51 saat... bundan 51 saat önce, beşiktaş kulübü'nün
resmitelevizyon kanalında sık sık yorumcu olarak konuk edilen burhan akdağ eboue için "
eboue'yi hafta içi national geographic'te çok görürsün." ifadelerini kullandı ve utanma duygusunu henüz kaybetmemişler için büyük bir utanç vesilesi oldu.
o andan bu ana kadar geçen 51 saat içinde ne oldu?
2. saatin içindeyken burhan akdağ telegol'e bağlandı. özür dilediği bölümlerde meseleyi şartlara bağlayarak özür diledi ve "duyuyorum dava edenler var. bu söz her yere çekilebilir. ben orada
eboue'ye aslan da demiş olabilirim, sahada aslan gibi mücadele eden tek oyuncu diye... ya da yılan gibi kıvrıldığını ifade etmek için yılan da demiş olabilirim." diye ekledi. içinde bulunduğu durumun acınasılığını daha da artırarak...
http://www.aktifhaber.com/...ozur-diledi-3781.htm19. saatte beşiktaş kulübü'nden bir açıklama geldi. burhan akdağ'ın kulüple hiçbir bağlantısının olmadığı ve bjk tv genel müdürü
tuğrul yenidoğan'ın galatasaray'dan özür dilediği belirtildi. açıklamanın sonuna "ağır tahriklerde bulunan" melo, eboue ve engin baytar'la ilgili galatasaray kulübü'nden açıklama beklendiği da eklendi.
http://www.bjk.com.tr/...uz_den_aciklama.html45. saatte galatasaray resmi sitesinden,
ali dürüst'ün "bazı yanlış anlaşılmalar derbiyi gölgelemesin" dediği ve yanlış anlaşılmalardan dolayı üzüntülerini bildirdiği açıklamada, burhan akdağ'ın eboue'ye yaptığı ırkçı saldırıya
değinilmedi.
http://www.galatasaray.org/...rtaj/haber/11720.phpyine
45. saatte
yelda kırçuval isimli sunucu twitter hesabında şu fotoğrafı paylaştı ve burhan akdağ'ın -muhtemelen- televizyonculukla ilgili bir bölüm okuyan gençlerin sorularını yanıtladığını bildirdi.
http://twitter.com/...097448767488/photo/1bunlar söylenenler. bir de söylenmeyenler var. söylenmesi gerekenleri söyleyemeyenler var. bu ülke sporunun en büyük iki medya kuruluşu
ligtvve
ntvsporvar mesela; hiçbir şekilde bu ırkçı saldırıya değinmeyen utanmazlar... ve maalesef
galatasaray spor kulübü var; başkasının oyuncusuna yapılmış olması halinde dahi ses çıkartması gereken bir olayda, kendi oyuncusuna yapılmış olmasına rağmen ses çıkaramayan...
ses çıkarılmadı. ahlaksızlığa ses çıkaramayacak kadar hesapların adamları olanlar; yine bir sürü hesap yaptılar. hesapların sonunda çıkan sonuç, üç maymunu oynamalarını gerektirdi.
görmemişlerdi,
duymamışlardı,
bilmiyorlardı... üstelik mazeretleri vardı. zaten
şike soruşturması sebebiyle ortam yeterince gerilmişti. daha fazla germenin anlamı yoktu.
türk futbolunun marka değeri şike soruşturmasıyla birlikte iyice düşmüştü. uluslararası kamuoyunda bir de ırkçılıkla gündeme gelinirse marka değeri nasıl korunacaktı?
beşiktaş kulübü'nün de mazereti vardı. kulüple ilgisi yoktu burhan akdağ'ın. o iğrenç sözlerin sarf edildiği yerin
resmitelevizyon olmasının bir önemi yoktu.
maç önü ve maç sonu programların kadrolu yorumcusu burhan akdağ hasbelkader çıkmıştı o ekrana(!) bütün bunlara rağmen bir de özür dilenmişti. daha ne olsundu?
burhan akdağ'ın bile vardı mazereti. bir namludan çıkan mermi geri dönmezdi, bir de ağızdan çıkan söz... ama dava etmek isteyen de varsa; o sözler her yöne çekilebilirdi. burhan akdağ eboue'nin aslan olduğunu ima etmiş olabilirdi mesela.
herkesin mazereti vardı. bundan tam 51 saat önce, bu topraklarda insanlık bir kez daha öldürüldü. mazereti olanların hepsi el ele verdiler; insanlığın ortadaki cesedini kimseler görmeden gömmeye azmettiler.
hakkaniyeti unuttular;
menfaatler vardı onlar için. insanlığı unuttular; marka değeriydi onlar için önemli olan... 51 saattir onlar için önemli olanlar için çabaladılar ve cesetten kurtulmaya odaklandılar. kurtulmaya çalıştıklarının insanlıkları olduğunu çoktan unutmuş bir halde... görmeyerek, duymayarak, bilmeyerek...
hepsinden ayrı ayrı utandım 51 saat boyunca. bu ülkede yaşamaktan, bu insanlarla aynı havayı solumaktan, adaletsizliğimizden... burhan akdağ'ın cezasız kalacak olmasından tam 51 saat boyunca utandım. burhan akdağ gibi bir canlının bir grup gencin dersine girip, onların sorularını yanıtlayabilmesinden, sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebilmesinden utandım. kahreden suskunluğumuzdan utandım.
ama en çok da galatasaray'ın bu oyunun bir parçası edilmesinden, bu sessizliğe suskunlukla katkı yapmasından utandım. 51 saat boyunca "birazdan yapılır açıklama herhalde. kulübün
resmitelevizyonundan yapılmış açıklama, ortalığı birbirine katarız. hesabını sorarız. hem galatasaray'ız biz; bir kültür uzantısıyız. şike konusunda bütün ülkeye spor ahlakı dersi vermiş asil bir kulübüz." diye umutlandım. ama umutlarımın bittiği yerde, ben galatasaray'dan değil belki ama galatasaray'ı yönetenlerden, onu temsil etmekle görevli olanlardan da utandım.
milyon dolarlarınızı kaybetmeyeceksiniz. marka değeriniz olduğu yerde duruyor. endüstri haline getirip içine ettiğiniz futbolunuz da sizin. masa başlarında, lobilerde, şık plazalarda insanların duygularından nasıl para kazanılabileceğini hesap etmeye devam edin siz. bravo!.. bu ülkenin en büyük kulüplerinden birinin resmi televizyon kanalında bir insan, ten renginden dolayı aşağılanmış mı? bu suretle insanlık mı öldürülmüş? ne olacak canım; milyon dolarlardan, marka değerinden kıymetli mi sanki?.. yöneticisi, basın-yayın kuruluşları, federasyonu verirsiniz el ele; kurtulursunuz insanlığın cesedinden...
hem ocak ayı yaklaşıyor; filanca kanal üç transfer haberiyle yine amacına ulaşır. bugün susan yöneticileri yıldız futbolcuların imza törenlerinde görün hele siz... nasıl da caka satarlar, nasıl da her soruyu cevaplama gayretinde olurlar. patlatırsın transfer bombalarını, ondan sonra kim hatırlar burhan akdağ'ı, ırkçılığı, öldürülen insanlığı...
utanıyorum. en çok da, aidiyet duyduğum tek kurumun 51 saattir konuyla ilgili tek bir açıklama yapmamasından utanıyorum. sorumluluk sahiplerinin sorumsuzluklarından, galatasay tarihi ve duruşu karşısında, sıradan bir galatasaraylı olarak ben utanıyorum.
umarım konuyla ilgili kulüpten bir açıklama yapılır. bu saatten sonra açıklamada sadece "
utanıyoruz." yazsa yeterli. çünkü şüphe duyduğum şey; hala utanabiliyor olup olmadığımız...