• 1036
    kendisi hakkında sözlüğe verdiği cevap üzerinden bir süredir bir şeyler karalamak istiyordum ve başlığını sol tarafta görünce bugüne kısmetmiş diyerek girişiyorum, sizi şöyle alalım:

    daha jorge jesus üzerinden yaptığı übersonik tanımlamaların tek tek çuvallamasının dumanı tütmeye devam ederken bir de edin dzeko ve arda güler ikilisi için dünya futbol tarihinde nadir görülen bir ikili olacaklar diyerek bunun altını da sadece yaş farkları üzerinden son derece sığ bir argümanla doldurmaya çalışıp kendini aklayabileceğini sanan bir futbol yorumcusudur bu sayın meleke. öyle veya böyle sözlüğü ciddiye alıp cevap yollaması takdire şayan, tamam, ama yolladığı cevapta da bu kadar sığ bir argümana tutunmaya çalışarak üstten bakan bir dille kendini ifadeye çalışması gene sıkıntılı, bilmiyorum bunun ne kadar farkında kendisi. hani derler ya özrü kabahatinden büyük diye, tam olarak öyle bir durum oluşmuş. çünkü metne bakıyorsun, diyor ki söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi cımbızlayıp dalga geçmişsiniz çünkü ya anlayışınız kıt ya da böyle anlamak isteyip bunun üzerinden etkileşim kovalıyorsunuz falan fişman. e tamam diyorsun, hadi biz süzme geri zekalıyız ya da senin cümlelerini like için bilerek çarpıttık diyelim, ne anlatıyorsun peki o zaman sen kral diye soruyorsun metne, okumaya devam edince ona da cevap buluyorsun ve diyor ki buna, e kaliteleri için demedim yaş farkları açısından dedim, biri şu kadar gün geçirmiş dünyada diğeri bu kadar gün, çok ilginç bir bilgi bu vs vs. vay babağan anağan kemüğüne yani analar ne yiğitler doğuruyor, tespit kere tespit şov. şu bilgi düzeyine ulaşmak için kaç yıl tahsil görmek gerekiyor acaba. işte aranan kaliteli türk futbolu yorumu hahaha. e sen kendini böyle açıklarsan bu sefer de demezler mi ne anlatıyorsun sen kral yani, neye derman oluyorsun bu tespitle? birinin yaşı diğerinin 2 katı, hatta azıcık da fazlaymış. ee, yani? ne yapalım bu bilgiyle biz şimdi? siz böyle büyük büyük laflar ortaya atıp altını da incir kabuğunun haznesi kadar bilgilerle doldurmaya çalışırsanız ondan sonra ismail kartal için de bakalım bu sefer kutsal kitaplarda adı sıklıkla geçen ismail metaforları fırlayacak mı minvalinde cümlelerle dalga konusu olmaya devam ettiğinizde ağlamayacaksınız mesela sayın meleke pardon ama. hem yaptığınız bu muhteşemler ötesi sansasyonel tespitin ertem şener'in maç içinde x bir futbolcunun 82 kardeşi var, her birine ev araba almış vs. tarzı saçmalama şovlarından daha fazla katma değeri var mı acaba diye soruyor insan istemsiz hahah. tamam yani, dzeko'nun yaşı arda'nın 2 katı, dünya futbol tarihinde ender görülen bir ikili sırf bu yüzden. hatta o kadar ender ki ender gelişen osasuna atakları bile bunun yanında 2. dünya savaşı alman panzer tankları hücumu gibi kalır.

    metni okumaya devam ediyorsunuz, bu sefer taraf olmadığını kanıtlama derdine düşmüş ve ingiliz bir spiker örneği üzerinden mübalağalı bir anlatım tarzı tutturmaya çalıştığını belirtmiş. konu da bundan ibaretmiş hatta ötesi de hiç değilmiş. çünkü kendi de aynı metinde belirttiği üzere o övgünün oyunla alakası yokmuş, skorlarla alakası yokmuş, tabelayla alakası yokmuş. e o zaman neyle ilgisi var diye soruyorsun? cevap veriyor, mübalağa yaptım kehkehkeh. bu yani cevap, bu kadar. ha bir de ekliyor işte çünkü adam o zamanlar türk futboluna dair doğru kabul ettiği birkaç sorunu tespit etmiş ve bunları dile getirmiş. bakıyorsun üzerinden jesus'a mübalağalı övgüler düzdüğü sorunlara, şöyle yazmış sayın meleke: "adam o gün itibariyle ülke puanından, kulüp puanından, yerde kalan futbolcuların geçirdiği zamandan filan bahsediyordu." vay beee ordinaryus profesör jorge jesus nasıl da şak diye yakalamış ayrıntıda gizlenmiş şeytanı görüyor musun. ben köy kahvesinde maç izlemeyi çok severim, özellikle kış aylarında annemin köyüne her sene düşer yolum, orada köy kahvesinde maç izleyen dayılar bile sinirleniyor mesela yerde yatan topçu gördüğünde ki ister rakip olsun ister kendi takımından olsun. ha bir de yıllardır neredeyse herkesin dile getirdiği hatta bu yıl rıza çalımbay'ın sivasspor'un avrupa yolculuğu zamanlarında bu mevzu üzerinden yaptığı açıklamaların sıkça eleştirildiği, ulusal takım düzeyinde de neredeyse her eleme veya turnuva performanslarında bağır bağır dile getirilen kulüp ve ülke puanları meselesi var. sayın meleke'nin yukarıda tanımladığı sorunlardan bahsedilmemiş bir futbol sezonu daha ben ne gördüm ne de duydum. hatta hiç unutmam, frank rijkaard'ın ülkeye gelir gelmez yaptığı şu tespitin tarihi 2009'dur: “her şeyden biraz var türk futbolunda. yetenek var, ruh var, mücadele var. ama hiçbir şey tam değil. yürekten oynayan oyuncu sayınız çok. ama bu bazen aklı devre dışı bırakıyor. herkes kendi başına maçı çevirmeye kalkıyor.” e şimdi 14 yıl önce türk futbolu için yapılmış bu tespite toplanak allah diyek madem o üstün mübalağa sanatınızı şiar edinerek. ahanda size kaynaktan uzun hâli hatta: https://www.hurriyet.com.tr/...y-tam-degil-12396449

    ki yerli yabancı ister hoca ister yorumcu ister futbolcu fark etmeksizin en az binlerce kez dile getirilmiş ve artık klişe hâline gelmiş söylemler bunlar zaten ama neyse, biz dönelim mübalağa mevzusuna. türk sinemasında çok ünlü bir replik vardır: arap sen içme bokunu çıkarıyorsun diye. ben de bu repliğe referans vererek diyorum ki sayın meleke, mübalağayı biraz azaltın çünkü pek iyi yaptığınız söylenemez. ha ben bu konuda bilirkişi miyim peki? bilmem, belki de olabilirim. eğitimimi güzel sanatlar fakültesinde sinema yazarlığı üzerine aldım, eğer sayın meleke merak ederse diplomamı da yollarım hatta, başkaları gibi gizli saklı değildir benimki hahah. bu belki de beni yazı dili konusunda bir tık uzman yapar ama tam emin değilim yine de. takdiri size bırakıyorum sayın meleke. mübalağanın veya sarkastik dilin de bir adabı vardır çünkü, olmuyorsa çok şaapmamak lazım düşüncesindeyim, siz ne dersiniz? ha bu arada ben de merakla bekliyorum mesela ismail eagle yorumunuzu, yazın ki şöyle bi neşemiz yerine gelsin yeniden, şu transfer sezonunun boşluğundan biraz sıkıldık da hahah.

    edit 1: imla ve minik bir ekleme.

    edit 2: kendisinin bu jesus övgüsüne veya dzeko - arda yakıştırmasına dair bugüne kadar hiçbir şey de yazmamıştım bu arada. mevzubahis yazılarını da sözlükte gündem olunca okumuştum zaten. ancak sözlüğe manifesto gibi cevap metni yollayınca ben de bu mecranın bir paydaşı olarak cevap verme gereği hissettim kendisine. benim adıma da konu bundan ibarettir. zira takip etmeye veya dinlemeye değer biri olarak görmüyorum bu atanamamış mehmet demirkol'u.
App Store'dan indirin Google Play'den alın