• 627
    yaptıgı tüm yorumlarının altında ciddi bir emek olan spor yazarı.

    konusmadan, araştırmadan, ölçüp biçmeden işkembeden salladığı hiçbir yorum oldugunu düşünmüyorum. ayrıca bir konusmasında bahsetmişti bazen aynı anda 2 -3 maçı açıp aynı anda izleyip notlar alıyormuş çeşitli liglerden. yani dünya futbolunu ve ivmesini, evrimini, bunların ülke futboluna etkilerini ve bizim de kendi sikletimizde nerelere gitmemiz , nasıl hamleler yapmamız gerektiğini kendince yaptıgı çok mantıklı cıkarımlarla izah etmeye calıstıgını düşünüyorum. yani ne teorik ve gerçek dışı bir sıkıcılıkla ne de goygoya vardırılacak bir kahve üslubuyla değil , dinleyenleri ikna eden gerçek bilgileri yorumlayarak herkesin anlayabileceği dilde, gayet net anlatmaya çalışıyor.

    yorumları genelde hep çıkarım üzerine demiştim mesela; "bence burada şu oynasa daha iyi olur" gibi değil, "galatasaray'ın geçen yıl 3 golden fazla attıgı maçlarda burak 2. santrfor olarak geride oynamış ve burak hiç ofsayta yakalanmamış , ayrıca bu maçlarda rakibe ortalama 5 şut attırmışlar. burak 'ın tek forvete geçmesinden sonra gol sayısı 2 nin altına inerken verilen pozisyon da 2 kat artmış, demek ki burak hem orada daha verimli oluyor hem de takım daha az pozisyon veriyor" diyerek reel bir yorum yapıyor. bu yüzden bu ciddiyeti ve sağlam analizleriyle bence türk futboluna gelmiş en iyi yorumculardan biridir. "bloklar arası boşlukları iyi kapatmak lazım" denilen bir standarttan sonra ilaç gibi geldi.
  • 628
    o kadar güzel konuşuyor ki, hala şu ülkede yalamacılık, sıvacılık yapmadan konuşabilenleri görüdüğüm için mutlu oluyorum.

    zamanında şunun konuştuğunu 2-3 kişi daha konuşabilseydi, azıcık yürekleri olabilseydi belki de şu an türk futbolu çok farklı yerlerde olacaktı.

    gerçekler acıdır beyler. bu adam nasıl tüpçüyü, aziz'i, emre'yi, volkan'ı gömüyorsa, nasıl korkmadan "fener şike yaptı" diyorsa, hazma için de gerekeni demeli, dedi de.
  • 629
    sabri ile dalga geçmeden önce "süper ligde şike yapan takımların hala maç yapıyor olmasının ve bu ligin halen izleniyor ve hatta yorumcuların bu işten para kazanıyor olmasının" izahını da yapması gereken yorumcu.

    topçu yeteneksizliği herhalde bu yorumcunun yok hükmünde olan maçlardan para kazanıyor olmasından daha kötü değildir.

    topçu yeteneksizliği olunca kullandığı edebi süslemelerini her daim ısrarla ve tekrarla spor hukukunun ırzına geçilmesinde de gösterebilmeli.

    sabri yeteneksizdir ayrı konu. sabri'den önce türk futbolunun en temel ve birinci sorununu unutturmamalı.
  • 631
    belli konularda iyi yorumlar yapiyor: istatistiklere bakiyor, yurtdisini takip ediyor. ulke futbolunu dunya'da dogru yere oturtup ayaklarin yere basmasini sagliyor. bunlarin hepsine eyvallah. ancak...

    futbol yorumlarini gercekten yavan buluyorum, ve yalnizca belli sablonlar uzerinden yorum yaptigini dusunuyorum. bir ornek: hamzaoglu'nun jem paul karacan'i galatasaray'a istedigi ve aldirdigini biliyoruz. hamzaoglu bu kararini zamaninda aciklarken jem'i uzun sure takip ettigini, takimda her zaman yildiz oyuncuya ihtiyac olmadigini ve jem turu oyuncularin da kadroda bulunmasi gerektigini, oyuncunun sakatlik gecirmesinden dolayi piyasasinin dustugunu ve galatasaray'in cok dusuk bir meblaga kendisini transfer edip eski formuna dondurmeye calisacagini soyledi. en kotu ihtimalle de idman kalitesini yukseltecegini ima etti.

    taraftar bunu elestirdi, zira taraftar farkli. beklentiler yuksek, ibrahimovic laflari dolaniyorken jem karacan hayal kirikligiydi.

    ancak ugur meleke bir spor yorumcusu, olaylari ne kadar nesnel degerlendirebilirse o kadar basarili olur. meleke bu aciklamayi icinde bulundugu sartlardan cikarip, "hamzaoglu jem'i idman kalitesini artirsin diye aldigini soyledi, boyle bir seyin dunyada ornegi oldugunu sanmiyorum" seklinde degerlendirdi.

    bu dogru degil, cunku eksik.

    meleke tabi ki jem'i ve transferini elestirebilir. bunu eger "hamzaoglu jem'den bekledigini alamayacak, zira oyuncunun kalitesi o duzeyde degil ve eski gunleri diye tabi edilen seviyeye donemez. bu yuzden sadece idman kalitesi icin para odemis olacak" seklinde soylese, o vakit kendini ve gorusunu de tipki teknik direktorlerin yaptigi gibi ortaya koymus olacak. zaman icinde de kimin hakli oldugu zaten ortaya cikar.

    ancak kendisini birebir savunmayacak bir teknik direktorun soyeldiklerini carpitip onun uzerinden yorum yapmayi ben meleke gibi insani kalitesi yuksek bir yorumcuya yakistiramadim. jem'in yetersiz oldugu ve yetersiz kalacagi konusunda kendisiyle hemfikir olsam dahi vasat yorumcularin yaptigi umarsiz argumanlari kendisinden duymak uzucuydu.

    bu noktada son bir ek yapayim: meleke telegol'e giderken ne dusundu bilmiyorum. para olabilir, sesini duyurabilecegi bir ortam olabilir, bilemiyorum. bu tercihi elestirmek haddime degil, hayat zor, hele turkiye'de cok zor, insanlar siklikla ideal olmayan durumlarda buluyorlar kendilerini. diyecegim su: yaninda biraz kit engin verel, zor cumle kuran umit karan ve ibrahim toraman'la kendisini ileri tasiyamaz. spor programi olmasin, arkadas sohbeti dahi olsa haftada 10 saati kapasitenizin cok altinda insanlarla gecirirseniz bundan negatif etkilenirsiniz.

    umarim meleke bir sekilde kendini korumayi ve gelistirmeyi basarir.
  • 632
    17 kasım 2015 türkiye yunanistan maçı'nda yunanistan milli marşı'nın ve/veya fransa'daki katliamda ölenler için yapılan saygı duruşunun ıslıklanması üzerine çok güzel konuşmuştur.

    "çek cumhuriyeti ile ümit milli maçı oynuyoruz. çek cumhuriyeti milli marşı ıslıklanıyor. ne alaka? "

    sorusunu sorduktan sonra muazzam bir tespiti yapıştırıyor.

    "biz birey olarak yetersiz bireyleriz genellikle. güzel değiliz, yakışıklı değiliz, uzun boylu değiliz, iyi eğitim sahibi değiliz, enstrüman çalmıyoruz. çok iyi okullarda okumadık, çok güzel kız arkadaşlarımız yok... birey olarak bir şey ifade etmeyince, sokaklardan bakıyor; kalabalıklardan ayrılamayınca ne oluyor? kalabalıklara katılıyor. ben fenerliyim, ben galatasaraylıyım; mahvederim sizi. ben şu partinin sempatizanıyım, nasıl yendik? ben ibrahim tatlıses fanıyım, ben beren saat'e bayılıyorum. kalabalıklara katılıyor bir şey ifade etmek için. birey olarak bir şey ifade etmediği için... birey kalitesi düşük toplumlar bu tarz sıkıntılar yaşamaya mahkumdur. bunun yolu*, toplumsal hareketlerden geçer...."
  • 633
    çok net adam. ugur melekelerden daha çok olması lazım ki toplumsal hareketler yasansin. söylediğini anlamak için ne fular takmaya ihtiyaç var ne de kahvehanede okey masasına. özellikle su ikincisi ülkemizin en büyük sorunu. kahvehane ağzıyla konuşan adamları dinliyor prim veriyor, efsane yapıyor, reyiz diyoruz. şaşırmamak elde değil. sonra bazılarının manchestera attığı golü arıyoruz, bazılarının bank asya ya yatirim tavsiyesini okuyoruz, bazılarını konusursam yer yerinden oynar dedikten kısa bir sure sonra aynı masada sözleşme imzaladığına şahit oluyoruz. sonra toplumsal hareket bekliyoruz.
    toplumsal hareketin yolu eğitimden geçer. biz egitemiyoruz, öğretmeye çalışıyoruz, onu da beceremiyoruz. sanat derslerinde ana dersler işleniyor, vatandaşlık dersi ortaokullarda kaldırıldı ki bence her sene olmalı. ve daha neler neler..
    egitemiyoruz ve ben bundan çok korkuyorum.
  • 634
    düşüncelerini kimsenin okumadığı, kendi arşivlediği kağıtlara da yazabilir; internet sitelerine ve gazetelere yazmayı tercih ediyor. yine yorumlarını evde, arkadaş ortamında 4-5 kişiyle paylaşabilir; saçma sapan kanalların saçma sapan programlarına katılıyor. para için telegol'e çıktığı yönünde eleştiriler olmuş. ne yapsın adam? onun geçim derdi, gelecek kaygısı yok mu acaba? yine çizgisini bozmadan yorumlarını yapmaya devam ediyor. iyi ki de devam ediyor. 90 dakikalık bir maç 5 saat tartışılırken gram futbol konuşmayan, tribünü ve sahayı toplumdan ve toplumsal olaylardan ayrı tutup saçma sapan tartışmalar yapanları mı görelim televizyonda sürekli?
    (bkz: #1857145) tespitinde sonuna kadar haklı olduğunu düşünüyorum. taraftar olmakla bir taraftar grubuna ait olmak arasında fark var. küçük lig takımların amigolarının diğer taraftar gruplarına transfer olduğunu gördük şimdi aklıma örnek gelmese de. bunun bir semti veya bir takımı sevmekle de alakası var elbet ama "genellikle" taraftar grupları birey olarak anlam ifade edemeyen, agresifleşmiş kişilerden oluşuyor. organize hareket etmek, organize tepki vermek başka; organize vaziyette sürekli kin kusmak başka. sanırım bir partinin sempatizanı olmak üzerine söylediği şeyler can sıkmış, hemen "milli marşın ıslıklanmasını insanın tipine, eğitimine bağlıyor" diyenler olmuş. şunu anlayın artık; bu ülkede her başarı birilerine rağmen kazanılır. yol yordam böyledir çünkü birlikte hareket edebilmenin tek şartı, birlikte aynı şeyden nefret etmek. birileri "sayesinde" kazanılmış başarı çok az gördüm. bir sürü düşman yaratıp, düşmanlarına karşı organize olmayı seçmiş bir herifi, düşmanlarına karşı destekleyen kalabalığa katılmaya çalışmış bu ülkenin büyük kısmı. ve bu kesimden çok daha fazlası için söylenebilir eğitimsiz, iradesiz, anlamsız oldukları. bundan kendimi ayrı tutmuyorum. kalabalık olmayı sevmemizin sebebi bir arada olmak değil, kalabalığa karışarak kimlik kazanmak.

    uğur meleke'nin değerini bilmek lazım. şu ülkede taraftar psikolojisini ve futbolu böyle toplumsal gerçeklerle beraber yorumlayan çok az yorumcu var.
  • 635
    para için telegol'e çıkan yorumcu. bence ıssız bir adaya gidip yorumlarını papirüslere yazsın. onları da şişelere koyup denize bıraksın. çok daha mantıklı. çağımızın gereği de bu zaten.

    adam diyor ki "sürüye katılma dürtüsünü, nefret psikolojisini ekonomik ve sosyal tatminsizlikler ve güçsüzlükler yaratır. biz kendi hayatımızdan mutlu olmadığımız için mutlu olduğunu düşündüklerimizden nefret ediyoruz." sen diyorsun ki "ne alakası var, ortamın enerjisiyle ilgili o ıslık." o enerjiyi ne yaratıyor? stada gidenlerin karakteri değil mi? adamlar maçtan çıkıp metroda zıplayıp ana avrat küfür ediyorlar kaç kişi? metronun enerjisi de bunu gerektiriyor sanırım. iyi eğitim sorgulama pratiğine pek işlememiş galiba. köpeğin şartlanmalarına eğitim denilen bir dünyada şartlanmayla eğitimin farkı algılanamıyor belki de.

    ışid'in, suriye iç savaşı'nın sosyolojik okumalarına bakın, yerli yabancı. müslümanların batı'dan nefretleriyle, ışid'e sempati duyanlarla ilgili yorumlara... meleke'den farklı bir şeyler söylemiyorlar.
  • 637
    fatih terim'in milli takımın başına geçtiği dönemde * güzel bir abla* ile beraber trt spor'da sabah programı yapıyordu. milli takımın oynadığı futbol kimseyi memnun etmediği gibi uğur meleke'yi de memnun etmiyordu tabi. bu güzel abim de futbolcusundan teknik direktörüne, federasyon başkanından oynatılan taktiğe* kadar her olumsuz olayı eleştiriyor, doğru bildiği ne varsa onu söylüyordu. bir program doğruları söyledi, iki program doğruları söyledi, sonra ne mi oldu? aynen düşündüğünüz gibi oldu.
  • 640
    benden tespit caldigini ciddi ciddi dusunmeye basladim. uzun bir suredir turk insanin sanat, kultur ve kisisel ugras anlaminda bombos bir hayati olmasinin sonucu kendini bir parti, futbol takimi ya da herhangi bir grup uzerinden anlamlandirmasinin yarattigi travmayi anlatip duruyordum. oyle ki bu kisilik probleminin bir sonucu olarak erkegin karisina karsi olan baskici ve sert otoritesinin gelistigini soylemek de cok yerinde bir tespit olur. neyse uzatmayayim, zaten ugur meleke bu yerinde tespitleri daha genis kitlelere ulastirabilecek bir konumdan dile getirmis. umuyorum ki bizler galatasaray sozluk'te yaziyor olmamiza ragmen kendimizi sadece bir spor kulubu uzerinden tanimlamaktan cok daha onemli hasletleri olan insanlariz.
  • 642
    televizyon programında ilk yarı fb ve bizim puanlarımızı 5 hafta öncesinden doğru tahmin etmiş yorumcu. bjk nin puanını 2 puan eksik tahmin etmiş ki osmanlıspor maçındaki sosa'nın son golü olmasaydı onu da doğru tahmin edecekti.

    aslında gelmek istediğim nokta futbolu bilen, anlayan ve hizmet ederse, edeceği takıma katkı yapacak olan spor adamı.

    hiç deli ibrahimle falan uğraşmayıp kendisini mustafa denizli'nin yardımcısı ve danışmanı yapsak inanın çok katkısı olur. yönetimin kendisini ciddi ciddi düşünmesini istiyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın