• 1001
    allahım kural öğrenemiyor bunlar.

    dün oynanan kiev beşiktaş maçında 2. golde çok tartışmalı bir karar aldı hakem ekibi. penaltı verdi ve bariz gol pozisyonunun ihlalinden beşiktaşlı beck atıldı.

    bizim medyanın ağzından düşürmediği iki kelam var, adamı çıldırtır. "son adam" ve "kural değişti".

    şu garabeti ağzınızdan düşürün artık. son adam diye bir terminoloji yok. bariz gol şansı denen bir kavram var. yani
    stediğin kadar rakibin önüne adam koy, gol şansı bariz ise kartlıksın.

    bir de şu kural değişikliğine gelelim. neyse ki mevzuatta değişim olduğunu biliyorlar. zamanında kural değişikliğini de fark edemiyorlar. ancak bunu da yanlış anlamışlar. zira bizimkiler kasıt kelimesini anlamıyorlar.

    beck'e bir şarj uygulanıyor. kimisine göre bu faul ama bence değil, daha sonra beck düşüyor ve faul yapma kastı yok. insani olarak. zaten böyle bir kastı olmadığı için faul de yapmıyor. rakip takılıyor ve kale arkası hakem yanlış yorumluyor. kötü niyet vardır, yoktur bakmıyorum. bana göre penaltıyla alakası yok ama istediği kadar kural değişsin, o düdük çalındıysa bu pozisyon kırmızı kart.

    kural ne diyor, eğer bariz gol şansını engelleyen bir faul yapılırsa ve bu faul defans oyuncusun ceza sahasının dışındaysa defans oyuncusu kartla cezalandırılır. ancak faul defans oyuncusunun ceza sahası içinde yapılırsa ceza penaltı ve kart olur. kartın rengi için 2 şeye bakacaksın. faul kırmızı kartı hak eden sertlikte bir faul mü? yani arkadan topa müdahale etmeye çalıştım ve aşile bastım, kırmızı. 2.'si ise defans oyuncusunun topla oynama kastı var mı? kasıt futbolda toptur. yani ben bariz gol pozisyonunda ki adamın topuna müdahale edeyim derken adamın ayağına bastım, (her hangi bir durumda sarı kart veya kartsız devam edecek sertlikte bir hareket olsun) eski kurala göre kırmızı kart olması gerekirken artık bu pozisyon sarı. zira kastım top. ancak adam beni geçti ve ben formasından çektim, bu kırmızı kart. başka durumlarda en fazla sarı verilecek bir aksiyon ancak bariz gol pozisyonundaki adama kasten topla alakası olmaksızın yapılmış bir faul ve kırmızı kart.

    bu kadar basit.

    velev ki beck faul yaptı, beck'in faulünde topla bir alaka var mı? yok, işte bu yüzden kırmızı. lafı gevelemeyin, pozisyonda faul yok değin devam edin. kuralı da tam öürenin
  • 1004
    a spor'daki bir muhabirin 'levent nazifoğlu riekerink ile uzun vadeli düşünmüyoruz.' diye açıklama yaptığını söyledi. fakat sonra öğrendik ki bu söylemler asılsızmış. 'riekerink ile sezon sonuna kadar anlaşmamız var sezon sonu oturup konuşacağız' demiş. ben dahil birçok taraftar nazifoğlu'nu eleştirdik ama sıcağı sıcağına olayın iç yüzünü öğrenmeden aceleci olmamak gerekiyor.
  • 1005
    türk spor basını, dünkü (14 ocak 2917) konyaspor maçında hakeme saldırırken aslında galatasaray'ı gömmeye çalışıyor.

    mete kalkavan'ın bu sezon galatasaray'a yaptığı kıyımları biliyoruz. beşiktaş'a yaptığı kıyakları da.

    galatasaray'ın iki önemli kanat oyuncusu (bruma, yasin) cezalı. zaten takım çok iyi oynayamıyor. o zaman galatasaray'ın kesin yenilmesi gerek. anlı şanlı fener ve beşiktaşlı yorumcular (erman toroğlu, sinan engin, ertem şener, rıdvan dilmen, kaya çilingiroğlu vs) galatasaray'ın üç puan almasından müthiş rahatsız oldukları için hakemi gömerek galatasaray'a saldırıyorlar. galatasaray aleyhinde algı yaratmaya, galatasaray'ın hakem yardımıyla şampiyonluğa yürüdüğü algısını yaratmaya çalışıyorlar.

    yaptığınız her adaletsizlik başınıza gelecektir.
  • 1006
    youtube'da spor servisi programını izlerken gördüğüm bir yoruma cevap yazma ihtiyacı hissettim. yazdıkça da yazasım geldi ve onu da paylaşmak istedim. tanım ihtiyacını gidermek amacıyla, spor basınımızda ki içerik eksikliğinin ve bunun kimsenin dert etmemesinin kaynağı sporu takip edenlerin spor kültürü. spor kültürümüz yarım kalmış bir hikaye ne yazık ki.

    "dediklerinin bir kısmına katılıyorum ama bence bakış açında bazı hatalar var. bu programdan türk spor medyasını eleştirmişsin ancak programı türk spor basınından köken alarak ve kaçınılmaz olarak bizim spor kültürümüzden köken alarak değerlendirmek gerek.

    bu program gazetedeki haberlerin yorumlandığı bir program. yani gazetelerde ne ne kadar varsa o bu programda o kadar konuşulmalı. örneğin galatasaray maçının konuşulmaması çok doğal. gazetelerde yer bulmaz o maç. her ne kadar galatasaray farklı da kazansa o maçın galatasaray lehine bitmesi beklenmeyecek bir sonuç olmazdı. yani şaşırtıcı bir durum yok. yani gazetede yer bulmaz o maç çünkü bir gün öncesinin çok da şaşırtmayan bir olayıydı. ha keza beşiktaş'ın maçı o günün akşamı olmasından dolayı gazetlerde yer bulmasından konuşulması beklenebilir zira geçen 2 gün çok önemli 3 olay olmuş ve bir de yaşanmış konuşulması gereken
    bir maç daha var.

    burada sorun kayserispor fenerbahçe maçının fazlaca konuşulması tuhaf değil. ligin başlarındaki yüksek bir gücü olan bir takımın, ligin sonlarında nispeten çok daha güçsüz bir takımdan 4 gol yiyerek farklı bir şekilde maç kaybetmesi özelliklede ertesi günkü gazetelerde fazlaca yer alır. programın doğası gereği gazetelerde bu kadar yer tutan bir şeyin bu kadar konuşulması doğal. soru şu olmalı. programın başında spor medyasında isim yapmış 2 konuşmacının "konuşmaya başlasak bütün programı bitiririz." dediği bir spor olayı nasıl gazetelerde sadece 2,5 dakikalık yer tutar. gazeteler aptal olmadığına göre neden biz ,sportif ve ya medya kaynaklı medyaların alıcıları yani müşteriler, bu ve önceki günlerde çok veya yeterli değerlilikte olan spor olaylarına en fazla 2,5 dakikalık değer veriyoruz?

    bak, o 40 küsür dakikayı fenerbahçe maçının yanında doldurması gereken konuları yazayım.

    kayserispor fenerbahçe maçında insanların yaralanabileceği hatta can kaybı yaşayabileceği ucuz atlatılmış bir olay oldu. umut gol attıktan sonra, trübünlere koştu ve o tribünler kırıldı. insanlar yığınla düştü. biz kendi canımıza neden bu kadar meraklı değiliz de gazeteler 1 dakikalık bile yer ayırmadı?

    trabzonspor'un galibiyeti. trabzonspor, kulüp kültürü itibariyle bulunduğu yerde olmaya hakkı olmayan bir takım ve bu takım geçirdiği haftaların aksine bir iş gösteriyor. hele
    hele yeni stadının ilk maçında şaşalı bir galibiyet alan trabzonspor ile ilgili yapılabilecek tonla farklı içerik varken neden bu ülkenin spor takipçileri bu içeriği beklemiyor?

    cumartesi günü oynanan williams finali. öyle böyle bir final de değil bir grand slam finali. bırakın böyle bir finalin oynanmasını, venüs williams'ın son büyük turnuvalarda bitik bir vücudu gösteren zamanın efsane tenisçilerinden birinin bir grand slam'de final oynaması bile büyük bir olay. unutmayalım, bu kadın wimbeldon gibi dünyanın en büyük tenis turnuvalarından birinde geçirdiğimiz senelerde wild card almış birisi. bir de iki kardeşin final oynaması. iki set de 6-4 gibi yakın sonuçlar ki ilk sette venüs maçın başında servis kırdırırken, servis kırmış. bu maçın hikayesi ertesi günlere de taşmalı. neden biz bu tenis tarihinin en değerli iki kı kardeş tenisçiyi merak etmiyoruz? o kadar merak etmiyoruz ki 0 dakikalık yer bile verilmiyor gazetelerde.

    yine pazar akşamı tbl süper ligi için çok değerli ve çekişmeli ve geri dönüşün yaşandığı bir maç yapıldı. banvit ve karşıyaka maçtan önce aynı galibiyet sayılı 2 takımlardı. aynı zamanda ligin zirvesini çeken takımlar ile bu takımlar arasında maç farkı gayet yakın. biz neden bu güzel maç ve çekişmeli ve kaliteli ligimiz hakkında hiç bir şey merak etmiyoruz. o kadar merak etmiyoruz ki 0 dakikalık yer bile almıyor gazetelerde?

    federer nadal grand slam final maçı o gün dünyada en çok beklenen spor müsabakasıydı. çok dramatik ve keyifli geçen bir maçtı. bir yerde toprak kortun kralı, iki dizinden de
    çok ağır sakatlık yaşadığı için kariyerinde düşüş yaşamış bir efsane var. diğer tarafta belki de tenis tarihinin en değerli karakteri, oyuncusu ve rekortmeni olan bir başka efsane var.
    böyle bir maçın hele hele maçın ertesi gün topu topu gazetelerde 2,5 dakikalık yer alması, yani bizim ilgimizi ancak 2 viral video süresi kadar çekmesi neden? bu spora
    yapılan bir ayıptır.

    eminimbenim kaçırdığım olaylar da vardır. ancak benim bahsettiğim bu 5 olay, kayserispor fenerbahçe maçının şoke edici skor, akşam ki konyaspor beşiktaş maçı vs ile 40 küsür dakikalık programın taşması gerekiyor. o programın taşması için gazetelerin taşması gerekiyor. gazetelerin taşması için bizim merakımızın taşması gerekiyor.

    bir kez daha soruyorum, neden biz bunları merak etmiyoruz?

    not: açıkçası medyayı böyle eleştirirken, federer nadal maçına bilmem kimin maçı demeni ise üzücü bir sürçme olarak kabul etmek istiyorum."
  • 1007
    aziz yıldırım'ın gökmen özdemir'in beinsports müdürlüğüne getirilmesi hakkında yaptığı açıklamalardan sonra en ufak tepki veremeyen, meslektaşlarına sahip çıkamayan yalaka sürüsü. işin ucu beşiktaş'a dokununca basın özgürlüğü diye ağlayan güntekin onay ve " biz kazanacağız " tayfasından da çıt çıkmıyor. bundan sonra basın özgürlüğü bik bik diye ağlamaya hakkınız yok. (bkz: passat medyası)
  • 1008
    hala sabri konusunda yerine kaç tane adam geldi ama sabri oynuyor diyor. ya böyle bir yorum olabilir mi?

    önce bakacaksın sabri sarıoğlu'nun yerine alınan adamlar kimlerdir, sabri sarıoğlu'nun galatasaray futbol takımında bir sezonda en az maça çıktığı zaman kadroda kim vardı diye...

    2003 hazirandan beri galatasaray futbol takımının o bölgede olan oyuncularına bakalım: kronolojik sıralamayla;

    cihan haspolatlı, sarr, suat usta, abel xavier, cesar prates, gabriel tamas, serkan kurtuluş, emmanuel eboue, veysel sarı, salih dursun, tarık çamdal, martin linnes. bu oyunculardan bir tek emmanuel eboue üst düzey oyuncudur ve bu oyuncu 2011-2014 yılları takımımızda olup, ne hikmetse de sabri sarıoğlu'nun en az forma giydiği 3 sezon bu döneme aittir.

    yıllardır aynısını ibrahim üzülmez ve ümit özat için de dediler. ama ne fenerbahce ne beşiktaş üst düzey bir oyuncu almadı. beşiktaş bir ara seric, fenerbahce de petkovlarla filan oynadı. ne zaman roberto carlos'u aldılar ümit özat'a naş dedi fener. tamam roberto carlos gibi 1. sınıf oyuncu olmasına da gerek yok ama en azından gael clihy gibi üst düzeyin bi altına düşmüş oyunculara sulanılabilir.
  • 1009
    bugün 8 şubat 2017 çarşamba. sabah sabah üç kanalın spor programlarını zapladım. spor gazetelerinin galatasarayla ilgili başlıklarını izledim. aman allah'ım. resmen zehir akıyor.

    anladığım kadarıyla gazetelerin (spor gazeteleri dahil) spor müdürlerinin hiçbiri galatasaraylı değil. en azından önemli sayılabilecek gazeteler için geçerli bu. hatta hepsi galatasaray düşmanıymış gibi bir zehaba kapıldım.

    neler yazmışlar neler. ergin ataman gönderilmiş yerine erman kunter gelecekmiş. riekerink gönderilecekmiş yerine raşit çetiner tugay ikilisi getirilecekmiş. galatasaray'a emlak konuttan 340 milyon lira peşin ödeme yapılmış ama bu para dolara çevrilince elde hiçbirşey kalmıyormuş.

    insan allah'tan korkar. bir tane de olumlu bir yorum getirir. bunları izleyen milyonlarca galatasaray taraftarı genç var. onların moralini bozmak, onların enerjisini düşürmek kime ne fayda getirir.

    tamam yönetimin de riekerink'in de ergin ataman'ın da birçok hatası var ama bu kadar insafsızca linç edilmesi ne kadar doğru.

    yönetimin eline geçen yaklaşık 340 milyon tl ile (yaklaşık 90 milyon dolar) öncelikle dövize dayalı banka borçlarının kapatılacağı belirtiliyor. e bunu neresi kötü. kulüp büyük bir yükten kurtulacak. artı futbolcu ve teknik heyete birikmiş borçlar kapatılacak. e bu da güzel. üstelik yine anlaşmalar gereği kemerburgaz'da galatasaray'a büyük bir alan tahsis edilerek altyapı tesisleri burada inşa edilecek. üstelik bu alan florya'nın iki katı büyüklüğünde olacak. eeee bu da güzel bir gelişme değil mi? bütün bunlar iyi ama ntvspor sunucusu ne diyor? bu 340 milyon tl iyi ama dolara çevrilince ne kalıyor ki. sana ne arkadaş diyeceğim de sesimi duymayacağı için...

    neyse gelelim asıl konuya. bütün basın işbirliği yapmış, şu anda şampiyonluk için çok kritik üç maç oynayacağımız evrede j. o. riekeink'i göndermeye çalışıyor. arkadaşlar durun biz önümüzdeki üç maçı aldığımız taktirde iddia ediyorum %90 şampiyonuz. sırası mı şimdi riekerink'i göndermenin. hele biraz sabırlı olun. ha ben sizin derdinizi biliyorum. derdiniz galatasaray'ın başarısı değil, başarısız olup şampiyonluktan kopması olduğundan en kritik aşamada riekerink'i göndererek amacınıza ulaşmak istiyorsunuz. ama yemezler...

    riekerink'in belki hataları var ama şuna inanıyorum şenol güneş'ten ve dick advokat'tan fazla değil. çünkü adam galatasaray'da sorumluluğu aldığında takım çöplerle doluydu. şimdi burada saymaya kalksam satırlar yetmez. en azından bunların %95'ini temizledi. sırada selçuk inan ve sabri var. inşaallah onları da takıma zarar vermeden en kısa sürede postalayacak.

    riekerink oyuncu tercihleri, kenardan oyuna etki etme ve takımın koşu mesafesi ve kalitesini artırma konusunda noksanlarını tamamlarsa en iyi teknik adamlardan birisi olacaktır. e ben niye elimdeki bu fırsatı kullanmıyorum ki. üstelik yıllık ücreti de çok makul. eğer dünya çapında bir teknik direktör getirilmeyecek ise şu aşamada riekerink'i göndermek akıl karı mı? üstelik geçen sezon mustafa denizli'yi getirdik te ne oldu?

    neyse boşuna heveslenmesin spor timsahları onlara yem olacak td yok bizde. başka kapıya...
  • 1010
    hepimizin ortak "spor gazetelerinin galatasarayla ilgili başlıklarını izledim. aman allah'ım. resmen zehir akıyor" düşüncesine rağmen, takımı, yönetimi, teknik kadroyu ve futbolcuları, ordan okuduğumuz duyduğumuz, gördüğümüz haberlere göre eleştirir, yerden yere vurur hatta hakaret ederiz.

    "haberlere gerek yok sahada oynanan futbolu da görüyoruz" diyenlere ise cevabım "madem sahayı görebiliyorsun, karabük ve başakşehir maçından sonra neden hakemlerden önce kendi takımına, futbolculara ve yönetime salladın güzel kardeşim". senin bünyene zerkedilen zehirler yüzünden bu kadar nefret dolusun.

    peşinen edit: baştan belirtmek isterim, yorumum cümleyi sarfedene değil genel kanıya yöneliktir.

    ahanda örnek: daha bu yazdıklarımızın mürekkebi kurumadan güzel bir örnek ile karşı karşıyayız. en muhalifler bile twitter da düzeltme ihtiyacı duydu.
    (bkz: 508 milyon tl'yi kırdırıp 342 milyon tl almak/#2115564)
  • 1011
    legal olarak parasını verip aldığımız hoca üzerinden etik tartışması yapıyorlar.

    türk spor medyası etik tartışması yapıyor

    türk spor medyası etik

    türk spor medyası...

    ahahhaahhahahhhahahahahashhsafhhsafhsfhfhsasahsa.

    şimdi kapıdan bir pezevenk girip bana namus dersi verse daha inandırıcı olur.

    oluşması muhtemel havayı şimdiden körüklemek istiyorlar. geçiniz onun bunun çocukları, geçiniz...
  • 1015
    ne ağladınız beyler. hayır bir de kızıyorlar, duygularını kontrol edemiyorlar, çok komik durumlara düşüyorlar.

    ya ben inansam çok iyi şeyler olacak bu takımdan diyeceğim ki tamam anladım sizi de yok be dostum takım yok.

    neye bu kadar ağlaklık? bir kişi de sorsun yahu, bir kişi de desin ki; bu takımın hocasını milli takım uğruna sezon ortasında aldı neyden bahsediyorsunuz!
  • 1017
    etik dışı bir davranış arıyorsa vitor pereira'nın bu sezon başında türlü türlü mobbing ve mafyavari tehditlere maruz kalıp tazminatını bırakıp kaçmasını inceleyebilir. adamı oturduğu evden kovdular, yardımcılarını gönderdiler, burada kalırsan başına belaya girecek mesajını içeren her şeyi yaptılar. en sonunda da kılıfına uydurup "antremanda bilimsel verilerden faydalanmıyordu." diyerek kovdular, para ödemediler.

    --- alıntı ---

    üst üste gelen başarısız sonuçların ardından istifaya davet edilse de görevinden kesinlikle ayrılmayacağını açıklayan f.bahçe teknik direktörü vitor pereira'nın gitmesi için başlatılan psikolojik savaşta yeni bir aşamaya geçildi.

    fenerbahçe'nin sahip olduğu millenium evleri yerine istinye'de lüks bir konutta oturan pereira'ya bundan böyle kirasının karşılanmayacağı ve daireyi boşaltması gerektiği bildirdi. portekizli halen oturduğu rezidansta kalmaya devam ederse kirasını kendisi karşılamak zorunda kalacak.

    --- alıntı ---

    alın bunu inceleyin, o sıralar pek sesiniz çıkmıyordu. diliniz uzadı gene, kendinize o kadar güveniyorsanız bunu da leş gibi gündeminize meze yaparsınız. hatırlatmış olalım.
  • 1024
    kaliteyi tutturmuş belirli bir kısım hariç çoğu gerizekalı. yoksa basın toplantılarında sorulan sorular pek normal değil ya ortamı kızıştırıp haber yapmak için ya da direkt konu ile yüzeysel düşüncelere sahip oldukları veya sırf soru sorma hakkını kullanmak için saçmalıyorlar. zaten genel olarak medya denince akla hiç hoş şeyler gelmiyor. işin içine türk futboluda girince ortam tam bir bok çukuruna dönüyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın