hataları yığınla olan bir teknik adam. öncelikle bunu kabul ederek başlamak lazım. aylarca hamzaoğlu'nun ciddi savunucularından oldum ama bir insanı her yönüyle ele almadan savunmak da doğru değil. aysalcılar aysal'ın, terimciler terim'in, manciniciler mancini'nin hiç hatası yokmuş, bu insanlar her yaptığı doğru olan mübarek zatlarmış gibi davranıyor. karşımızdakine koz ve tatmin vermemek için sevdiğimiz bi ismin en büyük hatalarını bile bi şekilde savunmak zorunda hissediyoruz bazen.
hamzaoğlu için bunu yapmayacağım. ve aklıma gelen tüm hatalarını sıralayacağım:
1- transfer: galatasaray takımının yaş ortalaması belli, avrupa'da darmadağın olan yetersiz kadrosu belli. hamzaoğlu bu kadroyu şampiyon yapmış olsa bile gelecek sezon için yetersiz olduğunu net şekilde dile getirmeliydi. bruma, pandev ve melo'yu gönderip yerlerine adam alınmamasına karşı çıkmalıydı. birkaç demecinde forvet istediğini, melo giderse orta saha düşünülebileceğini söyledi ama bunlar o kadar cılız, o kadar "olmasa da olur" bir tavırdaydı ki ben yönetim olsam şahsen bu transferler için kendimi çok da zorlamazdım.
2- iletişim: hamzaoğlu taraftarı hiç anlamadı. kendisine yöneltilen tepkileri, 80 yaşındaki bir politikacı gibi: "bunlar azınlıktaki bir grup" klişesiyle geçiştirdi. insanların umut eleştirisi sonrası, umut'u neden oynattığını sakince izah etmek yerine işi taraftarla inatlaşmaya götürdü. transfer konusunda da hem adam istiyorum dedi, hem de olmasa da olur mesajı verdi. hem daniel alves'le ilgilendi, hem sabri'yle sözleşme yeniledi. bu da taraftar gözünde güvenilir olmayan bir görüntü çizmesine neden oldu.
3- yerli oyuncu konusu: hamzaoğlu'nun milliyetçi olduğu bir gerçek. hocaların oyuncu tercihine karışamayız. sonuçta sahadaki oyuncuların aynı dili konuşması da futboldaki önemli faktörlerden. hocanın yerli oyunculara daha fazla önem vermesi anlaşılır. ama "yabancı oyuncu almak yerine yerli tercih ederim" açıklaması yanlıştı. niyetin ne olursa olsun böyle bi açıklama ayrıştırıcı özellik taşır ve taraftar gözünde kredini düşürür
4- kondisyon: bu konu uzmanlık alanım değil. söylenen o ki prandelli müthiş kondisyonlu bir takım bırakmış ama hamzaoğlu bu takımı ikinci yarı ayakta duramayan bir ekibe çevirmiş. açıkçası fikrimi sorarsanız gözlemlediğim kadarıyla bana doğru da gelmiyor ama dediğim gibi uzmanı değilim. söyleyen arkadaşların uzman olduğunu kabul ediyor ve bunu da sorunlar hanesine yazıyorum.
şimdi bütün bunları aklımızda tutarak yeni bir başlık açıyorum:
saha içi:hamzaoğlu saha içinde ne yaptı. müthiş bir futbol mu oynattı? büyük ölçüde hayır. hiç denenmemiş çok özel bir taktik mi üretti? ona da hayır.
ama yaptığı kesin olan bir şey var: maç kazandı. olabildiğince maç kazandı.
2014-2015 sezonunda prandelli ligde 10 maçta 3 mağlubiyet almıştı. şl'de ise 5 maçta sadece 1 puan toplayabildi.
hamzaoğlu geldi ve 23 maçta sadece 2 mağlubiyet aldı. bunlar da fenerbahçe ve trabzon deplasmanlarıydı. beşiktaş'ı deplasmanda yendi. 11 maçta 22 puanla aldığı takımı 77 puanla şampiyon yaptı.
2015-2016'ya gelelim.
lige cidden berbat başladı. ilk 2 haftada 5 puan kaybetti. ama sonra toparlandı.
sonraki 8 maçta 6 galibiyet, 2 beraberlik. üstelik bu maçların içinde trabzon, ibb ve fenerbahçe deplasmanları var. ve son maçında büyük talihsizlikler sonrası rize'ye son dakikada boyun eğdi.
hamzaoğlu gittikten sonra deplasmanda 4 maçta 2 puan aldı takım. aynı kadro, aynı ekip, art arda ibb, trabzon ve fb deplasmanlarından 7 puan çıkarmıştı oysa.
şampiyonlar liginde ilk 4 maçta 4 puan topladı. yeterli değil, olması gereken değil. ama hocanın ilk şampiyonlar ligi deneyimi olduğunu da hatırlamak lazım. sonrasında gelen kurt teknik adam denizli'nin aynı kadroyla astana'yı kendi evinde yenemediğini, atletico'ya karşı iki pas yapamadığını da unutmamak gerek.
bakın görecelilik önemli konu. hamzaoğlu belki ideal galatasaray'ın alması gereken sonuçları almadı ama prandelli'ye de, denizliye'de göre büyük bir artısı vardı. ikisiyle de aynı kadroyu paylaştı ve aynı sezonlar içinde ikisinden de daha fazla saha içi başarısı elde etti. daha iyi galibiyet yüzdesi yakaladı. daha iyi maç kazandı. bunu sadece ben demiyorum, galatasaray kariyerindeki %62'lik galibiyet yüzdesi diyor.
şimdi saha içi durumları tekrar unutup en başa, hatalara dönelim:
1- transfer: transfer her hocanın lehinedir. transfer yapan hoca elbette ki daha iyi bir takımla mücadele eder. hangi pilot, daha iyi bir arabayla yarışmayı istemez? yani hamzaoğlu'nun bu transfer ketumluğu engellenemez, yönetilemez, çözülemez bir durum muydu? terraneo gibi bir menajer getirilerek transfer konusunda düzenleme yapılamaz mıydı? hamzaoğlu bu durumda hayır sabri'mi, jem'imi sattırmam diyerek kendini floryaya mı zincirlerdi. eğer zincirleyecekse tüm hamzaoğlu karşıtlarından içtenlikle özür dilerim tabii. ama bana öyle gelmiyor. hatta, şu kısıtlı ve yetersiz kadroyla %62 galibiyet alan adam, daha iyi bir kadroyla çok daha iyisini yapabilir gibi geliyor.
2- iletişim: bence en zor konu bu. hamzaoğlu'ndan niye insanlar nefret ediyor? basına her konuşmasında bir şeyler bombaladığı için ediyor. bu peki önüne geçmesi imkansız bir şey mi? bir basın sözcüsü, hakan şükür gibi bir menajer takviyesiyle hocanın basın önünde bu kadar sık kalmasının önüne geçilemez miydi? daha uçlara gidiyorum, bir iletişim uzmanıyla anlaşıp hamzaoğlu'na tavsiyelerde bile bulunulabilir, taraftarla iletişim anlatılabilirdi. burada da hoca uzlaşmadan uzak bir tavır sergileyecek olsa yine kendisine olan saygım azalır ve gitmesinin doğru olacağına ikna olurdum. ama denedik mi? yanından bile geçmedik.
3- yerli oyuncu konusu: ben bu konunun en kolay çözülecek konu olduğunu düşünüyorum. muslera+carole+chedjou+melo+sneijder+podolski, sağlıklı olmaları halinde hocanın sıklıkla oynattığı isimlerdi. diğer mevkilerde de o kalitede yabancılar olsa belli ki o isimler oynayacaktı. 1. maddede belirttiğim transfer konusunu çözer ve gidecek gelecek isimleri bir düzene bağlarsak, bu sorun da otomatik olarak çözülmüş olacaktı.
4- kondisyon: dediğim gibi uzmanı değilim ama. takım maç kazansa da kondisyon sorunu mu çekiyor. bu sorun gün be gün ortada mı. bu konunun hakkından gelebilecek bir meslek grubu var: kondisyonerler! takımın koşu mesafeleri ve haftalara göre ilerlemesi-gerilemesi analiz edilir. sonra gerçekten düşmüşse hocaya denir ki kondisyon düşmüş, kondisyoner takviye etmek istiyoruz. hoca inat edip "hayır, kondisyonumuz süper" derse de defterini beraber dürerdik.
bakın çok uzattım ama şunu diyorum. hamzaoğlu'nun sorunları vardı. ama bunların çoğu, bana göre bir iki yapılanma hamlesiyle çözülebilecek sorunlardı. sonrasında belki de fatih terim dönemindeki gibi art arda şampiyonluklar ve belki de kazanılan tecrübe sonrası avrupa başarıları gelecekti. yazdıklarımı arka arkaya okuyunca "ne lan kocaman kulüp mürebbiye gibi bi adamın peşinden mi koşacak" diyebilirsiniz. siz de kendinizce haklısınız ama türk futbol tarihine geçebilecek bir spor adamı potansiyeli için, bana göre değer.
hamzaoğlu'nda bir yığın sorun vardı. ama bunlar çözülebilirdi.
şimdiki hocada ne transfer sorunu var, ne iletişim sorunu var, ne yerli-yabancı sorunu var, ne de hocaya bağlayabileceğimiz bir kondisyon sorunu var.
ama tek ve büyük bir sorun var: maç kazanamıyor. ligdeki hemen her takıma karşı aciz top oynatıyor.
hadi bunu çözelim şimdi çözebilirsek.