• 52
    bir futbol sezonunda 50'ye yakın maç oynandığını unutması ve bununla ilişkili olarak bir süre kötü oynayan futbolcuları görünce hemen eskiden oynamış ve yaşlanmış futbolcuları ile nostalji yapması. bu sözlükte wesley ve felipe için hala girdiler yazılıp hatta daha da ileri giderek suyu kaçırmak suretiyle takımda görülmek istemeleri romantiklikten başka bir şey değil mesela.
  • 53
    yukarıda belirtilen bir entryde, taraftarın sorgulamaya ve bilimselliğe en yatkın taraftar olduğunu söylenmiş. buna katılıyorum, ancak bazı itirazlarım var.

    mesela rakiplerin hocaları, kadroları sürekli yeriliyor. ersun yanal'dan gidelim. sürekli bir yerme, küçümseme, ciddiye almama durumu mevcut. arkadaşlar, ersun yanal dünyanın en büyük teknik direktörü değil. böyle olmadığı gibi de, ülke içerisinde başarılı olmuş, bir sistemi ve analize dayalı bilgileri kullanması bilen, aktif ve sistematik bir hoca. fenerbahçe ile 2014'te kazandığı şampiyonluk şansa falan değil. nisanda şampiyon olunması durumu tek başına galatasaray'ın kötü olmasına bağlanmamalı. hadi bunu geçtim, bu adam daha önce gençlerbirliği'nde uefa kupası macerasında blackburn, sporting ve parma'yı elemiş, hem de baskın bir oyun ve net skorlarla yapmış biri. dördüncü turda valencia'ya, bir golle uzatmalarda mestella'da elendi. hani o sezon kupayı kazanan mista'lı, vicente'li, aimar'lı, canizares'li ricardo oliveira'lı valencia'ya. kaldı ki istanbul'daki maçı da 1-0 kazanmışlardı. yine a milli takım tecrübesi olan biri.

    benzer şeyler şenol güneş için de geçerli. trabzonspor senelerdir 5.likten 6.lıktan ötesini göremeyen bir takım. son şampiyonluk serüvenini bu hoca ile yaşadılar. 2011-2015 arası üç kez şampiyon olan galatasaray iskeleti direkt şenol güneş tedrisatından geçen oyunculardan oluşuyor. yine beşiktaş seneler sonra gelen iki sene üst üste şampiyonluğu ve geçen seneki gruplardan namağlup çıkma başarısını da güneş ile yaşadı. bu sezon basit bir gruptan çıkamamaları evet başarısızlık, ancak beşiktaş zaten aşağı yukarı bu ayarda bir takımdı. biz bu formayla çeyrek final oynadık türküleri tutturan bir takımdı.

    abdullah avcı ve başakşehir de öyle. dışardan suni bir destek aldıkları açık, ancak bütün başarılar buna bağlanmamalı. zamanında hükümet destekli tek takım başakşehir miydi? adamlar bariz şekilde bir sistem takımı. senelerdir üzerine koya koya geliyor. ancak olay yine bir şekilde "abdullah avcı hoca değil"e geliyor.

    ben demiyorum ki şimdinin tam tersini yapalım, dünyanın en iyisi gibi davranalım. ama fazlasıyla küçümsemek de ne bileyim, çok yanlış. tamam fatih terim, bu iki antrenörün yanında çok daha fazla başarılı ve dominant bir karakter, ancak bunun konusu burası değil. kaldı ki bu sezon oldukça kötü maçlar ve oyunlar da gördük. mesela siz bu sezon şampiyon olunacağına ne derece inanıyorsunuz?

    olayları biraz daha rasyonel ve neden sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirmemiz gerekiyor. bunu söylemek yanlış değil, böyle davranmak yanlış. küçümseyerek veya yadırgayarak bir yere varamayız.
  • 54
    duygusal olmasıdır.
    kararlarımızı, yorumlarımızı, eleştirilerimizi hep duygu süzgecimizden geçirip veririz.
    sevdiğimiz, galatasaraya değer kattığını gördüğümüz kişileri ölümüne savunur (fatih terim, melo, ünal aysal*,sneijder,muslera vb.) galatasaraya yakıştıramadığımız kişileri de ölümüne eleştiririz (belhanda*, abdurrahim albayrak, tarık çamdal vs.)

    bu yüzden belkide gerçekleri kaçırabiliriz. mesela bize faydası artık olmayacak oyuncuların takımda kalmasını istemek, geçmişte güzel günler yaşatmış futbolcuları tekrar takımda görmek gibi.

    (*kişiden kişiye değişebilir ancak genel olarak durum böyledir)
  • 55
    net bir şekilde takımını çok yüksek seviyede görmesidir. kuru taraftarlık yapıp gerçekleri görememektedir. genel türk insanında da bu durum mevcuttur, haliyle galatasaray taraftarında da vardır. yine klasik türk insanı özelliği olarak çok çabuk karar verebilmekte ve fevri davranmaktadır. bir maçta vezir olan diğer maçta rezil edilmektedir.

    aslında taraftar için kulübü dünyanın en başarılı / iyi / mükemmel vs. vs. kulübüdür. bunu anlayabilirim ancak biraz da mantıklı yorumlar yapılması gerekir. 'o gitsin, bu adam mı, şu topa vurmayı bilmiyor' vs. diye diye kendi futbolcularımızı takımdan bıktırıyoruz. bazı yorumlara katılıyorum; gerçekten bazı oyuncuların yetenekleri bu takımda as oynayacak seviyede değil. hatta bazıları yedek olmayı bile hak etmiyor. ancak bazı yorumlarda cidden yok artık dedirtiyor ve maçtan maça inanılmaz şekilde yorumlar değişebiliyor.

    örneğin fernando muslera da şu sıralar eleştiri bombardımanında. yok kovaymış yok kaç yıldır rezil oynuyormuş da bilmem ne de bilmem ne. muslera'dan önce kaç yıl iyi kaleci aradığımızı hatırlamasam iyi kaleci bulmak çok kolay diyeceğim ancak değil işte. iyiyi geçtim ortalama bir kaleci bulmak bile kolay değil. muslera iyi seviyesinden ortalama seviyeye düşmüşse bile kalede kalmayı hak ediyor.

    aynı şeyi zamanında wesley sneijder'e de yaptınız / yaptık. yok göbekli, yok işine saygısı yok, yok kaç para alıyor, yok bilmem ne de bilmem ne. sonuç; yerini doldurabildin mi, hayır.

    yine aynı şey bafetimbi gomis'e de yapıldı. çok maaş alıyormuş da bir de zam istemişmiş de falan filan. o zaman da yazdım; siz bir işçisiniz diyelim. x lira maaş alırken size 2-3x maaş önerdi başka bir şirket. siz de düzeninizi bozmamak için patrona gidip dediniz ki 'bana 1,5x verin kalayım aksi takdirde gideceğim, teklif çok iyi'. bunu söylemek mi kötülük, para gözlülük? ben olsam ben de böyle bir konuşma yapardım. siz nasıl profesyonel iş yapıyorsanız onlar da yapıyor.

    ve daha niceleri. psikolojik olarak mahvettiğimiz oyuncu sayısı da bir hayli fazla. eleştire eleştire milleti topa vurmaktan korkar hale getirdik. eleştiri normalde güzel bir şeydir ancak kararında ve seviyeli olursa. adamları iyiden iyiye gömmenin de bir anlamı yok.

    ilk olarak söyleyeceğim şey; futbol piyasasında maaşlar / bonservisler çok yükseldi. takımların kazandığı paralar da arttı. özellikle tüm ingiliz kulüpleri para saçabilecek konuma geldi. çin, katar gibi ülkeleri saymıyorum bile. buna karşın iyi oyuncu sayısı bana göre çok da artmadı. geçmişte o zamanki ortalamaya göre iyi oyuncu seviyesi atıyorum %10 ise hala %10'dur hadi bilemedin %15 falandır. bu da iyi oyuncuların değerini iyiden iyiye arttırdı. buna ek olarak parası olan takımlar da iyi oyuncuları gerekirse yedekte bekletecek duruma geldi. bizim 10 yıllık transfer bütçemizi tek bir oyuncuya gömen takımlar var. iyi oyuncuların maaşları artınca otomatik olarak kötülerinki de arttı. yapacak bir şey yok.

    sen bu ortamda iyi maaş vermezsen oyuncu alamayacak konuma geldin. hatta ülke sebebiyle iyi maaşı geçtim çok iyi maaş vermelisin ki iyi oyuncuları buraya çekebilesin. herkesin dilinde şu laf 'katar'dan önceki son durak oldu türkiye, emeklilik için cennet' falan fişmekan. çok açık konuşayım, iyi para vermezsen buraya iyi oyuncu getiremezsin. bana hollanda ile aynı maaşı veriyorsan, ben hollanda'da oynarım. bu kadar basit ve net. hatta 2 kat maaş versen bile hollanda tercihim olur. 3-4 katta anca burayı düşünürüm. popülist yaklaşımla 'türkiye emeklilik yeri odlu ağabey!' demek gülmeme sebep olmaya başladı. buna çözümün ne kardeşim? genç alıp yetiştirelim oluyor, çok football manager oynamış arkadaşlar sanırım. ben de çok oynuyorum ama gerçek hayat bir oyun değil. sen brezilya'dan genç alıp getirsen ülke kültürüne ayak uydurup kendine bir şey katabileceği bile meçhul ki zaten sen daha elindeki muhteşem kaynağı, türk gençliğini yetiştiremiyorsun.

    bu bağlamda 'şu çok maaş alıyor, bu dünyaları yedi hala doymadı' demek yersiz. önünde iki seçenek var; ya çağa ayak uydurup maaşları / bonservisleri ona göre vereceksin ya da bu işi yapmayacaksın. bizim kalibremiz bu deyip kenara çekileceksin. en fazla bir porto olacaksın. bana göre de bu maddi şartlar altında bu yarışta olamayız zaten. artık ciddi şekilde oyuncu yetiştirip satma işine yönelmeliyiz.

    şimdi bir de bu konuya geldik. bunu taraftara anlatsa bir yönetim o yönetim artık o koltukta oturamaz. taraftarın kendini büyük görmesini eleştirme nedenlerimden biri de bu. sanki türkiye çok çok mükemmel bir ülke, her türlü dünya yıldızını getirebiliriz, sanki galatasaray dünyada ilk 3-5 kulüpten biri tüm dünya yıldızları kapımızdaymış gibi biz rahat rahat o gitsin bu gitsin kafasındayız. parasızlığımız da cabası. yönetimler dese ki durum bu, 'bundan sonra küçülüyoruz; genç yetiştirip satacağız' bu sefer de 'koskoca galatasaray bu seviyelere mi düşecek' falan diye taraftar yaygara koparır. şu anki halimizle seviyemiz bu beyler, artık rüyadan uyanmak şart. şampiyonlar ligi'ni kazanmak istemek komik kaçıyor biraz. belki iyi bir yapılanmayla yıllar içinde oluşabilecek bir şey ama kısa vadede; imkansıza yakın.

    bizim yapmamız gereken altyapıya önem vermek, hep altını çiziyorum. bu romantiklik falan değil bildiğin gerçeklik. futbol aşkı bu kadar yüksek olan, genelde fakir bir halk * olan bizler için işlenecek genç sayısı çok çok fazla. inanılmaz bir kaynağımız var. bu gençlerin çoğu da galatasaraylı; 2000 yıllarındaki başarılar sebebiyle. göstermelik altyapı yatırımından falan da bahsetmiyorum, çok ciddi bir şekilde yapılacak olan yatırımdan bahsediyorum. oyuncu koçları vs. kaç para alıyor olabilir ki? getir dünyadaki en iyi oyuncu antrenörlerini falan 2 katı maaşla. tarık çamdal'a vereceğin yıllık 1,5 mn euro ya tüm 18 kulübün antrenörlerinin maaşını ödersin zaten. almanya, fransa vb. hepsi bu jenerasyonları eğiterek oluşturdu. gökten inmedi o iyi oyuncular. madem bizde kaliteli yerli antrenör yok, yabancı getir olsun bitsin. gençler için şartları iyileştir vs. bu başka konunun yazısı, neyse.

    asıl konumuza dönersek, şu futbolcuları gereksiz eleştirmeyi bırakmalıyız. galatasaray'ın takıma getirebileceği isimlerin hep bir defosu olacak. mükemmel bir isim getiremeyecek. ona göre iyi yönlerinden verim alabildiğimiz kadar alıp değerini bulunca da satmalıyız. bu kadar basit, şu an yapabileceğimiz başka bir şey yok. öyle bir seviyeye de geldik ki lionel messi bizde oynasa boyu kısa, cristiano ronaldo oynasa çok bencil der eleştirirdik. adamlardan efsane olmasını beklemeyin. olmak isteyen olursa kendi olur zaten, geri kalan %99'u bunu basit bir iş olarak görüp maaşını alıp işini yapma derdinde. sıfır eleştiri de demiyorum, yanlış anlaşılmasın. biz eleştirince adamları bildiğin gömüyoruz, bu kadar ağır olmamalı diyorum.

    aklıma geldikçe yazayım; ömer bayram. adamın alınma nedeni belli. türk, yedek sol bek gerekiyordu. bunun için de gayet makul bir fiyata bu arkadaşı takıma kattık. bu maaşla verdiği performansa bakarsak takımın vazgeçilmezlerinden biri ancak bu arkadaş bile eleştiriliyor. o maaşla oynayan bir yedek sol bekten david alaba performansı falan mı bekliyorsunuz çok merak ediyorum?
  • 56
    eleştiriyi bilmemesidir. şöyle ki bir futbolcu kötüyse aynı grup içerisinde hem onu dünyanın en kötü futbolcusu ilan edenler hem de o futbolcunun kötü oynadığını kabul etmeyenler mevcut. futbolcu kötü oynayabilir, formsuz olabilir bunu eleştirenlere neden kızılıyor anlamıyorum aynı şekilde futbolcu formsuz ve kötü olabilir o futbolcu dünyanın en kötü futbolcusuymuş gibi neden eleştiriliyor onu da anlamıyorum. formsuz ve kötüyse bunu eleştiri taraftar ona kızamazsınız ancak eleştiren de sınırı bilmeli biz ya kral ilan ediyoruz ya da çöp. ortası da var bunun dostlar. ben sadece futbolcudan yola çıkarak anlatmaya çalıştım bu durumu. bunun içinde yönetici,yorumcu,teknik ekip v.s. de var öyle bakmak lazım.
  • 57
    azı galatasaray taraftarına özgü iken çoğu doğrudan türk toplumunun karakteriyle paralellik gösteren zaaflardır. sabırsızlık, fevrilik, empati kurmadan uzak, eleştiriye tahammülsüz, sevgisini ve öfkesini kontrol edemeyen zaaflar ortak iken, maçı 60. dakikasında bitirip oleyler çeken, flaslar çakan, maçla alakasız şarkılar söyleyen bir taraftar grubumuz mevcut.
  • 61
    2000'lerden sonra çok fazla taraftar sayımız artış gösterdi, dolayısıyla ciddi bir oranda genç, sosyal medya odaklı taraftarımız var. bunların azımsanmayacak bir kısmı okuduğu her şeye inanıyor, rakiplerin algı oyunlarına kolayca alet oluyor. ayrıca bir kısım taraftarımız da var ki, bunlar da aşırı duygusal davranarak daha önce galatasaray forması giymiş ve diğer takımlara gitmiş oyunculara hâlâ dilenmeye ve övgüler dizmeye devam ediyor.

    çamur at izi kalsın politikası ile galatasaray'ı aşağı çekmeye çalışan leş kargalarının oyuncularını bırakın artık. galatasaray'da her mevkide daha iyileri var. onların teklif yaptığında cevap bile alamayacakları zaha, tete alındı. türkiye'nin en iyi merkez oyuncusu torreira galatasaray'da. icardi'yi söylemeye bile gerek var mı? biraz kendi oyuncularınızın kıymetini bilin. bırakın artık şu el oğlu hayranlığını. sürekli rakip oyuncu üzerinde yazı yazmak ezikliktir. oysa cim bom başı dik yürür!
App Store'dan indirin Google Play'den alın