resim
Johannes Hendrikus Olde Riekerink
Görev:Teknik Direktör
Takım:Dewa United
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 2577
    kendisinin en sevdiğim yanlarından biri futbolcu sağlığını her şeyden öne koymasıdır.

    mesela en son 11 aralık 2016 galatasaray gaziantepspormaçı hafiften sakatlanan serdar aziz'i hiç zorlamadan kenara aldı. veya tam anlamıyla hazır olmadan oynatmadı. normalde serdar'in sakatlık dönüşleri semih kaya'dan bile kötü olur.
    gene cavanda sezon başı hazırlık kampını geçirmediği için takıma koymadı.
    tolga'nin da muhtemelen oynamayamacak kadar bir sakatlığı yoktur ama genede riske atmiyor.

    böyle devam etmesi dileğiyle...
  • 2578
    sabri'deki ısrarı, geç oyuncu değişiklikleri ve kenardan takımı ateşleme sorunu dışında j. o. riekerink iyi bir td. diye düşünüyorum. çünkü artıları çok daha fazla.

    -takımı çöplerden büyük oranda temizledi.
    -pas yüzdesini yükseltti.
    -hücum anlamında taktik gelişim sağladı.
    -bruma'yı kazandı.
    -podolski'den verim almaya başladı.
    -orta sahayı nispeten sertleştirdi.

    takımın efektif koşu mesafesi ve mücadele gücü kötü değil ama iyi de değil. ortalamayı 110 km'ye çıkarmalı. defanstaki problemler tamamen oyuncuların kalitesiyle ilgili. defansın komple yenilenmesi gerektiğini ancak bu mümkün olmadığından serdar-hakan-carole üçlüsü ile devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. (sağbekte ise sabri hariç kim oynarsa oynasın, gerekirse hamit oynasın)

    king-kong'un yanında tolga iyileşinceye kadar selçuk, iyileştikten sonra tolga'nın oynaması gerektiği kanaatindeyim.

    riekerink'e biraz yardım biraz destek ile bu sezonun sonunun iyi olacağını düşünüyorum. umarım yanılmam.
  • 2579
    martin linnes haricinde kimseyi erkenden oyundan çıkarmıyor, oyun sıkıştığında ya da rakip iyi kapandığında hücumda faklı şeyler yapamayan bir futbol anlayışı var, ligin üst sıralarındaki takımlardan puan çıkaramıyor... hepsi doğru.

    ama takımı topa iyi sahip oluyor, pas oyununu önceki yıllara oranla daha iyi yapıyor, oyuncuların çoğunda top oynama isteği görülüyor, de jong ve tolga sayesinde daha diri bir orta sahaya sahip, futbolcularla iletişimi daha çok kendisinin kişilik özellikleri sayesinde başarılı, öyle ya da böyle takım puan topluyor zirveden sadece 3 puan geride... bunlar da doğru.

    geleceğini bu özelliklerden hangisinin ağır basacağı belirleyecek, ben olumlu bakan taraftayım, bir şekilde başaracak.
  • 2580
    bu yazımda kendisini değil, kendisini eleştirme yöntemlerini eleştirmek istiyorum müsaadenizle...

    fenerbahçe maçı* sonrası dengesinin bozulduğunu düşünüyorum. ve o yazımda şöyle bir şey yazdım.
    "dengeyi korumak çok önemli hocam. dengeyi bir kaybedersen nerelerden neler vururlar kim bilir? taktik-teknik konuşturmazlar bu sofrada adama maalesef. iş dönüp dolaşıp sabri'yi niye oynattın sorusuna gelir. inanamazsın..."
    (bkz: #2066481)

    hakikaten öyle oldu. tabi tahmin edemediğim şey ise; sakat olan adamı oynatmadığı için sorulan hesaplar...
    hemen bir dipnot düşeyim. aynı zalimlik selçuk için de yapılıyor. tolga'yı sakatlayan selçuk oldu bir anda.

    kimsenin eleştiri şeklini dizayn etmeye kalkmak haddim değildir. belli kurallar çerçevesinde isteyen istediğini dilediği gibi eleştirebilmelidir. ben de o hakkımı kullanarak eleştiri yöntemlerini eleştirmek istiyorum.

    hiçbir zaman şu niye şunun yerinde oynadı demedim, diyemedim. zira tercihler, kafasındaki planlar farklı olabilir. ne yapmak istediğiyle ilgilenmek yerine, direk isimler üzerinden eleştiriyi de hiçbir zaman anlayamadım. ortaya ne koyduğuyla ilgilenmek, kafasındaki planı analiz edip onun pratikte işe yarayıp yaramadığına kafa yormak benim tercihim. saha içi eleştirileri bu doğrultuda yapmayı isterim. o türden yazıları da keyifle okurum.

    gelelim psikolojik faktörlere... saha dışı, adam yönetimi gibi etkenlere...
    yine kasımpaşa maçı* sonrası şunları söyledim.
    "... bütün bunlara rağmen galatasaray futbol takımının sorununun teknik direktör sorunu olduğunu düşünmüyorum. birçok ayağı var. en temel bileşenler, yönetmek ve iletişim sorunu. buna bağlı olarak taraftar yönetimi de imkansız hale geliyor. belirli bir sistemi de senelerdir yok. bütün bunlar bir araya gelince bol bol antrenör yemek kaçınılmaz oluyor. "
    (bkz: #2077684)

    başka teknik direktörleri takımda görmek isteyebilirsiniz. ancak temel sorunun antrenör sorunu olduğunu düşünüp, "beden hocası, yetersiz bey..." gibi laflarla tepki koymak benim anlayabileceğim bir şey yine değil. kulüpteki yönetme ve iletişim sorunları başta olmak üzere; takımın doymuş bir takım olması, yaş ortalaması, ekonomik şartlar, futbolun siyasetle kirletilmiş olması gibi değişkenlerden uzak değerlendirmelerin çok sığ bir bakış açısı olduğunu düşünmekteyim. bütün değişkenler sabit tutularak, sadece olası antrenör değişikliğinde takımın süper top oynayacağını düşünenlerle aynı yerde duramam maalesef.

    son olarak da antep maçındaki* eksikler ve olumlu şeylere değinip yazıyı bitireyim.

    o kadar geniş alanda oynuyoruz ki, gol yemek veya gol atmak çok kolay oluyor. sıkıntılı dönemden geçen anteple bile "gittili geldili" maç oynuyoruz bu sebeple. halbuki sezon başında daha ayağı sağlam basan bir takımdık bu anlamda. riekerink bey hücum varyasyonlarına kafa yoracağım diye bu özelliğinden feragat etmiş gibi.

    duran top savunmamız yok. sadece boy ortalamamızın düşük olmasıyla açıklayamayacağım şekilde yok hem de... bunun üzerine eğilinmeli zira yine golü yedirdi çaktırmadan.

    ilk yarıdaki savunma hatalarının yüzdece yüksek payını beklere verdim ben de hoca gibi. linnes değişikliğini yerinde bulduğumu söylemeliyim. ölümü gösterince sıtmaya razı olduk bek savunması bağlamında. ama asıl sorun geniş alanda oynama hali. linnes geniş alanda savunma yapamaz ki zaten. madem bu şekilde oynayacağız sabri ile başlamak kaçınılmaz oluyor. veya cavanda artık meşrebine göre...

    saha içindeki hırs, istek yine yeterli değildi. "winner" olmanın suyunu çıkaran oyuncularımız olduğunu görüyorum artık. al-ver filan derken nasılsa ayaklarımız iyi atarız şeklinde bir düşünce var futbolcularda. bundan sıyrılmak lazım diye düşünüyorum.

    devre arası kayıpsız gelse de sen de dengeni yeniden bulsan be hocam. umarım her şey galatasaray için güzel olur. sen de öyle...
  • 2582
    alt yapıya hoca olarak geldiği kulüpte kendini a takım'da teknik direktör olarak bulan biri için fazla iyi bile denebilir şu anda takımın içinde bulunduğu durum.

    ffp nedeniyle takımın baştan aşağı değiştirememiş dolayısıyla bir önceki sezon 8. olan takımın neredeyse aynısı ile yoluna devam etmiştir. mustafa denizli'nin, hamza hamzaoğlu'nun yapamadığını yapıp takımı çöplerden temizlemiştir.

    5 senedir kimsenin yapamadığını yapıp takım kaptanı selçuk inan'ı yedek bırakacak cesareti göstermiş, önceki sezonun leş takımına 5-6 ay içerisinde seviye atlatmıştır. eksikleri yok mudur? tabiki hataları ve eksikleri vardır ve olacaktır da.

    elindeki mevcut kadronun kapasitesine bakmaksızın eleştirilmesi çok acımasız ve saçma bir durumdur. taktik konusunda kendini geliştirmeyi ve değiştirmeyi deneyebiliyor bazı olumsuzlukları çözebiliyor, tüm bunları yaparken takımı ilk 3 içerisinde tutup şampiyonluğu kovalayabiliyor.
    insanlarda oluşan sabri nefreti yüzünden, linnes'in oynadığı kötü oyun görmezden geliniyor, hatta daha da ileri giderek sabri'nin gaziantepspor maçında oyuna girdikten sonra ne kadar etkili oynadığı gözden kaçırılıp, galatasaray'a yakışmadığı iddia edilen teknik direktör oluyor ve yerine teknik direktör bakılıyor.

    yerine gelecek teknik direktör kendisinden neyi daha fazla yapacak merak etmekteyim. italya ile avrupa şampiyonası finali oynamış, manchester city ile premiere league şampiyonluğu görmüş, barcelona'nın tarihin en iyi futbolunu oynadığı dönemde teknik direktörü olan hocaları da görmüştür bu gözler. bu saydıklarımın hiçbiri riekerink'ten daha fazla bir şey katmamıştır takıma. biraz huzur verseniz, biraz sabretseniz, mevcut şartları göz önüne alsanız olacak aslında ama bırakmıyorsunuz ki...
  • 2583
    takımı gayet güzel toparlamıştır, geçen sezonun sonunda bu takımdan bu sezon için kimsenin umudu kalmamıştı artık; muslera hariç bir revizyona gidilmesi konusunda neredeyse herkes hemfikirdi.(u: bu fikirde tartışılan tek husus da sneijderin de kalması ya da onun da gitmesiydi hani);

    yazın takıma yeni sezon için hoca arandı ve yine fatih terime de teklif götürüldüğü herkes tarafından biliniyor. yine aynı şekilde teklif götürülen hiç bir hocanın bu mali yapı ve oyuncu grubuyla devam etmek istemediği de biliniyor, evet fatih terim de istemedi.

    peki neden istemediler bu oyuncu grubuyla devam etmeyi? çünkü kağıt üstünde yetenekli, kariyerli isimler de olsa çoğu ben oldum havasında ve doymuş futbolculardan oluşan bir grup olduğu için. e bu durumda önceki sezonda takımın iyi kötü bir tane kupa almasını sağlamış ve bu kupa ile de ffp cezasını bir yıl daha az çekmemizi sağlamış olan alt yapı koordinatörümüzle yola devam kararı alındı, e alt yapı koordinatörümüz de bunu kendi kariyeri için altın tepside sunulmuş bir fırsat olarak gördüğü için kabul etti.

    peki neydi bu alt yapı koordinatörünün artıları?

    öncelikle en önemli artısı, takımdaki oyunculardan hiç memnun olmasa bile takımı beğenmemezlik edemiyor, takımda yapabileceği maksimum revizyonu yapıp elinde kalan çöplerden de faydalanmaya çalışıyor ve bunu da yaparken fikirlerini açıkça ifade ediyordu, yani hamza hamza oğlu gibiydi ama umut ve burak için onlar gibi yıldızlarımız varken fotvete gerek yok da demiyordu. selçuk iyi bir oyuncui ondan faydalanmalıyız diyordu, aynı zamanda orta sahaya transfer istiyordu. hala da öyle yapmaya çalışıyor zaten, takımdaki oyuncuların eksiklerinin farkında, ancak elinde olan kadro ile oynatabileceği en garanti oyunu oynatmaya çalışıyor ve bunu da elindeki oyuncularının tamamını kullanarak yapıyor. örneğin sabri'den biz hepimiz bıktık ve takımdan gitsin istiyoruz ama kendisinin sabri'ye karşı bir ön yargısı ya da geçmişi yok, dolayısıyla sabri ve diğer sağ bekler için kendisi gözünde takıma verilen katkıdan başka bir fark yok, eğer linnes sabri'yi kesecek bir performans göstermezse sabri'yi oynatmak istemesi gayet normal.

    başka? gençlerle çalışma tecrübesi bir hayli yüksekti, genç ve potansiyelli oyuncu transfer edince onun elinde büyüyebilirdi bu isimler. nitekim mancini dönemi yaşadığı sakatlık sonrası özgüvenini bir hayli kaybeden ve geçen sene la liga'da yokları oynayan bruma bu sezon takımın ana hücum planı olmuş durumda. üstelik bruma eğer yaz kampında biraz parlamasa kendisini satacak bir yönetim varken, riekerink tarafından hücumun merkezine yerleştirildi. sinan gümüş? önceki sezonu güzel bitirdikten sonra ben oldum tavırlarına girince haliyle kesik yedi, bir oyuncuyu genç diye oynatabilirsiniz ancak bu o genç oyuncunun bunu suistimal edebileceği anlamına gelmiyor. sinan'ı kesip yasini oynatıığında da çılgınlar gibi eleştirildi kendisi ama sinan daha sonra cidden hiç bir varlık gösteremedi.

    direkt olarak alt yapıda oyuncu çıkartma? öncelikle alt yapıdaki genç oyuncuya güvenip forma vermek alt yapıdan oyuncu çıkartmakla aynı şey değil; alt yapıdaki genç çocuğa forma vermek potansiyelli genç bir futbolcuyu transfer etmeye daha çok benziyor, altyapıda oyuncu çıkartmak ise başlı başına altyapıda bir sistem kurmak anlamında bence. ve riekerink alt yapı ile gayet ilgileniyor. alt yapıdan oyunculara da arada moral olsun diye forma vermeye çalışıyordu ancak muhtemelen fikstürümüzün bu sezonki en zor virajına girdiğimiz şu 4-5 haftalık dönemde bunu yapmaması gayet makul karşılanmalı, napacak 17 yaşında çocukla fenerbahçe deplasmanına çıkmasını kimsenin isteyeceğini sanmıyorum zaten de, çok fazla rotasyon yapıp zaten geniş olan fiksturde oyuncuların ritimlerinin kaybetmesine mi sebep olacak böyle bir dönemde; üstelik milli takım teknik direktörü sezon başı performansından sonra takımda hala işin bitmemiş olduğunu farkedip salyaları akarak ellerini sıvazlarken tüm medya gücüyle kendisiyle uğraşırken genç oyuncuyu sahasa sürmek genç oyuncunun da kariyerini bitirebilir.

    başka ne artısı var bu adamın? ucuz. yahu ligde bu adam fiyatına teknik direktörlük yapan kaç kişi var allah aşkına? geçen sene ortasında kurtarıcı olarak gelen dedemizin aldığı maaş ortada, kendisinin koltuğunda gözü olan milli takım teknik direktörümüzün milli takımdan aldığı maaş ortada, kendisinin rakibi olan hocaların aldığı maaşlar ortada. adam resmen bedavaya teknik direktörlük yapıyor.

    başka artısı? efendi olması, ama bu özelliği nedense tek özelliğiymiş gibi o kadar çok lanse edildi ki adama futbol bilmiyor dediler yahu. bu adamın futbol bilmemesi mümkün değil, çoğunluk kitlenin futbol takımından beklentilerini tatmin etmiyordur belki ancak pro lisansı var olan bir kişi gayet futbolu biliyordur merak etmeyin, bilmese o lisansı alamaz zaten ki kendisin eleştiren futbol yorumcusu olmuş aynı zamanda da dönem dönem teknik kadrolarda tanıdıkları aracılığıyla yer bulup ekmeğine bakan bir kesim var, onların çoğunda pro lisans yok mesela, ama riekerink için futbolu bilmiyor diyorlar. ve bu adam efendi kere efendi, öyle beşiktaşın sezonluk tişört satmak için bulunan bir slogan gibi değil adam karakter olarak naif bir insan işte başyapı bayağı ve bu yönüyle de hem herkese örnek olabilecek bir kişi hem de kulübümüzün imajı için de harika bir karakter.

    toplayacak olursak eğer; kendisi takıma gelirken kendisi bu takım için tek seçenekti, ancak takımın da kendisi için büyük bir şans olduğunu bilinciyle geldi. kendisinin eline un şeker yağ verildi, helva yapmaya çalışıyor; şeker kalitesiz biraz helva biraz tadı garip olacak belki ama adam elindekilerle yapabileceği en güzel şeyi yapmaya çalışıyor. sezon başında mutfakta bi şey yok diye başka aşçı gelmedi bu takıma bir de böyle yazayım. bu durumun da herkes farkındaydı. ama kendisi helva yaparken acıkan insanların burnuna güzel kokular gelip de açlıklarını fark edince kendisinde un şeker ve yağ ile kebap yapmasını falan bekler oldular. adam yahu et yok dediği zaman et var sen dolapta saklıyorsun diye komplo kasmaya başladılar.* adam mutfakta tarihi geçmeye yakın bir yağ buldu*(u: hani göbekli falan ya ondan yağ dedim :(), hani normalde kullanılmaz ama elindekinden daha iyi işte bunu kullanayım dedi vay efendim o yağı niye atmıyorsun diye adama kızar oldular.

    bi de şaka maka ilk 10'da bulunan takımlardan içeride bi başakşehire içeride anlamsızca puan kaybetti*, beşiktaş elinden kaçtı, fener deplasmanından zaten terim de ilk dönemindeki galibiyeti hariç galibiyeti yok, bursayı yendi konya osmanlıyla maç yapmadı, antalyayı içerde gençleri dışarıda yendi trabzon da çok güzel bir oyun oynamamıza rağmen elimizden kaçtı. şurdaki fener ve beşiktaş derbileri içeride olsa muhtemelen 6 puan alsa bu adam lider olarak ilk yarıyı kapatıyordu yahu. ve bu ligde derbilerde de %75 ev sahibi kazanıyor zaten.

    bunun yanında ayrıca oyuncu değiştirmiyor şamatası aldı başını gidiyor, kendisi değiştirecek oyuncusu varken ilk fırsatta oyuncu değiştiren bir teknik direktör zaten ancak yedek kulübende oturan kişi sahadaki adamdan fazlasını yapamayacaksa oyuncu değiştirmemesi gayet normal. yahu şu takıma sonradan girip de etkişi olan bi sabri var. eren aşırı formsuz ve oyun sistemine çok aykırı tipte bir santrafor. josue ihtiyaç anında varlık gösteremedi henüz, sinan laubali, hamiten medet umuyosanız izlemeyin zaten futbol falan. sırf oyuncu değiştirmek için oyuncu değiştirmemesini takdir ediyorum.

    kısacası, şahsi fikrimce, kendisi iyi bir teknik direktördür, takıma oyuncu profiline bakınca oynatması gereken bir futbol oynatmaktadır, takıma faydalı olacağını düşünmediği futbolcuyu mecbur kalmadıkça sahaya sürmüyordur, sezon sonu şampiyonluğu konuşmak için henüz çok erken olmakla birlikte fikstürünün en zor kısmını geride bırakmıştır. dolayısıyla kendisi kendisinden beklenilenden fazlasını yapmaya devam etmekte. umarım geri zekalı yönetimimiz taraftarın gazına gelip kendisi ile yollarını sezon ortasında falan ayırmaz.

    izninizle ben hala riekerink bey diyeceğim.

    edit: ücret konusunda andrei taganov isimli yazar arkadaşımızdan "maasi bakimindan bir ufak duzeltmede bulunayim musadenizle; jor son yillarda galatasaray'da en az kazanan teknik direktor olmakla beraber 900 bin euro maas aliyor. gecen sezon bizim haricimizdeki 17 takimin teknik patronlari icinde yalniz senol gunes ve vitor pereira kendisinden daha fazla maas almaktaydi. bu sezon ersun yanal ve fener'in yeni teknik direktoru de bu kervana katilmistir. yani "ligde bu adam fiyatına teknik direktörlük yapan kaç kişi var allah aşkına?" sorunuzun cevabi 14." seklinde bir düzeltme aldım; ancak kendisine de belirttiğim gibi ücret kısmında bahsederken söylemek istediğim konu galatasaray olunca hiçbir teknik direktörün bu maaşla görev almak istememesi; bunun altında senelik ücret alan hatırladığım bir hamza hamzaoğlu var benim zaten o da sezon ortasında gelmişti yani kısmen yarım sezonluk ücretti. aynı yorumda bulunacak arkadaşlar olursa diye buraya da belirteyim, o kısımda anlatmak istediklerim için daha açıklayıcı olur hem dedim.
  • 2585
    hemşerisi dick dede kelle başı minimum 6 milyon euro bonservis ödenmiş takımıyla sezon başından beri jor'un galatasaray'ının tozunu yutarken yere göğe sığdırılamıyor, deha ilan ediliyor. bizim son kullanma tarihi geçmiş topçularla bir şey yapmaya çalışan beyefendinin ise medyada tartışılmadığı tek bir gün geçmiyor. sosyal medya ergenleri de "boykot odoyoroz" dediği ntvspor, hürriyet ve tüpçü medya grubunun, kızlarınn ne iş yaptığını haber yapan "organ" yorumcularının gazıyla her gün sallıyor adama. enteresan şu bizim taraftarlar.

    not: sabri kadar linnes'de ısrar etmediği için ben de çok sallarım kendisine o ayrı. eleştirmek ayrı, sallamak ayrı.
  • 2588
    teknik ve taktik yönü çok zayıf. avrupa'da başarılı olmayı hedefleyen bir takım için çok yetersiz. biz, kuşlar gibi ligi hedefleyen bir takım olmamalıyız. bizim kuruluş nedenimiz yabancı takımları yenmek. takım yetersiz deniyor. lucescu'nun kiralık oyuncularla yaptığı başarılar unutulmasın. eren'i ilerde bırakarak olmayacağını anlaması 8 hafta sürdü. şimdiki diziliş tuttu. ama saha içinde maça göre, oyuna göre hiçbir taktik değişikliğe gitmiyor, daha doğrusu gidemiyor. bazen yapılan bir oyuncu değişiklikliği ya da taktik değişikliği maçı kurtarır. hangimiz sezon başından beri bunu gördü? hamza dönemindeki gibi gidiyoruz. o da yetersiz biriydi.

    sezon başında kendisinden çok umudum vardı. fakat haftalar ilerledikçe vasat bir teknik direktör olduğu ortaya çıktı. üstümüzde bulunan 3 takıma karşı alınan 2 yenilgi ve 1 beraberliğe rağmen şampiyonluk potasında. kaybettiği saçma sapan puanları saymıyorum bile. potada olmasının tek nedeni, beşiktaş ve fenerbahçe avrupa'da devam ediyor. sezon başından beri komik komik goller yemeye devam ediyoruz. işin acı tarafı kendisini kovsak bu yönetim çok daha kötüsünü getirir. resmen stockholm sendromu yaşıyoruz.
  • 2595
    zaman zaman tökezlese, puan kaybetse de oynadığı futbolla keyif veren, aldığı flaş skorlarla adından söz ettiren bir takım mı, yoksa her maç için bu maçı da kazasız atlattık, şampiyonluk yolunda 3 puan önemliydi zihniyetiyle maç maç giden bir takım mı? hatırlarsak prandelli'de tabelada hiç de fena bir yerde bırakmamıştı bizi. o yüzden bence riekerink'in başarısı lig sıralamasından çok oynattığı futbol olmalı. 24 eylül 2016'daki beşiktaş maçının ilk yarısı hariç bu sezon keyifle izlediğim başka bir gs maçı hatırlamıyorum. düşünüyorum ama yok, aklıma gelmiyor. lig sıralamasından daha önemli bir şey bu. çünkü iyi futbol vaat ediyorsanız zaten sıralamada da yukarılarda olacaksınız demektir. devre arası bir şeyler değişmezse ve bu futbolu izlemeye devam edeceksek, lig sıralamasındaki yerimizin ne olduğunun pek de bir önemi kalmayacak sanki.
  • 2596
    ben kendisine gelen eleştirileri kadro yetersizliğine bağlıyorum. maç sonrası sözlük'teki entry'lere bakarsanız kaç oyuncu hakkında "berbat, rezil, kötü" yorumları yapılmış. bir elin parmağını geçmeyecek oyuncuya iyi yazılıyor. daha sonrasında bu dönüyor, cevap maalesef jan olde riekerink oluyor.

    takıma daha dikkatli bakın. maalesef yetersiz. çift forvete dönemiyorsun yahu. çift forvete dönüp orta sahayı üçleyebilip 4-3-1-2 oynama şansın yok kadroda. de jong-tolga-josue üçlüsü ile belki. önlerinde de sneijder ile. bruma ne oldu sistemde yalan oldu. kanatlı sistem oynayıp çift forvet oynayacaksan sneijderi yazamıyorsun tahtaya. ya da çift forvete döndün diyelim. bana göre podolski-eren iyi bir ikili olabilir fakat yetersiz kalma ihtimali de olabilir. kadro kimyamız maalesef ki çok zayıf. tahtaya 4-4-1-1 tarzı bir taktik dışında dizilim çıkmıyor. ya da çılgın bir şey deneyip 3-4-1-2 uygulayacaksın. chedjou-s.aziz-hakan balta üçlüsüne güveniyorsanız denesin riekerink derim. maalesef sorun asli olarak riekerink'te değil takım kalitesi ve kimyasında.
  • 2597
    katiliyorum iyi bir taktisyen degil, bir suru yanlista yapiyor ama yerine kim gelecek? en kolayi gitsin demek ama bence bu daha buyuk bir cozumsuzluk getirecek.
    bir kere daha iyisi icin paraniz yok. hadi diyelim dursun bakkal paraya kiydi vizyonu yetti iyi bir hoca getirdi. transfer icin para yok.
    siz saniyor musunuz baska hoca gelince selcuk, sabri kadro disi kalacak. veya bunlarin yerine oynayanlar messi'ye donecek.
    bence hoca degismeli ama simdi degil. ustelik hoca degisse bile bu kadroya kim gelirse gelsin bundan bir tik fazla oynamaz bu kadro yapisi. kac hoca gitti bundan once bu kadro ile bundan daha iyisini veremedi.
  • 2600
    kendisinin taktik bilgisi dursun özbek'in başkanlığı, umut bulut'un golcülügü, güntekin onay'ın tarafsızlığı kadardır. oynanan tiksinç futbolu sadece kadroya bağlamak büyük yanlış.

    osmanlı'yı da izliyoruz, başakşehir'i de, antalya'yı da, karabük'ü de.. bu takımların kadrosu kağıt üstünde bizim çok altımızda. ama hepsinin bir planı belli bir akıcılığı var. bizim neyimiz var allah aşkına. pas yüzdesi demeyin üzülüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın