• 2279
    takım kimyası dışında en sorunlu olan mevkisi orta sahanın ortasıdır. mutlaka yapılmıştır daha önceden ama bu işe bir de ben el atmak istiyorum.

    beşiktaş'ta fabian ernst ve mehmet aurelio'ya ek olarak genç necip uysal o mevkiyi neredeyse mükemmel kılıyor. benim en çok beğendiğim orta saha hattıdır bu. ernst ve aurelio da ön libero kategorisinde oynuyor fakat özellikle ernst, teknik özellikleri üst düzey olan bir oyuncu. bu sayede guti'ye destek verdiği gibi guti olmadığı zaman da guti rolüne soyunabiliyor. aurelio hala aynı aurelio, kararında sert, kene gibi yapışıyor rakip oyuncuya. necip ise ayrıca daha çevik bu iki isimden, genç olmasının da avantajı var tabi ki.

    fenerbahçe'de beğensek de beğenmesek de* emre belözoğlu mevkisindeki en iyi yerli futbolcu diyebiliriz. kendisine eşlik edebilecek selçuk şahin, cristian baroni ve arada sırada gördüğümüz üzere mehmet topuz var ki tüm bu oyuncular türkiye şartlarında diri ve ayakta kalabilecek isimler. bu adamların hiçbiri "ön libero" değil hani, daha ziyade orta sahanın ortasında oynayan oyuncular. hadi baroni'yi modası geçtiği için bir kenara bırakalım, ne kadar dalga geçsek de selçuk şahin kendisine görev verildiğinde yerine getiren bir isim, markaj konusunda başarılı, bir de kısa pasları çabuk düşünebiliyor.

    trabzonspor'a bakacak olursak selçuk inan ve gustavo colman oldukça dengeli bir orta saha hattı oluşturuyor. ikisi de hücum ve defans konularında yetenekli ve mevkilerinin hakkını veren oyuncular. buna ek olarak doğrudan skora katkı da yapabiliyorlar. bu iki isim de ön libero değil, çok yönlü oyuncular. üzerine bir ceyhun gülselam var joker olarak. bu isimler teknik kapasite ve fizik gücü olarak birbirlerine benzerlik gösterdiğinden kimse kimsenin açığını kapatmıyor, üzerine yardımlaşarak oynuyorlar.

    bursaspor'da bile ivan ergic olsun hüseyin çimşir olsun oldukça iyi isimler. şöyle iyi, ergic çok sağlam bir oyuncu mesela, gizli oyun kurucu gibi oynuyor, ileriyi besliyor, arada kendi çıkıp gol atıyor, uzun pasları etkili. hüseyin ise tam bir hırçın ön libero profili çiziyor. yıllardır türkiye'de oynayan tecrübeli bir isim ki teknik kapasitesinin kısıtlı olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek ama haddine olmayan işlere el atmayarak, sadece görevini yaparak bu eksiğini fazlasıyla devre dışı bırakıyor. güvenilir ve garanti isimler. daha ziyade oyun kurucu gibi oynayan insua'nın açıklarını gayet iyi kapatıyorlar.

    galatasaray'a gelirsek bizim en büyük eksikliğimiz, bir ernst, emre, colman ve ergic'imizin olmayışı. lorik cana var ama artık rijkaard'tan mı yabancı sorunundan mı bilemiyorum, bir türlü oturtamadık kadroya. oysa taşıyıcı oyuncu profiline en çok uyan isim kendisi. kendisine eşlik edebilecek tek isim ayhan akman olarak öne çıkıyor. ayhan akman hırsıyla ve tecrübesiyle o mevkiye uygun gibi dursa da ağır, teknik kapasitesi kısıtlı ve üzgünüm ama oyun zekası düşük olan bir oyuncu. mustafa sarp ise; diyorum ve cümlemi bitiriyorum. sabah sabah sarp konuşmayalım.

    bu görüşüm destek bulur mu bilemiyorum ama neden barış özbek o mevkiye daha fazla adapte edilmiyor acaba? birincisi kendisi hala genç, eğer rijkaard ile iyi bir diyalog kurarlarsa hala öğrenecek birçok şeyi var. ikincisi ise fiziksel yeterliliğinin ayhan'dan kalır yanı yok, hatta belki daha bile diri ve kesinlikle çok daha hızlı. üçüncüsü teknik, evet ahım şahım bir tekniği yok ama işte şimdi buraya dikkat, kendisinin yeteneksiz durumuna düşmesindeki en büyük sebep haddine olmayan işlere kalkışması, çalım, uzun menzilli orta, uzaktan şut gibi, oysa mevkisinin gereklerini tam olarak kavrasa barış özbek gerçekten iyi bir partner orta saha olur. lorik cana zaten defansif yükü taşıyacak ve mevkisinin gereklerini çok iyi bilen bir isim. fakat oyun kurucu olan misimovic ile cana arasındaki köprüye barış özbek'i monte edebilirsek gerçekten mükemmel olur.

    bu yüzden ayhan ile sarp yan yana gelince çürük tahta izlenimi veriyorlar. kimin kimi taşıdığı, kimin ne olduğu belli bile değil. "oynuyorlar" işte...

    ben barış özbek'in potansiyeli olduğu düşünüyorum. ayrıca çok da gerizekalı biri olduğu düşüncesinde değilim. sadece keyfine göre değil, takım sistemine göre top oynamasını öğrenmeli. musa çağıran ve ayhan akman da alternatif olarak kadroda bulunabilir. özellikle de musa çağıran'ın bizim necip uysal'ımız olmasını hayal ediyorum.

    neyse işte futbolcuları oldukları gibi ele alırsak elbette herkesin eksikleri var, fakat teknik adamlık görevi aynı zamanda bir eğitim öğretim ise, özellikle de taktisel anlamda ve genç oyuncular için, bence elimizde bu malzeme fazlasıyla mevcut.

    biraz barış özbek'i savunma entrysi gibi oldu ama ne yazık ki futbolda yaşlı, ağır, oyun zekası ve teknik kapasitesi düşük oyunculara yer kalmadı. değişim şart. değişim mümkün değilse eğitim şart. eğitim de ancak bazı kesimler için mümkündür.

    (u: mesela bir servet, bir ayhan, bir zarp şu dakikadan sonra pek bir şey öğrenmez, yıllardır aynı adamlar, genç ve söz dinleyecek isimlere eğilmek gerek)
  • 2280
    2009 - 2010 sezonunda kurduğu takıma sabır göstermeyen bir yönetime sahip.

    hatta burda sürekli çelişkiye düşülen bir durum var. ben de düşüyorum bazen bu duruma. sadece futbolcu mu suçlu.madem takım başarısız oldu rijkaard hiç mi suçlu değil. hiç mi eleştirmiyoruz.

    bu daha önce çok güzel bir şekilde yazıldı. suç herkes de.futbolcuda, tenik direktörde, yönetimde, taraftarda. herkesde.

    elinde 4-3-3 oynamak için altın gibi adamlar bulunan bir takım. ligin başı hariç bir türlü oynayamadı bu oyunu.
    bu durumun başlıca etkenleri ise takımın kilit adamları baros ve kewell ın sakatlanması ve (gbkz: takımın 10 numara oyuncu tipinin yönettiği sistemden sanki 1 senede "löp" diye kurtulacakmış gibi hemen 4-3-3 oynaması beklenmesiydi.)

    olmadı yapamadık. ama takım tam anlamıyla bir kamp geçirdikten sonra müthiş bir 4-3-3 takımı olabilecekti.

    elinde arda-aydın-baros--elano-giovani-keita-kewell-jo gibi çevire çevire salkımlarını yayarak oynatacağın adamlar varken. bunların arkasına kaliteli ön liberonu da ekleyerek mutluluk yaşayacakken. ne oldu da bu duruma geldik.

    4-3-3 sisteminin bir yaratıcılarından bir de en iyi öğrenci ve öğretmenlerinden olan bu iki teknik direktör. birden birbirlerine dönüpte " (gbkz: ulan biz en iyisi bu sistemden vaz geçelim. alalım bir 10 numara tipi oyuncu, artık kaç asist yaparsa, baros da sakatlanmazsa beki şampiyon oluruz)" dedi ve bu hallere geldik.

    bu mu yani şimdi durum?

    yoksa şu mu arkadaşlar?

    yönetim gio pahalı, jo alemci ( (gbkz: bunu gene hiç anlamıyorum, karı atmasaydı eve erkek atsaydı napardınız acaba?) ) keita sorumsuz, takım oyuncusu değil ((gbkz: yerine aldığınız adam daha 1 tane pas vermedi sağolsun, keitanın ilk 5 hafta neler yaptığını hatırlıyoruz. keza koca sene takımın en iyisiydi ama nedense takım oyuncusu değil) falan filan diyerek mındar ettiniz takımı.

    misimovic için bir şey denilebilir mi, kariyerine bakarsın, şu an bile takımda topu ayağına aldığında ulan en farklı şeyi yapan adam. ama 1 sene boyunca onu da beklemek olur mu?

    onu da bekleyeceğiz belki 7 asist ile kapatıcak ligi. ne yapıcaz sonra ? lincoln ü geri falan mı alırız?

    kısır döngü. galatasaray futbol takımı bu yönetim değişmeden, bu bataklıktan kurtulamaz. umarım görüyorsunuzdur.
  • 2288
    sakatlıkları ile tıp camiasında çığır açmış takım. 2 örnek verip takımın insanlığa ne kadar faydası dokunduğunu görelim.

    -ayak altı zarı yırtılması. bir insanın ayak altının olduğunu biliyordum da, ayak altında zar olduğunu takımım sayesinde öğrendim.

    -kalçadan kemik büyümesi, çıkması,gibi bir şey. benim bildiğim kemik gelişimi ergenliğe kadar devam eder durur. ama 29 yaşında, hayatında normal bir sakatlık geçirmemiş bir futbolcuda böyle bir sakatlık görülebiliyor.

    bu tip sakatlıkların görülmesiyle tıp camiasına ne kadar faydamızın dokunduğunu bilemezsiniz. kobay olduk lan resmen.

    bir tek sakatlanmayan takımda mustafa sarp kaldı. o da allahın bize bir lütfu.
    (bkz: mustafa sarp sakatlansın kampanyası)*
  • 2289
    önündeki ilk üç deplasman maçı şöyle: fenerbahçe-trabzonspor-kayserispor. bu sürecin sonunda ilk on içerisinde kendisine yer bulup bulabileceği şüpheli, yani 13.hafta sonunda ilk 10 dışında kalmış olma ihtimali azımsanmayacak kadar fazla. bu süreçte hoca değişikliği ve medya saldırıları çok muhtemel. taraftarın kendini "yeneceğiz, ezeceğiz, altından kalkacağız." şeklinde kandırmak yerine çok zor günlere en azından kafa olarak hazırlaması gerektiğini düşünüyorum.

    1,5-2 ay boyunca buralarda kaynayacak. belkide daha fazlası. 1,5 ay sonra hala rijkaard buralarda olursa görüşürüz sözlük. o zamana kadar sadece skorer oynar bu bünye...
  • 2290
    en büyük eksikliği yerli oyuncu kalitesidir. aziz yıldırım en doğrusunu yapıyor demiyorum ama bu ülkede 6 yabancı kuralı var, ve sahada en az 5 tane yerli futbolcunun oynaması gerek. adam belki futboldan çok iyi anlamıyor ama parası neyse verip alıyor. bizim takımın en büyük eksikliği, parası olmasına rağmen bunun neredeyse tamamını yabancı oyunculara yatırıp yerli transferleri genelde ucuza getirmesi, özellike de son zamanlarda. uçurumu yaratan da işte bunun gibi sebepler. uzun uzun analiz etmeyeceğim ama ilk onbirde düzenli olarak oynayan isimlere göz atacak olursak, volkan demirel - ufuk ceylan, emre belözoğlu - ayhan akman, gökhan gönül - sabri sarıoğlu ve mehmet topuz - aydın yılmaz/serdar özkan eşleşmeleri ortaya çıkıyor. ne yazık ki fenerbahçeli oyuncuların kiminin kıl payıyla, kiminin ise dağlar kadar fark ile galatasaraylı futbolculardan genel anlamda daha üstün olduğu su götürmez bir gerçek. en azından benim yorumum bu şekilde. takımımızdaki en "üstün" yerli isimler arda turan ve beğenmesek de servet çetin fakat tarih itibariyle birisi uzun süreli bir sakatlık geçirmiş, diğeri ise teknik direktör ile tartışmış durumda...

    beşiktaş'a kısaca değinecek olursak, onlar da "madem yeni yetişen yerli oyuncular çok pahalı, o zaman eski tüfeklere yönelelim" mantığı ile mehmet aurelio ve fatih tekke'yi aldılar ki yaşlı olsalar da iyi ve ligi yakından bilen isimler. üzülmez ile sabri kafa kafaya verir, hakan arıkan da ufuk ceylan ile pişti olur filan filan işte... bence nihat kahveci formsuz olsa bile banko oynardı bizde.

    acilen takıma yeni ve kaliteli türk futbolcular kazandırılmalıdır. her ne kadar eleştirsek de geçen sezon mehmet topal vardı bu takımda, ve oldukça üst düzey bir yerli oyuncuydu. mehmet topal'ın giden kalitesinin yeri doldurulmadı mesela...

    oyun oynamıyoruz arkadaşlar maalesef birtakım kurallara uymak zorundayız, üzgünüm ama kulüp olarak yabancı transferlere çok daldık, ve şimdi ne kadar kaliteli yabancılar alırsak alalım, onları destekleyecek türkler olmadıktan sonra takım içinde çıkabilecek olası teknik kapasite uyumsuzluğunu net şekilde görebiliyoruz.

    sadece bunun dışında iyi takımız ona sözüm yok...

    not: bunun gibi belki bir sürü yazı yazdım tarih içinde ama koyuyor sözlük, elimde değil...
  • 2292
    her şeyi geçip** türk telekom arena'nın açılışına ilk 5 içerisinde girmek için kalan maçlarını kazanması gereken takımdır.

    bu çok ütopik bir temenni farkındayım. aslında beni daha çok düşündüren bir konu var ki, düşündükçe ruhum kararıyor, karardıkça düşünemiyorum.

    geçen sezon bu takıma taraftarın tepkisinin sebebi çok basitti. takım ruhsuz oynuyordu, isteksizde, inançsızdı. bu ne demek oluyor? yani bu takım istese rahatlıkla şampiyon olur, o kapasitesi var ama ruhsuz oynuyor demek oluyor.

    peki bu sezon tehlikenin farkında mısınız? neyi eleştiriyor, neyden mutsuzuz bir düşünsenize... diyoruz ki bu takımın yerlileri kalitesiz, kadrosu yetersiz, hocası kendi dünyasında, yönetimi karışık. işte bu çok ama düşündürücü. çok iyi bir takımınız varsa, o takım isterse yapabilir. çünkü böyle bir potansiyeli var. ama kalitesiz bir takımınız varsa, ne kadar istese de bir yerde tıkanır, kapasitesini ancak bir noktaya kadar zorlayabilir. işte şu anda içinde bulunduğu durum budur galatasaray futbol takımının. ve bu üstesinden gelmesi zor bir durumdur.

    yanlış düşünüyor olmak için çok şey verirdim. ama bir süredir söylemek isteyip de içimde tuttuğum şeylerdi bunlar. biri çıkıp yanlışsın desin.. inanırım..
App Store'dan indirin Google Play'den alın