önce şunu söyleyerek başlayayım, sürekli korner ve frikik kazandığımız bir maçta sneijder de yoksa, selçuk'u oyundan çıkarmamasını anlarım. çünkü selçuk da çıksaydı bütün frikik ve kornerleri mecburen sabri kullanacaktı. sen oyunu rakip kaleye yığmışsın, sağdan soldan sürekli saldırıyorsun, rakip topu kazanır kazanmaz santrforuna uzun pas atıyor. bu durumda tolga oynamış selçuk oynamış fark eden bir şey olmaz. çünkü tolga da iyi bir hücum organizatörü değil, sadece iyi pres yapıp top kapıyor diye gol bulmak için hayati önem taşıyan duran top tehlikeni yok etmenin bir anlamı yok. bu açıdan riekerink, tolga'yı çıkarmakta haklıydı.
gelelim hatalarına. galatasaray'ın rakibi iyi kapandığı zaman galatasaray gol pozisyonuna giremiyor. çünkü:
1- bruma ve kısmen yasin (evet yasin) hariç hücumda yeterince hareketli değiliz
2- sneijder olmayınca hücumlarımız hiçbir organizasyon emaresi taşımıyor, herkes kafasına göre oynuyor, ne selçuk ne tolga ne josue ne de podolski sneijder'in boşluğunu dolduramıyor, belki de jong dikine çok iyi paslar attığı için bu sorunu geçici olarak çözebilir
3- sneijder oynasa da tehlikeli pozisyonların tamamı bruma'yla üretiliyor, diğer oyuncular bruma olmadan kendi aralarında bir tehlike yaratamıyor
burada 1. sorun ve 3. sorun doğrudan riekerink'in kabahati. galatasaray bu kadar kötü hücum edemez, etmemeli. sonunda gol pozisyonu üretemiyorsan topa sahip olup pas yapmanın hiçbir anlamı yok. azıcık aklı çalışan bir rakip topu sana bırakıp pas yapmana müsaade eder, sen bütün adamlarınla rakip yarısahaya yerleşirsin, sonra kaptırdığın her topta süratli oyuncularla kontratağa çıkar, bir gol attığı anda en kötü ihtimalle bir puanı cebine koyar. şanslıysa maçı da alır. sen de "şanssızdık, top girmek istemedi, olur böyle kazalar" gibi saçmalıklarla kendini avutursun.
itiraf edeyim, benim gönlümden geçen de her oyuncunun deli dana gibi koşması. eren rakip kaleciye kadar hücum pres yapsın, her topa üç kişi bassın, bekler rakip cezasahasına kadar girsin, ersun yanal fenerbahçe'si gibi her maç gol sağanağı şeklinde oynansın isterim ama "böyle oynamazsan şampiyon olamazsın" diyemeyiz. "iyi oyun=8 kişiyle deli dana gibi hücum etmek" demek değil. kontrollü bir oyun oynayıp iyi organize edilmiş şekilde hücum edersen de gayet iyi skorlar alırsın. ama bunun ilk şartı hücumda hareketli olmak. ikinci şartı da bütün oyunculara rolünü çok iyi kavratmak, rakip senin kilit bir oyuncunu marke etse dahi diğer oyuncularınla da pozisyon bulabilmek.
riekerink'in ne yapıp edip bu iki sorunu çözmesi lazım. sneijder'in sakatlığıyla bir hücum organizatörü eksiği de doğdu ama bundan dolayı onu suçlayamayız. sneijder kalitesindeki oyuncuların belirli bir maliyeti var ve bizim bütçemizin ancak josue'ye yetmesi riekerink'in suçu değil. fakat hücumdaki hareketsizlik ve bruma haricindeki oyuncuların kendi aralarında hiçbir organizasyon kuramamasını
acilençözmek zorunda. yoksa şampiyonluk treni kısa süre içinde kaçabilir.
"ne yani, riekerink şampiyon olmazsa başarısızdır demeye mi çalışıyorsun?" hayır öyle demiyorum. ama maaş bütçemizi ve takımımızın değerini göz önüne aldığımızda son haftalara kadar şampiyonluk yarışının içinde olmamız gerektiği açıkça görülüyor. şampiyon olursun olmazsın orasını allah bilir, ama sonuna kadar bu hedeften sapmadan mücadelemizi sürdürmeliyiz. adanaspor'a karşı 1-0'a yatacaksak 65 milyon euro maaş ödememizin bir anlamı yok. o kadarını tolunay kafkas'ın akhisar'ı da yapıyor zaten.
benim riekerink'ten beklentim sonuna kadar bu yarışın içinde olması. bunu başardığı müddetçe başarılıdır, başaramadığı müddetçe başarısızdır.