4719
bir kulübün futbolcularla işi, futbol oynadıkları süreyle kısıtlı değildir. hele bu isimler büyük isimlerse hiç değildir.
wesley sneijder gibi isimle yol ayrımına gidersiniz, gidilmez değil, her oyuncudan vazgeçilebilir. wesley sneijder gibi bir isimle yollarınızı ayırmanın yolu mobbing değildir, olmamalı! net. bunun bir de sonrası var. kulüp imajı var.
bugün didier drogba'dan ricacı olsanız, sizin namınıza kulüplerle, oyuncularla, menecerlerle görüşür. drogba ile konuşup ikna olmayacak var mıdır ki? cumhurbaşkanı olacak adamdır, didier drogba. ve bu adamın seninle iyi ilişkileri var. bugün getir, sportif direktörün olsun. afin 10 basar. müthiş bir referanstır. sanırım bu benim hüsnükuruntum, ama ben hep chelsea kulübüyle aramızın gün be gün iyiye gideceğini, güzel bir ilişki kuracağımızı düşünmüştüm. sonra al gülüm ver gülüm...
tomas ujfalusi bunu yapıyor, sadece semih kaya özelinde de değil ha.
harry kewell bunu yapabilirdi. fazla yararlanamadık. o da bizi çok sever, hergele.
ulu johan elmander, bunu viking diyarında yapabilir.
prekazi, hagi, popescu hâlâ bizim için bazı temaslarda bulunuyor. elçi oluyorlar.
yarına gelirsek... wesley sneijder gibi bir adamın, futbolun fabrikalarından biri hollanda memleketinde sizin namınıza konuştuğunu aracı olduğunu düşünün. bu adam boş adam değil. futbol hakkında bir fikri olan bir adam. hollanda milli takımının efsanelerinden biri olacak belki de.
ve siz bu adamın kıçına teneke bağlayıp göndermenin derdindesiniz. gülerler, arkadaş, gülerler.
günümüz futbolunda insan kaynaklarının ne kadar önemli olduğunu bilmeyen kaldı mı? kulüpler futbol elçisi tayin ediyor, artık. barcelona bunu yapıyor, juventus bunu yapıyor, real madrid bunu yapıyor, dünya kulüpleri bunu yapıyor, siz niye yapmıyorsunuz.
şu markalardan yararlanın, allah aşkına.
didier drogba'dan, wesley sneijder'den, harry kewell'dan vesaire vesaire...
avustralya ile bir ilişkimiz nasıl olmaz, ben bunu anlamıyorum. galatasaray, suudi arabistan'da yaptığını neden koskoca kıtada yapmaz. suudi arabistan'da hazırlık maçı bence çok iyi bir düşüncedir. ha, zamanlamasını tartışırsınız o başka.
hatırlıyorum, türkiye milli futbol takımı, avustralya milli takımı ile hazırlık maçı yapacaktı. çubuklu tosun emre belözoğlu, o zamanlar daha türk maradon -evet, bir zamanlar böyle anıldığı oldu bu arkadaşın- olarak biliniyordu. stat full çekti. o zamanki röportajlarda avustralyalı kardeşlerimiz, güya bir top cambazını izlemek için geldiklerini defaatle dillendirmişlerdi. şimdi gerçi her şeye bir tık kadar uzaktayız. ama bu bir şeyi değiştirmiyor: galatasaray bunları yapmak zorunda. eğer dünya kulübü olmak istiyorsak, ya da öyle olduğumuzu düşünüyorsak.
mesela bir organizatörün olacak. bu tür işleri kovalayacak. gidecek amerika'ya bir hazırlık maçı ayarlayacak. diyecek ki, bu hazırlık maçının öncesinde veya sonrasında, bir de gösteri maçı yapalım. wesley sneijder'in takımı, didier drogba'nın takımına karşı oynayacak. misal veriyorum tabii. giderken yanında mağazanı da götüreceksin. kıyıda köşede kalmış malları gittiğin yerin yardım kuruluşlarına bağışlayacaksın. ha, bunu göz önünde yapmasan da olur, o ayrı konu.
bir davet vereceksin, ne bileyim bir balo düzenleyeceksin. çağıracaksın, kim var kim yoksa. hagi'den tut prekazi'ye, drogba'dan tut baros'a, song'dan tut kewell'a, taffarel'den tut... diyeceksin ki, siz bizim futbol elçilerimiz, gözümüz kulağımız, dilimiz sözümüz olun.
bunu da ancak marka isimlerle yaparsınız. ünal aysal o kadar para harcadı. reklamını yaptı kulübün. ingiltere'de boy boy, sayfa sayfa galatasaray analizleri yayınlandı. amerika'da televizyonlar galatasaray haberi geçti. espn'de günlerce, öyle veya böyle galatasaray konuşuldu.
ama yok! al, teneke var...
ben mi çok hayalperestim, bilmiyorum ama yapılabilir geliyor bana.