• 1
    2018 2021 yillari arasinda takimimizin israrla denerken basarisiz oldugu oyun turudur.

    sebepleri arasinda seri pas yapamayip rakip hatta sikisan bloklari genisletememek var.

    bunun yanina guclu bir sebepse topla hucuma yonelik riskli kosu yapmamak. topu 5 6 metre ileri dikine goturebilmek, rakip defansin oyuna genis acidan bakarken topa endekslemesini saglar.

    takimimiz son yillarda rakibin mac anindaki reaksiyonunu beklemeden ezbere ilerledigi bir oyun taktigi var ki bu da teknik direktorumuzun direktifi gibi duruyor. ezbere yapilan pas hatalari, ozellikle defans oyuncularimizin, rakibi dakikalar gectikce zeki hissettiriyor ve psikolojik bir ustunluk kazandiriyor.

    set oyunu oynuyorsaniz rakibi tuzaga dusuren bir zekaniz olmali. aksi halde rakip surekli sikisan bir kuvvetle kontraya cikmak icin bekleyecektir.

    bu oyunu oynayan takimlar ne olursa olsun, sahanin her yerinde ucgenler ve dikdortgenler kurarak topun hareket hacmini genisletiyor. opsiyonlar artiyor. bu kadar hareket icin iyi bir kondusyon ve dikkat gerekiyor.

    acikcasi amator ruhlu bir taraftar olarak okuyabildigim bu detaylari takimimizda goremiyorum. ben bu isrardan cok sikildim. 2021 2022 sezonunda yeni oyuncularla beraber neyi nasil oynayabilecegimizi cok merak ediyorum.
  • 3
    2021-2022 sezonunda kaybedilecek puanlardan sonra uğranılacak başlık.

    muhtemelen 30 eylül 2021 marsilya galatasaray maçı'ndan sonra kaybettiğimiz ilk puanda bu başlığa girilecek ve marsilya maçında iyiydik niye sete dönüyoruz, hoca yine eskiye döndü, hoca inatçı gibi söylemler yazılacak. sete dönünce de geçiş oyunu gibi hızlı oynamayacağımız da aşikar. peki o zaman niye sete dönüyoruz ya da set oyunumuzu geliştirmek zorunda kalıyoruz.?

    galatasaray futbol takımı ligde oynadığı her maça kazanmak için çıkar. bunun için uğraşır. eğer set oyununu geliştirmezsen, sivasspor, başakşehir gibi takımların kalecilerini göremeden maçı bitirirsin.

    peki niye beceremiyoruz bu mereti? hocamız mı kötü, takım mı kötü? aslında futbolun en zor olayı bu hücum setlerini sağlıklı ve sürekli oynamaktır. 1 ekim 2021 emre özcan'ın 30 eylül 2021 fenerbahçe olympiakos maçı ile alakalı yazısı tam da bu konu konu hakkında guardiola'nın söylediği sözlerle başlıyor.
    yazı linki https://tardini.co/...orunlar-3c23cc680962

    bahsettiği guardiola sözü ise şu: “kolay gibi görünse de yaratmak çok yorucu. çok zor. çok karmaşık. bazen başlangıçta gol yersiniz ve zaten az olan alanlar iyice azalır.”

    biz hocanın dediği gibi bunu oturtmalıyız ve set oyununu iyi oynamalıyız. 2021-2022 sezonunda ne zaman geçiş oynasak ve rakibe topu versek daha etkili olduk fakat bizden topu alan takım sayısı çok az olacak. o yüzden bu konu çok önemli. fakat önemli olduğu kadar da zor. hoca komple takımla 15 gün kamp yapabilse bu sorunları büyük ölçüde çözer fakat ne yazık ki takvim çok dar. ki bence bu sefer ki ocak ayını işaret etme sebebi, transfer değil, kamp.

    bütün bunları bilerek, bu takıma, sürekli saha içinde kalmaya çalışan, ellerinden geleni yapan, zaman zaman hatalar da yapan bu takıma sahip çıkıp sabır göstermeliyiz. geçiş oyununu daha iyi oynayıp set oyununu da oturttuğumuz zaman ligde en dominant takım biz oluruz.
  • 5
    devre arası kampı, milli takım araları set oyunu çalışmaları için ideal vakitler. en ideali devre arası kampı orada milli takıma giden oyuncu da olmadığı için daha rahat çalışılır. yaz kampındaysa oturmuş kadro ile çok daha iyi çalışılabilir.

    şimdi asıl durum bizim bu yeni oyuncularla yaz kampında tam bir set oyunu çalışması yapamamış olmamız ve üstüne çoğunun da genç olması. devre arası ve yaz kamplarıyla beraber önümüzdeki sene oynayacağımız oyunu merakla bekliyorum. fatih terim hocamız da işaret etti set oyunu çalışmak için ocak ayını bakalım 2. devre ne kdar üstüne koymuş olacağız şu an güncel oyunumuzun.
  • 6
    hocanın bu maç müthiş oynadığımızı söylediği oyun. ben anlayamıyorum. hayatı futbolla geçmiş hoca kadar tabiki anlayamayız ama bizde dün gece dünyaya gelmedik. bu maç sadece iyi mücadele ettik. beni en çok düşündüren hocanın her maç sonunda takımdan memnun tavırlarının. hocanın olduğu yerde umut yoktur.
    (bkz: 3 ekim 2021 çaykur rizespor galatasaray maçı)
  • 8
    avrupa ligi dışında iyi uyguladığımıza pek şahit olmadım. etkili olduğumuz anlarda yalnızca bireysel performans ve yetenek ön plana çıkıyor.

    sakatlık ya da kart cezası gibi sebeplerle marcao'yu kaybettiğimiz anda tüm takımın dağılacağını görmek için futbol uleması olmaya gerek yok. bir büyük takım oyunculara bu denli bağımlı olmamalı, kendi oyunu olmalı.
  • 10
    galatasaray’ın, şampiyon olduğu sezonlarda başarılı şekilde uyguladığı imza futbolu.

    şu oyunu kimin oynayıp kimin oynamayı beceremediğini fark ettiğimizde 2022-2023 sezonunu şampiyon olarak bitimememiz için hiçbir neden yok. topun sende kalması, sağlıklı şekilde sahayı enine ve boyuna dolaşması lazım. boyuna pasları hatları kıracak şekilde, enine diyagonal pasları da rakibin savunmasının kaymalar sırasında açık vermesini sağlamak için kullanmak lazım. pep sık sık kapanan savunmalara karşı kenar bekleriyle bunu yaptırıyor.

    ama her şeyden önce oyuncular sete oturmalı, defans hattını ve orta sahalarını geriye koşturmamaya çalışacaksın ki bu da az top kaybı yapman gerektiği anlamına gelir. atak sonlandırmadan yaptığın her top kaybı setin kalitesini düşürür ve defansif görevi olan futbolcuları ekstra yorar.

    galatasaray daha setin ilk aşaması olan sete oturmayı doğru düzgün yapamıyor. yapar mı? yapamaz. niye yapamaz çünkü set oyunun en kritik 1-2 mevkisinde oynayan futbolcuların set oyunuyla alakası benim victoria secret mankenleriyle olan alakam kadar. adları, tipleri, mimikleri, nereden geldikleri hiç umrumda değil. tamamen taktiksel bir şeyden bahsediyorum burada. okan buruk’un da set oyununu iyi oynar diyebileceğim bir profili yok. çift forvet ve pres dışında hocanın kendine has bir şablonu yok gibi.

    soruyorum biz bu set oyununu nasıl oynayacağız? bilenler yardımcı olsun. yazsın okuyalım. kısır tartışmalardansa sözlükçe şuna kafa yorulsun. zurnadan ses gelecek yer burası işte. bunu çözemezsek sene boyu birbirini yer durur bu camia.
  • 11
    yıllardır beceremedigimiz oyun.

    bu oyunun belli basli anahtarlari vardir;
    1) bekleri cizgiye indirmek,
    2) ceza sahasi disi sutlar denemek,
    3) hücum oyuncularinin becerisiyle ceza sahasi ici ve yakinlarinda top tutabilmek,
    4) mac icinde iyi baglanti kurabilecek ucgenleri olusturarak topu tehlikeli alana yaklastirmak vs.

    bizim takimda ise pva isimli fake topcunun cizgiye inme gibi bir derdi olmadigi gibi beraber oynadigi kanat oyunculari da ona bu firsati sunmuyor, yani ilk maddemiz basarisiz. ote yandan, ceza sahasi disindan denedigimiz sutlarin cogu bos pozisyondaki dogru vurus acisiyla degil, yunus, pva veya kerem gibi oyuncularin bireysel oyunlarinin bir sonucu olarak ortaya cikiyor ve bu maddede de sınıfta kalıyoruz. en uctaki forvet oyuncumuz seferovicin top tutmaya veya istasyon olmaya ne niyeti var ne de hali, bundan ötürü ceza sahasi cevresinde pas yapamiyoruz bu maddede de basarisiziz. son maddeyi yapabilecek kalitede oyuncularimiz var fakat hicbiri birbirini tanimadigi icin denemelerimiz cok fazla pas hatasi ile sonuclaniyor, yani yine hüsran.

    set hücumunu zaten oynayamıyorduk onu geçtim de, geçen sene bizi avrupada başarıya taşıyan ve tek uygulayabildiğimiz "geçiş oyununu" da unutmuşuz asıl problem bu.
  • 14
    nerden geldi de başımıza bela oldu dediğim garabet oyun. tam anlamıyla iyi bir şekilde oynayamıyoruz, bence oynamamalıyız da. yapılan transferlerdeki play-maker oyuncu çokluğu bu oyuna geçeceğimizin emaresiydi. ziyech, zaha, angelino, demirbay gibi oyuncularla direkt hücum felsefemizi değiştirdik. topu yavaş çevirerek 11 kişi kapanan rakiplerin ekmeğine yağ sürüyoruz.

    ben yüzde 75 topla oynayıp pozisyon üretemeyen takımı değil, yüzde 55 topla 3,55 xg ile bitirdiğimiz maçları özledim. geçen sezon 1. bölgeden 3’e progresif paslarla iniyorduk, o da olmadı yüksek topları deniyorduk. bu sezon döndür babam döndür topu. elde var sıfır.
  • 15
    galatasaray futbol takımı'nın yıllardır beceremediği hede.

    bak binde bir belki şöyle goller atmışızdır:
    https://youtube.com/...?si=Vhfo4bDXYPr4oIrt **

    bunda bile seri tek pasları 2. bölgede yapmışız, 3. bölgede böyle bir şey yaptığımızı ben hiç hatırlamıyorum.

    tabi bu oyunu oynamak için top tekniği çok iyi olan adamlar almak lazım, bu da yetmez, hızlı düşünüp hızlı karar vermeleri lazım, bu da yetmez körelmemek için antrenmanlarda sürekli denemek lazım, vs vs...

    kimse sizden şu golü atmanızı beklemiyor:
    https://youtube.com/...?si=uF5vIMiIioTMFsqp

    ama babacım her golümüz de ön alan baskısı ile top kapıp eksik ve yerleşmemiş rakibe karşı yarattığımız pozisyonlar ile olmasın bir zahmet.

    rakip kapanmış ise duran toptan ya da rakibin hatasından gol atabiliyorsak atıyoruz, bunun dışında ben hatırlamıyorum, var mı hatırlayan editleyeyim.

    geçtiğimiz sezon geçiş oyunu ile harika pozisyonlar üretip goller atıyorduk.
    bu sezon set oyunu da oynayabilelim, kapanan takımları açabilelim diye hakim ziyech, angelino, tanguy ndombele, wilfried zaha gibi adamları aldık ama yine de bakıyorum maçlara hep havadan uzun top atıyoruz mauro icardi'ye.

    bu nasıl bir saçmalıktır yahu.
    bak set oyunu oynamak zordur, kabul ediyorum fakat beceremiyorsak da ısrar etmenin anlamı yok.

    maçlarımızda davinson sanchez abdülkerim bardakçı ikilisi neredeyse rakip cezasahası önüne kadar geliyor, sonra pozisyon sonlandırmak işini beceremediğimiz için kaptırdığımız toplarla hep kontrataktan rakibe pozisyon veriyoruz.

    bugün 11 kasım 2023 hatayspor galatasaray maçı'nda yediğimiz 2. gol bunun özeti işte.

    ben bu konuda okan buruk hocamıza kızıyorum.
    bırak rakip üstüne gelsin, sen açıklardan faydalanan.
    biz fc barcelona değiliz ki tiki taka yaparak kapanan rakibi yarıp geçelim. ne diye kasıyorsun hocam.

    yani bizim gibi büyük takımların illa böyle oynaması şart mı?
    ayıp mı benim dediğim şekilde oynamak?
    önemli olan kazanmak değil mi?
  • 16
    dünyada bu işi en iyi yapan takımların bile doğru düzgün sonuçlar alamamaya başladığı sistemdir. günümüzde en iyi örneği manchester city'dir kuşkusuz. son maçlarda baya zorlanmaya başladılar. çünkü dünyada hemen hemen her takım hücum yapmayı öğrenemese de savunma yapmayı bir şekilde öğreniyor. futbol çok garip yerlere gidecek gibi görünüyor.
  • 17
    anadolu takımlarına karşı oynadığımız karşılaşmalarda sık sık karşılaştığım söz öbeği. okan hocanın set oyununu oturtamadığına yönelik eleştiriler doluyor kilit hemen açılmadığında.

    çok iyi bir set oyunu oynamanın belirli aşamaları ve bedelleri var.

    nedir bu aşamalar?

    şüphesiz öncelikle oyuncu seçimi. dar alanda hızlı ve doğru karar verebilen, oyun zekası ve pozisyon bilgisi üst düzeyde, kolay adam eksiltebilen, hatlar arasında sürekli hareket halinde olan, bununla da yetinmeyip topun kaybedildiği alanda şiddetli ve doğru açıda pres yapabilen fiziksel sürekliliğe sahip minimum 17-18 adet oyuncuya ihtiyacınız var. oyuncu karakterleri, psikolojik durumları, performans sürekliliğimi saymıyorum bile.

    yukarıdaki özelliklerde bir takıma sahip miyiz? hayır kurabilir miyiz? üç haneli bonservis bedelleri ödemeyeceksek hayır.

    önce kendimizi doğru tanımlayalım. biz belirli özellikleri iyi, belirli özellikleri vasat, belirli özellikleri kötü olan oyunculardan kurulu gayretli ve karakterli bir takımız. abartmıyorum bugün kadromuzda bulunan her bir oyuncu için bu durum geçerli. burdan birbirini tamamlayan bir puzzle yapmaya çalışıyoruz. doğal olarak, iyi bir set oyununun ön şartını sağlamıyoruz.

    bizi geçelim, dünyaya bakalım. kim çok iyi bu işte? hemen akla city geldi. yazdık onları evet. devam edelim. liverpool, real madrid, inter, paris saint germain. saymaya devam edebiliriz. bu takımların hiçbirisi çok iyi set takımları olarak tanımlanamaz. inter geçen sene şampiyonluk verdi bu yüzden. real madrid iki, üç haftada bir acı çekiyor kilit açarken. de zerbi’nin brighton’ı ya da farioli’nin nice’ı demeyin lütfen. orda bir proje ve rahat çalışma ortamı var. biz her sene şampiyon olup olmamakla değerlendirilen bir takımız.

    diğer şarta geçelim

    oyun alışkanlığı ve tekrar sayısı. yani öğrenmeye istekli oyuncularla, eksik parçaları yıllar içerisinde bulunarak minimum 3 senelik bir birlikte çalışma ve oynama alışkanlığı. dönelim bakalım kadromuza. son 10 senede ne durumdayız bu konuda? ya da bırakalım onu geçen seneden bu seneye?

    kusursuz bir set oyununun hayal olduğunu düşünüyorum yani. fatih hocanın son dönemde bu sevdayla kurduğu seri, lemina’lı kadroyu hatırlayalım. bu oyunu oynama alışkanlığı hazır oyuncular alınmasına ve kadroda hocayla 2-3 senedir çalışan isimler olmasına rağmen, biraz olsun oturması 20 hafta aldı. arkasından pandemi girdiği anda dağıldı takım. pandemi girmez sezon arası girer, sakatlık girer. zaten o kadroda uzun süre bir arada kalamazdı. yeni senede baştan başladık. sonuç? felakete gitti biliyorsunuz. zaten bu konularla ilgili kaideyi taciz eden istisna uzun uzun anlatıyordu o zamanlar. ellerine sağlık bu arada kendisinin yeri gelmişken. sahi, nerde bu adam?

    ayrıca, set oyunu derken ne bekliyoruz biz? benim bildiğim set oyunu, topu rakip sahaya taşıdıktan sonra sahaya en doğru şekilde yerleşerek topu rakip ceza sahasına taşıma. biz bunu açık saha oyununda yapabiliyoruz zaten şampiyonlar ligi seviyesinde dahi .

    kapanan anadolu takımlarına karşı zaten farklı bir durum söz konusu. onlar bizi ceza sahasında bekliyor. topu oraya kadar getirirken bir engel çıkarmıyor. biz de enine sahaya yayılıp, yeteneğimiz ölçüsünde arıyoruz işte. elde olanlarla deniyoruz. bu maçları obsesyon haline getirelim derseniz sağ bek mariano, orta sahada seri oynuyor. o zaman da avrupa sahnesinde üstümüzden geçiyorlar. orda iş yapacak set oyununa da para yetmiyor.

    anadolu takımları özelinde sorun bizde değil. rakipte. çünkü artık bu oyunu, sezonda bir iki maç dışında oynamıyor kimse avrupa’da. belki bir iki de takım hadi. çünkü bunun orta ve uzun vadede tamamen kayıp olduğunu gördüler. seyirciye bunu izlettiklerinde marka değerinin yerlerde gezindiğini gördüler. belirli bir plan dahilinde oynayabilmeyi deniyorlar. tabi ki maç yine onların sahasında oynanıyor ağırlıklı olarak. ancak iyi antreman, rasyonel bir takım kimyası, güçlü fiziksel yapı, biraz da iyi bir hocayla gerek kalmıyor buna. bizim lige de bakalım. anadolu takımları, kötü yönetilen ve marka değeri kalmayan lig yüzünden felaket halde. öyle oldukça kapanıyorlar. kapandıkça zirve yarışında puan ortalaması artıyor. olan bize oluyor sadece. izlerken eziyet çekiyoruz. sonuç genelde belli aslında.

    o yüzden büyük hedeflere gideceksek bu eziyete katlanmalıyız. yüksek tempoda oynamaktan çekinmeyen, atletik, geniş alanda mücadele etmek isteyen takım kurmanın bedeli bu. bunu yaparken de araya oyun zekası yüksek, takımın saha içinde enerjisini doğru kullanmasını sağlayan tecrübeli komutanlarımız olacak. yoksa başı kesik tavuğa dönüyoruz berkan-taylan-cicaldau orta sahası senesinde olduğu gibi.

    büyük hedeflere gitme kısmına gelelim. burda da kopenhag örneği var yaşadığımız. yukarıda bahsettiğim seçim ve bizi sahasında karşılayan ama anadolu takımları gibi değil, çağdaş bir alan parselasyonu ile karşılayan rakiplere karşı da zorlanacağız evet. burda da önemli olan kolay gol yememek. biz kopenhag’dan 2 maçta 3 kolay gol yedik. rıza çalımbay’a bağladım ama hakkaten öyle hatırlayın hak vereceksiniz. zaten benim bu sene şampiyonlar liginde genel olarak tek eleştirim kolay gol yememizdi. bunu da hem tecrübesizliğe hem de sahaya yetenek atalım derken bunu abartıp fiziksel anlamda ve oyun içi devamlılıkta zaman zaman tükenmemize bağlıyorum.

    son olarak, kolay gol yemeyen bir takım olmak bizim ligin ve eziyet çektiğimiz anadolu maçlarının da anahtarı bence. bu konuda ligde gayet iyiyiz zaten genel olarak. yemediğimiz durumda, bu zihniyette takımlar bir yerde mutlaka kırılıyor. özellikle iç sahada 60 sonrası güçleri ve mental dirayetleri kalmıyor.

    sözün özü, bugün çektiğimize benzer eziyetler çektiğimizde gerilmeyelim. takıma da çok kızmayalım. bir şekilde kazanıp işimize gücümüze bakalım. zaten okan hoca da öyle yapıyor. birde, korner ve yan toplarda biraz daha üretken olabiliriz. harika silah çünkü. tabi, buralardan gol atalım derken dönüşlerde çok kötü yakalanma alışkanlığımız oluşmaya başladı. ona da dikkat etmemiz lazım.
  • 18
    diyalektiğe inanan bir insanım. tezler oluşur, antitezler ona karşı koyar ve ortak değerlerin inşasıyla sentez oluşur. bayern'deki ilk yıllarında 9 orta sahayla oynamak istiyorum diyen guardiola'dan bugün city'de 6 stoper+haaland'la oynayan guardiola'ya geldik. insanlar değişir, zaman değişir ve fikirler de temeli aynı olsa bile değişir. klopp guardiola'nın antiteziydi ve o da değişti. o da temel felsefesini korusa bile mesela sete oturmayı öğrendi. bugün birçok futbol adamının ortak görüşü de guardiola ve klopp'un birbirinden çok şey öğrendiği ve birbirine gittikçe yakınlaştığı yönünde. rekabetin devamlılığı da zaten bunu zorunlu kıldı.

    okan buruk'un galatasaray'ı da bana dortmund klopp'unu hatırlatıyor. arada ligden kaynaklı tempo farklılıkları olsa da aynı doğrular ve aynı zaafiyetler var. başta daha keskin, amansız ve korkutucu bir takım ama sonraları rakiplerin oyun kurmaktan, ileri çıkmaktan bile vazgeçer hale gelmesiyle kapalı oyunu açmakta zorlanan bir takım. bunu biz de özellikle ikinci kopenhag maçında ve ligde puan kaybı yaşadığımız tüm maçlarda gördük. taraftarının ve medyasının gazıyla uçan kaçan fenerbahçe bile kalemize gelmemeyi göze alarak bizi set oyununa mahkum etmeyi seçti. böylelikle geçen sezonki senaryodan da kaçmış oldular. fenerbahçe için yanlış strateji diyemem. bütün bunlar galatasaray'ın oyununun etkileri.

    galatasaray set oynamıyor demiyorum elbette ama daha çok gelişmemiz gerekiyor. biz harika bir gegen pressing takımıyız zaten. ama bu takıma karşı antitezler de sunuldu. rakip takım pasla çıkmıyorsa senin ön alan presin değil geriden oyunu nasıl kurduğun artık daha önemli. iki maçı örnek göstericem. biri olumsuz örnek, diğeri olumlu örnek. hem de arka arkaya oynanan son maçlarımız. ikisi de aynı tip savunma yapan hatta 5'li savunma yapan takımlar. 25 ocak 2024 galatasaray istanbulspor maçına bakıyoruz. 80'e kadar öne geçememişiz. duran toptan sadece gol bulabilmişiz. sofascore'ye göre net pozisyonumuz sadece iki. penaltılar hariç xg'miz 0,84. sadece 16 şutumuz var, isabetli şut 4. kornerimiz sadece 3. ve durumu en iyi anlatan istatistik. 1\20 orta isabet oranı, başarı oranı sadece yüzde 5. beşli savunma oynayan takıma sürekli yandan orta açan, sabırlı hücum edemediğinden sürekli geri koşan, oyunu yığıp rakibi baskı altına alamayan bir galatasaray vardı. şimdi 29 ocak ocak 2024 galatasaray gaziantep fk maçına bakıyoruz. maç senaryosu aynı, 80.dakikaya önde giremeyen bir galatasaray. topla oynama yüzde 67'den yüzde 76'ya çıkmış. 33 şut atılmış. bunların 24'ü ceza sahası içinden. penaltısız xg 3,18. net pozisyon sayısı 8. korner sayısı 13. orta isabet oranı 12\45 ile yüzde 27. çünkü ortalar sadece havadan beşli savunmaya karşı atılmıyor, yay civarına da çıkarılan yerden toplar da var. iki aynı senaryolu maç, ama iki farklı galatasaray hücum performansı gerçekleşiyor. ikinci maçta birinci maçtaki hatalarımızı yapmıyoruz. ikinci maçta iyi bir set oyunu oynuyoruz ki oyunu sürekli yığıyoruz ve atak devamlılığını sağlıyoruz. bence galatasaray adına iki tane bakılması ve ders alınması gereken maç.

    bundan sonra rakipler galatasaray'a karşı böyle oynayacak. geriden oyun kurmayacaklar ki bundan dolayı biraz da hücumlarından vazgeçecekler. ceza alanında daha kalabalık durmak için genellikle beşli savunma oynayacaklar. galatasaray eskiden beklerinden oyun kurarken biraz da artık merkezden delmek zorunda. 3 kişinin arasındaki icardi'ye yandan veya ortadan uzun top oynamak mantıklı değil. rakip çıkmayacak derecede kapanıyorken sabırlı oynamak, doğru tercihlerle kaleye inmek çok daha önemli olacak. gelişeceğiz, değişeceğiz ve daha da iyi olacağız kısaca. bunu da daha iyi set oynayarak başaracağız. diyalektikle sentezimizi inşa edeceğiz. okan buruk'tan ve galatasaray'dan yana büyük beklentilerim ve büyük umutlarım var.
App Store'dan indirin Google Play'den alın