aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • 4732
    eleştirdiğim ve galatasaray'a yakıştıramadığım grup. ama görüntülere bakınca bu defa haklarının yendiği kanaatine vardım. açıkçası bir taraftar grubunun ister bedava bilet, ister sucuk ekmekle bağımsızlığını kaybetmesi hoş görülemez. buna karşılık, sürekli her şeyi ben bilirim modunda ahkam kesip hiç bir icraat ortaya koymamak üstüne üstlük koyanları sürekli eleştirmekte aynı derecede sağlıksız bir yaklaşım.
  • 4733
    ali sami yen stadında eski açık günlerini yaşayanlar aşağıda anlatacağım olayları çok iyi anımsayacaklardır.

    -adnan polat ve adnan sezgin dönemi yaşanmaktaydı.

    -tıpkı bugünlerde olduğu gibi başımızdaki basiretsizler gene bizi dipsiz bir kuyuya götürmekteydi. bu duruma isyan eden insanları ise sucukçu tayfa büyük bir kin ve öfke ile susturmaya çalışıyordu. gel zaman git zaman artık takım o kadar rezil oynamaya başladı ki tepkiler artmaya başladı ve bu adamlar da engelleyemeyeceğini anladılar. fakat o da ne adnan polat istifa diye bağıranlara bu keneler gene saldırıyor. o tezahürat yerine adnan sezgin istifa diye insanları bağırtmaya çalışıyorlar.

    -bu sürecin devamında lig 6.lığı , kendi taraftarını siyasete peşkeş çekme vb. süreçleri adnan polat sayesinde hep beraber yaşadık. bunun sorumlusu kendisi mi yoksa bu durumu görüp iki bilet bir sucuk uğruna susanlar mı orası asıl tartışılması gereken konu idi.

    -bu anlattığım olayların üzerinde 7-8 sene civarında bir süre geçti. değişen bir şey oldu mu ? kocaman bir hayır.

    -takım avrupa'dan elenmiş siz bunu mu tartışıyorsunuz diyen arkadaşlar evet bunu tartışıyoruz. takımın kulubün sorunu tam olarak bu zaten. bu kadar yazıyorsun çözüm önerin nedir diye sorarsanız.

    1-ultraslan lağvedilmeli.
    2-tüzük değişmeli ve üyelik imkanları dışarıdaki taraftara açılmalı. ( sucu , hapçı , torbacı reislere değil tabii )
    3-dursun özbek bir daha kulübün kapısından girmemek üzere kovulmalı.

    dolayısıyla bizim sorunumuz prandelli, hamza, denizli, tudor falan değil. iç dinamiklerimiz bozuk bizim. iktidar elinde oyuncak olmuş bir kulüpten bahsediyoruz. bunların maşaları ise tribünde sucuk bekleyen ve deri koltuklarında oturan zatlardır. kimse kusura bakmasın ama bu şekilde devam edilirse bir kurtarıcı asla ön plana çıkmayacak ve göztepe gibi yıllarca ıssız kuytu köşelerden dönmeyi bekleyeceğiz.

    edit: twitter hesaplarındaki videoları yeni gördüm. iş yerinde sesli kahkaha attım. kendilerini bu videolar ile savunuyorlarsa yazık. göye istifa diye bağırmışlar. 10 kişi yalandan bağırıyor ve reis dedikleri sucukçu sağa sola bakıyor sonra hemen pıs diye bitiyor sesleri. ilahi ultrasucuk.
  • 4734
    (bkz: ultraslan ve galatasaray taraftarı çelişkisi/#928799)

    sene 2012'de verdiğim başlığı açıp, haklarında bir iki kelam etmişliğim var.

    o zaman ki konu da ilginç. bu sucukçuların başkanı o dönem oğuz altay'dı ve beşiktaş'ın stadı olmadığı için bizim stadta maç yapması gündeme geldiğinde buna karşı cikmayacaklarini beyan etmişti. karşı çıkanları da eleştirmişti. tüm galatasaray taraftarını ultraslan sanan bu sucukçular, 5 senede gelişeceğine daha da geriye gittiler. bugün olanları görüyoruz.

    bir ilginçlikte, gerçekten de sözlükte bir ara oğuz altay ve ultraslan başlıkları kapalıydı. yazamıyorduk. bu başlıkların açılması için ugraş vermiştik zamanında. niye kapalıydı bu başlıklar hala bilmiyorum.
  • 4735
    1_) maça gitmeyenler savunmuş, şimdi maça giderken, amcamlar bağırıyor. " sucukcu diyenin anasını.... " sezonun ilk maçı, ilk maç neden yaranız mı var demezler mi adama ? kanlarına dokundu heralde.
    2_) biri bana şunu açıklasın türkiye'de "lalalay lalayla istifa, lalala lalaayyla istifa " marşını kim yaptı. statda uğultu sadece. bu gruptan dursun istifa diyen olmamıştır.
    3_) ultraslan switler, polarlar olur, bilirsiniz. sizce onlar gs store'dan mı :) yoksa el altından satılır mı? burada dönen dolap ve para hangi tribün liderlerine gidiyor, gider.
    4_) bu oluşumu seven genç arkadaşlar olabilir. siz harçlığınızdan keserken, o çalışan ağabey dedikleriniz onlar o stada dün bedava girdi.
    5_) vip tribüne gitmeleri falan da hikaye televizyondan yayınlanan her yere ulaşacağın noktada tepki vermemek ayrıca salaklıktır. gerçi perşembeleri sucuk yiyemeyecekleri için de olabilir.
    6_) bana kızan arkadaşlar olabilir, ama bu oluşumdan 1 kişi bile bedava girmiyor diyemez.
    7_) en iyi galatasaraylı ben değilim belki, ama hiçbiri bizden daha iyi galatasaraylı değil. olamaz.
  • 4738
    https://twitter.com/...s/888165912951611392

    tekrar tekrar söylüyorum. bu kanı bozuklar galatasaraylı bile değil. birileri tarafından maşa olarak kullanılan paralı köpekler. galatasaray tribününde bunları böyle görmeye devam ettiğimiz sürece burnumuz boktan çıkmaz.

    bir de bu varmış:

    https://twitter.com/...s/888128515958128645

    beni galatasaray'dan ne kötü oyun soğuttu ne de başarısızlık, hep bu şerefsizler ve yönetim başardı bunu.
  • 4749
    merhum alpaslan dikmen vefat etmeden de aynı mentaliteye sahip olan ancak alpaslan dikmen' in ölümünden sonra iyice azıtmış olan topluluk. hiçbir zaman menfaatsiz sevmediler, hiçbir zaman taraftar olmadılar, hiçbir zaman parasız, biletsiz iş yapmadılar. cebindeki son kuruşa kadar harcayıp bunlarla maça gelen 18-19 yaşındaki kardeşlerimi tenzih ediyorum, bunlar tam anlamıyla kan emiciler.
  • 4750
    türkiye'de yaşanan her tartışma gibi ne yazık ki dünyanın en sıkıcı, sığ ve kafa ağrıtan döngüsüne sebep olan taraftar şeysi. bir taraf sucuk-ekmek-bilet üçlemesinde, diğer taraf da "hangi deplasmana geldiniz" ve "sıkıyorsa karşımıza çıkın" argümanlarında takılmış durumda. şimdilerin kanun kaçağı, her daim boğazın boğası hakan şükür'ün meşhur sulu derbi sonrası söylediği gibi bu noktaya bir günde gelinmedi ne yazık ki. bu tiplemeler ve bu düzen 1980'lerin ikinci yarısından itibaren olduğu yerde ve olduğu şekilde duruyor. kimileri yaş kemale erince el ayak çekiyor, alttan yeniler geliyor, bazıları ise hala orda duruyor.

    yetmişli yılların tribüncü büyüklerinin verdiği sayılı mülakatlarda bile yer alır. demirlerden tırmanıp tribüne girme hikayeleri. seksenli yıllarda, hatta doksanların ortalarına kadar bu adamlar gecenin kör karanlığında birbirine girer, şimdilerin kontenjanlı sistemine inat tribün taksimatını kendileri yapardı. işleri bitip tribün girişine dayandıklarında biraz millet yer açar biraz da bunlar yüklenip girerdi. doksanların ortasında önce o çatışmalı ortam sona erdi, hemen arkasında maç biletleri pahalı bir ürün olmaya başladı. biraz avrupaya açılmanın, biraz da yarı amatörlükten profesyonelliğe hatta avrupa standartlarına doğru çabalamanın bir sonucuydu.

    bu dönüşüm sonrası maç bileti, parasını ödeyebilenin sahip olabildiği bir şey haline geldi. bu da vakti zamanında tribüne emek vermiş ancak hem o "tempodan" yorularak, hem de hayat koşuşturmacasına kapılıp giden "eski"lerin tribüne dönmesinin yolunu açtı. şimdilerde genç neslin biraz da bilinçsizce ismini öğrendiği aslanlar grubunun ortaya çıkışı tam olarak buydu. yetmişli-seksenli yılların kafa adamları, onların eşi dostu, arkadaş gruplarının toparlanmasıyla oluşmuş bir organizasyondu. kombine denen sezonluk biletin ortaya çıkışı da bu dönemlerde olmuştu. bu adamlar o zaman da şimdikine yakın yöntemlerle stada giriyordu, kapalı tribünün bir köşesinin çitle kesilmiş hali o dönemin kayıtlarında görülebilir.

    aslanlar grubu da, her ne kadar sayıları iki hanelerde kalmış olsa da liste çıkarıp blok halinde kombine alma olayının öncüsüdür mesela. düşünsene bütün sene para biriktirmişsin, kombineler çıkınca koşa koşa gidiyorsun; tribünün en güzel yeri blok halinde kapanmış falan... tabi tek tip formaları, bandosu ve blok halinde beraber durmalarıyla fazlasıyla dikkat çeken bir hale geldi aslanlar kısa zamanda. üstelik 3-5 hevesliden ötesiydi. tribünü ve tribüncülüğü bilen, yetmişli-seksenli yıllara damga vurmuş; yarattıkları tezahürat ve ritüeller halen kullanılan adamlardı karşılarındaki. vebalı gibi kapalının bir köşesine sıkıştırıldıktan sonra aslanlar'ın bu şekilde ortaya çıkması bu adamlar için can sıkıcıydı. nitekim kısa bir süre sonra gerginlikler olmaya başladı. kendi yarattığı tribünde gezmenin rahatlığını o dönemin "kafa" adamları heycanlı gençlere(!) saygısızlık gibi gösterdi. nitekim meşhur silah çekme mevzusunun yaşandığı maç ile aslanlar serüveni son bulmuş oldu. uefa kupasında çeyrek final maçından önce bilet bulamayan kapalının "yönetim istifa" diye bağırması ise tarihin tozlu raflarındaki yerini aldı, tıpkı söyle kim gidiyor schalke'ye vakası gibi...

    o yıllarda yavaş yavaş kamuya açılmaya başlayan, evlerimize girmeye başlayan internetle birlikte dünya çapında olumlu/olumsuz her türlü bilgiye kolayca ulaşabileceğimiz sürecin startı verilmiş oldu. bu arada türk tribünleri de yer altından çıkıp ismi şekli belli gruplar haline gelecekleri bir süreç yaşadılar. aslanlar olayının görece dışında kalan aynı dönemin hızlı isimleri galatasaray tribünlerine bu konuda ön ayak oldu. daha taze olan olayların tecrübesiyle "tayfa"yı da yanlarına alarak bu yola çıktılar. ismi de kendine has bıyığı ile galatasaray tribününün güzel insanlarından alp özgör'ün italyan ultra akımı ile galatasaray'ın simgesi aslan'ı bir araya getirdiği ultraslan oldu.

    internetin gelişmeye başladığı o yıllarda çok çabuk ve geniş bir şekilde örgütlenmeye başladı bu oluşum. forumlar, mailing listler dönemin en popüler iletişim araçlarıydı. o zamana kadar istanbul'da sıkışıp kalmış olan tribün alemi çok uzaklardan dostlar edinmeye başladı. biraz o yıllardaki internet ortamının naifliği ve ağırlığı, biraz da insanlarımızın içinde bulunduğu sosyolojik yapı gereğince sağlam dostluklar kurulup büyük özverilerle örgütlenmeler kuruldu. bu adamlar ise hala aynı yöntemlerle maça girmeye devam ediyordu. dönemin teknolojisiyle bir maçta istediğin kadar gişeden geçebildiğin kombinelerin her maç öncesi toplanıp tribünden aşağı atıldığını, her seferinde de bazı kombinelerin kaybolduğunu birilerinin duyurabileceği bir internet o yıllarda yoktu. bir fotoğrafı scan edip internete atabilmek bile çok ekstrem bir işti.

    şimdilerde internet aleminde yaşanan bu tartışmalar ve ultraslan ile stadın kalanı arasındaki çekişme o yıllarda da vardı. şehir hatta ülke dışında yaşayan bizler içinse ultraslan galatasaray ile buluşturan çok değerli bir şeydi. biraz bu galatasaray bolluğuna kavuşmanın heyecanı, biraz da o yılların naifliğiyle özellikle şehir dışındaki kitleler çok fazla sahiplendik ultraslan'ı. herkes normalde yapmayacağı birçok fedakarlığı tereddütsüz şekilde yaptı. bu da bugünkü köklü ve sağlam örgütlenmeyi doğurdu. o yıllarda işin içinde olan istisnasız herkes zaman içinde tiksinip kıyıya köşeye çekilse de galatasaray kopmak mümkün olmayacağı için bir şekilde içinde yer almaya devam ediliyor. bugün galatasaray'ın hangi branşı avrupa'nın neresinde maça çıkarsa gidip destekleyecek birileri kolayca organize olabiliyor. bu da ultraslan'ın kulüp için de kıymetli olmasını sağlıyor.

    tabi ultraslan ismi koyulduktan bugüne geçen 16 senede çok şeyler değişti. bilet fiyatlarının uçup gitmesi hem karaborsa rantının büyümesine hem de birilerinin bedava girmesinin bile çok büyük bir kıyak haline gelmesine sebep oldu. seksenli doksanlı yıllarda bir ilkokul öğrencisinin harçlığını biriktirerek alabileceği seviyedeydi maç biletleri. şimdilerde haftalık 100 lira para biriktirebilecek bir ilkokul çocuğu var mıdır bilemiyorum. buna internetin gelişip bilgi akışının korkunç seviyeye gelmesi, türk insanı olarak sosyolojik anlamda geçirdiğimiz müthiş değişim ve toplum olarak geçirdiğimiz binbir badire de eklenince ultraslan ile diğer taraftar arasındaki güncel durum ortaya çıkmış oldu...

    anlatmaya çalıştığım gibi bu iş alpaslan abi vaken de böyleydi, o bu tribünde biraz daha sıradan biriyken de böyleydi, o aramızdan ayrıldıktan sonra da haliyle böyle devam etti. peki farkı neydi rahmetlinin dersen; üzerinde polar yok diye 2-3 katı yaşındaki adama artistik hatta terbiyesizlik yapan birilerini görünce o dönemin abileri bıyık altından gülümseyip yalandan bir iki azarlarken alpaslan abi "ne yapıyorsun sen" diye üzerine yürürdü o tiplerin. bütün fark onun karakteriydi. yoksa alpaslan abi hayattayken bütün ultraslan'ı kontrol ediyordu da o ölünce yoldan çıktı gibi bir durum yok...
App Store'dan indirin Google Play'den alın