ankara/ilef'te gazetecilik son sınıf öğrencisi olarak sizleri uyarmak istediğim bir konu var. basılı gazeteleri almak için verdiğiniz 50 kuruş 1 liralar o gazetenin dağıtım maliyetlerini karşılamak içindir. gazeteler parayı sayfalarına aldıkları reklamlardan kazanırlar. aldıkları reklamlara o kadar düşkündürler ki bugün yandaş gazete kimliği bu sebeple oluşmuştur. şöyle ki örneğin hükümete yakın büyük bir şirketten düzenli ve yüksek ücretli reklamlar alan bir gazete artık hükümeti eleştiremez. çünkü reklamveren gazetenin sahibi olmuştur artık. ya da muhalif kesimden reklam alan bir gazete de hükümeti güzelleyemez aynı mantık. spor alanında herhangi bir yandaşlık yok ancak o gazeteler de her buldukları reklama sarılıyorlar. bu yüzden tirajları çok yüksek olmak zorundadır.
o yüzdendir eskiden ronaldinho, messi, pires, juninho'nun sürekli türkiye'ye transfer olması. çünkü gazete ilgi uyandırıp satmalıdır. satış sayısı aldığı reklamdan kazanacağı geliri belirler. okuyucunun ne istediğini de tam bilmedikleri için herkesin ilgi gösterdiği isimler seçerler. ancak günümüzde bu olay birazcık değişmiş durumda. her ne kadar yine çağının gerisinde kalsa da internet gazeteciliği artık ana hedef oldu gazeteler için. internet gazeteciliğinde de ya özel reklam alanlarınız için şirketlerle iletişim kurup satış yapıyorsunuz yahut google adsense kullanıyorsunuz. google adsense ile aynı bölgede, aynı zaman diliminde farklı kişilere farklı reklamlar göstermek mümkün oluyor. üstelik siteyi ziyaret eden kişinin demografik bilgileri - ilgi alanları - internet geçmişi gibi veriler baz alınarak yapılıyor bunlar. o yüzden size fenerium reklamları değil gsstore reklamları gösteriliyor. yani eskiden gazetelerin elindeki tek veri satış sayıları iken şu an cinsiyet - yaş aralığı - tuttuğu takım - eğitim seviyesi - şehir/bölge - hangi saat aralıklarında daha çok okundukları gibi birçok veriye sahip ve bunlara göre reklamlar alıyorlar ve dahası reklamı almak için reklamverenle iletişime geçmelerine dahi gerek yok. buraya kadar ki niyetim birazcık önbilgi vermekti aslında.
işbu türk spor basını sizleri web sitesine çekmeli ve minimum belli bir süre orada tutmalıdır reklam ücretinin hesabına yatması için. o yüzden de sosyal medyayı iyi takip ediyorlar. burada sözlükte konuştuğumuz bir ismin ertesi gün haber olarak önümüze gelmesi durumu bundan kaynaklı. bir isim sosyal medyada ne kadar çok dolaşıyorsa o ismin sitenize trafik çekmesi o kadar yüksektir. ayrıca izledikleri yollar içinde yapay duyumcular yaratmak gibi şeyler de söz konusu. haberin kitlesini oluşturup daha sonra haberin kendisini yaratıyorlar. örneğin son zamanlarda bu kadar çok arda geldi, geliyor haberlerinin sebebi de budur. taraftar istemiyor ama gelişmeleri okuyor. o yüzden sürekli arda yazılıyor. basın toplantılarında soruluyor. ben hiçbir resmi ağızdan gelen açıklamada "teklif yaptık, bekliyoruz" dendiğini hatırlamıyorum. daha çok "arda iyi bir galatasaraylıdır" deniyor. muhtemelen ilgi var arda'ya ancak basının büyüttüğü kadar değil. ancak basın öyle bir yazıyor ki bitti bitecek. ardından nötrlemek için de arada "arda gelmiyor" diye haber yapılıyor. 2 hafta boyunca "arda geliyor" haberi okuyan sen ben rahatlamak için detayları okumak istiyoruz, siteye giriyoruz. ta ki 4 gün sonra girilecek "arda yeniden gündemde" haberine kadar. sitede trafik yaratmak için bu tarz gündemler bizzat basın tarafından yaratılıyor. gündem yaratacak gücü olmayan internet gazeteleri ise game of thrones 7. sezon 5. bölüm nasıl izlenir tarzı içerikler girip bunlar ile sahte trafikler çekmeye çalışıyorlar. örnek:
http://gss.gs/XjJ şimdi bunun sporla ne alakası var?
yani demem o ki; her gördüğünüz habere sırf sosyal medyada adı geçiyor diye; her gördüğünüz duyumcuya sırf 1-2 duyumu habere dönüştü diye inanmayın hemen. kişi olarak gazetecinin esas amacı haber vermek olabilir ancak kurum olarak gazetenin amacı para kazanmaktır. ve iş dünyasında para kazanmak için onurunuzu satsanız size kimse neden sattın demez, kaça sattın der. her yol mübahtır.