• 62
    galip geldigimiz maclardan sonra "sen yeter ki boyle oyna mağlup olsakta koymaz" dedikten sonra tam da öyle bi maçın arefesinde umutsuzluğa kapilmasi (bkz: 1 aralık 2024 galatasaray eyüpspor maçı). beyler biz bugun güzel bir mac oynadık, operasyona yenik düştük, çok gol kacirdik ama "sen yeter ki boyle oyna mağlup olsakta koymaz" dediğimiz maclardan biriydi bence. rakip eksik vs. boş laf.
  • 64
    eleştiri yapacağız diye işin bokunu çıkarmak. 1 aralık 2024 galatasaray eyüpspor maçısonrası zaten galatasaray’ı yermek isteyenlere gün doğdu. kardeşim hepimiz maçı izledik. kaçanın sayısı belli değil. kalemize gelen 2 tehlikeli atakta gol oldu. yapacak birşey yok.puan kayıpları elbet olacak.başka takımın yorumcularına kapılıp çoşmanın alemi yok.
  • 61
    2000'lerden sonra çok fazla taraftar sayımız artış gösterdi, dolayısıyla ciddi bir oranda genç, sosyal medya odaklı taraftarımız var. bunların azımsanmayacak bir kısmı okuduğu her şeye inanıyor, rakiplerin algı oyunlarına kolayca alet oluyor. ayrıca bir kısım taraftarımız da var ki, bunlar da aşırı duygusal davranarak daha önce galatasaray forması giymiş ve diğer takımlara gitmiş oyunculara hâlâ dilenmeye ve övgüler dizmeye devam ediyor.

    çamur at izi kalsın politikası ile galatasaray'ı aşağı çekmeye çalışan leş kargalarının oyuncularını bırakın artık. galatasaray'da her mevkide daha iyileri var. onların teklif yaptığında cevap bile alamayacakları zaha, tete alındı. türkiye'nin en iyi merkez oyuncusu torreira galatasaray'da. icardi'yi söylemeye bile gerek var mı? biraz kendi oyuncularınızın kıymetini bilin. bırakın artık şu el oğlu hayranlığını. sürekli rakip oyuncu üzerinde yazı yazmak ezikliktir. oysa cim bom başı dik yürür!
  • 52
    bir futbol sezonunda 50'ye yakın maç oynandığını unutması ve bununla ilişkili olarak bir süre kötü oynayan futbolcuları görünce hemen eskiden oynamış ve yaşlanmış futbolcuları ile nostalji yapması. bu sözlükte wesley ve felipe için hala girdiler yazılıp hatta daha da ileri giderek suyu kaçırmak suretiyle takımda görülmek istemeleri romantiklikten başka bir şey değil mesela.
  • 45
    en menfi tarafı ekseriyetinin kendini yöneticilerle, sporcularla, hocalarla ve profesyonellerle kıyaslamasıdır.

    yani kendilerini galatasarayda görev almaya layık görüp bunun gerekçesi olarak da kendilerinden hallice konuşan, eğitim seviyesi benzer yahut aşağı, fenotipi kendilerinden daha çirkin olan, "karizmatik" olarak çok da albenili olmayan isimleri eleştirerek bilinç altında kendilerini o istedikleri mevki ve makamlara yaklaştırdığını sanarak acımasızca eleştirmektedirler.

    yani nefsine yenik düşmesidir ezcümle en zayıf yönü galatasaray taraftarının... bunun örneklerini her gün sosyal medyada, internette görmekteyiz. yabancılardan "karizmatik" olanlar yahut popüler yerliler sadece kabul görüyor. fatih terim bile fazla anadolu tipli olduğu için bunca başarıya rağmen her fırsatta eleştiriliyor.

    yoksa ali koç'un galatasaray taraftarınca desteklenmesini kim ne şekilde izah edebilir :) muğdat'a tipi benden kötü, ben de onun kadar koşarım üste para almam diyen kitle de ömer üründül'den daha iyi yorumculuk yaparım diyen kitle de aynı. lakin bu kitlenin çoğunluğu galatasaraylı malum galatasaray en başarılı ve popüler takım o yüzden bu ergen yahut ergen ruhlu kitlede bizde fazla...

    halbuki galatasaraylılık cool olma, popüler olma, başarılı olmak üzerine kurulu değil... bilakis ahde vefa, pes etmemek, irade, nefis terbiyesi, azim, inanç, çaresizlik, imkansızlık ve sebatın sonunda gelen zaferdir. yani kupa ve ahde vefa'dan başka bir şey değildir galatasaraylılık mevhumu...

    galatasaray'a fayda sağlamak için bordrolu çalışan olmanıza yahut sporcusu olmanıza gerek yok. en büyük örneklerden biri bu platform. iki tane galatasaraylı kardeş bu platformu 10 sene önce kurdu. bak bu sayede burada sağa sola laf atıyorsun. ne oldu bu iki galatasaraylı birader para mı kazandı? galatasaray üyesi mi oldu? galatasaray'dan ekmek mi yedi? bilakis zamanından, imkanından hatta parasından oldu adamlar... neden? çünkü amaç galatasaraya hizmet etmek kendi şahsi nefsine değil...

    sen bir birey olarak hiç olmayı kabul et ve bunu ikrar et ki ruhun bunu idrak edebilsin. birey olarak milyonlarca sıradan galatasaraylıdan biri olmayı içine sindirebiliyorsan; bu gerçeği hazmedebiliyorsan sen gerçek galatasaraylısın. sen ölümlüsün ama galatasaray ölümsüz.

    gerçek galatasaraylı para beklemez, onore edilmeyi beklemez, mevki makam beklemez hizmet edecekse eder... hiç bir yönetim senin galatasaray'a vereceğin maddi-manevi katkıyı geri çevirmez. yeter ki sen kulübe musallat olma... haa yapmıyor musun? canın sağolsun ama o zaman da sinoplunun dediği gibi gölge etme başka ihsan istemez... sen belki 10 senedir galatasaraylısın ama bu camia 550 senelik... yani sen bir hiçsin galatasaray her şey... bunu kabul edip sindirdiğinde işte o zaman gerçek galatasaraylısın. ben her zaman söylerim; ben bir hiçim galatasaray her şey... peki sen?

    not: mekana, zamana ve imkana göre değişmez benim görüşüm; (bkz: galatasaray'ın demografik sorunu/@ismail enver)
  • 65
    galatasaray düşmanı tiplere o veya bu şekilde kredi vermeleri. hatta bu sıkıntı sadece taraftara özgü de değil. bunun taraftarından yorumcusuna, eski oyuncusundan hocasına camianın her unsurunda mevcut. biri gider acunla kanki olur, diğeri gider çaykur rize'ye hocalık yapar, öteki gider alenen futbol cahili ve galatasaray düşmanı tiplere rating-etkileşim kazandırır, bir başkası gider yine fener medyasından satılık isimlerle programlara çıkar...

    edit: şikeci camiadan kıymetli rakibimiz, saygıdeğer rakibimiz diye bahseden yöneticileri unutmuşum. hatta burak elmas fb ile işbirliği yapıp para kazanmaya çalışmıştı *
  • 67
    değerlerini çok çabuk yok etmeleri zayıf yönlerin en büyüğü, çok var ama en sıkıntılısı bu. terim, muslera, icardi bitti torreira ve davinson'a gelmiş sıra.

    diğer zayıf yanları da değersiz adamlara fazla değer vermeleri, çabuk gaza gelip çabuk adam asmaları. duygu değişimlerinin çok fazla olması, bir oyuncu rezalet oynarken gol attıysa ölümüne savunulur, iyi oynayan adam hata yaparsa ölümüne nefret edilir. iki tane iyi oyuncu varsa elde karşılaştırma yapıp iki oyuncudan birine takılı kalıp diğerinin kötü oyuncu olduğuna inandırırlar kendilerini, karşılaştırma yapmayı ve iki oyuncudan birini çöplemeyi çok sever galatasaray taraftarı. osimhen var diye icardi çöplerler, davinson var diye nelsson çöplerler, yunus iyi oynarsa barış çöpler, barış iyi oynarsa yunus çöpler. rakip takımların algılarına çabuk kanar, algıları iyice sindirirler. icardi mert hakan yandaş gibi oldu diyen fenerlilerin gazına gelip aynı kelimeleri kullanmaları da buna örnek.

    fatih terim ceza yiyor diye eleştirir ama cezaların hatalı olduğunu unuturlar, o cezaları konuşmayan yöneticiler yerine hoca açıklama yaptığı için, diğer teknik direktörlerin 1 maç bile yemeyeceği şekilde konuşup 9 maç ceza yediğini unuturlar.
  • 22
    iddia ediyorum ve söylediğimin sonuna kadar arkasindayim. bunu defalarca yazdığım galatasaray taraftarı başlığından da anlayabilirsiniz.

    ciddi bir kesimi anında takımı satabilme potansiyeline sahip taraftardir.

    futbol fanatizminin doruklarda yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz ve her takımdan taraftarlar ile ayni ortamda yaşıyoruz ve ben bizimkiler kadar iki kötü sonuç sonra takımına sırt çeviren oyuncusuna ana avrat düz gideni görmedim. bakın eleştiri ile bahsettigim şey arasında çok fark var. eleştirmek var bir de itin götüne sokmak.

    bir türlü anlamadigim asla da anlayamayacagim şey de bahsi geçen takım açık ara ülkenin en büyük en başarılı takımı iken bunların olması.

    bu sözlük aslında gayet iyi kesitsel bir örnek teşkil ediyor bu konuda. puan kaybedilen maçlar sonrası sözlüğe girmekten zevk alan tek bir kişi var mı gerçekten merak ediyorum.
  • 55
    net bir şekilde takımını çok yüksek seviyede görmesidir. kuru taraftarlık yapıp gerçekleri görememektedir. genel türk insanında da bu durum mevcuttur, haliyle galatasaray taraftarında da vardır. yine klasik türk insanı özelliği olarak çok çabuk karar verebilmekte ve fevri davranmaktadır. bir maçta vezir olan diğer maçta rezil edilmektedir.

    aslında taraftar için kulübü dünyanın en başarılı / iyi / mükemmel vs. vs. kulübüdür. bunu anlayabilirim ancak biraz da mantıklı yorumlar yapılması gerekir. 'o gitsin, bu adam mı, şu topa vurmayı bilmiyor' vs. diye diye kendi futbolcularımızı takımdan bıktırıyoruz. bazı yorumlara katılıyorum; gerçekten bazı oyuncuların yetenekleri bu takımda as oynayacak seviyede değil. hatta bazıları yedek olmayı bile hak etmiyor. ancak bazı yorumlarda cidden yok artık dedirtiyor ve maçtan maça inanılmaz şekilde yorumlar değişebiliyor.

    örneğin fernando muslera da şu sıralar eleştiri bombardımanında. yok kovaymış yok kaç yıldır rezil oynuyormuş da bilmem ne de bilmem ne. muslera'dan önce kaç yıl iyi kaleci aradığımızı hatırlamasam iyi kaleci bulmak çok kolay diyeceğim ancak değil işte. iyiyi geçtim ortalama bir kaleci bulmak bile kolay değil. muslera iyi seviyesinden ortalama seviyeye düşmüşse bile kalede kalmayı hak ediyor.

    aynı şeyi zamanında wesley sneijder'e de yaptınız / yaptık. yok göbekli, yok işine saygısı yok, yok kaç para alıyor, yok bilmem ne de bilmem ne. sonuç; yerini doldurabildin mi, hayır.

    yine aynı şey bafetimbi gomis'e de yapıldı. çok maaş alıyormuş da bir de zam istemişmiş de falan filan. o zaman da yazdım; siz bir işçisiniz diyelim. x lira maaş alırken size 2-3x maaş önerdi başka bir şirket. siz de düzeninizi bozmamak için patrona gidip dediniz ki 'bana 1,5x verin kalayım aksi takdirde gideceğim, teklif çok iyi'. bunu söylemek mi kötülük, para gözlülük? ben olsam ben de böyle bir konuşma yapardım. siz nasıl profesyonel iş yapıyorsanız onlar da yapıyor.

    ve daha niceleri. psikolojik olarak mahvettiğimiz oyuncu sayısı da bir hayli fazla. eleştire eleştire milleti topa vurmaktan korkar hale getirdik. eleştiri normalde güzel bir şeydir ancak kararında ve seviyeli olursa. adamları iyiden iyiye gömmenin de bir anlamı yok.

    ilk olarak söyleyeceğim şey; futbol piyasasında maaşlar / bonservisler çok yükseldi. takımların kazandığı paralar da arttı. özellikle tüm ingiliz kulüpleri para saçabilecek konuma geldi. çin, katar gibi ülkeleri saymıyorum bile. buna karşın iyi oyuncu sayısı bana göre çok da artmadı. geçmişte o zamanki ortalamaya göre iyi oyuncu seviyesi atıyorum %10 ise hala %10'dur hadi bilemedin %15 falandır. bu da iyi oyuncuların değerini iyiden iyiye arttırdı. buna ek olarak parası olan takımlar da iyi oyuncuları gerekirse yedekte bekletecek duruma geldi. bizim 10 yıllık transfer bütçemizi tek bir oyuncuya gömen takımlar var. iyi oyuncuların maaşları artınca otomatik olarak kötülerinki de arttı. yapacak bir şey yok.

    sen bu ortamda iyi maaş vermezsen oyuncu alamayacak konuma geldin. hatta ülke sebebiyle iyi maaşı geçtim çok iyi maaş vermelisin ki iyi oyuncuları buraya çekebilesin. herkesin dilinde şu laf 'katar'dan önceki son durak oldu türkiye, emeklilik için cennet' falan fişmekan. çok açık konuşayım, iyi para vermezsen buraya iyi oyuncu getiremezsin. bana hollanda ile aynı maaşı veriyorsan, ben hollanda'da oynarım. bu kadar basit ve net. hatta 2 kat maaş versen bile hollanda tercihim olur. 3-4 katta anca burayı düşünürüm. popülist yaklaşımla 'türkiye emeklilik yeri odlu ağabey!' demek gülmeme sebep olmaya başladı. buna çözümün ne kardeşim? genç alıp yetiştirelim oluyor, çok football manager oynamış arkadaşlar sanırım. ben de çok oynuyorum ama gerçek hayat bir oyun değil. sen brezilya'dan genç alıp getirsen ülke kültürüne ayak uydurup kendine bir şey katabileceği bile meçhul ki zaten sen daha elindeki muhteşem kaynağı, türk gençliğini yetiştiremiyorsun.

    bu bağlamda 'şu çok maaş alıyor, bu dünyaları yedi hala doymadı' demek yersiz. önünde iki seçenek var; ya çağa ayak uydurup maaşları / bonservisleri ona göre vereceksin ya da bu işi yapmayacaksın. bizim kalibremiz bu deyip kenara çekileceksin. en fazla bir porto olacaksın. bana göre de bu maddi şartlar altında bu yarışta olamayız zaten. artık ciddi şekilde oyuncu yetiştirip satma işine yönelmeliyiz.

    şimdi bir de bu konuya geldik. bunu taraftara anlatsa bir yönetim o yönetim artık o koltukta oturamaz. taraftarın kendini büyük görmesini eleştirme nedenlerimden biri de bu. sanki türkiye çok çok mükemmel bir ülke, her türlü dünya yıldızını getirebiliriz, sanki galatasaray dünyada ilk 3-5 kulüpten biri tüm dünya yıldızları kapımızdaymış gibi biz rahat rahat o gitsin bu gitsin kafasındayız. parasızlığımız da cabası. yönetimler dese ki durum bu, 'bundan sonra küçülüyoruz; genç yetiştirip satacağız' bu sefer de 'koskoca galatasaray bu seviyelere mi düşecek' falan diye taraftar yaygara koparır. şu anki halimizle seviyemiz bu beyler, artık rüyadan uyanmak şart. şampiyonlar ligi'ni kazanmak istemek komik kaçıyor biraz. belki iyi bir yapılanmayla yıllar içinde oluşabilecek bir şey ama kısa vadede; imkansıza yakın.

    bizim yapmamız gereken altyapıya önem vermek, hep altını çiziyorum. bu romantiklik falan değil bildiğin gerçeklik. futbol aşkı bu kadar yüksek olan, genelde fakir bir halk * olan bizler için işlenecek genç sayısı çok çok fazla. inanılmaz bir kaynağımız var. bu gençlerin çoğu da galatasaraylı; 2000 yıllarındaki başarılar sebebiyle. göstermelik altyapı yatırımından falan da bahsetmiyorum, çok ciddi bir şekilde yapılacak olan yatırımdan bahsediyorum. oyuncu koçları vs. kaç para alıyor olabilir ki? getir dünyadaki en iyi oyuncu antrenörlerini falan 2 katı maaşla. tarık çamdal'a vereceğin yıllık 1,5 mn euro ya tüm 18 kulübün antrenörlerinin maaşını ödersin zaten. almanya, fransa vb. hepsi bu jenerasyonları eğiterek oluşturdu. gökten inmedi o iyi oyuncular. madem bizde kaliteli yerli antrenör yok, yabancı getir olsun bitsin. gençler için şartları iyileştir vs. bu başka konunun yazısı, neyse.

    asıl konumuza dönersek, şu futbolcuları gereksiz eleştirmeyi bırakmalıyız. galatasaray'ın takıma getirebileceği isimlerin hep bir defosu olacak. mükemmel bir isim getiremeyecek. ona göre iyi yönlerinden verim alabildiğimiz kadar alıp değerini bulunca da satmalıyız. bu kadar basit, şu an yapabileceğimiz başka bir şey yok. öyle bir seviyeye de geldik ki lionel messi bizde oynasa boyu kısa, cristiano ronaldo oynasa çok bencil der eleştirirdik. adamlardan efsane olmasını beklemeyin. olmak isteyen olursa kendi olur zaten, geri kalan %99'u bunu basit bir iş olarak görüp maaşını alıp işini yapma derdinde. sıfır eleştiri de demiyorum, yanlış anlaşılmasın. biz eleştirince adamları bildiğin gömüyoruz, bu kadar ağır olmamalı diyorum.

    aklıma geldikçe yazayım; ömer bayram. adamın alınma nedeni belli. türk, yedek sol bek gerekiyordu. bunun için de gayet makul bir fiyata bu arkadaşı takıma kattık. bu maaşla verdiği performansa bakarsak takımın vazgeçilmezlerinden biri ancak bu arkadaş bile eleştiriliyor. o maaşla oynayan bir yedek sol bekten david alaba performansı falan mı bekliyorsunuz çok merak ediyorum?
  • 56
    eleştiriyi bilmemesidir. şöyle ki bir futbolcu kötüyse aynı grup içerisinde hem onu dünyanın en kötü futbolcusu ilan edenler hem de o futbolcunun kötü oynadığını kabul etmeyenler mevcut. futbolcu kötü oynayabilir, formsuz olabilir bunu eleştirenlere neden kızılıyor anlamıyorum aynı şekilde futbolcu formsuz ve kötü olabilir o futbolcu dünyanın en kötü futbolcusuymuş gibi neden eleştiriliyor onu da anlamıyorum. formsuz ve kötüyse bunu eleştiri taraftar ona kızamazsınız ancak eleştiren de sınırı bilmeli biz ya kral ilan ediyoruz ya da çöp. ortası da var bunun dostlar. ben sadece futbolcudan yola çıkarak anlatmaya çalıştım bu durumu. bunun içinde yönetici,yorumcu,teknik ekip v.s. de var öyle bakmak lazım.
  • 36
    öz eleştiri yaparken biraz dikkatli olmaya çalışarak taraftar olarak bazı zayıf yönlerimizin de tartışılmasında büyük fayda var.

    lobi gücü
    dün digitürk yöneticileri ile toplantıdaydım en çok abone olan taraftar profilini sordum açık ara galatasaray taraftarı, ancak fenerlilerin daha çok sesi çıkmakta dediler. *

    ancak ligtv denen kanal tamamiyla fenerlilerin kontrolünde. işin ilginci lobi gücümüzün çok yüksek olduğu yönünde fenerliler de garip bir algı var.

    destek
    maç seçen bir profili vardır. süper lig finalinde iç saha maçlarında dahi bunu gördüm. genç bir taraftar profiline sahibiz ancak birlikte hareket etmek yerine bireysel destek tercihlerinin asy arena veya diğer platformlarda tek tribün vs örneklerini çok sık görmekteyim. yaş ortalamasının diğer kulüplere göre daha düşük olması kanımca + özelliğidir. ancak kullanmasını bilemiyoruz.

    galatasaray takımı taraftarı ile bütünleştiğinde yapamayacağı ve elde edemiyeceği bir başarı yoktur. her mecrada bu konu üzerinde çalışılmalı ve kafa patlatılmalıdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın