• 3002
    mevcut kural* yabancı kuralı değil, yerli dayatmasıdır.

    galatasaray'da ise olay tamamen farklıdır. taraftar, kimin performansı iyiyse onun oynamasını ister. yabancı olup da sürekli eleştirilen bir dünya futbolcumuz* vardı. ama bu kural performansı kötü de olsa sizi bir futbolcuyu oynatmaya mecbur bırakıyor. dünyanın hangi ülkesinde böyle çağ dışı bir uygulama var bilemiyorum.

    bu kural çakma filozof* tarafından başarısızlıklarını örtmek amacıyla getirilmiştir. türk futbolunun başına bela edilmiştir. yerli futbolcu kötü oynasa bile "yerim zaten garanti" diye düşünüyor ki bu bizim milletimiz* için ballı kaymak. malum pek çalışmaktan haz etmeyen bir milletiz. kuralın gelmesinde aslında tff ve şenol güneş de aracı, emrin kimden geldiğini hepimiz biliyoruz zaten. ve bu dayatmaları yapanların ülkeyi ne hale getirdikleri de ortada.

    mevcut kural değişmeden türk futbolunda pek bir gelişme olacağını sanmıyorum. bir futbolcu ya iyidir ya da kötüdür. yerli, yabancı diye ayrım yapmak saçmalıktan daha öte ırkçılıktır.
  • 3006
    muslera kuralı. sadece kalecimiz yabancı olduğu için, ne zaman galarasaray'ın ivmesi yukarı gitse bu kural karşımıza çıkar. ana rakiplerimizin kalecileri hep yerli ve biz saha içinde onlara göre +1 yerli ile oynamak zorunda kalıyoruz.(kaleciler genel olarak değişmezler oyun içinde.o anlamda yorumluyorum.) buda bizi hep zorluyor. yabancı kuralın sebeplerinden biride bu durum.
  • 3007
    turk futbolunun seviyesini gayet acik gosteren kuraldir. hala sahada top oynamanin fm’de oldugu gibi oyuncularin gelisimi icin yeterli olduguna inanan bir toplumuz.

    once okullar ile bir duzenlemeye gidilmeli, sporcu burslari verilmeli. genc oyuncularin hem spor yapmasi hem egitim almalarini saglayacak altyapi kurulmali. tesislerin duzenlenmesi gerekli, oyuncularin duzgun modern teknoloji ile antrene edilmesi gerekli. daha reserve ligi bile tutamiyoruz elimizde.

    bunun disinda, antrenorlerin antrene edilmesi ve bir standarda getirilmesi lazim. once hocalarimizi gelistirelim ki onlarin yetistirdikleri belirli bir standard uzerinde olsun. ama biz her zaman hemen kazanmak, gelistirmeye calismamak, ya da hemen nasil para kazaniriz diye dusunur isek, cocuklarimiz da ayni dusunce yapisinda olur.
  • 3008
    galatasaray futbol takımı'nın şu anda en büyük sorunu bu.

    kerem aktürkoğlu yunus akgün ikilisi hücum anlamında çok katkı vermiyor, bunların yerine oynatacağımız yerli adam da yok, o halde mecburen başka mevkide yerli oyuncu oynatmak zorundayız.

    mesela okan kocuk, normal şartlar altında asla fernando muslera'nın yedeği olamaz ama maçlarımızda zaten genellikle iyi defans yaptığımız için muslera'ya çok iş düşmüyor, bu yüzden okan riski alınabilir.

    ya da takımın sağ bekinde sacha boey hücum anlamında iyi git gel yapıyor, aynı performansı sol bekten alamıyoruz o halde solda bırakalım da kazımcan karataş oynasın veya koy berkan kutlu oynasın.

    başka alternatif yok kardeşim, ben bu akşamdan sonra * sahada yunus ve kerem'in ikisini aynı anda görmek istemiyorum abi, değişmeli oynasınlar.
  • 3009
    elinde kaliteli yabanci oyuncu var ancak sen onlari oynatman için en asgari zarar görecegin bölgelere vasat yerlileri serpi$tirmen gerekiyor.

    peku bu kural neden avrupa kupasi müsabakalarinda geçerli degil? öyle bir haklari yok ancak ben tff olsam, yabanci kurali avrupa'daki müsabakalari da kapsiyor derim.

    diyemez. öyle bir hakki olsa da diyemez. desin de, bakalim ülke puani n'oluyor?
  • 3012
    kesinlikle bir sınırlamaya tabi olmasını gerektiğini düşündüğüm sayı. şu an varolan kural olabilecek en felaket kural bence. yabancı oyuncu transferini kısıtlamıyor, yerli oyuncular için de rekabeti ortadan kaldırıyor. ilk 11de oynayan ya da maç kadrosuna alınan oyuncu sayısında hiçbir kısıtlama olmaksızın yabancı sayısının 12 ile sınırlandırılması taraftarıyım. 21 yaş altı kontenjanı vs yok; 25 kişilik kadro 12 yabancı 13 yerli oyuncu.

    yabancı sınırı ülke futbolunun sorunlarını elbette çözmüyor, altyapılarda fiziksel imkansızlıklar, eğitimci kalitesi, çocukların hem okul hem futbolu sürdürmelerinin mümkün olmaması gibi bir çok konu var. fakat bunca eksikliğe rağmen o altyapılardan çıkıp 19-20 yaşına gelip futbol oynaması gereken futbolcuların da önünü açan bir şey. hiç lafı evirip çevirmeden söyleyeyim; bu mevcut kural olmasaydı kerem aktürkoğlu, yunus akgün, ersin destanoğlu, rıdvan yılmaz, ahmetcan kaplan, emirhan ilkkan, doğukan sinik, bünyamin balcı, eren elmalı vs. futbolcuların en az yarısı adını birkaç kere duyup bir şeyler beklediğimiz fakat kariyerleri istenen noktaya ulaşamayan futbolcular olurdu. bu gün yine kariyerleri nereye gider bu futbolcuların bu bilinmez fakat bulmaları gereken ve türkiye'de teknik direktörlerin vermekten çok çekindiği şansı buldular. yabancı sınırı futbolcu yetiştirmeyi sağlamıyor elbette ama 20 yaşına gelmiş ve futbol oynaması gereken genç oyuncu yerine 30 yaşında avrupanın hiçbir yerinde artık kontrat bulamayan bitik yabancının alınmasını da engelliyor. ideal düzen gerekirse 11 yabancı ile çıkılabilen ancak yerli oyuncuların da elbette sezon içinde yeterli şansı bulabileceği ve rekabet edeceği bir zemin oluşturmak. bunun için de saha içi kulübe tribün vs karıştırmadan ülke futbolunda takımların kadrolarında maksimum 12 yabancı bulundurabilmesini doğru buluyorum naçizane amatör bir izleyici olarak.
  • 3013
    genel kural gençleri teşvik edecek belli bir yaş kriteriyle desteklenerek ilk 11 için yabancı kullanımına biraz daha esneklik getirilmeli.

    ilk 18'inde 22 yaş altı 2, 30 yaş altı toplam 4 türk bulundurmak, bunların birinin ilk 11'de başlaması ama bunun dışında herhangi bir yabancı kısıtlaması olmaması gibi.

    milli takım dediğimiz havuz zaten 30-40 kişiden oluşuyor. her takımdan 2 kişi yetiştirsek, gurbetçilerle birlikte gayet rekabetçi bir havuza sahip oluyoruz. gerisi angarya, vasat 30 yaş üstü yerlilerin ülkeye de kendilerine de hayrı yok.
  • 3014
    hollanda'da ne kadro için ne de ilk 11 için yabancı sınırı yok.

    eğer ülke milli takımının daha başarılı olmasını istiyorsa federasyon oturup altyapı ile ilgili regülasyonları buna yönelik olarak düzenleyecek. doğru altyapıdan çıkan yetenekli oyuncular hem ülke içinde hem yurtdışında kolaylıkla iş bulacaklar. çağlar söyüncü süperlig'de hiç oynamadı.

    futbol takımlarımız ticari işletmeler. hangi ticaret adamı 1'e mal ettiğini 10'a satmak varken 15'e mal ettiğini 10'a satmak ister. kaliteli mal varsa vitrinde yer bulur. çürük elmayı tezgahta tutmak onu sağlam yapmaz.

    ülke futbolunu kalkındırmak kulüplerin değil gençlik ve spor bakanlığı ile belki biraz da futbol federasyonunun görevi. kulüplerimizin görevi başarılı olmak ve kar etmek (başarıyı daim kılmak için).
  • 3015
    senede 5-6 mac oynayan ve neredeyse kimsenin ipinde olmayan milli takimlar dusunulerek getirilecekse komple yasaklanmasi gereken sayidir. yabanci alimina yasak, turk oyuncuya da 28 yasina kadar transfer yasagi getir, 28 yasindan once gidenin geride kalanlarini hapse mahkum et mis gibi sinirlama. al sana seksenli doksanli yillarin komunist yugoslavya'si. o donemi bilenler bilir her milli turnuvada favori gosteriliyordu yugoslavya. inanmayan johan cruyff tarafindan ajax'a istenip de gidememenin acisini yasayan efsane futbolcumuz cevad prekazi'nin aciklamalarini dinlesin.

    2022'de hala yabanci sinirinin savunuluyor olmasi, bu konuda herhangi bir sayi belirtilmesi bile yakisiksiz.

    galatasaray acisindan dusunecek olursak...

    sinirlama oldugunda kerem, yunus gibi oyuncular parladiysa, sinirlama olmadiginda da marcao ve nelsson gibi oyuncular parladi, ndiaye ile rekor satis bedeli gerceklestirildi. turk pasaportu yok diye nelsson ile kerem'in gonlumuzde yerlerinin ayri olmasi diye bir durum soz konusu dahi olamaz. ikisi de bizim evladimizdir. iyi olan oynar kotu olan oynamaz nokta. bu konunun tartisilacak bir yani yok.

    ben x yerli oyuncum daha kotu oldugu halde onun onunde olan bir y yabanci futbolcumun yerine sirf yerli diye oynatilmasini savunuyorsam bunun adi da bana gore ya asiri milli takim sevdasi ya da irkciliktir.
  • 3016
    ıs yapmadan, arastirmadan, yatirim yapmadan, altyapi kurmadan sadece zorunluluk koyarak bazi seylerin olacagini dusunen zihniyetin son meyvesidir.
    juan mata universite bitirip dunya yildizi oluyor, bizim cocuklarimiz okul ile sporu bir arada goturemiyor, cunku duzen yok.
    turk oyunculari bireysel antrenor tutmayi, yemeyi icmeyi kendilerine bakmayi bile ogrenmeden, zorunlulukla 11 ciksin oynaya oynaya gelisir mantigi ile ilerliyoruz.
    antrenorlerimize bakin, hangisi kisisel gelisim icin arastirma yapiyor, literature hangi antreman tekniklerini katmis, arastirma yayinlamislar.
    direk menejerden duydugum, yurtdisina gitmis bir oyuncu odasina haftada bir cok kez baklava soyleyip tepsi tepsi yiyormus. oyuncu kilo alinca, menejer kizmis, ne yapiyorsun diye. menejeri en sonunda oyuncuyu birakmis. bu egitim eksikligidir.
    hak eden oynasin, hak etmeyen calissin. ınsanimiz yurtdisinda calismak istediginde, turk oldugu icin ise alinmasa, ayrimcilik der fakat yilan ona dokunmuyorsa, bin yasasin yabanci siniri olsun der. ayni mantikla, apple telefonda kullanmayalim vestel kullanalim ki teknoloji de gelissin oyle degil mi?
  • 3020
    yabancı oyuncu sayısı konusunda kulüplerimizin bir yörüngesi yok, buna galatasaray olarak biz de dahiliz. görevdeki teknik direktörler ve yönetimlerin o andaki menfaatleri ve stratejileri doğrultusunda temsil ettikleri kulüplerin de bakış açıları/vizyonları değişebiliyor. bir duruş söz konusu değil. 10 yıllık dönemler halinde değişen politikalar var sadece.

    yukarıda yazdığım düşüncemi şöyle açıklayım; 2005-2010 arası dönemde yabancı sayısında sınırlamanın kaldırılmasını isteyen tek kulüp fenerbahçe'ydi (daha doğrusu aziz yıldırım'dı). onların ortega, van hooijdonk, alex, anelka, appiah, kezman, roberto carlos gibi oyuncuları transfer edebilecek maddi güçleri varken; bizim bu transferlere verebildiğimiz karşılık frank de boer, ribery, ılic, heinz ve ınamato gibilerden ibaretti. fenerbahçe'nin zayıf karnı türk futbolcularıydı, içlerinde en kaliteli olan tuncay'dı. yabancı sınırlaması işlerine gelmiyordu ve sınır kalktığı anda ligi "ezecekleri" çok açıktı. belki avrupa başarısı bile yakalayabilirlerdi. 2005-2008 arası alınması olası bir serbestlik kararı galatasaray'ın ise hiç işine gelmezdi. olası bir serbestliği destekleyen bir galatasaraylı da yoktu, özhan canaydın da karşıydı, adnan polat da. dönemin milli takımlar teknik direktörü fatih terim hariç serbestlik isteyen bir galatasaraylı figür yoktu. fatih hoca ise en az aziz yıldırım kadar (hatta daha fazla) serbestlikten yanaydı ve bu fikrini her mecrada dile getiriyordu. 15-16 yıllık süreçte de fikri hiç değişmedi. aurelio'nun türk vatandaşlığına geçirilip milli takım'da oynatılması da terim'in planıdır. terim'in bu düşüncesine 2006-2007 sezonunda en net karşı çıkan da galatasaray taraftarıdır. "sahte mehmet'lere değil, gerçek mehmet'lere güven" pankartı ali sami yen kapalısına o dönem asılmıştı ve mesaj fatih terim'e idi. fenerbahçe'nin ve galatasaray'ın 2000-2010 arası 10 yıllık dönemdeki yabancı oyuncu politikasını/vizyonunu en net gösteren sezon ise 2007-2008 sezonudur. fenerbahçe ilk 11'ine 6 yabancı koymanın yanı sıra türk vatandaşlığı aldırdığı mehmet aurelio ve gökçek vederson ile beraber sahaya 8 yabancı sürebiliyordu. sadece 3 türk oynatıyorlardı; onlar da volkan demirel, gökhan gönül ve uğur boral idi. biz ise onların anti-tezi gibiydik. şubat 2008'de 8 yabancı ile sahaya çıkan fenerbahçe'nin karşısına, üstelik kadıköy'de, 11 türk futbolcu ile (orkun-uğur-servet-volkan-serkan-mehmet-barış arda-hakan-ümit) çıkıp, onların o sezon şampiyonlar liginde çeyrek final yapan 8 yabancılı takımını (11 türk ile) ezen bizdik. kadıköy'e resmi siteden ortaya çıkan "11 metin" sloganıyla gitmiş ve galibiyeti kaçırmıştık. 27 nisan 2008'de de ali sami yen'de fenerbahçe'yi 1-0 yendiğimiz maçta sahada 10 türk ve 1 yabancı (nonda) vardı galatasaray adına. derbiyi de, şampiyonluğu da biz kazanmıştık. o dönem (2000-2010) yabancı futbolcu sınırlaması hakkında galatasaray'ın bütün unsurlarıyla beraber fikri çok netti. serbestliğe karşıydı(k). hatta sahada çok sayıda türk futbolcu bulundurmamızdan gurur duyuyor ve fenerbahçe ile yabancı futbolcu ağırlıklı kadrolarından sebep dalga geçiyorduk.

    gelelim 2010-2020 arası döneme. galatasaray'da bu dönem yaşanan fikir bazında radikal değişikliğin en önemli sebebi 2011'de başkan seçilen ünal aysal ve teknik direktörlüğe getirilen fatih terim hocamız idi bana kalırsa. fenerbahçe ile büyük oranda stadyum kalitesi ve kapasitesi kaynaklı maddi uçurum da türk telekom arena ile beraber kapanınca, galatasaray yabancı sayısı konusundaki duruşunda değişikliğe gitti. fatih terim, 2005-2009 arası dönemde milli takımda görevdeyken sınırlama hakkında söylediklerini 2011-2013 arası süreçte galatasaray'da da dile getirmeye başladı. bu söylemler "fatih hocanın şahsi görüşüdür" şeklinde sınırlı kalmadı, galatasaray'ın kurumsal görüşü haline geldi. hocanın görüşü ünal aysal'ın vizyonu ve "başarıda süreklilik" söylemiyle örtüşüyordu. üstelik iki sene içerisinde elmander, ujfalusi, melo, eboue, riera, snejider, drogba gibi futbolcular da transfer edilince, taraftarın da fikri aniden değişti. 4-5 sene önce "11 metin" diyen ve bununla gurur duyan taraftar ciddi bir eksen kayması yaşadı ve serbestliğin en önemli savunucusu haline geldi 2013 itibariyle. 2013 sonrası 9 yıllık süreçte galatasaray taraftarı açısından duruş anlamında ciddi bir değişiklik yok. her geçen yıl serbestliği daha da keskin şekilde savunan ve bunun galatasaray'a çok faydalı olacağına inanan büyük bir kitle mevcut. fenerbahçe ise eskisi kadar net bir serbestlik savunucusu değil; onlar 3 temmuz'dan sonra "galatasaray ne derse aksini savunalım ve karar merciilerine dediğimizi uygulatalım" fikrinde oldukları için, bizimle herhangi bir konuda aynı çizgiye gelmek istemiyorlar. geri kalan takımların ise görüşlerinin pek bir ehemmiyeti yok.

    son olarak kendi fikrimi söyleyim. ben, 2000-2010 arası dönemde galatasaray'ın sahip olduğu bakış açısına daha yakın bir yerde duruyorum yabancı sınırlaması hakkında. galatasaray'da ve tribünde en çok keyif aldığım şampiyonluk 2007-2008 şampiyonluğudur. o şampiyonlukta aldığım hazzı, 2012 dahil olmak üzere sonraki yıllarda gelen hiçbir şampiyonluk bana vermedi. belki biraz 2015. 2008 takımı ve o takımı oluşturan futbolcu grubu hakikaten "bizim takım"dı. kurucumuz ali sami yen'in ifade ettiği ve kuruluş amacımız olan "türk olmayan takımları yennmek" düşüncesini, 11 yabancı futbolcu ile gerçekleştirmek istemem. 2019-2020 sezonunda gerek ligte gerek avrupa'da sahaya sürdüğümüz 11 yabancılı kadrolar beni rahatsız etmişti. bu rahatsızlığım, "istiklal marşı söyleyecek bir türk yok" sığlığında bir rahatsızlık değildi. sahada galatasaray'dan, galatasaray'ın spor kulübü olarak temsil ettiği ülkemizden bir unsur görmek isterim her zaman. temsil sadece avrupa kupası maçları ile de sınırlı değildir, ligimizde oynanan maçlarında bir temsilyet görevi vardır. ne yaparsam yapayım, şartlar ne şekilde değişirse değişsin; galatasaray'da 11 yabancı fikrine sıcak bak(a)mıyorum. o doğrultuda dizayn edilen bir galatasaray, bana "bizim takım" izlenimini vermiyor. tamam; 11 türk futbolcu ile oynayan ve şampiyon olan bir galatasaray 14 sene öncede kaldı ve bir daha tekrarlanması mümkün değil. ancak sahada en az 3 türk futbolcu bulunduran ve hem yerelde hem avrupa'da başarılı olan bir galatasaray gayet mümkün. sınırlama ortadan kalksa dahi önümüzdeki süreçte; bunun anında 11 yabancı futbolcu ile sahaya çıkan, as futbolcularının yedeklerini dahi yabancı futbolculardan oluşturan bir galatasaray olarak karşılık bulmasını istemem. sindiremem de. yabancı futbolcuya yönelik sınırlama olmasın, bunu bir regülasyon olarak kabul ederim ancak kulüplerimiz de (başta galatasaray olmak üzere) bu "sınırsızlığı" makul ölçüde değerlendirsin. bence doğrusu budur.
  • 3021
    süper ligteki bütün kulüp başkanlarının, gerekirse yanlarına kulüpteki futbola dair planlamadan sorumlu en yetkili yöneticiyi de alarak, bir araya gelmesi ve 2023-2024 sezonundan başlayarak önümüzdeki 5 yıla dair bir karar vermesi gereken kural. hiç değilse şu konu özelinde kural ülkesi olalım. enine boyuna düşünülsün taşınılsın ve bir karar alınsın. alınan karardan sonra da önümüzdeki 5 yıl boyunca futbola dair paydaşlar bu kararı asla sorgulamasınlar, değişim teklif etmesinler ve bütün planlarını alınan bu karar doğrultusunda yapsınlar.

    herkesin bu konuyla ilgili bir "bencesi" var. kimi sonuna kadar esnek, kimi radikal, kimi milliyetçi vs. herkesin "bencesinde" doğru olan yönler var. benim fikrime göre ocak 2015'te dönemin futbol direktörü fatih terim'in açıkladığı planlama çok iyiydi ve bütün "benceleri" ve hassasiyetleri büyük ölçüde kapsıyordu. birkaç ufak dokunuşla mükemmel hale getirilebilecek kadar önemli bir vizyon beyanıydı. futbol kulüplerinin kadrolarında maksimum 28 futbolcu bulunması, bu 28 futbolcudan en fazla 14 tanesinin yabancı olabilmesi ve her takımın kadrosunda mutlaka en az 14 tane türk futbolcu bulundurma zorunluluğu bence harika fikirler. çünkü dizayn edilen bu yapıda kulüplerin kadrolarında mutlaka 14 türk futbolcu var ve kulüpler istedikleri gibi türk futbolcu sayısını 14'ün üstüne çıkartabilirler. alt sınır var, üst sınır yok. ancak kulüpler yabancı futbolcu sayısını 14'ten öteye geçiremezler. üst sınır 14. bu planlamada benim görüşüme göre birkaç eksik nokta var sadece. birincisi, bu planlama sahaya 11 yabancı futbolcu çıkabilme özgürlüğünü kulüplere veriyor. buna izin verilmemeli. çünkü her ne kadar fatih hoca kuralı "14 türk kuralı" olarak açıklasa da; ideal 11'in tamamını yabancı futbolculardan oluşturan bir takımda 14 türk futbolcu ana planın dışında kalıyor. aynı anda bu kadar çok yerli futbolcunun ana planın dışında kalması türk futbolunun ve türk futbolcusunun gelişimi açısından zararlı. bu benim fikrim. kulüpler, maksimum 14 yabancı futbolcuyla sözleşme imzalayabilmeli ama sahada türk futbolcu bulundurma zorunluluğu olmalı (2 veya 3). sahadaki yerli&yabancı sayısal dağılımı türk futbolcudan yana olan takımlar (yani sahaya 6 türk futbolcu ile çıkan var ise), sahada aldıkları sonuçlar kaynaklı federasyon primlerinin yanı sıra "kural bonusu" olarak adlandırabilecek teşviklerle de ödüllendirilmeli. fatih hocanın da planlamasında aslında türk futbolcusunu ve özellikle altyapıdan gelen türk futbolcuyu oynatmayı tercih eden kulüplerin ödüllendirilmesi vardı. ama federasyon gerekli ve istikrarlı takibi yapamadı ve hocanın açıkladığı kuralın teşvik kısmı eksik kaldı. uygulanamadı. bu teşviklerin daha da genişleterek uygulandığı ve sahaya türk futbolcu koyma zorunluluğu eklendiği bir revize edilmiş plan ile ortada hiçbir sorun kalmaz. kimsenin de şikeyet edebileceği, eleştirebileceği bir unsur olmaz.

    bu yazdığım planlamayı mantığım, duygularım, doğrularım doğrultusunda kaleme aldım. yeni kural bambaşka da olabilir ve beni mutlu etmeyebilir. hiç önemli değil. yeter ki 5 yıl boyunca sorgusuz sualsiz uygulanabilecek bir karar verilsin. bir düzen oluşturulsun. haziran 2023'te uygulanmaya başlansın ve 2027-2028 sezonu sonuna kadar kimse ağzını açmasın.
  • 3024
    2023-2024 sezonundan geçerli olarak sahadaki yabancı sınırının kalkacağına ilişkin haberler yer almaktadır. keşke bu sene kalksaydı ve yabancı kalitemizin üst seviyede olduğu bir dönemde hepsinden azami sürede yararlanabilseydik. ancak tahmin edebildiğimiz üzere bizim altyapının canlandığı, seneye belki as kadroya yeni yerli futbolcular entegre edebileceğimiz bir dönemde gerçekleşmesi muhtemel bir gelişme.
App Store'dan indirin Google Play'den alın