prandelli'den bu yana galatasaray'ın bir teknik direktörü hakkında bu kadar negatif hisler beslememiştim. hamzaoğlu çapsızdı, yönetime "benim oyuncularım iyi, transfere gerek yok" deyince yönetim "hay ağzın bal yesin hocam" deyip havalara uçtu. adamın istediği hepi topu üç oyuncu oldu, üçüncüsünün evraklarını yetiştirmeyi bile beceremediler. sonra işler kötü gidince "sen kimsin takımın geleceğine karar veriyorsun, umut'la sözleşme uzatmak sana mı düşmüş" deyip kovdular.
mustafa denizli zihnen futboldan kopmuştu. karnı tok sırtı pekken zor durumdaki galatasaray'ın başına geçti ama çok kötü bir performans gösterdi, adeta kendi kendini rezil rüsva etti. artık televizyona bile çıkamıyor. ona kızmadım çünkü bu rezilliğe kendisi de utanıp altıncı ayı doldurmadan istifa etti.
riekerink galatasaray'a tevazuyla hizmet etti. taktiksel bir esnekliği yoktu, bütün oyun planı sneijder'e bağlıydı ama sneijder iyi performans gösterdiğinde gayet iyi sonuçlar aldı. biraz daha otoriter olabilse, ortasahaya de jong yerine doğru dürüst bir adam aldırsa belki de şampiyonluk yarışından kopmayacaktı.
tudor ise galatasaray'ın başarısından çok kendi kafasındaki planı önemsiyor. sırf egosu yüzünden bruma'yla da sneijder'le de takışıyor. tek düşüncesi çok koşan ve mücadeleci bir takım yaratmak. fakat takım topu kazanınca ne yapacağına dair bir fikri yok. fatih terim'e hücum planları çalıştırmıyor, kaotik hücum yaptırıyor diye kızardım, tudor ise yıldız bir oyuncu sazı eline almadıkça hücum yaptıramıyor bile. ortaya koyduğu iş orta sıralara oynayan bir anadolu takımı seviyesinde, fakat havasına baksan mourinho sanırsın.
rize maçından önce bruma'yı kadrodışı bıraktı puan kaybettik. başakşehir maçında podolski ve sneijder'i yedek bıraktı kaleye isabetli şut atamadık. kasımpaşa maçında bruma'yı oyundan çıkardı mağlup olduk. bu kadar olumsuz tecrübeye rağmen hala yıldız oyuncularla takışan, östersund'a iki maçta bir gol atarak elendikten sonra "skor hariç neyi beğenmediniz" gibi angutça bir soru soran adamın bu koltukta oturmasını şahsen kabul edemiyorum. cerrah olsa öldürdüğü hastanın yakınlarına "ölüm hariç neyi beğenmediniz, on numara ameliyat yaptık aslında" diyecekmiş belli ki.
muhtemelen "kovarlarsa kovsunlar, kariyerimin başındayım her türlü iş bulurum, ama madem bu koltuğa beni oturttular her şey benim istediğim gibi olacak, işlerine gelirse" mantalitesinde. bu kadar geçimsiz ve sabit fikirli bir adamın takımı mahvedeceğini görmek zor değil.
"şu kadar yılda şu kadar hoca değiştirmişiz, artık dişimizi sıkıp hocaya sabredelim" cümlesi de doğru gözükse de çok önemli bir noktayı gözardı ediyor.
dünyada yüzlerce teknik direktör varken mevcut teknik direktörle anlaşılmasının `asli sebebi neydi?
başarılı olması mı? ucuz olması mı?`
başarılı olmasıysa galatasaray'da da başarılı olması için elbette sabrederiz. ama "karabük'e iyi top oynatıyor, fazla para da istemiyor, gelsin bir deneyelim" dediğimiz adamın tercih edilme sebebi potansiyeli değil maliyetidir. ha, tudor geldiği günden bu yana gelişim gösterseydi isterse siirtspor'dan gelsin ben yine sabrederdim. "başarısı yok ama olması muhtemel" derdim. ama adam takımı uçurumdan aşağı götürüyor. böyle yüksek maliyetlere kurulan bir takımın başına tudor gibi birini görevlendirmek büyük hata olur.