkunu sürekli genişletiyor ve büyütüyordu. her türk'ün ayda 1 kitap okuduğunu düşünün, milyonlarca insan farklı konularda ilim sahibi olacak. ama olmuyor işte, niye? emek istiyor. eğlenmek varken emek vermeye ne gerek var dimi...
  • 40
    standart sınıflandırmaya göre bir üst nesli* olduğum kuşak.

    hep şunu söylerim; 70 yıllık galatasaraylıların yaşayamadığı hisleri daha çok genç yaşta, defalarca yaşadık. bir çoğumuz daha tam olarak neyi ifade ettiğini bilemeden avrupa kupalarını kazanmanın mutlululuğunu tattı, devlere kafa tutmanın hatta onları ezip geçmenin gururunu yaşadı. en basitinden, daha dün youtube’da fitbolkolik kanalının euro 96 elemeleri videosunu izledim. oradaki sevinç, inanılmazı başarmanın şaşkın gururu, alışık olmadığımız seviyelerdeki muazzam başarı ile şimdikiler asla bir değil. o zamanlar bir isviçre galibiyeti sokaklara dökülüp tur atmamıza yeterken şimdi örneğin euro 2020’ye katıldığımız maçı bir kafede arkadaşlarla izleyip 15 dk sonra sıradan muhabbetimize dönüyoruz. 80’lerin ikinci yarısından başlayıp 2000 ve 2002’de zirve yapıp günümüze kadar -sürekli olmasa da- gelen görece başarılar silsilesi yok sayılmayacak bir şımarıklığa da sebep oldu. hiç haddimize olmamasına rağmen bugün bir isviçre maçını küçümseyebiliyoruz misal. işte y ve z kuşağı diye tabir edilen yaş gruplarına mensup insanların ana sorunu kısa zamanda yaşananların standart olduğu yanılsamasına kapılmasıdır. bu, galatasaray taraftarı özelinde, sayıca ne kadar üstün olursak olalım, kendimize yaptığımız anlamsız baskıyı artıran ana unsur. tabi en büyük enstrüman, kitlelerin kendilerini çok çok rahat ifade edebilecekleri bir çok mecraya sahip olması ve muhataplarına doğrudan ulaşabilmesi.

    gelelim esas mevzuya. bazen sosyal medyada garip garip taraftar* sayfalarına denk geliyorum. altındaki yorumlar hakikaten fecaat. geçenlerde gözüme takılan bir şey oldu. son zamanlarda, sahalarında kupa kaldırmanın hezeyanını en derinlerinde hissetmeye devam eden, kongrelerinde dahi bu yüzden birbirine giren güruhun, “2007’de biz de sami yen’de kupa kaldırabilirdik ama saygımızdan kaldırmadık.” safsatası iyiden iyiye dillendiriliyor. fenerli bir genç yine bunu yazmış, bizimkiler türlü türlü cevaplar vermiş fakat bir tanesi de çıkıp dememiş ki, “kardeşim sezonun son maçı değildi, öyle kafana göre kupa kaldıramazsın, kaldıracak olsak 2013’te yine sizin sahanızda kupa kaldırırdık.”. bu bilgiden ve bilinçten yoksun olmak gerçekten garip. üstelik eskisi gibi ansiklopedilerden araştırmaya, arşivlere dalmaya, bir bilene danışmaya falan da gerek yok, aç bak en fazla 1 dakikada erişebileceğin bir bilgi.

    1960’lı yılları biz de yaşamadık ama beşiktaş’ın 1960’ta demokrat parti maliye bakanı hasan polatkan’ı başkan yapmak istediğini, olmazsa adnan menderes’in işaret ettiği birinin başkan olmasını, başvekile yazılan mektupla beyan ettiğini, şampiyon olduktan sonra tüm siyaset erkanını şampiyonluk albümünde “büyüklerimiz” diye andığını, ardından darbe olur olmaz bunları unutup bir sonraki kupa maçında cemal gürsel tişörtleriyle çıktığını kısa bir araştırmayla bulabilirsiniz.
    https://twitter.com/...971517177331712?s=21

    semra özal’lı yılları biraz araştırıp “mehmet ağar, haluk ulusoy bıdıbıdı” diyenlerin ağzına esem terlikle vurmak da öyle zor bir iş değil. o dönem tribünlerin artık semra özal’a doğrudan sövmeye varana kadar nasıl illallah ettiğini, özal’ın göstere göstere beşiktaş’ı desteklediğini, 3 sene üst üste şampiyonluğun nasıl geldiğini gazete manşetlerine bakarak bile anlayabilirler.

    2000-2001 sezonunda sadece serkan aykut’un verilmeyen gollerine bakıp bile şampiyonluğumuzun nasıl gasp edildiğini görebilirler. çamur deryasında sadece serkan örneği bile yeterli olur bakın. erol ersoy’lara, gaziantep’lere, cihan oskay’lara falan girmeye hiç gerek yok.

    2002-2003 sezonundaki, “ben seni korurum kuddusi” videosu hala youtube’da, twitter’da duruyor. 2004’te çıkan tepelerdeki alaattin çakıcı-sinan engin görüşmesine, çakıcı’nın neden ve neye karşılık beşiktaş antetli kağıtla pasaport alıp yurtdışına kaçtığına da kolaylıkla erişim sağlanabilir.

    bu örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir. demiyorum ki her şampiyonluk yarışında hakkımız elimizden alındı. illa ki kötü oynayıp şampiyon olamadığımız tonlarca sezon var. fakat aldığımız her şampiyonluğa leke sürmeye çalışan arsız ve şuursuz kitlelere karşı en azından geçmişteki pislikleri dobra dobra yüzlerine vurabilecek donanıma sahip olmak lazım. tabi bunun yanında imkan buldukları anda aynı pislikleri yapabileceklerinin de bilincinde olmak ve bunu engellemek için sürekli teyakkuzda olmak da şart.
  • 53
    dijitalleşme, teknolojiye kolay erişim ve iletişimde kolaylık gibi birçok faktör ile dünyaya entegre bir şekilde büyüyen kuşaktır. bu anlamda kültürel olarak da dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan yaşıtları ile benzer özelliklere sahipler. kendilerinden önceki kuşaklara göre bu avantajları farklı ülkelerde çalışmalarının da önünü açacaktır. özellikle y kuşağında olan ve ülkemizdeki uluslararası yabancı şirketlerde çalışan gençler, belli bir süre sonra yurtdışı ofislerine gitmektedir. bu trend, z kuşağında çok daha derin olacak.

    bu anlamda, yetenekli olanlarını kişisel olarak güzel bir gelecek beklemektedir. iyi eğitim ile birlikte, yeni ekonomiye entegre yeteneklere sahip olanlarını uluslarası şirketlerde ve girişimlerde sık göreceğiz. özellikle, değerleme oranı yüksek yeni girişimler kuracaklarını düşünüyorum.

    öte yandan, ülke kavramı ve boomerların ahlak kuralları ile ilgilenmemekteler. kendilerinden önceki kuşakların sorun gördüğü birçok şey, onlar için anlamsız gözüküyor. birçok yerde ifade edilen dijital vatandaşlık sistemini de bu kuşak kuracak. bunun yanında evrensel gelir kavramının da hayatın bir parçası olacağı düşüncesindeyim. çalışmak istemeyenleri en azından temel bir gelire sahip olacak. sözün özü farklı bir dünyanın altyapısı ile yetişmiş ve farklı bir dünyayı kuracak gençlerdir. aynı x kuşağının yaptığı gibi.

    spor tarafında ise dijital oyunlar ile devam edecekleri aşikar. mevcut geleneksel spor dalları önemini ve gelirini kaybetmeye devam edecek. nasıl kağıt üzerinden medya artık takip edilmiyorsa, fiziksel olarak insanların statlarda bulunduğu spor dalları da önemini yitirecek.

    x kuşağı olarak ne kadarlık kısmını görerim orası ayrı. ama şahsi kanaatimce bundan sonraki süreç böyle gözüküyor.
  • 12
    --- alıntı ---

    z kuşağı için verilen tarih aralığı 2000-2021 yılları arasıdır

    “insanlık tarihinin el, göz, kulak vb. motor beceri senkronizasyonun en yüksek nesli olarak tanımlanmaktadırlar” diyor bir kaynak. yani mekanikleşmenin ilk belirtileri z kuşağı çocuklarda.*

    --- alıntı ---

    2000 sonrası sözlükte kaç adam var da buradaki gençler diye nitelendiriliyor anlamıyorum. eleştirdiği adamlar yüksek ihtimalle kendisiyle aynı kuşakta ama maalesef bazı bireylerimiz cahilliğini aşamadığı için eleştirdikleri ile farklı kuşakta olduğunu zannediyor.
  • 48
    florentino perez'in aciklamalarina baktiginizda zannedersiniz ki butun z kusagi avrupa süper ligi bekliyordu.

    --- alıntı ---

    gelirler azaldı, gençler futbolla ilgilenmiyor. futbolu ayağa kaldırmak için bunu yapmak zorundaydık.

    --- alıntı ---

    yav arkadas z kusaginin herhalde en az yarisi yayinciya para vermeden mac izliyordur. ayni genclerin sizin luks stadyumlarinizda kombine veya loca alacak paralari oldugunu da sanmam. bunlarin hicbiri milyarderler ligi gelince degismeyecek, bizi yemeyin.
  • 69
    madem dikkat cekmen isteyen bir yazar aklinca siyaset yapmaya kalkmis, ben de tum riski goze alarak birseyler karalamak istiyorum:

    oncelikle z kusagi ulkenin ve daha da onemlisi kendi geleceklerini dusunerek, rasyonel davranip ona gore karar verecek kusaktir. biz 80 ve 90'lar nesli (en azindan bir cogumuz) yapilan haksizliklara karsi gezi parkinda protestoya gittigimizde karsimiza gaz bombalariyla, plastik mermilerle, tomalarla ciktilar. onlarca genc ve cocuk olduruldu*, bazi insanlar gozlerini ve diger organlarini kaybetti. buna ragmen capulcu, yagmaci, terorist, bolucu ilan edildik. elimizdeki tek silahimiz mizahimizdi oysa. tabi nefretle buyumus kinle yetismis nesil dogal olarak mizahtan da nefret edecekti. onlara gore hersey gunahti. sonra daha gencligine adim atamadan oldurulen 14 yasindaki cocuk* malum partinin mitinglerinde pkk'li ilan edildi, havuz medyasi o cocuk ile ilgili haberleri sansurledi. ustune ustluk 14 yasindaki evladini kaybetmis anne o mitinglerde yuhalandi. allah o yuhlayan kisilere evlat acisi vermesin. ne diyeyim.

    sonra secimler oldu. bir tanesinde "trafoya kedi girdi" dendi ve kazanan taraf el degistirdi. ertesi secimde secim sonuclari gecersiz kilindi korku salinarak yeniden secime gidildi. onlarca teror saldirisi oldu, ne istedilerse verilmeyen orgut darbe yapmaya kalkti, yaklasik 500'den fazla kisi hayatini kaybetti. "bu milletin a... koyacagiz" diyenlere eyvallah dendi, vakfa tarikata yazdirilan cocuklara tecavuz ettiler "bir kereden birsey olmaz" dendi. ilerleyen yillarda halk patates sogan bulamazken birileri sarayda ejder meyveli smoothie icip sushisini yiyerek bizimle dalga gecti. sonra bir de dediler "patates soganin mevsimi gelince fiyatlari duser alirsiniz, vatan bekasi duserse alamazsiniz" diye. onun devaminda da hakkiyla alinan istanbul belediye secimlerinin sonucu kabul edilmedi ve milletle alay eder gibi yeniden secime gidildi. sonrasi maglum. hersey cok guzel oldu. ki bu bahsettigim olaylar en fazla 7-8 yildir olan yasanan olaylar. yani cogu z kusagi nesli bu olaylari hatirliyordur veya farkindadir eminim.

    bugun ise tum dunya yavas yavas normallesmeye donerken, asilarini olurken turkiye'de deneme tahtasi gibi tam kapanma ve sokaga cikma yasaklari geldi. ama sadece kendi vatandasina. turist istedigini yapar dendi. calisanlar kendilerine "enjoy im vaccinated" maskeleri dagitilarak asagilik duruma dusuruldu. yapilan asilarin bazilari sadece su enjekte ettigi ortaya cikti. dogru duzgun asi bile getirilmedi. bugun insanlar sokakta yuruyemiyor bile. o hep korkup basimiza gelecek dedigimiz iran'daki gibi ahlak polisleri gibi polisler ve jandarmalar surekli denetlemede.

    iste eminim z kusagi tum bu olanlari dusunerek sandiga gidecektir.

    bu entryim silinebilir. varsin silinsin. ama mesaj da dogru yere gitsin. burada siyaset yapmayin deniyor ya iste yukaridaki tum yasananlara ragmen sacma sapan uzun uzun entryler girip "oyun boyuk yegen" dersen, mesaj alimini da kapatirsan seni ciddiye almam ama cevap vermeyi hak bilirim. ayrica mustafa kemal ataturk'e kufur edip yalan alternatif tarih ureten sozde tarihcilere toren duzenleyen onlara nisan odulleri veren onun yani sira onlarin yaninda ittifak olusturup uc maymunu oynayan* guruhu ovup "cehape ataturk'u kullaniyo yeaa - ekrem imamoglu sevr anlasmasinin yapildigi yere gitmis yea" diye algi kasmayin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın