• 88
    ön not: bu entry'yi hazırlamak için 2-2,5 saatlik bir emek verdim. umarım faydalı ve yardımcı olur :)

    teniste gripve raket tutuş (grip) şekilleri üzerine herhangi bir yazıya rastlamadım. bundan dolayı bu konuda bazı bilgiler vermek istiyorum.

    teniste grip dediğimiz terim 2 farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. birincisi raketin sapına sarılan ve oyuncunun tutuşunu daha iyi kılan plastik malzemedir. main grip ve o main grip'in üzerine sarılan overgrip olmak üzere 2 farklı grip çeşidi olmak ile birlikte basitleştirmek adına sanki tek bir grip varmış gibi düşünülerek grip sarmanın mantığı şöyle anlatılabilir: fazla kalın bir grip sarmak -özellikle küçük elli oyuncular için- raketin tutuşunu zorlaştırır ve vuruşlarda daha fazla kas gücü gerektirirken, gribin olması gerekenden daha ince olması da tenisçi dirseği gibi çeşitli sakatlıklara sebep olur. kısacası grip dediğimiz ve raketin sapına sarılan plastik malzeme uygun bir sap kalınlığı yaratırken aynı zamanda daha konforlu bir tutuş sağlar. aşağıdaki fotoda main grip üzerine sarılan overgrip örneğini görüyoruz.

    https://blog.decathlon.com.tr/...AL_WHITE_8211533.jpg

    şimdi asıl gelmek istediğim konu olan raket tutuş şekillerine ve o anlamda kullanılan grip terimine geçelim. bu noktadan sonra grip olarak kullandığım kelimenin raket tutuş şekli anlamına geldiğini belirteyim.

    tahmin edildiği üzere profesyonel tenis oyuncuları tarafından raket gelişigüzel bir şekilde tutulmamaktadır. bazı amaçlar ve alışkanlıklar çerçevesinde tenis raketi forehand ve backhand kanadında farklı tutuş şekillerinde tutulabilmektedir. öncelikle raketin top ile temas eden kısımlarını yere dik bir şekilde tuttuğumuzda sapının aldığı görüntü şu şekilde olacaktır:

    https://i1.wp.com/...334%2C3334&ssl=1

    burada açıklamak istediğim nokta oktagonal olan raket sap altındaki köşegenlere verilen numaraların ne anlama geldiği konusudur. eğer siz sol elli bir oyuncu iseniz oradaki numaralar saatin ters yönünde ilerleyecektir. yani şöyle:

    https://protennistips.net/...ips-bevels-guide.jpg

    yavaştan direkt forehand tutuşları ile asıl anlatmak istediğim noktaya giriş yapmaya çalışıyorum. elinizin işaret parmağının eklemi olan noktanın (index knuckle) raketin 1'den 8'e kadar giden köşegenlerinden hangisine denk geldiğine göre tutuş şeklinin ismi farklılaşmaktadır. işaret parmağınızın ekleminin bitiş noktası yaklaşık olarak elde şu konumda bulunmaktadır (heel pad konusuna şimdilik girmiyorum. ona backhand kanadında bakacağız):

    https://protennistips.net/...alm-tennis-grips.jpg

    forehand kanadı için konuşmak gerekirse raketi tuttuğunuzda index knuckle kısmınız 2 numaraya denk geliyor ise continentalgrip, 3 numaraya denk geliyor ise eastern grip, 4 numaraya denk geliyor ise semi-western grip ve 5 numaraya denk geliyor ise western grip yapıyorsunuz anlamına gelmektedir. şöyle bir gif ile her forehand tutuşunun üç aşağı beş yukarı nasıl bir pozisyonda gerçekleştiğini gösterebiliriz:

    https://cdn.tenniscompanion.org/...grip-transitions.gif

    şimdi her tutuşun biraz tarihçesine, kendine özel avantajlarına ve dezavantajlarına gelelim. tenisin ilk yıllarını domine eden continental tutuş ile başlayalım:

    continental grip: bahsettiğim gibi continental tutuş tenisin ilk yıllarını (özellikle 1920 öncesi dönem) domine eden ve her oyuncu tarafından kullanılan en -tırnak içinde- muhafazakar raket tutuş şeklidir.

    avantajları:

    - özellikle alçaktan gelen toplara vuruş konusunda oyuncuya ciddi bir rahatlık sağlar.
    - vuruştan vuruşa (forehandden backhande veya tam tersine geçişlerde) raket tutuş şeklinin değişmemesine veya çok ufak miktarlarda değişmesini sağlar. böylelikle oyuncu zamandan kazanmış olur ve forehand ve backhand harici vole vb. gibi vuruşlarda oyuncuya esneklik sağlar.

    dezavantajları:

    - top ile topspin üretme konusunda oldukça zayıf kalmaktadır. bundan dolayı günümüz sporcularında pek fazla bu tutuş şekline rastlamayız.
    - raket ile güç üretme şansını minimize etmektedir.
    - yüksek toplarda raket üzerindeki kontrolü zorlaştırmaktadır.

    1974 yılına kadar wimbledon, avustralya açık ve amerika açık gibi tenisin başlıca 4 büyük turnuvasının 3'ü çim zeminde oynandığından dolayı ve oyuncular çoğunlukla zeminden kaynaklı olarak az seken toplarla mücadele verdiler ve raketlerin tahta raket olmasından dolayı hem küçük kafalı olmaları hem de top spine çok müsade etmemelerinden ötürü continental tutuş şekli varlığını 70'li yılların ortalarına kadar sürdürdü.

    continental tutuş ile ilgili fotolar:

    https://cdn.tenniscompanion.org/...rom-behind-guide.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...om-side-upgright.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...-view-from-above.png

    eastern grip:

    continental tutuştan sonra tenis dünya'sında ilk ortaya çıkan tutuş şeklinde eastern tutuştur. her ne kadar oyuncular biraz biraz 1920'li yıllardan sonra continental tutuştan vazgeçiyor olsalar da, eastern tutuşun oyuncular arasında gerçek anlamda yaygınlaşması ve continental tutuşun dominasyonuna son vermesi 1970'li yıllarda bjorn borg efsanesinin eastern tutuşu tercih ettiği yıllara kadar beklemiştir.

    avantajları:

    - continental tutuşa göre çok daha kabul edilebilir seviyede topspin üretimi sağlaması.
    - servis voleler için uygun bir şekilde grip değişimi sunması.
    - başlangıç seviyesi için öğrenmenin kolay olması.
    - hızlı zeminlere olan uygunluğu.

    dezavantajları:

    - continental tutuşa göre topspin konusunda çok daha iyi bir iş çıkartsa da western tutuşlara göre geride kalması.
    - halen yüksek toplar için çok da rahat bir konfor sunamaması.
    - baselinedan yapılan agresif savunmalara ve baseline mücadelesine çok uygun olmaması.

    1980'lerin sonlarına kadar eastern tutuş tenis dünya'sında dominasyonunu sürdürmüştür. ta ki andre agassi kortlarda boy gösterene kadar.

    eastern tutuş ile ilgili fotolar:

    https://cdn.tenniscompanion.org/...rom-behind-guide.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...om-side-upgright.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...-view-from-above.png

    semi-western grip:

    artık biraz daha günümüze doğru geldik. semi-western grip, western grip ile eastern grip arasında bulunan ve 90'lardan itibaren oldukça ünlenen bir tutuş şekli. halen profesyonel oyuncular arasında en çok tercih edilen tutuş şeklidir.

    avantajları:

    - topspin konusunda başarı sağlaması.
    - hızlı tutuş şekli değişimi (western'a göre).
    - tüm kortlara ve baseline oyununa uygun bir tutuş sağlaması.
    - yüksek toplara karşı ideal bir savunma imkanı vermesi.

    dezavantajları

    - alçak gelen toplara karşı eastern tutuşa göre yeterli konfor sağlayamaması.

    günümüzde bu tutuşu novak djokovic, serena williams gibi oyuncuların tercih ettiğini biliyoruz. eskiden ise martina hingis ve andre agassi gibi efsaneler bu tutuşu tercih ederdi ve bir önceki paragrafta bahsettiğim gibi halen en çok tercih edilen tutuş şekli.

    semi-western tutuş ile ilgili fotolar:

    https://cdn.tenniscompanion.org/...rom-behind-guide.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...p-view-from-side.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...-view-from-above.png

    western grip:

    bu tutuş şekli forehand tutuşları içindeki son ana tutuş olarak göze çarpmaktadır. ayrıca en ekstrem tutuş şekli olarak oyunculara maksimum topspin üretimi imkanı vermektedir.

    avantajları:

    - maksimum topspin.
    - yavaş zeminler (toprak) için çok ideal olması.
    - baseline oyunu için ideal olması.
    - yüksek toplar için ideal olması.

    dezavantajları

    - tutuş değiştirme hızının yavaş olması.
    - başlangıç seviyesindeki oyuncular için öğrenmesinin zorluğu.
    - çoğu zaman alçak toplara oyuncuların çözüm üretmekte zorlanması.

    bildiğim kadarıyla jim courier bu tutuş şeklini kullanırdı. herkesin aklında tabiki nadal kesin bunu kullanıyordur düşüncesi var fakat oyuncular çoğu zaman net olarak eastern, semi-western veya western kullanmıyorlar. bunun yerine index knuckle kısımlarını kısmen semi-western, kısmen de western olacak şekilde konumlandırıyorlar. mesela nadal için 2/3 western, 1/3 semi-western forehand tutuşu tercih ediyor diyebiliriz.

    western tutuş ile ilgili fotolar:

    https://cdn.tenniscompanion.org/...rom-behind-guide.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...om-side-upgright.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...-view-from-above.png

    bunlara ek olarak bir de hawaiian grip denilen pek yaygın olmayan ve muhtemelen sakatlığa sebep olacak ekstrem bir tutuş literatürde mevcut. bu tutuşa göre index knuckle'ınız bevel 6'da yer alıyor. o nasıl bir tutuş tasavvur etmek zor.

    profesyonel seviyedeki oyunculardan örnekler verecek olursak:

    roger federer --> eastern tutuşun günümüzdeki teniste herhalde açık ara en iyi örneğidir. her ne kadar bazıları federer saf bir eastern forehand tutuşuna sahip değil kısmen eastern kısmen semi-western dese de benim izlediğim kadarıyla federer %100 eastern tutuşa sahip.

    novak djokovic--> nadal için bahsettiğim durum sanıyorum djokovic'de de geçerli. kısmen semi-western, kısmen western tutuş tercih ediyor. bazı kaynaklarda ise direkt semi-western tutuşu tercih ettiği belirtilmiş.

    rafael nadal --> zaten bahsettim. 2/3 western, 1/3 semi-western diyebiliriz.

    rod laver ve bill tilden --> eskilere gittiğimizde continental tutuşu görüyoruz.

    jack kramer --> continental ile eastern arası bir noktada.

    pete sampras --> saf eastern'cılardan.

    andy roddick --> büyük oranda western bir tutuşa sahip oyunculardan hemen hemen saf western'cı diyebiliriz.

    kei nishikori --> emin olmamakla beraber roddick'e oldukça benzer bir tutuşu olduğundan western'a yakın bir tutuşu var diyebiliriz.

    victoria azarenka, maria sharapova, serena williams, lleyton hewitt, fernando gonzales, andy murray, robin soderling, andre agassi, fernando verdasco, juan martin del potrove nikolay davydenko --> saf semi-western tutuşçulardan

    dominic thiem ve amélie mauresmo --> bu oyuncular da semi-western ile western arasında bir noktada.

    kim clijsters ve sam stosur --> roddick'e benzer bir tutuşları var. neredeyse western ama içinde semi-western'dan da bir şeyler barındırıyor.

    tahmin ettiğimden epey uzun oldu ama şimdi backhand'e geçiyoruz.

    backhand tahmin edildiği üzere birçok oyuncunun zayıf tarafıdır. eğer bir novak djokovic değilseniz rakibiniz forehand'inize vurmaktansa topu backhand kanadınıza yollamayı tercih edecektir. öncelikle tek el ve çift el backhand'den biraz bahsetmek lazım. tenisin eski dönemlerinde (1968'deki açık dönemden öncesi) oyuncular tek el backhand haricinde başka bir vuruş şekli kullanmıyorlardı. yani çift el backhand diye bir tabir literatürde yoktu bile. yeniliklerin adamı olan bjorn borg ile birlikte çift el backhand literatüre girmeye başladı ve devamında chris evert, jimmy connors gibi oyuncularla iyice yaygınlaşır oldu. şu anki tenise baktığımızda ise erkeklerde %90 civarında çift el backhand kullanılırken, kadınlar tarafında bu oran daha dramatik: %97-98 oranında çift el backhand şeklinde.

    çift el backhand'in avantajları:

    - öğrenmesi kolay.
    - kontrolü daha mümkün.
    - ekstra güç yüklenebiliyor.

    çift el backhand dezavantajları:

    - bazen zamanlama konusunda tek ele göre daha dezavantajlı konumda.
    - açılı toplarda tek ele göre daha az esnek.

    çift el backhand tutuşu ile ilgili fotolar:

    https://cdn.tenniscompanion.org/...nd-upright-guide.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...d-view-from-side.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...-view-from-above.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...nd-upright-guide.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...d-view-from-side.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...-view-from-above.png

    bu yazını başlarında heel pad'e backhand bölümünde geleceğiz demiştim. şimdi onu açıklamanın tam sırası. eğer birçok oyuncu gibi siz de çift el backhand tercih ediyor iseniz dominant olmayan eliniz olan (sağ elinizi kullanıyor iseniz bu el sol eldir) elin, heel pad bölgesini backhand vururken 6-7 bevel civarına yerleştirmeniz gerekmektedir. hemen üstteki ilk fotoda sağ eli 2'ye, 4. fotoda da sol eli direkt 7'ye yerleştirmiş fakat birazdan inceleyeceğimiz backhand tutuşlarına göre bunlar değişiklik gösterebilecek.

    biraz da tek el backhandden bahsedelim. kadınlarda wta sıralamasında ilk 50'de bulunan hiçbir oyuncu tek el backhand kullanmazken erkeklerde atp sıralamasında ilk 20'de bulunan 5 oyuncu tek el backhand kullanmaktadır. roger federer, stan wawrinka, richard gasquet gibi veteranların yanında dominic thiem ve grigor dimitrov gibi yıllardır atp seviyesinde boy gösteren oyuncular bu vuruşu tercih etmektedir. ek olarak yeni nesil genç yıldızlardan stefanos tsitsipas ve denis shapovalov da tek el backhand vuruşu etkili bir şekilde kullandığı bilinmektedir.

    tek el backhand avantajları:

    - toplara ulaşma konusunda avantaj sağlamaktadır.
    - açılı vuruşlar konusunda daha cömerttir.

    tek el backhand dezavantajları:

    - fazlaca güç ve koordinasyon gerektirdiğinden dolayı öğrenmesi zaman alıcıdır.
    - servisleri tek el backhand ile karşılamak çift ele göre daha zordur.
    - yüksek toplara karşılık vermek zordur.
    - open stance pozisyonunda (ayak uçlarının fileye doğru baktığı pozisyon olarak ifade edebilirim. tek el backhand vuran oyuncular vuruş yaparlarken %99 oranında ayaklarını file ile paralel -yanal pozisyonda- tutarak vuruş yaparlar.) vuruş yapmak zordur.

    tek el backhand tutuşu ile ilgili fotolar:

    https://cdn.tenniscompanion.org/...rom-behind-guide.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...om-side-upgright.png
    https://cdn.tenniscompanion.org/...-view-from-above.png

    çift el backhandde de söylediğim gibi üstteki ilk fotodaki gibi* tutmak zorunlu değil. backhand kanadında sağ elliler index knuckle kısmı 8, 1 veya 2 pozisyonunda tutulabilmektedir. 2 pozisyonu continental grip, 1 pozisyonu full eastern grip (veya yalnızca eastern grip olarak da geçer), 8 pozisyonu ise semi-western grip'i ifade etmektedir. şimdi bu tutuş şekillerini inceleyelim:

    continental grip:

    forehand kanadında olduğu gibi backhand kanadında da bevel 2'den yapılan tutuş continental tutuş olarak adlandırılır.

    avantajları:

    - zamanlaması kolaydır.
    - slice, yarım vole ve alçak toplarda iyi performans verir.

    dezavantajları:

    - yüksek topları karşılamak bu tutuş ile zordur.
    - topspin üretmek pek mümkün değil.

    full-eastern grip:

    index knuckle'ın bevel 1'e denk geldiği vuruş şeklidir.

    avantajları:

    - topspin ve agresif vuruşlar için yeterlidir.
    - continental grip'e göre slicelar konusunda bir miktar geride kalsa da halen yeterli seviyede slice vurma rahatlığı sağlamaktadır.

    dezavantajları:

    - yüksek topları için yeterli değildir ve bundan dolayı çoğu oyuncu yüksek topları slice ile karşılama seçeneğine gitmektedir.
    - zamanlamasını ayarlamak bir miktar zorlayıcıdır.

    eastern tutuş şeklini "full-eastern grip" olarak ifade etmemin sebebi bazı oyuncuların %50 bevel 1, %50 bevel 2'de veya %50 bevel 8, %50 bevel 1'de tutarak aslında "modified eastern grip" ve "strong eastern grip" adı verilen backhand tutuşunu tercih ettikleri sıkça karşılaşılan bir durumdur. bundan dolayı eastern tutuşu modified, full ve strong diye 3'ye ayırmak mümkün olacaktır. bevel 1 ve bevel 2'nin arasında tutularak kullanılan backhand tutuşunda hem zamanlama konusunda bir miktar daha iyi bir sonuç elde edilebilir hem de saf continental vuruşa göre daha çok topspin ve agresif vuruş imkanı kazanılabilir. bevel 8 ve bevel 1'in arasında tutulan gripte ise saf semi-western tutuş kadar topspin üretimi olmasa da yine de yüksek miktarda topspin üretmek mümkündür.

    semi-western grip:

    index knuckle'ın bevel 8'de konumlandığı backhand tutuşudur. backhand kanadındaki en ekstrem tutuş olmakla beraber oyunculara yüksek bir topspin imkanı tanımaktadır. günümüzde pek kullananı olmayan bu tutuşun avantajları ve dezavantajları şöyledir.

    avantajları:

    - omuz üstünden gelen toplara bile vuruş şansı tanır.
    - yüksek topspin imkanı.

    dezavantajları:

    - zamanlamasını yapmak oldukça zordur.

    profesyonel seviyedeki oyunculardan örnekler verecek olursak:

    roger federer --> bildiğim kadarıyla federer full-eastern backhand vurmaktadır fakat index knuckle bölgesi bevel 1'in bevel 2'ye yakın kısmında durmaktadır. yani full-eastern ile modified eastern arası bir konumda bulunuyor.

    james blake ve feliciano lopez --> continental grip kullanıyorlar.

    grigor dimitrov, dominic thiem ve stan wawrinka --> modified eastern tutuşu tercih ediyorlar.

    fernando gonzalez ve richard gasquet --> strong eastern tutuşu kullanıyorlar.

    gustavo kuerten ve justine henin --> semi-western tutuşun nadir örneklerinden.

    rafael nadal --> eastern ile strong eastern arası bir tutuş kullanıyor diye biliyorum.

    tommy robredo --> eastern grip.

    oyunculardan verdiğim örnekler genellikle tek el backhand kullananlardan oldu. açıkçası ben de tek el kullandığım için biraz onlara iltimas geçtim. genel olarak tenisteki griplerle ilgili söyleyeceklerim bunlar. sanıyorum atladığım bir nokta olmadı. son olarak aslında grip tutuşundan ziyade oyuncuların 'footwork' denilen topa göre pozisyon almaları onları en rahat ettiren unsurdur. tabiki her grip şeklinin kendine göre avantantajı ve dezavantajı var fakat eğer bir oyuncu yeterli atletizme ve çevikliğe sahip değilse ve dolayısıyla topa uygun olacak şekilde kendi pozisyonunu kortta konumlandıramıyorsa tutuş şeklinin çok da fazla bir anlamı kalmayacaktır.
  • 77
    oynandığı zeminler hakkında bilgi vermek istediğim spor.

    bilindiği üzere roland garros toprak zeminde, wimbledon çim zeminde, us open ve aus open sert zeminlerde oynanıyor.

    öncelikle toprak zemin ile başlayayım. kiremit tozundan oluşturulan bu zemin hepsinin içinde en yavaş olanı, bu yüzden de ofansif ve hızlı oyuncuların kabusu olan bir zemin. karşıdan gelen top zemine vurduğu zaman hem hız kaybeder hem de normalde olduğundan daha fızla sıçrar ki çoğu zaman bel seviyesinin üstüne kadar yükselir. o yüzden kort içerisinde topu karşılamak zor olur ve oyuncular genelde baseline denilen çizgi gerisinden karşılarlar. burada yükselerek gelen topa gerilerden iyi ve güçlü bir vuruş yapabilen, (ki bunlar iyi savunmacı diye bilinen tenisçilerdir) ve özellikle de güçlü bir backhand'i olan tenisçiler çok avantajlıdır. rafael nadal zaten bu yüzden bu zeminin kralıdır. oyun tarzı için yaratılmış bir zemindir adeta. dominic thiem, stanislas wawrinka, alexander zverev ve genel olarak kökten yetişme ispanyol ve italyan tenisçiler bu kortlarda daha iyidir.

    çim zemin ise en hızlı tenisin oynandığı zemindir. bu kortta iyi servis atanlar çok avantajlıdır çünkü top özellikle zemine de çarptıktan sonra çok hızlanır ve return yapacak oyuncunun çok hızlı hamlede bulunması gerekir. bu yüzden de toprak kortta çok uzun ralliler görünürken bu zeminde çok kısa oyunlarla sayılar gelir. karşıdan gelen top ise toprak zemindeki durumun tam tersine çok sıçrayıp yükselmez bu da her ne kadar servis için avantaj yaratsa da uzun boylu tenisçileri çok zorlayan bir durumdur. bu zeminde en önemli noktalardan birisi iyi bir bir önseziye sahip olup erken hareket etmek ve rakibin hareket alanını kısıtlayıcı olduğu için teknik bir oyun her zaman avantajlıdır. bu yüzden bu zeminde roger federer veya grigor dimitrov gibi oyuncular daha etkilidir.

    sert zemin ise daha önce yazdığım gibi hem amerika açık'ta hem de avustralya açık turnuvalarında kullanılmaktadır fakat iki zemin birebir aynı değil. kullanılan malzemeye bağlı olarak (temeli akrilik bazlı olması) avustralya'da topun sıçraması amerika'dakine göre biraz daha fazla. sert kort özellikle hücumcu ve topa sert vuran oyuncular için çok iyi olmakla beraber topun biraz daha sıçraması hücumcu özelliğin yanında atletik yapısı üst düzeyde olan oyuncuları bir adım öne çıkarır. bu da direkt olarak akıllara novak djokovic'i getiriyor.

    amerika'daki sert zemin ise yine kullanılan malzemeden dolayı (akrilik malzemeye ek olarak kauçuk karışımı da olması) hem sert vuruşların yapılmasına hem de topun sıçraması ortalama olarak bel çevresine geldiği için güçlü vuruşları olan hücumcu oyuncuları ön plana çıkarır. bu konuda en iyi iki örnek burada şampiyonluk yaşamış juan martin del potro ve marin cilic 'tir.
  • 99
    dünya çapında 1 milyarı aşkın izleyici ile en fazla izlenen 4. spor olmasına rağmen yayın hakları gelirlerinde hokey, golf, beyzbol gibi sporların ardında kalarak yalnızca %1.3'lük pay alabilmiş spordur.

    https://pbs.twimg.com/...g&name=4096x4096

    bunun altında yatan sebepler muhtemelen şunlardır:

    1- teniste itf, atp, wta gibi birden fazla baş kurumun olması ve bir birlik olmaması. dolayısıyla farklı yayıncıların farklı turnuvalar için yayın haklarını satın almaları. en basitinden bizde wimbledon hariç diğer slamler eurosporttayken wimbledonssport ve trt spor yıldız ekranlarından izleyebiliyoruz. birkaç sene öncesine kadar wimbledonbein sports yayınlıyordu. bunun haricinde kalan masters, 500'lük ve 250'lik turnuvalar için ise yayın hakları oldukça dağınık ve hatta birçoğunun yayını söz konusu değil. challenger ve daha alt seviye turnuvalar için yayın zaten hak getire.

    2- futbol, basketbol gibi sporların ne kadar uzunlukta olacağını biliyor iken tenis maçı 60-70 dakika da sürebilir, 5 saat de. tenis için bu belirsizlik diğer bir problem. slamler yekparelik adına 5. sete de tie-break getirmiş olsa da maçların uzunluğu halen göreceli durumda.

    3- genel bir lig usulü şampiyonluk modelinden ziyade turnuvalar üzerinden ilerleyen bir spor dalı. muhakkak wimbledon başta olmak üzere slamleri kazanmak sporculara muazzam bir prestij getiriyor fakat birçok izleyici tarafından slamler haricindeki turnuvaların izlenmemesi sebebiyle turnuvaları kazananlar genel anlamda izleyiciler açısından diğer sporlardaki "dünya şampiyonluğu" etkisini yaratmıyor olabilir.

    4- formula 1'in aksine spora yeni ilgi duyanlar için karmaşık bir yapı söz konusu. aslında bu birinci madde ile de ilintili çünkü atp ve wta yapılarının ayrı olması ve sonucunda puanlama sistemlerinin, turnuvaların, turnuva tarihlerinin, para ödüllerinin vb. sofistike hale gelmesi spora yeni ilgi duyan açısından oldukça zorlayıcı olabilir. formula 1'de ise yılda belli sayıda yarış var ve pilotların yarışı bitirme sırasına göre verilen puanların kümülatif toplamı üzerinden şampiyon belirlenir. tenisteki puanlama yapısı ise oldukça komplike.

    5- medya faktörünün tenis için doğru kullanılamaması da bir diğer faktör. youtube kanalında özel girişimler hariç baş üstü maçların özetlerini bulmak yıl 2022 olmasına rağmen halen bazen zorlayıcı olabiliyor. roland garros gibi bazı turnuvaların çeşitli sebeplerden ötürü bazı medya içeriklerini kısıtlaması da söz konusu.
  • 59
    yurdum insanının mal bir spor olarak nitelediği, hatta kendi kriterine göre spordan saymadığı.

    yurdum insanı bilmez ki sporun tanımının "bedeni veya zihni geliştirmek amacıyla kişisel veya toplu olarak gerçekleştirilen, bazı kurallara göre uygulanan hareketlerin tümü" olduğunu. düşünmez ki tenisin en üst düzey konsantrasyon gerektirdiğini ve en ufak gereksiz gürültünün sporcunun oyununu ciddi negatif etkileyeceğini. aklına getirmez ki sporun seyirci tarafından değil, sporcu tarafından yapıldığını. ona göre spor dediğin futbol, basketbol, biraz da voleybol. neden? çünkü orada taraftar bağırıyor.

    bu kafayla bu ülkeden zor çıkar dünya çapında tenisçi zaten.
  • 18
    türkiye de genelde yaşı ilerlemiş kesimin tercih ettiğidir. bu yüzden ülkemizde yapılan çoğu tenis kortu ilgisizlik sonucu çürümüştür. ülkemizdeki gençlerin tek bildiği spor dali futbol olmasaydı belki de dünya sıralamasında ilk 50 de bir kardeşimiz olabilirdi. malesef biz tenis kortu bulduğumuzda bile ortadaki engeli kaldırıp 2 taş koyup futbol maçı yapıyoruz.
  • 102
    oynaması çok ama çok zor bir spor. tenis izlemeyi severim, önemli tenisçilerin grand slam maçlarını kaçırmam. tabi ben ekran karşısında federer, nadal gibi efsaneleri izlerken nasıl muazzam sporcular olduğunu idrak edememiştim, ta ki tenis oynamayı deneyene kadar.

    yıllar önce, düzenli tenis kursuna giden 2 arkadaşın davet etmesiyle korta gittim, varır varmaz elime raket alıp hadi başlayalım dedim, hoca ve arkadaşlar ‘sen napıyosun olm’ bakışı atınca şaşırdım tabi, sonra hoca dedi ki ‘biz topa vurulmadan önce sadece 1 ay raket nasıl tutulur dersi veriyoruz!’. gerçekten de en basit, en başlangıç seviyesi vuruşları bile yapamadım, kendi elimdeki topu bile havaya atıp raketle birkaç metre öteye düzgün şekilde fırlatmayı başaramadım. bunları yaparken kan ter içinde de kaldım, yani son derece yorucu aynı zamanda.. işte o gün bugündür tenis oynamanın nasıl bir şey olduğunu anladım, hatta o günden sonra hülya avşar’ın bile mükemmel bir tenisçi olduğunu farkettim*.
  • 92
    çocukken oynamaktan en hoşlandığım spor dalıydı. ayrıca yetenekli olduğum ender branşlardan da biriydi. hatta içimde ukte kaldı ülkeyi temsil edip başarılar getirdiğim günlerin rüyalarını görürdüm. tipik türk aile düşünce yapısına maruz kalaraktan ''türkiye'de tenisçi mi var yaaa oku sen oku'' laflarına maruz kalarak şevkim de kırıldı. okuduk bir bok olamadık bari tenisçi olsaydık en azından diri bir vücudumuz olurdu. amatör olarak oynuyoruz işte orda burda. allah nasip eder de çocuğum olursa kesinlikle kendini bulabileceği bir spor alanına yönlendireceğim.
  • 45
    hafta sonu arkadaşlarla tenis üzerine konuşurken, 1990'ların tenisinde rekabetin daha fazla olduğunu iddia etmem üzerinde, son yıllarda çok daha fazla rekabetin olduğu cevabını aldım. bunun üzerinde atp dünya sıralamasını (aşağıda ilk beşleri yazdım - http://www.atpworldtour.com/...r-End-Rankings.aspx) inceledim ve bulgularım iddiamı destekliyor:

    - 1991 ve 1992 yıllarında ilk ikide aynı kişiler var ama sıralama yer değiştirmiş: stefan edberg ve jim courier
    - 1994 ve 1995 yıllarında ilk iki sıralaması aynı: pete sampras ve andre agassi
    - 2003 ve 2004 yıllarında ilk ikide aynı kişiler var ama sıralama yer değiştirmiş: andy roddick ve roger federer
    - 2005, 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010'da ilk sırada aynı kişiler var, sadece 2008 ve 2010'da birinci ve ikilnci yer değiştirmiş: roger federer, rafael nadal ve novak djokovic.
    - 2008, 2009 ve 2010'da ilk döt sırada aynı kişiler var: roger federer, rafael nadal, djokovic, novak ve andy murray.
    - federer'in rakiplerinden sadece andy roddick ve rafael nadal birinci sıraya yükselebilmiş.
    - federer, ilk beş içinde olduğu 2003-2010 arası dönemde sadece birinci ve ikinci sırada yer almış.
    - pete sampras ilk beş içinde olduğu 1992-2000 arası dönemde 1992, 1999 ve 2000'de olmak üzere üç kez üçüncü olmuş.
    - pete sampras'ın birinci olduğu 1993-1998 arası dönemde 5 farklı kişi ikinci olmuş: michael stich, andre agassi, michael chang, patrick rafter ve marcelo
    rios.

    1990: 1 edberg, stefan 2 becker, boris 3 lendl, ivan 4 agassi, andre 5 sampras, pete

    1991: 1 edberg, stefan 2 courier, jim 3 becker, boris 4 stich, michael 5 lendl, ivan

    1992: 1 courier, jim 2 edberg, stefan 3 sampras, pete 4 ivanisevic, goran 5 becker, boris

    1993: 1 sampras, pete 2 stich, michael 3 courier, jim 4 bruguera, sergi 5 edberg, stefan

    1994: 1 sampras, pete 2 agassi, andre 3 becker, boris 4 bruguera, sergi 5 ivanisevic, goran

    1995: 1 sampras, pete 2 agassi, andre 3 muster, thomas 4 becker, boris 5 chang, michael

    1996: 1 sampras, pete 2 chang, michael 3 kafelnikov, yevgeny 4 ivanisevic, goran 5 muster, thomas

    1997: 1 sampras, pete 2 rafter, patrick 3 chang, michael 4 bjorkman, jonas 5 kafelnikov, yevgeny

    1998: 1 sampras, pete 2 rios, marcelo 3 corretja, alex 4 rafter, patrick 5 moya, carlos

    1999: 1 agassi, andre 2 kafelnikov, yevgeny 3 sampras, pete 4 enqvist, thomas 5 kuerten, gustavo

    2000: 1 kuerten, gustavo 2 safin, marat 3 sampras, pete 4 norman, magnus 5 kafelnikov, yevgeny

    2001: 1 hewitt, lleyton 2 kuerten, gustavo 3 agassi, andre 4 kafelnikov, yevgeny 5 ferrero, juan carlos

    2002: 1 hewitt, lleyton 2 agassi, andre 3 safin, marat 4 ferrero, juan carlos 5 moya, carlos

    2003: 1 roddick, andy 2 federer, roger 3 ferrero, juan carlos 4 agassi, andre 5 coria, guillermo

    2004: 1 federer, roger 2 roddick, andy 3 hewitt, lleyton 4 safin, marat 5 moya, carlos

    2005: 1 federer, roger 2 nadal, rafael 3 roddick, andy 4 hewitt, lleyton 5 davydenko, nikolay

    2006: 1 federer, roger 2 nadal, rafael 3 davydenko, nikolay 4 blake, james 5 ljubicic, ivan

    2007: 1 federer, roger 2 nadal, rafael 3 djokovic, novak 4 davydenko, nikolay 5 ferrer, david

    2008: 1 nadal, rafael 2 federer, roger 3 djokovic, novak 4 murray, andy 5 davydenko, nikolay

    2009: 1 federer, roger 2 nadal, rafael 3 djokovic, novak 4 murray, andy 5 del potro, juan martin

    2010: 1 nadal, rafael 2 federer, roger 3 djokovic, novak 4 murray, andy 5 soderling, robin
  • 79
    teklerde 2018 sezonu bitmiştir. 1.5 aylık aradan sonra 2019 başında brisbane, sydney ve auckland 250 turnuvalarıyla başlayıp ocak ayı ortasında ilk grand slam olan avustralya açık ile devam edecektir.

    2018 sezonuna bakacak olursak ilk 5'teki oyuncular için çok büyük gelgitler oldu. djokovic sakatlık dönüşünde yılın ilk 6 ayında şamar oğlanına dönmüş ve gelenin gidenin yendiği, hatta artık kariyer bitti gözüyle bakılırken sistemi ile artık iyice boka sarmış wimbledon imdadına yetişti ve onun verdiği momentum ile ardından katıldığı bütün büyük turnuvalarda rakiplerini sürklase ederek üst üst şampiyonluklarla çok sağlam bir dünya 1. numarası pozisyonu elde etti. 2019 başında savunacağı puan yok neredeyse ve bu bölümde toplayacağı puanlar 2019 yılını 1 numara bitirmesi için bile yetebilir.

    roger federer tam artık yaşlandı bırakacak derken 2018 sezonuna üst üste 17 maç kazanarak, üstelik harika bir oyu sergileyerek başladı indian wells masters finalinde del potro'ya yenildikten sonra o da momentumunu kaybetti ve ardında kendi çapına göre elle tutulur bir başarı gelmedi.

    rafael nadal toprak sezonunun başlamasıyla efsane seviyesine tekrar çıktı ve o 2-3 aylık süreçte kimse yanına bile yaklaşamadı. en zorlandığı turnuva olan wimbledon'da bile turnuvanın saçma yapısı ve kuralları yüzünden mağdur edilmese belki de orada da şampiyon olacaktı. ama amerika açık'ta yaşadığı sakatlıkla birlikte sezonu kapatmak zorunda kaldı.

    juan martin del potro belki de sezon genelinde istikrarlı olan tek oyuncuydu. hemen her turnuvada ortalamanın üstünde bir performans ve belli seviyelerin üstüne çıktığı anlar gösterdi. büyükler baş edebilen belki de tek tenisçiydi. kariyerinin ilk masters şampiyonluğunu federer'i yenerek aldı. roland garros ve wimbledon'da en iyi tenisini oynayan nadal'a takıldı ama her iki turnuvada da nadal'ı sonuna kadar zorladı. amerika açık'ta finale kadar geldi ama gücü yetmedi ya da uzun yıllardır beklediği bu anın psikolojik baskısı altında ezildi. tam sezon sonu asya turnuvalarında kariyerinde ilk defa dünya 2 numarası olmaya ramak kalmışken diz kapağını kırdı ve sezonu kapattı. ne zaman geri döneceği de belli değil :(

    alexander zverev bu grubun içerisinde en istikrarsız olanıydı. önceki sezon gösterdiği harika performansın zaman zaman üzerinde zaman zaman ise çok aşağısında performans gösterdi. toprak kortta nadal'ı yenerken grand slamlerde no name oyunculara karşı rahat teslim olduğu maçlar da oynadı. ama sene sonu atp finallerinin finalinde djokovic'i yenerek kariyerinin en büyük turnuvasını kazandı ve buradan topladığı 1200 puanla sezonu 4. sırada kapattı.

    sezon için bence en büyük hayal kırıklığı dominic thiem oldu. aşk işlerini kendini biraz fazla kaptırdı zaar. sezonun büyük bölümünü sakat geçiren andy murray, kei nishikori ve stanislas wawrinka'nın eksiklikleri hissedildi. sezonu 6. sırada tamamlayan kevin anderson ise en dikkat çekici oyuncuydu.
  • 51
    tenisoyunu.org'dan alintidir:

    --- alıntı ---

    futboldan tenis'e bir darbe daha
    ülkemizde yapılacak olan wta championships turnuvası 25 -30 ekim de düzenlenecek olmasına rağmen
    türkiye futbol federasyonu ise bu önemli organizasyona gölge düşürmeye hazırlanıyor türkiye de önemli bir yere
    sahip olan bjk-fb maçlarını birini 26-27-28 ekim gibi oynatacakların açıkladılar bu nedenle tenisteki bu organizasyon sekmeye uğrayacak tribünler boş kalacak hemen tenis federasyonu bu olaya el atmadır.

    --- alıntı ---

    tabi bunu kim takacak? kim okuyacak falan filan...
  • 69
    bundan sonra tenis sporunu ilgilendiğim sporlar içinden 1 numaraya yükseltmeye karar verdim.

    nerdeyse sporcuların 10 tanesinden 8'ine sempati duyuyorsunuz zaten, kim kazansa eğleniyorsunuz; güzel bir atmosferi var.
    batan kulüpler yok, para cezaları yok, avrupadan men yok, biri maç kaybedince sonraki galibiyete kadar derpresyona girmek yok, dır dır konuşan başkanlar yok, transfer yok, sizinle uğraşan adi bir federasyon yok, beyin yıkayan medya yok...

    sporcu ürünlerinin de çok güzel reklamı yapılıyor, gidip alıyorum mutlu oluyorum filan... daha ne?
  • 74
    ne güzel bir spordur. bu sporda birinin overrated olma ihtimali sifir. teke tek oynuyorsun ve iyisen kazaniyorsun.

    futbol da ise selcuk inan gibi vasat olabilirsin ama caktirmadan senelerce maestro ve kaptan olarak gecebilirsin. ha iste bu tenis de imkansiz.

    aslinda bu yüzden takim sporlarindan uzak durmak lazim ama ne yapayim tenisi cok sevsem de futbol benim icin degisilmez bir numaradir ne yazik ki.
  • 28
    tüm zamanların en uzun maçları:

    en uzun maç: 2004 roland garros'ta fabrice santoro arnaud clement'i 3-2 yenmiş. (6 saat 33 dakika)
    en uzun tek bayanlar maçı: 1984'de vicki nelson jean hepner'ı 2-0 yenmiş. (6 saat 31 dakika). ayrıca bu maçta 29 dakika süren tenis tarihinin en uzun rallisi yaşanmış. inanılmaz kolu kopar insanın, ralli 643 vuruş sürmüş.
    en uzun çiftler maçı: 2002 davis cup maçında lucas arnold/david nalbandian çifti yevgeny kafelnikov/marat safin çiftini 3-2 yenmiş. (6 saat 20 dk.)

    edit: rekor kırıldı; tarihin en uzun maçı: 23 haziran 2010 nicolas mahut john isner maci
App Store'dan indirin Google Play'den alın