resim
Johannes Hendrikus Olde Riekerink
Görev:Teknik Direktör
Takım:Dewa United
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 1278
    galatasarayımıza 15 sene içinde şampiyonlar ligi şampiyonluğunu tattıracak olan aslan hocamız. floryada 15-16 yaşındaki çocukların yanında görürseniz fotoğrafını çekin yarın o çocuklarla kupayı kaldırırken bakıp vay be diyeceğiz.

    düzeltme: benim 15 sene içinde şampiyonlar ligi kaldıracağına yürekten inandığım, sözlük ahalisinin ise belki birkaç sene bjk'nin arkasında bitirip sonrasında da kovulacağına inandığı aslan hocamız.
  • 1279
    kendisine en büyük zararı gereksiz yere abartanlar veriyor. inşallah bunu fark ettiğinizde çok geç olmaz. şimdilik başarılı, yüksek potansiyelli, doğru hamleler yapan birisi ve bu şimdilik bizim için yeterli olmalı. millet olarak herhangi bir şeye adım adım sevinmeyi öğrendiğimiz gün belki gerçekten başarılı olabiliriz her sektörde.
  • 1281
    kayseri macinin devre arasinda gomuldugunu gorunce besiktas macindaki olasi bir kotu sonucta hakkinda neler soylenecegini tahmin edemedigim teknik direktor. ben demiyorum ki kendisi mukemmeldir, yeni guardiola'dir falan.. ama sabredilmesi gerektigi kanaatindeyim. potansiyeli var, elbette kotu sonuclar olacaktir, hele hele kadro durumumuzu ve yeni bir takim olmamizi goz onunde bulundurursak kesinlikle kat etmesi gereken cok yol var. her hafta kaptirdigimiz toplari geri kazanma suremiz kisaliyor. topu ayagimizda tutarak oynadigimiz pas oyununun kalitesi azar azar da olsa her hafta artiyor. su durumda kendisini bir maglubiyette ya da beraberlikte gommek bizim hayrimiza degil. birakin takim otursun. destege devam edelim. ben bu guzel adamin potansiyeline inaniyorum.
  • 1282
    bana jupp derwall'i anımsatan hoca, veyahut slaven bilic'i. diyeceksiniz ki ne alaka. bu adamlar inşa işiyle uğraşan adamlar, sistem tasarımcıları. ancak bir fatih terim gibi de kupa ambargosu koyacak adamlar değiller. öyle olsalar adları mırcea, memleketleri romanya, ırkları çingene* olurdu. evet yerel ligde teknik direktörü şenol güneş olan beşiktaş dışında ciddi bir rakibimiz yok dolayısıyla başarı beklemek en temel hakkımız, lakin şampiyonlar ligini kazanmak için mutlaka eşleşebileceği her rakibi domine edebilecek kadroya sahip olmak gerekir. şampiyonlar ligi'nde önümüzdeki yıllar en büyük hedefimiz yarı final olabilir, kalıcı hedefimiz ise her sene çeyrek final oynamak olmalıdır. unutmayalım ki bir gülle bahar gelmez. hoca bu sene bizi şampiyonlar ligi'ne taşısın, seneye de gruplardan çıksın veya en azından güzel futbol oynatsın kafi. elbet bu takım şampiyonlar ligini de kazanacak, ama bu kadro, başkan ve üzülerek söylemeliyim ki bu hoca ile değil, ama mutlaka bu hocanın kurduğu sistemle.
  • 1283
    (bkz: 24 eylül 2016 beşiktaş galatasaray maçı) öncesinde bilgi ve tecrübesine inandığım, inanmak istediğim canıımız hocamız...

    neden? çünkü ben işin içinden pek çıkamıyorum...
    ilk defa bir beşiktaş derbisini kafamda oynatırken "işimiz baya zor" diyorum açıkçası...

    hepimiz biliyoruz ki beşiktaş deplasmanları derbi niteliğindeki en kolay maçlarımız olmuştur bu zamana kadar. dileyen google'dan açıp wikipedia'daki derbi tarihine bakabilir, galatasaray'ın beşiktaş derbilerindeki ezici üstünlüğü sebebiyle tablonun sonuç kısmı çoğunlukla sarı-kırmızı'dır...

    ancak bu sefer derbi biraz farklı nitelikte maalesef:

    - beşiktaş tarihinin en kompakt ve özgüvenli kadrolarından biriyle sahaya çıkacak, geçtiğimiz sezonun şampiyon kadrosunu güçlendirerek ilerlediler ve "yeri dolmaz" denen oyuncularının yerini doldurmuş görünüyorlar,

    - en büyük tehdit kadro ve oyunculardan önce şenol güneş... beni tanıyanlar biliyor ki şenol güneş'e karşı büyük bir hayranlığım var geçmişten bu yana. çok iyi hoca. ligi hocamızdan iyi tanıdığı da kesin. bizim bu sene güçlenen noktalarımızı öngörmek konusunda çok işler başarabilir mi emin değilim ama misal eren derdiyok'u gayet iyi tanıyor olması dezavantaj

    - maç ilk defa vodafona arena'da... vodafone arena'nın ilk derbisi. beşiktaş bu motivasyonla sahaya çıkacak. coşkuları bir hayli üst düzey olacak yani. şenol güneş'in "saldırın ulan" modunda bir hoca olmasının etkisiyle çok yüklenebilirler, şükrü saraçoğlu benzeri bir baskı ve ambians oluşturabilirler, onlar için de bu ilk örnek olacak, beşiktaş taraftarının dengesiz ve rahatsız edici profili de canımızı sıkabilir,

    - talisca'nın formu rahatsız edici, evet aman aman bişey yapmadı diyebiliriz, ancak sıkıntılı nokta uzaktan yoklarken çok sert vurması, muslera müthiş bir refleks kalecisi ancak talisca'nın muslera'ya ne gibi zorluklar çıkaracağını kestiremiyorum,

    ha bunlar beşiktaş için "+" diyebileceğimiz noktalar, bunlar için düşünülebilecek, ya da ibreyi bize çevirebilecek şeyleri de yazmadan edemeyiz, hocama en güvendiğim noktalar bunlar:

    - jan olde riekerink'in hollanda stili futbol yapısı, maçın tamamında topa hükmetme, bol pas yapabilmek, topu olabildiğince rakibe göstermeme, çabuk geri dönme ve takım halinde topun gerisine çekilme üzerine kurulu, eğer bunu bu maçta da uygulayabilirsek beşiktaş'ın tehditleri önemli ölçüde indirgenecektir,

    - beşiktaş seri paslarla rakip kaleye geliyor, ancak son zamanlarda bu durum, özellikle bek bindirmeleri sebebiyle biraz da olsa azalmış görünüyor, pas trafiğini yöneten oyuncunun oğuzhan olması ve oğuzhan'ın sakat olması bir avantaj, bek bindirmeleri konusunu çözüme kavuşturursak elimizi rahatlatırız gibi geliyor,

    - beşiktaş'ın santrfor zafiyeti... cenk tosun iyi iş çıkarıyor bu ara, ancak galatasaray'a karşı cenk tosun ile anadolu takımlarına karşı cenk tosun aynı şey değil, bunu süper kupa finalinde gördük, aboubakar yeterince süre alamadı, tehlikeli bir adam olduğunu biliyoruz ancak maç formu eksikliği etkileyecektir,

    - beşiktaş'ın da tıpkı galatasaray gibi en yumuşak karnı stoper, tandem kısmı, bunu düzeltmiş değiller, galatasaray'da eren derdiyok bu tandemi yaracak ve yoracak kadar etkili bir isim, iki stoperi de kendi peşine takacaktır diye tahmin ediyorum,

    - bir önceki maddeye bağlı olarak, eren'in peşine stoperleri takması, beklerin ileri çıkmasına engel olacaktır, bu da bruma ve diğer kanat oyuncumuzun beşiktaş bekleriyle birebirlere girmesi için büyük fırsat,

    - uç kanat oyuncularımız çok belirleyici olacak bu derbide, şuana kadar oynadığımız 4 lig maçında da kapalı oynayan takımlara karşı hücum etmeye çalıştık, rakipler tabiri caizse 10 kişi defans yapmak durumunda kaldılar, haliyle süratli ve boşa kaçan, dribling özelliği olan bruma, yasin, sinan gibi isimler etkisiz gözüktü, ancak ilk defa beşiktaş gibi kazanmaya oynayacak bir rakiple oynamak, kanatlarda boşluklara yol açacaktır, ya beşiktaş bekleri hücuma destek verip bruma ve yasin'e alan açacaklar, ya da tehdit karşısında beklerden destek gelmeyecek ve oyun tıkanacak, her iki durum da bizim için avantaj olur,

    ön görebildiklerim bu kadar, eminim hocamız riekerink de bu durumun farkında...

    gazetelerde, doğruluğu ne düzeydedir bilinmez ancak bugün yazılan bir yazıda;

    -"riekerink oyuncularına kanattan yapılan orta sayısının yetersiz olduğunu, yasin, bruma, sabri ve carole'un içeri daha çok top kesmelerini istediğini belirtti, ayrıca açılan ortalarda dönen topları tamamlama hususunda sneijder ve selçuk'a uzaktan şut deneyin talimatı geldi" gibi bir içerik mevcut.

    bu eğer cidden hocamızın düşüncelerini içeren bir haberse umut verici. zira bunu söylerken hem eren'in hava topu üstünlüğü hususundaki hedeflerini dile getirmiş, hem de rakip kalecilerin şutlardaki zafiyetlerini değerlendirmeyi planlamış hissiyatı doğuyor...

    hadi hocam, al şu maçı da sevindir bizi...
  • 1284
    bizler için yeni bir akım, ikon ve sevgi ögesi olan kaşlara sahip insandır. *

    sözel olmayan davranışlar bütününde yani kısaca beden dilinde ''kaş kaldırma'' genel olarak bir beğeni, mutluluk, sevinç göstergesidir. riekerink bey'in gol sevinçlerinde itinayla kaşlarını kaldırması -her ne kadar bilinçsizce yapılsa da- ve bunu düzenli olarak yapışı riekerink bey'in bir beden dili uzmanı olduğunu veyahut bu konuda iyi bir eğitim aldığını düşündürüyor bana.

    teknik taktiğin yanında beden dili becerisi de şüphesiz bir teknik direktöre artı değer katacak özelliklerdendir. tebriği hak ediyor sırf bu özelliği bazında dahi.

    karşınızda saygıyla eğiliyorum riekerink bey!
  • 1289
    https://twitter.com/...s/778689142041391105

    bak işte sıkıntımız burda. bu taraftar profilinde.hocamıza özel birşey değil bu. bu tip adamlar "sistem" yaratmaya gelir takıma. ve en az 3 yıl da kalmaları gerekir "sistem" in oluşması için.

    peki "sistem" neydi? sistem emekti. yok lan, o filmdi, neyse. "sistem" dediğin şey, takımın oynamasıdır, içinde kimin olduğundan bağımsız. şu an bayern munich'e diyebiliyor musunuz "neuer sakat, tarrağı yediler bu hafta" diye. barcelona da "messi cezalıymış" diye ağıt yakan kaç kişi var? yok. kişiden bağımsız işleyen birşeydir sistem, giren kişi sisteme uyum sağlar.

    bizim bir sistemimiz var mı? başarabildi mi jor bey sistemi kurmayı 6 ayda? cevabını şöyle vereyim. allah korusun bugünkü antremanda muslera sakatlansa, sözlükteki derbi maçı beklentileri ne kadar değişir? "lan hiç gitmeyelim" diyen bile çıkar.

    peki uefa yı aldığımız sene, bizden uzak allaha yakın imparatorumuzun yaptığı neydi? hagi'nin oynamadığı maçlarda bile rahattık. finalde 10 kişiyken aldık o kupayı. işte o sistemdi. bilerek ya da bilmeyerek oluşturmuş ve oturtmuştu sistemi fatih terim.

    işte adam bunu oturtmaya çalışırken, senin futbol görüşün, "selçuk'u çıkar josue yi koy, chedjou nun yerine sabri oynasın kesin kazanırız, bruma kaleye geçsin muslera eren le tandem oynasın" civarında dolaşıyorsa, kusura bakma kardeşim, seninle futbol filan konuşulmaz.

    konuşulması gereken "kanatları ileride mi kullansak" "defansı ataklarda öne çıkarıp ribaund mu toplasak" gibi şeyler olmalı bu adamlarla.
  • 1290
    riekerink'in önemli bir taktisyen, teknik bir deha olduğunu söylemek zor ancak hiç kuşkusuz futbolu, futbolun doğrularını fazlasıyla iyi biliyor.
    galatasaray topu kaptırdıktan sonra şok pres yapıyor, hücum pres yapıyor, topu bir an önce kazanıp tekrardan oyuna hakim olmak istiyor. bunu da ligde şuan için en iyi yapan takımlardan birisi görüntüsü çiziyor, son rize maçıyla birlikte.

    pas pas pas..
    geride kalan 4 haftalık maç sekansı sonrasında toplam 2.400 pas denemesi yapan galatasaray, bu girişimlerinde 2.188 kez isabet buldu. jan olde riekerink'in öğrencileri maç başına ortalama 600 pas girişiminde bulunurken, 547 isabetli pas ortalamasına ulaşmayı başararak ligde açık ara önde bulunuyor. maç başına %63.05 ortalamayla topa sahip olan taraf olan galatasaray'ın pasla oynama oranı ise, hiç alışık olmadığımız seviyelerde: %78.68!

    --- alıntı ---
    hollandalı teknik adam jan olde riekerink'in önderliğinde geçtiğimiz sezonu türkiye kupası'yla kapatan ve yeni sezonuda süper kupa şampiyonluğu ile açan galatasaray, transfer döneminde kadrosunu bir çok önemli oyuncu ile güçlendirdi. uefa ile yaşadığı mali problemlerden dolayı transfer döneminde ayağını yorganına göre uzatmak zorunda olan galatasaray yönetimi kimi transferleri maliyetlerinden dolayı eleştirsek de, saha içinde takıma katkı sağlayabilecek ve görev adamı rolünü üstlenecek isimler ile sözleşme imzaladı. saha içinde savaşan, mücadele eden bir kimlik ortaya koyan galatasaray'da teknik direktör jan olde riekerink oyuncularından tek birşey istiyor: topa sahip olmak ve topu kaybettikten sonra hemen kazanmak! bunun en güzel örneklerini çaykur rizespor maçında, neredeyse tüm takımın kompakt bir şekilde yaptığı hücum pres.

    --- alıntı ---

    http://www.fcnblog.com/...ibi-galatasaray.html
  • 1292
    gerçekten övgülere katılmayı çok isterdim ama ben galatasaray' da geçen seneden farklı sadece oyuncu kalitesini görüyorum şu ana kadar. forvette eren yerine umut, orta sahada tolga yerine bilal oynasa ve bu kadar etkili bir bruma olmasa geçen senenin kopyası derim bu sezona.

    çok gereksiz övülüyor kendisi şu ana kadar. ben kötü diyemem, demiyorum da ama bu kadar övülecek bir şey yaptığını da düşünmüyorum oyun anlamında. galatasaray hala pozisyon bulamıyor, hala pozsiyon veriyor. bunun tek istisnası rizespor maçı. onda da gerçekten rize çok vasattı. aldıkları her topu uzun oynadılar ve biz topu kapmak için çok fazla uğraşmadık.

    bu hafta, yani beşiktaş maçıyla ak koyun akra koyun ortaya çıkacak. dilerim siz haklısınızdır, dilerim galatasaray' a dar alanda presi, şok presi vs. vs çok iyi uygulatıyordur hocamız ve beşiktaş' ı öncelikle oyun olarak yeneriz deplasmanda. ama ben öyle düşünmüyorum. tekrar teşkil etmemesi için oynadığımız futbolla ilgili görüşlerimi yazdığım şu entryi bırakıyorum;

    (bkz: #2027222)

    bunun dışında üzülerek söylüyorum ki kendisiyle beraber performansı yükselen bir oyuncu henüz görmedim takımda. stoperler ve bekler geçen sene bıraktıkları gibi devam ediyorlar, selçuk zaten 3 senedir aynı, yokları oynuyor; sneijder istekli ama belli dönemler hariç sneijder hep sitekliydi bence galatasaray forması altında, eren, bruma ve tolga ise harika performans gösteriyorlar ama takıma bu sene katıldılar ve zaten onlar sayesinde geçen seneden daha farklı görünüyoruz.

    edit: ufak yanlış anlamalar olmuş. düzeltelim. hocayı seviyorum, destekçilerinden biriyim. sezon başındaki kadro yapılanmasını ben de çok begendim. umut olcan tarık ile yollar ayrıldı bu harika. forvet istedi, orta saha istedi bunlar da harika ama öncelikle bunlar zaten olması gereken şeylerdi. hiçbirimiz hoca değiliz ama sanırım hepimiz umut ve tarık' ı postalar mutlaka forvet ve orta saha isterdik. bir tek ufak bir azınlık olcan a bir şans daha verirdi belki. bu yapilanmaya kimsenin itirazi yok. bunu ben de ovdum ama ben saha içinde aranizdan bazı arkadaşların gördüğü kadar iyi şeyler göremedim henüz. bu gormeyecegim demek değil, umudum yok demek de değil ama henüz olmamış şeyi övmek bana doğru gelmiyor. galatasaray şu ana kadar rizespor maçı hariç hicbir maçta rakibi sahadan silmedi. hiçbir maçta müthiş pres yapıp rakibin çıkmasını falan engelleyemedi ya da müthiş pozisyonlar bulmadı. hatta rize maçında dahi cok pozisyon bulamadı. dolayısıyla ben saha içerisinde henüz hocamizi övebilecek çok fazla şey göremedim. geçen seneye göre elbette bir fark var ama geçen sene umut, bilal varken bu sene eren, tolga var ki ikisi de şu an takımın en iyileri. bir de bruma faktörü var. aranızda kendisini hala nasıl eleştirenler var bilmiyorum ama adam her maç en az 1 net pozisyon demek.
  • 1293
    şimdiye kadar hakkinda hic büyük taktisyen, süper deha gibi şeyler okumadım. daha kendisini ispat edebilmesi için önünde baya bir yol var.

    neden bu kadar sevildigiyle ilgili olarak;
    takimdaki dokunulmazlara dokundu
    çöpleri gonderdi
    tekrar takım olduk
    adam gibi adam
    işini çok seviyor ve çok çalışıyor
    beşiktaş ve fenere koyup iki tane kupa çıkarttı

    zamanla, takım maç yaptikca o da daha cok tecrübe kazanacak ve daha da doğru mudahaleler yapacak daha dogru taktikler hazirlayacak. kendisinde o ışık var. bu kadar destekle de yapmamasi icin hicbir sebep görmuyorum.

    adam bizi umuttan kurtardi daha ne olsun. dualarim seninle hocam.
  • 1295
    kendisini göklere çıkarma sebebimiz kadro mühendisliği açısından doğru işler yapmış olmasıdır. bu, geride bıraktığımız transfer dönemi itibariyle "öngörü" değil, sabit bir fikirdir.

    bakın arkadaşlar, futbol elbette bir sistem oyunudur; ancak bir sistemi oyunculardan bağımsız olarak doğru veya yanlış kabul etmek, oyunculardan bağımsız şekilde sistemin sizi başarıya götüreceğine inanmak doğru değildir. nitekim iyi futbol, ancak iyi futbolcular ile oynanır.

    misal veriyorum, rijkaard'ın sistemi önde 1996-2000 yılları arasında kurduğumuz baskıya yakın bir baskı kurmamıza olanak sağlamasına rağmen, yarı sahayı geçen her top, kötü kaleciler, bam üçlüsü ve servet çetin'in yer aldığı stoper hattı nedeniyle gol olarak rakibin hanesine yazılıyordu. yine, eğer sistem tek başına başarıya ulaşsa idi, fatih terim'in unutmak istediğimiz "2. dönemi" de yaşanmayacaktı. dolayısıyla sistem, ancak onu uygulamakla görevli oyuncular kadar iyi olabilir.

    "bugün messi olmasa barça aha sıçtık demez" veya "neuer olmasa bayern idare eder" demek de çok doğru değildir. messi'nin 2-3 maç olmaması, forvet hattında neymar ve suarez gibi şapkadan tavşan çıkarabilecek 2 adamı olan, arkadan rakitic ve iniesta gibi ne zaman ne yapacakları belli olmayan iki adam ihtiva eden, onların arkasında busquets gibi, sevmesem dahi kesici özellik konusunda dünyanın sayılı dmclerinden biri ve pique-alba-mascherano (umtiti) gibi hepsi a+ seviyedeki adamlara sahip barcelona için sorun olmaz. o sakatlık 10-12 maça çıksa ve o maçlar real, atleti, şampiyonlar ligindeki bayern vb. ile olsa emin olun barcelona taraftarı da çekinir. neuer özelinde de defans hattınız hummels,boateng, alba, lahm gibi bir hat ise, ve önlerinde vidal gibi dünyanın en komple orta sahası varsa ve yedek kaleciniz fevzi tuncay değil ise sorun teşkil etmeyebilir. nitekim, önde robben, ribery ve lewandowski varken zaten rakip en azından 4-5 adamını çıkartamamaktadır.

    jor hocam, sistem olarak 4-2-3-1 oynuyor. defans saatli bomba. sağ bekte yokluktan oynayan bir sabri, stoperde iyi olmasına rağmen yavaş ve sol bekten devşirme buz adam hakan balta, diğer stoperde bu sezon yerlerde sürünen şecu var. önlerinde, geçen sene kevgire dönen orta sahanın elemanı selçuk var. orta saha kırılgan yani. tolga olmasa, tıpkı geçen sene olduğu gibi topu alanın kalemize kadar gelmesini engelleyecek adam takımda yok. de jong bu kırgınlığı almak için takıma katıldı ama faydalanamıyoruz. işin bir negatif yanı da, playmaker görevi üstlenen selçuk sayesinde şecu-hakan-sabri üçlüsünden alınan top ileri o kadar yavaş taşınıyor ki, rakip zaten yerleşip pozisyon alıyor. bu da her golün ekstra gol olması gerektiği anlamına geliyor.

    "ben harry potter değilim" lafı mourinho'nun lafıdır. jor hocam, geçen sene 20 küsür puan fark yiyen takıma takviye yapmış olmasına rağmen bunlardan sadece bruma-eren ve tolga üçlüsünden faydalanabiliyor. bununla birlikte 90 dakika boyunca 30 metre civarından gol ve asist tehdidi olan, geçen sene takımın parlayan tek oyuncusu podolski'den faydalanamıyor. yasin yerine podolski oynarsa oyun kalitesi ve pozisyon sayımızdaki fark daha net ortaya çıkabilecektir. ben kayseri maçında sigthorsson ve podolski kulübede olsalar, o maçın seyrinin farklı olacağını düşünüyorum.

    jor hocam sistem kurmaya çalışıyor. oyuncuların sistem içerisindeki görev tanımlarını belirlemek vs. önemli ama şunu unutmayın; beğenmesek dahi serdar aziz, podolski, de jong, sigthorsson ve cavanda 5'lisini bugün hangi takıma koyarsanız koyun (bursaspor dışında, nitekim serdar dışındakiler türk olmadığından hamza oynatmayacaktır), sezon sonunda puan tablosunda en az +3 sıra ve +15 puan hanenize yazarsınız. biz bu adamlardan de jong dışında hiçbirinden dakika dahi faydalanamadık. bu adamların sakatlıkları da antrenmansızlıktan atan kaslardan kaynaklı değil. hepsi darbe sakatlığı. serdar ve cavanda sakat geldiler zaten.

    dolayısıyla +/- bazında bir jor değerlendirmesi yaparsak

    +alternatifli kadro oluşturdu
    +çöplerden kurtuldu
    +takım, takım hüviyetinde top oynuyor, başı kesik tavuk gibi dolaşmıyor.
    +kadro dağılımı adaletli. elindeki kadroyu kime versek bugüne kadar sahaya benzer bir diziliş ile çıkardı (misal ben sabri'yi yine de oynatmazdım, başkası selçuk yerine josue'yi oynatırdı ama bunlar 1-2 değişiklik ve benim sabri'ye, çoğu kişinin selçuk'a uyuz olması bu değişikliklerin temel sebebi olurdu
    +90 dakika boyunca ayakta kalabilen bir takım görüyoruz (selçuk dışında)
    +her hafta perşembe günü, tıpkı çoğu avrupa ülkesinde olduğu gibi takımdan haberleri bizzat hocanın ağzından öğrenme imkanımız oluyor.

    - orta saha kırılganlığını halen üstümüzden atabilmiş değiliz ancak de jong monte edilemediği için bu yarın öbür gün rahatlıkla + olabilecek bir -
    - oyuncu değişiklikleri konusunda biraz geç kalıyor gibi; hamle oyuncuları sakat olduğundan bu da sonrası değerlendirme için kalan bir -. çift forvete dönemiyoruz mesela maç sıkışınca, bunun sebebi kadroda forvet oynayabilecek 3 oyuncunun 2 tanesinin sakat olması olabilir. sneijder çıkıp sigthorsson oyuna alınarak hızlı ortalara dönmeyi planlasa bile bu adam olmadığından objektif değerlendirme yapamayız.
    - genel oyun tempomuzun 1 tık daha üstte olması lazım. bu konuda da net değerlendirme ancak eksikler kadroya katılınca yapılabilir.

    şu anda aklıma gelenler bunlar. artılar yıllardır görmek istediğimiz, aslında basit ama bir türlü gerçekleşmemiş artılar. eksiler ise ancak takımın kilit sayılabilecek 11 ve hamle adamları döndükten sonra değerlendirilebilecek eksiler.
  • 1296
    geçen seneden takımımızın bir farklı olmadığını söyleyen arkadaşlarımız var, bu durum normal, zira takımımızın geçen seneki durumunun müsebbibi futbolculardan çok yönetsel kaos ve teknik kadro boşluğuydu.

    yani özetle, aslında geçen sene, bu seneki yönetsel yapıdaki düzelme - ki ben adına şimdilik nazifoğlu etkisi diyorum - olsaydı ve teknik kadro hamzalı, denizlili saçma sapan kurguyla zaman kaybetmeseydi, geçen sene de belli yerlere gelebilirdik ki - takviye yapılmamış kadronun iyi kötü fenerbahçe ve beşiktaş'tan kupa alması bunun göstergesi...

    hiçbirimiz sanırım riekerink'in fundamental bir deha olduğu iddiasında değiliz, olmamalıyız da, işin aslı öyle bir dehanın da mevcut galatasaray'da yapabileceği şeyler kısıtlı olurdu... yani bir bielsa, bir guardiola, bir mourinho da gelse elimizdeki malzemeyle çıkacak yemek aşağı yukarı belliydi.

    bize lazım olan şeyler belliydi ve bunlar da riekerink'te mevcut:

    - egosundan arınmış bir kişilik,
    - futbolcularla iletişimi kuvvetli bir önderlik,
    - futbolun en temel doğrularını futbolcularımıza tekrardan anlatabilecek bir birikim,
    - öz güveni yükseltecek bireysel terapi anlayışı,
    - takıma aidiyet hissedilmesinin sağlanması,
    - gençlere, takımın geleceğini kurtaracak isimlere şans verilmesi

    şimdi; geçen seneye göre bir fark göremiyorum diyen arkadaşlarıma - katılmakla birlikte - bir hususu örnek vererek fikirlerine danışmak isterim:

    - galatasaray'ın geçen seneye başlayan ve 3 kulvarda şampiyon olmuş kadrosu, yeni sezona başlarken, bruma denen oyuncumuzu bakmadan, denemeden, hazırlık kampına dahi almadan ispanya'ya yollayan hamza hamzaoğlu'na göre riekerink aynı kalem midir?

    bruma'yı ispanya geliştirdi demek bence hayalcilik olur biraz. ben bruma'yı sociedad'da da takip ettim, real madrid'e attığı bir gol haricinde bruma yine aynı bruma'ydı. işin ilginci, bruma'da "öz güven" harici değişen bir şey de yok. hazırlık döneminde bruma parladı, ancak sezon başlayınca yine "son kararları hatalı, aceleci, telaşe" eleştirileri gelmeye başladı,

    değişen bruma değil arkadaşlar, bruma gibi gencecik bir dünya çapı yeteneğe oynama fırsatı verilmesi.
    riekerink ne olursa olsun bruma'dan vazgeçmiyor,
    hamzaoğlu'nun hazırlık kampında dahi denemeye lüzum görmediği bir gençten dünya yıldızı yaratabilmek telaşında hoca,
    tüm hazırlık maçlarında oynatıp öz güvenini tavan yaptırdı, ve şimdi de sezon içinde fayda almaya çalışıyor.

    bu sebeple, riekerink'in bir deha göstermesine gerek yok, fanteziye kaçmadan "futbolun doğrularıyla" devam etmesi yeterli.
    hayallere rüyalara dalmayalım hemen, bu sene hazırlık dönemi ve sezon başlangıcı bizi "şampiyonluk" havasına sokmuş olabilir,
    ancak geçen sezon sonunda kimse "bu sene şampiyonluğa oynayacağız" kafasında değildi,

    hocanın üstüne bu yükü bindirmeden, bu sezonu beklentileri düşük tutarak, ancak hedeften de sapmadan, iyi yerlerde bitirirsek, riekerink, kalıcı ve uzun soluklu bir projenin mimarı olabilir.

    ben kendisine güveniyorum...

    (bkz: i love you riekerink hojam)
  • 1297
    kendisinin oyuncu değiştirme problemi yoktur. sadece bizim istediğimiz dakikada bizim istediğimiz adamı oyuna almamaktadır. bunu çözemedik bir türlü. maçı izlerken diyoruz ki yasin'in çıkması lazım, yasin'in çıkması lazım, yasin'in çıkması lazım. yasin çıkmayınca hoca işbilmez oluyor. yahu orada yasin'in çıkması gerektiğini düşünen biziz. hoca öyle düşünmüyor ki. kafasında başka birşeyler olamaz mı adamın? bizim olmasını istediğimiz şey olmayınca adam kötü hoca mı oluyor yani?
    yapmaya çalıştığı şeyi yapacak. doğru mu yapmış, yanlış mı yapmış haftalar içinde sıralamadaki yerimizden anlayacağız.
    her hafta 60-65 arası yasin'in yerine sinan'ı alsa, bir de 75-85 arası josue'yi oyuna soksa buradaki arkadaşlara göre sorun kalmayacak. ama bu kadar basit değildir belki de bu işler. her maç birbirinin aynı değildir belki de.
    benim gözümde umut,tarık ve olcan'ı yollayarak çıtayı aşmıştır. hatta ben teknik direktör olsam umut ve tarık tamam ama olcan'ı yollamaya cesaret edemezdim. "iyi kötü tekniği var,lazım olur" derdim. riekering acımadı, kesti biletini. göbeğe prim vermedi.
    onca isim yapmış italyanla bilmemneyle süründükten sonra bu isimsiz aslana tarifsiz bir güvenim oluştu. boşa değildir inşallah.
  • 1298
    bugun kendisine "maç oynanmadan 1 puan teklif etseler kabul eder misiniz?" şeklinde soru sorulan hocamız.

    insanın aklına iki şey geliyor, ya bunu soran galatasaray düşmanı, aklı sıra takımı ve hocayı küçük düşürmeye çalışıyor, ya da gerizekalı bir troll...yani en dandik kahvede edilen muhabbeti yapacaksa muhabir , sokaktan 3 kişi alıp götürelim oraya soruları o sorsun...
App Store'dan indirin Google Play'den alın