• 264
    sabah sabah başımdan geçen bir olay ile yeniden yaşadığımdır. efendim her sabahki gibi, ki benim sabahım 12.00 de başlar, standart kahvaltımı yapmak için dışarı çıkmış idim. 1 lt limonlu ice tea, iki adet ıspanaklı börek, birkaç tane de poğaça ile kahvaltımı yaparım genellikle. baktım 5 dakika içinde poğaçaların sıcakları çıkacak, bari ice tea alayım dedim. tam markete gidiyordum ki bir çocuğun annesinden arkasında elmander yazan galatasaray forması istediğini gördüm. ama nasıl ağlıyor çocuk. annesi de parası mı yoktur nedir alamayız diyordu. forma da öyle orijinal falan değil maksimum 10-15 tl tutarında. ama çocuk işte istiyor. o yaşlardaki halini düşünsene. orijinal nedir bilmiyorsun ve arkasında takımın en sevdiği oyuncusu olan elmander yazıyor. içim sızladı. girdim dükkana, formayı aldım. çocuğun yanına gittim. annesinden de özür dileyerek, içimden geldiğini söyledim ve "al bakalım aslan" dedim. formayı çocuğa verdim. annesi almak istemedi binbir ısrar ile verdim yine de. çocuk nasıl sevindi bir bilseniz. bir çocuk sevindirmekle kalmadım, galatasaraylı bir çocuk sevindirdim. ve o çocuk için galatasaray kim bilir ne kadar daha önem kazandı. belki de çocuğun ilk formasını almış oldum bugün. hem de bir düşünün bir çocuk, kendisine alınan ilk formayı unutur mu? ben dün gibi hatırlıyorum vallahi. yine orijinal değildi, ama arkasında hagi yazıyordu.
  • 106
    sevmektir:
    hani 11 futbolcu sahaya soyunma odasından çıkarken sevgilinle buluşacakmışsın gibi çarpar ya kalbin. ne gariptir ki eskimemiştir o sevgi, bilakis her görüşünde daha da bağlanmışsındır. üstelik sevgili üzerine ne giyerse giysin gözlerin sadece armaya kayıverir, belki kızarsın mor forma giydi diye ama yine de sevmekten vazgeçmek söz konusu bile olmaz. (bkz: şereftir seni sevmek)

    vefalı olmaktır:
    yaşanılan güzel zamanları unutmamaktır galatasaraylı olmak. öyle ki 5 gol yenilen maçtan bir sonraki maçta bile buz gibi havada doldurmaktır o tribünü. galatasaraylı olmak iyi günü kötü günü gerçekten beraberce göğüslemektir. kötü günlerde akla güzelliklerin getirilmesidir. (bkz: hayatımın en güzel günlerini bana galatasaray yaşattı)

    cefa çekmektir:
    saatlerce sıra beklemektir, bazen biletin olsa da girememek, söylenmek ama yine de diğer maça koşarak gelmektir. üşümektir karda kışta, sinirlenmektir bazen olan bitene. sokakta kulağına gelse ortalığı yıkacağın o küfürleri duya duya maç seyretmektir. bir de kadınsa söz konusu galatasaraylı, ekstra eziyet vardır onun için. ama yine de bırakmamaktır peşini, çekilen çileye rağmen peşindeyiz demektir. (bkz: söz konusu galatasaray ise gerisi teferruattır)

    özlemektir:
    kimileri yaz bitti diye hayıflanırken, içini bir taraftan mutluluk kaplamasıdır. özlemin pek yakında biteceğinin işaretidir çünkü bu.

    gurur duymaktır:
    engelsiz aslanların kupalarını seyretmektir, kızların eurocup women finalinde kupayı havalarda zıplatmasına şahit olmaktır. 17 mayıs belgeselinin tekrar tekrar izlemektir. bazen sadece ve sadece sarı kırmızı bayrağa bakıp gururlanmaktır. (bkz: gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray)

    dostluklar kurmaktır:
    aynı aşkı paylaştığın bir sürü insanı hayatına almaktır, omuz omuza bağırmaktır tribünlerde. (bkz: yürüyoruz biz bu yolda)

    yalın olmaktır:
    normal hayattaki kimliğini, kılığını kıyafetini, mesleğini dışarıda bırakıp en yalın halinle tezahuratlara eşlik etmektir, taraftar olmaktır.

    aşık olmaktır:
    ve bu kısmın aslında tarifi pek de yoktur. (bkz: galatasaray aşkı)
  • 370
    benim için en zirve duygusu yurtdışında tanınırlık. bu gurur bambaşka bir şey.

    geçen hafta italya ortaklı bir şirkette işe başladım. çok fazla italyan çalışma arkadaşım olacağını biliyordum ve bugün nihayet kendileriyle tanışmaya başladım. bana görevini devreden italyan ile yemekte elbette futbol konusuna geldik. şirketimizin merkezi torino'da ancak kendisi milano’da yaşıyor. milan taraftarı mısın deyince gülümsedi ve juventus dedi. peki ya sen diye sordu. galatasaray dediğimde "aaahhhhhh galatasarayyyy!!!" dedi. yüzünde oluşan şeyi inanın tarif etmek zor. en son 10 yıl önce karşılaştık diyecekken daha cümlem bitmeden "sneijder" dedi. yüzündeki buruk tebessüm muazzamdı. yani acı çekti ama tebessümü de bozmadı. yazarken bile hala tüylerim diken diken oluyor. adam italyan beyefendisi bir yönetici. mükemmel bir uyum içinde çalışmaya başladık ve gerçekten karşılıklı bir saygı ve sevgi söz konusu. iyi bir yönetici olduğumu düşünüyor, daha iş görüşmeleri esnasında bana çok ısınmış ve direkt olarak işe alınmam tarafında olmuş ve bunu açık açık söylemişti. az biraz italyanca konuşmam, özgeçmişim, tavırlarım hepsi çok etkilemişti. beni böylesine seven bir adam, galatasaray'ı duyunca inanılmaz bir burukluk yaşadı. :) bir italyan'a bunu yaşatmak benim için hayatın en güzel anlarından ve hazlarından. bu satırları okuyan galatasaraylılar bunu iyi anlar ama diğer takım taraftarları gerçekten anlayamaz. juventus'a karşı üstünlüğümüz gerçek bir gurur konusudur benim için. müziğinden mutfağına italyan kültürünü sevmek, onlarla çalışmak, onlarla yaşamak çok güzel ve fakat futbolda yanlarında üstün hissetmek muazzam bir gurur. iyi ki galatasaraylıyım. bu bambaşka bir mevzu...

    bu arada, görev tesliminden sonra bu beyefendi milano'ya dönecek. haftaya gitmeden kendisine bir formamızı hediye edeceğim.
  • 200
    dedem sayesinde ilk kez tanıştığım olguydu galatasaraylı olmak.
    kendisi 1918 doğumlu fena galatasaraylı bir insandı. işe giderken galtasaray atkısını takar da gidermiş hep, takım elbisesinin üzerine.
    tabi ben onun son 12 yılına denk geldim. emekliydi, maçları izlemeye kahveye filan giderdi. cine 5 veriyordu sanırım maçları.
    maç günleri sabahtan tıraşını olup, güzelce giyinirdi "çocuklar ben çıkıyorum, cimbomun maçı var" der giderdi.
    dışarı çıkarken kesinlikle eksik etmezdi galatasaray atkısını. odasında minik bi dolap vardı, içinde sarı kırmızı bir aslan figürü, galatasaray posterleri, küçük hakan'ın bir kartpostalı vesaire gibi şeyler vardı.
    artık ayrılık zamanı da geliyordu yavaştan. ölümü yaklaşmıştı..
    dedem 84 yaşında gelmişti, ama hala "posterleri buruşturmayın sakın, büyük hakan'ın kartpostalı dolabın arkasına düştü, onu alamadım" filan diyordu.
    yahu arkadaş kelime-i şehadet falan getir, bak hiç iyi görünmüyor halin. ama hala da galatasaray diyordu hasta yatağında...
    çok isterdim dedemin türk telekom arena'yı görmesini...
    ama yine de 1918 doğumlu bir galatasaraylıya göre çok şanslıydı şanslı sayılırdı.
    uefa kupası'nı da görmüştü zira.
    2002 yılının yazında vefat etti... allah, mekanını cennet etsin.
    cenazesi filan kaldırıldı, yemek verildi, ama uzaktan tanıyan mahalleli ve esnafın haberi yoktu sanırım...
    babaanneme "cimbom dedeyi göremez olduk" filan demişler, babaannem anlatmış durumu.
    "camiiden sela verilirken keşke cimbomlu dede filan da deselermiş, adını bilmiyoduk ki" diyenler olmuş.
    böyle işte...
    ama en çok içimde ukde kalan, galatasaray tarihi'ni soramamaktır. takım kurulduktan 13 yıl sonra doğmuş adam.
    ama ben de 12 yaşımda pek bilemezdim ki bunları...
    şimdi mustafa dedemden ne zaman bahsedilse aklıma galatasaraylı oluşu gelir, ve sarı kırmızı atkısı.
    galatasaraylı olmak dededen geliyor bende.
    şimdi istanbulda galatasarayımız'ın yanındayım. maçlarına gidiyor, atmosferinde bulunuyor, onu yerinde yaşıyorum.
    ama benim cimbomlu dedecim, taa adana'dan sevmişti bu takımı.
    babama da turgay şeren'den dolayı vermişti adını.
    bak içimde ukde kalan birşey daha var..
    mustafa kemal atatürk adanaya geldiğinde ziyaret ettiği lisedeymiş dedem, maarif vekaletlerini(u: karne (: ) atatürk'ün okula geldiği gün almışlar, konuşma fırsatı bulmuşlar...
    ah be dede, keşke sorsaydın atam hangi takımlısın diye...
    cevap galatasaray olsa, ben de burda "atatürk galatasaraylıymış..!" "kaynak: dedem" der hava atardım inanıp inanmamaları farketmez.
    öyle işte
    seviyoruz seni galatasaray.
    yahu sen nasıl bir sevgisin... :)
  • 349
    “galatasaraylı başka sever” diye bir başlık olmadığı için galatasaraylı olmak başlığına bugün tanıklık ettiğim bir anı anlatmak isterim.

    istanbuldaki yoğun yağışlar sonrası hava baya sıcak. bahçeşehirden sarıyere bir yakınımızın düğününe gitmek için eşim ve 17 aylık kızımla yola çıktık. sarıyerdeki kır düğünü mekanlarını bilen bilir. bir tanesinde 3 adet kır düğünü mekanı yanyanadır ve özellikle bu dönemlerde 3 düğün aynı anda yan yana mekanlarda yapılır. saat 22:30 sularında yemekler yenilmiş, pastalar kesilmiş, millet kopma moduna geçmiş ama benim kızım o gürültüde esnemeye başlamıştı. kucağıma aldığım gibi hemen yan taraftaki piknik alanına gidip kızımı kucağımda sallamaya başladım. yaklaşık 10 dakika sonra uyuyakaldı. uykusunun derinleşmesi için olduğum yere oturdum. tam arka tarafımda kaldırımın üzerinde 40 lı yaşlarda üzerinde galatasaray tshirt ü olan, sacların %80ine kır inmiş, sigarayı karadenizin sularının kayalara çarpışı gibi içen bir abiye rastladım. bir sigara bitti bir sigara daha yandı derken 30 lu yaşlarda gayet şık, komşu düğünden bir ablamız sert adımlarla abimizin yanına gitti. bir kıyamet patladı ve ablamızın ağzından şu sözler dökülüyordu “git buradan”, “defol”, “abv”, “iğrenç adam” gibi yaklaşık 10 dakika süren hakaret boyutuna ulaşan sözlerin hepsinde abimiz sessiz kaldı. yaklaşık 5 dakikalık bir sessizlik sonrası abimiz bir sigara daha yaktı ve yıllarını tribüne vermiş, ses tellerini kapalıda bırakmış bir tonla “seviyorum kızım seni” dedi. ablamız abimizin boynuma sarılarak “gidelim mi?” dedi ve arabaya atlayıp gittiler. bu film gibi sahneyi yaşadıktan yaklaşık yarım saat sonra çıktık ve eve dönerken maslak yolu üzerinde tekrar karşılaştım bu iki güzel insanla. arabayı sağa çekmişler ve yolun kenarında hala birbirlerine sarılarak ağlıyorlardı. beni derinden etkileyen belki 2 insanın birbirine duyduğu aşktan daha çok abimizin üzerindeki sarı antreman tshirt ü idi.

    galatasaraylı hakikaten başka sever.
  • 375
    ayrıcalıktır. net.
    fenerli ve beşiktaşlı akrabalarıma bakıyorum da tövbe haşa kuş takımları taraftarı olmak istesem de olamam.
    kendimi "beşinci yıldız, 2006-2010-2015 fetö hep önümüzü kesti, herkesle mücadele ediyoruz, yıkılmayan son kale" muhabbetleri yaparken tasavvur ettim bir an, sonra da "hakkımız yenmese en çok şampiyon bizdik, renklileri kardeş yaptık, selahattin aydoğdu türk futboluna iyilik yaptı, bilmem kim 150 milyon" muhabbetleri yaparken de tasavvur ettim, aman aman aman.
    çok yaşa galatasaray.
  • 380
    türkiye sınırları içinde sahip olunabilecek nadir lükslerden biri.

    hayali düşmanlarla savaşmak yok, şizofrenik öfke krizleri yok, başarısızlığa kılıf uydurma derdi yok, iki tane dandik transferle ve ligin ilk maçıyla coşup sonradan gelen hüsranı dış minnaklara bağlama mecburiyeti yok.

    kafa rahatlığı var, gerçek başarı var. en kötü dönemlerde bile çok değil bir iki yıla bomba gibi döneceğini bilmenin özgüveni var. ortalama iki yılda bir şampiyonluk, ortalama 8-10 yılda bir avrupa'yı kasıp kavuracak bir kadro kurma, muazzam efsanelere ve sinerjilere sahip olma avantajı var.

    orijinallik var en başta. diğer camialar gibi başkalarının efsanelerini taklit etme zorunluluğu yok. her sezon ayrı efsanelere imza atabilecek olmanın heyecanı var.

    yaşım ilerledikçe daha da iyi idrak ediyorum: galatasaraylı olmak, pek çok kurum ve kulübü çürümüş bir ülkede yaşanabilecek en güzel ayrıcalıklardan biri.
  • 334
    benim hem anne hem de baba tarafım fanatik fenerbahçelidir istinasız. rahmetli büyük babamın evi fenerbahçe stadına 5 dakika yürüme mesafesindeydi. hafta sonları kadıköy'de maç olduğunda o evde gürültüden durulmaz. büyük babamın ısrarla sarı-lacivert takkesini takarak cızırtılı radyodan fb maçlarını takip etmesi ve gelişen atağın gol olup olmadığını radyodan 3-5 saniye önce anlamamız hala dün gibi gözümün önünde. babam ve amcamlar lise- üniversite dönemlerinde yıllarca tribüne takılmışlar, evlerinin stadyuma çok yakın olmasını fırsat bilerek. kendimi ilk hatırladığım zamanlar, fenerbahçe'nin 100 bilmem kaç golle rekor kırarak şampiyon olduğu döneme denk geliyor. unutmam, babam ile birlikte moda'dan başlayarak çok uzun bir mesafe yürümüştük çok büyük bi' kalabalıkla beraber, şampiyonluk kutlaması için. herhalde 4-5 yaşlarında olmalıyım o zamanlar. babamın da hakkını teslim etmeliyim, çok uğraştı beni fenerbahçeli yapabilmek için; defalarca dere ağzına antrenmana,stadyuma maça götürdü sayısını hatırlayamam. kulüp içinden tanıdıkları sayesinde futbolcuların imzaladığı forma, top hepsini sağladı. o zamanlarda bunlar çok büyük şeyler. hatta bir keresinde antrenman sonrası o zamanki futbolcularla 3-5 dakika top oynamışlığım bile var. kısaca, aklınıza ne gelirse denedi adam, yukarıda allah var.

    ama ben kalktım galatasaraylı olmaya karar verdim. hem de galatasaray'ın xamax'a isviçre'de 3-0 yenildiği gece. hırsımdan o gece uyuyamadım. maçı seyrederken fenerbahçe maçlarında bir türlü hissedemediğim o heyecanı hissettim. fenerbahçe'nin maçlarını kazanmasını sadece babam üzülmesin diye istediğimi galatasaray'ın kazanmasını ise yürekten dilediğimi o küçük yaşta anlamış olmalıyım. kendi kendimi kandırmanın alemi olmadığını anlayınca açıklama yapma zorunluluğu da oldu haliyle. adam inanılmaz bir hayal kırıklığına uğradı. benimle yıllarca konuşmadı. sonunda barıştık ama aramızda zımni bir anlaşma var. bir araya geldik mi futboldan hiç bahsetmeyiz. gs-fb maçları oldu mu ben evden giderim maçı dışarıda izlerim. skor ne olursa olsun eve babamın uyuduğuna emin olduktan sonra dönerim. ve ertesi gün sonuç ne olursa olsun ne ufak bi' ima bile olmadan devam ederiz.

    galatasaray'ın uefa kupasını kazandığı sene, bologna maçlarından sonra dortmund deplasmanı 0-2 bitmiş. maçı beraber seyrettiğim arkadaşlarla konuşurken , ki aralarında benden daha fanatikleri vardır, ''olm böyle oynarsak uefa'yı alırız.'' minvalinde şeyler dediğimde istinasız hepsi benimle taşak geçtiydi. belki de sırf onlara inat olarak ''kopenhag'' için para biriktirme dönemi başladı benim için. gs turları atladıkça ben de bu para biriktirme olayını abartmaya başladım. üniversiteye giderken aldığım harçlıklardan sadece yol masrafı gibi zorunlu olanları harcıyordum. aylarca aç dolandım. sonunda ben haklı çıktım takımım finale çıktı. ama yine de kopenhag 'a gidebilmek için olması gerekenin ancak yarısını toparlayabilmiştim. artık final maçına gidebilmek için başvuru,vize için son günler . ben kara kara düşünüyorum ne yapabilirim diye ama o kadar büyük bir parayı kimseden borç almama, temin etmeme imkan da yok. ben bu duygularla, düşüncelerle boğuşurken ertesi gün sabah uyandığımda bizimkilerin yazlığa gitmiş olacağını biliyordum. uyku sersemi dolanırken salondaki sehpanın üstünde 1 tane zarf gördüm. zarfı açtığımda ilk önce babamın el yazısıyla yazılmış bir not daha sonra da kopenhag için gerekli parayı gördüm . notta şöyle yazıyordu; ''kupa türkiye'ye gelmezse bu sefer seni evlatlıktan kesinlikle reddederim.'' baba olmanın nasıl bi' şey olduğunu ilk o gün anlamıştım.

    hayatımın en mutlu günüydü...
  • 256
    zordur galatasaraylı olmak.
    sarı'nın kırmızı'ya olan derin aşkıdır .
    diğer renklere sırtını dönerek,
    bir asırdır süre gelen.
    bir çınardır, herkesin sığındığı. zordur galatasaraylı olmak.
    kalp dayanmaz bu büyük heyecana.
    ilklere hazır olmaktır.
    tarih yazmaktır.
    okutmaktır rakiplerine o tarihi, bir asalettir galatasaray.
    asilzade taraftarların tuttuğu,
    bazıları mor diye adlandırsada,
    majesty dir formanın gerçek adı. galatlardan süre gelen efsanedir.
    ali sami yenle süren,
    ardından metinler hagiler ardalar,
    tarihlerin silemediği,
    bir yapıdır galatasaray.galatasaray benim.
    biziz galatasaray,
    sensin. bir başkasıdır.
    galatasaray türkiye'dir !
  • 381
    türkiye'de solcu olmaya benzer.

    hayata sol taraftan bakan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, türkiye'de solcu olmanın tuhaf bir bedeli vardır: solcuların her söylemi, her hareketi, her eylemi devamlı izlenir ve açıkları aranır. bunun nedeni, bir şeyleri tartışmak, anlamak değil, bu açık arayanların kendilerini ve kendi vicdanlarını temize çıkarma çabasıdır. kendi söylemlerini, eylemlerini, ahlaksızlıklarını asla mevzu etmezler. aralık bile vermeden, devamlı bir saldırı halindedirler. mesela bu ülkede sağcı bir politikacının yolsuzluk, ahlaksızlık, hatta hırsızlık yapmasının neredeyse haber değeri yoktur. toplum bunu mükemmel bir şekilde kanıksamıştır. istedikleri her şeyi yapabilirler, istedikleri zaman ve kadar tutarsız olabilirler. ve bunu müthiş bir pişkinlikle yaparlar. ama doğru ya da yanlış, sol taraftan bir politikacının yaptığı, ya da yaptığı iddia edilen en küçük şeyler bile, kıyasıya eleştirilir. böyle bir olasılık bile, büyük haber değeri taşır. günlerce konuşulur, tartışılır.

    fazla uzağa gitmeden, sadece geçen sezon ligimizde yaşanan olayları düşünün. galatasaray'a karşı sayısız iftiralar, küfürler, ithamlar, suçlamalar. kasımpaşa gibi küçük bir takımla bile oynarken, kurucumuz ali sami yen'e küfürler duyduk (bjk gibi küçük bir takımdan da). tabi malum takımın başkanının da tehditleri, hakaretleri, iftiraları... gerçekten sınırları ve utanmaları yok.

    peki ya biz?
    erden timur ''bu ligi bitirtmeyiz'' dediği için nerdeyse dar ağacına asıldı. bu söz, yorumcuların, diğerlerinin ağızlarında sakız oldu. defalarca kez özür dilemesine rağmen, hala unutturulmuyor. ama erden timur'a söylenen çok ağır şeyler, tehditler, hakaretler: vaka-ı adiye. ne bir kişi çıkıp özür diledi, ne utandı, ne eleştirildi, ne de zaten toplum tarafından böyle bir beklenti vardı. kanıksanmışlık.
    okan buruk hocamız 24. şampiyonluk kutlamalarında taraftarların küfürlü bir tezahüratına eşlik etti. nasıl bir utanmazlıkla günlerce neler söylendi. okan hocamız da ilk fırsatta özür diledi. tıpkı erden timur gibi ar etti. ama galatasaray'ın karşısında ayak tırnaklarından saç tellerine kadar arsızlık var. kendi söyledikleri, yaptıkları, tehditleri, küfürleri, iftiraları umurlarında değil. bir kez bile çıkıp özür dilemediler. yarım yamalak özür diler gibi bile yapmadılar. türkiye'deki sağcı politikacılar gibi.

    bizim tarafımıza bu düşüyor bu topraklarda. yine de diğer tarafta olmak istemezdim, olmadım da.
    ve yine de, bir an bile tereddüt etmeden, bin ömrüm olsa, bininde de galatasaraylı olmak isterdim. iyi ki...
  • 123
    galatasaray'li olmak . . .

    "şu takımlı olunmaz, şu takımlı doğulur!" parodisine kafa tutmaktır!

    bir takımı yenmekle övünmemektir . . . kupayı kaldırdığında övünmektir . . .

    hatice değil, neticedir galatasaray'lı olmak . . .

    nadir kazanılan zaferlerle tatmin olmak değildir! . . .

    zaferle yaşamaktır . . . daimi alışkanlıktır başarıya! . . .

    "kupa görmüş aç köpek" kareleriyle, alay etmektir her zaman. . .

    gülmektir, "şampiyonluk fakirlerine" . . .

    görmemişçesine "kupalı" ti-shirt bastıranlara, acımaktır . . .

    galatasaray'lı olmak . . .

    "taraftar olmayı, tirübünden böğürmek sananlara" tokat gibi bir cevaptır . . .

    "böğürme rekorlarıyla" değil, " başarı" rekorlarıyla övünmektir, fethederken aslan'ı avrupa'yı!

    kaybedilen maçlarda futbolcusunu dövmek değildir galatasary'lı olmak . . .

    tribünden üçlü'ye çağırmaktır çalınan puanlara inat!

    "sarrııııııııı" dendiğinde, "kırmııızzzzıııı" demektir düşünmeden. . .

    "son dakika" golleriyle spikerleri "ses tellerinden etmektir. . .

    tirübünleri çılgına, rakibi yılgına çevirmektir . . . şaşırtmaktır vesselam . . .

    her an herşeyi, yapabilmektir . . . sağı solu belli olmamaktır galatasaray'lı olmak . . .

    deli işidir biraz . . . 25 binin "milyon" gözükmesidir rakibin gözüne . . .

    "para" nın satın alamayacağı demektir galatasaray'lı olmak . . .

    "parasiyla" takılanlara, 'uefa'nın pazar'da satılmadığını hatırlatmaktır!

    "alın teri" nin tam karşılığıdır galatasaray'lı olmak . . . "bilek hakkının" eş anlamlısıdır!

    futbolun 90 dakika olduğunu unutanların kulaklarını çınlatmaktır denizli'den duyulurcasına . . .

    saatlerin hep 20:45 olmasıdır . . .

    ve her akşam 20:45 i gösteren saatin kimi yüzlerde bıraktığı acıya, tebessüm etmektir galatasaray'lı olmak . . .

    "6" ya gıcık olmaktır galatasaray'lı olmak . . . ama aynı zamanda 7'yi çok sevmektir . . .

    her rakamı acı tatlı anılarla hatırlamaktır yani . . geçmişiyle yaşamaktır aslında . . .onur duyarak başı dikçe!

    glatasaray'lı olmak . . ."ilk"lerin ve "tek"lerin takımı olmaktır . . .

    tafferelleri, prekazileri, hagileri, mondragonları unutamamaktır . . .

    hakan şükür'e "kral" demektir, fatih terim'e "imparator!"

    bülent korkmaz'ı idol bellemektir . . . sounness'ı "ulubat'lı"

    metin oktay denince gözleri dolmaktır galatasaray'lı olmak!

    alparslan denince, yüreğinde sızı hissetmektir!

    yeni efsaneler peşinde koşmaktır galatasaray'lı olmak!

    arda'ya 10 numarayı yakıştırmaktır, bir başka sevmektir kaptan'ı . . .

    kewell'ın "galatasaray'lı kewell" oluvermesidir birden!

    gol attığında, dady cool'u haykırmaktır.

    galatasaray'lı olmak, rijkaard'ın saçlarına beste yapmaktır,

    sabri'ye küfür etmektir galatasaray'lı olmak . . .

    ama sonra "bizim çocuk" deyip bağra basmaktır tekrar . . .

    hiç bir futbolcusuna küsememektir yani, arkasını dönememektir . . .

    maç önü, sonrası hep inletmektir istiklali! omuz omuza olmaktır . . .

    meşale yakmaktır, yanmaktır cayır cayır içi alev almaktır . . .

    galatasaray'lı olmak, sami yen'e "hell" demektir "hell" etmektir rakibe . . .

    gelin gibi süslemektir, aşık olmaktır ona,

    koltuklarında paltosuz oturmaktır ayazlarda, ama üşümemektir, ısınmaktır ateşiyle . . .

    atkı sallamaktır deli gibi, nevizade'yle coşmaktır, sigara yakmaktır, gözyaşı dökmektir, bağ kurmaktır en özelinden . .

    "dozerlerin, vinçlerin" eline bırakmak istememektir hell'i. . .

    çok şeydir, kelimelere sığamayandır galatasaray'lı olmak . . .

    ciltlerin alamadığıdır, yüreklerin yerinde duramadığı . . .

    ve tarihin yazdığı değildir glatasaray'lı olmak! . . .

    "tarihi yazmaktır" bizzat, "tanık" değil "sanık" olmaktır . . .

    yaşamaktır kana kana destanları, perde perde sergilemektir . . .

    "okuyan" değil, "yazan" olmaktır. . . edilgenliğe savaş açmaktır!

    galatasaray'lı olmak . . . kopenhag'ta kupa'ya kondurulmuş en helal öpücüktür!

    ağlamaktır, ağlatmaktır . . . sokağa dökmektir kaç göbekten insanı!

    galatasaray'lı olmak, monaco'da çıldırmaktır, çıldırtmaktır milyonları!

    koca devi yerle bir etmektir "imkansız" diyenlerle alay edercesine . .

    "avrupa'nın en büyüğü" olmaktır! galatasaray'lı olmak!

    ülkemizin adını bilmeyelere "türkiye" demeyi öğretmektir aslında. . .

    "tesadüf" deyip geçenleri, daha nice "tesadüflere" gark etmektir!

    bıkmadan, yılmadan . . . hep zirvede, en tepede olmaktır. . .

    galatasaray'lı olmak, kişiliktir, duruştur . . .

    "türkiye" denince ilk akla gelmektir!

    başkaldırmaktır herşeye!

    alayına isyan ölümüne ultraslan'dır galatasaray'lı olmak!

    ve . . . ve "galatasaray'lı olmak" kimileri için 20 mayıslarda,

    "bugün galatasaray'lıyız" dedirten "1" günlük onur,

    kimileri içinse koca bir ömre yayılan "hayat felsefesidir" . . .

    "1" günlük onurlarla tatmin olanlara inat . . .

    bir başkadır "1" ömür onurlu yaşamak! . . .

    galatasaray'lı olmak . . . galatasaray'lı olmak . . .

    bir nefestir, en derinden solunan . . .

    adı "aslan" işi "destan" takımım, tek büyük cimbom'um!

    "göklerde "yıldız"dır o, gönüllerde "ay"

    sarı ve kırmızıya adanmış milyonlarca gönül . . .

    vazgeçilmezimizsin şanli galatasaray!

    * (u: "of" verene entrymi helal etmiyorum) *
App Store'dan indirin Google Play'den alın