---
alıntı ---
https://twitter.com/...437334254387605?s=20 ---
alıntı ---
göte göt demiştir ve çok doğru konuşmuştur. sözlüğümüzde çoğu zaman eleştirilip gömülen bir
futbol yorumcusu olmasına rağmen bence şu tonda bir açıklamayı türkiye medyasında 3 kişi daha yapabilir sadece.
galatasaray futbol yorumcuları levent tüzemen ve
erinç bilican ile
futbol yorumcusu erman toroğlu.
levent abi zaten hepimizin bildiği adam, yaptığı tüm yorumlar ve konuşmalar önce kendisinin
galatasaraylı süzgecinden geçtikten sonra gerçekleşiyor. tillahı gelse onu medyadan veya kazanç kapısından alıkoyacak hiç bir güç yok şu ülkede.
erinç kardeşim zaten sözlük yazarı olduğu için bizden biri aslında.. baya baya medyada kendine yer açmış bir
tribün galatasaraylısı ve esas işi/maddi kazancı bildiğim kadarıyla futbol yorumu işleri değil.. sırf bu sebepten bile kriminal bir şey söylemediği müddetçe medyadan el çektirilmiş/çektirilmemiş çok umurunda olacağını zannetmiyorum.
erman hoca kafasına göre takılan, ağırlıklı olarak kimseye eyvallahı olmayan ve bununla prim yapan bir yorumcu. bugün bir yerden el çektirilse yarın başka bir yer bulur meramını anlatıp bundan gelir elde edeceği.
medyadaki geri kalan bütün
galatasaray futbol yorumcuları (ki bunun içine
uğur karakullukçuyu da katarım ben) öncelikle
futbol yorumcusu sonrasında
galatasaraylıdırlar. esas işleri/gelir kapıları/ meşgaleleri; ne demek isterseniz deyin siz; yorumculuktur... maaşlı çalışandırlar kısaca.
bizler nasıl kendi işlerimizde her zaman bizimle aynı frekansta kişilerle/kurumlarla çalışamıyorsak, patron ağzı kokusu, geri zekâlı çalışma arkadaşları ve aklınıza gelebilecek/hepimizin yaşadığı bin bir türlü can sıkıcı/kötü senaryolarla karşılaşıyorsak eminim ki onlar da aynı şeyleri yaşıyorlar.
işin ucunda para var ama, geçim sağlama derdi var... aramızda illa vardır koç gurubu bir markada veya ülker şirketlerinde çalışan, bu şirketlerden iş teklifi alsa hoplaya-zıplaya kabul edecek olan. hadi bas istifayı çık kendini garantiye almadan, kabul etme o işi... imkansız istekler bunlar ülkenin içinde bulunduğu hem ekonomik hem sosyolojik sebeplerden ötürü. bu sebepten dolayı medyadan senin-benim gibi
galatasaray savunulmasını veya galatasaraylılığını öne çıkararak yorum yapılmasını beklemek nerden baksan
pembe gözlük takmak gibi geliyor bana.
bunun üzerinde bir de jenerasyon farkımız var özellikle fenerbahçe ve beşiktaş taraftarlarıyla. galatasaray
genç ve dinamik bir taraftar potansiyeline sahipken diğer takımlar genel olarak yaşlı taraftarlardan oluşuyor. bu jenerasyon farkı da güç merkezlerinde kendini çok daha fazla belli ediyor. medya patronları, siyasetçiler, büyük holding sahipleri hep ya fenerbahçeli ya beşiktaşlı ve dikkat ederseniz hepsi 60-70 yaşlarında en az. galatasaraylı olan iş/medya/holding insanlarına bakarsanız göz önünde olanlar çoğunlukla 40-50 yaşlarında, yeni yeni güç merkezlerine dahil olan bir jenerasyon.
yaptırım gücü ve
paranın musluğu şu an için galatasaraylılarda değil ekseriyetle ama bu devran dönecek ve o zaman da bizim burada yaka silktiğimiz şeyleri diğer takım taraftarlarından dinleyeceğiz.
bizim taraftar olarak bu süreci hızlandırma şansımız
boykot ve kendi eksenimizdeki marka/mecralara
ayrıcalıklı seçim yapmak ile olur ancak, başka bir yaptırım gücümüz yok. medya konusunda misal vermek gerekirse; yağızın kanalı program başına 10-15k izlenirken , abone sayısı 100-120k iken, eski açık diye bir kanal açılsa ve her yayın minimum 20-25k izlense ve abone sayısı 200-250k larda olsa emin olun sürdürülebilir bir başka opsiyon olduğu için o şimdi çok kızdığımız yorumcuların çoğu daha bizim eksenimizde yorumlar yapmaya başlar. boykotu yaparken de insanların işine/aşına göz dikmeden de yapabiliriz diye düşünüyorum. kim nerede / ne şekilde çalışmak istiyorsa çalışsın bu onları
kötü insan yapmaz, aynı bizleri de yapmayacağı gibi...
medyada/sosyal medya da şu an için zaten bir elin parmakları kadar olan
galatasaraylı yorumcuları ve kişileri kötüleme/düşürme/karalama yapmadan da istediğimiz eksene çekebilme gücü izleyici/seçim odağı olarak bizlerin elinde. kıç ekran tüplü televizyondayken bile yapabildiğimiz şeyi (beğenmediğin programda kanal değiştirme) şu devirde alasını yapabiliyorken sinirlerimizi bozan/hoşumuza gitmeyen yayın ve yayıncılar için neden yapamayalım? içeriğini beğenmiyor musun kanalın
engelle geç, söyledikleri hoşuna gitmedi mi bir yorumcunun
kanalı değiştir, başka bir hesap senin önüne mi çıkarıyor beğenmediğin içerikleri
bas engeli, bir kanala ya da oluşuma kıl mı oldun değiştir kanalı... bir kişiyim ben ne olacak deme, 30 milyonu aşkın taraftarı olan bir kulübün yaptırım gücü budur. sen 1 olursun, ben 2, bir diğeri 3; bir bakmışsın o kanalın/programın izlenme ve abone sayıları yarı yarıya düşmüş... göreceksiniz ki hem tükettiğiniz medya kanalları hem de sosyal medyanız çok güzel bir hale gelecek ve zaten gergin olan gündelik hayatınızdan bir gerginliği çıkarmış olacaksınız.
ben şahsen
uğur karakullukçu nun
goygoy yaptığı yayınları seviyorum, kardeşimle nasıl goygoy yaparsam öyle goygoy yapıyor ve eğlendiriyor... iş futbol yorumuna - transfer ya da maç analizine gelince değiştiriyorum kanalı bu konularda yeterince doyurucu olmadığını düşündüğüm için. vole vs yayınlarını da hiç izlemiyorum eğer serdar ali ya da ali ece ile falan yapıyorsa, niye kendime böyle bir eziyet edeyim ki.
erinç bilican,
tansel taşanlar,
çağlar soy,
kerem övet galatasaraylılığından şüphe etmediğim için çoğu zaman keyifle, yeri geldiğinde kızarak takip ettiğim bizden insanlar.
levent tüzemen verdiği ayarları ve galatasarayın hakkını koruduğu yayınları takip ettiğim güzel bir insan.
erman toroğlu ama doğru , ama yanlış kendi bildiğini konuştuğu ve midesinden konuştuğuna çok az şahit olduğum için genel yorumlarına baktığım bir yorumcu.
derinlemesine analiz, futbol bilgisi, futbolcu analizi istiyorsam mecra zaten belli;
sinan yılmaz,
orhan uluca ve
ılgaz çınar.
bunlar dışında çok nadirdir başka mecralara gittiğim futbol ve galatasaray konusunda... ve ne sosyal medyamda ne de tükettiğim diğer medya kaynaklarında sinir sahibi olmuyorum, daha huzurlu bir sosyal medya hayatım var... bir
galatasaray sözlük işte arada çok sinirlerimi hoplatıyor, o da ne yapalım artık
sevdim seni bir kere.
*