(bkz:
tirat atmak)
bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır.
o zaman,
akıllı ya da akılsız bütün ezilenler,
yani bizim caddedeki insanların çoğu,
yani öcü geliyor diye küçükken beni korkuttukları çolak ve topal
deli rüstem ile
ben ve benimle birlikte bar kızı
leyla kendisine yüz vermedi diye intihara teşebbüs ederek beynine iki kurşun sıkan fakat ancak kafatasını delerek alay edenlerden kurtulmak için bütün hayatınca yolda kalpak giyerek dolaşmak zorunda kalan meyhaneci
hızır ve onunla birlikte ortaokulda kekemeliği ve garip mistik düşünceleriyle arkadaşlarının alay konusu olan ve şimdi hava gazıyla intihar ettiği için ölmüş bulunan ve evlerindeki şecere ağacında taze yağlı boyayla yeni boyanmış yeşil, titrek bir yapraktan ibaret kalan
ercanve
ercan'la birlikte annesi
rus babası
italyan olan ve sınıfta ve bahçede paltosunu hiç çıkarmayan ve daima gözlüğü ve paltosuyla ilkokul birinci sınıf çocuklarıyla top oynayan ve gâvur diye ve kambur diye horlanan
altanve
altan'la birlikte zeki ve siyah gözleriyle bana hep muhabbetle bakan ve yedi kardeşiyle ve annesiyle ve babasıyla ve teyzesiyle ve dayısıyla
evkafapartmanının en üst katında labirent gibi karışık koridorlardaki yüzlerce odadan sadece birinde oturan ve sınıf birincisi olduğu halde ilkokuldan sonra elektrikçi çıraklığına başlayan
osman ve onunla birlikte bütün gülünçlüğüne rağmen aşağılığı sefaletinden ve sefaleti aşağılığından ileri gelen
mimar cemil (uluer)
turanve
mimar cemil'le birlikte sakat olduğu için hiç yürümeyen ve hep altını kirleten ve misafirler görmesin diye ve sosyetik annesi rahatsız olmasın diye yaz kış balkonda tutulan ve hep bağıran ve altına yapan ve güzel yüzüyle ve akıllı sözüyle beni büyüleyen ve balkonda yerde kendini oradan oraya atan zavallı
ayhanve onunla birlikte bodrum katta evdeki yedi ve bahçedeki yirmi yedi kedisiyle yaşayan ve kimseye zararı dokunmayan ve ölmüş kocasını unutamayan rus madam
ve madamla birlikte yirmi iki yaşında veremden ölerek bizleri ve ailesini elemlere boğan ve
albay sait bey'in biricik oğlu
ve liseden dört defa kovulmuş olup sanatoryumdan altı kere kaçan ve yağmurlu bir ilkbahar akşamı hastaneden son kaçışında ıslak elbiselerini çıkarmaya fırsat bulamadan kanla boğulan
ertanve onunla birlikte basit bir kamyon şoför muaviniyken lastik karaborsasından zengin olarak genç yaşında kumar denilen illete tutulan ve bu uğurda servetini ve dostlarını kaybeden ve karısı ve kızı ve oğlu tarafından terkedilen ve meteliksiz kalan ve bir gün bir kahve köşesinde kendini vuran ve eski ve samimi aile dostumuz
orhanve
orhan beyle birlikte,
orhan beyle birlikte olmaktan muhakkak gurur duyacak olan ve elkapısında dünyaya gözlerini açıp ve kaderi ve mesleği hizmetçilik olan ve komşumuz
saffetlerin üçüncü hizmetçisi
kezban yargıç kürsüsünde bulunacağız.
mahkemede,
suçlu sandalyesinde,
bilerek ya da işledikleri suçları bilmek zahmetine katlanacak kadar dahi düşünmediklerinden bilmeyerek,
eziyet eden,
hor gören,
aşağılayan,
ihmal eden,
aldırmayan,
unutan,
kötüleyen,
alay eden,
ıstırabı paylaşamayan,
insanlar arasına duvarlar çeken,
küçümseyen,
çaresiz bırakan,
yalnız bırakan,
terkeden,
baskı yapan,
istismar eden,
ezen,
cesaret kıran,
iyilik etmeyen,
değer vermeyen,
kalbi temiz olmayan,
doğruyu yanlış gösteren,
yanlışı doğru gösteren,
samimiyetsiz,
insafız,
korkutan,
yanına yaklaştırmayan,
başkasının yaşama hakkına saygı duymayan,
ve kendinden memnun olmak için her davranışı meşru sayan onlar,
yani bizim küçük kalabalığımızı hava sızdırmayan tabakalar halinde üst üste saran,
nefes almamızı dahi engelleyen,
yani mahallemizin bütün bileği kuvvetli ve içi boş küçük kabadayıları ve onların büyük ortakları,
yani esasında sayıca üstün olanlar,
yani her zavallıdan daima bir rütbe bir kademe bir sınıf yukarıda olanlar,
yani şekilsiz hüviyetleriyle daima vuran ve kaçınabilenler,
yani hem ezip hem de ezdiklerini kabul etmeyenler,
yani bir mertebe aşağıdayken ezilen ve bir derece terfi edince ezenler,
yani çırağını, bir şeyler öğretmesine karşılık her zaman döven ve ona insan muamelesi etmeyen ustalar,
muavininin başına vuran şoförler
ve onlarla birlikte memurlarına dalkavukluk ettiren amirler,
duygusuz amirlerle birlikte garsonlara paralarıyla orantılı olarak bağıran müşteriler
ve kaba müşterilerle birlikte hakkını arayanlara yumruklarını gösteren görevliler
ve yetkilerini kötüye kullanan görevlilerle birlikte bilgisizin bilgisizliğini suratına çarpan ve ondan bir kelime fazla bilen bilgiçler, yani öğrenmek isteyen herkese eziyet eden öğreticiler
ve onlarla birlikte bilgisizlerin bilgisizliğine gülen onlardan daha bilgisizler
ve cahillerle birlikte her değişik davranışa saldıran şekilsiz kalabalık
ve kalabalıkla birlikte onlara alkış tutanlar
ve onlarla birlikte her tartışmada en bayağı usullerle haklıyı haksız çıkaranlar
ve onlarla birlikte her savaşta kazananı tutanlar
ve onlarla birlikte kimselere zararı olmayan zayıfları ezerek kuvvetli olma duygusunu tatmin edenler
ve onlarla birlikte her zaman ve her yerde her sınıftan ve her ideolojiden ve her düşünceden insanlar arasında daima ön safa geçerek aslan payını kendilerine ayıranlar
ve ayırır ayırmaz insanlarla aralarına aşılmaz duvarlar örenler
ve böylelerine her zaman haklı çıkarıcı bahaneler sebepler yasalar kurallar sınıflamalar bulup çıkaranlar
yani her zaman insanları insanlardan ayıranlar
ve onları birbirlerine düşman edenler
ve onlara körü körüne uyan kalabalıklar
ve gerçeği boğanlar
ve onlarla birlikte insanı bu koca dünyada yalnız bırakarak arkadaşlık dostluk sevgiyle uzatacakları sıcak bir elleri olmayanlar
yani elsiz gözsüz akılsız kalpsiz ve kansız gerçek sakatlar
yani onlar onlar onlar onlar onlar onlar...
karşımıza oturacaklar.
ve biz onlara diyeceğiz ki:
hesaplaşma günü geldi. şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargılandınız.
biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz.
ve çıkarınıza baktınız.
hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını ileri sürdüler.
biz zavallılar, ya bu düşüncelerden haberiz kaldık, ya da bunları yazanları bizden sanarak alkışladık. yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık.
her ne kadar bugün siz suçlu, biz yargıç sandalyesinde oturuyor olsak da gene acınacak durumda olan bizleriz.
esasında, sizleri yargılamaya hiç niyetimiz yoktu; sizin dünyanızda, o dünyayı bizlerin sanıp yaşarken, hepinize hayrandık. sizler olmadan yaşayabileceğimizi bilmiyorduk.
ayrıca, dünyada gereğinden çok acıma olduğuna ve bizim gibilerin ortadan kaldırılmamasının sizlerin insancıl duygularına bağlandığına inanmıştık. bu çok masraflı dünyada bir de bizlere bakmanız katlanılması zor bir fedakârlıktı. arada bir bize benzeyen biri çıkıyor ve artık yeter diyordu. onunla birlikte bağırıyorduk:
artık yeter!
bazen kazanıyorduk, bazen kaybediyorduk ve sonunda her zaman kaybediyorduk. onlar da sizler gibi onlardı. düzeni çok iyi kurmuştunuz. hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan. kimse bizim tanımımızı yapmıyordu ki biz kimiz bilelim. gerçi bazı adamlar çıktı bizi anlamak üzere; ama bizi size anlattılar, bizi bize değil.
tabii sizler de bu arada boş durmadınız. bir takım hayır kurumları yoluyla hem kendinizi tatmin ettiniz hem de görünüşü kurtarmaya çalıştınız.
sizlere ne kadar minnettardık. buna karşılık biz de elimizden geleni yapmaya çalıştık: kıtlık yıllarında, sizler bu dünyanın gelişmesi ve daha iyi yarınlara gitmesi için vazgeçilmez olduğunuzdan, durumu kurtarmak için açlıktan öldük; yeni bir düzen kurulduğu zaman, bu düzenin yerleşmesi için, eski düzene bağlı kütleler olarak biz tasfiye edildik (sizler yeni düzenin kurulması için gerekliydiniz, bizse bir şey bilmiyorduk); savaşlarda bizim öldüğümüze dair o kadar çok şey söylendi ki bu konuyu daha fazla istismar etmek istemiyoruz;
bir işe, bir okula müracaat edildiği zaman fazla yer yoksa, onlar kazansın, onlar adam olsun diye biz açıkta kaldık;
yani özetle, herkes bir şeyler yapabilsin diye biz, bir şeyi yapmamak suretiyle, hep sizler için bir şeyler yapmaya çalıştık. bütün bunlar olurken bir takım adamlar da anlayamadığımız sebeplerle anlayamadığımız davalar uğruna yalnız başlarına ölüp gittiler. böylece bugüne kadar iyi (siz) kötü (biz) geldik.
bize, sizleri, yargılamak gibi zor ve beklenmeyen bir görev ilk defa verildi; heyecanımızı mazur görün.
aramızda hukukçu olmadığı için söz uzatılmadı, sanıkların kendilerini savunmalarına izin verilmedi. gereği düşünüldü. sanıkların ellerinden başarılarının alınmasına oybirliğiyle karar verildi.
*bir daha böyle bir konuşma yazabilen çıkmayacak herhalde. eğer tiyatrocu/sinemacı vb. olsam muhakkak bu bölümü ezberlerdim. ve eğer bunu ezberleyip söyleyen biri olursa ellerim patlayana kadar alkışlardım. helal olsun, sağ ol, sağ ol, sağ ol...
(bkz:
mükemmel)
(bkz:
harikulade)
(bkz:
eşsiz)