276
özellikle 80lerin sonunda doğan nesil için haftanın en sevdiği iki gününün cumartesi pazar değil iki haftada bir salı ve çarşamba olmasıdır.
favori saatini yazmaya gerek var mı?
277
ben galatasaray yüzünden çok üzüldüm, hiç pişman olmadım.
bu yüzden; hayatta başıma gelen en güzel şeydir. mutsuz olduğun anlarda bile, yaşadıklarından pişmanlık duymadan aşık olmaktır galatasaraylı olmak.
278
çok farklı bir duygudur, ayrı bir heyecandır, karşılıksız sevgidir. boynunda sarı-kırmızı kaşkolla caddelerde göğsünü gere gere gezmektir.
7-8 yaşlarındaydım, yarın okula gidicem, her zamanki galatasaray kılıflı yastığıma yatacaktım bir de ne göreyim annem kılıfı yıkamış meğerse... ardından evde kıyameti kopardım tabi gözlerimden ''bardaktan boşalırcasına'' yaşlar akıyor, çocuğuz işte lan kafamızı sarı-kırmızı yastığa koymak istiyoruz. tabi anneme de çok bağırmıştım, kendisi de biraz yufka yürekli olduğu için bağırmalarıma üzüldü kadın, o da ağlamaya başladı. sonra çamaşır ipinde asılı kılıfı aldı ve soba demirlerine asıp daha çabuk kurumasını sağladı, tabi kuruyana kadar oğlu çoktan uyumuştu. sabah olduğunda ise başımın altında tekrar galatasaray kılıflı yastığım vardı. ana yüreği işte evladının üzülmesine dayanamıyor.. yetmezmiş gibi ertesi gün kalkıp bi kaç tane farklı desenlerde galatasaraylı yastık kılıfları almış. o günden bu güne artık ''neden yıkadın'' kavgası yapmıyoruz, zaten koskoca adam olduk, onun gözünden akan bir damla yaşa kıyabilir miyim hiç... hangi oğul kıya bilir!!?
ulan gassaray...
279
teslim ol çağrısına ateşle karşılık vermektir.
281
hayal etmeden başarılamayacağını yıllar önce öğrenmektir.
korkmamayı ve vazgeçmemeyi öğrenmektir.
282
real madrid'e 5 atabilme inancına sahip olabilmektir.
283
saygı göstermek; saygının büyüğünü görmektir.
284
alnı ak, başı dik bir biçimde yürümektir başarıya giden yolda. hem de umudunu hiç kaybetmeden, yaptıkları, yapacaklarının teminatı olduğunun bilincinde.
286
70 saniye içinde real madrid'e 2 gol atmanın gururunu yaşamaktır.
287
vapur beklerken tanımadığı bir karşı cinsin uzaktan kendisine bakıp gülümsemesini önce üzerine alınıp, sonra aynı kişinin işaretiyle aynı galatasaray polarını giyiyor olduğunu ve bir önceki gün takımın real madrid'i yenmesine rağmen elenmesini farkedip; iki buruk sevinci aynı anda yaşamaktır.
288
galatasaray kelimesini duyunca gözleri dolmaktır. şereftir seni sevmek diye haykırırken hıçkıra hıçkıra ağlamaktır. galatasaraylı olmak hiç tanımadığın bir kişiyi gördüğünde sırf galatasaraylı diye anneni babanı görmüşçesine sevinmektir. nerede sarı görse yanına kırmızı kalemle birşeyler karalamaktır. hayata 1-0 önde başlamaktır.
dany ne demişti hatırlayın: galatasaray'da oynamak benim hayattan aldığım rövanştır. galatasaray bazılarımız için hayattan alınan intikamken, bazılarımız için hayatın ta kendisidir. galatasaraylı olmak hayatını arma uğruna adamaktır.
289
adini duyunca zink diye kalakalmaktir. ne yapiyorsan, ne is yapiyorsan dunyanin durmasidir, kalbinde ince tatli bir sizinin sahibi olmaktir..
291
ben: yarın beden dersi var galatasaray formamı giyicem ben.
annem: buz gibi hava tişört mişört giyemezsin.
b: banane ya maç yapacaz ben formamı giyicem.
a: hasta olursun başıma giyemezsin izin vermiyorum.
ertesi gün formayı çantama saklayıp okula gittim. beden eğitimi dersi için giyinirken formamı giydim. soğuk falan da pek umrumda değildi. o gün top oynarken mikasa topla okulun bitişiğindeki öğretmen evinin camını indirdim. müdür annemi çağırdı. üstümde formam vardı. hesabını sordu tabi. ama pişman değildim. arkasında hagi yazıyordu.
292
kağıt üzerinde dünyanın en güçlü iki üç takımından biriyle yapılacak maç öncesi korku değil umut, sıkıntı değil heyecan duyabilmektir.
293
bazı insanların korkuları vardır, bazılarının galatasaraylı umutları.
295
pazara düşmüş kavramdır. öyle böyle değil; hem de bit pazarına.
öncelikle şunu ayırt edelim: biz sahne karşısındakilerle sahne önündekilerin sahneye ve piyese bakış açısı aynı değil. biz para verip, yağmurda çamurda oraya gitmek için her şeyi yaparız. ama onlar para aldığı için gönüllülükleri zamanla işçiliğe ve metazoriye dönüşür. parasını biraz kıstığınızda, başka piyeslerden rol kapmaya çalışır ya da piyesi sabote etmek için rolünü savsaklamaya başlar.
bakın şu kulüpte galatasaraylılığı için efsane diye anılan adamlara: bülent korkmaz gibi bir adam sebebi ne olursa olsun yapmaması gereken bir şeyi yapıp 'el kol' hareketi çekiyor, ilhan cavcav'ı aratırcasına. hakan şükür gibi bir adam demediğini bırakmıyor. hasan şaş gibi bir adam çıkmış fenerbahçe maçları öncesi ayaklarımız titrerdi, mondragon altına sıçardı deyu leş kargalarına meze olacak malzemeler veriyor. okan buruk, emre belözoğlu'nun kocaya kaçan kız gibi inter'e gitmek için yarım sezon yokları oynadığını da hatırlayalım. son olarak vedat inceefe'nin militanvari açıklamaları. ancak bir başkasının militanı olanlar, bir başkasının hasmına bu denli hakaretamiz ve düşmanca yaklaşır. fatih terim, 'aslolan galatasaraydır, kovulmadıkça gitmem' diyor ama birileri ile olan husumeti yüzünden yarı yolda bırakıp gidebiliyor, savaşmayı seçmiyor. daha önce de yaptı aynısını defalarca. daha kimleri sayayım arkadaş. hele şu yeni yetmeler. aydın yılmaz, emre çolak vs. kulüpten eşşek gibi para alıyorlar ama afedersiniz sadece bizimle değil galatasaray ismiyle bile taşşak geçiyorlar. yekta kurtuluş desen her demeçte galatasaray sevgisinden dem vuruyor. ama adama bir bakıyorsun, daha doğru dürüst forma bile alamıyor. o gitsin uçakta kitap okusun, kültürlü diyelim kendisine. saymakla bitmiyor. yöneticiler de aynı. adam 1 gün önce yönetiminde olduğu kurumu savunuyor. ama yönetimden ayrılınca başlıyor medyanın şakşakçılarıyla yan pas oynamaya.
benim için selçuk inan hepsinden daha değerli. adam şöyle galatasaraylıyım, böyle uçarım, kanımı akıtırım, aslolan galatasaraydır vs demeden işini yapmaya çalışıyor. ne tribüne oynuyor, ne kimseye trip atıyor, ne de malzeme veriyor akbabalara.
bırakalım artık şu saçmasalak işleri. parayı kazandıktan sonra sevdalı bir elemanlıktan maaşlı bir profesyonele dönüşüyor bu adamlar. sen ben demirören'in uzattığı kağıtla kıçımızı silmeyiz ama birileri imzalar onu, hem de gülerek. he canım, başbakan alnına silah dayıyor herkesin!
kusura bakmayın da; hiçbiri benden daha fazla galatasaraylı değildir. o yüzden artık acımasızım ve galatasaray dışında herkesi eleştiriyorum. bıktım kandırılmaktan. duygusallığın alemi yok artık, gerçekçiyim bundan böyle.
amentümüz, galatasaray'ı türlü bahanelerle ezip geçmeyi göze alabilenleri bir saniye bile düşünmeden ezip geçmek olmalı.
298
football manager oynarken galatasaray'dan başka takım alamamak, alınca da çabucak sıkılmaktır.
299
galatasaray'dan uzak şehirde galatasaray'lı olmak... anlatayım kardeşlerim!
tuttuğun takım, hayranı olduğun futbolcular şehrinin takımıyla maç yapamıyor diye şehrinde izleyemiyorsun ya!
topladığın 3-5 kuruşla galatasaray store'ye girdiğinde yaptığın ufak meblağlı alışverişle bile takımının kombinesini almış gibi sevinmektir...
üniversiteye hazırlanmada ne annenin ne babanın ne hocalarının ne de sevgilinin sana veremediği gazı bir galatasaray maçı izlediğinde alıp, hemen öss kitabı açıp, o lanet sınava hazırlanmaktır, yeter ki istanbul'da herhangi bir üniversitede herhangi bir bölümü oku...
ya da en sevinçli günde, şampiyonluğu kazanıp şehirde tur attığın zamanlarda aklına birden bire florya'nın gelmesidir... "oluuuuum sağındaki, solundaki her gün gördüğün insanlar bırak, git eve de tv'yi aç florya'yı izle" yani sevinçli gününde bile belki de ömrün boyunca göremeyeceğin kardeşim diye nitelendirdiğin insanların florya'da nasıl eğlendiklerini merak etmektir.
300
*küçük yaşlarda televizyondan galatasaray maçı izlerken ve yenik durumdayken "keşke özel güçlerim olsa da o topun kaleye girmesini sağlasam" diye kendi kendine söylenmektir.
*ilkokulda, lisede, üniversitede başka takımı tutan arkadaşlarına karşı deli gibi savunmaktır. hiç değişmez bu.
*histir. bazen sabah uyandığında açar hagi videolarına bakarsın, bazen gece yatmadan eski maçların kısa görüntülerini izlersin. baktıkça ve izledikçe öylesine duygular hissedersin ki hissettiğin duyguyu anlatacak bir kelime bulamazsın. şu an benim bulamadığım gibi.
*bazen stresin, bazen de mutluluğun allahını yaşatır sana. cimbom yenildiğinde içinde öyle bir stres, sinir ve kabullenememe olur için içini yer, yendiğinde ise tam tersi. o mutluluk sana yaşama sevinci verir.
*özlemektir. maç günü yaklaştıkça heyecan kaplar içini, kafanda kadro falan kurarsın, idman raporlarını takip edersin acaba sakatlık var mı diye. maç yaklaştıkça heyecan artar. hatta bilirsiniz bazen milli maçlar olur, heh işte bu heyecan öyle bir heyecandır ki milli maçlara küfredersin ulan yine mi milli maç arası diye.
böyle bir şeydir işte galatasaray'lı olmak. her duygunun en babasını yaşatır insana.