295
pazara düşmüş kavramdır. öyle böyle değil; hem de bit pazarına.
öncelikle şunu ayırt edelim: biz sahne karşısındakilerle sahne önündekilerin sahneye ve piyese bakış açısı aynı değil. biz para verip, yağmurda çamurda oraya gitmek için her şeyi yaparız. ama onlar para aldığı için gönüllülükleri zamanla işçiliğe ve metazoriye dönüşür. parasını biraz kıstığınızda, başka piyeslerden rol kapmaya çalışır ya da piyesi sabote etmek için rolünü savsaklamaya başlar.
bakın şu kulüpte galatasaraylılığı için efsane diye anılan adamlara: bülent korkmaz gibi bir adam sebebi ne olursa olsun yapmaması gereken bir şeyi yapıp 'el kol' hareketi çekiyor, ilhan cavcav'ı aratırcasına. hakan şükür gibi bir adam demediğini bırakmıyor. hasan şaş gibi bir adam çıkmış fenerbahçe maçları öncesi ayaklarımız titrerdi, mondragon altına sıçardı deyu leş kargalarına meze olacak malzemeler veriyor. okan buruk, emre belözoğlu'nun kocaya kaçan kız gibi inter'e gitmek için yarım sezon yokları oynadığını da hatırlayalım. son olarak vedat inceefe'nin militanvari açıklamaları. ancak bir başkasının militanı olanlar, bir başkasının hasmına bu denli hakaretamiz ve düşmanca yaklaşır. fatih terim, 'aslolan galatasaraydır, kovulmadıkça gitmem' diyor ama birileri ile olan husumeti yüzünden yarı yolda bırakıp gidebiliyor, savaşmayı seçmiyor. daha önce de yaptı aynısını defalarca. daha kimleri sayayım arkadaş. hele şu yeni yetmeler. aydın yılmaz, emre çolak vs. kulüpten eşşek gibi para alıyorlar ama afedersiniz sadece bizimle değil galatasaray ismiyle bile taşşak geçiyorlar. yekta kurtuluş desen her demeçte galatasaray sevgisinden dem vuruyor. ama adama bir bakıyorsun, daha doğru dürüst forma bile alamıyor. o gitsin uçakta kitap okusun, kültürlü diyelim kendisine. saymakla bitmiyor. yöneticiler de aynı. adam 1 gün önce yönetiminde olduğu kurumu savunuyor. ama yönetimden ayrılınca başlıyor medyanın şakşakçılarıyla yan pas oynamaya.
benim için selçuk inan hepsinden daha değerli. adam şöyle galatasaraylıyım, böyle uçarım, kanımı akıtırım, aslolan galatasaraydır vs demeden işini yapmaya çalışıyor. ne tribüne oynuyor, ne kimseye trip atıyor, ne de malzeme veriyor akbabalara.
bırakalım artık şu saçmasalak işleri. parayı kazandıktan sonra sevdalı bir elemanlıktan maaşlı bir profesyonele dönüşüyor bu adamlar. sen ben demirören'in uzattığı kağıtla kıçımızı silmeyiz ama birileri imzalar onu, hem de gülerek. he canım, başbakan alnına silah dayıyor herkesin!
kusura bakmayın da; hiçbiri benden daha fazla galatasaraylı değildir. o yüzden artık acımasızım ve galatasaray dışında herkesi eleştiriyorum. bıktım kandırılmaktan. duygusallığın alemi yok artık, gerçekçiyim bundan böyle.
amentümüz, galatasaray'ı türlü bahanelerle ezip geçmeyi göze alabilenleri bir saniye bile düşünmeden ezip geçmek olmalı.
öncelikle şunu ayırt edelim: biz sahne karşısındakilerle sahne önündekilerin sahneye ve piyese bakış açısı aynı değil. biz para verip, yağmurda çamurda oraya gitmek için her şeyi yaparız. ama onlar para aldığı için gönüllülükleri zamanla işçiliğe ve metazoriye dönüşür. parasını biraz kıstığınızda, başka piyeslerden rol kapmaya çalışır ya da piyesi sabote etmek için rolünü savsaklamaya başlar.
bakın şu kulüpte galatasaraylılığı için efsane diye anılan adamlara: bülent korkmaz gibi bir adam sebebi ne olursa olsun yapmaması gereken bir şeyi yapıp 'el kol' hareketi çekiyor, ilhan cavcav'ı aratırcasına. hakan şükür gibi bir adam demediğini bırakmıyor. hasan şaş gibi bir adam çıkmış fenerbahçe maçları öncesi ayaklarımız titrerdi, mondragon altına sıçardı deyu leş kargalarına meze olacak malzemeler veriyor. okan buruk, emre belözoğlu'nun kocaya kaçan kız gibi inter'e gitmek için yarım sezon yokları oynadığını da hatırlayalım. son olarak vedat inceefe'nin militanvari açıklamaları. ancak bir başkasının militanı olanlar, bir başkasının hasmına bu denli hakaretamiz ve düşmanca yaklaşır. fatih terim, 'aslolan galatasaraydır, kovulmadıkça gitmem' diyor ama birileri ile olan husumeti yüzünden yarı yolda bırakıp gidebiliyor, savaşmayı seçmiyor. daha önce de yaptı aynısını defalarca. daha kimleri sayayım arkadaş. hele şu yeni yetmeler. aydın yılmaz, emre çolak vs. kulüpten eşşek gibi para alıyorlar ama afedersiniz sadece bizimle değil galatasaray ismiyle bile taşşak geçiyorlar. yekta kurtuluş desen her demeçte galatasaray sevgisinden dem vuruyor. ama adama bir bakıyorsun, daha doğru dürüst forma bile alamıyor. o gitsin uçakta kitap okusun, kültürlü diyelim kendisine. saymakla bitmiyor. yöneticiler de aynı. adam 1 gün önce yönetiminde olduğu kurumu savunuyor. ama yönetimden ayrılınca başlıyor medyanın şakşakçılarıyla yan pas oynamaya.
benim için selçuk inan hepsinden daha değerli. adam şöyle galatasaraylıyım, böyle uçarım, kanımı akıtırım, aslolan galatasaraydır vs demeden işini yapmaya çalışıyor. ne tribüne oynuyor, ne kimseye trip atıyor, ne de malzeme veriyor akbabalara.
bırakalım artık şu saçmasalak işleri. parayı kazandıktan sonra sevdalı bir elemanlıktan maaşlı bir profesyonele dönüşüyor bu adamlar. sen ben demirören'in uzattığı kağıtla kıçımızı silmeyiz ama birileri imzalar onu, hem de gülerek. he canım, başbakan alnına silah dayıyor herkesin!
kusura bakmayın da; hiçbiri benden daha fazla galatasaraylı değildir. o yüzden artık acımasızım ve galatasaray dışında herkesi eleştiriyorum. bıktım kandırılmaktan. duygusallığın alemi yok artık, gerçekçiyim bundan böyle.
amentümüz, galatasaray'ı türlü bahanelerle ezip geçmeyi göze alabilenleri bir saniye bile düşünmeden ezip geçmek olmalı.