---
alıntı ---
ben hala dortmund'dayım, hamburg'a iki gün sonra geçmeyi planlıyorum. kuzey ren-vestfalya'da cumartesi-pazar şahane bir hava vardı, yemek teslimatı sırasında sohbet şansı bulduğumuz fas asıllı belal'in deyimiyle "yaz dün geldi dortmund'a"
dortmund’un tepesindeki kara bulutlar dağılırken, sokakları dolduran türkler’in suratındaysa puslu bir ifade var. özellikle pazar öğle saatlerinde kimle karşılaşsak soru aynıydı: güler’e ne oldu? güler neden ilk 11’de başlamadı? güler gerçekten yorgun muydu?
problemin ne olduğu belli değil
son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: ben, arda’nın yorgun olduğuna filan inanmıyorum. sakatlık riski çok muğlak bir ifade. gürcistan maçı biter bitmez böyle bir tevatür yaydılar ortaya. bilimsel terminoloji kullanmıyorlar, problem ne belli değil. darbe mi aldı, adale problemi mi var, eski bir sakatlığı mı nüksetti, aç mı, uykusuz mu ne oldu bu çocuğa! sonradan bir kasık hikayesi akla geliyor. o zaman en baştan bunu neden açıklamadınız? benim tanıdığım arda, değil doksan dakikayı kaçırmak, bir dakika daha fazla sahada kalmak için canını verecek bir çocuk. yeşil zemine aç. oynamaya aç. kendini gösterme konusunda tutkulu.
turnuva öncesi demeçleri ortada
dün sabah saatlerinde hürriyet spor müdürü mehmet arslan aradı ve ispanyol as gazetesi’nden tomas roncero’nun bir kıskançlık iddiasında bulunduğunu iletti. roncero’ya göre ilk müsabakadan sonra arda’nın çok fazla ön plana çıkması montella’yı rahatsız etmiş ve italyan teknik adam portekiz’e karşı onsuz oynayarak spotları kendi üzerine çekmek istemiş.
rancero’nun bakış açısını anlıyorum. ama bence meselenin esas aktörü montella değil. ben esas aktörün tff cephesinde olduğunu düşünüyorum. elimde net bir bilgi yok ama turnuva öncesi demeçlerine bakarak arda’yı frenleyenlerin mehmet büyükekşi-hamit altıntop cephesi olduğu kanaatindeyim.
1- semih kılıçsoy'un yaşadıkları
filmi şöyle bir ay kadar geriye saralım lütfen: tff cephesi, dört tane pırıl pırıl 2005’li yıldızımız arda-kenan-semih ve can konusunda çok erken bir takım büyük laflar etmeye başladı. hamit altıntop, medyaya röportajlar veriyor ve bu çocukları 2032’ye hazırladıklarını filan iddia ediyor. çocukları şimdiden yıpratmayacaklarmış, koruyacaklarmış filan bir sürü lakırdı...
ardından semih kılıçsoy’un hazırlık maçlarında oynatılmayıp ümit milli takıma kaydırılması gelişmesi yaşanıyor. kamuoyundaki baskıyla baş edemiyorlar, zaten elimizde santrfor da yok, semih’i euro 2024 kadrosuna alıyorlar.
'semih kadroda' demek şaka mı?
ama geçenlerde büyükekşi yine bir yere röportaj vermiş ve diyor ki "işte gördünüz mü semih kadroya alındı!" yahu siz şaka mı yapıyorsunuz? semih’in euro 2024’e gitmesi, sizin onu hazırlık maçlarında oynatmayıp ümit milli takıma kaydırmanızın hatalı olduğunun kanıtı! senin maharet zannettiğin şey, geçmişteki yanlışının ispatı.
2- tuhaf bir 2032 meselesi
sürekli hedeflerinin euro 2032 olduğunu söylüyorlar, zira federasyon olarak 2032’ye kadar görevde kalacaklarını ifade etmiş oluyorlar böylece satır arasında. hele de euro 2024’te milli takım iyi iş çıkarırsa, almanya’da başarılı olduklarını ve 2032’de şampiyonluk hedeflediklerini anlatacaklar ve bu ekibe devam etmeleri söylenecek. beklentileri bu.
eğer 2024’te başarıyı arda’sız, kenan’sız, semih’siz yakalarlarsa, bu çocuklarla da euro 2032’yi oynayacaklarına dair tuhaf bir senaryo kurmuşlar kafalarında. e bu çocuklar 2024’te oynarlarsa, 2032’de oynayamıyorlar mı? yani bu çocukların şu anda oynamasıyla euro 2032’nin nasıl bir ilgisi var? ayrıca milli takım, oyuncu hazırlama yeri değil ki, seçme yeri. bugün kim iyiyse o oynayacak. 2032’de kim iyiyse onun oynayacağı gibi.
bellıngham'ı saklamadılar
fakat ısrarla bir aydır bu garip iletişimi yaptılar: bu çocuklar için erkenmiş. bu çocukları saklıyorlarmış, onlarla euro 2032’yi kazanacaklarmış. ama mesela ingiltere dünya kupası’nda bellingham’ı saklamadı, brezilya şu anda endrick’i saklamıyor. kim iyiyse o oynuyor.
3- arda güler ve kenan'ın yedek kalması
derken 22 haziran cumartesi günü geldi çattı, birkaç gündür söylentisi yayıldığı şekilde arda oynatılmadı. 3-0’dan sonra oyuna sokuldu, demek ki sakat değil. güya hoca risk almak istemiyordu, e o zaman 3-0’dan sonra bu çocuğun sokulması baştan oynamakla aynı riski taşımıyor mu?
oynatmamak için inatlaşıyorlar
arda’nın yedek kalması öyle katastrofik bir etki yarattı ki toz bulutu içinde diğer süperstarımız kenan’ın oynamaması daha az dikkat çekti. dikkat edin, aylardır büyükekşi-altıntop ikilisinin yaptığı iletişimle örtüştü bu durum: can uzun kadroda yok. semih kılıçsoy dakika almıyor. gürcistan maçının yıldızları arda ve kenan yedek bırakıldı. bir şekilde, bir sebeple bu çocuklara tuhaf bir mesafe besliyorlar.
inatlaşıyorlar oynatmamak için. benim birkaç aydır tff’nin 2005’liler konusunda tutumuna baktığımda hissettiğim bu. montella sanki sadece bir araç. problem daha büyük.
der spıegel'e almanya'yı kötüledim, manşet yapmışlar
geçtiğimiz çarşamba günü medya çadırında oturuyorduk. der spiegel’den ron ulrich geldi, turnuvanın sosyal boyutuyla ilgili sorular yöneltti. ülkeyi, konaklamayı, ulaşımı, yemeyi-içmeyi değerlendirmemizi istedi. sanırım yorgunluk ve uykusuzluğun da etkisiyle zehir zemberek sözler söylemişim. almanya’yla ilgili son derece olumsuz konuşmuşum. onlar da manşet yapmışlar!
dün makaleyi gördüğümde inanamadım, 6-7 uluslararası gazeteciden görüş almışlar. benim "dünya'nın her yerinde almanca konuşulmadığının farkındasınız değil mi" cümlem manşet olmuş.
o olay şöyle gelişmişti: münih'te gazetecilerle görevliler arasında bir sıkıntı yaşandı. gazeteciler ingilizce konuşuyorlar, görevliler almanca. ben ortaokul seviyesinde almanca anlıyorum, iletişimi sağlamaya çalışıyorum ama başaramıyorum. en sonunda bir gazeteci "burada ingilizce konuşan birisi yok mu?" diye bağırdı. görevli de ona almanca, "burası almanya. burada almanca konuşulur" dedi.
söz hakkına teşekkürler
ben de şaşkınlıkla şöyle söyledim: "dünyanın her yerinde almanca konuşulmadığının farkındasınız değil mi?"
der spiegel'e teşekkür ederim. karşıt görüşlere söz hakkı tanıdıkları için. eleştiriyi düşmanlık olarak görmedikleri için.
---
alıntı ---
arda güler'in sakatlığına inanmadığı için iki sayfa yazı yazmış. elinde sakat olup olmamasına dair done yok mesela. sadece inanma üzerine. arda'yı da büyükekşi ve hamit oynatmıyormuş.
kendisi jorge jesus'a haşa hz. isa demesiyle tanınan bir isim. yani yazdığı yazılara buradan bakabilirsiniz.
---
tff kendisi hakkında açıklama yapınca tamamen ad hominem yaparak konuyu bambaşka yerlere çekmiş. yaptığı şeye açıklama getirmeyip karşıya saldırmış.
---
alıntı ---
“1) bugünkü hürriyet gazetesi'nde yayımlanan "bence arda'nın oynamama nedeni büyükekşi ve altıntop" başlıklı köşe yazıma türkiye futbol federasyonu bir yanıt vermiş.
verdikleri yanıtın paçalarından akan cehaleti kamuoyuyla paylaşma adına bu bilgilendirmeyi yapmak istedim.
2) yazım aşağıda (üstte)
tff aylardır 2005’liler konusunda garip bir iletişim yaptı. bu çocukları 2032’ye hazırlıyoruz gibi bir propaganda.
önce semih’e kötü muamele. can kadroda yok. sonunda arda-kenan yedek bırakıldı.
bu çocuklarla büyükekşi ve altıntop'un tuhaf bir derdi var.
3) tff’nin yanıtında “bence diye başlayan yalan haber” diye bir ifade var. belli ki haberle köşe yazısı arasındaki farkı bilmiyorlar!
köşe yazısı kişisel görüştür, özü “sübjektivite”dir.
“bence” demelidir zaten köşe yazısı.
ben köşe yazarıyım. hayatımda hiç haber yapmadım.
4) sadece siteden yapmıyorlar açıklama. büyükekşi’nin iletişim müşaviri bana mesajlar da atıyor.
öyle bir müşavir ki, “bağlaç olan ki” ile “ek olan ki”yi ayırt edemiyor.
imlâ katli ekte.
tff’de personel kalitesi buysa, haberle köşe yazısını ayırt edememeleri normal galiba.
5)hukuki işlemlere başladıklarını söylüyorlar benim hakkımda.
19 yıldır bu işi yapıyorum. defalarca dava edildim. bir kere bile haksız çıkmadım.
19 senedir verdiğiniz yemeklere bir kere gelmedim, uçaklarınıza bir kez binmedim.
ama mahkemelerinize gelirim gururla.
6)belki zengin değilim, maybech’lere binmiyorum. özel uçaklarla gezmiyorum.
ama sizinle aynı gemide olmamakla iftihar ediyorum.
---
alıntı ---