21101
bazı renkdaşlar mükemmel teşhis koymuşlar.
2012'den beri her avrupa maçında sınıfta kalışımız çok doğru. hatta bi ara oturup tek tek bakmıştım maçlara, içerde dışarda, özellikle içerde, ilk 30 dakika nerdeyse %99 gol yiyen bir takıma dönüşmüştük. sebebi basit, biz hala 0-0 nasıl oynanır bilmiyoruz. fatih terim de bilmiyor ki, takıma öğretemedi. ne 2012'den sonra ne de tekrar gelişinde. avrupada üst düzey takımlarla oynarken vurur geçerim diyemezsin, dengeli ve mücadeleci oyunla başlamak zorundasın. bunu yapmazsan sonra basın toplantısında kalemize gelen ilk top gol oldu masalını anlatırsın.
bir diğer güzel tespit alan parselleme. bununla birlikte ön alan baskısı ve rakibe yakın oyun. bizim ön alan baskısından anladığımız ndiayenin gerizekalı gibi topun peşinden 3 tane rakibi dolaşması. sonra da kapamayıp alanını boşaltması. ya basketbolda çok temel 1-2-2 ya da 2-1-2 "tam saha" alan savunması vardır. git ortaokul basket takımına, orda da öğretirler. topa baskı yapmazsın, alanı savunur, rakibi belirli noktalara yönlendirirsin ve gerektiği anda da 2li sıkıştırmalarla rakibi top kaybına zorlarsın. şu an futbolda biz hariç herkesin de yaptığı budur. biz hala tek futbolcu topun peşinden 2-3 adam dolaşarak pres yapıyoruz. bence fatih terimin futbol kitabında rakip sahada alan baskısı diye bir şey yok malesef.
şimdi sen rakip sahada sistemli bir baskı yapamazsan geri dönüşlerde de sistemli olarak, yani herkes alanını koruyarak dönemezsin. bi bakıyoruz ndiaye gitmiş sağ korner çizgisine pres yapıyo, forvet cezahsahasının uzak köşesinde, linnes orta çizgide, fernando ortasahanın biraz gerisinde vs. aradaki boşlukları hayal edin. bu manzarayı kaç kere gördük. ya zor değil lan, 5 kişi rakip sahaya yerleşicez, topu alan rakibe o alandaki yakın baskı kuracak. kapması gerekmiyo, hataya zorlayacak, geriye oynamaya zorlayacak. ama şu futbol aklını ortaya koyamıyoruz, gerçekten inanılmaz.
2012'den beri her avrupa maçında sınıfta kalışımız çok doğru. hatta bi ara oturup tek tek bakmıştım maçlara, içerde dışarda, özellikle içerde, ilk 30 dakika nerdeyse %99 gol yiyen bir takıma dönüşmüştük. sebebi basit, biz hala 0-0 nasıl oynanır bilmiyoruz. fatih terim de bilmiyor ki, takıma öğretemedi. ne 2012'den sonra ne de tekrar gelişinde. avrupada üst düzey takımlarla oynarken vurur geçerim diyemezsin, dengeli ve mücadeleci oyunla başlamak zorundasın. bunu yapmazsan sonra basın toplantısında kalemize gelen ilk top gol oldu masalını anlatırsın.
bir diğer güzel tespit alan parselleme. bununla birlikte ön alan baskısı ve rakibe yakın oyun. bizim ön alan baskısından anladığımız ndiayenin gerizekalı gibi topun peşinden 3 tane rakibi dolaşması. sonra da kapamayıp alanını boşaltması. ya basketbolda çok temel 1-2-2 ya da 2-1-2 "tam saha" alan savunması vardır. git ortaokul basket takımına, orda da öğretirler. topa baskı yapmazsın, alanı savunur, rakibi belirli noktalara yönlendirirsin ve gerektiği anda da 2li sıkıştırmalarla rakibi top kaybına zorlarsın. şu an futbolda biz hariç herkesin de yaptığı budur. biz hala tek futbolcu topun peşinden 2-3 adam dolaşarak pres yapıyoruz. bence fatih terimin futbol kitabında rakip sahada alan baskısı diye bir şey yok malesef.
şimdi sen rakip sahada sistemli bir baskı yapamazsan geri dönüşlerde de sistemli olarak, yani herkes alanını koruyarak dönemezsin. bi bakıyoruz ndiaye gitmiş sağ korner çizgisine pres yapıyo, forvet cezahsahasının uzak köşesinde, linnes orta çizgide, fernando ortasahanın biraz gerisinde vs. aradaki boşlukları hayal edin. bu manzarayı kaç kere gördük. ya zor değil lan, 5 kişi rakip sahaya yerleşicez, topu alan rakibe o alandaki yakın baskı kuracak. kapması gerekmiyo, hataya zorlayacak, geriye oynamaya zorlayacak. ama şu futbol aklını ortaya koyamıyoruz, gerçekten inanılmaz.