• 2
    boş kümedir.

    (bkz: acitmadi canimizi yitip giden hayaller oldurdu bizi sahadaki ruhsuz yurekler)

    edit : ofsaytlara tanık olunca bir açıklama yapma ihtiyacı hissettim. şöyle ki takımımızda maçı kazanma adına bir hırs, bir azim, bir istek yok. feldkamp'ı hiç sevmez ve oynattığı futbolu da beğenmezdim. ama takım kötü de oynasa maç kazanma arzusu vardı. başı kesilmiş tavuk gibi koşar, gole ihtiyaç olduğunda rakip üzerinde müthiş bir baskı kurardı. hele ki gerets döneminde elde ettiğimiz şampiyonluk ne mücadelelerle kazanıldı. şimdi bakıyorum da takımda yıldızlar dolu, ama ne bir pres var ne de maçı kazanma adına bir heves. oyuncular "maç bitse de gitsek" havasındalar. hatta kimi evde yapacağı alemi düşünmekten futboluna konsantre olamıyor. bu başarıya açlıkla (!) biz daha nice kupalar kaldırırız(!). 3 kulvarda da dolu dizgin gidiyoruz da zaten(!). taraftarın ruhsuzluğundan değil oyuncuların ruhsuzluğundan dolayı kaybediyoruz. zaten 11 nisan 2010 galatasaray diyarbakirspor macinda açılan pankart (acıtmıyor canımızı yitip giden hayaller / öldürdü bizi sahadaki ruhsuz yürekler) da bunu dile getirmişti. 2000'deki jenerasyona da bir bakın, sonra da aradaki farkı görün. işte bu yüzden günümüzdeki galatasaray ruhu boş kümedir. şimdi dileyen istediği kadar ofsaytlasın !
  • 3
    ara sıra ben de gaza geliyorum. özellikle fenerbahçe maçlarında. diğer maçları sanki akşam gazeteye yazı gönderecek gibi büyük bir dikkatle izleyen, teknik taktik olaylara kafa yoran ben, özellikle bu maçları izlerken pek aklımı kullanmıyorum. eğer ki galip gelememişsek ruhsuz oynamışızdır yoksa niye yenilelim...allah'tan etkisinden çok çabuk çıkıyorum ve sene sonundaki şampiyonluğun her şeyden önemli olduğuna kanaat getirebiliyorum.

    futbolcuların ruhsuzluğu pankartlara kadar konu oldu artık. şimdi futbol takımımızdaki oyunculara bakıyorum, acaba hangisi ruhsuz diye. en çok eleştirilen ortasahayı ele alıyorum. evet ayhan emekliliği gelmiş gibi oynuyor ama rijkaard pek görev vermiyor ona. acaba sorun sarp'ta mı, topal'da mı yoksa barış mı çok ruhsuz. ee hani çok koşan galatasaray ruhunu en çok temsil edendi. ama bunların hepsi çok koşuyor. sorun ruhsuzluklarında değil de, yeteneklerinin istediğimiz seviyede olmamasından dolayı olmasın. keza aynı şey servet için, emre için sabri için de geçerli. servet bu seneye kadar ülkenin en iyi stoperi değil miydi? yeteneğinden dolayı mı en iyiydi zannediyorsun, ruhunu mu kaybetti bir anda. sabri esprilere konu olacak durumdayken nasıl bunca sene takımda kalabildi, yoksa bu yılki çıkışını bu sene gelen galatasaraylılık ruhuna mı borçlu? bu takımın belki de en çok eleştirilen oyuncularının başında gelen elano'ya bakalım. maç sonu istatistiklerine bakın bir ön libero istatistiklerine ulaşmıyor mu, hani çok koşmuyordu, hani çok koşmadığı için ruhsuzdu?

    bir de arda turan olayı var tabi ki. düne kadar galatasaray'ın sembolü deniliyordu, şimdi sinema olayı çok zekice! kullanılarak şarkılar yapılıyor. alkış...zamanında çok tartışıldı uzatmaya gerek yok, ben olsam bırakın sinemayı, küçük bir ili bile kapatabilirdim belki. bu benim görgümle veya görgüsüzlüğümle alakalıdır. galatasaraylılığımla değil.

    sorun belki de başka yerdedir. belki en çok koşan takımını en çok seven değildir, belki de tarihimizin en iyi kadrosuna sahip değilizdir ya da belki geçiş döneminin sancılarını çekiyoruzdur. ve belki de artık kötü günde sırt çevirmemeli takıma ya da ters çevirmemeli bazı şeyleri. bu takımda oynayan da, bu takımı destekleyen de kendine yakışanı yapsın, kafi...
  • 5
    futbolcu da olmayan, belki de olmaması gereken şeydir. bizim eksikliğimiz gerçekten ruh mu? ruh dediğin oyuncuların motive olması mıdır? motive olmak,motive etmek nedir nasıl kullanılır bihaber taraftarımız.

    galatasaray ın sorunu ruh falan değildir, sistemin getirdiği çaresizlikler ve onların çözülememesinin neden olduğu hayal kırıklığıdır. nedir yani şöyle bir örnek vereyim.

    öss yi kazanamayan her öğrenci tembel midir, salak mıdır, üniversite yi haketmiyor mudur? bir sürü doktor olmaya kabiliyetli insan sırf aptal üniversite kazanma sınavları yüzünden, o sistem yüzünden tıp fakültelerinin kapısından bile geçememiştir. o sistem yüzünden hayal kırıklığı geçirmiştir ve motivasyonunu kaybetmiştir, yaptığı diğer işlerde mutsuzdur verimsizdir. adapte olmaya çalışması bile 10 yılını alır.

    yani bizim pas futboluna uyum sağlamamız bir insanın sevmediği bir işi yapmaya çalışması gibidir, çünkü beceremiyorlar. ama galatasaray takımı herhangi bir birey gibi uzun yıllar sürecek bir sıkıntı içersinde olmayacaktır, yeni oyuncular gelecektir, kalanlar pas futbolunu oynamaya çalışacaklardır.

    galatasaray bir his takımıdır ama bu his öyle hırslı oynayalım pres yapalım 2000 kadrosu değildir. bu his en başta sevgidir. en başta galatasaray camiasının içinde büyük bir sevgi vardır. altyapıdan çıkan futbolcuları ayrıca severiz,hata yapsalar bile sövmeyiz, emre çolak'ın ali sami yen de çıktığı ilk maçta tribünde onların adına pankartlar vardı. galatasaraylılık hissi böyle gözükür.

    ruhmuş,hırsmış. hakan ünsalı hatırlayın, beygir gibi koşardı, hayvan gibi güçlüydü. şimdi size soruyorum galatasaray ruhundan nasip almış mıdır? neymiş motive oynarmış hakan ünsal ama onun dışında galatasaray lılıkla alakası bile yokmuş.

    bir 96 ruhu 2000 ruhu almış gidiyor forumlarda sözlükte.2000 yılında oynayanlardan (yabancılar, suat ve ergün dışında) hangi biri size hala adam gibi galatasaraylı geliyor?

    hakan şükür ün derdinin neolduğu belli? küçük ü saymıyorum, bülent geçen seni eline geçen fırsatı delicesine tepmedi mi? tosun karşı yaka da. okan 200 bin euro fazla için beşiktaşta oynadı falan.

    2000 kadrosu galatasaray için mi yoksa fatih terim için mi yoksa başka nedenlerden dolayı mı motive olmuştur? o kupayı aldıktan sonra koşarak gitmediler mi? ertesi sene takımı sabote etmediler mi?

    fatih terim ( ki çok severim) galatasaray a şampiyonlar ligini bile kazandırabilirdi kalsaydı neden gitti çünkü kişisel hırslarından dolayı yanlış kararlar verdi.

    olmadı yapamadılar aynen geri dönmediler mi?

    şu anda başka bir yola girdi galatasaray benim de dahil olduğum bir jenerasyonun kafasında hala 2000 kadrosunun oynadığı rakibi bozan deli pres yapan takım var ve galatasaray ruhu oydu.

    önce biz karar vericez frank rijkaard ın kafasındaki futbolu biz istiyor muyuz? hala diyorsunuz ki fenerbahçelileştik vs...

    bu takımın genlerinde agresif bir futbol var evet, ama o genleri değiştirmek o alışkanlıkları değiştirmek de bizim elimizde. taraftar pres yapan adamı değil de güzel bir pası alkışlaması gerektiğini öğrenecek mi? soru budur! ruh meselesi de budur!

    en son cümle de heralde şu olmalı

    ey ruh geldiysen iki kere tıkla!
App Store'dan indirin Google Play'den alın