• 1026
    lirik reis.

    --- alıntı ---
    dünya futbol tarihinde ender görülen bir ikili izlenecek.
    --- alıntı ---

    hemen konuya teatral/sinematografik bir boyut getirmiş.
    öyle bir ikili ki adeta bir kavuklu ile pişekar, gene adeta bir laurel-hardy, ne bileyim sanki bir harold and maude (bak bu film senin için uğur bey kardeşim)

    bazı takımlar daha antrenörü belirlememişken, dalga konusu gündemi erkenden belirlemiş.

    geçen yıl “2000 yılda gelen bir jesus” idi , bu yıl gün hesaplı “ enteresan ikili”.

    sen çok yaşa lirik reis..
  • 1027
    sayın uğur meleke, sözlüğümüzde hakkında yazılan içeriklerden dolayı tarafımıza bir metin göndermiş olup cevap hakkı kapsamında söz konusu metin aşağıda paylaşılmıştır.

    --- alıntı ---

    değerli arkadaşlar,

    aslında böyle bir açıklamayı çok daha erken yapmalıydım, farkındayım. ama sosyal medyaya ben bayağı uzağım, bir-iki manipülasyonun/tevatürün bu denli büyüyebileceğini öngöremedim. ya da belki ihmalkâr davrandım. nihayet bugün galatasaray sözlük’ü takip eden (ve sanırım yazar da olan), sizin de çok sevdiğiniz bir arkadaşımın uyarısıyla böyle bir açıklama yapmam gerektiğini anladım.

    gazete dün benden bir dzeko görüşü istedi. yazdım, yolladım. dzeko 37 yaşında, hatta sezon içinde 38 olacak. arda ile partner olurlarsa yaşı onun iki katından büyük. yaş farkı açısından dünya futbol tarihinde ender görülecek türden bir ikili olduğunu belirttim. biri 6688, diğeri 13612 günlük. yazıda fenerbahçe’nin geçen seneki 5 santrforunun da 30+ yaşta olduğuna vs de değindim.

    belli ki okuduğunu anla(ya)mayan, ya da muhtemelen böyle anlamayı tercih eden birisi gelmiş, ben bu ikiliyi sanki kaliteleri açısından “dünya futbol tarihinde ender görülecek türden” diye nitelemişim gibi bir şey yazmış sözlüğünüze. onun altında da, ilk girilen verinin gerçekliğini sorgulamayan bir sürü lakırdı edilmiş.

    *bu arada barkor nickli arkadaşa teşekkür ederim, o doğrusunu açıklamaya çalışmış arada. ama yeni dünya düzeni böyle. doğruyu söyleyen dinlenmiyor. çok bağıran, çok alay eden, çok eğlenceli olduğu zannedilen dinleniyor.

    kimse gerçekle ilgilenmiyor, bir şey eğlenceliyse, çok “like” aldıysa onun peşinden gitmek daha makbul. oysa siz gençlere bir şeyi yorumlamadan önce doğruluğunu teyit etmek yakışmaz mı? birisi bir yalan söylüyor, 100 kişi peşinden gidiyor. bence o yalancı kadar, peşinden giden 100 kişi de kendini sorgulamalı.

    ****

    benzer bir durumun aylar önce yaptığım bir jesus yorumunda da yaşandığını gördüm üzülerek.

    jesus o gün “türk futbolunda sporcular çok fazla yerde vakit geçiriyor, bu da oyunun kalitesini düşürüyor” gibi bir açıklama yapmış. gazete benden görüş istemiş. bir paragraf görüş vermişim. jesus’u bu probleme parmak bastığı için övmüşüm, lütfen çözümünü de söyleyin demişim (o kontrolsüz övgümün nedenini de aşağıda açıklayacağım)

    o övgünün oyunla alakası yok. skorlarla alakası yok. tabelayla alakası yok. galatasaray’ı ya da fenerbahçe’yi tutmuyorum. kimin şampiyon olduğu zerre umrumda değil. 18 yıldır bu işi yapıyorum, hiçbir zaman da umrumda olmadı. bunu çeşitli röportajlarında zaten söyledim: ankara atatürk anadolu lisesi mezunuyum. gençlerbirliği eski sporcusuyum. gençlerbirliği’nin 2822 numaralı onurlu kongre üyesiyim. sadece gençlerbirliği’nin kalbimde ayrı bir yeri var. ama gençlerbirliği de süper lig’de olduğunda hiçbir adaletsiz yorum yapmadım. inanmadığım bir şey söylemedim. söylemem de.

    jesus övgüsüne gelince... bilenler bilir, sanırım yeni jenerasyon tam anlamıyla beni tanımıyor ama yazılarıma/programlarıma daha aşina olanlar muhtemelen onaylayacaklardır. premier lig’i çok severim. beş farklı kanalda premier lig yorumculuğu yaptım aslına bakarsanız. ingiltere’de maç izlemediğim stat kalmadı neredeyse. bu konuda bayağı çalıştım. ingiltere’de peter drury isimli bir anlatıcı vardır, bu tarz benzetmeleri ya da mübalağaları çok sever. çok da yapar. size bir drury anlatımı örneği vereyim: “martial ceza alanı içinde. kırmızı şeytanın etrafını 6 city’li sarmış ama günahı işleyen beklenmedik bir biçimde jesus (zira faulü gabriel jesus yapıyor)”

    yine drury’nin gabriel jesus’un (isa’nın) nick pope’la (rahiple) karşı karşıya kaldığı pozisyonla ilgili meşhur bir anlatımı da vardır. işte bu tarz mübalağaların etkisiyle o gün ben de jorge jesus’a “2000 yıl önce adaşınız inmişti, şimdi siz de türk futboluna indiniz, önemli problemlere parmak bastınız” filan gibi bir mübalağada bulundum. dediğim gibi olayın skorlarla ilgisi yok. tabelayla ilgisi yok. yerde kalan oyunculardan bahsediyor. konu bu.

    söylediğim şeyde halen bir yanlış görmüyorum. adam o gün itibariyle ülke puanından, kulüp puanından, yerde kalan futbolcuların geçirdiği zamandan filan bahsediyordu. ben de bu konularda kendimi çok hırpalamış bir sporsever olarak onun bu mevzulara parmak basmasını takdir ettim. ileride muhtemelen başkaları bu konulara parmak basacak, onları da takdir edeceğim.

    elbette sizin aranızdan bu yorumu yanlış bulan olabilir, beğenmeyen olabilir. olması da çok doğal. buna diyecek bir şeyim yok, olamaz da. futbol genelde siyah-beyaz alanlardan oluşmuyor. binlerce ton gri söz konusu. bazen bir tez de, tam zıttı da doğru görünebiliyor. oyunun güzelliği biraz da buradan geliyor.

    ancak benim üzüldüğüm şu: benim söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi aktarmak ayıp. başını sonunu kesip aktarmak ayıp. manipüle etmek ayıp. en hafif ifadeyle ayıp. lütfen bu ayıbı yapanlardan ayrışın, doğrunun, gerçeğin yanında olun. tek ricam bu.

    sizleri seviyorum. her zaman olduğu gibi eleştirileri önemsiyorum. 18 senedir olduğu gibi kendimi geliştirmeye, daha iyi olmaya çalışıyorum. hep de çalışacağım. bana bu yanıt fırsatını veren moderatörünüze çok teşekkür ediyorum. harika bir insan. bana dilersem soru-cevap etkinliği de önerdi. eğer hâlâ kendimi açıklayamadıysam, soru-cevap etkinliği de yapmak isterseniz, gelirim. mutlulukla gelirim. hepinize sevgiler saygılar arkadaşlar.

    --- alıntı ---
  • 1028
    herşeyden önce sözlüğe yazı göndermiş olmasını çok takdir ettim. hakkında söylenenlerle yüzleşecek cesareti varmış. burada bir sıkıntı yok. ama asıl sıkıntı bizi, en azından benim gibi yaşı eskiyenleri atlamış olması. kendisi yapı olarak şakacı, mübalağa sanatında uzmanlaşmış, şen şakrak birisi değil, hiç de olmadı. daha çok verileri kullanan, olaylara duygularını pek karıştırmayan bir gazeteci.

    şimdi baktığımızda iki tane çok uç örnek var ve ikisi de fenerle ilgili. hatta ve hatta ikisi de fazla abartı. tekrar ediyorum hiç de tarzı değil. jesus için o sözü neden söylediğini açıkladığında ise ne yazık ki kendini daha kötü bir konuma sokmuş. çünkü jesus'un haklı serzenişini daha önce yapan yüzlerce teknik direktör örneği verebilirim. hatta okan hocanın bile bu konuyla ilgili yorumları var.

    doğal olarak bu abartı tarz, abartı eleştiri doğuruyor. bir nevi rüzgar eken fırtına biçer durumu.

    kendisine sağlık ve daha dengeli yazılar diliyorum.
  • 1030
    lojistik, "gökten indirip kaldırma" işlerinden sonra nüfus memurluğuna başlamış bir garip yorumcu*. kendisi uzun yıllar boyunca ana akım medyadaki en akil insandı. sonra ne oldu bilinmez fantastik yorumlarını köşesine taşımaya başladı. herkesin eğlencesi farklı tabi ne diyelim*.

    https://twitter.com/.../1672144280272396289

    edit: kendisinin yazısını ve cevabını tekrar okudum, en azından muhatap alıp bir cevap vermesi değerli bence. yine de yaptığı mübalağalar bağlamdan bu bakar uzak olunca herhangi bir okuyucu için anlaması zor oluyor bence. bizim oradan çıkan esprilerimize (yukarıdaki gibi) de alınmaması naçizane ricamız olsun.
  • 1031
    maç analizlerini takip ettiğim bir yorumcuydu. teolojiye girdiğinde de buradan eleştirimi yapmıştım. sağolsun bugün eleştirilere kıymet vermiş cevap göndermiş. bende bir sezon daha kredisi oluştu.
    futbol camiasında saha içinde kalan, analitik yorum yapan insanların kıymeti bilinmiyor ama bunun çözümü bize uzak kültürlerden mübalağa sanatı devşirmek değil. eski tarzıyla belki çok gündem olmaz ama herkesin saygı duyduğu yerini korur ki eminim kendisi için de kıymetli olan odur.
  • 1032
    soru cevap etkinliğine gelirse ilk soracağım soruyu hemen aşağıya yazayım.

    hoşunuza giden şeyleri yazmakta özgürsünüz. sonuçta bir iş yapıyorsunuz ve herkese beğendirme gibi bir çabaya da girmemelisiniz. ama acaba diyorum, hani acaba sanki övgüyü yaparken, konuşulandan çok yapılan/ortaya çıkan işe baksak?

    mesela 'top sahada kalmıyor!' çıkışını yapan hoca yerine, oynadığı maçlarda topun sahada kalma süresini uzatan hocaları övseniz?

    https://www.fotomac.com.tr/...rtaya-cikti?paging=2

    mesela burada sanırım en son övmeniz gerek kişi jesus gibi görünüyor.

    ayrıca dile getirilen konu yeni bir şey de değil. yıllardır sevgili eski hocamız terim, bu konuda sürekli şikayette bulunuyor.

    https://www.hurriyet.com.tr/...emi-onerisi-40333576

    zaten burada eleştirilmenizin sebebi, kullandığınız benzetme değil. jesus isimli hocaya çok fazla yükselmeniz.

    buyrun aşağıdan kendinizi izleyin.

    https://www.youtube.com/watch?v=u0fCtWuQkwQ

    'bize kulüp puanı terimini anımsattı'. bu cümle çok fazla abartı içeriyor. belki de bakış açısı farkı. dediğim gibi benim için laf değil, işi yapacak adam önemli. beşiktaş'la şenol güneş'in, başakşehirle okan buruk'un veya geçen sene fatih terim'in yaptığı gibi. yani o kadar geriye gittik de, bu ülke puanının ne olduğunu unuttuk da, jesus mu bize hatırlatmış oluyor?

    bakın burada kendiniz de ne güzel özetlemişsiniz. lafla değil, icraatla.

    https://www.youtube.com/watch?v=TwupBAqg0Sw

    başka bir video daha. bu sefer sesli makale.

    https://youtu.be/_cKmbtoKte0

    yani o kadar bağlanmışsınız ki, jorge jesus'a... bu artık fanatiklik boyutuna varıyor. hayır yüce jesus* kötü bir tercih olamaz. kötü teknik direktör olamaz. yer değiştirilmiş olmalı!

    yazım tarzınız böyle olabilir, saygı duyarız. ancak o zaman, nasıl taraftarlar birbirini kızdırıyorsa, bu kadar abartılı ifadeler kullanan bir spor yazarı da bu kullandığı ifadelerden dolayı eleştirilir.

    ayrıca kendi özelimde, bu dzeko ve arda gülerin yaş farkına vurguda bile abartı seziyorum. yine bir yeryüzü vurgusu, yanında bir de matematik şov. tahminen yazıyı uzatmak için yapmışsınız ama gerçekten okuyucuyu yoran bir abartı. biri 17 yaşında, diğeri 37 yaşında yazsaydınız da yeterdi.

    ezcümle,
    spor basını olarak konuşanı değil de icraat yapanı övmenizi bir taraftar olarak öneriyorum. ayrıca, eleştiriye açık olmanızı isterim.

    örneğin, torrent'in galatasaray'ın hocası olduğu dönemi düşünün. ben de bir spor yazarı olayım. 'işte geldi, türk futbolu'na possession'u kazandırdı. onu dedi, bunu dedi desem, ve geçen yıl yaşananlar yaşansa, insanlar doğal olarak eleştirir, dalga geçer. şu an sözlükte yaşadığınız da ne yazık ki bu.
  • 1036
    kendisi hakkında sözlüğe verdiği cevap üzerinden bir süredir bir şeyler karalamak istiyordum ve başlığını sol tarafta görünce bugüne kısmetmiş diyerek girişiyorum, sizi şöyle alalım:

    daha jorge jesus üzerinden yaptığı übersonik tanımlamaların tek tek çuvallamasının dumanı tütmeye devam ederken bir de edin dzeko ve arda güler ikilisi için dünya futbol tarihinde nadir görülen bir ikili olacaklar diyerek bunun altını da sadece yaş farkları üzerinden son derece sığ bir argümanla doldurmaya çalışıp kendini aklayabileceğini sanan bir futbol yorumcusudur bu sayın meleke. öyle veya böyle sözlüğü ciddiye alıp cevap yollaması takdire şayan, tamam, ama yolladığı cevapta da bu kadar sığ bir argümana tutunmaya çalışarak üstten bakan bir dille kendini ifadeye çalışması gene sıkıntılı, bilmiyorum bunun ne kadar farkında kendisi. hani derler ya özrü kabahatinden büyük diye, tam olarak öyle bir durum oluşmuş. çünkü metne bakıyorsun, diyor ki söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi cımbızlayıp dalga geçmişsiniz çünkü ya anlayışınız kıt ya da böyle anlamak isteyip bunun üzerinden etkileşim kovalıyorsunuz falan fişman. e tamam diyorsun, hadi biz süzme geri zekalıyız ya da senin cümlelerini like için bilerek çarpıttık diyelim, ne anlatıyorsun peki o zaman sen kral diye soruyorsun metne, okumaya devam edince ona da cevap buluyorsun ve diyor ki buna, e kaliteleri için demedim yaş farkları açısından dedim, biri şu kadar gün geçirmiş dünyada diğeri bu kadar gün, çok ilginç bir bilgi bu vs vs. vay babağan anağan kemüğüne yani analar ne yiğitler doğuruyor, tespit kere tespit şov. şu bilgi düzeyine ulaşmak için kaç yıl tahsil görmek gerekiyor acaba. işte aranan kaliteli türk futbolu yorumu hahaha. e sen kendini böyle açıklarsan bu sefer de demezler mi ne anlatıyorsun sen kral yani, neye derman oluyorsun bu tespitle? birinin yaşı diğerinin 2 katı, hatta azıcık da fazlaymış. ee, yani? ne yapalım bu bilgiyle biz şimdi? siz böyle büyük büyük laflar ortaya atıp altını da incir kabuğunun haznesi kadar bilgilerle doldurmaya çalışırsanız ondan sonra ismail kartal için de bakalım bu sefer kutsal kitaplarda adı sıklıkla geçen ismail metaforları fırlayacak mı minvalinde cümlelerle dalga konusu olmaya devam ettiğinizde ağlamayacaksınız mesela sayın meleke pardon ama. hem yaptığınız bu muhteşemler ötesi sansasyonel tespitin ertem şener'in maç içinde x bir futbolcunun 82 kardeşi var, her birine ev araba almış vs. tarzı saçmalama şovlarından daha fazla katma değeri var mı acaba diye soruyor insan istemsiz hahah. tamam yani, dzeko'nun yaşı arda'nın 2 katı, dünya futbol tarihinde ender görülen bir ikili sırf bu yüzden. hatta o kadar ender ki ender gelişen osasuna atakları bile bunun yanında 2. dünya savaşı alman panzer tankları hücumu gibi kalır.

    metni okumaya devam ediyorsunuz, bu sefer taraf olmadığını kanıtlama derdine düşmüş ve ingiliz bir spiker örneği üzerinden mübalağalı bir anlatım tarzı tutturmaya çalıştığını belirtmiş. konu da bundan ibaretmiş hatta ötesi de hiç değilmiş. çünkü kendi de aynı metinde belirttiği üzere o övgünün oyunla alakası yokmuş, skorlarla alakası yokmuş, tabelayla alakası yokmuş. e o zaman neyle ilgisi var diye soruyorsun? cevap veriyor, mübalağa yaptım kehkehkeh. bu yani cevap, bu kadar. ha bir de ekliyor işte çünkü adam o zamanlar türk futboluna dair doğru kabul ettiği birkaç sorunu tespit etmiş ve bunları dile getirmiş. bakıyorsun üzerinden jesus'a mübalağalı övgüler düzdüğü sorunlara, şöyle yazmış sayın meleke: "adam o gün itibariyle ülke puanından, kulüp puanından, yerde kalan futbolcuların geçirdiği zamandan filan bahsediyordu." vay beee ordinaryus profesör jorge jesus nasıl da şak diye yakalamış ayrıntıda gizlenmiş şeytanı görüyor musun. ben köy kahvesinde maç izlemeyi çok severim, özellikle kış aylarında annemin köyüne her sene düşer yolum, orada köy kahvesinde maç izleyen dayılar bile sinirleniyor mesela yerde yatan topçu gördüğünde ki ister rakip olsun ister kendi takımından olsun. ha bir de yıllardır neredeyse herkesin dile getirdiği hatta bu yıl rıza çalımbay'ın sivasspor'un avrupa yolculuğu zamanlarında bu mevzu üzerinden yaptığı açıklamaların sıkça eleştirildiği, ulusal takım düzeyinde de neredeyse her eleme veya turnuva performanslarında bağır bağır dile getirilen kulüp ve ülke puanları meselesi var. sayın meleke'nin yukarıda tanımladığı sorunlardan bahsedilmemiş bir futbol sezonu daha ben ne gördüm ne de duydum. hatta hiç unutmam, frank rijkaard'ın ülkeye gelir gelmez yaptığı şu tespitin tarihi 2009'dur: “her şeyden biraz var türk futbolunda. yetenek var, ruh var, mücadele var. ama hiçbir şey tam değil. yürekten oynayan oyuncu sayınız çok. ama bu bazen aklı devre dışı bırakıyor. herkes kendi başına maçı çevirmeye kalkıyor.” e şimdi 14 yıl önce türk futbolu için yapılmış bu tespite toplanak allah diyek madem o üstün mübalağa sanatınızı şiar edinerek. ahanda size kaynaktan uzun hâli hatta: https://www.hurriyet.com.tr/...y-tam-degil-12396449

    ki yerli yabancı ister hoca ister yorumcu ister futbolcu fark etmeksizin en az binlerce kez dile getirilmiş ve artık klişe hâline gelmiş söylemler bunlar zaten ama neyse, biz dönelim mübalağa mevzusuna. türk sinemasında çok ünlü bir replik vardır: arap sen içme bokunu çıkarıyorsun diye. ben de bu repliğe referans vererek diyorum ki sayın meleke, mübalağayı biraz azaltın çünkü pek iyi yaptığınız söylenemez. ha ben bu konuda bilirkişi miyim peki? bilmem, belki de olabilirim. eğitimimi güzel sanatlar fakültesinde sinema yazarlığı üzerine aldım, eğer sayın meleke merak ederse diplomamı da yollarım hatta, başkaları gibi gizli saklı değildir benimki hahah. bu belki de beni yazı dili konusunda bir tık uzman yapar ama tam emin değilim yine de. takdiri size bırakıyorum sayın meleke. mübalağanın veya sarkastik dilin de bir adabı vardır çünkü, olmuyorsa çok şaapmamak lazım düşüncesindeyim, siz ne dersiniz? ha bu arada ben de merakla bekliyorum mesela ismail eagle yorumunuzu, yazın ki şöyle bi neşemiz yerine gelsin yeniden, şu transfer sezonunun boşluğundan biraz sıkıldık da hahah.

    edit 1: imla ve minik bir ekleme.

    edit 2: kendisinin bu jesus övgüsüne veya dzeko - arda yakıştırmasına dair bugüne kadar hiçbir şey de yazmamıştım bu arada. mevzubahis yazılarını da sözlükte gündem olunca okumuştum zaten. ancak sözlüğe manifesto gibi cevap metni yollayınca ben de bu mecranın bir paydaşı olarak cevap verme gereği hissettim kendisine. benim adıma da konu bundan ibarettir. zira takip etmeye veya dinlemeye değer biri olarak görmüyorum bu atanamamış mehmet demirkol'u.
  • 1037
    kendisinden ismail kartal'in fenerbahçe tarafindan açiklanmasi üzerine söyle bir yazi bekliyorum.

    "sevgili ismail kartal. bundan 1000 yil önce nasil ibrahim'in oglu ismail basini babasinin kilicinin altina gözünü kirpmadan koydu ise, siz de fenerbahçe futbol kulübü tarafindan 3. kez çagrilip basinin yine kilicin altina koydunuz..."

    bu arada sagda solda ismail kartal'in hacc'da oldugu yaziliyor. öyle ise allah haccini mebrur olsun. bundan sonra ismail eagle degil, hacı ismail'dir benim için.
  • 1041
    sevgili sözlük emekçisi mocuishle'in ne dediler başlığı performansı sayesinde, tatilini bitirip muhteşem analiz yazılarına tekrar başladığını fark ettiğim yorumcu. şöyle bir göz atiyim dedim neler yazmış çizmiş diye, sağolsun zerre yanıltmadı yine. çünkü kendisini okudukça bu futbol yorumculuğunun hem ne kadar boş hem de ne kadar kolay bir meslek olduğunu bir kez daha anladım. düşünün mesela şu adamın genel geçer cümleleri için para ödeyen kuruluşlar var. gerçi daha kendisine gelene kadar kimler kimler var da bu arkadaş kendini onlarla bir tutmuyor, daha kaliteli buluyordur, ona eminim. hem sözlüğe verdiği cevaptan sonra da iş kişiselleşti biraz. o yüzden cem karaca'nın deyimiyle yarım porsiyon aydınlık saçan analizlerinden birini ele alalım örneğin:

    --- alıntı ---

    dün slovenya’nın başkenti ljubljana’da, ikinci ön eleme turundaki zalgiris’e hiç benzemeyen bir rakip vardı galatasaray’ın karşısında. neticeden bağımsız olarak söylüyorum, olimpija teknik direktörü henriques’i tebrik etmek gerek. elindeki en kaliteli futbolcuları bir arada sahaya sürerek, geriden pasla çıkarak, hep öne oynama arzusu olan keyifli bir takım izletti sporseverlere. durum böyle olunca da ljubljana’da bol gelgitli, eğlenceli bir müsabaka yaşandı dün gece.

    --- alıntı ---

    şimdi bu arkadaşın keyifli futbol diyerek aklayıp paklamaya çalıştığı ve rakip hocayı bunun üzerinden tebrik ettiği şey aslında aynı hocanın beceriksizliğinden başka bir şey değil. "skordan bağımsız söylüyorum" diye oraya eklemek durumu kurtarmıyor maalesef çünkü rakibine göre kalite açısından zayıf kaldığın bir takımla galatasaray'dan nasıl fark yersin diye sorsak en ortalama futbol takipçisi bile dünkü paslarla geriden çıkmaya çalışan profili örnek verir. ne uğur meleke ne de övdüğü ljubljana hocası hiç oturup geçen sezonki galatasaray maçlarını analiz etmemiş ve bu oyunla kimlerin karşımızda ne hâllere düştüğüne bakmamış sanırım. şu geriden pasla çıkma mevzusunun, bilhassa kaleden merkeze (6-8'e) yerden giden pasların galatasaray'ın bile başını kaç kez yaktığı bir anlayıştan bahsediyoruz. ljubljana bize karşı böyle oynamak için sahaya çıktığı an o maçı kaybetmişti kısacası. o yüzden ne ben ne de herhangi bir futbol aklı burada tebrik edilecek bir şey gömüyor veya görmemeli. yeri geldiğinde maçı kazanmak için işi çamur güreşine çevirmenin ve göz zevkinden uzak futbol oynamanın da kendi özel sınırları içinde bir keyfi vardır çünkü. zalgiris'in yaptıkları çok daha kıymetlidir bu yüzden ve çok değil sadece yarım tık daha kaliteli ayaklara sahip olsalar eleyebilirlerdi bile bizi. sırf 3-5 kişi bol gol görüp göbeğini kaşıyarak keyiflenecek diye var olmuş bir spor değil bu. amaaan neyse hahah, muhtemelen kendisine dair ilk sansasyonel saçmalamasına kadar son yazım olur bu. benim kendisinin hürriyet'te işgal ettiği köşesi için ilk adayım mocuishle isimli yazarımızdır bu arada. çok daha dişe dokunur şeyler yazacağına da eminim.
  • 1049
    kutsal metinlerdeki koç - ismail ilişkisi uzerinden övgüler yazmak için galatasaray maçını beklediğine inandığım yorumcu. şimdilik geçen yılki söylemlerden sonra yoğurdu üfleyerek yiyor ve bekliyor. olur da galatasaray maçından galip gelirlerse edebi bir metin dökecektir. sadece 3 oyuncu için yaklaşık 45 milyon euro ödemiş olacak bir takım için. defansa yaptıkları transferleri saymadım. şimdilik galatasaray fenerin ensesinde olduğu için rahat değil...
App Store'dan indirin Google Play'den alın