• 14
    87 doğumluyum ve aslında şanssız bir kuşakta olduğumu düşünmüyorum. tek şanssızlığımız rte. ki bu durumda z kuşağı ile aynı şanssızlığı paylaşıyoruz zaten.
    sonrasında bir galatasaraylı olarak asla şanssız bir nesile mensub değili(z)m malumunuz.
    bir kere temmuz 87'de doğdum, yani 86-87 sezonunda (14 yıllık hasretin bitişi-haziran 87'ye denk gelir) yaşanan şampiyonluğu saymazsak, 14 adet şampiyonluk sığdı ömrüme*
    yaşanan sayısız avrupa başarısını ve epik maçları düşünmeye kalksak bile bir çoğunu unuturuz, bırakın yazmayı.
    milli takım mı?
    orada bile yaşanan bütün başarılara sahit olduk bizim nesilce. bursasporlı selimin kluivert'ı kitleyip, hollandaya galibiyetimizden, vlaovic-alpay pozisyonundan, euro 2000'de okan'ın attığı tarihimizdeki ilk golümüze kadar, aklınıza gelebilecek her an. 2002 ve 2008'i saymıyorum bile.

    bu başlıkta, z kuşağından bir çok kardeşimizi okudum. inanılmaz aklı başında ve tutarlı bir şekilde fikirlerini tasvir etmişler. aynı şekilde büyüdükleri internet ortamını, onları etkileyen günümüz koşullarını. gerçekten böyle bir bilinçli kuşak bizim için çok büyük potansiyel. o yüzden gerçekten kendilerinden öğreneceğimiz çok şey var. zaten öğrenme bitmez, bitmemeli.

    ama kaba tabirle, bu nesilde en sevmediğim huy bir boku beğenmeme ve hiç bir şeyden memnun kalmama. aslında birazcık sabır ile belki de her şey çok daha kolay olacak.
    fakat bunu diyince bizim nesli de kolay beğenen zevksiz, başarıya önem vermeyen bir nesil gibi düşünemeyin.
    ulan bir kere hocamız hiç bir başarıyla yetinmeyin, yarını da düne mahkum etmeyindiyen adam. lafın inceliğine, içindeki anlama bakar mısınız?
    hayatımızın her anında bunu hatırlarız.
    tabii ki de memnun kalmayın, itiraz edin, en iyisi için savaşın.
    ama sabredin, allah aşkına bir sabredin
    olaya takımımız üzerinden bakarsak;
    başımızda galatasaray için dünyanın en iyi hocası var.
    çok vizyoner ve akıllı bir başkanımız bir de seversiniz sevmezsiniz, florya ve oyuncularımız için en büyük şans olan abdürrdahim albayrak var.

    tepemizde bir uefa baskısı ve önümüzde zor bir yol var.
    çok dikkatli adımlar atmamız gerekirken, sözlüğe bir giriyorum.
    anam.
    anam, anam. yangın yeri ortalık.
    garry hemen satılsın, trezeguet gelsin.
    şu genç çok iyi, gomis gitsin.
    yok o gitsin bu gelsin.
    muğdatla mı şampiyonlar ligi oynayacağız.
    yahu hele bir durun.
    bakın belki de hiç satış yapamayacağız, aynı kadro ile, belki de sadece bir iki kiralık yabancı ya da bonservissiz isim alacağız.
    hiç de uzak bir ihtimal değil bu.
    ama ne yapıyorsunuz, hemen minicik belki de birinin götünden salladığı bir transfer söylentisi için dünyanın sonu gelmiş, bitmişiz gibi yorumlar yapıyorsunuz.
    yemin ederim en sinirlendiğim kısım bu.
    malesef sami yen'de oyuncu ıslıklama, maçı bırakıp tepki gösterme hep bu kuşağın katılımı sonrası başladı. bakın tepki göstermek için bile maç bitimi beklenemiyor. çok saçma, gerçekten çok.

    ben (belki de entry tam tersini söylese de) kesinlikle ayrımcılık veya diğer nesilleri kötüleme derdinde değilim.
    tek umrumda olan galatasaray'ın başarısı ve buna en ufak bir şekilde olsa bile engel olabilecek en ufak şeylerin yaşamaması.
    tribündeki bir ıslıktan, sinerjeyi bozabilecek olan minik bir yangına kadar.

    lütfen, biraz sabır.

    unutmadan, kuşaklardan bağımsız bütün davamız galatasaray.
    buna engel olmak isteyenler de umarım başarısız olurlar.

    edit: imla
App Store'dan indirin Google Play'den alın