resim
Selçuk İnan
Görev:Teknik Direktör
Takım:Gaziantep FK
Yaş:39
Uyruk:Türkiye
  • 9627
    topu defansa yanaşarak almak, ufak bir baskı görünce tekrar topu stoper ya da beklere iade etmek, sonra ileriye dönüp sağ koluyla işaret ederek "şuraya niye kaçmadın" şeklinde göstermelik serzenişte bulunmak. yoğun pres yapılması halinde topla rakip arasına vücudunu koyarak ucuz faul kovalamak. çok ender olarak ileriye dönük pas denemesi yapmak ve genelde topu rakibe ya da dışarıya göndermek. ikili mücadelelerin tümünde rakibine oranla daha zayıf, yavaş ve korkak görüntü sergilemek... selçuk inan'ın 2013-2014 sezonundan itibaren akan oyunda gösterdiği performansın özeti bundan ibaret.

    duran toplarda ise frikik ve penaltılarda gösterdiği başarı nedeniyle ofansif anlamda olumlu, zayıf fiziği nedeniyle yan top savunmasında zaaf yaratması ve gol yememize sebep olması nedeniyle defansif açıdan olumsuz görüntü sergilediğini de eklemek gerekiyor.
  • 9632
    top oynamıyor diye neden kadro dışı bırakılacağını bir türlü anlamadığım oyuncumuz. mevkisinde üç oyuncu var: de jong, tolga ve hamit. hadi bir de josue'yi yazalım. hamit'i geçelim, geçmesen de zaten sakatlanır kendi geçer merak etmeyin... tolga farklı bir oyuncu, selçuk'un yerini alamaz. geriye kalıyor de jong ve josue. esasında de jong da farklı tipte bir oyuncu, ama savunmadan hücuma top taşıyabildiğini, oyun kurabildiğini gördük. josue ise bu formuyla selçuk'un ayakkabılarını bağlasın.

    şimdi, de jong sakatlandı diyelim, ee ne olacak? kadro dışı bıraktığınız adamı geri mi çağıracaksınız? kaldı ki, milyonlarca euro maaş verdiğin adamı kötü oynadı diye niye kadro dışında bırakıyorsun? ne lüzum var. kes, madem kötü oynuyor. bana kimse yok yerli çetesi falan diye maval anlatmasın. takımın başına hoca sneijder'in referansıyla gelmiş, sneijder anadolu'nun bağrından kopmuş halis muhlis bir türkiyeli futbolcu da haberimiz mi yok? istendi mi selçuk da kulübeye oturtulur, takımın abilerindendir belki biraz tartışma yaşanır, üzülür kırılır, ama yönetim hocanın arkasında durursa bal gibi de oturtulur. kimse de ağzını açamaz.
  • 9633
    yerine tempolu bir orta saha transfer etmek yerine, hantallaşmış de jong'u alırsanız, tabi kesemezsiniz. tolga gibi dünya kadar adam bulabilecekken ille isimli olsun diye dejong alındı, bakın beşiktaş'ta atiba, fenerde topal, bu adamlar görev adamları, çok yüksek bonservisleri yok, melo'yu bile gayet uyguna almıştık, yönetim aklını başına alıp oraya top tekniği ortalama ama tempolu ve savaşçı bir adam daha almadıkça daha çok kendisini izleyeceğimiz futbolcu.
  • 9634
    kendisinin yerinde ortalamanın biraz üstü bir emre belözoğlu performansı gösterebilen bir orta sahamız olsa çok farklı şeyler konuşuyor olacağımız el freni, yan pas virtüözü.

    ayrıca sadece emre performansı değil, emre kadar takımı sahiplenmesi, arkadaşlarına sahip çıkması gerekir. bunların hiçbiri yok hiçbiri. kaptan dediğin adam sahada süt dökmüş kedi gibi gezmemeli.
  • 9635
    tolga ciğerci'nin de josue'nin de hatta ve hatta de jong'un da top diye oynayacağı stoper orta saha. stoperden kastım ataklarımızı çok iyi stop etmesi.

    hocanın orta saha göbeğe acilen tolga ve de jong ikilisini oturtması elzem hale gelmiştir. aksi halde her ne kadar ısrar edilmesinden yana olsam da, kamuoyunda oluşacak baskı sebebiyle kendisi ocak ayını göremez biz de devre arasında avrupa ligi hesapları yapmaya başlarız.
  • 9636
    2016/17 sezonunda muslera ve bruma hariç tüm galatasarayli futbolcularin yatip kalkip dua etmeleri gereken futbolcu. tüm takim rezalet oynuyor, tüm takim kabiz, tüm takim savunma yapamiyor ama taraftar selçuk'a oyle dolu ki, kimse geri kalan oyunculari konusmuyor. hasbelkader sakatlansa selçuk, zira riekerink bir türlü kotu oynayan oyuncusunu kulubeye cekmiyor, galatasaray bugun aldigindan bir puan daha fazla alamazdi. bu sefer elestiri oklari baskalarina donecekti. ama nasilsa selçuk var, ona bok atalim.

    edit: unutmusum tabii ki muslera ve bruma'nin yanina tolga cigerci'yi de eklemek gerekir.
  • 9638
    her habere inanacak değiliz, fakat sağda solda yazılana göre jan olde riekerink, 20 kasım 2016 fenerbahçe galatasaray maçı'nda orta sahayı ''daha güçlü'' yapmak için kendisini*, nigel de jong ve tolga ciğerci ile birlikte kullanacakmış. inşallah gerçek bir haber değildir. 11 kişilik takımı oynadığı hayalet futbol ile 10 kişiye düşüren futbolcu, nasıl oluyor da orta sahayı daha da güçlendirecekmiş. ya arkadaş bıktık. ''biz iyi kadro değil, sabrili, selçuklu, yasinli en iyi kadroyu çıkarmaya çalışıyoruz, çünkü kulüp onların tapulu malı biz de onların ayakçılarıyız'' diyin, biz de pes edelim. ya da bir gün biri çıksın, bize bizim göremediğimiz şeyleri anlatsın. türkiye'nin bir numaralı futbol takımında türkiye liglerinde oynayan en iyi 1-2 orta saha oyuncu oynar. selçuk inan şu haliyle 1.ligde oynayamaz. galatasaraya gönül verenler bu kadar aptal yerine konamaz.
  • 9639
    her ne kadar kendisinin oynamayı bırakın hala takımda olmasını sorgulasamda 20 kasım 2016 fenerbahçe galatasaray maçı'nda eğer oynaması düşünülüyorsa*, nigel de jong'un kenarda beklemesi gerekiyor. çünkü üçlü ortasaha oynarsak bir sakatlık durumunda kimin gireceğini gerçekten çok merak ediyorum. o bölgede 3 oyuncu oynatıp birde yedek kulübesinde o bölgeyi yedekleyecek bir oyuncu bulundurmak gerçekten çok gereksiz bir hareket olacaktır.
  • 9640
    dünyanın en istikrarlı futbolcusu. her maç hayalet orta sahalık yapabilmek kolay değil. insan bir isyan eder, "verin topu ben de oynuyacam yeter artık!!" falan der. adam hiç gocunmadan diğerlerini izleyerek tamamlıyor doksan dakikaları. bu da onun tarzı. saygı duyuyorum artık.

    edit: beş yılı aşkın süredir sözlük yazarı olarak böyle bir editi ilk kez gireceğim ama dayanamadım. bu entry'i eksileyen arkadaşlar eğer ironiden anlamıyorsanız sözlüğü terk edin lütfen. ciddiyim. :(

    selçuk'u eleştirdiğim için eksilediyseniz size bu saatten sonra ne desem boş. gökten haber de beklemeyin artık. :(
  • 9644
    futbolcu olmasa babasının bakkalında çalışacakmış. tam bakkal tipi var zaten selçuk'ta. bakkala meyve sebze koyup markete çevirirdi. akşam dükkanı kapatıp kahveye arkadaşlarıyla okey oynamaya giderdi. gece eve geç vardığından çocuklar uyumuş olurdu. cebinden çikolata çıkarıp iki çocuğunun başı ucuna koyardı, sabah uyandıklarında sevinsinler diye. haftada iki gece halısahaya gider, pek koşmayan ama orta sahada aşırı teknik olup uzun paslar atan hafif kilolu abilerden olurdu.

    (bkz: 12 kasım 2016 türkiye kosova maçı)
    ayrıca, son dakikada kaçırdığı vuruşu kadıköy'de yapıp golü atacaktır. 17 yıl sonra aldığımız galibiyetin unutulmaz anlarından biri olacaktır.

    karşılıklı totem yapılır.
  • 9646
    kaleyi karşınıza aldığınız zaman hafif sol çaprazdan ve cepheden güzel frikik kullanmak dışında hiçbir numarası olmayan parazit, ur, kanserli hücre. yok yani ne buluyorsunuz lan bu adamda? ne artısı var neyi doğru yapıyor da oynatıyorsunuz kardeşim!? riekerink ve fatih terim'i karşıma alıp kelime aralarına ağır küfürler serpiştirerek bu soruları sormak istiyorum. hele o çelimsiz fizik görüntüsü ve kendisini futbolcudan başka herşeye benzeten koşu stiline ayrı ayar oluyorum. bi çektir git abicim yaa harbiden bi çektir git artık!
  • 9649
    vasatın bir tık üstü yetenekte her türk orta saha oyuncusu gibi belli bir dönemde yıldızını parlatıp, o rüzgar dinince azalarak biten abimiz. bunda türk futbol medyası ve izleyicisinin abartılı yaklaşımının da etkileri vardır.

    ayhan akman gaziantepspor'da iken umut verici bir adamdı. o yıllarda anadoludan futbol üçer dakikalık tek kamera maç özetlerinden ibaretti hala. fena olmayan istatistikler, canlı yayınlanan maçlardaki dişe dokunur performans ve "bir ayhan var" eksenli haberler/sohbetler sonrası kapağı beşiktaş'a attı. işler güçler dizisinde de bahsedildiği gibi hücuma yönelik ortasaha olarak geldiği beşiktaş'tan önlibero olarak çıktı. galatasaray ile yeni sayfa açtığında yeteneklerinden ziyade hırsıyla dikkat çekti, bunu o mevki için fazla olan yetenekleri ile birleştirerek hatırı sayılır işler yaptı. yıllar sonra güven vermeyen bir takımda oyun kurucu mevkisine dönmek onu maskara yaptı.

    emre belözoğlu doksanlı yılların türk futbol efsanelerindendi. çocuk yaşta türk futbol tarihinin en efsane kadrosunda yer buldu, dünya karmasına çağrılacak kadar kendini parlattı. yeteneği, sol ayağı ve hagi ile arasındaki usta-çırak ilişkisi sebebiyle çok büyük umutlar bağlandı kendisine. okan ve suat ile birlikte pres kavramına yeni anlamlar getirdiler. hagi gibi bir ustanın kanatlarının altında olmanın ve kendisinden asıl beklenenin doksan dakika boyunca baskı olmasının verdiği rahatlıklar dönem dönem yetenek gerektiren işler yaptı. önce inter gibi dönemin kurtlar sofrası bir takımına, sonrasında ise newcastle gibi "yetenekli orta saha" etiketiyle gidince beklentinin çok büyük olduğu bir ekibe gitti. özgüvenini kaybettikçe o "harika çocuk" yerini sahada deli danalar gibi koşup ona buna atarlanan bir adama bıraktı. türkiye'ye dönüş sonrası yaşadıkları, kariyerini gölgede bırakan agresifliğinin sebebini biraz da bu özgüven kaybında aramak gerek...

    selçuk da 2000'lerin başında türk futbolunun önemli fabrikalarından dardanelspor'da adını duyurmaya başladı. ersun yanal tarafından manisaspor'a alındı. önce bu yazıda sergen yalçın ile birlikte ismi anılması gereken arda turan ile, sonra istikrarsız burak yılmaz ile voltranı oluşturdu. burak ile kader birliği önce trabzon sonra da istanbul'da devam etti. gerek manisa'da, gerek trabzon'da gerçek anlamda patrondu. hata yapma lüksü ve rahatlığı vardı. ne rakip önliberoların "gizli adam markajı" altında boğuluyor, ne de akın akın gelen rakip orta sahayı karşılama gibi bir görev alabiliyordu. galatasaray'a transfer olduğunda meşhur "göbek"teki rakibi sersem eden isimlerin sefasını sürdü. tarihinin en boktan sezonlarından biri sonrası yeniden doğan, hücum gücünü yüksek mücadeleden alan kadroda yeteneklerini sergilemeye devam etti. işler iyi giderken özgüveni daha da arttı, bu da oyun içinde kendisine artı olarak döndü. önce dünya yıldızları geldi, arkasından o rakibi darmadağın eden "göbek" bozuldu. futbol hayatı boyunca yapmadığı işler yapmak durumunda kaldı, yeteneklerinin ve önceki işlerinin hatırına küstürülmemeye çalışılsa da özgüveni her gün biraz daha dibe vurdu.

    özgüven ve cesaret ortalama üstü yetenekli oyuncular için önemli bir güçtür. hem daha özgür düşünmesini, hem de bu düşündüklerini daha iyi uygulayabilmesini sağlar. selçuk galatasaray'da önce patronluğu, sonra saha içindeki rahatlığı, en sonunda da özgüvenini kaybetti. bugün hangi mevkiye hapsedilirse hapsedilsin, bu takımın patronu sneijder. galatasaray gibi bir takımda oynadığı için genellikle kapanan ve orta sahada baskı yapan rakiplere karşı oynamak zorunda sürekli. üstelik ujfa-melo-elmander üçlüsüne alternatif bir göbek dizilimi bir türlü yakalanamadı. birkaç sezondur ligin en kırılgan defans hatlarından birine sahibiz, selçuk'un yapacağı en ufak bir top kaybı kalemizde gol olabilir. nitekim bu da her hatasının akılda kalıcı olmasını sağlıyor. bütün bunları alt alta yazınca kaba tabirle selçuk'tan "hayır beklemek" insafsızlık olur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın