çanakkale zaferi'nden sonra dönemin ingiltere başbakanı loyd george şöyle der:''dünyaya her yüzyılda bir dahi gelir. bu yüzyılın dahisi maalesef türklere nasip olmustur. o da mustafa kemal atatürk'tür.
bu söz dünya futbolu için de geçerlidir ama yüzyıl değil de bana kalırsa 15 yıl civarıdır. ne mutlu ki o dahi de galatasarayımıza nasip oldu. kumandan, dünyada sadece tek olan ve en prestijli kupa olan milenyum kupasını kazanacaktı, arkasında koca bir milletle beraber.
öncelikle kısa kısa hagi'nin bizden önceki kariyerine ve her şeyden önce yaşamına değinmek isterim.
takvimler 5 şubat 1965'i gösterdiğinde, săcele köyü, belki tüm olacaklardan habersiz bir efsanenin doğuşuna tanıklık ediyor. iki ablasının ardından ailenin tek erkek çocuğu oluyor hagi. zekasının ilk belirtilerini, çevresi daha küçücük bir çocukken anlıyor. ve... bir hayat bazen ufacık şeylerle değişebilir. bazen bir ufak araba, bazen bir kitap, bazen bir futbol topu. takvimler 1971'i gösterirken yani kumandan 6 yaşındayken annesi chirata; ona bir futbol topu alır. bu hediye efsanesin doğuşunda ilk basamaktır. daha sonrasında hagi'nin
hocaların hocası olarak tanımlayacağı
josif bukossi ile tanışır. genç hagi, artık kararını vermiştir. futbolcu olmak için dönüşü olmayan bir yola girer. üstün zekası, dönemine damga vuracak bir top tekniği ve her şeyden önemlisi üst düzey çalışma ahlakı ile genç hagi; basamakları teker teker çıkar. ilk profesyonel takımı ise
farul constanţa(köstence) olur. daha 17 yaşında romanya birinci liginde ilk onbir oynama başarısı göstermiştir.
1983-1984 sezonunda sportul studenţesc takımına transfer olarak orada 108 maçta 58 gollük katkı verir. 1987'nin yaz aylarında ülkenin ve o dönem dünyanın en iyi kulüplerinden olan steaua bükreş' e geçer kumandan. rumen devinde 3 sezonda 97 maça çıkıp 76 gol atar. ayrıca yaptığı sürüyle asist, o dönem asist sayımı henüz yapılmadığından istatistiki detaylarda yer alamaz. 1990 yılında bu sefer ispanyol devine transfer olur. real madrid'e... ilk sezon bekleneni veremeyecektir kumandan. yönetim yolları ayırmak ister nitekim hagi inat eder ve bir şans daha verilmesini talep eder madrid yönetiminden. takımda kalan hagi o sezon real madrid'in en iyisi olur ve 40' a yakın asist ile oynar. madrid kariyerinde toplamda 15 gol ve 47 asisti vardır.
sene sonunda bu sefer hagi, madrid'i istemez ve lucescu faktörü ile brescia'ya geçer. orada kaptanlığa kadar yükselir. brescia tarihinin en büyük başarısı olan italya kupasını kazanır. yaz döneminde dünya kupasının en iyi performansını gösterecek ve cruyff tabiri caizse barcelona'ya gelmesi için
kumandan'a yalvaracaktır. 2 sene de barca macerası olur. cruyff ile anlaşamaz ve takımdan ayrılmak ister.
galatasaray'a transferiserbest kalır hagi. bonservisi elindedir. menajeri
becali takım aramaya başlar efsaneye. dönemin galatasaray yönetimine de bu bilgi iletilir. önce ya yok, hagi bize gelmez denecek, ardından ise menajeri ile görüşülecektir. menajeri çok büyük bir yıllık ücret ister. bonservisi yok, bu parayı hagi'ye verin der. yaz ayları kıran kırana pazarlıkla geçecek, medya ise yönetimi topa tutacaktır. 31 yaşındaki hagi için çok sert ifadeler kullanılır. yaşlı olduğu için burun kıvrılır.
bir gün galatasaray yönetimi, fatih terim ve medya çalışanlarının olduğu bir yemek esnasında başkan faruk süren' e hagi transferi konusunda bilgi gelir. arada 1 milyon dolar fark vardır. yani hagi ve becali; yönetimin verdiğinin 1 milyon dolar fazlasını istiyormuş diye haber gelir. ee tabi kalabalıkta iletişim kurmak zor oluyor, haberi alan fatih terim, bir peçeteye şunları yazacaktı:` başkan, gerekirse benim maaşımdan 1 milyon dolar kesin, hagi'ye verin. yeter ki bu iş bitsin.`
1996 yazında efsane, galatasaray'a resmen transfer oldu.2001'de ise futbolu burada bıraktı.
şimdi önemli bir detay daha var bu konuda:
hagi 2001 senesinde galatasaray formasıyla jübilesini yaptıktan sonra, inter ve real madrid; hagi'yi transfer etmek için yoğun şekilde uğraşır. hagi ise, galatasaray'ı çok sevdiğini ve futbolu burada bırakacağını söyleyerek bu teklifleri nazikçe reddeder.
galatasarayımızda 110 maçta 59 gol atıp, 51 asist yapar. yazının başında da dediğim gibi dünyada eşi benzeri olmayan
milenyum kupasını kulübün müzesine getiren belki de en büyük faktördür. kazanan ruhlu, savaşçı ve vefalı bir futbol profesörüydü hagi. onun hakkında çok daha fazla yazılabilir. bizleri çok ağlattı hagi, ama hep mutluluktan ağlattı. yıllarca onun gibi birini aradık durduk. wesley sneijder geldi 12 yıl sonra. ancak kabul etmeliyiz ki ne sneijder ne de bir başkası onun yerini alamaz. alamayacaktır da. çünkü en hasta galatasaraylılardan bile daha çok sevdi galatasaray'ı. sahada terinin son damlasına kadar mücadele etti.
bizleri ayrıcalık sahibi yaptı. onun giydiği 10 numaraya bence çok fazla değer göstermedik. 10'un müzede kalması gerekirdi, sahada olmadık adamların sırtında değil. 2005 ve 2011'de tekrar buluştuk belki ama tekrar buluşmayı kim istemez ki. varsın başarısız olsun. o bize belki bir daha asla ulaşamayacağımız bir başarı getirdi. onun hakkını ödeyebilir miyiz? hep zor dönemlerde yanımızda oldu. asla görevden kaçmadı.
o'na
karpatların maradonası denilmesini hiç sevmeyen biri, düşünebiliyor musunuz? çoğu otorite tarafından dünyanın en iyisi kabul edilen maradona'ya benzetilmeyi sevmiyor. çünkü o tek, o hagi.
bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şey senin hırsın, azmin, kendi içindeki savaşın.
tekrar buluşmak üzere kaptan. bu takımın gerçek efsanesi, gerçek kralı, gerçek kumandanı...
futbolcuyken kaldırdığın o kupaları bir gün teknik direktör olarak da kaldıracaksın eminim. hep o günü bekleyeceğim aslan yüreklim...
http://i44.tinypic.com/2j5kx0o.jpg