sevgili sözlük, sevgili renktaşlar, yaşadığımız şu zorlu süreçte ekonomik, sosyolojik baskıyı hadi tamamen geçtim; devletin resmi yayın organında, cebimizdeki telefondan, elektrik faturasından alınan vergilerle yapılan tv dizisinde bir önceki cumhurbaşkanının kellesi isteniyor.
https://twitter.com/...428452490502144?s=08 bu iş siyaset mücadelesi olmaktan çıkalı çok oldu. yapmayın etmeyin. adalet, vicdan bu ülkeden giderse geriye ne siyaset kalır ne spor. valla
cem dizdar gibi başımı ellerimin arasına alıp
bakın ben başka bir şey anlatıyorum diye bağırasım var.
bunun yerine şu küçük hikayeyi sizlere sunayım.
---
alıntı ---
efendim, ateş, su, rüzgar ve vicdan sıkı arkadaş olmuşlar.
eh, “bir insan” olmadıkları için de çok iyi anlaşmış, çok sevişmişler.
çekememezlik, dedikodu, ihtiras filan girmemiş aralarına...
bir gün içlerinden birisi kaygıya kapılmış:
“ya ne kadar iyi arkadaşız, hep birlikteyiz. ama bir gün kaybolursak, nasıl bulacağız birbirimizi...”
ateş, “dert değil” demiş, “ben nereye gidersem gideyim, dumanımı görüp o yöne gelir beni bulursunuz”...
su da rahat konuşmuş:
“beni kaybedersiniz, su sesini dinleyin neredeyse ben de oradayım.”
rüzgar ise, şöyle bir esip, gülümsemiş; “beni kaybetmezsiniz merak etmeyin...”
vicdan ise arkadaşlarına bakıp, düşünmüş bir süre:
“iyisi mi siz hiç beni kaybetmeyin, ben bir kez kaybolursam, bir daha kolay kolay bulunmam...”
---
alıntı ---